23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
=-r&& CUMHURÎYET/16 HABERLER 27 EYLÜL 1991 SECIM '91 DYP lideri Cumhuriyefin sorulannı yanıtladı Demirel:Ozal sirkatini söyltiyor AHMETTAN ANKARA — Vakit geceyansı, çok yo- ğun bir gıinün sonu. Ama Süleyman De- mirel'in gözkrinde yorgunluğun en kuçük bir izi yok. Kararh, inançlı, keskin bir tonda ko- nuşuyor, zaman zaman sözlerini yumru- ğunu veya başparmağını teybin pır pır eden kınnızı ışıgma doğru uzatarak ta- mamhyor. Demirel, otuz yıl kadar önce siyaset sahnesine çıkağı kilosunu korumayı sür- dürüyor. Yüzündeki çizgiler ve saçlarımn beyazı dışında saçı başı da aynı. Yılların Demirel'e tek etkisi mücadele ve iktidar olma azmini bileylemek biçiminde orta- ya çıkıyor. Yaklaşan sandık, bu azmi daha da kes- kinleştiriyor. Deinirel'in öteki liderlerden yalnızca belki Bülent Ecevit'e olan bir üstünlüğü var: "Scçim deneyimi." Demirel, 1965 yıhndan beri genel baş- kan olarak genel seçimlere girip çıkıyor. (Ecevit'in genel başkanlık sıfatı ile seçim- lere katılması daha sonraki yıllar.) "20 ekim sandıgı" dediği seçimlere 3.5 hafta kala Demirel'in sorulanmıza verdiği yanıtlar şöyle: — Solun parçalanmışlıgından şikâyei ediliyor, söz ediliyor. Sağda da böyle bir parçalanma var. Fakat siz sagın parcalan- raası iizerinde fazla durmuyorsunuz ko- nuşmalannızda. Buaun aedeai, jakınma üzerine siyaset bina etmek istemeyişiniz- den mi, yoksa sağ her halükârda iktidar olnr, düşuncesinden mi kaynaklanıyor? DEMİREL — Bence sağ veya sol par- çalanmıştır demenin hiçbir anlamı yok. Siyaset parçalanmıştır. Taban parçalan- mıştır. 12 Eylül Türkiye'de siyaseti par- çalamıştır. Siyaseti yapılamaz hale getir- mek, 12 Eylül'ün elindedir. Çok partili si- yasaJ yaşamı içinden çıkılamaz hale getir- mek hedeftir. Bakın, 1983'te çok partili döneme geçerken bile güdüm söz konu- sudur. Sen sağı, sen de solu temsil et, sağ iktidar olsun, sol da denetim yapsın. Si- yaset, serbesiyete dayanır. Bu serbesiyet değildir, kumandadır. O yüzden de zaten 1983 rejimi demokratik rejim sayılamaz, güdümlü bir rejimdir ve ülkeyi içinden çı- kılamaz duruma getirmiştir. Şimdi bizim 20 Ekim sandığından beklediğimiz, bu gü- dümlü rejimin tamamıyla tasfiyesidir. — Koalisyon çıkarsa da bu tasfiye iş- lemi yine gerçekleşebDir mi? DEMİREL — Koalisyon çıkarsa, 20 Ekim sandıgı bence 12 Eylül sonrası 1983 rejiminin tasfîyesi gibi bir hedefi ortadan kaldınr. Türkiye'de her şey ortada kalır. — O zaman Sayın Başbakan'ın 1993 veya 1994'te tekrar seçim olur, tahmini herhaJde çıkacak. Koalisyonla yüriimeye- cefini Başbakan'ın kendisi de ifade etti- ğüıe göre. 12 Eylül'ün tasfıyesinin tamam- lanması için yeni bir seçim zonınluluğu ortaya çıkar mi? DEMİREL — Evet, biliyorum. Aslm- da olay şudur. Tabii ki 20 Ekim sonrası- nı şimdiden tahmin edip, ona göre paça- lan şimdiden sıvamaya gerek yok. Ben inanıyorum ki halkımızın sağduyusu 20 Ekim sonrasındaki rejimi açıkta, boşlukta bırakmayacaktır. Şimdi bugünkü anket- lere bakarak parçalanmışlığı sandığın de- vam ettireceğini sanmıyorum. Sandık, bu parçalanmışlığı tasfiye edecektir. Türki- ye'de bir bütünün birçok parçası var, hiç- bir parçası işe yaramıyor. Bu devam ede- mez. HaJktır parçalanan. Ne sağ ne de sol. Halk bir depolitizasyona, bir zihin kargaşasma götürulmüştür. Halk doğru- ları öğrenmekten mahrum bırakılmıştır. Sanıyorum ki, 20 Ekim sandıgı ülkedeki vatandaşlarımızın kendi zihinlerini de bir aydmlığa kavuşturmalanna yardımcı öla- caktır. — Bu görüntünün saguklı bir hale gel- mesi için o zaman sandıkta bütünlügün mii saglanması gerekiyor? DEMtREL — Sosyal hadiseler canlı vücut gibidir. Nasıl insanın sol kolu has- ta olup yatağa düşerse. Sadece insanla sosyal hadiseler arasında şu vardır. lnsan yatağa düşer kalkamaz, sosyal hadiseler- de teslimiyet yoktur. Sosyal hadiseler ge- riye doğru işlemez. Kendi kendisini sistem Anayasa değişikliği Bizim yeterli çoğunluğumuz dahi olsa kendiliğimizden bir anayasa değişikliği yapmayız. Bunu Mecîis'in içindeki ve dışmdaki muhalefeti, meslek kuruluşlarım, üniversiteyi, basını çagırarak daha çok katılımcılığı ihya etmek suretiyle halkın çoğunluğunun beriimseyeceği bir dokümana Türkiye'yi kavuşturmak için adım atarız. Konsensüs ararız. Güneydoğu'da Devlet caydıncılıgını yitirmiş, kanun hâkimiyetini tesis edememiş ve bir eşkıya türemiş, bu eşkıya halkı kınp geçirmiş, devletin güçlerine de büyük zarar vermiştir. Akşam olunca devlet el değiştirmektedir. Halk el • değiştirmiştir. Gündüz devlet / vardır, gece yoktur. Gece başkaL, güçler vardır. Devlete saygınlık ı getirmek lazımdır. k içerisinde düzelteTek işler. Olaylar bula- nacak kadar bulanmadıkça durulmuyor. Bence bu bulanma durgunluğa dönüşe- cektir. — Bir de Sayın Özal "1980 öncesinde ülke felaketegitti" diyor. "Fazla zengin- lik, Saddam'ı şımarttı" diyor. Bu üslup, Kenan Evren'in konuşraalannı da andı- nyor deniliyor. Siz ne dersiniz? DEMİREL — tpe sapa gelmez laflar bunlar. "Zenginlik Saddam Hiiseyin'i şı- marttrysa, Turkiye fukara mı kalsm" der- ler adama. Sonra Türkiye'nin zenginliği- ni istemek ve bunun için gayret sarf et- mek siyasetin hedefi. Nereden bulacaksm, nasıl yapacaksın diyen zat, 1983'te 1987'de neler vaat etmedi ki? Hiçbirini de yerine getirmedi. Türkiye'de "Vaat etmeyin" demeye tek hakkı olmayan kişi budur. Halk düşünecektir, vaadin geçer- liliğjni. Yani halkın vicdanının vasisi ol- maya, hamisi olmaya gerek yok. Neye te- laşlanıyorsun? Adam vaat ederse halkı kandırabileceğine mi inamyorsun? Halk kandınlsa bile bu kandırmanın uzun sür- mesi mümkün değildir. Vaat edenler bu- nu hesaba katmayacaklar mı, katacaklar- dır. Yani yapılamayacak şeyler vaat edi- lirse, vaat edenler kendi kuyulannı kazar- lar. Biz halka huzur, güvenlik, iş vaat edi- yoruz. Etmeyelim mi? Nereden bulacak- sınız bunu demek de aslında, bırakınız halk aç kalsın, susuz kalsın, issiz kalsın demektir. Bu çok önemli, bir seçim ortamında partiler programlanyla çıkıp, "Türidye'de işler bozuk, bunu düzeltecegiz" demesin- ler mi? Başka ne desinler? Vaat seçimin temelinde yatıyor. Kendisi de hükümet ol- madığı halde hâlâ vaat ediyor. Şöyle yap- tık, bizi devam ettirin diyor. — Yine Sayın Cumhurbaşkanı, "Kasa- balan üçe yaptık, üçeleri il yapacağız. Çağ atladık" diyor. Bunlar sizce ne ölciide çağ atlamanın göstergesi? DEMİREL — Hiç anlamsız. Türkiye'- de ihtiyaç olduğu zaman ilçeler il yapıl- dı. Kasabalarilçeyapıldı. Türkiye'nin bi- ne yakın ilçesi vardı. Eğer buna 200 tane eklediyseniz, binin üzerine eklediniz, sı- fıra eklemediniz ki? Bir ülkede ilçenin ol- ması, çağ atlamamn işareti ise zaten ilçe vardı. Yani atlanmamış bir çağ söz konu- su değildi. — Sayın Yılmaz verdiği Uanlarda "ça- |ı yakalamak" gerektiğini söylüyor. Sa- yın Özal da "Çağı atladık" ifadesini kul- lanıyor. DEMİREL — Daha yakalayamamış- lar, yakalayacaklar demek. — Bu çelişki kampanyaların farklı yü- rötüldügüne işaret etmiyor mu? DEMİREL — Işte her kafadan bir ses çıktığını ortaya koyuyor. — Bir de Sayın Özal, "Hizmet verme- ye çabahyorum, hizmet vermek istiyorum" diyor. Cumhurbaşkanı'nın hizmet vermesi nedir? DEMİREL — Kime verecek, kime? Hizmet, iktidarlann işidir. Kendisi iktidar mı? Şimdi bakın bu neyi gösterir, siyasi idarede güç dendiği zaman, bizim bugün kullamlmayan kelimelerle şudur olay: İk- tidar gayri kabili taksimdir. Yani guç pay- laşılamaz. Bu tam manasıyla iktidann paylaşılmasıdır. Iktidan paylaştığınız za- man o iktidar hiçbir işe yaramaz. Orta yerde iktidarın tekliği yok, parçalanmış- lığı var. Türkiye'nin önemli sorunlanndan biri de budur. — Bir de efendim, Sayın Cumhurbaş- kanı'nın sloganı var, "PalavTalara inanır- sanız, başımza felaket gelir." DEMİREL — "Bana inanmayın" di- yor. Palavralara inanırsanız, başınıza fe- laket gelir derken bana inanmayın diyor. 1$ yaparken kendi kusurunu ortaya koyu- yor. Buna "Şecaat arz ederken sirkatini söylemek" derler. — Meclis'te yeterli çogunlugu bularaaz- sanız, kökJiı anayasa değişikliği için diğer partilerle işbirligini gundeme getirebilir misiniz? DEMİREL — Bugün Türkiye'nin ana- yasası yorulmuştur ve çağ da değişmiştir. Türkiye'nin iyi bir "kontratsosyale" ih- tiyacı vardır. Bu "kontratsosyal" ihtiya- cım kendi bünyesinden veriyor. Hem de Paris Şartı öngörüyor. Paris Şartı çok önemlidir. Bu yüzyılın en önemli dokü- manıdır. lnsan Hakları Beyannamesi'nin çok muhteşem bir yorumudur. Türkiye dünyayla bütünleşirken dünyanın ölçüle- rine uymaya mecburdur. Dünyanın ölçü- Ierinden birisi de hukukun ustünlüğüdür. Türkiye, kendisini Paris Şartı'na tümüy- le uydurmaya mecburdur. Bu da Türki- ye için yeni bir anayasa gerektiriyor. Bu ülke ihtilal anayasalanyla gidemez. — Nasıl bir anayasa istiyorsunuz özetle?.. DEMİREL— Buna Paris Şartı'na pa- ralel bir anayasa demek doğrudur ve ge- niş tabanlı bir konsensüse dayanmalıdır. Yani bizim anayasa değiştirecek kadar ço- ğunluğumuz bile olsa kendiliğimizden bir anayasa değişikliği yapmayız. — Nasıl yani? DEMİREL — Bunu Meclis içindeki ve dışındaki muhalefeti, meslek kunüuşlan- nı, üniversiteyi, basını çagırarak daha çok katılımcılığı ihya etmek suretiyle, halkın çoğunun benimseyeceği bir dokümana Türkiye'yi kavuşturmak için adım atanz. Konsensüs aranz, geniş bir uzlaşma aranz. — Seçimden sonra Cumhurbaşkanrvla çalışma olasıhğı ortaya çıkarsa, bu ihti- mal karşısında yeniden secime gitmeyi dü- şünür müsünüz? DEMİREL — Sanmıyorum böyle bir durum çıkacağuıı. Net bir durum çıkacak- tır. Onun için o ihtimaller üzerinde konuş- mak istemiyorum. 20 Ekim sandığma ka- dar Çankaya sorununun hallolacağına ilişkin bende bir kanaat var. Yani seçimin son haftalannda bu meselenin yeni bir bo- yut kazanacağına inanıyorum. — Ülke çapında Kiirt sorununu hangi politikalara dayanarak çözmeyi düşünii- yorsunuz? DEMİREL — TC Devleti, şoven bir devlet değildir. Irk esasına dayalı değil- dir. Tabii, Türkiye'de etnik farklıhklar, değişik ırklardan gelen insanlar vardır. Devlet, Türk u-kından gelenler tarafından kurulmuş, onlar tarafından sahiplenilmiş de diğer etnik kökenlerden gelenler dış- lanmış değildir. Şayet bir ırkçılık olayı or- taya atar da bunu geçerli hale getirirseniz, bu aynmcıhktır (seperatizmdir). Devletin bunyesinde bence Kürt vardır, Türk var- dır, Laz vardır, Çerkez vardır gibi bir tar- tışmaya girmekle çok yanlış bir şey yapı- lır. Vardır, bugün vardır, dün de vardır, yarın da olacaktır. — Kürt konusuna hangi politikalara da- yanarak egilmek?.. DEMİREL — Devleti ayakta tutan, et- nik geçerlilik değildir. Aksine ne etnik ge- çerülik, ne inanç farklılıkları devleti ya- pan şeylerdir. Devlet onların üstündedir. TC Devleti, bence bu Avrupa Güvenlik Işbirliği Konferansı'nın bundan bir süre önce çıkardığı bir raporda Avrupa için çı- kardığı durumu 70 sene evvel keşfedebil- miştir. Bir ay kadar önce çıkarılan bu ra- porda, "Etnik farklılıklara, inanç farklı- İıklanna devleti dayamayın, devleti eşit haklara sahip insanlar tarafından benim- senen bir organ olarak alın" diyor. TC Devleti'nde var olan temel prensip, ırk ve- ya inanç değildir. Çünkü oraya gittiğiniz takdirde parçalanırsınız. Onun üstüne çı- kan bir durum da vardır. O da herkesin birinci sınıf vatandaş olması, eşitliktir. Herkes istediği yere gidebiliyorsa, herkes fırsat eşitliğine sahipse, yani herkes vali olabiliyor, kaymakam olabiliyorsa, hâ- kim, bakan, başbakan olabiliyorsa, kim- seye anan kim, baban kim diye sorulmu- yorsa, kimseye Sünni misin, Alevi misin diye sorulmuyorsa, o zaman sorun hallol- muştur. Devleti bu çerçevenin dışına çı- kardığmız takdirde Türkiye'yi, devleti parçalarsınız. — Aynmcıbk olmadığına göre sizce bu dunımda Kürt sorunu nereden kaynak- lanıyor? DEMİREL — Bana sorarsanız Kürt yurttaş, Türk yurttaş dediğiniz takdirde yani biz-siz diye konuşmaya başladığınız takdirde Türkiye'nin sonunu buluruz. — Fakat bu konuşulmaya başlandı. DEMtREL — Maalesef. Ama bunlar iyi şeyleT değil, onu söylemeye çalışıyo- rum. Aslında bir ülkede etnik grupların mevcut olması, o gnıplara özerklik hak- kı vermez. Eşitlik varsa, bir devlet vardır orta yerde, Ingiltere'de de birtakım etnik farklıhklar var. İnanç farklılıkları var. Ama hepsini de kucaklayan bir devlet var. Burada da Lozan Anlaşması'nın en önemli maddelerinden birisi de 68. mad- de. Türkiye'de azınlık»yoktur. Müslüman ahali arasında azınlık yoktur. Gayri müs- limler azınlıktır. Müslüman ahalinin tü- müne çoğunluk hakkı tanınmıştır. Şimdi etnik nedenle veya inanç sebebiyle bunun içinden kopacaksınız, çoğunlukken azm- lık haline düşeceksiniz. Bunun kimseye yaran yoktur. Türkiye'nin her tarafında Kürt vardır. Ankara'da, Istanbul'da, tz- mir'de, Bitlis'te, Van'da, Diyarbakır'da da vardır. Her yerde Türk, Balkan veya Kafkas menşelerinden gelen insanlar var- dır. Kime ne yaran var? Yani ben buyum, sen busun demenin. Hepimiz TC vatan- daşı isek, hepimiz bu ülkenin vatandaş- ları isek, hepimiz kıvançta ve tasada or- taksak, bunun dışındaki faaliyetlerimizin neye yararı var? — Sayın tnönü, Kürt sorunuyla ilgili tartışmalann başlamasına, bu vatandaş- lann yıllarca siyasete yeterince ağırlıkla- nnı koyamadıklan düşüncesinin rol oy- namış olabilecegine işaret ediyor. DEMİREL — Hayır, kesinlikle aynı kanaatte değilim. Ne siyasette yeterince ağırhk koyamamaktan, ne de ekonomik ve sosyal geri kaknışlıktan bu çeşit şeyler çıkmaz. Niye koymamışlar siyasete ağrr- Lk? Belediye reisini, milletvekilini kendi- si seçiyor. Muhtannı da kendisi seçiyor, il genel meclisi üyesini de kendisi seçiyor. Sanki Kurt etnik grubunun bulunmadığı yerlerdeki vatandaşlar bundan farklı bir şey mi yapıyor? Siyasete ağırhk koymak, Bursa'daki, Konya'daki, Kayseri'deki adam ne kadar ağırhk koyuyorsa, Hak- kâri'deki adam da o kadar ağırhk koyu- yor. Yani Kayseri'deki adamın koyduğu ağırlıktan daha az ağırhk mı koyuyor, Hakkâri'deki adam? Yok, hiçbir anlamı yok. Şimdi ekonomik ve sosyal farklılık- lara gelince Türkiye'nin her tarafında var bu. Bir şehrin içinde var. Ankara'da Çan- kaya ile Esentepe birbirinden çok farklı- dır. İzmir'de Kordonboyu, Hatay, Kar- şıyaka ayn bir şey, karşısındaki mahalle- ler Tepecik gibi tamamen başka bir şey. Bütün mesele, sefalet boyutuna varmama- sıdır bu farklılıkların. Sefalet boyutuna varmışsa, sıkmtı var demektir. O sebeple 'Efendim, biz ekonomik ve sosyal bakım- dan geri kaldık, kasten geri bırakıldık, biz etnik sorun çıkarıyoruz ortaya yahut da siyasete yeterince ağırhk koyamadık. Onun için ayncahk çıkarıyoruz' demek bence hiçbir anlam taşımaz. Belki çok partili demokrasiye kadar, Cumhuriyet'e kadar belki bunlar söylenebilirdi. Ama çok partili demokrasiye geçtikten sonra bunlar peyderpey ortadan kalkmıştu-. Yi- ne farklıhklar vardır, ama bir bolgenin içinde de farklıhklar vardır. Farklıhklar bir siyasi ayncalığın gerekçesi olamaz. Cumhuriyet, çok partili yaşama geçtikten sonra ayncalıklan tasfiye edebümenin yo- lunu bulmuştur. — O zaman Türkiye'de yaşanan sıkın- tının nedeni nedir? Gözler önunde yaşa- nan bir sıkıntı var. DEMtREL — Doğrudur. Bunlar bütün dünyada mevcut olan miUiyetçi cereyan- ların neticesidir. — Dıs güç görüyor musunuz? DEMİREL — Her zaman var dış güç. Bunları her zaman taze tutmak isteyen- ler vardır. Demin de söylediğim gibi Kürt menşeinden gelen vatandaşlanmız vardır. Diğer rejimlerden gelen insanlarla bir kar- deşlik bağı içerisindedirler ve bir müşte- rekleri, ortak değerleri vardır. Ortak de- ğerlerinin basında da devlet gelir. TC ku- rulduğu zaman Kürt, Türk, Arnavut asü- h, Çerkez aynmı yapılmadı, hep beraber kurmuşlardır. — Kürt sözcügü Sayın Özal'ın "Benim aUemde Kürt vardır" demesiyle acıkça te- laffuz edilir oldu. DEMİREL — Bence bunu övünmek için söylüyorsa yanlıştır. Yerinmek için söylüyorsa o da yanlıştır. kime soruyor- lar, senin ailende ne var diye? Hepimiz bu ulkenin vatandaşlarıyız. Bunun hangi maksatla söylendiğini bilemem. Baza in- sanlan arkasına çekmek için söylendiyse, bunu söylediği anda birtakım insanlara da "Ben sizden değilim" demektir. Bence bunlar rahatsız edici, gereksiz şeylerdir. — Ola|anüstü hal bölgesindeki sıkın- tılarda yönetimdeki zaafların da söz ko- nusu olduğu söylenebilir mi? DEMİREL — Devlet bence caydıncı- hğını yitirmiş, kanun hâkimiyetini tesis edememiş ve bir eşkıya türemiş, bu eşkı- ya halkı kınp geçirmiş, devletin güçleri- ne de büyük zarar vermiştir. Akşam olun- ca devlet el değiştirmektedir birçok yer- lerde, halk el değiştirmektedir. Gündüz devlet vardır, gece yoktur, gece başka güç- ler vardır. Bu da devletin zaafıdır. Dev- let aslında güçsüz değildir, ama siyasi ida- rede noksandır. — tktidara geldiginizde uygulayacagı- nız Güneydogu siyasetinia birkaç cümley- le ifade etmeniz mümkün mü? DEMİREL — Hukukun üstünlüğü ÇCT- çevesinde devletin otoritesinin tesisidir ya- pacağımız ve cinayet şebekelerini tesirsiz hale getireceksiniz. Getirememek, devle- ti paylaşmaktır. Dünyanın neresinde memleketin parçalanmasına göz yumu- lur? Sonra Türkiye bir zulüm devleti ol- mayacaktır; adil, şefkatli bir devlet ola- caktır. Önemli tarafı bu. Devlete saygın- hk getirmek lazım dediğim olay budur. — Bu >öredeki yurttaşlann sıkıntılan- nı ortadan kaldıncı ek baklar vermeyi dü- şünüvor musunnz? DEMİREL — Bence eksik veya fazla hak söz konusu olmaz. Çağm devletinde bir ülkenin insanlan ile diğer ülkenin in- sanlan arasında fark kahnamıştır. Benim ülkemde herkes aynı haklara sahip ola- caktır. Bu haklar çağdaş dünyadaki hak- lar olacaktır. Bunu gerçekleştirdigimiz halde Türkiye ebediyete kadar varola- caktır. — Sizin Sayın Cumhurbaşkanı'mn hal ve hareketleriyle ilgili fıkralannız var. Ye- ni bir tane var mı?.. DEMİREL — Şu anda gelmiyor. BİTTt Kamman'da konuşan DYP lideri Demirel, milleti triiyük çadır*da toplanmaya çağınü 'Ev artık tamîr oldu, herkes gelsîıfHAKKI ERDEM KARAMAN — DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, se- çim öncesi vaatlerine Fırak'ın su- lannı Orta Anadolu'ya taşıma- yı da ekledi. Demirel, GAP'm gerçekleşmesinden sonra Fırat nehrinin sulanrnn '10 milyar metreküpünü Orta Anadolu'ya taşıyacaklanru söyledi. Demirel, vatandaşlara, "Büyük çadır" di- ye nitelediği DYP'de toplanma çağrısı yaparken de, "ANAP'ın kökünü kazıyın" dedi. Demirel, dün öğleden önce Ankara'da aday listelerine gös- terilen tepkileri ve seçim kam- panyası ile ilgili çalışmalan de- ğerlendirdi. Bu arada çeşitli il- lerden DYP örgütleri otobüsler- le genel merkeze gelerek listele- re tepkilerini yansıttılar. Demir- eL öğleden sonra da seçim kam- panyasım Karaman mitingiyle sürdürdü. Helikopterle geldiği Kara- man'da eski garaj alanında DYP seçim otobüsü Kırat'ın üzerine çıkan Demirel, bir süre meyda- nın düzenlenmesi için uğraş ver- di. Demirel'in uyanları ile arka tarafta bulunan Karamanlılar da otobüsün ön tarafına alınınca boşluklar dolduruldu ve ekran- da iyi bir görüntü verilebilmesi sağlandı. Demirel, bir süre de ezan nedeniyle gecikerek başla- dığı konuşmasında, görevinin vatandaşı aydınlatmak olduğu- nu bildirerek, ülkenin aydınhğa çıkması için vatandaşlarm yapa- cağı iş olduğunu söyledi. Ülke yönetiminin ehil ellere verilme- sinin zamanının geldiğini belir- ten Demirel, sekiz yıl önce "or- ta sınıf' diye diye iktidara gelen- lerin drta sınıfı ortadan kaldır- dıklannı anlattı. "Bana ne hn- kümetten, Çankaya'dan, Meclis'ten" diyenlerin çektikle- rine razı omıaları gerektiğini vurgulayan Demirel, ülkeyi yö- netenlerin kendileri için değil, rnillet için var olmalan gerektiği- ni söyledi. Demirel, daha sonra bugünkü yönetimin durumuna deginerek, "Ama bunlar öyle de- ğil. Bir eli yağda, bir eli balda olup seni düşünmeyenlerin, se- nin tepende oturmaya ne haklan w " dedi. Demirel, ANAP ik- tidarını sandığa getirmeye va- tandaşm mecbur ettiğini beürtir- ken de, "Hadi şimdi sizi göre- lim, bunlann kökünü kazıyın" SANDIĞA GÖMÜN — DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Karaman'da yaptığı konuşmada, "Üç kişi bir yerde, beş kişi bir yerde toplanırsa ne yazar? Bunları sandıga gömün" dedi. (Fotoğraf: AA) diye seslendi. Konuşmasında iktidara gel- diklerinde yapacaklarının kay- naklannı da açıklayan Demirel, bu konudaki formüllerini şöyle gin ederken parayı nereden bul- mirel aldı göturüyor' diye tela- dile getirdi: duysanız, biz de oradan buluruz. şa düşeceklerdir. Bunları tekrar- "Siz gezerken, eğlenirken, Şimdi ben bunu dedim ya, baş- layan bocekçüer, çiçekçiler ola- yerken, içerken başkalannı zen- kalan da tekrarlayacaktır. 'De- caktır." Konuşması zaman zaman "Başbakan Demirel" sloganla- n ve vatandaşlann kendilerine yönetilen sorulara bağırarak verdikleri yamtlarla kesilen De- mirel, bu kez siyaseti yeniden bütünleştireceklerini anlattı. De- mirel, nehirlerin denizlere, çoğa doğru aktığını belirterek, "Bu- gün Türkiye'de çok olan DYP'dir. Gelin, büyük çadırda toplanalım. Bir zelzele oldu, evin duvarlan catladı, ama şim- di ev tamir oldu, herkes eve gel- sin diyoruz" diye konuştu. Koah'syonlar dummunda ül- ke sorunlarının çözümünün bir başka bahara kalacagını büdiren Demirel, özal'ın ortaya attığı ve Fırat, Dicle sularını Ortadoğu- ya taşıyacak Barış Suyu Proje- si'ne alternatifini de dün ilk kez Karaman'da dile getirdi. Demi- rel, Orta Anadolu'da bugune kadar en küçük su kaynaklan- m anlattı ve şöyle dedi: "Orta Anadolu'ya bir nehir kadar su getirecegiz. Fırat'ın 31 milyar metreküp suyu var. 10 milyar melrekübu Harran Ova- sı'nı sulamakta kullanılacak, ge- riye kalanın 10 mihar metrekü- bünü de Orta Anadolu'ya geti- recegiz. Fırat'ın sularını bu gü- zel ovalara getirmek bize nasip olacak." Demirel, vatandaşlardan ar- kalanna düşmelerini isterken de, yine Özal'ın "Hesap soramazlar" tavnna çattı. Demi- rel, "Bize kimse hesap soramaz, diye gezinenkr var. Duşün arka- mıza, bunlar neye çattıklaruu anlasınlar. Sanki bu ülke baba- sının çiftligi. vatandaş da köleleri" diye konuştu. Demirel, oy pusulasında yedi parti olmasına karşın, Özal'ın sekizincisine talip olduğunu an- lattı ve vatandaşlann seçimde sandığuu doldurmalannı isterken de, "istasyon ve tren" örneği verdi: "lstasyonda tren geldiğinde hangi vagona binecegim diye bakarken tren kalkar gider, is- tasyonda kalırsınız. Onun için sandıkta fırsaü kaçırmaym, yan- lış yere oy vermeyin, gelin büyük çadırda toplanın. Büyük çadır senin dertlerini çözecektir. Üç kişi bir yerde, beş kişi bir yerde toplansa ne yazar? Bunları san- dıga gömun, hıncıruzı boyle ahr- suuz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle