19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL 1991 KENT-YAŞAM HURİYET/17 'UGUN • Eurodiologue Birinci Asamblesi nedeniyle İstanbul'a gelen konuk belediye başkanları için Yerebatan Sarayı'nda Roma, Bizans, Osmanlı ve çağdaş Türk müziği konserleri venlecek. Bir gün su kyok î îstanbul Haber Servisi — Elmalı Antma Tesisleri pompa çıkış borularının revizyon çalışmalan nedeniyle Beykoz ve Üsküdar'ın büyük bölümüne yann 24 saat süreyle su verilemeyecek. İSKI'den yapılan açıklamada saat 01.00 ile 24.00 arasında su alamayacak semtler şunlar: Üsküdar merkez, Bağlarbaşı, Kuzguncuk, Çengelköy, Burhaniye, Anadoluhisan'nın tamamı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz, Anadolukavağı ve Tokat köyü. Çocuklara yardım derneği • Îstanbul Haber Servisi — Zihinsel özürlü çocuklar için Özel Eğitime Muhtaç Çocuklara Yardım Derneği açıldı. Fatih'teki derneğin açılışında konuşan Fatih Belediye Başkanı Yusuf Günaydın, zihinsel özürlü çocuklann yaşama tekrar kazandınlması gerektiğini belirterek "Bu kazanımda önemli işlevler üstlenecek olan bu derneğin her türlü ihtiyacını belediye olarak karşüamaya çalışacağız" dedi. özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Derneği'nin Fatih'te ve Aksaray'da olmak üzere iki hizmet binası bulunuyor. Kınalıada hep 'birzamanlar'ı yaşıyor NECATİ GÜNGÖR Gökyüzunün kaşları çatık. Mavi atlas üzerinde kurşuni bu- lutlar kümelenmiş. Arada bir ışıldayıp, bir boşluktan sarkıp kirli yeşil denizin yuzünü sırla- yan guneş, bulutlardan kurtul- manın fırsatını kolluyor boyuna. Yaz yorgunu bir vapur yana- şıyor Kınalı'nın iskelesine. Bir- kaç dakika, telaşlı adımların varlığıyla seviniyor iskele. O bir- kaç dakikanın sonunda yine ıs- sızlığın, yalnızlığın rüzgân esi- yor ortalıkta. Insansız sahilde köpüklü dal- galar çırpınıyor. Balıkçı sandal- ları, yarış tekneleri, kotralar bir inip bir çıkıyor daJgalarla. Su- lann hışırtısı, tükenip giden ya- zın ardından ağlayan denizkız- lannın hıçkınklan sanırsınız... Asırlık çınarlannın dalların- da rüzgânn ıslık çaldığı ada ses- siz, sakin, derin bir suskunluk içinde; araba homurruları değil, fayton sesi bile yok sokakların- da... Uzaklarda, kayalıkların çevresinde küme kürne bir ko- nup bir uçan martılann kanat seslerini duyabiliyorsunuz ne- redeyse! Yok, hayır, "metruk" bir ka- ra parçası değil burası; dolup taşmasa da belli bir insan kala- balığı yine var. Kâh sahil mey- hanelerinde, kâh aşina yüzlerin aydınlattığı mahalle kahvelerin- de zaman geçiriyor insanlar. Arada bir kucak dolu kırlangıç gibi cıvıltılı sesler yayarak bisik- letli çocuklar geçiyor sokaklar- dan. Birçoğunun üstündeki giy- siler hâlâ ağustosun sıcak gün- lerinden kalma... Arada bir Azi- ze Anna çağnşımh bir Ermeni dilberi, kudretten sürmeli göz kuyruğundan çevreyi süzerek geçiyor kaldınmlardan... İslak sokaklarda, bahçelerden taşan manolya, hanımeli koku- larını duya duya yürüyüşe çık- mış çiftlere rastlıyorsunuz. Bü- tün sokaklar, adarun avuçiçi ka- dar küçük, âdeta sembol gibi duran çınarh meydaruna çıkıyor. Yaşı yüzyıla değen koca çınar henuz canh, yaprakları gür ve yeşil... Minyatür alana kol kanat germişçesine duruyor öyle. Ha- va bulutlu, güneşin hükmü kı- nlmış; artık çınar gölgesine ge- reksinimleri yok insanlann... Onun yerine, çmarlı alana ba- kan, kadim İstanbul'un tipik ah- şap evlerinden birinin bodrum katındaki köftecinin masalanna gönül koymuş çevre sakinleri. Dışandan bakınca mütevazı bir köfteci dükkânı. Ancak macun gibi yoğrulmuş, ızgarada çıtır çı- tır kızarmış ve de hilesiz hurda- sız enfes köfteleri dillere destan! Yemek saati gelip çattı mı zen- gini yoksulu köfte kuyruğuna giriyor burada. Bir de ortadan ikiye yarılıp dilimlenmiş, bahar kokulu sucuğu ateş üzerinde damla damla yağını verdi mi ra- yihasıyla yemelerden içmelerden kesilmiş yatak hastalarına bile can geliyor... Dukkân sahibı Bil- gehao Bey, "Miryarderler bizden köfte yiyor" diye anlatıyor gu- rurla. "Paras olmayan bile ge- lir, geri çevirraeyiz, ilkemiz bu- dur, ama lüks yerierde miiyon- lar harcama gücii olan insanla- nn bLd secmesi, inanın, yorgun- luğumuzu unutturuyor! İstedik ki adanın nostaljik bir oğesi ola- lım. Kınairnın doğal havasını siirdttrelim. Çevrenin ilgisi, yan- hş yolda olmadığunızı göster- mekte bugün..." Bilgehan Bey bunlan anlatırken, köfteyi piya- zı kendi elleriyle hazırlayan So- na Hanım da masalar arasında sevecenliJde dolaşıyor. Insanlar- la müşteri gibi değil de evine gel- miş konuklan gibi ilgileniyor. İşini sevmenin, bu sevginin kar- şılığını görmenin mutluluğu içinde.. Ada sokaklarında gezinirken şunu da saptıyorsunuz acıyla, huzünle' Beton binalar, neredey- se doğal yapıya egemen dunım- da. Çevre güzelliğine uyum sağ- lamış olan tarihi konaklar, ah- şap köşkler, o beton binalar ara- sında boğulup kalmış! Hele is- kelenin sağ yanından Ayazma- ya uzanarı kıyı yolundaki taşo- cağı ve onun çevresinde sırala- nan döküntünün döküntüsü ge- cekondular, hiç de iç açıa bir görünüm sergilemiyor! O insa- nın içine ferahlık veren doğanın ortasında bir yara gibi hakçası... Kınabada, İstanbul'a en yakın olanı, adalar içinde. Bu yüzden kadim zamanlardaki adı, "Proti" idi. "Ük" anlamında... Onca acı çekmiş insanların trajik ölümlerine sahne olan ada, inanmışların gözünde hiç- bir zaman kutsallığı yitirmiyor- du. Şimdiki Ayazma koyu işte o kutsanmış topraklardan biriydi. İnananların gözünde eski kut- salhğını koruyor mu bilmiyo- ruz! Ama bildiğimiz o ki küçük koy büyüleyici bir güzellik için- de! Suların hışırtısı, martıların çığlıklan, denizin mavisi üzerin- de sekerek oynayan öğlen güne- şinin pınltılan; çam kokulu ılık rüzgân; hepsinden öte, insanın içini yıkayan, her türlü kirlen- mişlikten arındıran derin sessiz- liği, gerçekten huzur veriyor. Ada sakinlerinden Boğos Bey, "Bir de gecelerini göreceksiniz buranın!'" diyor. "Bir yandan gün dogarken, bir yandan da ay batıyor! Giineş ve mehUp bir arada. Dünyanın neresinde vaı böylesi yer?.. Turistler geldikle- rinde, aynlmak istemiyoriar! 99.000 Boğaz'ı denetleme tSTANBUL (AA) — Çevre Bakanı Ali Talip Özdemir, Îstanbul Boğazı'ndan yapılacak her türlü geçişlerin denetim altına alınacağını söyledi. Yeşil Kundura Fabrikası'mn yeniden düzenlenen satış merkezini açan Özdemir, Boğaz'ın denetlenmesiyle sık sık meydana gelen kazalar ve deniz kirliliğini önlemeye çalışacaklarını söyledi. Bakan, bu konuda kanun hükmunde kararname hazırlandığınj da bildirdi. Yakacık çöplüğünün kapatılacağını bildiren özdemir, "Konutlar arasında böyle bir çöpliik olmarnalı" dedi. Bakan, açıhşta mağazada ayakkabı reyonlarını da gezdi. Ağızlan açık kalıyor hayranlık- tan... İnanın Id gelen turistler al- kolik oluyor burada! Manzara- ya baktıkça içesi geliyor adam- lann..." Boğos Bey'in bunları söyle- mesi gerçeği yansıttığı kadar, ada sakini olarak içinde taşıdı- ğı öflceyi de yansıtıyor. Hani öf- kesi de boşuna değil... Îstanbul Su ve Kanalizasyon ldaresi (tSKl), Kınalıada'nın atık sulan için "deşarj" yeri ola- rak "Manastır koyu"nu seçmiş, proje hazırhklarına da başlamış- tı. Gelgelelim, bu seçim ada sa- kinlerini ayağa