Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
\24 AĞUSTOS 1991
OLAĞANÜSTÜHAL'DE POLİTİKA
HABERLER CUMHURİYET/5
Kısaparmak'ın
şarkılan
• ANKARA (ANKA) —
Sanatçı Fatih Kısapannak,
Refah Partisi tarafından
şarkılannın seçim
kampanyalannda ve
•mitinglerde
kullanılabileceğini söyledi.
Kısaparmak, şarkılarının
Refah Partisi tarafından
kullanılmasına ilişkin
kendisine herhangi bir
-teklif gelmediğini belirterek
"Iki siyasi partiden
milletvekilliği için teklif
aldım. Ancak benim
anladığım tek politika sanat
'politikasıdır. O yüzden
,kabul etmedim. Şimdiye
kadar hiçbir parti ile
organik bağım olmadı,
olmayacak da. Zaten
düşünmuyorum" dedi.
Kısaparmak, Refah
Partisi'nin şarkılannı
,mitinglerde ve seçim
j>ropagandalarında
kullanabileceğini belinerek
|"KuUanabilirler. Çünkü bu
konuda yapabileceğim
hiçbir şey yok. Yani partiler
kasçtlerimi bir diikkândan
alıp arabalarında çalarlarsa,
onlara kanunen de hiçbir
şey yapılamaz" şeklinde
konuştu.
Belediyecilerin
yenibaşkanı
• tZMtR (ANKA) —
Türk Belediyecilik
Derneği'nin geçen yıl
yapılan genel kurulunda
ANAP'a karşı DYP ile
işbirliği yaparak başkanlığa
seçilen tzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Yüksel
Çakmur, 25 ağustos pazar
günü törenle bu görevi
DYP'nin Aydın Belediye
Başkanı Cevat Aldemir'e
devredecek. Türk
Belediyecilik Derneği'nde
başkanlık devir teslim
töreninin pazar günü saat
14.00'te Izmir Fuar
Kültvirpark'taki Belediye
,Meclis Salonu'nda
yapılacağı bildirildi.
Adalet
Bakanlığı'na
atamalar
• ANKARA (UBA) —
Adalet BakanlığYna yeni
atamalar yapıldı. Adalet
Bakanlığı'nda açık bulunan
Müsteşar Yardımcılıklanna
Kanunlar Genel Müdürü
Abdülkadir Genenoghı Ue
Hukuk tşleri Genel
Müdürü Muzaffer Tutar,
Personel Genel
Müdürlüğü'ne Konya
. Cumhuriyet Başsavcısı
Ihsan Erbaş, Idari ve Mali
Işler Daire Başkanlıgı'na
Personel Genel Müdür
Yardıması Abdülvahap
Erkan, Hukuk Işleri Genel
Müdürlüğü'ne aynı yer
Genel Müdûr Yardımcısı
Dr. Turgay Yücel, Adli Sicil
ve lstatistik Genel
Müdurlüğü YardımcılığYna
Eğitim Dairesi Başkanı
Turgut Uysal, Eğitim
Dairesi BaşkanlığYna da
Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdür Yardımcısı Huseyin
Turgut atandı.
Müftültikte
yolguzhık iddiagı
• ULUS (Cumhuriyet) —
Zonguldak'm Ulus ilçesi
müftülüğünce, imamlann
maaşlarmdan ve
yolluklanndan usulsüz bir
biçimde "kesinti" yapıldığı
öne sürüldü. Edinilen
bilgiye göre müftülük şefi
Mehmet Keleş tarafından
"harcamalar için"
gerekçesiyle imamlann
yolluklanndan 30"ar bin
lira, yaklaşık 170 imanun
temmuz ayı maaşından da
10'ar bin lira kesildi.
Iddiaya göre müftülüğün
kadro talebiyle Diyanet
tşleri Başkanlığı'na
başvurarak imam
atanmasını sağladığı
"Uluköy Yenimahalle
Hatipoğlu" adında bir cami
de bulunmuyor.
Türkeş'e ses
bombası
• KAYSERİ <AA) —
Kayseri'de yann yapılacak
Erciyes Zafer Kunıltayı'na
katılacak olan MÇP Genel
Başkanı Alpaslan Türkeş'in
karşılanışı sırasında
kullanılmak üzere aranan
"top"un bulunamadığı ve
bunun yerine "ses
bombası" patlatılacağı
bildirildi. MÇP Kayseri ll
Başkanı Aydın Çetinkaya,
Yıldırım ve Hilal
gazetelerince düzenlenen
ikinci Erciyes Zafer
Kurultayı'na katılacak
Alpaslan Türkeş'i geçen yıl
oldugu gibi "9 adet ses
bombası patlatarak"
karşılayacaklannı kaydetti.
Çetinkaya, bugün Erciyes'in
Şeytanderesi Mevkii'nden
yola çıkacak 9 dağcının da
zirveye 9 Türk bayrağı ile 9
MÇP bayra|ı dikeceğini
sözlerine ekledi.
Yüzlerini seçimden seçime görtiyoruz
CELAL BAŞLANGIÇ
Ellerinde otomatik tüfekler, bellerinde el
bombalan, göğüslerinde yüzlerce mermi var-
dı. Siirt'e bağlı Gökçebağ'ı PKK'lılar basmıstı.
Üç bin kişinin yaşadığı Gökçebağ'da 3 hazi-
ran seçimlerinin ardından ilk kez bir belediye
başkanına sahip olacaktı. Ama seçim için pro-
paganda çalışmalannı, PKK başlatmıştı.
Gökçebağ halkı gece yansı bir kahvede top-
landı. Komutan "Selamet mangası geri
çeldlsin" deyip nutkuna başladı:
— Inbarcıların dosyalan elimizde. Ama ilk
kez gittiğimiz bir köyde konıcu ve ihbarcdan
affediyoruz. Kimse kimseyi ihbar etmesin.
Militanlar bu sırada arama yapıyordu. Bir
köylünün üzerinde tabanca çıktı. Komutan
çok kızdı:
— Ayıp degil mi köylünün arasında taban-
ca taşunak? Silahı çok seviyorsan bizimle gel.
Sana mükemmelini verelim.
Sonra köylülere döndu:
— Göriiyorum ki Feuerbance, Beşiktaş, Ga-
latasaray denince agzınız bir karış açık kalı-
yor. Bunlann faydası yok. Evinizi onann da-
ha iyi.
Sıra, yapılacak seçimlere gelmişti. Gökça-
bağ'da sosyal demokratlar silme oy alıyordu.
Komutan uyardı:
— Babası ne yapü ki, tnöoii size bir şey ysp-
sın. Secimde size hizmel edecek adayı seçin.
Partisi önemli degil...
Guneydoğu'da uzun süredir bir propagan-
da savaşı yaşanıyor. Özellikle "fısütı gazetesi"
bu, savaşın en etkin silahı. Siyasi partilerin du-
nımu ise köyü basanlara komuta edenin söy-
lediği gibi:
— Partiler hiç önemli degil.
Bunu anlayabilmek için Guneydoğu'da bir
tur atmak yeterli.
örneğin DYP'nin Nusaybin tlçe Yönetim
Kurulu üyesi Nusrettin Alp önce milletvekil-
lerinden yakınıyor:
— Yüzlerini seçimden seçime göruyoruz.
Yaklaşık bir yıl önce yapılmış DYP ilçe
kongresi. Ancak o günden bu yana yönetim
kurulu bir kez bile toplanamamış. "Parti ola-
rak hiçbir çalışmamız yok" diyor Alp, "Eski-
den boyk degildi. Şimdi delegeyi ancak seçim-
den seçime çagınyoraz. Üyelerie doğru düriist
bir ilişki yok. Şu anda en iyi durumda olan
parti HEP'tir. SHP de ANAP da bizim gibi."
Silvan'ın bağımsız Belediye Başkanı Fadıl
Erdede dertli. Seçilen yerel yönetimlerin bas-
kılardan dolayı çahşamayacak duruma geldi-
ğini anlatıyor:
— Demokratik haklann ayaklar altına alın-
dıgı yerde yerel demokrasiden nasıl söz edile-
bilir? Yurttaşlann devlete güveni azaldı. Par-
tiiere karşı da voğun bir guvensizlik var. Ge-
çen gün Erdal Inönu buradan geçti. Kimse se-
lam büe vermedi. Özal Diyarbakır'a geldiğin-
de, özel otobüs tuttular. Otobusler boş gitti
de kimse binmedi."
litika yapınca hedef oluyorsun. Sanki illega-
lite özendiriliyor.
Guneydoğu'da, olayların tırmandığı boyut
ve bunun insan psikolojisine yansıması ür-
kütücü.
"Olağanüstü Hal'de Politika" için Guney-
doğu'da bir tura çıkınca, politikaJnın yerini,
giderek şiddetin aldığı çıkıyor ortaya. Baskı-
lar sonucu yasaJ platformlann pek geçerliliği
kalmamış. Bu da öncelikle siyasi partiler kul-
vannın boşalmasına yol açmış. Bir de bütün
ağırlığım duyumsatan yasadışı bir platform
oluşturmuş.
Görünen o ki bölge halkı, bir SHP'den, bir
ANAP'tan, bir DYP'den bir DSP'den beklen-
tilerini dondurmuş. Hatta terk etmiş bile. Bu
bölgenin siyasal yaşamında büyük bir boşlu-
ğun doğmasına yol açmış. Bu boşluğu kim
dolduruyor? Bu soruya verilecek yarut elbet-
te yasal platformlann dışına çıkıyor. Ama ke-
sin olan bir şey var ki o da şiddetin şiddeti ça-
ğırdığı. Politikanın geçerliliğini yitirip şidde-
tin egemen olduğu bir yapılanmanın yansıma-
sını yaşıyor "Olaganüstü Hal'de politika".
Bugüne değin siyasi partileri "devlete karşı
bir şemsiye", "devletle kendisi arasında bir
köprii" olarak gören bölge halkı, artık bu ba-
kış açısını değiştirmiş. Bu aşamada yoğun ola-
rak HEP'e yönelmesi de bunun göstergesi.
Çünkü HEP, yurttaşlan devlete karşı koruyan
bir "şemsiye" görevini görmekten uzak. Mil-
letvekili olan parti başkanı, partüi milletve-
killeri Diyarbakır'ın göbeğinde özel tim tara-
fından dövulüyor. Bir başka partiden ve
TBMM'den birkaç usulen söylenmiş sözün dı-
şında tek bir tavır gelmiyor.
HEP, bölgede yaptığımız gezide de sapta-
Yörenin sakin ilçelerinden bin olan Bismil'de, Nevruz kutlamalanna kaymakamlık izin vermeyince, halk yuzde yüz katılımla izinsiz olarak dığımız gibi hiçbir biçimde devletle yurttaş
kutluyor. Okullarda ogrenciler Nevruz'un Türk bayramı olduğu yolundaki genelgeyi, öğretmenleri okuyıınca protesto gösterisi yapıyoriar. arasında köprü olamıyor. Çünkü, bölgedeki
resmi görevliler, bu anlamda meşru bir siyasi
organizasyon olarak kabul etmiyor HEP'i.
Önümüzde bir erken seçim var. Bölge hal-
kı artık devletle arasında köprü ya da şemsi-
ye olarak görme eğüiminde değil siyasi parti-
leri. Yapılacak seçimler pek çok yerleşim bi-
riminde "açık oy gizti sayım"a dönüşebilir. Ya
Erdede eski SHP'li. "Yediler olayı"yla bir- Silvan'dan Bismil'e geçiyoruz. llçenin
likte partisinden istifa ediyor. Ancak bölge- DYP'li Belediye Başkanı Abdurrahman As-
de istifa eden birçok belediye başkanı gibi o lan gorevden alınmış. Yerine atanan DYP'li
da HEP'e gitmiyor. Erdede'nin belirlemesi meclis üyesi Alaattin Ata, görev yeri değişti-
"HEP'in durumu belli degil" yolunda. rildiği için kızan bir belediye çalışanı tarafın-
Belediye çahşmalanndaki zorluklan akta- dan öldürülmüş. Şimdi yerine bir başka
rıyor Erdede: DYP'li bakıyor.
— Soğuk hava deposu var ileride tşçiler ge- Yoredeki sakin ilçelerden biri olan Bismil'de
ce vardiyasına gidiyorlar. Ne depoya ne de 1991'e gelindiğinde işler değişiyor. Yıl içinde
mezbahaya gece adam gönderip vardiya de- tam üç kez kepenk kapatma eylemi yaşanıyor
ğiştiremiyonız. tşçiler gece yolda görulunce ilçede. HEP İlçe Başkanı Mümtaz Çerçel,
gozaltına alınıyor. Vatandaşlar belli bir saat- olayların nedenini anlatıyor:
ten sonra misafirtikteyse, orada kalıyor, gece,
gozaltına alınma korkusuyla sokağa çı- makamlıga başvurduk
kamıyor. bu kez kendi başına. kepenk kapatmayla, yıiz-
"Öyle zaman oldu ki" diyor Erdede "bele- de yüz katılım sağlayarak kutladı. Okullarda
diye meclis üyelerinin çogu gözaltında oldu- öfrenciler, Nevruz'un Türk bayramı olduğu
ğu için meclis toplantısı yapamadığımız gün- yolundaki genelgeyi öğretmenleri okuyunca
ler çok oldu. Çünkü çoğunluğu sağlayama- protesto gösterisi yaptdar. Dört kişi gözaltı-
konuyor.
Sığınmacılara yardım konusunda yaşanan
olaylar da bölgenin yapısını yansıtmak açısın-
dan ilginç. Biri kaymakamlık, diğeri de HEP-
in öncülüğündeki halk tarafından iki yardım
komitesi kuruluyor. Kaymakamlık yardım
toplamak isteyenlere "Bize verin, sizin topla-
dıklanmz ERNK'ya gider" diyor. Aldıklan ya-
nıt da şu:
— "Size vermeyiz. Çünkü sizin topladıkla-
rmız da koruculara ve özel tüne gider..." oluyor.
da oy pusulalanna mühür basmak yerine, bir
mermi deliği tercih edilebUir.
Özellikle 1984'ten bu yana uygulanan
"başanh" politikalann "üç buçuk eşkıya"yı
bugün gözler önünde. Artık
a >
,„ .„ „ « , „ , «»-..,«.. Yardım kampanyası boyunca kaymakamh- ^ f
- Nevruz'u ya^al^tarak kuttamak için kay- ğın deposuna bir çuval patates gitmiş, banka ^lgede s.yas. partüer kulvan hızla boşalmıs,
kabul edUmedi. Halk hesab.na da otuz bin lira para yatınlmış. boşluk an dolduran da bugune kadar uygu-
HEP'liler üç günde sekiz kamyon yard.m ^ ^ ^ » P
0 1 1
^ : ^ - A s l ı n d a , "Ol.-
topladıklarıru söylüyorlar. t*™** ***}«de.foUtika" sergüenen "olaga-
HEP ilçe Başkanı Çerçel, "Olaganüstü nustu becenkazlıkler"ın sonucu önenüı bir aç-
Hal'de politika"vı anlat.yor:
m a
f
n
«nyaUerıııı venyor bağıra bağıra. As-
- Baskı« karşı radikal Uvır almak, diren- Imda yaşamm her alanında olduğu gıbı sıya-
mek gerekiyor. Gozaltına al.nmay., tutuklan- ^«f
d e
çağ atlarn^ Güneydogu; "olafan
t h v«
a a n
-
o ı a
ganusıu çag a.
dık." na alındı. Beş altı bin kişi yünıdu, oturma ey-
Ya "Olağanüstü Hal'de politika?" lemi yaptı. GözalUndakiler serbest bıraküın- mayı göze almalı. töegal çabşmaktan daha zor
Erdede bir tümceyle anlatıyor: ca, onlan omuzlarda taşıdı. O günden beri de burada legal politika yapmak. tflegal olsan se- _ * _ _ *
— Baskı, dayak, gözaltı... bir olay oldu mu eylemler hemen ortaya ni tanımıyorlar, bilmiyorlar. Burada açık po- B 1 T T I
AçiKOTURUM: TÜRKÎYE'DEKATILIM, DEMOKRASİ VE SİYASİPARTİLER
Çoğulculukçözülmeden demokrasi yerleşme25
Katılanlar
Prof.Dr İLHAN TEKELİ
(ODTÜ oğrenm üyesi)
Doç.Dr. NtLÜFER GÖLE
(Boğazıçi Cnı\ersitesi öğretim uyesi)
NECDET UĞUR
(Eski kamu yöneticisi, eskı Mıllı Eğitim
Bakanı, SHP Panı Meclisi üyesi)
HASAN CELAL GÜZEL
(Eski Başbakanlık Müstejan, eski Milli
Eğitim Bakanı. Gaziantep Milletvekıli)
Yöneten
GENCAY ŞAYLAN
ŞAYLAN Sayın Tekeli, tartışmada vesayet
anlayışmm ve burokratik yapının katıhmı
engellediği noktasma.geldik. Sız bu konu-
ya nasıl yaklaşıyorsunuz, gerçekten katı-
lım sorununda en büyük engelin
bürokrasi-halk çelişkisi olduğunu düşünıi-
yor musunuz?
İLHAN TEKELİ Ben önce katıhmı, siya-
sal katılımın dışında toplumsal bir olay ola-
rak tanımlamaya çalıştım, sonra siyasi parti
sorununu ele aldım. Ama şimdi şöyle bir so-
run dikkatimi çekiyor, bundan söz etmek is-
tiyorum. Bir süre önce Istanbul'da Mülkiye-
liler Birliği bir toplantı düzenledi ve her ke-
simden tartışmacı bu toplantıya katıldı. Ba-
na çok ilginç gelen husus, bu toplantıda bu-
yük bir bürokrasi düşmanlığı ve eleştirisi ya-
pılmasıydı.
ŞAYLAN Evet, ben de katılmıştım ve Mul-
kiyelilerin dıizenlediği bir toplantıda bu-
rokrasiye böylesine yuklenilmesine ben de
çok şaşırmıştım. Yanlış anlamadıysam siz
de bürokrasmın böylesine elestirilecek bi-
çimde güçlü ve etkili olmadığını söylüyor-
sunuz değil mi?
İLHAN TEKELİ Evet, bu toplantıda Mül-
kiyelilerden kimse çıkıp da devlet memurla-
rını savunmadı. Şimdi Türkiye'nin bugünkü
pratiğine baktığımızda kamu bürokrasisinin
çok zayıflamış, âdeta döküldüğü görülüyor,
ama yine bütün sorunlardan dolayı bürokrat-
lar e'eştiriliyor. Halbuki bürokrasinin artık ne
etkisi kalmış ne de gücü.Acababugün Türki-
ye'nin ulaştığı noktada siyasal yapıda devlet-
halk ya da halk-burokrasi ikilemlerini tartış-
mak bizi bir yere götürür mü? Böyle bir tar-
tışma ne kadar yeterli sonuçlar verebilir? Ben-
ce bu, artık aşılması gereken bir modeldir ve
bu tartışma ile bir yere varılamaz. Eğer sağ-
hklı bir demokrasi olacaksa, sağlıklı bir bü-
rokrasi de olacaktır, olması gerekir. Bürokra-
siyi kötüleyen bir söylemle sağlıklı demokra-
si kurulamaz. Elbet bürokrasinin halkın hiz-
metinde olması gerekir, ama bunun da doğ-
ru durüst bir bürokrasi olması gerekir. Şimdi
herkes bürokrasi aleyhine bir söyleme girmiş.
Bürokrasi ile seçkinler ya da aydınlar özdeş-
leştiriliyor ve sonra bütün sıkınunın bunlar-
dan geldiği ileri sürülüyor. Türkiye'de aydın-
lar zaten büyuk ölçüde siyasetin dışındadır ve
o zaman aydın-halk ikilemine dayanan mo-
delin yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Aydın-
lan hedef alan bu model, bence bir lümpen
politikası tipinin ideolojisine yardım etmek-
tedir. Türkiye'nin siyasetinde aydınlar dışlan-
mıştır ama aydınlann daha da dışlanmasını
isteyen çözümleri getiren modelleri bütün ana-
lizlerimizde kullaruyoruz. örneğin 195(r"lerde
geçerli olan devlet-halk ikilemine dayanan si-
yasi analizleri bugün de sürdürmek doğru mu
diye soruyorum. Acaba bugün için başka tür
kavramlaştırmalara gereksinmemiz yok mu?
Eğer Türkiye'de aydınlann biraz daha fazla si-
yasete girmesi iyi olur diye bir yargıya van-
yorsak, o zaman kurduğumuz analiz model-
lerinin aydınları dışlamaması lazırn diye du-
şünüyorum ve alışılagelen analizin gerçekçi ol-
madığını söylemek istiyorum. Şimdi ortada
üçlu bir model var: Halk, dışlanan aydınlar
ve bir de arada siyasetçi kesimi. Artık yeni bir
model kurmamn zamanı geldiğini düşünuyo-
rum.
NECDET UĞUR Sözünü ettiğiniz modeh
anahatlan ile nasıl tanımhyorsunuz?
İLHAN TEKELİ Şu anda ben kullanılan
modelin geçersizliğini tartışıyorum. Seçkinleri,
aydınları, devleti ve bürokrasiyi bir kategori-
ye koyup halkı öbur kategori olarak almak
Tekeli Çoğulculuk
sorununu tartışmadan,
çözmeden sandıktan çıkana
razı olmak, demokrasinin
gereğidir demek yetmiyor.
yanlış bir yaklaşımdır dıyorum. Ama bu söy-
lem Turk siyasetinde hâlâ egemen. Butun sa-
ğın da solun da siyasal söylemi bu iki kate-
gorili model üzerinedir. Halbuki Türkiye'de
aydmlar siyaset dışı kalıyorlar. Bir diğer önem-
li olduğunu saydığım nokta da şu: Demokra-
sinin gereği sandığın sonuçlanna razı olmak-
tır deniyor, ama çoğulculuk tartışılmadan bu,
temel değer olarak takdim ediliyor. Bu daha
çok sağın söylemi içinde ortaya çıkıyor. Ço-
ğulculuk sorununu tartışmadan ve çözmeden
sandıktan çıkana razı olmak demokrasinin ge-
reğidir demek yetmiyor. Çünkü bu aynı za-
manda toplumda değişik gruplann, çoğunlu-
ğun diktası altında kalmasına yol açabiliyor.
Yani sandığın sonuçlanna razı olun söylemi-
ni çoğulculukla tamamlayarak getirilmesi ge-
rekir ve bu çoğulculuk, azınlık gruplanrun du-
şuncelerini ifade etmesi yanında, düşüncele-
rini gerçekleştirmeye de olanak sağlanması bi-
çiminde anlaşılmalıdır. Zaten bu sağlanamı-
yorsa bir çoğulculuktan söz etmek güçleşecek-
tir. Eğer azınlık grupların düşuncelerinin ger-
çekleşmesine olanak tanınırsa, sivil toplum-
da temelli gelişme hızlanabilir ve demokratik
kanallan kullanarak bir kişinin kesin hale gel-
mesinin yolu tıkanabilir gibime geliyor. Sonuç
olarak bu ikili modelin aşılması ve özellikle
sağ kesimin kullandığı saıidık sonuçlanna razı
olun yaklaşımının mutlaka çoğulculuk Ue ta-
mamlanması gerekiyor.
HASAN CELAL GÜZEL Samyorum ll-
han Bey benim konuşmamdan çok Mülkiye-
liler Birliği'ndeki toplantıdan esinlenerek bu
tanışmayı yaptı. Yalnız ben tekrar aynı nok-
taya dönmek istiyorum. Saym Tekeli, ikilem-
li analizin kullamlmasım eleştirdi, ama gali-
ba bu yaklaşımı tam olarak reddetmiyor. Ya-
ni bu ikilem, tarihi bir vakıa ve yüzyıllar öte-
sine uzanıyor. Seçkinci aydınlann duştüğü ya-
nılgılar çeşitli problemlere yol açtı. Ama ba-
na göre bu yanılgılar kadar öbür uç da buna
ekstrem demiştim, tehlikeli. Yani tekrar edi-
yorum sadece sandıktan çıkmış olma ile so-
runlar çözülmüyor. Elbet milli iradeye saygı-
hyız, ama sandıktan çıkanın her şeyi yapabil-
mesi diye bir şey olamaz, bu demokrasi ile
bağdaşmaz. Diğer bir nokta da bürokrasi kav-
ramı. Ben bu kavramı devlet memurlannın
toplamı olarak kullanmıyorum, tıpkı teknok-
rasi kavramında olduğu gibi doktriner anlam-
da, bürolann egemenliği olarak kullanıyorum.
Burada milli iradenin karşısmda seçilmemiş
seçkinler gnıbunun egemenliği söz konusudur.
Devlet memurluğu ile kanştırmamak gerekir.
Zaten olaya böyle yaklaşırsam ben kendimi in-
kâr etmiş olurum. Çünkü devlet memurluğun-
da geçen mazim ile gerçekten övünürüm, dev-
let memunı olmaktan, devlete ve topluma hiz-
met etmekten onur duyanm. Bürokrasi ile il-
gili eleştirilerin faturasırun devlet memurlu-
ğuna çıkarılmasına ben de itiraz ederün.
ŞAYLAN Sayın Cüzel, yine de yanlış an-
lamadıysam size göre Türkiye'de demok-
rasinin yerlesmesini ve gelişmesini halk,
sokaktaki sıradan adam istedi, ama aydın-
lar engelledi. Bu noktayı bifparça açma-
nızı rica edebilir miyim?
HASAN CELAL GÜZEL Son otuz ya da
kırk yıl içinde ilginç gelişmeler oldu, sıradan
insanlar valinin, kaymakamın odasına girip
bir şeyler talep eder oldular. Zaman zaman
da aydın olmak sanki suçmuş gibi değerlen-
dirmeler de yapıldı. Şimdi ben daha geniş bir
-perspektiften bakıyonım, örneğin son iki yuz
yıh ele auyorum. Elbet çok değerli aydınlar
da yetişti, ama birtakım aydın snopluğundan
(züppeliğinden) bu millet çok çekti, yuksek
maliyetler ödendi. Ne benim ne de kimsenin
köktenci bir tavırla, seçkin aydınlara karşı ol-
ması mümkün değildir. Ben seçkinciliğin de-
mokrasi karşıtı bir oligarşiye dönüşmesi üze-
rinde duruyorum, buna karşı çıkıyorum. El-
bet bir kısım aydın, kendi görüşlerinin kabul
edilmesi için çabalamaktadır ve bunu kimse
eleştiremez. Ama kendi azınlık ruhunu ön pla-
na alan ve aydın olmanın verdiği avantajlan
kullanarak, halkı dışlayıp siyasete egemen
olan eğilimi de vardır ve benim sözünu etti-
ğim de budur. Bu gruba karşı kontr-seçkinler
çıkmaktadır, yani eleştirilen aydının karşıtı da
aydınlardır. Bakın bu ülkede 10 yılda bir darbe
oldu ve darbelerden sonra mezunu olmakla
her zaman övündüğum SBF'nin ve hukuk fa-
kultelerinin gerçekten çok değerli öğretim uye-
leri bakan oldular. Her sefer belli hocalar ül-
keyi yönetmek üzere askerler tarafından ba-
kan olarak atandılar. Işte sözunü ettiğim seç-
kincilik budur. Kesinlikle kişıliklerle ilgili bir
eleştirim yok ve o bakan olanlann bir kısmı-
na ben çok şeyler borçluyum, ama bu ülkede
"ara rejim bakanı" gibi terimlerin icat edil-
diğini de unutlayahm. Bu sorun, bana göre
Türk siyasi yaşamımn gündeminden tam ola-
rak kalkmış değil. Şimdi bir de Nilüfer Ha-
nım'ın değındiği bir noktayı ele almak istiyo-
rum. Katıhmm bir siyasal partilerle, siyasetle
ilgili dar anlamı var, bir de kültürel ve eko-
nomik alanlan kapsayan geniş anlamı var.
Birbirlerüıden farklı, ama aynı zamanda bir-
birlerini tamamhyorlar. Örneğin kadın hare-
keti siyasal partileri kacınılmaz bir biçimde et-
kiliyor. Nasıl etkilenmesin? Seçmenlerin en az
yansı kadın ve bu kesimde ortaya çıkan etki-
li, kapsamlı bir hareket ister istemez siyasi par-
tileri ilgilendirecektir. Çünkü secimlerde ka-
dınlardan da oy isteyeceklerdir, bunun için de
kadın seçmene şirin görünme yollan arayacak-
lardır. Demin sözü edilen derneklerin, vakıf-
lann, çeşitli sosyal oluşumların etkinliğinin
Türk toplumunda, Batı toplumlanna göre geri
kalmasının nedeni kumandalı etkinliklerin
ağırlıdır. Bakın burada piyasa ekonomisi çok
Gözel Elbette çok değerli
aydınlar da yetişti. Ama
birtakım aydın snopluğundan
bu millet çok çekti, yuksek
maliyetler ödendi.
büyuk onem kazanmaktadır, Sovyetler Birli-
ği bile bu yöne gitmek zorunda kalmıştır. Ben
piyasa ekonomisinden söz ederken bir belli
ekonomik ideolojiyi düşünmuyorum. tnsan-
ların, genel olarak orta sınıfın belli bir eko-
nomik güce sahip olması biçiminde düşünü-
yonım ve bunun derhal katılıma dönüşeceği-
nin altını çizmek istiyorum. Kumanda ekono-
misinin işlediği yerlerde yani devletin ekono-
mik ağırlığının çok fazla olduğu ekonomik
sistemlerde sivil toplumun gelişemeyeceği
açıktır. Böyle sistemlerde ne yaparsanız yapın,
katıhmı da gerçekleştiremezsiniz. Bakın 1980
öncesi universite modehnin katıhmcı ve özerk
bir sistem olduğu ileri sürülüp, YÖK yerden
yere vurulmakta. Eski bir Milli Eğitim Baka-
nı olarak YÖK'ün yerden yere vunılmasını
haklı bulduğumu söyleyebüirim, ama 1980 ön-
cesi modelin katıhmcı olduğunu kabul ede-
mem. O sistemde de burokratik bir yapılan-
ma vardı ve kumanda düzenine bağlı olarak
çahşıyordu. Bu çok güçlu bir eğilirr ya da ge-
lenek. Bakın biz ANAP olarak devleti eko-
nomik fonksiyon açısından küçültmek iddi-
ası ile yola çıktık. Samimiyetle itiraf edeyim,
bir eski bürokrat olarak bu "devleti küçülte-
ceğiz" ilkesi beni rahatsız bile ediyordu. Ama
iddiamızın aksine devleti küçültmek, Müker-
rem Hiç'in bir calışması var. Bu çalışmaya göre
biz devleti aldıktan sonra daha da büyütmü-
şüz.
ŞAYLAN Efendim, son kırk yıl içinde
göreve gelen bütün sağ iktidarlar başlan-
gıçta aynı şeyi söylediler, ama uygulama-
da dediklennm aksini yaptılar, devletin
ekonomik etkinliğini arttırdılar. Galiba bu
az geiismişliğin sonucu. örneğin Adalet
Partisi'nin de Doğru Yol Partisi'nin de
programında aynı şeyler var.
HASAN CELAL GÜZEL Ben partiler arası
mukayeseye girmek istemiyorum. Ama sonuç
iyi değil diyonım. Sorun, olaya ANAP açı-
sından bakmak değil, devletin küçülmesi.
SSCB'nin, Bulgaristan'ın bile arayış içinde ol-
duğu bir dönemde, bizim Birleşik Komünist
Partisi'nin sayın yöneticilerinin bile yeni yak-
laşımlar formüle etme çabası gösterirlerken
bir merkez sağ partisinin kumanda ekonomi-
sini tasfıye etmesi gerek. Devletin ekonomiye
müdahalesi azaltılmalı, yatınmlar ve ekono-
mik faaliyetler hızla küçültülmeli. Aksi hal-
de sivil toplum gelişemez. Sayın Göle'ye ta-
mamen katıhyorum, sivil toplum sadece siyasi
katılım ile gerçekleşemez. Sendikalaşmayı,
dernekleşmeyi, Batı'da çok iyi işleyen ve kay-
nağı bizde çok gelişmiş bulunan vakıflaşma-
yı, krahn verdiği atıfet olarak değil, kendili-
ginden ortaya çıkan oluşumlar olarak görme-
miz gerek. Yani bunlan toplumun kendihğin-
den ortaya çıkarması lazım.
ŞAYLAN Sayın Güzel; seçkinler, kon-
tur-seçkinler ayrımı yaparken bir ömek
verdiniz ve Türkiye'de yerleşik hale gelen
"ara rejim bakanlarından"söz ettiniz, Bu
doğru bir gözlem, ama bir kısım üniversi-
te öğretim üyesinin, yani aydınlann aske-
ri yönetim döneminde bakan olurken bir
kısım universite aydınlannın işlerinden ol-
duklannı, direndiklerini, hapislere girdik-
lerini unutmamak gerekmiyor mu? Yani
bir genelleme yapmak mümkün mü?
HASAN CELAL GÜZEL Efendim, soru-
nun aydınların kişilikleri ile ilgili olmadığını
belirtmiştim. Elbette 1402 sayüı yasa ile üni-
versiteden uzaklaştınlanlara haksızlık edilmiş-
tir. Askeri yönetimler, antidemokratiktir ve
bu gibi tezatlann ortaya çıkması bence doğal-
dır. 147'ler olayı başka bir çelişkidir ve bun-
lann, yani örneklerin sayılannı arttınnak
mümkündür.
İLHAN TEKELİ Ben bu vakıf konusun-
da bir şey sormak istiyorum. Vakıf ne ölçüde
sivil toplum öğesi olabilir? Vakıflar kendi iç-
lerinde demokratik olmayan kurumlardır, bir
bakıma şirketlere benzer. Elbet vakıflar çok
faydalı kurumlardır, ama kendisi demokratik
öğeler taşımayan bir kurum ne ölçüde sivil-
leşmeye ve demokratikleşmeye katkıda bulu-
nur diye bir soru akbma geliyor.
HASAN CELAL GÜZEL Bence bırakm
vakıflan, şirketler bile sivil toplum öğeleri ha-
line gelebilir. Tabii şirketlerin hâkimiyeti iyi
midir kötü müdür tartışması yapılabilir, ama
mülkiyetin dağıldığı tüzel kişiliğe sahip şirket-
lerin demokratikleşmeye katkısı büyük ola-
caktır samyorum.
StİRECEK