Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 PAZAR YAZILARI 25 AĞUSTOS 1991
Athos'tan
Dişiler 'zinhar'
ayak basamıyor
ÜSTÜN AKMEN
ATHOS (YnnanisUn) — Yu-
nanistan'ın kuzey kesiminden
Ege Denizi'ne uç başh bir me-
me gibi sarkan Khalkidiki'nin
Athos'unda (Aynaroz) irıli
ufakh yirmi manastır var.
Onemlileri ise deniz kenarların-
da.
Athos'a oyuncak silah bile
sokmuyorlar. Sinema ya da vı-
deo çekimleri yasak. Fotoğraf
makınesi için papazlann izni ge-
rek. Yüksek sesle konuşmak da
"memnu." 16 yaşından kuçük
erkek çocuklar da Athos'a gire-
miyor. Dişiler ise yaşları kaç
olursa olsun "ztaoar" Athos'a
ayak basamıyorlar.
Athos DağYnda gezinecek si-
lahsız, kamerasız, alçak sesle
konuşmasıru becerebilen, 16 ya-
şından büyuk "er kişi" şayet
Yunaıüı ise geçerli bir kimlik ye-
terli sayıhyor. Yabancılar ise pa-
saportlan ile Selanik'teki Kuzey
Yunanistan Bakankğı'nın ilgili
bölümüne başvunıp Athos'a gi-
riş izni istiyorlar.
Dafni lımanına "vasl" ol-
mak için Ouranoupoli ya da Ie-
rissos'tan teknelere binenlenn
kimlik ve "Athos'a Giriş" bel-
geleri toplamyor. Dafnı'ye va-
nlınca yolcular bir otobüse dol-
duruluyorlar. Geliniyor Kari-
es'e.
Karies, Athos'un en önemli
kenti. 10'uncu ytızyıldan kalan
Protatos Kilisesi ve Makedonya
Sanat Okulu'nun hem son hem
en ilginç temsilcilerinden Em-
manuel Panselinos'un freskleri
ile de ünlü. Polis, kimlikleri ve
"Athos'a Giriş" belgelerini
kontrol ettikten sonra sahiple-
rine iade ediyor.
Bu kez "manastırsevertere"
birer "Uaıtma kartı" dağıtılıyor
ki namına "düunonitirion" de-
nilmekte. Üzerinde Athos Da-
ğı'nda kalış süresi falan, yani
her turlü bilgi var. Bu belgenin
Iera Epistasia'lann (Kutsal Da-
ğın Otoriteleri) her istediklerin-
de gösterilmesi zorunlu. Ge-
zi kıyı kıyı bir baştan öbür ba-
şa sürüyor.
Küçük terk edilmiş bir bina...
Kuzeybatıya doğru dümeni kı-
nnca kayalann ustünde bilin-
meyen bir nedenle bitirilmemış
bir yapı... Yukanlarda asma
bahçeleri... Yıkık binalarla do-
lu bir liman...
"Üç Kardcşler" adıyla arulan
kayaların yanından kıvnlınca,
üstümüze yıkılacakmışçasına
şaşırtıcı Dohiariou Manastın ile
karşılaşıyonız. Ve Xenofon-
tos... Ve Panteleimonos...
Denizde soluk bir duzlük.
Açık sarı mor dağlar. Kiminin
ustünde denizin kolu uzanmış
gibi bir gölge. Bir keşışten, 20
manastıra 700 civannda din
adamının kapandığmı öğreniyo-
nım. Fotoğraf çektirme isteği-
mi şiddetle reddetmekte.
Wîndhoek'tan
Afrika'da bir Alman kenti
VATOPEDIOU MANASTIRI — 972-«0 >ülannda Adrianoupo-
lisli uç kardeş tarafından kurulan manastırda, 1312'de yapılmış
bir de kilise var. 60 keşişin görev yaptığı manastırda, 170 elyaz-
ması, 1200 özgttn baskı ve harita özenle korunuyor.
NtLGÜN CERRAHOĞLU
\VI\DHOEK (Namibia) —
Kuşbakışı Windhoek bozkınn
ortasına yayüan Ankara'yı çağ-
rıştınyor. Ama kentin tam gö-
beğınde göğe doğru yukselen bir
duzine ultra-modern gökdelen
ve bunların etrafında halka,
halka civardaki dağlann etekle-
rine uzanan tek kath, çifte ara-
balı, yüzme havuzlu vülalar, da-
ha uçağın penceresinden bakar-
ken "kolonyalı" bir Afrika
kentine vardığınızın haberciliği-
ni yapıyor. Havaalaruna ayak
basar basmaz, Afrika'da bir tu-
haf kaçan bir Alman temizliği
ile karşılaşıyorsunuz. Windho-
ek'un içine doğru ilerledikçe
hayretinizin dozu artıyor çunkü
kendmizi Grimm Kardeşler'in
masallanndan çıkmış duran
"sur-reel" bir Alman kentinin
göbeğınde buluyorsunuz.
Afrika bozkırlannın ortasın-
daki bu beklenmedik Alman
kenti neo-gotik stildeki Protes-
tan kiliseleri, AJsas tarzındaki
sivri damlı evleri: biracılan ve
en son çöp arabalan tarafından
10 dakika önce silinip süpürül-
müş izlenimi veren pınl prnl so-
kaklan ile gerçek bir kentten
çok; kartondan yapılmış bir ti-
yatro dekorunu andınyor. Ken-
tin ana caddesi, Namibia'yı sö-
murgelerine katan imparator-
luk Almanyası anısına hâlâ
"Kaiserstrasse" olarak anılıyor.
Windhoeklular ana caddenin,
geçen yıl elde edilen bağımsız-
lıktan sonra "İstiklal Caddesi"
Havaalaruna ayak
basar basmaz,
Afrika'da bir tuhaf
kûçan bir Alman
temizliği ile
karşılaşıyorsunuz.
Windhoek'un içine
doğru ilerledikçe
hayretinizin dozu
artıyor.
olarak değiştirildiğini söyluyor-
lar, ama burayı hâlâ herkes
"Kaiserstrasse" dıye bilıyor.
"Kaiserstrasse"nin uzerinde-
ki kentin en iyi restoranı da
"Kaiserkrone" adını taşıyor.
"Kaiserkrone". "Mutnal
Platz" adını taşıyan bir alışve-
ri§ merkezının yaru başında. Av-
rupa'daki benzerlen gibi yanlış
yayalara mahsus olan post-
modern stildeki pembe-mor-
yeşil-mavi-pavyonlardan oluşan
bu yeni ahşveriş merkezinde
kendinizi Zurih'de zannediyor-
sunuz. Bağımsız Namibia'nın
gurur vesilesi olan bu alışveriş
merkezi, kedi-köpek mamasına
dek her turlü Avrupa malı sa-
tan dev boyutlardaki 4 super-
marketin ustünde bulunuyor.
Supermarketlerin yanıbaşında
ise gene Alman adları taşıyan
"Porsche Club" ve "GreU's
Kitchen" göze çarpıyor.
Akşamustu saat 17.00'de
dukkânlar kapanıyor. Gırişı,
dünyanın en ırak köselerinde bi-
le bulunan "Benetton" mağaza-
lanna bakan bu super alışveriş
merkezinin yumuşak sesli ho-
parlorlerinden "Aufviederseen"
adlı bir şarkı yukseliyor.
"Lufthansa" charterlanyla gelen
ve kent merkezine gerçek bir
"aryan ırk" görunumu veren Al-
man turistler yavaş yavaş otelle-
rine dağılıyorlar.
Almanlar gibi yere tek bir
sıgara izmariti atmayan ve ses-
sız sakin evlerine dönen sıyah
derili Afrikalüar, kentin gerçek
sahiplen gibi değil de biraz ka-
yıp, ığreti mısafır gibi duruyor-
lar. Tek bır bardan, bir kahve-
den en ufak bır Afrika nağmesi
gelmiyor. Afrika tam-
tamlanndan çıkan ritmik Afri-
ka'nın muziğini dinlemek iste-
diğiniz zaman, radyonun düğ-
mesini komşu Angola'mn baş-
kentı Luanda'ya çevirmeniz ge-
rekiyor. Windhoek radyosu yal-
nız marş ritmindeki Bavyera
melodilerioi çalıyor.
1984'te Namibia'yı sömürge
edinen Almanlar, başkent
Windhoek'ta olduğu gibi Swa-
kopfmund ve Luderitz gibi ul-
kenin belli başh kentlerinden
Afrika'yı kazıyıp yok etmişler.
Dağlık bozkırların ortasında ya
da Atlantik okyanusuna varan
çöllerin üzerinde sterüize edil-
miş küçük Alman kentleri ku-
ran Kaiser'in tonınları burada
küçük katliamlannı da yapmış-
lar. Yüzyıhn başında Ahnan hâ-
kimiyetine karşı yerli Herrero ve
Nama kabilelerinin ellerindeki
derme çatma silahlarla direnişe
geçmesine çok sinirlenen Alman
generali, askerlerine "Önünttze
çıkan her siyahı vnrun" emhni
venniş. Alman askerleri de ita-
atkâr gelenekleri ve sistemli şaş-
maz disiplinleriyle bu emri ye-
rine getirmişler ve ülkenin gune-
ymde ve ortasındaki yerli halkın
yüzde 60'ını bir yıl içinde yok
etmişler. Siyahlar o günden bu
güne on bin, elli bin hektarhk
latıfundist çiftlikler kuran be-
yazlann tartışmasız hizmetkân-
na dönüşmuş. Birinci Dünya
Savaşı'nın sonunda Afrika'da-
ki sömürgelerini yitiren Alman-
ya'run buradan çekılip gitmesi-
ne rağmen; Alman ca ulkenin üç
resmi dilinden (Almanca, Afri-
kaner ve Ingilizce) biri olarak
kalnuş. Aralarında hâlâ Hitler'-
in doğum gününü kutlayan Al-
man asılh beyazlan, Guney Af-
rika sömürgesi statüsünde 70 yıl
birlikte yaşadıkları Afrikaner'-
ler de pek değiştirmemiş.
Viyana'dan
MüziktapınağıMEHMET MESTÇt
VİYANA — Imparator Jo-
sefm gunlerden bir gun Wolf-
gang A. Mozart'a "Eserierin
mükemmel. ama bazen nasıl
smlesem 'gereginden fazla' no-
ta hissediyonım, dedığı, Ro-
din'in Viyana'da gıttiği bır par-
tinın atmosferınden büyulene-
rek "Bu farklılık nereden
kaynaklanıyor" sorusuna Gus-
tav Khmt'ın gururla "Bulundu-
ğunuz memleketten Avustnr-
ya'dan" cevabını verdıği, Ar-
nold Schonberg'ın yüzyılın baş-
Iarında tonal sıstemi parça par-
ça edecek muzığe yepyeni bır
yön çizdiği birtakım talıhsız de-
hanın, egzantnk ınsanlann, ga-
np şahıslann, mağnırlann, şeh-
vet duşkunlennın Viyanası'nda
en güzel gecelerde sığınılacak
kutsal bir tapınak var: 'Cafe
Santo Spirita'
Ister Bach deyin, ister Scar-
latti hatta Hienrich Biber. Fon
muziği olarak mı çalıyorlar?
Hayır, asla! lnsanlar nerede ne-
fes aldıklanna iyice dikkat et-
sinler diye Bach'ı gümbur güm-
bür çalıyorlar. ölen ve öldüru-
len tum ustalann anısına, boy-
le bir müzığin belkı de dunya-
nın en güzel olayı olması sebe-
bine ve şanssız dehalann bırak-
tıklan eserlerinin panltısı adına
tavandaki üç hoparlörden mu-
siki fışkınyor. Herkes herkesi
dinhyor, aslında kimse kimse-
yi dinlemiyor çünku herkes
muziği dinliyor. Çok içkili gırt-
laklardan Altenberg dizeleri
dökülüyor, kız arkadaşına kur
yapmak isteyen Haydn Messler-
deki tenor partilenni yakalama-
ya çalışıyor. Muzik öyle bir etkı
yapıyor ki tek bir bardak şarap-
la sarhoş olabildiğini zanneden
bazı muşteriler: "Hava hiç
aydınlanmayacak" diyorlar.
"Gunlerce burada kalacagız,
sobbet edeceğiz." Ama saatler
geçıyor. Bach Christmas ora-
toryoları, Haendel havai fışek-
leri muziği, Vivaldi L'estro Hi-
nonico, Pagani'nın 1. keman
konçertosu. Sabaha karşı son
kalan ölumlulere Wolfgang A.
Mozart'ın muazzam La Majör
piyano konçertosunu koyan
Santo Spirito'nun Saint'ine ses-
leniyorum: 'Garson bey! bu ça-
lan Leopold'un (Mozart'ın ba-
bası) bestesi değil mi?
Atlanta'dan
Gemiler, caz muziği ve güzel yemekler
Prag'dan
Dante'nin Atlanta'da iki tane gece kulübü var.
îkisinin de en büyük özelliği gemileri. Küçük,
tünelvari bir geçitten geçerek girersiniz
Dante'nin yerine. Sempatiklikleriyle ünlü
garsonlar size, "Güverteye mi, iskeleye mi?"
diye sorarlar.
AHU ÖZYURT
ATLANTA — Dante, ltalyan
değil yazık ki. Beatrıce ile olan
ilişkisi de tevatürden ibaret. Ak-
rep burcuna mensup, yukselen
burcu ise Başak. Dante Stepben-
sen, Danimarkalı. Kafayı, eski
gemiler, caz muziği ve guzel ye-
meklerle bozmuş. Düşunmuş,
taşınmıs, bu uçünu bir araya ge-
tirmeye karar vermış. "Abi, sen
Dçmuşsun ya!" diyenlere de al-
dırmayıp, Atlanta'aın en guzel
gece kuluplerıni açmış.
Dante'nin, Atlanta'da iki ta-
ne gece kulübu var. Îkisinin de
en buyük özelliği gemileri. Ku-
çuk, tunelvan bir geçitten geçe-
rek girersiniz Dante'nin yerıne
Sempatiklikleriyle unlu garson-
lar size "Güverteye mi, iskeleye
mi" diye sorarlar. Nıyetınız dun-
yanın dört bir yanından gelen
insanlarla sohbet etmek, en iyi
cimri Iskoç fıkralannı dmlemek-
se iskelede kalın. Yok, canınız
şöyle iyi bir New Orleans caa mı
çekti, güverteye atlayın. İki ba-
samaklı tahta merdıvenı çıkar-
ken hafıften aşağıya bakın ve
timsahlara "Merhaba" deyin.
(Not: Aman yiyecek vermeyin,
Dante onlan özel mamayla bes-
lıyor.)
Keyfıniz yerinde. lyı guzel
ama karnıruz ac. "Dante'ııin
Yeri" iyi içkileriyle olduğu ka-
dar, kahteli fondue*lerıyle de
meşhur. 20-25 çeşıt peynır, tep-
sılerle ortalıkta gezerken, siz
dostlarınızla aynı kapta pişırıp
yemenin zevkinı yaşamaya ba-
İcın. Ama farzedın ki etyemez-
sınıı Dante"mn gözunun içine
ince bir nefretle bakıp etlerini
nereden aldığını soruyorsunuz.
Cevap: Tasmanya'dan. Eyvahlar
olsun! Yoksa siz de mi Tasman-
ya'>ı Sinbad filmlerinde filan
gördüğunuzu hatırlıyorsunuz?
Aman açık vermeyin. Nitekim
Tasmanya, Avustralya'mn güne-
yinde bir ada oluyormuş. Bakın
şu işe siz... Olmaz olmaz deme-
meli...
Saatler Uerlerken, caz muziğı-
nin en guzel melodileri ortalık-
ta gezmeye başlar. Chet Baker,
Charlie Parker, Louis Arm-
strong, Ella Fitzgerald amlarıy-
la şöyle bir göz gezdirirler orta-
lığa. Bakarlar bir yaramazlık
yok. Herkes çakır keyif... Piya-
noda Paul MitcheU, size Dave
Brubekc'ten "Take Five"ı çalar.
Şanshysanız, "Blue Rondo a la
Tnrk" ile Istanbul'a dönersiniz
birkaç dakikalığına. Istanbul
Bestivali'ni anarsınız Jan Gar-
berek, MUes Davis, George Ben-
son, unutulmaz John McLaugb-
lin, Chick Corca geçer gözleri-
nızin önunden.
Işte, Dante'nin yeri böyle şen-
likli bir mekândır. Her şeyi ile
bizim köprüaltı gibidir. Bir tek
o guzelim Karaköy vapurlan ek-
siktir Dante'nin Yeri, her şe>i ile bizim Kopnıaltı gibi bir mekân.
ECEVIT NOKTA'YA
ANLATTI:
Koalisyon hükümetı gibi davranacağız. SHP
ve DSP boykotta cıddi olarak dırenırse,
ANAP erken seçıme cesaret edemez Kürt
Enstıtusu kurulması ısteğıni anlamıyorum.
Seçilme yaşını 25'e ındirmiyorlar, çünku
gençlerden korkuyorlar."
ERKEN SEÇİM KULİSLERİ
• ANAP'ta tasfıye harekatı... Kımler yerını
koruyacak, kımler lıste sonuna atılacak?
• SHP'de kontenjan trafıği arttı. Ümıdını
yitiren "tabansızlar" harekete geçtı
• Burokratlar atakta... Hangı bürokrat hangi
partıden aday? Sürprız listeler .
SOVYETLERDE DARBE VE
SONRASI
Geldiler, gorduler ve gıttıler.. Sovyetler
Bırlıği ve Fransa Buyükelçilerı ile bılım
adamları Nokta ıçın değerlendırdı
• Ahmet Altan'ın "Kum Saati"
•Bedrettın Dalan,
Duygu Asena'ya anlattı
• Hasan Kaçan ın polıtık "Cork"u
• Menderes Olay nda Orhan Erkanlı dan Ahmet Yıloız'a
cevap • Superstar Aıda kendını arıyor •Turkıye dekı
hayalet avcıları • Istınye Tersanesı tartışılıyor
Nekta'da...
Nokta'nın geleneksel araştırması:
Hobileri, fobileri, fantazile. i ve
takıntılarıyla
ZENGINTURK
INTER1TCSS
MESLEK
SERTÎFİKAUnıversıteye gırememek sorun değil Geleceğe güvenle bakabılırsınız
Cağdas calışmalarımızla yanınızdayız
• İS GARANTİÜ BİLGİSAYAR KURSLARI
• İS GARANTİÜ TURİZM OTELCİUK KURSLARJ
• DAKTİLO •MUHASEBE«ÎNGİLİZCE
DAHA FAZLA BİLGİ ICIN
L ü I F E NAdres Şışlı Palazoğlu Sk No 4-ISTANBUL
Tel 146 32 51 • 143 95 58 • 132 28 78
MUSTERI TEMSILCISI
Reklam ajansı deneyimli,
Kendine gûvenen,
Sorumluluk ûstienebüecek.
ÜRUN SORUMLUSU
Sosyal ilişkileri gûçlü,
Reklamcılıkla ilgili,
Kendine gûvenen,
Sorumluluk ûstienebüecek.
M U H A S E B E C I
Şirket muhasebesinde ve
bilgisayarda deneyimli,
ETA büen,
Kefil verebilecek.
PATA GRUP
Tel: 542 50 09
Martina'nın
gözleri
FERRUH YILMAZ ~
PRAG — Martina'nın gözle-
ri kadar güzel bir kent Prag, bel-
ki bıraz mıstik, bir parça roman-
tık, cazibeli ve oynaş. Başka
kentlerin çizgi romanlara terk
ettikleri ayruıtılanyla yakın plan
seyredilmesi gereken Prag, ay-
nntılannda geçmiş zamanı, so-
kaklannda geleceğini yaşıyor.
Martina'nın gözleri kadar gu-
zel olan Prag, Martina'nın göz-
len gıbı de tedirgın, hafıf ürkek,
kendine ve Martına'ya yabancı,
yakın geçmışuıın lanetıyle gele-
ceğınin ağırhğını bir arada taşı-
yor. Prag, Praglı Martina'ya ait
değil artık. Praglı cazcı trompe-
tinı Praghlar için üflemıyor, ün-
lü Staromeskta meydanındaki
sokak konserlerini Praghlar iz-
lemiyor. Slavia'daki garson kız
buz gibi Becherovka'ları Prar
entelektüellerine sunmuyot.
Martina'nın devrimi, liberal
ekonominin kollanna kandırıl-
mış kız gibi atılan Çekoslovak-
ya'da Martina'nın boynunu buku-
yor. "Degişim" diye 40 yılük re-
jime kafa tutan Praglı, liberal
ekonomiyle birlikte katlanan fi-
yatlar karşısında çareyı boyun
eğmekte, Prag'ı liberal kapka-
çı çok çabuk öğrenen bir avuç
Çekle, bir dolu tunste bu^karak
geri çekilmekte buluyor. Artık
Slavia'yı Çekoslovak yazarlar
değil, Ray-ban gözlüklu turist-
ler mekân tutuyor. Nâzım Hik-
taet bugun gelseydi, hâlâ Slavi-
a'yı mekân eyler miydi araba?
Prag, geçmişinden kalma alış-
kanhğıyla hâlâ yoğun yaşıyor,
ama kültürel aktivitelerin hede-
finde fıyatlarla birlikte değişme
görünüyor. Çek cazını, klasik
muziğini, tiyatrosunu, bir yıl ön-
cekine göre beş kat artmış fıyat-
lar yüzünden Praghlar değil,
katlanmış fiyatlara rağmen ken-
di ülkesindeki fiyatlann beşte
birini ödeyen Batıh turistler iz-
liyor. Çek lokantalan Ahnancj
İngüizce, Ispanyolca, Italyanc^
seslerle çınhyor, her sokak başı
bir lokanta bulunmasına karşın,
lokantalarda ayırtmayınca yer
bulunmuyor. Boş yer oldu-
ğu halde lokantaya giremeyen
turist, fazla çalışmayı abes sayan
garsonun kişiliğinde Çek man-
talitesıne verip veriştiriyor, turis-
te yöneük fiyatlar yüzünden ay-
nı lokantaya gidemeyen Çek ise
turiste mi kızsın, kendi devrimi-
ne mi hayıflansın bilemiyor.
Ama kendi kentini Batılı turis-
te terk etmekten hafıf bunık
Praglı, yine de Baü hayranhğı-
nı elden bırakmıyor. Çek askeri
yakasında Amerikan rozetiyle
dolaşmaya, üzeri Ingiüzce yazı-
h tişörte bayıhyor.
Butun bu geüşmelerden mem-
ıun olmayan sadece Praghlar
değil. Son sekiz yıldır Prag'ı
nci mekân tutan Ispartalı Ha-
san'ın da canını sıkıyor olup bi-
tenler. Almanya'da işçi olarak
çahştığı halde, vakit buldukça,
Batı modeli arabası ve kullanıl-
mış Batı mallanyla Çek kızlan-
nı tavlamak için sık sık Prag'a
dökülen Hasan, artık Çek kız-
lanndan yuz bulamamaktan ya-
kınıyor, ama yine de ille de Pq
diyor.
Prag butun çelişkilerine rağ-
men hâlâ Martina'nın gözleri
kadar guzel kalmaya devam edi-
yor, sabah sisindeki mistikliği-
ni, günbatımındaki romantikli-
ğini, sokak lambalarının ışığın-
dakı cazibesinı ve erotızmını ko-
ruyor. Prag geçmişinın yukuyle,
geleceğinin ağırhğını bir arada
yaşıyor.