kaldırmış, isyan ettirmişti! Bura insanlannın Ueri sürdüğüne göre lodoslu günler- de denizin alabora olması ya da herhangi bir boru patlaması du- rumunda, bu cennet köşesi koy, o saat bir Iağım çukuruna dö- nüşürdü: Bu savı ileri sürenler bir ya da birkaç kişi değildi. Çevre savunuculan, konunun uzmanlan, kısacası aklı eıenler ada sakinlerinin yanında yer al- mış; ISKl'nin karanna karşı çık- mışlardı. Karşılaştığı yoğun tepki kar- şısında geri adım atan İSKİ Ge- nel Müdürlüğü, "projede deği- şiklik yapma zonınluluğunu" anlamış, daha fazla maliyeti göze alıp deşarj yerini başka bir alana kaydırma noktasına gel- miştir. Öyle anlaşıhyor ki İSKİ ilk projesinde ısrar etseydi, adalıla- rın daha sert tepkiJeriyle karşı karşıya gelmeyi göze alması ge- rekecekti. Gri bulutlan aJtın renkü alev- lerle tutuşturup deniz yüzeyine yansıyan inatçı güneşin altında; hafıf bir esintinin ağaçlar, dal- lar, yapraklar arasında kendin- ce fısıldadığı şarkıları dinlerken bu canım koyun "necaset çukuruna" dönüşmüş halini ha- yal etmek bile tüylerinizi ürpert- meye yetiyor. EREKLİ TELEFONLAR m Pıüs iatot 055 «: 000 m ZaMa M M M ü i : 527 57 00 • MazarMtl» MMirtHii: 172 13 73 -74-75 ve 088 • tatj anza: 068 Hrnr AcH: 077 Saibk MMMiii: 511 89 18 Cam^ap T»: 588 48 00 Çapa Tıp: 534 oo 00 (100 hat) T*: 340 01 00 H K 345 46 80 , , EHM: 131 22 09 Tıfcria feyanha: 152 43 00 TTff ÎMiıtn 588 44 00 SSK OkMyftM: 121 77 77 SSK Mltoft: 358 67 60 • TRAriK: Tnflk Safet IH.: 176 24 14 (Ist), 356 04 85-86 (Kadıköy) O«o* Traffc 377 22 07 (E-5), 356 04 86 (Sehıriçi), 314 36 (B.Cekmece) • THY: iç IMtar 573 13 31. Btf Hatto: 574 73 00 (25 hat). Sartrtf: 574 73 00, •KMmrM: 574 82 00 (45tıat) • DDY: SttMİ Oni|Mi. 527 00 50, IHt* Omtfmt: 336 20 63 H.P»*» Sartnl 348 80 20 • VAHM: SaMr Haflan: 526 40 20 144 42 33 DMIZ Y«Han (AeMtt): 145 53 66, 144 25 02 149 18 96 DMÜ O M M : 149 15 58 • Etfimfc «MZA: 526 62 74 **M» 526 62 74 150 83 50, KaMdp 348 71 40 • TB:069 • 6*2 «JHU: 585 19 90 - 91 152 10 15. r. 339 46 48 SUMHZA: 522 97 03, 147 51 10, r. 345 03 04, • fen «M. IM.: 145 07 20 (17 hat) • rTT: 011 (Bılınmeyen numaralar ve nobetçı eczane sorma). 021 (anzaı, 021 (danışma) 031 (şehırterarası). 061 (sıra sorma), 032 (mılleöerarası). 062 (sıra sorma), 000 (masal anlatma). 072 (uyandırma), HABFRLERİN DEVAMI Karadeniz Havası... (Baştarafı 1. Sayfada) Aynı anda Petek'ten bir anons: "Karadeniz'in evladı, değerli Başbakanı- mız, Karadenizli hemşerilenyle kucakiaşıyor." Büyük bir uğultu ve sıcak bir karşılama. Karadenizlilik ve hemşeriljk... Dikkat ettik, Yılmaz ve çevresi bunun altını sürekli çizi- yor. Bir bakıma doğal. Mesut Yılmaz, Hasan Saka'dan sonra Ka- radeniz'in çıkardığı ikinci Başbakan; çok par- tili düzenin ise ilk Karadenizli Başbakanı. Bu- nun ANAP oylarını Karadeniz'de arttıracağı- *ha "inanılıyor. Gerçekten Yılmaz'ın Karadenizliliği ne öl- çüde oy sandığına yansır? Memleketi olan Rize için bu soruya olum- lu yanıt vermek mümkün. Yılmaz'ın Rize'den adaylığı ANAP'ın oylarını yükseltebilir. Ama aynı durum Trabzon için geçerli ola- bilir mi, bilemiyoruz. Trabzon'da dün ayaküstü tuttuğumuz na- bız, burada DYP'nin başı çekebileceğine işa- ret ediyordu. Bir de Refah Partisi ile Bülent Ecevit'in kendini belli eden varlığının üstünde duru- luyordu. ^ Trabzon'da Atapark Meydanı doluydu. Canlı, hareketlı bir kalabalık vardı. Ama mitingin başlangıcındaki heyecanın sonuna dek devam ettiği söylenemezdi. Bir meslektaşımızın deyişiyle, "Meydanda kür- sûsü biraz zayıf kalıyordu" Mesut Yılmaz'- ın. İki hafta önceki Edirne mitinginde tam 70 dakika konuştuğu için eleştirilmiş olan Yıl- maz, bu kez yalnız 25 dakikayla sınırladı ko- nuşmasını. Ama yine de meydanda ilginin konuşması boyunca sürmesini sağlayabildiği söylenemezdi. Petek otobüsünün üstüne çıkarken hayli heyecanlı olduğu dikkatimizi çekti. Belki de başbakan olarak Karadeniz'e, memleketine ilk kez geldiği için öyleydi. Bu durum da Sa- yın Yılmaz'ın hitabetini etkilemiş olabilir. * ANAP'ın seçim kampanyasında Özal'ın adı hiç yok, geçmiyor. Petek otobüsûndeki söyleşilerde, "Özallar konuşmasa çok daha iyiolacak" havası çok belirgin. Buna karşı- lık öyte görülüyor ki kampanya tamamen Me- sut Yılmaz'ın üstüne kuruluyor. Yılmaz'ın "gençliği" en çok vurgulanan noktalardan biri. Trabzon'da bez bir afiş asıl- mıştı ana caddeye: "Genç başbakan hizmet üretır/Yaşlı lider ömür tüketir." Bir başka slogan: "2000 yılında kaç yaşmdasın?" Demirel'in "yaşı"ve "denenmişJiği" de en çok altı çizilen bir başka konu. Nitekim Mesut Yılmaz, Trabzon konuşma- sında ağıriığı şu ya da bu biçimde özellikle Demirel'i suçlamaya verdi. 12 Eylül öncesi edeb/yatı"m hiç unutmadı. Onlar "eski"yöi; kendisi ve ANAP "yww"yi temsil ediyordu. Dernirel'e adım vermeksizin yüklenirken, "Şapkasından anahtar çıkaran sihirbaz po- litikacılardan değiliz biz" dedi ve alkış aldı. Bir ara DYP ile SHP'ye birlikte, ama isim- lehni vermeksizin çattı: "Yalanla, talanla, bölücülükle birbirlerini it- ham edenler, bugün el ete vermişlerdir." SHP'yi eleştirirken de "Sandıkta güller açacak diyenlere inanıyorsanız, belediyede- ki dikenlere hazır olun!" dedi. ANAP Genel Başkanı'nın seçim kampan- yasında temei hedefi çok açık: Demırel'den başkası değil. Sürekli ona yükleneceğı an- laşıhyor. Çünkü yüzde 45-50 arasındaki mer- kez sağdaki oy pastasını onunla paylaşacak. O yüzden Yılmaz'ın esas kavgası DYP ile. SHP'ye gelince, öyle anlaşıhyor ki genel- likle belediye konusunda vurmakla yetinecek Mesut Yılmaz... • Değişik bir söylemin ipuçlannı da verdi Yıl- maz konuşmasında. "Sıkıntılı günler de var önümüzde" dedi. "Bizim de hatalarımız ol- muştur. Bizi yine seçerseniz, Karadenizli sö- zü veriyorum, teker teker o hatalan tamir ederim" sözleri de dikkatimizi çekti. Bu arada ilginçtir, ortadirekten de söz et- ti ve "ortadireği güçlendireceklerini" söyle- di. ANAP iktidarının enflasyon ve hayat pa- halılığının çökerttiği "ortadirek", bunca yıl sonra Sayın Yılmaz'ın sözünü ne denii cid- diye alabilir? ANAP Genel Başkanı, kendi- lerinin "yeniliği"n\ vurgularken bu noktayı acaba ne ölçüde göz önünde tutuyor? Yenilik ve eskiliğe bu açıdan bakıldığmda ANAP'ın söylemi bir yerde pek fazla inandı- rıcı olabilecek gibi değil. • • • TUSIAD'dan beş mesaj Sağda seçime 3'lü ittifak (Baftorafi 1. Sayfada) hakkında bilgi verecek. Her üç partinin yöneticileri de anlaşma protokolünün birkaç gün içinde kamuoyuna duyuru- lacağım belirttiler. Anlaşmaya göre partilerin 1989'daki oy oranına göre mil- letvekili listesinde yer almaları benimsendi. 540 kişilik Iistede adayların 300'ünün RP'li, 120'sinin MÇP'li, 30'unun da IDP'li olması bekleniyor. MÇP ve IDP'nin seçimden çekilmesi ve tüm adayların RP listesinde görünmesi bekleniyor. Bu arada, RP ve MÇP'nin G. Doğu il örgütleri 'seçimde ittifak' görüşmelerine farklı tep- ki gösterdiler. Bazı örgüt yöne- ticileri şunlan söylediler: Fahri Serin (RP Içel Merkez llçe Saymaru): Üç partinin bir- ukteliği gücümüzü arttıracaktır. Bu birleşmenin yararlı olduğu- na inanıyorum. Birleşme konu- sunda geç bile kalındı. Birleşir- sek Içel'de 1. ve 2. bölgelerde mutlaka milletvekili çıkartınz. Şeyhmuz Demir (MÇP Bat- man 11 Başkanı): Bu ittifak sa- dece seçim içindir. Amaç barajı aşmak ve milletvekilini Mec- lis'e göndermektir. 11 ildeMÇP seçimlere girecek. Batman'da biz seçime girmeyeceğiz. Sadece Re- fah Partisi'ne çalışacağız. Bu it- tifak MÇP'den çok RP'ye yarar getirecektir. Mecit Yüdız (RP Batman Merkez llçe Başkanı): Bu ittifa- kı iyi karşüamıyoruz. Bize Do- ğu'da oy da kaybettirebilir. Fa- kat bu ittifakın seçim için geçerli oluşu bize teseUi kaynağıdn-. Se- çimden sonra her parti politika- sını ayn güdecektir. Hacı Ali Sezal (Kahrarnan- maraş RP'li Belediye Başkanı): Biz merkezden gelen hsteyi ka- bul ederiz. Bu anlaşıldığı gibi bir birleşme değil, sadece seçim sü- resince beraber hareket etmek- tir. Seçimde beraber hareket et- memeye bir neden yok. Olumlu bakıyorum. Mustafa Karcı: (RP Kahra- marunaraş İl Başkanı): Bence bu seçim işbirliği. 3 parti için de ha- yırlı olacaktır. Bilindiği gibi Pa- kistan'da 18 parti birleşerek ik- tidara gelmiştir. Bu olay Türki- ye'de neden olmasın. Oy oranı- nuzı daha da arttırarak iktida- ra yürürüz. Olaya olumlu ba- kıyoruz. Nevzat Taner (MÇP Kahra- manmaraş llçe Başkanı): Şu an- da genel merkezde göruşmeler devam ediyor. Biz genel merke- zin tavrına saygıhyız. Bununla beraber Türkiye'nin beklentisi ve bizim camianın da beklentisi birleşme yolunda. Biz Maraş MÇP il ve ilçe örgütleri olaya olumlu bakıyoruz. Becai Vıldınm (MÇP Adana İl Başkanı): Bu anlaşmayı ide- olojik manada görmüyorum. Sadece iktidann çarpık ve seç- menin iradesini yansıtmayan bo- zuk seçim sistemi ve baraj ola- yına karşı hareket edilmiştir. Işi şansa bırakmak istemedik. 1987 ve 1989'da bizim seçmenlerimiz parlamentoya yansımamıştı. Bir takım sıkıntılar olacaktır, ama her partinin bu mantığı kendi seçmenine çok iyi anlatması ge- rekiyor. İşveren casusu telefon sistemi INDIANAPOLIS (UBA) — îşveren casusu teleron sistemi ile işyerindeki telefon konuşmala- n artık işverenin bire bir dene- timinde. ABD'nin lndianapolis kentin- de kurulu Compucom Commu- nications şirketince geliştirilen ve Smart Biil (Alullı fatura) di- ye adlandırılan bilgisayar prog- ramı, bir işyerindeki dışandan gelen veya dışanya yapılan tele- fon konuşmalannı esaslı olarak saptama olanağı veriyor. HAKAN KARA ÇEŞME — TÜSİAD Yöne- tim Kurulu Başkanı Bülent Ec- zacıbaşı, TÜSIAD'ın "Ekono- mik anayasanın yanı sıra özelleştirme" ve "Seçim sonra- sında almması gereken ekono- mik önlemler"e ilişkin iki çalış- ma daha hazırlayacağını açıkla- dı. Anayasada ekonominin yö- netimine ilişkin maddelerin yer alması gerektiğini savunan Ec- zacıbaşı, "Toplum siyasetçilere verdiği yetki konusunda sınırlar koymazsa siyasetçiler bu yetki- leri kullanırken toplumun uzun vadeli çıkarlarına a>kın davra- nışlarda bulunuyorlar" dedi. Ec- zacıbaşı, koalisyonlan demokra- sinin bir gerçeği olarak kabul et- mek gerektiğini belirtirken "Se- çim ekonomisinin etkileri ölçii- leri aşmaması haliode şok ted- birlere gerek kalmaz" dedi. TÜSIAD'ın gündeminde hiç- bir zaman siyasetin yer almadı- ğını, ekonomik konuları tartış- tıklarını belirten Eczacıbaşı, "Seçimkrden sonra başa gelecek olan bükümetin karşı karşıya kalacağı sorunlar konusunda TÜSİAD olarak ne gibi katkı- larda bulunabileceğinıizi tartışıyoruz" diye konuştu. Ec- zacıbaşı, seçimler sonrasında gündeme gelecek anayasa deği- şikliği konusunda hazırlıklı ol- mak istediklerini belirtti. Ana- yasal ekonomi kavrammın son yıllarda Batı'da çok ilgi çeken bir kavram olduğunu ve konu- yu Türkiye gundemine getirme- ye çalışacaklarını belirten Ecza- cıbaşı, sorulanmızı yanıtlarken şunlan söyledi: "Demokrasilerde iktidann elinde bazı yetkiler var. Para basma yetkisi, kanun koyma yetkisi, vergi alma yetkisi. Bakı- yoruz ki burada toplum siyasel- çilere verdiği yetki konusunda sınıriamalar koymazsa siyasetçi- ler bu yetkileri kullanırken top- lumun uzun vadeli çıkarlarına aykın davranışlarda bulunuyor- lar. Çunkiı seçim kazanmak, oy kazanmak öncelikli bir tercih olarak ortaya çıkıyor. O zaman açık finansman meselesi bir so- nın haline geliyor toplum için. Enflasyonist baskılar ortadan kaldınlamıyor. Vergi toplamak- tan kaçınıyorsunuz, oy kaybet- memek kaygısıyla, buna karşı- lık harcama yaptıkça oy kazanı- yorsunuz. Bu çelişki ekonomi- deki dengeyi bozuyor. Anayasal ekonomi bazı koşullar ortaya konmasını öneriyor. Siz seçim- le iktidara geldiniz, ülkeyi yöne- teceksiniz. Şu koşullan sizinle anlaşmaya baglayalım diyor. Bunlar arasında da istikran sağ- layıcı bazı yasa maddeleri koy- muş oluyor." Anayasaya konabilecek mad- deler konusunda örnek verirken denk bütçe yapüması koşulunun anayasada yer alabileceğini be- lirten Eczacıbaşı, "Merkez Ban- kası'nın özerkliği konusu da ör- nek olarak gösterilebijir. Ancak bunlan kesinlikle TLSİADın önereceği konular olarak aktar- mayın. Sadece anayasal ekono- minin çeşitli dlçiıleri farklı öne- rileri olabileceğini açıklamaya çalısıyorura" dedi. Bülent Ecza- cıbaşı, "Bu gibi maddelerle Türkive'de karşılıksız para basıl- ması, açık finansman yoluyla enflasyonun arttınlması ve top- lumun geleceğinin tehlikeye diı- şurülmesini onleyici bazı çö- ziimler acaba Türkiye için geçer- li olabilir mi? Biz bunlan tartış- maya açmak istiyonız" diye konuştu. Anayasa konusundaki çalış- mayı önümüzdeki haftalar içe- risinde sonuçlandırmak istedik- lerini belirten Eczacıbaşı, bir so- ru üzerine ortaya çıkacak çalış- manın sadeCe anayasanın eko- nomik yönünü içermeyeceğini vurgularken, "Ancak çalışma komple bir anayasa tasansı bi- çiminde de kesinlikle algılanma- malıdır. V'alıuz T t SİAD'ın ana- yasa konusunda politik ve eko- nomik maddeleriyle genel yak- laşımlannı kapsayan bir çalışma olacaktır" de«ii. Eczacıbaşı, ko- nuya ilişkin henüz bir taslağın bile bulunmadığını, dolayısıyia çalışmada yer alacak konular hakkında şimdiden bir şey söy- lenemeyeceğini belirtti. Gerçek- leştirilen Yüksek Istişare Konse- yi Toplantısı'nda olayın sadece ekonomik yönüyle ilgili bazı önenlerin tartışıldığını açıkladı. Özelleştirme konusunda da bir çalışma gerçekleştireceklerini açıklayan Eczacıbaşı, bugüne kadar özelleştirme konusunda gerçekleştirilen uygulamaları başarısız bulduklarını açıkladı. Özelleştirme konusunun mutla- ka yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Eczacıbaşı, "Bazı taze yaklasımlara ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bizim çalısmamızın hedefi nedir? Aca- ba bugüne kadar özelleştirmede yapıian hatalar nedir? Neden mesafe alamıyoraz? Daba bızlı gitmek için neler yapabiliriz? Ve- ni gelecek hükümete bu konu- larda bir öneri olarak özelleştir- me modeli sunmak istiyonız" diye konuştu. TÜSİAD'ın gerçekleştireceği üçüncü çalışmanın seçimlerden sonra ahnması gereken ekono- mik önlemlerle ilgili olacağını belirten Bülent Eczacıbaşı "Ka- Mıımcıı ile (Baştarafı 1. Sayfada) kilde ortadayken hâlâ kör bir inatla bana yönelik karalama- lara devam edilmesini artık önyargılara ve art niyete bağ- lıyorum. Menfaatlerinin zedeleneceğini gören bazı çevrelerin dolduru- şuna gelerek hakkımda söz konusu haberleri yazan