15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 AĞUSTOS 1991 OLAĞANÜSTÜHAUDE POLÎTİKA HABERLER CUMHURÎYET/5 Seçimde hile davası • SttRT (Cumburiyet Güney İlleri Bürosu) — Partisinin il kongresinde . delege listesinde tahrifat , yaptığı öne sürülen ANAP • Siirt II Başkanı İzzet Iarhan hakiunda 'seçime • hile kanştırmak' savıyla l dava açıldı. ANAP'lı J başkan için 5 yıla kadar } hapis cezası isteniyor. ; ANAP'ın 3 Şubat 1991'de ı yapılan il kongresinde oy ', kullanan Kurtalan ilçe ', delegelerinden bazılanmn ! "gerçek delege" olmadığı ; öne sürülerek dava açıldı. ! Kurtalan'dan seçilen ' ANAP'h delegeler Hüseyin Günbat ve Arif Bil'in şikâyetlerini inceleyen Cumhuriyet Savcısı Tahsin Şener, ANAP il kongresinde Kurtalan delege listelerinde tahrifat yapıldığı ve bu durumun 2820 sayılı Siyasi Paniler Yasası'nın 21/2 ve parti tüzüğünün 23. maddelerine aykırı olduğu sonucuna vardı. Cumhuriyet savcılığı, il başkanıyla birlikte diğer S sanık hakkında 3 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis cezası istiyor. Duruşma 14 Kasım 1991'de yapılacak. Işçiler oy kııllansm • MERHEIMER (UBA) — Avrupa Milli Görüş Teşkilatlan (AMGT) Genel Sekreteri Ali Yüksel, parlamentoyu, iktidarı ve siyasal partileri yurdışındaki işçilerin bulundukları yerlerde oy kullanmalarını sağlayacak yasa düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmek için çaba ' göstermeye çağırdı. Ali Yüksel, erken seçimle ilgili olarak yaptığı açıklamada, siyasi partilere, yurtdışındaki işçi temsilcilerini aday göstermeleri çağnsında da bulundu. Yüksel, "Böylece sayıları milyonları bulan yurtdışındaki işçilerimizin ekonomik sosyal siyasal sorunları parlamentoya sağlıkh bir biçimde yansır" dedi. Nadir'e hayali suçlaması • tSTANBUL (AA) — Sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanhğını işadamı Asil Nadir'in yaptığı ve , aralarında kendisinin de bulunduğu "Nadir Dış Ticaret A.Ş"nin üst düzey yöneticileri hakkında, "hayali ihracat" ve "vergi \açakçıhğı" yaptıkları »ddialarıyla soruşturma açıldı. lstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından, Maliye ve Gümrük Bakanlığı hesap uzmanlarınca hazırlanan raporlar sonucu başlatılan soruşturmada, aralarında şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Asil Nadir ile üst düzey yöneticileri Fahri Görülü ve muayene memurlarının ifadeleri alınacak. Samkların, 1988 yılında Halkalı Gümrüğü'nden Almanya'ya, makine yedek parçaları, tekstil makineleri gibi mallar ihraç ettikleri ve daha sonra da Merkez Bankası'na başvurarak, 5 milya lira vergi iadesi aldıkları öne sürüluyor. Gökçeada cezaevi kapatıbvor • ÇANAKKALE (AA) — • »ökçeada Yarıaçık Tarım Cezaevi'nin kapatılması kararlaştınldı. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker'den alınan bilgiye göre 1963 yılından beri Gökçeada'da kurulu bulunan Yarıaçık Tarım Cezaevi, geniş tanm alanları ile birlikte Tarım ve Köyişleri Bakanhğı'na devredilecek. Cezaevindeki mahkûmlann nakil işlemlerine baslandığım bildiren Türker, cezaevinin envanterinin çıkarüdığım, aralık ayı sonuna kadar nakil işlemlerinin tamamlanacağını söyledi. Gökçeada Belediye Başkanı Tahir Çener, cezaevinin Gökçeada'dan kaldırılmasına çok sevindiklerini belirtti. Sungar kınadı • ANKARA (AA) — Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Murat Sungar, Ingiliz-Türk ortaklıgıyla kurulan Commercial Union Sigorta A.Ş:nin Genel Müdür . "»rdımcısı Andrew Blake'in ofdürülmesinin derin üzüntüyle karşılandığını belirtti. Sungar, konuyla ilgili açıklamasında bu terörist eylemi şiddetle kınadıklannı bildirdi. Sigortacı Andrew Blake, pazartesi sabahı silahlı saldınya uğramış, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede ölmüştü. Cizrede politika, yaşamak demek CELAL BAŞLANGIÇ Önce, birkaç el otomatik tu- fek sesi yırtıyor gecenin suskun- luğunu. Ardından kırmızı iz mermisi gokyuzunün karanlığı- na saplanıyor. Bu andan başla- yarak, Cizre artık savaş alanı gibidir. Gece de, gunduz de, bu mev- sim Cizre'de cehennem sıcağı ya- şanır. O yüzden evlerinde uyu- yamaz Cizrelileı. Geceleri evle- rinin damlarında, "tabt" dedik- leri, altı yedi kişilik dev karyo- lalarda yatarlar. Öylesine sıcak olur ki, artık Cizre halkının di- linden düşürmediği bir deyiş ol- muştur: "Cizre varken, Allah cehennemi neden yarattı". Ağustosun ilk günleri saat: 21.30.. Işte bu cehennem sıcağın- da uyuyabilmek için Cizrelilerin buyuk kısmı evlerinin damına çıkmaya hazırlanırken önce bir otomatik tüfek atışı duyarlar, arkasından iz mermileri... Ciz- re'nin dört bir yanından, her çe- şit silah, merrni kusmaya başlar. Elektrikler kesilir bir anda. Mer- miler telefon tellerini kopar- maktadır. Genç bir kız, evinin damında vurulur. Yarası hafif- tir. Telefonla hastane>i arar. Eşe, dosta bildirir "Yaralandıra" dı- ye. Ancak kimsenin sokağa çı- kacak durumu yoktur: Cankur- taranın bile... Yaklaşık bir saal surer bu "ça- tışma". Olayın dehşeti sabah olunca daha bir anlaşılır. llçede mermi değmemiş bir ev, delin- memiş bir tabela yok gibidir. Herkes birbirine sorar. "N'oldu" diye. Binlerce mermi atılmış, elektrikler kesilmiş, te- lefon kabloları yerlere inmiş, hastanenin, kamuya ait lojman- ların duvarları elek gibi olmuş- tur. Bu bir çatışmaysa ölü ya da yarahnın olması gerekmez mi? Ancak ne güvenlik güçlerinden, ne de saldırması olası PKK'dan tek bir ölü ya da yaralı vardır atılan onca mermiye karşın. Bir tek damda yaralanan o genç kız yaşamını yitiriyor. O da, bir sa- at süren çatışma boyunca tüm çabalarına karşın, sokağa çık- maya kimse cesaret edemediğin- den, yaralı genç kız kan kaybın- dan ölür. Işte böyle bir dehşet gecesini yaşadıktan sonra Cizre'ye gidip, "Olağanüstü Hal'de politika"yı araştırmaya kalkarsanız, size en gerçekçi değerlendirmeyi, İnsan Hakları Derneği temsilcisi, Ye- şilyurt köylülerinin Avukatı Or- han Doğan yapabilir: Buralarda politika yapılmı- yor. Güneydoğu'da politika ya- şama savaşı demektir. Avukat Orhan Doğan, Cizre'- de yaşanan bir gecenin ardın- dan, usunu kurcalayan sorulan sıralıyor: Ölen >ok kalan yok. Neden ateş açıldı? Gece Cizre'de ne ol- duğu neden açıklanmıyor? Kim kiminle çatıştı? Yoksa hayali bir diişman mı vardı? tlçe halkına başka bir mesaj mı verilmek istendi? Doğan bu soruları sıralarken telefonlan susmuyor. Günlerden pazar olmasına karşın bürosu açık Doğan'ın. Tabelasında dört mermi deliği var. Bir başka mer- mi, camdan bürosuna girip, iki duvarda sektikten sonra üçün- cüsünde saplanıp kalmış. Telefonda gelen istemleri "Hayır" diye yanıthyor Doğan. "Kim raeşru zeminin dışına çı- karsa çıksın. Bizim görevimiz meşnı zeminde kalmaktır. Bu yüzden yüriiyüşü dognı bulmu- yorum. Yann bir avukat, bir ec- zacı ve bir doktor, gidip Şırnak Valisi'yle göriişeceğiz". Cizreliler 1990'dan bu yana, bir yıldır çok yürüdüler. İlk yu- rüyüşlerinde beş ölu verdiler. Üzerine bir daha, bir daha yu- rudüler. Bölgedeki bir kepenk kapatma eylemine Cizreliler de katıldı. Tüm bunlara karşın, so- ğukkanlıkla değerlendirmeye ça- Cizreliler 1990'dan bu yana bir yıldır çok Bölgede bu tür olaylar oldu mu, yetkililerle yürüdüler. İlk yürüyüşlerinde beş ölü verdiler. görüşmeye siyasi partilerin başkanları giderdi. Üzerine bir daha, bir daha yürüdüler. Bölgedeki Ama yaşananlar parti ayrımını ortadan kaldırmış. kepenk kapama eylemlerine Cizreliler de katıldı. Cizre'de partileri iyice silmiş nerdeyse. Cizre bir yıldır diken iizerinde, olaylar birbirini kovalıyor. Askerler ve panzerler, sokaklann değişmeyen görüntülerini oluşturuyor. GüNEYDOĞU'DANÎZLENİMLER Rakıcıdan terörist olmazMEHMET TEZKAN CtZRE — Cizre'de yaşanan korku dolu cuma gecesini en az 30 kişiden din- ledik. Hemen herkes aynı şeyi anlattı. Güvenlik kuvvetleri 2 saat süreyle ha- vaya ateş açmış. "Anlamadığım bir $ey var" dedi es- ki Belediye Başkanı Salih Şık. "Nehir kenanndaki çardaklar da taranmış. Bu adamlar bilmiyorlar mı kumarcıdan, rakıcıdan terörist çıkmaz". Olayın aslı neydi? Cizre Emniyet Amiri'ne gittik. Ya- nında Cizre Kaymakamı, Şırnak Emni- yet Müdürü vardı. Halkın bize anlat- tıklarını onlara aktardık. "Hayır" dediler; "Terörisüerin taciz ateşine yanıt verdik." Olay Cızre'nin tüm sokaklarında ol- muştu. Taciz ateşi olsa bir yönden ge- lirdi. Bu sava yanıt vermediler. Açık- lama yapma yetkileri yokmuş. Konuşma sürerken Şırnak Emniyet Müdürü Şırnak'a geri dönmek için kalktı. Kendine, "Şırnak nasıl olay var mı?" diye sorduk. "Hiçbir olay yok" dedi. Biraz sonra Şırnak'a gideceğimi- zi söyledik. "Gelin tabii beklerim" de- di. "Benim de bir çayımı içersiniz." Em- niyet Müdurü'nden yarım saat sonra yo'la çıktık. Cudi Dağı eteklerinde 25-30 kilometre gittikten sonra jandarma çe- virdi. — Kimsiniz, nereye gidiyor sunuz? — Şırnak'a gidiyoruz gazeteciyiz. — Olağanüstü Hal Valiliği'nden ge- çiş izniniz var mı? — Valilik böyle bir izne gerek olma- dığını söylüyor. — O zaman merkeze sonnam gere- kir. Kimliklerinizi verin. — Biraz once Cizre'de Şırnak Emni- yet Müdürü ile beraberdik, haberi var, bizi bekliyor. Biraz önce buradan geç- medi mi? — Polis bize kanşamaz. Merkezden izin gelirse geçersiniz. 15 dakika sonra merkezden yanıt gel- di: Geçiş izni yok... Bu nedenle Olağanüstü Hal'de poli- tika araştırmasında Şırnak yok. Çün- kü, Şırnak'a giriş izni bile yok. lışıyorlar yine de olanlan. Ancak bolgede bu tür olaylar oldu mu, yetkililerle görüşmeye siyasi partilerin başkanları gi- derdi. Ama yaşananlar ya parti ayrımını ortadan kaldırmış Ciz- re de ya da partileri iyice silmiş; neredeyse tüm bölgede olduğu gibi... Bu nedenle sorunu görüş- mek için bir avukat, bir eczacı, bir de doktor gidecek valiliğe... Olağanüstü Hal'de politika 1 ya Cizre iyi bir örnek. Avukat Doğan eski SHP'li. "YedUerin ifaracı" üzerine ayrılmış SHP'den. Şimdi HEP'li. Cizre^ de DYP'de Şıklar, SHP'de Ve- sekler ağırlıklı. Şıklar on dört yıl belediye başkanhğı yapmış Ciz- re'de. 1984 seçimlerini Vesek ai- lesi kazanıyor. Ancak Şıklann itirazı üzerine, bir yıldan fazla mahkûmiyeti olduğu için Sabri. Vesek'in belediye başkanhğını Yüksek Seçim Kurulu iptal edi- yor. Altmış gün içinde seçimler yinelenecek. Daha iptalin haftasmda DYP'li Salih Şık'ın amcaoğlu Abdülaziz Şık, çarşı ortasında öldürulüyor. Ardından baskına uğramış Vesekler. Evleri güpe- gündüz basılıyor ve Ata Vesek ile Mehmet Özkan öldürulüyor. Yapılan seçimleri de, Vesek ailesi kazanıyor. Cizre o yıllarda ortadan iki- ye bölünmüş gibi. Bir yanda SHP'li Vesekler, diğer yanda DYP'li Şıklar. İlçenin yarısına belediye hizmetleri ulaşmıyor, çöpler toplanmıyor; bir taraf ne- redeyse ilçenin öbür tarafına ge- çemivor. Son yerel seçimlerde DYP'den Salih Şık, SHP'den de Tahir Ve- sek yine aday. Herkes ikisinden birinin kazanmasını bekliyor. Ancak seçimi, belki de başka partiden aday olamadığı için Re- fah Partisi'ni seçen Haşim Ha- şimi kazanıyor. Zaman içinde Şıklarla Vesek- ler banşmış. Anlamsız bir kan davası yok artık. Belki de kör bir gecede aynı kurşun yağmu- runun altında kaJdıklanndan ol- sa gerek, bazı bölgelerde aile, aşiret çekişmeleri, partiler arası aynm "yok" denecek kadar azalmış. Cizre'de on dört yıl belediye başkanhğı yapan Salih Şık da DYP ilçe Başkanı Kemal Sön- mez'in evinde oturuyor. Oturma odası hayli kalabalık. Bir gece önceki "çatışma"yı konuşuyor herkes. DYP'li Salih Şık da, es- ki SHP'li, şimdi HEP'li Orhan Doğan'ın usunu kurcalayan so- ruların aynısını dile getiriyor. Cızre'nin "ttamlu ucundan kurşun döktürdiigü saatte" evi- nin damındaymış Salih Şık. To- runu da "taht"ta yatıyor. En çok, bir saatlik kurşun yağmu- ru boyunca kafasını betona ya- pıştırıp kaldıramamasına hayıf- lanıyor: — Torunum tahtın üzerine otnrmuş ağlıyordu. Üzerinden mermiler uçuşuyordu. Binlerce mermi yağdı, bir kaf amı kaldı- np, alamadım çocugu... Yeğeni Avukat Fanık Şık da o sırada dama yapışıp kalanlar- dan. Ayağına değip geçmiş bir kurşun. Pantolonun paçasını parçalamış. Bir de küçuk bir iz bırakmış ayak bileğinde. DYP İlçe Başkanı Kemal Sönmez, "Elinden gelse, vatandaş bura- lan terk edip gidecek. Ama Kör- fez krizinden fena darbe yedi. Şuradan şuraya gidecek parası kalmamış" diyor. Odada oturanların hepsi Ciz- re'de yaşanan "dehşet gecesi"ni aynı sözcüklerle dile getiriyor. Söz dönüp dolaşıp, bölgenin üç ünlü rengi "yeşil", "kırmın" ve "san"ya gelince bir kez daha ha- yıflanıyor Salih Şık. Çünkü bu yüzden birkaç gün önce oğlu Hasan tutuklanmış. Anlatıyor: — Oglumun elektrikçi dük- kânı var. Her renkten kabloyu dizmiş dükkânın vitrinine. Bir polis gelip "Kaldır bu üç rengi" diyor. Oysa renklerin tümü var vitrinde, Kaldınrdın, kaldırmaz- dın, derken bizim oğlan "göre- vi başındaki memura karşı koymaktan tutuklandı." Avukat Faruk Şık, "gerekli yerlere başvuracağım" diyor. "Biıim cüppeleri de degiştirsin- ler. Çünkü onlarda da, yeşil, kır- mızı ve san var". Bir başkası "Ya trafik işaretleri ne olacak" diye soruyor. "Mavi geç, tunıncu dur mu olacak?" Cizre'nin başına gelenler, bir- kaç gün sonra komşu ilçe Idil 1 de de yaşanıyordu. ldil'de Ciz- re'de olduğu gibi bir saat değil; tamı tamma on sekiz saat... Kimse sokağa çıkamıyor. İlçenin dört bir yanında silahlar patlı- yor. Resmi kayıtlara göre, "çaüşan" taraflardan yine ölü ya da yaralı yok. Gerek Cizre'de, geTek ldil'de yaşananlara getirilen "resmi" açıklama, aynı çizgide: "Teröristler Uciz ateşi açtı. Güvenlik güçleri karşüık verdi. Evinde silah olanlar da ateşe başladı. Atılan mermilerin yüz- de onunu güvenlik güçleri kul- lanmamıştır." ldil'de halkın sokağa çıkma- dığı saatlerde çatışma sürerken, her nasılsa SHP ve HEP ilçe merkezleri de tahrip oluyor. Camlan, çerçeveleri aşağıya ini- yor. Masalan, sandalyeleri kırı- lıyor, evrak ve dosyalan yırtıh- yor... SHP İlçe Başkanı Hüseyin Yüdız, olayı protesto ederek Ge- nel Başkanı Erdal İnonü'ye de "Bizi nasıl koruyacaksınız" di- ye soruyor. Idilli Avukat Hasip Kaplan Türkiye genelinde politika ya- pan bir kişi. SODEP'in kurucu başkanhğı ve SHP Merkez Di- siplin Kurulu Üyeliği de yapmış. Son kurultayda da tavrını daha öncekilerde olduğu gibi "Yeni Sol" çizgiden yana koymuş. Avukat Kaplan'a göre Doğu ve Güneydoğu'da "Kört sorunu" olduğu için, "Olağanüstü Hal'- de politika"nın da iki çizgisi var. Ya resmi ideolojiden, statüko- dan, tabulardan ve bunun deva- mı "baskıcı polirJka"dan yana olacaksın ya da karşıtı olan "de- mokratik çörüm"den... Kaplan, bölgede politika yapan bir kişi- nin öncelikle bu açılardan safı- nı belirlemek zorunda olduğu- na inanıyor. Kaplan, Güneydoğu'da yaşa- nan olaylarla birlikte, siyasal yelpazedeki partilerin bölgeye dönük konumlanru da değerlen- diriyor. — Baskıcı çözümde düşünme ve örgütlenme özgürlüğü yok- tur. Her sosyai ve siyasal uyanı- şın, dipçik, rindan ve kanla bas- tınlması vardır. Etnik kimlik ve benliğinin kân vardır. Kaba bir şovenizm ve asimilasyon vardır, 12 Eylül ve uzanüsı ANAP bu konuda baş sorumlu ve uygula- yıcıdır. Baskıcı politikamn knl- vannda daha fazla baskı istenen DYP vardır. Buna son dönem- lerde sağa çark eden Ecevit'in DSP'si bağnazlıkla katılmıştır. MÇP, DMP ve RP de bu kulva- rın içindedir. "Baskı arttıkça illegal arayış- lar arttı" diyor Kaplan ve buna örnek olarak da "1981 yılında Gabar dağlannda 15 kişilik bir grupken, bugün üzerine tank, uçak ve helikopterle gidilen bir örgüt konumuna gelmesini gos- teriyor PKK"nın. Bir başka ör- neği daha var Kaplan'ın: "Bölgede baskıa poliükadan yana olanlar 'Kürt yoktur' diyen partiler elbette taban oluştura- mazdı. Şe>hlik-aşiretçilik-cıkar temelindeki yapay tabanlar da her an dagılmaya mahkûmdu. Örnegin sevhliğin kalesi olan bu nedenle de Dogunun Vatikan'ı diye amlan ANAP'lı bakan Kâmran tnan'ın tüm oylan top- ladığı ili Bitlis'te kent merkezi basılıyor, Hizan'dan girilip, Ah- laftan çıkılıyor. Nemrut krater gölünde dolaşılıyor. Ne Kâmran Inan'ın şeyhliği, ne bakan olu- şu, ne ANAP orgütü buna 'dur' diyebiliyor. Bu değişimi iyi tah- lil etmek lazun." 1989'da bölgedeki "Coşkulu SHP"nin "raalum balalar " ne- deniyle tabanını hızia yitirmesi- nin ardından bugün solun, sos- yal demokratlann üzerine düşen görevleri Kaplan şöyle sıralıyor: — Giderek yörede HEP'e sempati artmıştır. HEP yöneti- cilerinin öldüriilmesi, baskı gör- mesi, yüzde on seçim barajı, al- tı ay içinde kurultayını yapma- dı diye önümüzdeki erken seçi- me sokulmak istenmeyişi, kitle- lerde tercih belirsizliği oluşturu- yor. Bugün Olağanüstü Hal'de kitlelerin hızlı sosyai ve siyasal değişimini yakalayamayan siya- si partilere ve devlete giıvensiz- lik giderek artıyor. Siyasi parti- ler kitleleri kontrol edemezken iki silahlı guç, şiddet bazında be- lirleyici olmay^ başladı. Bu da önümüzdeki dönemi "adil bir seçim"i zorlasünyor. Bu nedenle yüzde on barajını aşamayacak sosyalist partilerin ve seçime so- kulmak istenmeyen HEP'in "sandıkta birliğini sağlamak" zonınludur. SHP'ye bu konuda büyük bir görev düşmektedir. DSP ile oyalanmayı bırakmalı, cağn yapıp bu güçlerie diyaioğu aramalıdır. Işte, "Olağanüstü Hal'de Po- litika.." Görünen o ki, bölgenin bir- çok yerinde olduğu gibi bir Ciz- re'de, bir ldil'de politika yapmak için "oamlu ucundan kurşun döktürmeye" katlanmak ge- rekiyor. YARIN: BATMAN İ980 SONRASISEÇİMSİSTEMLERİ Seçim çevresi barajı ve kontenjan adayhğı Prof. Dr. OYA ARASLI 1 2 Eylül sonrasında seçim sistemi belirlenirken, önceden yaşanan hükümet bunalımlannın etkisinde kalınmıştır. Bu bunalımlara seçim sistemlerinin neden olduğu düşüncesi yaygın bulunduğundan, tek parti çoğunluğuna dayalı hükümetlerin kurulmasını kolaylaştırıcı çözümler aranmıştır. Bu anlayış içersinde, 10.6.1983 tarih ve 2839 savnlı Milletvekili Seçimi Kanunu'nda, ilke olarak orantıh temsil sistemi benimsenmiş; ancak hükümet istikrannı sağlamak amaayla seçim çevrelerinde ve >"urt genelinde olmak üzere çift barajlı d'Hondt yöntemi kabul edilmiştir. Ülke genelindeki baraj, genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde ise seçim yapılan seçim çevrelerin tümünde kullaruian geçerli oylann %10'udur. Bu barajı aşamayan partilerin oylan, hiçbir seçim çevresinde değerlendirilmemektedir. Siyasal partiler için konulmuş bulunan bu baraj, bağımsız adaylar için söz konusu değildir. Ülke genelinde "%10'luk barajı aşan partiler belirlendikten sonra, seçim çevrelerindeki milletvekillikleri bu paniler ve bağımsız adaylar arasında, seçim çevresi barajını aşmaları koşuluyla, paylaştırılmaktadır. Seçim çevresi barajı da, bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oylann toplamınm, o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesi ile bulunmaktadır. Seçim çevresi barajını aşan aday ve partiler arasında milletvekilliklerinin paylaştırılması için ise, her partinin ve bağımsız adayın aldığı geçerli oy toplamlan ayrı ayrı, o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar, sırasıyîa l'e, 2'ye, 3'e bölünmektedir. Bundan sonra elde edilen paylar büyükten küçüğe doğru sıralanmaktadır. Bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara, o çevredeki milletvekillikleri, paylann büyüklük sırasına göre tahsis edilmektedir. Seçime katılan partilerden hiçbirisinin seçim çevresi barajını aşamaması halinde, sanki hepsi barajı aşmışlar gibi, l'e, 2'ye, 3'e... bölme işlemine geçilmektedir. Çift baraj yönteminin büyük partilerin temsil olanaklannı, küçük partiler aleyhine arttıracağı açıktır. Ancak, 2839 sayılı kanun bununla da yetinmemiş ve seçim çevrelerini küçültmek yoluyla, büyük partilere ek bir olanak daha tanımıştır. Çünkü orantıh temsil sistemlerinde büyük seçim çevreleri küçük partilere, küçük seçim çevreleri ise büyük partilere daha fazla yarar sağlamaktadır. îşte temsil bakımmdan büyük partilere daha fazla olanak sağlamak için bu olaydan yararlanılmış ve "her ilin bir seçim çevresi olacağı" ilkesi terk edilmiştir. Bu ilkenin yerine, bir seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısının en çok 7 olacağı, 7'den fazla milletvekili çıkaran illerin ise en az üçer milletvekili çıkartacak seçim çevrelerine ayrılacağı ilkesi getirilmiştir. Böylece küçültülmüş bu seçim çevrelerinde, seçim çevresi barajı kendiliğinden ytikselmekte ve az oy toplayabilen partilerin, %10'luk ülke barajını aşsalar dahi, seçim çevresi barajının altında kalmaları amaçlanmaktadır. Seçmenlere tercih olanağı da getiren 2839 sayılı kanun, 1983 seçimlerinde uygulanmıştır. Bu seçimde ANAP'ın ^o45 oy oram ile milletvekilliklerinin %52.9'unu, HP'nin "To3O.46 oy oranı ile milletvekilliklerinin %29.3'ünü, MDP'nin ise °7o23.27 oy oranı ile milletvekilliklerinin %17.8'ini aldıkları görülmektedir. Bu sayıların ortaya koyduğu gibi, seçim sistemi istenen sonucu vermiş; en fazla oy toplayan parti, oy oranının üzerinde bir temsil olanağını bulurken, az oy toplayan partiler parlamentoda oy oranlarının altındaki oranlarla temsil edilmişlerdir. 2839 sayılı kanunun getirdiği sistem, özellikle koyduğu barajlar bakımından pek çok eleştiri almıştır. Bunlann başında ulke genelindeki barajııı, başka ülkelerdeki benzerlerine göre oldukça yüksek tutuluşu gelmektedir. Örneğin Federal Almanya'da ulke barajı °7o5, Isveç'te %4'tür. Turkiye'deki barajın adil temsilden çok büyük ölçüde uzaklaşılmasına neden olduğu öne sürülmüştür. 1983 sonrasında yapılan seçim sistemi değişiklikleri: 1983 sonrasmdaki ilk değişiklik 28.3.1986 tarih ve 3270 sayılı kanunla gerçekleştirilmiştir. 3270 sayılı kanun, "kontenjan adaylığı" adı verilen yeni bir yöntem getirmiştir. Partiler, 6 ve daha fazla milletvekili çıkaracak illerin 5, 6 ve 7 milletvekili çıkaracak seçim çevrelerinde birer kontenjan adayı göstereceklerdir. Kontenjan adayları oy pusulalannda, partilerin diğer adaylarının sıralamasına katılmaksızın ve sıra numarası verilmeden yer alacaklardır. Ülke genelinde %10'luk barajı aşan partiler belirlendikten sonra seçim çevrelerindeki baraj, kontenjan adayı olup olmamasına göre birbirinden farklı iki yöntemle hesaplanacaktır. Kontenjan adayı bulunan illerde seçim çevresi barajını bulabilmek için, o seçim çevresinde kullanılan geçerli oylann toplamı, o seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısının bir eksiğine bölünecektir. Kontenjan adayı bulunmayan seçim çevrelerinde ise, o çevrede kullanılan geçerli oyların toplamı, o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünecektir. Bu, kontenjan adayı gösterilecek illerde, seçim çevresi barajının yükseltilmesi demektir. %10'luk ülke barajını ve seçim çevresi barajını aşan partiler ve bağımsız adaylar arasında milletvekilliklerinin paylaştırılması d'Hondt sistemine göre yapılacaktır. Bunun için, kontenjan adayı bulunmayan seçim çevrelerinde seçim çevresi barajını aşan partilerin ve bağımsız adaylann aldıkları geçerli oy toplamlan, o seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar l'e, 2'ye, 3'e... bölünecek, elde edilen paylar büyüklük sırasına göre dizilerek dağıtım gercekleştirilecektir. Kontenjan adayı bulunan seçim çevrelerinde ise, geçerli oylann en çoğunu almış siyasal partinin kontenjan adayına seçim çevresi barajını aşıp aşmadığına bakıimaksızın bir milletvekilliği verilecektir. Diğer milletvekilliklerinin dağıtımı için ise, çevre barajını aşan partilerin ve bağımsız adaylann oy toplamlan, o çevreden çıkacak milletvekili sayısının bir eksiğine ulaşıncaya kadar l'e, 2'ye, 3'e bölünecektir. Elde edilen payların büyüklük sırasına göre dağıtım yapılacaktır. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle