Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım
Şırketı adına BerİD >adi • Murahhas Ü>e Emine Lşaklıgil
0 Genel Yayın Müdüru: Hasan Cemal, Yazı tşlerı Müduru Okaj
Gönensin 0 Haber Merkezı Müduru Yalçın Bajer, Sa>fa
Duzenı Yönetmem. Ali Acar • Temsılaler ANKARA Ahmel
Tan, tZMIR Hikmet Ç«tink«ya, ADANA Çetin Yigenoglu
1,, Pohlıka CeU) Başlangif, isMnbul Haberlen Şnay Kalkın. Ekonomı Menü Tamer, Dış Haberler
Ergun Balcı. Iş-Sendıka Şukren KtKncı. Kulıur Cdal Lsıer. Eğılım Geoca) Şaylan, Yun Haberlen
Nccfkt Dogan. Spor Danijmanı AMulkıdır tacdnu, Dızı ^azılar Kertm (.«lışkan. Ajaşnrma
Şahin Alpay, Djzeltmc Abdnllak VIZKI 0 Koordınatör Mnnet Koruban 0 Malı tşlcr Erol Erkot
0 Muhaseb* Bulenl Vener 0 Buıçe-Planlama Se»gı Osmanbc^ogtu 0 Reklam. Aj^c Tonuı 0 ldare
Husoın Gıırer 0 Işletme ÖiMİer Çelık 0 Bılgı-Işlem Naıl İnal 0 Personel Sergi Boslancıoglıı
Yayın Kuruij Başkan İlhan
Selçuk, Okla) Akbal.
Yalçın Bayer, Hasan Ctmal.
Hıkmtl Çelmkaya, Okaj
Gonensm, Ugur Mamcu,
Alı Sırmen, Ahnet Tan
Basan ve Yavan Cumhunya Matbaacılık ve Gazetecılık T A-Ş. Turkocağı C^d
39 '41 Cağaloğlu 34334 lst PK 246 tstanbul Tel 512 05 05 (20 haı), THra:
22246, Fax (1) 526 60 72 0 Burolar Ankara: Zıya GökaJp Blv lnkılap S. No
19/4, Tel 133 11 41-47, Teloı 42344, Fax (4) 133 05 65 0 Izmır H Zjya Blv
1352 S. 2 '3, Tel 13 12 30, Telot 52359, Fax. (51) 19 53 60 0 Adaaa: Inönü Cad
119 S No 1 Kat 1, Tel 19 37 52 (4 hat), Teloc 62155, Fax (71) 19 25 78
TAKVİM: 30 EYLÜL 1991 Imsak: 5.27 Guneş. 6 52 öğle: 12.59 tkindi: 16.17 Akşam: 18.56 Yatsı: 20.16
Ünlü cazcı Miles Davis 65 yaşında öldil 'Cümleleri
3
hep hatırlanacak...
Troıııpet artık konuşmayacakSADETTtN DAVRAN
Malibu kumsalındaki ev ka-
ranlık. Bay Davis oldu. Kumsal
ıssız. Dalgalar irileşıyor. Bir çift,
atla geçti. Dalgalar kumdaki nal
izlerini hızla yok etti. Ahşap dö-
şemeli teraslannda oturan zen-
gin ve unlu kadınlar şallanna
daha sıkı sanldılar. Bay Davis
de geçen bahara kadar terasın-
da oturur, okyanusresimleriya-
pardı. Nank bir komşuydu.
New York'ta da evi vardı, ama
orada da pek oturacak zamanı
yoktu. New Orleans'a, Londra-
ya, Paris'e, Nice'e, tstanbul'a,
Tokyo'ya konserler vermeye gi-
derdi. Sahnede sınlsıklam olur-
du. Sesi kısıktı. Telefona hiç çık-
mazdı. Los Angeles'ta Santa
Monica Hastanesi'nde "ex" ol-
du. Yapüacak hiçbir şey yoktu.
Tanı: Şiddetli zatürree.
Bay Davis'in odası hastanenin
arlca bahçesındeki sedir ağaçla-
nna bakıyordu.
Gözlerini kapadı. Kırk yıl ön-
cesine, bir başka kentin bir baş-
ka su kenarına gitti. Seine kıyı-
sında yanında Juliette Greco ile
yürüyordu. öpuştüler. Bir daha.
Sonra akşamüstü Sartre ile adı
çok bilinen bir kahvede buluş-
tular. Sartre, "Siz niye evlenmi-
yorsunuz?" dedi. Nisandı. Bay
Davis ise âşık. Ama evlenmedı-
ler.
Bir keresinde de yapımcı
Marcel Romano onu Orly'de
karşıladı. Ona genç Louıs Mal-
le*in yeni çektiği filminden söz
etti: "Asceoseur pour
L'echefaud" (tdam Sehpası).
Başrollerde Jeanne Morean ve
Jean-Louis Trintignant. Bir iki
gece sonra çalıştığı kulüp St.
Germain'den gece yansından
epey sonra çıktılar. Stûdyoya
gittiler. Film bir yandan seyrc-
dilirken Bay Davis muzi|i yaz-
mıştı bile. Malle'in filmı "kara
fi)m"di. Bay Davis'in müziği de
öyle
Sedir ağaçlan kararmaya baş-
ladı.
Bay Davis son kez gözlerini
açtı. Yeniden kapadı. Bu kez yi-
ne Paris'te, Valois Sokağı'nda-
ki Fransız Kültür BakanlığYnın
tören salonuna gitti. Vakit öğle
sonu idi. Aylardan, geçen tem-
muz. Fransız hükümeti Bay Da-
vis'e Legion d'Honneur veriyor-
du. Bay Davis'in bazı yakınlan
da töreni izliyorlardı. "Ascense-
ur pour L'echefaud"un rnuziği-
ni birlikte yaptıklan ünlu Fran-
sız piyanist Rene Utreger ile göz
göze geldiler. Bay Davis'in çok
ender denetıminden çıkan göz-
yaşlanndan biri lacivert smoki-
ninin saten yakasından aşağı yu-
varlandı.
Sedir ağaçlan amk görünmü-
yordu.
Hemşıre jaluzileri indirdi.
Bu sıralarda okyanusun kar-
şı kıyısında bazı ince uzun par-
maklar pikaba 'So Wh>t" koy-
dular. Bay Davis'in bir vakitler
en çok kullandıği iki sözcüktu
burılar. Daha sonra da en unlü
bestelerinden birine bu adı ver-
mişti: "Ne Olmuş Yani?"
Aslında o kadar çok şey ol-
muştu ki...
MÜZtK DÜN?ASI DAVtSİ UĞURLUYOR
THıymadığımız
şeyler çaldı'
Kusağının en ünlü trompetçisi olarak bilinen
Miles Davis için Jazz ansiklopedisinin yazarı
Leonard Feather "Onun tek bir ilkesi vardı: Hep
ilerle, dün yaptığını bugün tekrarlama" diyor.
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Miles Davis,
New York'a geldikten kısa bir
süre sonra 1950'lerin başlann-
da uyuşturucu alışkanhğı nede-
niyle çalışmalarına ara vermek
zonında kaldı. Atlantic Re-
cords'ın kuruculanndan Nasu-
hi Ertegön, Davis'in iyileşmek
amacıyla babasının çiftliğine ka-
pandığı karanhk yıllann hikâye-
sirü yakından bilenlerden biriy-
di.
Davis tam üç yıb trompet çal-
madan geçirdikten sonra Erte-
gün ve davulcu Max Roach ile
birlikte California'ya gitti. Ağız
kaslannın çalma alışkanlığını yi-
tirmesinden ötüril Californıa'da
uzunca bir süre gece kulüplerin-
de başka isimlerle çalarak para
kazandı.
Ertegün, Davis'in o zaman-
dan beri çalışından tam mem-
nun olmadığını söylerdi. New
York'a tekrar geri dönduğunde
surekli yenilik arayan ve gelişti-
ren Davis, çeşitli jazz ünluleri-
nin katıldığı toplaîıtılarda anıl-
dı. Kusağının en ünlü trompet-
çisi olarak bilinen Davis ıçin
Jazz ansiklopedisinin yazan Le-
onard Feather, "Onun tek bir il-
kesi vardı. Hep ilerle. Dün yap-
üfııu bugun tekrariama" diyor.
Miles'in en yakın arkadaşla-
nndan biri Max Roach, "Her
şeyi anlamh bir hale getirmeyi
çok iyi becerirdi Davis. Mbzik-
te hiç dunıp usanmayan bir ha-
li vardı. Surekli bir arayış
içindeydi" şeklinde anlatıyor
Davis'i.
Henuz çok genç bir trompet-
çi iken Miles Davis'i St. Louis'-
de ilk "Jam Session"lara getiren
Oark Terrj, şunları söyluyor:
"Iromperte hiç calmmamış
miızik parçalannı caldı. Bunlar
duymadığımız türden şeylerdi."
Genellikle sahnede "Sofuk,
uzak, hatta terbiyesizce" davra-
nışlarına rağmen Miles Davis'i
tanıyanlar, onun çok cana ya-
kın, sıcak ve samimi olduğunu
anlatır. Nitekim Terry, Davis'in
bu yanını "Genellikle soğuk,
tatsız biri gibi görünur. Benden
uzak durun mesajını verir. ama
astanda son derece sıcakkanlıdır.
Bu ilk goruntü aşıldığında çok
yakın bir insanla karşılaşdır"
sözleriyle dile getiriyor.
Davis'e New York ve St. Lou-
ıs'de cenaze töreni yapılacak.
Müzisyenler, Davis'i "Yeni bir
uyan>a dek Miles'i çalmaya de-
vam edeceğiz" sloganıyla uğur-
layacak.
PORTRE MİLES DA VIS
Miles Davis, konserler sırasında müMge dönüşür, trompetini ikna eder, ona söyleyebilecegi her şeji soyletirdi.
13'ünde trompete başladı
önceki gün ABD'nin Los Angeles kentinde
ölen Miles Davis, 25 Mayıs 1926'da Illinois
eyaletınin Alton kentinde dunyaya gelmişti.
Birçok siyah müzısyenin tersine orta sınıf
olanaklanna kavuşmuş bir ailenin çocuğu
olan Miles Davis, trompete 13'ünde başlamış,
unlu Juilliard Müzık Okulu'nda okumuş, kısa
sürede yeni modernizme yönelmişti.
Çalış stiliyle birçok trompetçiyi etkileyen
Davis, modern cazın üç ayrı evresinin
başlangıcında, önde gelen yenilıkçi
müzikçilerden oluşturduğu topluluklarla yeni eğilimleri
billurlaştıran plaklar yaptr. GU Evans, Gerry Mulligan ve
Lee KoniU'le 1949'da yaptığı "Birth of the Coll"; Bill
Evans ve John Coltrane'le 19S9'da gerçekleştirdiği "Kind of
Blue"; Joe Zawinul ve VVayne Shorter'la 1%9'da yaptığı
"Bitches Brew". Bu albümler, 1950'lerde "cool jazz"
uslubunun, 1960'larda modal yaklaşımıann, 1970'lerde
"jazz-rock" anlayışının kurallarını koyan çalışmalar oldu.
Pıyanoda Herbie Hancock, basta Ron Carter, davulda Tony
Williams, saksofonda Wayne Shorter, trompette Miles
Davis'ten oluşan 1960'ların Davis Beşlisi ise caz tarihıne
geçti. 1970'lerde eroin bağımlılığından kurtulmak için büyük
bir savaşım veren Davis'in 1980'de Newport Festivali'nde
verdiği konser, ünlü muzisyenin yeniden doğuşu oldu.
1985'te 'Tutu' albümuyle en büyuk tecimsel başarısını elde
eden Davis, son olarak 1988'de "Amandla"yı çıkarmıştı. 3
kez evlenen ve 4 çocuk babası olan Davis için hem New
York'ta hem de buyüduğu yer olan East Saint Louis'te
cenaze törenleri düzenlenecek.
Miles Davisyinelemekten değil, yenilemekten yana oldu, gelecek dünyalara ses seferleri düzenledi
Müziğiyle yaşamını birlikte doğaçladıYAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — Bekleni-
yordu. Hastaydı. Değümiş gibiy-
di ama. Son ana kadar meydan
olnıdu, sahte kokulu her şeye.
Gücünü dürüstlüğünde buldu.
ölüm meleğine en korkulu an-
lannı yaşattı. Tann, herhalde
pişman bugün.
Muzisyenler, muzikseverler:
Eksik yaşayacaksınız artık. Mi-
les Davis öldü. Trompet artık
nefes almıyor. Zaman, artık
hüznü içine atacak.
Cazdan geldi. Ama cazcı ol-
makla yetinmedi. Genç, yeni,
denenmemiş, alışılmamış, doğ-
mamış, tepeden bakılan, küçük
görulen, devrimci bulunan,
uçuk görulen her şeyi kucakla-
dı. Müziğiyle yaşamını birlikte
doğaçladı. Yinelemekten değil,
yenilemekten yana oldu. Muzik
kulturunde üst ile alt arasmda-
ki duvarı yıktı. Gelecek yüzyı-
lın ses dunyalanna seferler du-
zenledi. Son 50 yıla biçün ve an-
lam veren üç beş kişiden biriy-
di.
İstanbul konserini arumsıyor
musunuz? Benim belleğimde
1987 yazında ttalya'da Perugia
1
da verdiği konser var. Sıcak bir
gece. Stadyum. 40 bin kişi, tek
bir kulak. Pınl pınl samanyolu-
nun, Sirius'un, Andromeda'nın
altında, gezegenimizdeki varolu-
şun boşluğunu, geciciliğini; de-
rin, aşıünası olanaksız melanko-
lisini söylemesi için iki büklum,
trompetini ikna etmeye çalışan
Miles.
Üç saat boyunca muziği renk-
ten renge sokan, söylenebilecek
her seyi söyleyen, söyleten Mi-
les. Bir kez muziğe dönüşunce,
eskı halini almakta guçluk çeken
Miles. Bizlere anlam kazandıran
Miles.
lşte, gezegenin donüşünu ko-
lay kılan 65 yıldan bazı kesitler.
Kendisi anlatıyor:
"Dinle. Hayatta -tabiı
giyinikken- en büyuk duyguyu,
1944'te St. Louis'de Diz (Gılles-
pie) ile Bird'ü (Parker) ilk kez
dinlediğimde tatüm. 18 yaşın-
daydım, Lincoln High School-
dan yeni mezun olmuştum... Ne
bu yahu, dedim kendi kendime.
Ne kadar acayip bir hikâyeydi
bu böyle!.. Charlie Parker,
Dizzy Gillespie, Gene Ammons,
Buddy Anderson, Lucky
Thompson ve Art Blakey bir
grupta, arada B. de var: Billy
Eckstine Anamı bellediler. Vu-
cuduma sızdı muzik. Butun
duymak ıstediğım de buydu!'
"Dizzy'ye bir gun, yahu ho-
cam, diye sordum, neden senın
gıbi çalamıyorum? Benim gibi
çalıyorsun, dedi; ama bir oktav
aşağıdan çalıyorsun. Akorları
çalıyorsun. Dızzy otodidakttır,
ama muzikte her şeyi bilır. Her
seyi pes işittiğüni söyleyince an-
ladım, çunkü tizleri işitmiyor-
dum, anladın mı? Şimdi işitıyo-
mm, ama o zaman yoktu öyle
bir şey. Bu konuşmadan sonra
bir zaman geçti, bir gun bir so-
lodan sonra Dizzy dedi kı; Mi-
les, kuvvetlisin şimdi, parmak-
lann da daha sıkı... Daha tız ça-
lıyorum demek istiyordu. Bakın,
muzik stil ile ilgilidir. Eğer
Frank Sinatra ile çalarsam,
onun söyleyişi gibi çalmak ya da
söyleyişini tamamlayıcı biçimde
çalmak zorundayım. Frank ile
tam gaz gidemezsin. Cumle tek-
Sidney Bechet ile birlikte Paris
Caz Şenliği'nin yıldızı olduk.
Burada Jean-Paal Sartre, Pab-
lo Picasso ve Juliette Greco ile
tanıştım. Öyle duyguları haya-
tımda bir daha tatmadım. Bel-
kı daha önce Diz ile Bird'u ilk
dinlediğimde ve Bronx'ta
Dizzy'nin orkestrasında çalar-
ken aynı duyguyu tatmıstım.
Ama bu farklıydı. Muzik değil-
di bu, hayatla ilgjliydi. Juliette
Greco ile aşk yaşamaya başla-
dık. Provalarda karşüaşmıştık
ilk kez. Geliyor, sessizce dinli-
yordu. Ünlu biri mıydi, hiç bıl-
miyordum. Uzun siyah saçları,
Miles Davis Gençlerle çalmamın nedenlerinden biri, yaşlı
cazcılann tembel, değişmeye gelemeyen kişiler olmalan.
Bunlar 'aman yerinden kımıldama' diyen eleştirmenleri
dinlerler. Çünkü eleştirmen takımı da tembel. Yaşlı
müzisyenler, camekân altındaki muze eşyalan gibi guvenlik
içinde, anlaşüması kolay müzikleriyle kalır, o yorgun
zınltıyı çalıp dururlar. Ben onlardan değilün. Yaratmak
istiyorsan degiştirmek zorundasm. Hayat bir serüven ve
meydan okumadır.
niğinı Frank'in, Nat King Colei
un, hatta Orson Welles'ın cüm-
le tekniğınden öğrendim. Butun
bu saydığım herifler müzikte bir
cumleyi ya da konuşurken bir
cumleyi öyle bir söylerler ki or-
talığın anasını bellerler;'
"1949 başlannda Tadd (Da-
meron) ile Paris'e bir grup gö-
turdük... Bu ulkeye ilk kez gidi-
yordum ve hayata bakışım bu
yolculukla değişti. Paris'te yaşa-
maya bayıldım, insanların bana
karşı davranışına da. Grupta
benle Tadd'den başka Kennj
Clarke, James Moody ve Fran-
sız basçı Pierre Michelot vardı.
minik, guzel yuzüyle orada
oturması yetiyordu. Çok fark-
lıydı ve farklı bir biçimde hare-
ket ediyordu.
Birisıne sordum: Kim bu, di-
ye. Ne istiyorsun, diye cevap ver-
di. Ne demek ne istiyorum, ta-
nışmak istiyorum, dedim. Yahu,
işte o varoluşçulardan biri dedi.
Bunun uzerine, şimdi sen s et
bu zırıltıyı, dedim. Neciymiş be-
ni ilgilendirmez. Çok guzel bir
kadın, buluşmak istiyorum.
Kimse tamştırmayınca da bir
gün sahneden işaret parmağımla
gel diye işaret ettim. Biraz ko-
nuşunca, erkekleri sevmediğıni,
ama benden hoşlandığını söyle-
di. O andan itibaren surekli be-
raber olduk... Juliette'le Seine
kıyısında yürüyuşler yapardık,
el ele. öpüşur, göz göze gelir, bi-
raz daha yurür, yine öpüşurduk.
Bir büyüydu sanki, evet, sankı
ipnotize olmuştum, transtay-
dım. Daha önce böyle bir şey
başıma gelmemişti. Juliette Gre-
co ile buluşuncaya kadar muzik
her şeyimdi; o bana, müzikten
başka bir şeyin, bır insanın na-
sü sevileceğini öğretti.
Âşık olduğum ük kacun oydu.
Guzel bir insandı. tngılizce bil-
miyordu. Fransızca bümiyor-
dum. Işaretlerle anlaşıyorduk;
gözlerle, parmaklarla. Böyle an-
laşınca karşındaki insanın içten
olup olmadığını hemen anhyor-
sun.
"Gençlerle çalmamın neden-
lerinden biri, yaşlı cazcılann
tembel, değişmeye gelemeyen ki-
şiler olmalan. Bunlar, aman ye-
rinden kımıldama, diyen eleştir-
menleri dinlerler. Eleştirmenler
onu seviyor çünku. Eleştirmen
takımı da tembel. Farkh muzi-
ği anlamaya çalışmazlar. Yaşlı
müzisyenler, camekân altındaki
müze eşyalan gibi guvenlik için-
de, anlaşılması kolay müzikle-
riyle kalır, o yorgun zırıltıyı ça-
hp dururlar. Ondan sonra da sa-
ğa sola koşuşturup 'elektronik
çalgılar müziği, geleneği
mahvediyor' diye zırlar dururlar.
Valla, ben onlardan bin değilim;
ne Bird ne Trane ne Sonny Rol-
lins ne de Duke böyle davrandı.
Bebop, yenilikti, evrim demek-
ti. Sessizce durup, aman guven-
liğim bozulmasın demek değil.
Yaratmak istiyorum diye ortalı-
çıkmışsan, değiştiımek zo-
rundasın. Hayat bir serüven ve
meydan okumadır!'
Her zamankı gibi ölüm ka-
zandı. "Birth Of The Cool",
"Sketches Of Spain", "Kind Of
Blue", "ESP", "Sorcerer", "Ne-
fertiti", "In a Silent Way", "Bitc-
hes Brew" ve "Tntu"nun bas ak-
torü, yüzyılımızın muzik sihir-
baa, aramızdan aynlırken geze-
genimizden bir parçayı da bera-
berinde alıp götürdu. Ses rehbe-
rimize güveniyorduk. Bundan
sonrası hayh şupheli.
Ispanyol vizesi
1 ekimde
• İSTANBUL (tÜHA) —
lspanya'nm, Türk
vatandaşlanna vize
uygulamasma 1 ekim
tarihinde başlayacağı
açıklandı. Ispanya Dışişleri
Bakanlığı tarafından
yayımlanan büdiride
Ispanya'da 90 gunden daha
az kalacak ya da transit
geçecek Türk
vatandaşlanna 1 ekimden
itıbaren vıze zorunluluğu
getirildiği kaydedildi.
Bıldınde, AT ulkelerinde
oturan Türk vatandaşlannın
ise 30 günden daha az süre
tspanya'da kalmak ya da
transit gecmek için vize
zotunluluğu bulunmadığı
belirtildi.
Hbbi cihazlar
demode
• LZMİR (AA) —
Türkiye'de sağlık
kumluşlannda teşhis ve
tedavide kullanılan ve "can
makineleri" olarak
nitelendirilen önemli
elektronik tıbbi cihazlann
yanlışlara yol açmaması için
iyi yetişmiş teknısyenlerce
kullanılması gerektiği
bildınldi. Dokuz Eylül
Üniversitesi Hastanesi
Başhekimi Prof. Dr. ömer
Harmanaoğlu, teşhis ve
tedavide önemli rolü olan
elektronik aletlerin
teknolojıdeki hızlı değişim
dolayısıyla bozulmaya
zaman kalmadan demode
olduğunu soyledi. "Yanlış
bir komut, bu aletin
sağlıklı sonuç vermesini
etkileyeebilir" diyen
Harmancıoğlu, bu yuzden
sağlık teknisyeni kadrolan
oluşturulmasını ve
elemanlann eğitilmesini
önerdi.
Oltutaşı
tehlikede
• ERZURLTVİ (AA) —
Erzurum ll Kültür Mudürü
Bilal Ungan, oltutaşımn
mevcut ocaklardan bilinçli
biçimde çıkanlmadığmı
belirterek "Bu değerli
madenimiz giderek
azahyor" dedi. Ungan,
Doğu Anadolu bölgesine
gelen yerli ve yabancı
nıristlerin büyük ilgisini
çeken oltutaşımn çıkanldığı
ocakların tükenme
noktasına geldiğini,
bölgenin "siyah inci"si
olarak nitelendirilen bu
madenin yok olmaması için
zaman geçirilmeden acü
önlemler almması
gerektığini bildırdı. Oltu
ilçesindeki maden
ocaklanndan geçmiş
yıllarda fazla miktarda
oltutaşı çıkanldığını
hatırlatan Ungan, madenin
azalması yuzunden taşm
daha da değer kazandığını
ve fıyatının arttığmı
söyledi.
Dinazor
aranıyor
• İZMİR (AA) — Ege
Üniversitesi Fen Fakultesi
Dekanhğı'na bağlı olan
Tabiat Tarihi Muzesi, Ege
Üniversitesi Rektörluğü'ne
bağlanarak Tabiat Tarihi
Uygulama ve Araştırma
Merkezi olarak statü
değiştirdi. Merkezin
yeryuzünde nesilleri
tukenen canh türleri
konusunda bilimsel
araştınnalar yapacağı ve
insanlarda çevre koruma
bilincinin oluşmasımn
amaçlanacağı bildirildi.
Araştırma Merkezi Mudürü
Prof. Dr. Nimet öktem, ilk
işlerinin bir dinazor iskeleti
edinmek olduğunu
belirterek "Nesh tukenen
canh türlerini araştırarak
bunlarm iskeletlerini halka
göstereceğiz. Böylece
insanlara canlı türlerinin
yok olabileceftini
anlatacağız" dedi.
39YILLIK
GÜVENCE.••••
Demirbank'ta Mevduatımz
39 yıldır Türk ulusuna
hizmet veren bir bankanm,
hem de yüksek getiri ile,
Demirbank'ın
guveiHesindedir.
DEMİRBANK
ounler dı