sayın Mumcu, bugunkii makalesin- de benimle tartışmak istedigi- ni söylüyor. tstedigi yerde, is- tediği zaman tarüşmaya hazı- nm. Saklayacak ve korkacak hiçbir şeyim yok. Doğruiuk ve açıklık ilkelerini rebber ederek siyasete girdim ve bu ilkeler si- yasi hayatımın belirleyicisi- dir." mu açıklan biiyümekte, borçlar artıyor, yüksek faizler devam ediyor. Ekonomide bozulan bir iç denge var. Seçim ekonomisi uygulamalarında bunun bir miktar daba bozulması söz ko- nusu. Bunların sonucunda yeni gelecek olan hükumetin bu den- • geleri yeniden oturtması için ba- zı tedbirler alması gerekecektir. Bu tedbirler acaba neler olma- Iıdır? Ekonomide aşırı durgun- iuğa neden olmadan istikran sağlayarak, dengeleri yeniden kuracak önlemler neler olabilir? Bu konuda yeni gelecek olan ik- tidara yarduncı olmak istiyonız ve böyle bir çalışmayı da yüıütüyoruz" dedi. Ancak orta- da henüz bir çalışma bulunma- dığı için içerik konusunda bir şey söyleyecek durumda olma- dığım söyledi. Eczacıbaşı, iş dünyasının ko- alisyonlara ilişkin bakış açısını »oran bir gazeteciye de, "Koalis- yonlan demokrasinin bir gerçeği olarak kabul etmek lazım. Ko- alisyonlan kabul etmemenin ya da kötülemenin doğnı olduğu kanısında değilim" karşılığını verdi ve şu görüşleri dile getirdi: "Koalisyondan korkmanın bir nedeni belki karar alma sü- recinde güçlük yaratması bir va- vaşlamaya neden olmasıdır. Fa- kat buna karşılık bazı konular- da birbirinden farklı partilerin uzlaşmalan mecburiyetini, zo- runluluğunu getirir. O nedenle bazı yararlar da getirir. Eğer biz demokrasiyi benimsiyorsak, toplumumuz için başka hiçbir çıkar yol olmadığını bildiğimi- ze göre koalisyonlan çaiıştırma- yı, işletmeyi başarmamız lazım. Bunu goze almamız lazım. De- mokrasi zor bir rejim, işleülmesi kolay olmayan bir rejim. Ama benimsediğiniz zaman, tüm ku- nımlanyla, bem kolaylıklan hem güçlükleriyle birlikte be- nimsemeniz ve işletmeniz lazım. Koalisyonlar da demokrasinin yöntemlerinden biridir." GÖZLEM UĞUR 3VRJMCU Kahveci'nin bu üzerine Uğur Mumcu da şun- lan söyledi: "Açan, Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın konferans salo- nunu. bakanlık müsteşar ve yardımcılan ile genel mıidür- leri ve tüm memurlan dinleyici olarak bulunsun. Kahveci'nin patent olayı başta olmak üze- re bütün hünerleri ile ANAP bükümetinin çıkardığı karar- namelerle bangi kaçakçılan, nasıl konıduğunu tek tek tar- tışalım. TRT ve basının önün- de ben de tarüşmaya, Cumhu- riyet okurlan ile geleceğim. Oğle yemegi için kendisine ba- yat olmayan mayonez getire- ceğim. Gününü ve saatini Kahveci'ye bırakıyorum." MALTEPE'DE Hukukçular ve Idareciler Kooperatifi'ndeki hakkımı devrediyorum. 354 92 51 GİZ KOKAN SUSKUNLUK Mehmet Başaran 10.000 lira(KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemdi göoderitanez. (Baştarafı 1. Sayfada) bu olayla ilgilidir. Neydi bu olay? 17 Ocak 1990 günü yayımlanan "İthalat Rejimi Karan" nın 15. maddesine göre beş yaşından büyük tekstil makinele- rinin yurda sokulması yasaklanmıştı. Neden yasaklanmış- tı? Türk tekstil sanayii büyük aşamalar kaydetmisti. AT ül- keleri, yeni teknolojiye geçmişler; ellerindeki eski makine- leri de Italya üzerinden Türkiye'ye sokmaya başlamışlardı. Kararname, Türkiye'nin "hurda tekstil makineieri hurdalığı" yapılmasını önlemeyi amaçlıyordu. Bursa Emniyet Müdürlüğü, 24 Temmuz 1990 günü 6 iş- yerinde yaptığı araştırmada 52 tekstil makinesinin kararda belirtilen bu koşula uymadığını; 10-15 yıllık eski makinele- rin üzerieri boyanarak ve etiketlerde sahtecilik yapılarak yur- da sokulduğunu saptamıştı. Bu konuda "ekspertiz yetkisi" Makine Mühendisleri Oda- sı Bursa Şubesi'nindi. Bursa Gümrük Müdürlüğü ve mali polisin başvuruları üzerine Makina Mühendisleri Odası Bur- sa Şubesi uzmanlarınca söz konusu tekstil makineieri ın- celenmiş; bu inceleme sonunda, makinelerin eski olduk- ları. yurda kaçak olarak sokulduklan belirlenmişti. Olaya, ANAP yanlısı Türkiye gazetesini çıkaran "Ihlas Ga- zetecilik Matbaacılık ve Sağlık Hizmetleri A.Ş." tarafından ya- yımlanan 'Tekstil ve 7efrn*"dergisinin adı da kanşmıstı. Der- gi, bir kulüp aracılığı ile 49 sanayiciyi yurtdışına götürmüş; bu gezide, sanayiciler, eski makineieri satan fabrikalarda incelemeler yapmışlardı. Kararnameye aykırı olarak eski tekstil makinelerini yur- da sokan şirketlere de başta "Faisal Finans" olmak üzere İslamcı bankerler kredi vermişlerdi. Olay, geçen yıl gazetemizde arkadaşımız Kutlu Esende- mir tarafından "Tekstil hurdalığı oluyoruz" ve "Hurdaya ta- izsiz destek" başlıklı haberterle duyurulmuştu. Tekstil sanayiindeki eski teknoloji, Avrupa tekstilcileri ara- cılığı ile Türkiye'ye sokuluyor; böylece, son yıllarda başarı gösteren tekstilciler bu yolla baltalanıyorlardı. Eski tekstil makinelerini boyayıp, faturalarında da sahte- cilik yapıp yurda sokmak bir "kaçakçılık" suçuydu. Sanık- lar hakkında "toplu kaçakçılık" suçundan Bursa'da dava açıl- dı. Olay Bursa'da bomba gibi patladı. Sonra ne oldu? Sanıklar cezalandınldılar mı? Hayır. Sanıklar cezaJandınlmadılar; yargılamalar sürerken, için- de "patent şampiyonu" Bakan Kahveci'nin bulunduğu ANAP hükümeti 31 Ocak 1991 gün ve 91/1418 sayılı kararname ile yurda sahte belgelerle eski tekstil makineieri sokan sa- nıkları affeden bir "geçid madde" ile bu dosyayı kapattı. Trilyonluk kaçakçılık suçu böylece affedildi. Tekstil öykü- sü bununla da bitmedi. Olay devam ediyor. Kahveci, 17 Ağustos 1991 günü Resmi Gazete'de yayım- lanan genelgesi ile "ithai edilen model, yılı, ûp ve seri nu- maraları tespitinde" görevii olan Makina Mühendisleri Oda- sı'nın bu "ekspertiz yetkisini" kaldırdı! Kime verdi bu yetkiyi? Bu genelgeden önce üniversitelere, üniversitelerin olma- dığı yerierde Makina Mühendisleri Odası'na verilen bu "eks- pertiz yetkisi" Kahveci tarafından "ithal gümrüğüne en ya- kın sanayi odası"na verildi. Gerekçe icat etmekte üstat olan Patentli Bakan, bu yet- kiyi "ekspertizlerin istenen sürede gerçekleştirilmediği" gi- bi bir gerekçeye bağladı. Makina Mühendisleri Odası da Kahveci'ye bir telgraf çekerek "ekspertiz gecikmesini gerek- çe olarak kabul edemeyeceklerini, odalarına bugüne kadar böyle bir olay yansıtılmadığım" bildirdiler. Sanayiciler, Bursa olayında görüldüğü gibi kaçakçılık ya- pacaklar, bu konudaki bilirkişileri de sanayi odası belirle- yecek! Hazine çıkariarı böyle mi savunuluyor? Yolsuzluklarla, ka- çakçılıkla böyle mi savaşılıyor? Yoksulluk nedeniyle "bayat mayonez" yiyerek zehirlen- diğini ileri süren Patentli Bakan, yolsuzluk nedeniyle yar- gılananlan affeden kararnameler çıkarryor; bu da yetmiyor, bu trilyonluk kaçakçılık olayını ortaya çıkartan dürüst mü- hendisleri cezalandırmak için "ekspertiz yetkisini" ellerin- den alıyor. "Patent skandalından sonra Kahveci neden hâlâ makamın- da oturuyor" diye soranlara "İşte bu kararnameleri ve ge- nelgeleri çıkartmak için" diyoruz! DOPLERLİ, RENKLİ EKOKARDİYOGRAFİ HOLTER , EFORLU, EFORSUZ ELEKTRO... En ileri Standartlarda Kalp Sağlığı Hizmetleri Sunar. Tel: 175 12 44745 TÜRK KALP VAKFI 148 58 66
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle