Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 AĞUSTOS 1991 HABERLER CUMHURİYET/5
SHP Kadın
Komisyonu
• SAMSUN (Cumtauriyet
Bnrosn) — SHP Kadın
Komisyonu'nda başkan,
başkan yardıması ve
sekreter seçimleri yapıldı.
27 bayan üyenin katıldığı
seçimde Kadın Komisyonu
Başkanı Hülya Korkmaz
başkanlığa tekrar aday
gösterildi. Yapılan açık
oylamada Hülya Korkmaz,
başka aday olmadığından
aldığı 5 oyla başkanlığa
yeniden seçildi. Başkan
yardımcılığına Meliha
Bostancı ile Süheyla
özturan aday oldu. Kapalı
zarf usulü gizli yapılan
oylamada Meliha Bostancı
21 oy alarak başkan
yardımalığına seçildi.
Sekreterlik için de Emine
Bilge ile Gül Yükselen aday
gosterildiler. Gül Yükselen
de aldığı 11 oyla seçimi
kazandı.
Özal
Bursa'da
• ANKARA (AA) —
Cumhurbaşkanı Turgut
özal, bazı inceleme ve
açılış törenlerine katılmak
üzere uçakla Bursa'ya
gidecek. Edinilen bilgiye
göre Bursa Sanayici ve
Işadamları Derneği
(BUStAD) tarafından
dUzenlenecek toplantıda
konuşacak olan
Cumhurbaşkanı özal'a,
BUSİAD tarafından bir de
"özel ekonomik rapor"
sunulacak. Cumhurbaşkanı
TAırgut Özal, geceyi
Bursa'da geçirdikten sonra
27 ağustos salı günü
Mustafakemalpaşa ilçesinde
10 milyar liraya mal olan
'Varan' tesislerini hizmete
açacak. Cumhurbaşkanı
özal, daha sonra lstanbul'a
geçecek.
5 günlük
maaş 21 milyar
• ANKARA (Cumtauriyet
Biirosu) —
Milletvekillerinin,
görevlerinin 20 ekimde sona
ermesine karşın ekim,
kasım ve aralık maaşlannı
peşin almaları tartışma
yarattı. Milletvekillerine 15
ekim günü 3 aylık maaşlan
tutanndaki 48 milyon lira
peşin ödenecek. Bu şekilde
görevleri sona ermiş
milletvekillerine toplam 21
nıiyar lira aktarılacak.
Uygulama, DYP ve SHP
miUetvekilleri arasında
tepkiyle karşılandı. SHP
Tunceli Milletvekili ve
Gölge Maliye Bakanı
rnıer Genc, uygulamayı
haksız bulduğunu
belirterek, şunları söyledi:
"Maaş, bir emek karşılığı
ödenen ücrettir. Oysa
burada yalnızca 5 günlük
bir çalışma söz konusu. 3
aylık maaşlann peşin
ödenmesine karşıyım" dedi.
DYP'ye 2.
Demirel
• İZMİR (AA) — Erken
seçimle ilgili hazırlıklar
devam ederken "lkinci
Süleyman Demirel" de
DYP'ye girdi.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal ile DSP Genel
Başkanı Bülent Ecevit'in
soyadlarını taşıyan Erdoğan
özal ve eşi Mualla Özal ile
Abdullah Ecevit de DYP'li
oldular. DYP'ye üye
olduklan bildirilen "Mesut
Yılmaz" ve "Türkân
Akyol" adh kişilerin ise
mazeretleri dolayısıyla
t*Vene gelemedikleri
L,ürtildi. Partiye üyelik
kaydı yapılan sağlık
memuru Süleyman Demirel,
elindeki fötr şapkasıyla
gazetecilere "Demirelvari"
poz verirken "adaşıyla
iftihar ettiğini ve memleketi
kurtaracağına inandığmı"
söyledi. Yeni DYP'li
Demirel, "Genel Başkan
Süleyman Demirel'in neferi
olarak çalışacağını" belirtti.
Süper vali
uyardı
• HAKKÂRİ (AA) —
Olağanüstü Hal Bölge
Valisi Necati Çetinkaya,
tüm kamu göreviilerinin
dinamik ve aktif olması
gerektiğini belirterek
"Kamu görevlileri bana
uymak zorunda, uymayanla
çahşmam" dedi. Hakkâri'de
kamu kurum ve
kuruluşlarınm temsilcileri
ile vatandaşların katıldığı
toplantıda konuşan
Olağanüstü Hal Bölge
Valisi Necati Çetinkaya,
amacının insanhğa hizmet
ol
^ğunu, kendisini
iiiîdnlığa adadığını söyledi.
Bölge Valisi Çetinkaya,
konuşmasını şöyle
sürdurdü: "Insanları sevip
hizmet edeceksiniz. Gelen
vatandaşa güleryuzle
yaklaşılıp işi aksatılmadan
halledilecek. lşini aksatan
kamu görevlisinden hesap
sorarım. Her kamu
görevlisi, benim hızıma
ayak uydurmak zorunda"
Saracoğlu, Ulusoy'un ANAP, RutkayAziz» Zuhal Olcayhn SHP ve Necip Torumtay'ın DYP adayı olarak adları geçiyor
Partiler seçimde Sitrîn aday' peşîndeSeçimlerde milletvekilliğine soyunan bürokrat
ve sanatçıların eski yıllara oranla daha çok
olması dikkat çekiyor. Partiler, kamuoyunda
tanınmış isimleri kendilerine çekmeye çalışıyor.
SHP, ANAP ve DYP aday arayışındada
birbirleriyle yarışıyor.
lç Politika Servisi — Erken
genel seçimlerde milletvekilliği-
ne soyunacaklann adlan ortaya
çıkmaya başladı. Üst düze>
burokratlann çoğunluğunun
ANAP'tan aday olacaklan be-
lirtiliyor. ANAP'ın Cem Duna,
Rüşdtt Saracoglu, Coşkun Ulu-
soy, Ismet Alver'i aday göstere-
ceği bildirilirken eski Genelkur-
may Başkanı Orgeneral Necip
Tonımtay'ın adı DYP konten-
jan adayı olarak geçiyor.
" N o k U " dergisinde yer alan
"Siyasetin Tazeieri" başhkh ha-
berde, milletvekili adaylığı ileri
sürülen isimler şöyle:
Namık Kemal Kılıç (Hazine
Müsteşarı), Rüşdii Saracoğlu
(Merkez Bankası Genel Müdü-
ni), Ali Tigrd (DPT Müsteşa-
rı), Coşkun Ulusoy (Ziraat Ban-
kası Müdürü), Emin Başer
(PTT Genel Müdürü), BUtekin
Özdemir (Maliye Müsteşan),
Zeki Çakan (Koy Hizmetleri
Genel Müdürü), Faysal Geyik
(Eski Meteoroloji Genel Mudü-
rü), Uğur Dogan (Petrol Ofisi
Genel Müdürü), Süleyman Ha-
tinoglu (Sağlık Bakanlığı Müs-
teşar Yardıması), Ateş Ami-
koglu (Çalışma Bakanlığı Müs-
teşan), Biilent Güitekin (Başba-
kanlık Başdanışmanı), Tunca
Toskay (Eski TRT Genel Mü-
dürü), Melih Gökçek (Eski Ço-
cuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürü), Cem Kozlu (THY
Genel Müdürü), Ismet Alver
(Başbakanlık Müsteşan), Mahir
Barutçu (Eski Hazine ve Dış Ti-
caret Müsteşar Yardımcısı), Na-
dir Erol (TÜGSAŞ Genel Mu-
Necip Tonımtay
dürü), Ayhan Yalçm (TÜGSAŞ
Genel Müdür Yardımcısı), Mus-
Ufa Keten (Özel Çevre Kurumu
Başkanı), Vahit Erdem (Savun-
ma Sanayii Başkanı), Fikri Şa-
hin (Maliye-Gümrük Bakanlığı
Personel Genel Müdürü), Mus-
tafa Özaumer (Eski DHMİ Ge-
nel Müdürü), Hilmi Sabuncu
(Eski Bağ-Kur Genel Müdürü).
Dışişleri kadrolanndan Büyü-
Zuhal CHcay
kelçi Özden Sanberk, Cem Du-
na ve Mehmet Ali lrtemçelik de
Başbakan Yılmaz'ın Meclis'te
görmek istediği bürokratlar ola-
rak gösteriliyor. Nokta'yagöre
Aga Ceylan'ın kardeşi Mehmet
Ceylan. Ali Bars, Bekir Okan,
Mustafa Özkan, Felhi Haper,
lşıl Alatlı, Ibrahim Tathses, Cü-
neyt Arkın, Hülya Kocyiğit, Ta-
mer Yiğil ve Serdar Göktaan'ın
Rüsdu Saracoğlu
ANAP'tan adaylıklarının söz
konusu olabileceği belirtiliyor.
DYP aday adaylan
DYP'den aday olacağı belir-
tilenler ise şunlar: Ertuğrul
Kumcuoglu (Türkiye'nin eski
Lefkoşa Buyükelçisi), Nevzat
Ayaz (Eski tstanbul Valisi),
Coşkun Kırca (Emekli Büyükel-
çi, yazar), Osman Özbek (TZO
Başkanı), Tunç BOgel (Eski Ha- kanıyim. Tek başına karar ver-
zine Müdürü), Ismail Dokuzog- mem mümkiin değil" dedi.
lu (Eski Emniyet Müdürü),
Prof. Akm tikin, Yaiım Erez S H P aday adaylan
(TOB Başkanı), Cengiz Kapta-
noğlu (Deniz Ticaret Odası Baş-
kanı), Meün Yamaner (Odalar
Birliği Genel Sekreteri), Doç.
Süleylam Karataş, Banş Man-
ço, Cenk Koray ve Müşerref
Akay.
Eski Genelkurmay Başka-
nı Necip Torumtay'ın da
DYP'den kontenjan adayı ola-
rak adının geçtiği öne sürülü-
yor. Eski TÜSIAD Başkanı
Cem Boyner, Koç grubundan
Can Kıraç'ın adları henüz bir
açıklamalan olmamasına karşın
DYP aday adaylan arasında ge-
çiyor. DYP'ye yakınlığı ile bili-
nen ve aday olacağı söylenen
Odalar Birliği Başkanı Yalım
Erez, Ekonomik Panorama'ya
yaptıgı açıklamada ise "tki par-
tiden, ANAP ve DYP'den gö-
rev teklin var. Kesin karanmı
vennedim. Ben 700 bin kişiyi
temsil eden bir kuruluşun baş-
SHP'den çok sayıda belediye
başkanı ile sendikacının aday
adaylığma soyunduklan belirti-
liyor. Istanbul'da Bakırköy Be-
lediye Başkanı Yıldınm Aktu-
na, Çatalca Belediye Başkanı
Fırat Aykut, sendikacılardan
Genel Maden Iş Sendikası Ge-
nel Başkanı Şemsi Denizer,
Harb-İş Genel Başkanı Kenan
Durnkan, Deri-lş Genel Başka-
m Yener Kaya ve Basın-lş Ge-
nel Başkanı Ali Ekber Güvenç-
in milletvekili aday adayı ola-
caklan ifade ediliyor. Aynca sa-
nat çevresinden de Zuhal Okay,
Rutkay Aziz, Halil Ergün, Nur
Sürer ile Asuman Çigiltepe'nin
SHP'den milletvekilliği aday
adaylığına soyunacaklan belir-
tiliyor. Bunun yamnda, çok sa-
yıda üst düzey bürokrat ile par-
tili il ve ilçe başkanları da mil-
letvekilliği adaylığı için şansla-
nnı deneyecek.
AçiKOTURUM: TÜRKtYET)E KAJTLM, DEMOKRASt VESİYAStPAKTİLER
Güzel: Siyasette el öpme, her şeyin tizerinde
Katılanlar
Prof.Dr İLHAN TEKELİ
(ODTÜ öğretım uyesi)
Doç.Dr. NİLÜFER GÖLE
(Boçazıçi Unıversitesi öğretım uyesı)
NECDET UĞUR
(Eski kamu yonetıcısı, eski Mıllı Eğıtım
Bakanı, SHP Parti Meclisı uyesi)
HASAN CELAL GÜZEL
(Eski Başbakanlık Müsteşan, eski Milh
Eğitim Bakanı, Gaziantep Milletvekili)
Yöneten
GENCAY ŞAYLAN
ŞAYLAN Efendim, çok ilginç bir nokta.
Ama samyorum, şirketierde yönetime ka-
tılma modelleri, bu modeller içinde katı-
iımm ne ölçtide gerçekleşebildiği, özyöne-
tim gibi çok önemli noktalara değinmek
gerek. Ancak korkarım o zaman konuyu
fazlaca dağıtmış olacağız. Sayın Güzel, siz
bir politikactsımz ve Türkiye'deki siyasal
katılım sorununa nastl bakıyorsunuz, sı-
kıntı nerelerden kaynaklamyor?
HASAN CELAL GÜZEL Fazilet, erdem
siyasette çok önemli. Bunu nasıl sağlanz so-
rusuna cevap vermek kolay değil. Bakın ilk
aklıma gelen şey eğitim. Ben muhafazakâr bir
aile ortamında yetiştim, küçük yaşta büytlk-
lerin elini öpmeyi öğrendim. Benim çocukla-
rım da aynı şeyi öğreniyorlar. Ama hiçbir si-
yasetçinin elini öpmedim, bundan sonra da
öpmeye niyetim yok. Müli Eğjtim Bakanı iken
nereye gittiysem orada öğrencilere, "El öpme-
yin, belinizi eğmeyin, başınızı daima dik
tutun" deme gereğini duydum. Ben size ampi-
rik bir gözlemimden söz ediyonım ve eminim
hocalarımız bunun sosyolojik açıklamasını
yapabilirler. Siyaset bir fazilet mesleği olma-
hdır ve Türk siyasal yaşamında, üzülerek söy-
lüyorum, eksik olan bir unsurdur. Bunun mü-
cadelesinin yapılması lazımdır. Özerk katılı-
mın sağlanması buna, yani insanların kendi
iradesine sahip çıkmasına bağlıdır. Maalesef
şu andaki Türk siyasetinde el öpme şapırtısı
her şeyin üzerine çıkmış gözükmekte. Bu sa-
dece tek kunıluş, örneğin iktidar partisi açı-
sından geçerli değil, diğer kuruluşlarda da ay-
nı şeyi görüyoruz. Burada iki önemli nokta
var: Biri genel eğitimle ilgili, eğitim ile kişiye
kazandınlan değer yargılan ile ilgili. Ikincisi
parti içi demokrasi. Anayasadaki bütün tah-
ditleri kaldıralım, her alanda Batı'daki en öz-
gürlükçü sisteme bakarak düzenleme yapahm,
eğer siyasi katılımın ana unsuru olan siyasi
partilerin içinde demokrasi yoksa, o ülkede
demokrasi işlemiyor demektir. lnsanlar ken-
di kendilerini aldatıyorlardır. Önseçim hak-
kının bile işlemediği bir parti nasıl demokra-
siden, nasıl halkın egemenliğinden söz edebi-
lir. Bu nedenle önce yasal-kurumsal düzenle-
melere gitmek, Seçim Kanunu, Siyasi Parti-
ler Kanunu gibi mevzuat ile parti içi demok-
rasiyi zorlamak gerek. En kötü önseçim sis-
temi bile, bir kişinin oturup tüm adayları tes-
pit etmesinden daha iyidir, daha faziletlîdir.
ŞAYLAN Pratik bir soru, nasıl bir önse-
çim sistemi öneriyorsunuz?
HASAN CELAL GÜZEL Benim düşündü-
ğüm bütün parti üyelerinin rey verdiği bir sis-
tem. Önseçimleri ya da delege seçimlerini mut-
laka yargı denetimine tabi tutmak lazım. Ya-
ni mahallelerden temsilciler seçüirken bile yar-
gı denetimi olmalı.
NtLÜFER GÖLE: Merkez-sol partiler çok
daha eşitler arası bir önseçim yapıyorlar. Siz,
merkez-sağ partiler devletçi geleneğe sahip çı-
kıyorsunuz, adaylan yukandan saptıyorsunuz.
Bu ilginç bir çelişki değil mi?
HASAN CELAL GÜZEL Efendim, Cum-
huriyet Halk Fırkası'nda parti tüzüğü Fran-
sız Sosyalist Partisi tüzüğünden esinlenmiş ve
Duverger'nin "şube tipi parti" olarak tanım-
ladığı yapı ortaya çıkmış. Bu yapıda kademe-
ler çok fazla, katı ve otoriter bir yapılanma
söz konusu. Çok disiplinli bir parti anlayışı
egemen olmuş. Bu, Arnerikan parti anlayışı-
nın tam tersi. Bizdeki bütün partiler de
CHF'den esinlenmiş, onun tüzüğüne bakarak
yapılanmış ve sağda da solda da aynı yapılan-
ma gelişmiş. Türkiye'deki parti tüzüklerine ba-
kın, hepsi birbirinin aynıdır, partiler çok ka-
demeli, otoriter ve hiyerarşik bir yapı içinde
örgütlenmişlerdir.
ŞAYLAN Efendim, mevcut Siyasi Partiler
Yasası tekçı bir anlayışı zorluyor. Siz Se-
çim Yasası'nı her seçim öncesinde değiş-
tirdiniz, ama yamlmıyorsam Siyasi Parti-
ler Yasası 'nın lekçı yapısmı konıdunuz de-
ğil mi?
HASAN CELAL GÜZEL Evet, Seçim Ka-
nunu'nu sık sık değiştirdik, ama Siyasi Parti-
ler Yasası'nda da değişiklik yaptık, hem de çok
mahzurlu bir değişiklik yaptık. Biliyorsunuz
tüzük değişikliği ancak genel kurullarda ya-
pılabiliyordu. Bu, derneklere bile egemen de-
mokratik bir gelenekti. Biz bunu değiştirdik
ve Merkez Yönetim Kurulu'na tüzük değişik-
liği yapma yetkisini tanıdık. Bu, son derece
anti-demokratik, katıhmı engelleyen bir dü-
zenlemedir. Sayın Göle haklıdır, SHP'nin da-
ha değişik bir havası var. Bunn kabul ediyo-
rum. Bir yıldır kongre yapmaya çalışıyoruz,
hâlâ ilçe kongrelerini tamamlayamadık. SHP
ise her parti içi sorunu kongre ile çözüyor, bu
partide parti içi demokrasi diğer partilere göre
daha iyi işliyor. Ama diğer sol parti için aynı
şey yok. Sayın Ecevit, şahsına çok saygı duy-
duğum bir politikacıdır, ama parti yönetim bi-
çiminin Sayın özal'ınkinden farklı olmadığı-
nı söyleyebilirim. Sayın Demirerin yönetim \>\-
çimi de farklı değildir. Kabul etmemiz gere-
kir ki bizim sistemimizde kurumlar değil tek
adam yönetimi çok ağırlıkhdır. Biliyorsunuz
bir kuram vardır, sosyal değişme hızı kurum-
lann değişme hızından yüksekse kurumlar de-
ğişmeyi masedemez ve ortaya büyük sorun-
lar çıkar. Kanımca bizde şu anda böyle bir
olay yaşanıyor, siyasi partiler Türkiye'deki sos-
yal değişmeyi masedebilecek konumda değil.
lzin verirseniz şöyle noktalamak istiyorum.
John Quincy Adams'uı bir sozü vardır. Bir ka-
mu yöneticisi ne nefsinin ne de seçmenin kö-
lesi Dİfnahdır diyor. Seçmenin ya da kendi nef-
sinin kölesi olmayacak lider ya da politikacı
tiplerini yetiştirmemiz gerek. Ancak o zaman
fazilet mücadelesi kazanılabilecektir.
ŞAYLAN Sayın Güzel, peki ortaya koy-
duğunuz sorunla ilgili olarak somut ö'ne-
rileriniz var mı, bunları kısmen sıralaya-
bilir misiniz?
HASAN CELAL GÜZEL Efendim, Sayın
Demirel'in benim çok hoşuma giden bir sözü
var; bu memleketi kurtancılardan kurtarmak
lazım diyor. Herkes halaskâr olarak ortaya çı-
kıyor. tlk olarak asker kökenli olmayan kişi-
lerin bir anayasa taslağı hazırlaması lazım.
NflMer Göle
«skiden Türk politikacüarı
için devleti ele geçirmek çok
önemliydi, şimdi TV'yi ele
geçirmek ön plana çıktı. TV,
son derece önemli bir silah
olarak değerlendiriliyor. Ama
TV'yi kendi ya da aile
tekelıne almak yanlıştır.
Mevcut sistemi çok fazla değiştirmeden, asla
başkanlık sistemine yönelmeden, parlamen-
ter sistemin işleyiş esaslarını tespit etmek ge-
rek. Demokratik hak ve hürriyetleri sonuna
kadar tammamız lazım. Ama bunlardan
önemlisi, siyasal alanda sosyal ve kültürel de-
ğişimi sağlamak. Siyasilere, 10 milyon lirayı
alıp köşeyi dönen adam olarak bakmayacak
bir nesil yaratmalıyız. Bunun için kumanda
ekonomisini mutlaka tasfiye etmeliyiz. Kim-
seyi ayncahk tanıyarak zenginleştirmemek ge-
rek, ama mutlaka güçlü bir orta sıruf yarat-
mahyız. Siz isterseniz buna burjuva sınıfı di-
yebilirsiniz. Eğitim sisteminde fazilet duygu-
su çok ağırlıklı bir yer tutmalı, insanlar çok
küçük menfaatler için fazilet mücadelesini
terk etmemeli. Belki bunlar size fazla roman-
tik gelebilir, ama faziletin, erdemin öne geç-
mediği yerde demokrasiyi yaşatıp, geliştirmek
mümkün değildir.
ŞAYLAN Sayın Uğur, siz de bir politi-
kacısınız ve bir bakıma burada SHP'yi
temsil ediyorsunuz. Aynı konulara ilişkın
sizin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
NECDET UGUR Artık tarih oldu, ama
1950 öncesi CHP'yi ve kadrolannı değerlen-
dirirken onlann hakkını vermek gerektiği ka-
nısındayım. Bir kere CHP, sadece asker ve sivil
bürokratlann yönettiği bir parti değildi. za-
ten öyle olsaydı bu kadar uzun zaman ayakta
kalamazdı, ülkede böylesine köklü değişiklik-
leri gerçekleştiremezdi. CHP, halk kesimleri-
ne, Anadolu'ya yayılmış bir partiydi ve anti-
tez olarak ortaya çıkan DP'nin bütün kadro-
lan CHP politikalanna katkıda bulunmuş, rol
almış kişilerdi. Hep beraber çok önemli şey-
ler yaptılar. Cumhuriyet onlann eseri. Dikta-
törlük sürekli suçlanırdı ve demokrasi yücel-
tilirdi. Yani Turkiye'nin siyasi ikümi demok-
rasiye yönelikti. 1950'de çok partili yaşam ve
hukuk devleti kurallan yine bu kadrolar ta-
rafından getirildi, Türkiye'nin bugünkü yaşa-
mının temelini o kadrolar attı. O kadrolar la-
ikliği de getirdiler. Laiklik bunca yıl Türkiye-
de zorlama ile mi ayakta kaldı? Hayır, Tür-
kiye'de laikliği destekleyen bir halk kesimi ol-
masaydı ne yasakla ne de zorlama ile laiklik
tutunamazdı. Laiklik Türk toplumunun do-
ğal bir kurumudur ve o kurum çok iyi yerleş-
tirilmiştir. Türkiye'nin, demokratik diızeni ka-
bul ettiği ve bu alanda yavaş yavaş ustalaştı-
ğı, laikliği de bir yaşam biçimi haline getirdi-
ği için Islam dünyasmda çok özel bir yeri var-
dır. Bütün bunlan göz önüne almca o döne-
min hakkını vermekte birleşeceğimizi sanıyo-
rum.
ŞAYLAN Sayın Uğur, bir sosyal demok-
rat olarak siz piyasa ekonomisi ile demok-
rasi ve katılım arasındaki bağlantıları na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
NECDET UĞUR Efendim sorun, piyasa
ekonomisinden çok, sosyal güvenceler açısın-
dan önem taşıyor samyorum. Bir ülkede iş-
sizlik sigortas yoksa, sağlık sigortası yoksa,
yaşlılık sigortası yoksa, însanlar sokakta ka-
labiliyorsa, gelir dağılımı hızla bozuluyorsa,
inanümaz bir hızda lurdan kente göç varsa pa-
zar ekonomisinin kendi doğal süreci içinde bu
sorunları çözeceğini beklemek fazla iyimser-
lik oluyor kanısındayım. Diğer ülkelere bak-
tığımızda sosyal güvencelerin sağlandığını, ge-
lir dağılım makasının iyice daraldığını görü-
yoruz. Tabii bir de Turkiye'de ağır bir bölge-
ler arası dengesizlik sorunu var. Diğer taraf-
tan dunya bilgi çağına girdi, bilgi toplumu or-
taya çıkıyor diyoruz. Yani muthiş bir milli eği-
tim yatınmı gündeme gelmiş dunımda. Yani
bir çok alanda radikal önlemlere baş vurmak
gerekiyor gibime geliyor. Bu dunımda kuman-
da ekonomisi iyidir ya da piyasa ekonomisi
çok iyidir türünden doktriner yaklaşımlar ba-
na çok anlamlı gelmiyor, çozum için sorun-
ların özgurlük ortamında tartışılması gereki-
yor. Şündı bir de gündemdeki iki soruna de-
ğinmek istiyorum. Bunlar cumhurbaşkanı se-
çimi ve erken seçim. Türkiye kapsamh bir top-
lumsal değişmeyi yaşıyor. Ama kurumlar, ya-
sal çerçeve eskimiştir. Anarşiyi önlemek mak-
sadı ile özgürlükleri kısıtlayan bir vesayet ana-
yasası yürürlüktedir. 1950 Türkiyesi ile 1990
Türkiyesi arasında yüzyıllara sığacak bir fark
vardır. Siyasal partiler, değişimin nabzım tu-
tamadığı için sıkıntıdadırlar. Böylesine deği-
şen bir toplum, 50 yıl önceki Batı'nın yasala-
rından aktanlmış bir kurumsal çerçeve ile dü-
zenlenemez, bir yere götürülemez. Toplum ar-
tık yasal düzenin dışına çıkmıştır, artık ada-
let dağılımı bile yasal düzen dışmda kalmış-
tır. Turkiye'de eğitim inanılmaz ölçüde geri-
dir. Demokrasiden söz ediyoruz, insanların
kendi çıkarlan için örgütlenmesi ve aralann-
da özgur iradeleri ile uzlaşmalarını istiyoruz.
Ama bunları yapacak insanları yetiştirebili-
yor muyuz? Eğitim sistemi ezbere dayanan,
otoriteye karşı çıkmayan, düşüncesini dile gc-
tirmeyi aklına bile getiremeyen kuşaklar ye-
tiştiriyor. Bu sistem nasıl değişir? Emirler de-
ğişmez. Her şeyden önce öğretmenlerin değiş-
mesi gerekir, bu mesleğin eski saygın konu-
muna getirilmesi şarttır.
ŞAYLAN Sayın, uğur, siz Hke komamzda
burokrasiye de değinmiştiniz. Bürokrasi-
yi de saydığınız toplumsal sorunlar arasın-
da koyuyor musunuz?
NECDET UGUR Bürokrasi bir süreden be-
ri eski etkinliğini kaybetmiştir, çünkü kadro-
ları inanılmaz ölçüde şişirilmiştir. Bu kadro^
lar hizmetin gereği olarak değil işsiz kalmış
siyasi iktidar yandaşlarına iş bulabilmek için
doldurulmaktadır. Samyorum Ankara'da ya-
nm milyon memur var. Bunlar 57 milyonluk
Türkiye'nin sorunlarını çözmeye çahşıyorlar,
Çünkü bütün sorunlar gidip Ankara'ya yığı-
hyor. Sonuç olarak hem halk hem de bürok-
rat ezilmektedir. Halkın, çözümü çok iyi bil-
diği konularda ne söz hakkı vardır ne de yet-
kisi. Artık Türkiye'nin her ilçesinde hukuk,
iktisat ya da mühendislik fakultelerinden me-
zun olmuş insanlar yaşıyor. Bürokrasi soru-
nunun çözümü Ankara'yı adam etmekten geç-
mektedir. Ankara nasıl adam edilecektir?
Üzerinden ufak ve aynntılı sorunlann ahnma-
sı ile adam edilecektir. O halde kendiliğinden,
ekonomik ölçeklere gelişmiş bölgeleri esas ala-
rak yerelleşme>r
e gitmek laamdır. Merkez yet-
ki devri yapmalıdır. Ankara'da örneğin 40 ya-
da 50 bin memur yeterli olacaktır. Bu kadro-
nun temel işlevi, planlama ve eşgüdüm ola-
caktır. Mevcut devlet yapısı eskimiştir ve çok
etkisizdir. Asıl hizmet birimleri ilçeler ve be-
lediyeler olmalıdır. Bu yola gitmeden ne say-
damlık sağlanır ne de katılım. Eğer insanlar
kendi yaşadıkları çevre içinde karşılarına çı-
kan sorunları çözebiliyorlarsa, bu konuda söz
ve irade belirtebiliyorsa bir katıhmdan
bahsedilebilece ktir.
ŞAYLAN Siz adeta kapsamh bir program
belirlediniz. Yalmz her programın karşı-
tı programlar vardır ve belki de Tur-
kiye'de içinde bulunduğumuz donemde en
önemli sorun farklı kamplar arasında uz-
laşmanm yolunu, metodolojisini bulmak-
tır. Siz bu konuda ne duşünüyorsunuz?
NECDET UGUR Türkiye'de bazı konular-
da uzlaşma şart, yani bütün Türklerin üzerin-
de uzlaşmaya varacağı sorun alanlarından söz
etmek mumkün. Örneğin erken seçim bir so-
run değil. Erken seçim sonucu iktidara gele-
cek parti bugünkü sistem içinde, bugünkü
gündemi yürütşcek ve bu hiçbir şeyi değiştir-
meyecek. Cumhurbaşkanımn halk tarafından
seçilmesi de aynı kategori tartışma alanı. Ne
yapacak halkın seçtiği cumhurbaşkanı? Bir
askeri yönetimin getirmiş olduğu 1982 Ana-
yasası'nı uygulayacak. Cumhurbaşkanının bu-
günkü yetkileri hiç az değil, tehlikeli ölçüde
fazla. O halde öncelikle ele alınacak şey cum-
hurbaşkanının yetkileri yani anayasa olmalı.
Bence bütün meselelerin kökeni anayasadır,
çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir ana-
yasa üzerinde sivil uzlaşma sağlanmalıdır. öy-
le görülüyor ki yapılacak bir mormal ya da er-
ken seçimde hiçbir parti iktidar olamayacak-
tır, yani ortaklaşa politikalann yürütüleceği
bir döneme girilecektir. Bu, uzlaşmayı hem
zorunlu hale getirecek hem de kolaylaştıracak-
tır. SHP ile DYP arasında temel sorunlar üze-
rinde görüşmeler yapıhyor. Bence diğer par-
tiler de buna katümalıdır, anayasa, Partiler
Kanunu, Seçim Kanunu gibi temel metinler
üzerinde bir uzlaşma sağlanmalıdır. Bunlann
dışında da uzlaşma alanlan vardır ve belki
bunlar daha da önemlidir. Bürokrasinin ve ye-
rel yönetimlerin yeni baştan kurulması üze-
rinde, laiklik üzerinde, Güneydoğu sorunu
üzerinde Türkiye'nin temel siyasi örgütleri bir
uzlaşmaya varmalıdırlar. Bu başanlamayacak
bir iş değildir. Tabii bu çizdiğim çerçeve için-
de uzlaşma sağlanırsa eğitim alanını da kap-
MMİT ülkede işsizlik sigortası
yoksa, insanlar sokakta
kalabüiyorsa, gelir dağılımı
hızla bozuluyorsa, kırdan
kente göç varsa, pazar
ekonomisinin bu sorunlan
çözeceğini beklemek fazla
iyimserîik oîur.
sayacaktır. Şündi görüyoruz ki bu sorunlar sü-
rencemede bırakılacak şeyler değildir, çözül-
meden bırakılamaz. Ama yine açıkça görül-
mektedir ki herhangi bir siyasi parti de tek ba-
şına bu sorunlan çözemez. Bu konularda par-
tiler yarvşmamalı, berabere kalmalıdır ve unut-
mayalım ki berabere kalmak uzlaşma için iyi-
dir. Bu konularda kimse otekinin önüne ge-
çip şampiyonluğunu ilan edemez. Türk top-
lumu uyanmıştır. Yoruk çadınnda bile televiz-
yon seyredilmektedir. Bu toplumun bir ayağı
Avrupa'dadır, dünyada olup biteni izlemek-
tedir. Elbet büyük sorunlar vardır, ama bun-
lann çözümü de vardır. Çözümün temel ko-
şulu tam olarak özgürlüklerin yerleştirilme-
sidir ve kimse artık buna karşı çıkmamakta-
dır. Öyleyse bunu gerçekleştirecek bir uzlaş-
mayı bir an önce yaşama geçirmek gerekmek-
tedir.
ŞAYLAN Teşekkur ederim Sayın Uğur. Soy-
leşimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Sa-
yın Göle sizin eklemek istediğiniz bir şey
var mı?
NİLÜFER GÖLE Sa>ın Uğur'dan sonra ba-
na değinecek bir şey kalmadı ama bir ufak
noktadan soz etmenin yararlı olacağını duşü-
nüyorum. Katılımla ilgili olarak toplumun ye-
terli ölçüde bilgilendirilmesi gereği üzerinde
yeterince dunılmadı sanıyorum. Iletişim ça-
ğından, bilgi toplumuna geçilmesinden soz
ediyoruz. Siyasi katılımın en yaygın, en yumu-
şak biçimi toplumun belli somut sorunlar üze-
rinde gorüş oluşturmasıdır. Ama toplumun, B l ' 1 ' 1 ' 1
ister siyasi parti ister salt sivil toplum düze-
yinde görüş oluşturabilmesi için bilgilendiril-
mesi gerekir. Ama sansurün şu ya da bu bi-
çimde işlediği bir toplumda bu iş çok zordur.
Açık konuşalım, toplumun Güneydoğu ola-
yında görüş oluşturabilmesi çok zordur, hat-
ta mümkün değildir. TV'nin tekel konumun-
da olduğu bir toplumda özgür ve bağımsız gö-
rüş oluşması mümkün değildir. 1980 sonra-
sında depolitizasyon yaşandığı görüşüne ka-
tılmadığımı söylemiştim. Yasaldar devam et-
miştir ve etmektedir. Bu, toplumun siyasetle
ilgilenmediği anlamına gelmez. Açıkoturum-
lara, konferanslara, anketiere yoğun katılım
olmaktadır. Katılım için insanlann özgürce ve
tam olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir,
başka türlü olması mümkün değildir.
NECDET UĞUR Bu konuda bir şey ekleye-
bilir miyim. Televizyonun böyle tek taraflı, çağ
dışı kullanılmasından vazgeçilmesi gerek. Bu
durum ne hukuk devleti ile ne de demokrasi
ile bağdaşıyor. Aynca durumun kullananın da
lehine olmadığmı düşünüyorum. Bu^kahm
TRT'de herkes konuşsun, hiçbir şey kaybedil-
mez. Aynca her söylenen etki yapar diye bir
şey de yoktur. Ama TV'yi kendi ya da aile te-
keline almak yalnıştır ve düşünulen, arzula-
nan etki de sağlanamatnaktadır. Siz bu değer-
lendirmeye katılıyor musunuz?
NİLÜFER GÖLE Tamamen katılıyorum. Es-
kiden Türk politikacılan için devleti ele ge-
çirmek çok önemliydi, şimdi TV'yi ele geçir-
mek önplana çıktı. TV, son derece önemli bir
silah olarak değerlendiriliyor. Bu yaygın eği-
tim anlayışı ile üst üste geliyor. Çünku bizde
eğitim, insanları kendi düşündüğü gibi yön-
lendirmek olarak anlaşılıyor. TV'ye olan me-
rak da buradan kaynaklanıyor, politikacı ben
kendi ideolojimi anlatırsam ve dinletirsem
herkes bana inanır sanıyor. Eğer bir toplumun
bireyleri birçok konuda bilgi ya da görüş sa-
hibi iseler ve bu bilgilendirme çok kanallı, öz-
gür bir sistemin işlemesi ile sağlanmışsa o top-
lumda katılım olacaktır. Örneğin 1982 Ana-
yasası'nın kabulünde oy vardır, ama katılım
yoktur. Bir konuda mutabakata varabilmek
için farklı ya da karşıt görüşlerin ortaya çık-
ması ve özgürce tartışıbnası gerekmektedir.
Bunun için de bilgilendirme kanallarının açık
olması ve bir ya da birkaç kişinin tekelinde
bulunmaması lazımdır. Anayasa oylaması çok
iyi bir örnektir. Referandum çok demokratik
bir kurumdur ama referandum konusunda in-
sanlar bilgüendirilmezse, belli görüşlerin ya da
yaklaşımlann yasaklanması söz konusu ise sa-
dece görünürde bir demokratik girişim var-
dır ve bu kesinlikle demokratik değildir.
ŞAYLAN Sayın Tekeli oturumun son sö-
zünü siz söyler misiniz?
tLHAN TEKELİ Açıkoturumlara, panellere
katılan siyasi parti temsilcilerine baktığımız-
da bir şey görüyoruz. Burada tartıştığımız de-
ğerler üzerinde çok kesin bir uzlaşma var.
Herkes demokratikleşmeden, sivil toplumdan,
yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden, özgür-
lüklerin tam olarak kullanılmasından yana.
Şimdi bir uzlaşma var, ama bunlar uygulama-
da gerçekleşmiyor. Bence bu, analize katılması
gereken bir olgu. Çeşitli zamanlarda ülkenin
kaderine hâkim olanlar bu katıldıklannı söy-
ledikleri düzenlemeleri gerçekleştirmemişler.
Bunun yorumu nasıl yapüabilir? Bence iki tür
yorum söz konusu olabilir. Birincisi, bu ko-
nularda halkta yaygın bir uzlaşma vardır ve
onun için de politikacılar söylemlerini, halka
açık ilişkilerini böyle kurmaktadırlar. Ama ik-
tidan kullanışlannda, kendi küçuk gruplann-
da konulara başka türlü yaklaşmaktadırlar.
lkinci olarak iktidar partisi, seçim zamanı oy
alabilmek için söylem düzeyinde çok sözünü
ettiği düzenlemeler alanında bir iki küçük ta-
vizle işi geçiştirmeye çalışmaktadır. Bu dunım-
da önemli olan, siyasi parti temsilcileri ara-
sında genel laf düzeyinde uzlaşma sağlanma-
sı değil, somut yasa maddeleri üzerinde bir uz-
laşmanın gündeme gelebilmesidir. Tabii hiç-
bir partinin çoğunluk olamadığı durumda bu
tür uzlaşmaya erişmek kolaylaşacak, bir baş-
ka deyişle yaşama geçebilecektir. Bu son ola-
rak Hasan Celal Bey'in değindiği destabilizas-
yon üzerinde kısaca durmak istiyorum. Bu bir
umacı gibi tepede duruyor ve tartışma konu-
su yapılamıyor. Herkes içinden derin bir kaygı
duyuyor ama tabular, korkular bunun açık-
ça tartışılmasmı engelliyor. Bu sorunun top-
lumda açıkça tartışılması, destabilizasyonun
hangi noktadan sonra başladığı, partiler dı-
şında destabilizasyon öğelerinin olup olma-
dığı, Türkiye'de bunlann nasıl işlediği gibi so-
rulara cevap aranması gerekiyor. Örneğin ben-
ce kontrgerilla ola>ının TBMM'de uzun \e ay-
nntılı bir biçimde tartışılması yarar sağlardı.
Destabilizasyon korkulanndan kurtulmadıkça
demokratikleşme yolunda mesafe alınamaya-
cağını düşünüyorum.