Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 AĞUSTOS 1991
OLAĞANÜSTÜHAUDE POLÎTİKA
HABERLER CUMHURÎYET/5
Seçimde hile
davası
• SttRT (Cumburiyet
Güney İlleri Bürosu) —
Partisinin il kongresinde
. delege listesinde tahrifat
, yaptığı öne sürülen ANAP
• Siirt II Başkanı İzzet
Iarhan hakiunda 'seçime
• hile kanştırmak' savıyla
l dava açıldı. ANAP'lı
J başkan için 5 yıla kadar
} hapis cezası isteniyor.
; ANAP'ın 3 Şubat 1991'de
ı yapılan il kongresinde oy
', kullanan Kurtalan ilçe
', delegelerinden bazılanmn
! "gerçek delege" olmadığı
; öne sürülerek dava açıldı.
! Kurtalan'dan seçilen
' ANAP'h delegeler Hüseyin
Günbat ve Arif Bil'in
şikâyetlerini inceleyen
Cumhuriyet Savcısı Tahsin
Şener, ANAP il
kongresinde Kurtalan
delege listelerinde tahrifat
yapıldığı ve bu durumun
2820 sayılı Siyasi Paniler
Yasası'nın 21/2 ve parti
tüzüğünün 23. maddelerine
aykırı olduğu sonucuna
vardı. Cumhuriyet savcılığı,
il başkanıyla birlikte diğer
S sanık hakkında 3 yıldan
5 yıla kadar ağır hapis
cezası istiyor. Duruşma 14
Kasım 1991'de yapılacak.
Işçiler oy
kııllansm
• MERHEIMER (UBA)
— Avrupa Milli Görüş
Teşkilatlan (AMGT) Genel
Sekreteri Ali Yüksel,
parlamentoyu, iktidarı ve
siyasal partileri yurdışındaki
işçilerin bulundukları
yerlerde oy kullanmalarını
sağlayacak yasa
düzenlemeleri bir an önce
gerçekleştirmek için çaba
' göstermeye çağırdı. Ali
Yüksel, erken seçimle ilgili
olarak yaptığı açıklamada,
siyasi partilere,
yurtdışındaki işçi
temsilcilerini aday
göstermeleri çağnsında da
bulundu. Yüksel, "Böylece
sayıları milyonları bulan
yurtdışındaki işçilerimizin
ekonomik sosyal siyasal
sorunları parlamentoya
sağlıkh bir biçimde yansır"
dedi.
Nadir'e hayali
suçlaması
• tSTANBUL (AA) —
Sahibi ve Yönetim Kurulu
Başkanhğını işadamı Asil
Nadir'in yaptığı ve
, aralarında kendisinin de
bulunduğu "Nadir Dış
Ticaret A.Ş"nin üst düzey
yöneticileri hakkında,
"hayali ihracat" ve "vergi
\açakçıhğı" yaptıkları
»ddialarıyla soruşturma
açıldı. lstanbul Devlet
Güvenlik Mahkemesi
Savcılığı tarafından, Maliye
ve Gümrük Bakanlığı
hesap uzmanlarınca
hazırlanan raporlar sonucu
başlatılan soruşturmada,
aralarında şirketin Yönetim
Kurulu Başkanı Asil Nadir
ile üst düzey yöneticileri
Fahri Görülü ve muayene
memurlarının ifadeleri
alınacak. Samkların, 1988
yılında Halkalı
Gümrüğü'nden Almanya'ya,
makine yedek parçaları,
tekstil makineleri gibi
mallar ihraç ettikleri ve
daha sonra da Merkez
Bankası'na başvurarak, 5
milya lira vergi iadesi
aldıkları öne sürüluyor.
Gökçeada
cezaevi
kapatıbvor
• ÇANAKKALE (AA) —
• »ökçeada Yarıaçık Tarım
Cezaevi'nin kapatılması
kararlaştınldı. Çanakkale
Cumhuriyet Başsavcısı
Ertem Türker'den alınan
bilgiye göre 1963 yılından
beri Gökçeada'da kurulu
bulunan Yarıaçık Tarım
Cezaevi, geniş tanm
alanları ile birlikte Tarım ve
Köyişleri Bakanhğı'na
devredilecek. Cezaevindeki
mahkûmlann nakil
işlemlerine baslandığım
bildiren Türker, cezaevinin
envanterinin çıkarüdığım,
aralık ayı sonuna kadar
nakil işlemlerinin
tamamlanacağını söyledi.
Gökçeada Belediye Başkanı
Tahir Çener, cezaevinin
Gökçeada'dan
kaldırılmasına çok
sevindiklerini belirtti.
Sungar kınadı
• ANKARA (AA) —
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
Murat Sungar, Ingiliz-Türk
ortaklıgıyla kurulan
Commercial Union Sigorta
A.Ş:nin Genel Müdür
. "»rdımcısı Andrew Blake'in
ofdürülmesinin derin
üzüntüyle karşılandığını
belirtti. Sungar, konuyla
ilgili açıklamasında bu
terörist eylemi şiddetle
kınadıklannı bildirdi.
Sigortacı Andrew Blake,
pazartesi sabahı silahlı
saldınya uğramış, ağır
yaralı olarak kaldırıldığı
hastanede ölmüştü.
Cizrede politika, yaşamak demek
CELAL BAŞLANGIÇ
Önce, birkaç el otomatik tu-
fek sesi yırtıyor gecenin suskun-
luğunu. Ardından kırmızı iz
mermisi gokyuzunün karanlığı-
na saplanıyor. Bu andan başla-
yarak, Cizre artık savaş alanı
gibidir.
Gece de, gunduz de, bu mev-
sim Cizre'de cehennem sıcağı ya-
şanır. O yüzden evlerinde uyu-
yamaz Cizrelileı. Geceleri evle-
rinin damlarında, "tabt" dedik-
leri, altı yedi kişilik dev karyo-
lalarda yatarlar. Öylesine sıcak
olur ki, artık Cizre halkının di-
linden düşürmediği bir deyiş ol-
muştur: "Cizre varken, Allah
cehennemi neden yarattı".
Ağustosun ilk günleri saat:
21.30.. Işte bu cehennem sıcağın-
da uyuyabilmek için Cizrelilerin
buyuk kısmı evlerinin damına
çıkmaya hazırlanırken önce bir
otomatik tüfek atışı duyarlar,
arkasından iz mermileri... Ciz-
re'nin dört bir yanından, her çe-
şit silah, merrni kusmaya başlar.
Elektrikler kesilir bir anda. Mer-
miler telefon tellerini kopar-
maktadır. Genç bir kız, evinin
damında vurulur. Yarası hafif-
tir. Telefonla hastane>i arar. Eşe,
dosta bildirir "Yaralandıra" dı-
ye. Ancak kimsenin sokağa çı-
kacak durumu yoktur: Cankur-
taranın bile...
Yaklaşık bir saal surer bu "ça-
tışma". Olayın dehşeti sabah
olunca daha bir anlaşılır. llçede
mermi değmemiş bir ev, delin-
memiş bir tabela yok gibidir.
Herkes birbirine sorar.
"N'oldu" diye. Binlerce mermi
atılmış, elektrikler kesilmiş, te-
lefon kabloları yerlere inmiş,
hastanenin, kamuya ait lojman-
ların duvarları elek gibi olmuş-
tur. Bu bir çatışmaysa ölü ya da
yarahnın olması gerekmez mi?
Ancak ne güvenlik güçlerinden,
ne de saldırması olası PKK'dan
tek bir ölü ya da yaralı vardır
atılan onca mermiye karşın. Bir
tek damda yaralanan o genç kız
yaşamını yitiriyor. O da, bir sa-
at süren çatışma boyunca tüm
çabalarına karşın, sokağa çık-
maya kimse cesaret edemediğin-
den, yaralı genç kız kan kaybın-
dan ölür.
Işte böyle bir dehşet gecesini
yaşadıktan sonra Cizre'ye gidip,
"Olağanüstü Hal'de politika"yı
araştırmaya kalkarsanız, size en
gerçekçi değerlendirmeyi, İnsan
Hakları Derneği temsilcisi, Ye-
şilyurt köylülerinin Avukatı Or-
han Doğan yapabilir:
Buralarda politika yapılmı-
yor. Güneydoğu'da politika ya-
şama savaşı demektir.
Avukat Orhan Doğan, Cizre'-
de yaşanan bir gecenin ardın-
dan, usunu kurcalayan sorulan
sıralıyor:
Ölen >ok kalan yok. Neden
ateş açıldı? Gece Cizre'de ne ol-
duğu neden açıklanmıyor? Kim
kiminle çatıştı? Yoksa hayali bir
diişman mı vardı? tlçe halkına
başka bir mesaj mı verilmek
istendi?
Doğan bu soruları sıralarken
telefonlan susmuyor. Günlerden
pazar olmasına karşın bürosu
açık Doğan'ın. Tabelasında dört
mermi deliği var. Bir başka mer-
mi, camdan bürosuna girip, iki
duvarda sektikten sonra üçün-
cüsünde saplanıp kalmış.
Telefonda gelen istemleri
"Hayır" diye yanıthyor Doğan.
"Kim raeşru zeminin dışına çı-
karsa çıksın. Bizim görevimiz
meşnı zeminde kalmaktır. Bu
yüzden yüriiyüşü dognı bulmu-
yorum. Yann bir avukat, bir ec-
zacı ve bir doktor, gidip Şırnak
Valisi'yle göriişeceğiz".
Cizreliler 1990'dan bu yana,
bir yıldır çok yürüdüler. İlk yu-
rüyüşlerinde beş ölu verdiler.
Üzerine bir daha, bir daha yu-
rudüler. Bölgedeki bir kepenk
kapatma eylemine Cizreliler de
katıldı. Tüm bunlara karşın, so-
ğukkanlıkla değerlendirmeye ça-
Cizreliler 1990'dan bu yana bir yıldır çok Bölgede bu tür olaylar oldu mu, yetkililerle
yürüdüler. İlk yürüyüşlerinde beş ölü verdiler. görüşmeye siyasi partilerin başkanları giderdi.
Üzerine bir daha, bir daha yürüdüler. Bölgedeki Ama yaşananlar parti ayrımını ortadan kaldırmış.
kepenk kapama eylemlerine Cizreliler de katıldı. Cizre'de partileri iyice silmiş nerdeyse.
Cizre bir yıldır diken iizerinde, olaylar birbirini kovalıyor. Askerler ve panzerler, sokaklann değişmeyen görüntülerini oluşturuyor.
GüNEYDOĞU'DANÎZLENİMLER
Rakıcıdan terörist olmazMEHMET TEZKAN
CtZRE — Cizre'de yaşanan korku
dolu cuma gecesini en az 30 kişiden din-
ledik. Hemen herkes aynı şeyi anlattı.
Güvenlik kuvvetleri 2 saat süreyle ha-
vaya ateş açmış.
"Anlamadığım bir $ey var" dedi es-
ki Belediye Başkanı Salih Şık. "Nehir
kenanndaki çardaklar da taranmış. Bu
adamlar bilmiyorlar mı kumarcıdan,
rakıcıdan terörist çıkmaz".
Olayın aslı neydi?
Cizre Emniyet Amiri'ne gittik. Ya-
nında Cizre Kaymakamı, Şırnak Emni-
yet Müdürü vardı. Halkın bize anlat-
tıklarını onlara aktardık.
"Hayır" dediler; "Terörisüerin taciz
ateşine yanıt verdik."
Olay Cızre'nin tüm sokaklarında ol-
muştu. Taciz ateşi olsa bir yönden ge-
lirdi. Bu sava yanıt vermediler. Açık-
lama yapma yetkileri yokmuş.
Konuşma sürerken Şırnak Emniyet
Müdürü Şırnak'a geri dönmek için
kalktı. Kendine, "Şırnak nasıl olay var
mı?" diye sorduk. "Hiçbir olay yok"
dedi. Biraz sonra Şırnak'a gideceğimi-
zi söyledik. "Gelin tabii beklerim" de-
di. "Benim de bir çayımı içersiniz." Em-
niyet Müdurü'nden yarım saat sonra
yo'la çıktık. Cudi Dağı eteklerinde 25-30
kilometre gittikten sonra jandarma çe-
virdi.
— Kimsiniz, nereye gidiyor sunuz?
— Şırnak'a gidiyoruz gazeteciyiz.
— Olağanüstü Hal Valiliği'nden ge-
çiş izniniz var mı?
— Valilik böyle bir izne gerek olma-
dığını söylüyor.
— O zaman merkeze sonnam gere-
kir. Kimliklerinizi verin.
— Biraz once Cizre'de Şırnak Emni-
yet Müdürü ile beraberdik, haberi var,
bizi bekliyor. Biraz önce buradan geç-
medi mi?
— Polis bize kanşamaz. Merkezden
izin gelirse geçersiniz.
15 dakika sonra merkezden yanıt gel-
di: Geçiş izni yok...
Bu nedenle Olağanüstü Hal'de poli-
tika araştırmasında Şırnak yok. Çün-
kü, Şırnak'a giriş izni bile yok.
lışıyorlar yine de olanlan.
Ancak bolgede bu tür olaylar
oldu mu, yetkililerle görüşmeye
siyasi partilerin başkanları gi-
derdi. Ama yaşananlar ya parti
ayrımını ortadan kaldırmış Ciz-
re de ya da partileri iyice silmiş;
neredeyse tüm bölgede olduğu
gibi... Bu nedenle sorunu görüş-
mek için bir avukat, bir eczacı,
bir de doktor gidecek valiliğe...
Olağanüstü Hal'de politika
1
ya Cizre iyi bir örnek. Avukat
Doğan eski SHP'li. "YedUerin
ifaracı" üzerine ayrılmış
SHP'den. Şimdi HEP'li. Cizre^
de DYP'de Şıklar, SHP'de Ve-
sekler ağırlıklı. Şıklar on dört yıl
belediye başkanhğı yapmış Ciz-
re'de. 1984 seçimlerini Vesek ai-
lesi kazanıyor. Ancak Şıklann
itirazı üzerine, bir yıldan fazla
mahkûmiyeti olduğu için Sabri.
Vesek'in belediye başkanhğını
Yüksek Seçim Kurulu iptal edi-
yor. Altmış gün içinde seçimler
yinelenecek.
Daha iptalin haftasmda
DYP'li Salih Şık'ın amcaoğlu
Abdülaziz Şık, çarşı ortasında
öldürulüyor. Ardından baskına
uğramış Vesekler. Evleri güpe-
gündüz basılıyor ve Ata Vesek
ile Mehmet Özkan öldürulüyor.
Yapılan seçimleri de, Vesek ailesi
kazanıyor.
Cizre o yıllarda ortadan iki-
ye bölünmüş gibi. Bir yanda
SHP'li Vesekler, diğer yanda
DYP'li Şıklar. İlçenin yarısına
belediye hizmetleri ulaşmıyor,
çöpler toplanmıyor; bir taraf ne-
redeyse ilçenin öbür tarafına ge-
çemivor.
Son yerel seçimlerde DYP'den
Salih Şık, SHP'den de Tahir Ve-
sek yine aday. Herkes ikisinden
birinin kazanmasını bekliyor.
Ancak seçimi, belki de başka
partiden aday olamadığı için Re-
fah Partisi'ni seçen Haşim Ha-
şimi kazanıyor.
Zaman içinde Şıklarla Vesek-
ler banşmış. Anlamsız bir kan
davası yok artık. Belki de kör
bir gecede aynı kurşun yağmu-
runun altında kaJdıklanndan ol-
sa gerek, bazı bölgelerde aile,
aşiret çekişmeleri, partiler arası
aynm "yok" denecek kadar
azalmış.
Cizre'de on dört yıl belediye
başkanhğı yapan Salih Şık da
DYP ilçe Başkanı Kemal Sön-
mez'in evinde oturuyor. Oturma
odası hayli kalabalık. Bir gece
önceki "çatışma"yı konuşuyor
herkes. DYP'li Salih Şık da, es-
ki SHP'li, şimdi HEP'li Orhan
Doğan'ın usunu kurcalayan so-
ruların aynısını dile getiriyor.
Cızre'nin "ttamlu ucundan
kurşun döktürdiigü saatte" evi-
nin damındaymış Salih Şık. To-
runu da "taht"ta yatıyor. En
çok, bir saatlik kurşun yağmu-
ru boyunca kafasını betona ya-
pıştırıp kaldıramamasına hayıf-
lanıyor:
— Torunum tahtın üzerine
otnrmuş ağlıyordu. Üzerinden
mermiler uçuşuyordu. Binlerce
mermi yağdı, bir kaf amı kaldı-
np, alamadım çocugu...
Yeğeni Avukat Fanık Şık da
o sırada dama yapışıp kalanlar-
dan. Ayağına değip geçmiş bir
kurşun. Pantolonun paçasını
parçalamış. Bir de küçuk bir iz
bırakmış ayak bileğinde. DYP
İlçe Başkanı Kemal Sönmez,
"Elinden gelse, vatandaş bura-
lan terk edip gidecek. Ama Kör-
fez krizinden fena darbe yedi.
Şuradan şuraya gidecek parası
kalmamış" diyor.
Odada oturanların hepsi Ciz-
re'de yaşanan "dehşet gecesi"ni
aynı sözcüklerle dile getiriyor.
Söz dönüp dolaşıp, bölgenin üç
ünlü rengi "yeşil", "kırmın" ve
"san"ya gelince bir kez daha ha-
yıflanıyor Salih Şık. Çünkü bu
yüzden birkaç gün önce oğlu
Hasan tutuklanmış. Anlatıyor:
— Oglumun elektrikçi dük-
kânı var. Her renkten kabloyu
dizmiş dükkânın vitrinine. Bir
polis gelip "Kaldır bu üç rengi"
diyor. Oysa renklerin tümü var
vitrinde, Kaldınrdın, kaldırmaz-
dın, derken bizim oğlan "göre-
vi başındaki memura karşı
koymaktan tutuklandı."
Avukat Faruk Şık, "gerekli
yerlere başvuracağım" diyor.
"Biıim cüppeleri de degiştirsin-
ler. Çünkü onlarda da, yeşil, kır-
mızı ve san var". Bir başkası "Ya
trafik işaretleri ne olacak" diye
soruyor. "Mavi geç, tunıncu dur
mu olacak?"
Cizre'nin başına gelenler, bir-
kaç gün sonra komşu ilçe Idil
1
de de yaşanıyordu. ldil'de Ciz-
re'de olduğu gibi bir saat değil;
tamı tamma on sekiz saat...
Kimse sokağa çıkamıyor. İlçenin
dört bir yanında silahlar patlı-
yor. Resmi kayıtlara göre,
"çaüşan" taraflardan yine ölü ya
da yaralı yok.
Gerek Cizre'de, geTek ldil'de
yaşananlara getirilen "resmi"
açıklama, aynı çizgide:
"Teröristler Uciz ateşi açtı.
Güvenlik güçleri karşüık verdi.
Evinde silah olanlar da ateşe
başladı. Atılan mermilerin yüz-
de onunu güvenlik güçleri kul-
lanmamıştır."
ldil'de halkın sokağa çıkma-
dığı saatlerde çatışma sürerken,
her nasılsa SHP ve HEP ilçe
merkezleri de tahrip oluyor.
Camlan, çerçeveleri aşağıya ini-
yor. Masalan, sandalyeleri kırı-
lıyor, evrak ve dosyalan yırtıh-
yor...
SHP İlçe Başkanı Hüseyin
Yüdız, olayı protesto ederek Ge-
nel Başkanı Erdal İnonü'ye de
"Bizi nasıl koruyacaksınız" di-
ye soruyor.
Idilli Avukat Hasip Kaplan
Türkiye genelinde politika ya-
pan bir kişi. SODEP'in kurucu
başkanhğı ve SHP Merkez Di-
siplin Kurulu Üyeliği de yapmış.
Son kurultayda da tavrını daha
öncekilerde olduğu gibi "Yeni
Sol" çizgiden yana koymuş.
Avukat Kaplan'a göre Doğu ve
Güneydoğu'da "Kört sorunu"
olduğu için, "Olağanüstü Hal'-
de politika"nın da iki çizgisi var.
Ya resmi ideolojiden, statüko-
dan, tabulardan ve bunun deva-
mı "baskıcı polirJka"dan yana
olacaksın ya da karşıtı olan "de-
mokratik çörüm"den... Kaplan,
bölgede politika yapan bir kişi-
nin öncelikle bu açılardan safı-
nı belirlemek zorunda olduğu-
na inanıyor.
Kaplan, Güneydoğu'da yaşa-
nan olaylarla birlikte, siyasal
yelpazedeki partilerin bölgeye
dönük konumlanru da değerlen-
diriyor.
— Baskıcı çözümde düşünme
ve örgütlenme özgürlüğü yok-
tur. Her sosyai ve siyasal uyanı-
şın, dipçik, rindan ve kanla bas-
tınlması vardır. Etnik kimlik ve
benliğinin kân vardır. Kaba bir
şovenizm ve asimilasyon vardır,
12 Eylül ve uzanüsı ANAP bu
konuda baş sorumlu ve uygula-
yıcıdır. Baskıcı politikamn knl-
vannda daha fazla baskı istenen
DYP vardır. Buna son dönem-
lerde sağa çark eden Ecevit'in
DSP'si bağnazlıkla katılmıştır.
MÇP, DMP ve RP de bu kulva-
rın içindedir.
"Baskı arttıkça illegal arayış-
lar arttı" diyor Kaplan ve buna
örnek olarak da "1981 yılında
Gabar dağlannda 15 kişilik bir
grupken, bugün üzerine tank,
uçak ve helikopterle gidilen bir
örgüt konumuna gelmesini gos-
teriyor PKK"nın. Bir başka ör-
neği daha var Kaplan'ın:
"Bölgede baskıa poliükadan
yana olanlar 'Kürt yoktur' diyen
partiler elbette taban oluştura-
mazdı. Şe>hlik-aşiretçilik-cıkar
temelindeki yapay tabanlar da
her an dagılmaya mahkûmdu.
Örnegin sevhliğin kalesi olan bu
nedenle de Dogunun Vatikan'ı
diye amlan ANAP'lı bakan
Kâmran tnan'ın tüm oylan top-
ladığı ili Bitlis'te kent merkezi
basılıyor, Hizan'dan girilip, Ah-
laftan çıkılıyor. Nemrut krater
gölünde dolaşılıyor. Ne Kâmran
Inan'ın şeyhliği, ne bakan olu-
şu, ne ANAP orgütü buna 'dur'
diyebiliyor. Bu değişimi iyi tah-
lil etmek lazun."
1989'da bölgedeki "Coşkulu
SHP"nin "raalum balalar " ne-
deniyle tabanını hızia yitirmesi-
nin ardından bugün solun, sos-
yal demokratlann üzerine düşen
görevleri Kaplan şöyle sıralıyor:
— Giderek yörede HEP'e
sempati artmıştır. HEP yöneti-
cilerinin öldüriilmesi, baskı gör-
mesi, yüzde on seçim barajı, al-
tı ay içinde kurultayını yapma-
dı diye önümüzdeki erken seçi-
me sokulmak istenmeyişi, kitle-
lerde tercih belirsizliği oluşturu-
yor. Bugün Olağanüstü Hal'de
kitlelerin hızlı sosyai ve siyasal
değişimini yakalayamayan siya-
si partilere ve devlete giıvensiz-
lik giderek artıyor. Siyasi parti-
ler kitleleri kontrol edemezken
iki silahlı guç, şiddet bazında be-
lirleyici olmay^ başladı. Bu da
önümüzdeki dönemi "adil bir
seçim"i zorlasünyor. Bu nedenle
yüzde on barajını aşamayacak
sosyalist partilerin ve seçime so-
kulmak istenmeyen HEP'in
"sandıkta birliğini sağlamak"
zonınludur. SHP'ye bu konuda
büyük bir görev düşmektedir.
DSP ile oyalanmayı bırakmalı,
cağn yapıp bu güçlerie diyaioğu
aramalıdır.
Işte, "Olağanüstü Hal'de Po-
litika.."
Görünen o ki, bölgenin bir-
çok yerinde olduğu gibi bir Ciz-
re'de, bir ldil'de politika yapmak
için "oamlu ucundan kurşun
döktürmeye" katlanmak ge-
rekiyor.
YARIN: BATMAN
İ980 SONRASISEÇİMSİSTEMLERİ
Seçim çevresi barajı ve kontenjan adayhğı
Prof. Dr. OYA ARASLI
1 2 Eylül sonrasında seçim sistemi
belirlenirken, önceden yaşanan hükümet
bunalımlannın etkisinde kalınmıştır. Bu
bunalımlara seçim sistemlerinin neden
olduğu düşüncesi yaygın bulunduğundan,
tek parti çoğunluğuna dayalı hükümetlerin
kurulmasını kolaylaştırıcı çözümler
aranmıştır. Bu anlayış içersinde, 10.6.1983
tarih ve 2839 savnlı Milletvekili Seçimi
Kanunu'nda, ilke olarak orantıh temsil
sistemi benimsenmiş; ancak hükümet
istikrannı sağlamak amaayla seçim
çevrelerinde ve >"urt genelinde olmak üzere
çift barajlı d'Hondt yöntemi kabul
edilmiştir. Ülke genelindeki baraj, genel
seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde
ise seçim yapılan seçim çevrelerin tümünde
kullaruian geçerli oylann %10'udur. Bu
barajı aşamayan partilerin oylan, hiçbir
seçim çevresinde değerlendirilmemektedir.
Siyasal partiler için konulmuş bulunan bu
baraj, bağımsız adaylar için söz konusu
değildir. Ülke genelinde "%10'luk barajı
aşan partiler belirlendikten sonra, seçim
çevrelerindeki milletvekillikleri bu paniler
ve bağımsız adaylar arasında, seçim
çevresi barajını aşmaları koşuluyla,
paylaştırılmaktadır. Seçim çevresi barajı
da, bir seçim çevresinde kullanılan geçerli
oylann toplamınm, o çevreden çıkacak
milletvekili sayısına bölünmesi ile
bulunmaktadır. Seçim çevresi barajını
aşan aday ve partiler arasında
milletvekilliklerinin paylaştırılması için ise,
her partinin ve bağımsız adayın aldığı
geçerli oy toplamlan ayrı ayrı, o çevrenin
çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya
kadar, sırasıyîa l'e, 2'ye, 3'e
bölünmektedir. Bundan sonra elde edilen
paylar büyükten küçüğe doğru
sıralanmaktadır. Bu payların sahibi olan
partilere ve bağımsız adaylara, o çevredeki
milletvekillikleri, paylann büyüklük
sırasına göre tahsis edilmektedir. Seçime
katılan partilerden hiçbirisinin seçim
çevresi barajını aşamaması halinde, sanki
hepsi barajı aşmışlar gibi, l'e, 2'ye, 3'e...
bölme işlemine geçilmektedir.
Çift baraj yönteminin büyük partilerin
temsil olanaklannı, küçük partiler aleyhine
arttıracağı açıktır. Ancak, 2839 sayılı
kanun bununla da yetinmemiş ve seçim
çevrelerini küçültmek yoluyla, büyük
partilere ek bir olanak daha tanımıştır.
Çünkü orantıh temsil sistemlerinde büyük
seçim çevreleri küçük partilere, küçük
seçim çevreleri ise büyük partilere daha
fazla yarar sağlamaktadır. îşte temsil
bakımmdan büyük partilere daha fazla
olanak sağlamak için bu olaydan
yararlanılmış ve "her ilin bir seçim çevresi
olacağı" ilkesi terk edilmiştir. Bu ilkenin
yerine, bir seçim çevresinin çıkaracağı
milletvekili sayısının en çok 7 olacağı,
7'den fazla milletvekili çıkaran illerin ise
en az üçer milletvekili çıkartacak seçim
çevrelerine ayrılacağı ilkesi getirilmiştir.
Böylece küçültülmüş bu seçim
çevrelerinde, seçim çevresi barajı
kendiliğinden ytikselmekte ve az oy
toplayabilen partilerin, %10'luk ülke
barajını aşsalar dahi, seçim çevresi
barajının altında kalmaları
amaçlanmaktadır.
Seçmenlere tercih olanağı da getiren 2839
sayılı kanun, 1983 seçimlerinde
uygulanmıştır. Bu seçimde ANAP'ın ^o45
oy oram ile milletvekilliklerinin
%52.9'unu, HP'nin "To3O.46 oy oranı ile
milletvekilliklerinin %29.3'ünü, MDP'nin
ise °7o23.27 oy oranı ile milletvekilliklerinin
%17.8'ini aldıkları görülmektedir. Bu
sayıların ortaya koyduğu gibi, seçim
sistemi istenen sonucu vermiş; en fazla oy
toplayan parti, oy oranının üzerinde bir
temsil olanağını bulurken, az oy toplayan
partiler parlamentoda oy oranlarının
altındaki oranlarla temsil edilmişlerdir.
2839 sayılı kanunun getirdiği sistem,
özellikle koyduğu barajlar bakımından pek
çok eleştiri almıştır. Bunlann başında ulke
genelindeki barajııı, başka ülkelerdeki
benzerlerine göre oldukça yüksek tutuluşu
gelmektedir. Örneğin Federal Almanya'da
ulke barajı °7o5, Isveç'te %4'tür.
Turkiye'deki barajın adil temsilden çok
büyük ölçüde uzaklaşılmasına neden
olduğu öne sürülmüştür.
1983 sonrasında yapılan seçim sistemi
değişiklikleri: 1983 sonrasmdaki ilk
değişiklik 28.3.1986 tarih ve 3270 sayılı
kanunla gerçekleştirilmiştir. 3270 sayılı
kanun, "kontenjan adaylığı" adı verilen
yeni bir yöntem getirmiştir. Partiler, 6 ve
daha fazla milletvekili çıkaracak illerin 5,
6 ve 7 milletvekili çıkaracak seçim
çevrelerinde birer kontenjan adayı
göstereceklerdir. Kontenjan adayları oy
pusulalannda, partilerin diğer adaylarının
sıralamasına katılmaksızın ve sıra
numarası verilmeden yer alacaklardır.
Ülke genelinde %10'luk barajı aşan
partiler belirlendikten sonra seçim
çevrelerindeki baraj, kontenjan adayı olup
olmamasına göre birbirinden farklı iki
yöntemle hesaplanacaktır. Kontenjan
adayı bulunan illerde seçim çevresi
barajını bulabilmek için, o seçim
çevresinde kullanılan geçerli oylann
toplamı, o seçim çevresinden çıkacak
milletvekili sayısının bir eksiğine
bölünecektir. Kontenjan adayı
bulunmayan seçim çevrelerinde ise, o
çevrede kullanılan geçerli oyların
toplamı, o çevreden çıkacak milletvekili
sayısına bölünecektir. Bu, kontenjan adayı
gösterilecek illerde, seçim çevresi barajının
yükseltilmesi demektir.
%10'luk ülke barajını ve seçim çevresi
barajını aşan partiler ve bağımsız adaylar
arasında milletvekilliklerinin
paylaştırılması d'Hondt sistemine göre
yapılacaktır. Bunun için, kontenjan adayı
bulunmayan seçim çevrelerinde seçim
çevresi barajını aşan partilerin ve bağımsız
adaylann aldıkları geçerli oy toplamlan, o
seçim çevresinden çıkacak milletvekili
sayısına ulaşıncaya kadar l'e, 2'ye, 3'e...
bölünecek, elde edilen paylar büyüklük
sırasına göre dizilerek dağıtım
gercekleştirilecektir. Kontenjan adayı
bulunan seçim çevrelerinde ise, geçerli
oylann en çoğunu almış siyasal partinin
kontenjan adayına seçim çevresi barajını
aşıp aşmadığına bakıimaksızın bir
milletvekilliği verilecektir. Diğer
milletvekilliklerinin dağıtımı için ise, çevre
barajını aşan partilerin ve bağımsız
adaylann oy toplamlan, o çevreden
çıkacak milletvekili sayısının bir eksiğine
ulaşıncaya kadar l'e, 2'ye, 3'e
bölünecektir. Elde edilen payların
büyüklük sırasına göre dağıtım
yapılacaktır.
SÜRECEK