22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMfiUKlYhl /Z Berlin ve Almanya Birleşen Almanya artık demokrat dünyanın bir parçasıdır. Bu bütünü terk edebileceğini hiç sanmıyoruz. Bugün artık Berlin, Alman tarihinin bir simgesi olmaktan çok, birleşen Almanya'nın başkenti oluyor. Uygar dünyanın ışık saçan başkentlerinden birisi... 8 TEMMUZ 1991 ısrafı günah sayar. Luther reformculuğu, katı bir disiplin anlayışı ile krala ve yönetime, siyasal kurallara itaatsizliği tanrıya itaatsizlik olarak niteler. Bu ilkelerle oluşan Prusya devletinde kral, krallığm bir hizmetkândır. Kralhk ise Almanya demekti. Alman bürokrasisi bu ruh ile beslenmiştir. Prusyah halkm tek görevi itaat etmek, hangi alanda olursa olsun görevini tam anlamı ile yerine getirmektir. Iş ve görev, ibadetin bir bölümüdür. Prusya, toprak aristokrasisinin egemenliğine dayalı bir tanm ülkesiydi. Köylünün toprak edinme feakkı bile yoktu. Işte Alman militarizmi bu maddi ve moral ortam içinde gelişti. Bismarck ile birlikte Prusya ve Berlin etrafında gerçekleşen Alman siyasal birliği, bir yandan Prusyab toprak aristokrasisi ve militarizmin hoyrat ve geleneksel değer ölçüleri, öbür yandan birleşen batı bölgesindeki yeni gelişmeye başlayan endüstriyel değerler ve öteden beri var olan kültür bilinci, Almanya'nın yeni mozaiğini oluşturacaktı. Başka bir deyişle, Prusyalı Bismarck'm 'kan ve demir' politikası batı yakasındaki daha romantik, kültürel ve daha burjuvalaşmış yaşam ölçüleri ile aşılanmak zorundaydı. Birleşmeden sonra Birinci Dünya Savaşı'na kadar geçen süre içinde Prusya tarafı kendi değer ölçülerinden hiçbir ödün vermek istemedi. Köylülerin toprak sahibi olabilmeleri hakkı bile uzun süre sürüncemede bırakıldı. Buna karşın Alman ulusçuluğuna, Alman kültür bilincini yeğleyen batı kesimi, ulusçuluk akımlanna yavaş yavaş ısınarak Prusya militarizminin aradığı ekonomik ve teknik gücün destekçisi oldu. 19. yüzyıl sonlarında bilim, kültür ve ekonominin tüm dallannda, yukarıda değindiğimiz itaat, çalışkanlık ve görev bilinci gibi Lutherci değerlerle büyük atılımlar gerçekleştiren Almanya, ırk üstünlüğü gibi bir diişün tutsağı oldu. Almanya bir devlet değil bir örgüttür, deniyordu. Bu Almanlık örgütünün amacı, önce Avrupa'ya bir Alman düzeni getirmek, sonra da dünyaya egemen olmaktı. Bu düş, Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ile ertelenmiş oldu. ABD Başkanı Wilson, savaş felaketinden Alman halkmı değil, yönetici sınıfı sorumlu tutuyordu. Bu yüzden Versailles Anlaşması sadece devleti cezalandırdı. Alman sömürgeciliğini tasfıye etti. Avrupa'daki bir kısım Alman topraklarını başkalarına dağıtmakla yetindi. Savaş sonrasında Alman yönetici sınıfı ve Alman burjuvazisi savaşm yitirildiğine inanmak istememişti. Gelişen komünist tehlike ve ortam, ekonomik bunalımla umutsuzlaşan halkın kurtarıcı arayan ruhsal durumu, Alman sanayi burjuvazisine ve Prusya gelenekli yönetici sımfa beklediği ortamı ve fırsatı getirmiş oldu. Nasyonal sosyalizm, ertelenmiş diişün yeniden canlandınlması için bir araç olarak kullanıldı. OKURLARA. OKAYGÖNENSÎN Av. Dr. NİHAT TÜREL Kısa bir süre önce Alman Parlamentosu küçük bir çoğunlukla, Berlin kentinin yeniden birleşmiş Almanya'run başkenti olmasıru kabul etti. Pek çok milletvekilinin sıcak bakmadığı öneri, küçük partilerin desteğiyle kabul gördü. Boylece Berlin 46 yıl aradan sonra, gelecegin yeni Almanyası'nın başkenti unvanı klasik ve eski bir Cermen düş'ünü bir kez daha gerçekleştirme aşamasına varmış oluyor. Bu karann alınmasından bir kaç gün önce Alman Başbakanı ile Polonya Başbakanı arasında imzalanan bir anlaşmayla iki devlet arasındaki bugünkü sınırların değişmeyeceği kabul edildi. Başka deyişle yeni Almanya, tkinci Dünya Savaşı sonunda Polonya'ya bırakmak zorunda kaldığı doğu topraklarında bir hak isteminde bulunmayacağına söz vermiş oldu. Ikinci Dünya Savaşı sonunda savaşı kazanan müttefikler, savaş sonrası Almanyası için Alman gizemciliğinin (mistisizminin) ve bunun doğal sonucu olan Alman militarizminin yeniden canlanmasını önlemek amacıyla üç ana ilke kabul etmişlerdi: llk ilke, Alman saldırganlığına ruh ve güç veren Prusya topraklarının tüm doğu bölümunün komşu Slav ülkeleri arasında paylaştırılması. İkinci ilke, Alman militarizmini besleyen batı yakasındaki büyük Alman sanayiinin denetim altına alınması. Üçüncüsü de, Alman toprakları üzerindeki gizemli Prusya ruhunun simgesi olan Berlin'in kesinlikle başkent haline dönüştürülmemesi. Arada geçen süre içinde ilk ilkenin gerçekleştiği, Almanya'nın yitirdiği topraklarmda herhangi bir hak istemi olmadığı uluslararası belgeler ve yüklenimlerle anlaşıhyor. Fakat öteki iki ana ilkenin ise etkili olamadığı, Alman sanayiinin ve ekonomik gücünün bugünkü yadsınamaz görkemi ve Berlin'in yeniden başkent haline getirilmesi kararı ile kanıtlamış bulunuyor. Geçenlerde Cumhuriyet gazetesinde, büyük Alman sinema sanatçısı Marlen Dietrich ile yapılan bir söyleşi yer alıyordu. Amerika'da yaşayan 90 yaşmdaki sanatçı, Nazi iktidan sırasında terk ettiği yurdu ve doğum yeri Berlin'e ömrünün son günleri için gelip yerleşme önerisini niçin geri çevirdiğini açıklarken, daha önce Nazi düşmanı olmasına karşın Hitler'in de aynı çağnyı yaptığını anımsatıyor; dönemeyeceğini, ancak Kant ve Nietzsche felsefesi ile yoğrulan Berlin ruhunun ve Berlinli olmanın tüm gururunun son soluğuna değin taşıyacağım vurguluyordu. Daha uygar, daha saygılı... Dünyayı 5 yıl boyunca sarsan 2. Dünya Savaşı'na böyle gelindi. Savas sonrasmda kazanan taraf, artık sadece yönetici sınıfı değil Alman halkını da cezalandıracaktı. Nitekim öyle de oldu. Kırkh yıllann sonunda Paris'teki öğrenciliğim sırasında yıkılan Almanya'yı otostop yaparak görme fırsatım olmuştu. Bir sonbahar mevsiminin biraz serin, fakat gri ortamında köylerdeki uçaksavar toplanndan yıkılmış fabrika enkazlarına kadar savaş sonrası Almanyasrnı tammış oldum. Sanşm üstün ırk kızlarının zenci Amerikan askerlerinin kollannda yaşamı kovaladıklarım izleyebilmiştim. Gördüğüm en önemli şey, savaş kahntılan arasında tüm bir ulusun çalışma azmi ve disiplini idi. O günlerde genç ve deneyimsiz aklımla Almanya'nın kısa sürede yaralanm saracağını ve etkin bir ülke olabileceğini tahmin etmiştim. Aradan geçen yıllarda Almanya sadece Nazilerden değil, fakat Pnısya toprak aristokrasisinin beslediği militarist ruhtan da temizlendi. Süratle onarılan kentler ve ekonomisi ile Batı Almanya, Alman mucizesi dediğimiz yeniden kalkınma ve refah rekoruna erişti. Komünist rejim altındaki Doğu Almanya ise öbür Doğu Bloku komünist ülkeler arasında en ileri düzeyde olmakla beraber, komünist rejimin yapısal sıkmtı ve açmazlannın çizdiği alınyazısımn dışına çıkamadı. Batı Almanya'da müttefiklerin de bir Ölçüde empoze ettikleri demokratik kabp, dünya koşullanmn da etkisiyle Batı Alman halkını daha insancıl, daha dünya ile uyumlu ve insan haklanna saygıh, demokrat toplum haline dönüştürmüştür. Birleşen Almanya artık demokrat dünyanın bir parçasıdır. Bu bütünü terk edebileceğini hiç sanmıyoruz. Bugün artık Berlin, Alman tarihinin bir simgesi olmaktan çok, birleşen Almanya'nın başkenti oluyor. Uygar dünyanın ışık saçan başkentlerinden birisi... İki Ders G azetecinin armağan kabul etmesi ve bunun ölçüleri hiç bitmeyen bir tartışma konusu. Geçen haftalarda Wall Street Joumal'ın bir muhabiri bu sorunu yeniden geniş biçimde gündeme getirdi. Gazetenin ünlü milyarder Donald Trumffı izlemekle görevli muhabiri Neil Barsk/nin bir haberi üstüne Trump, gazetenin yazı işleri müdürüne telefon açarak söz konusu muhabire kendi düzenledtği bir boks maçının 1.000'er dolarlık üç biletini ücretsiz verdiğini açıklar. Trump biletleri vermiş, ancak çıkan haberi beğenmeyince gazeteciyi müdürüne ihbar etmişti. Berlin: Kültürsanat Berlin'i Alman tarihinden, Alman politik tarihini de büyük reformist, Protestardığm kurucusu Luther'den, Alman düşünürleri Kant ve Nietzsche'den, dev Alman müzisyenleri Wagner, Beethoven ve Mozart gibilerinden ayırt etmeye olanak yoktur. Bu ünlü adlar Cermen efsanelerini güncelleştirmişler, Alman milliyetçiliğinin temeli olan gizemcilik (mistisizm), büyüklük, akılcıhk ve katı gerçekçi moralizmi bir hamurda yoğurarak bildiğimiz Alman varhğının temelini atmışlardır. Alman milliyetçiliğinin çekirdeği, Berlin Almanyası olan Prusya'da ortaya çıkmıştır. Bismarck'ın çabasıyla Almanya birliği oluşuncaya kadar iki Alman devleti, Prusya ve Avusturya, Alman birliği için rekabet içindeydiler. Bunların dışında Almanlar küçük prenslikler halinde gevşek bir konfederasyon altında yaşıyorlardı. Alman prensliklerinde Alman ulusçuluğu değil, bir ortak kültür bilinci egemen bulunuyordu. Protestanlığın kunıcusu Luther'in ilkeleri, Prusya Almanlığının çekirdeğini oluşturur. Dinsel olduğu kadar aynı zamanda siyasal olan bu ilkeler, yalnız siyasal alanda değil, halkın günlük yaşantısında da belirgin rol üstlenmişlerdi. Luther Protestanlığı, yaşarmn her alanında şatafat, gösteriş ve Gazete yönetimi şöyle bir tutum aldı: "Muhabir ö/teff kabul ederken geçerii bir nedeni vardı, Trump ve çevresini daha yakından tanıması gerekiyordu. Ancak kendisinin yanı sıra babası ve kardeşi için de bilet aldığını yönetime bildirmesi gerekiyordu, bu konuda yanlış davranmıştır. Gazetecilikte kural, bir yere gitmen gerekiyorsa paranı ödersin, biçimindedir.." 3.000 dolarlık bileti verip, kendi lehinde haber satın aldığını düşünen Donald Trump ve benzerierinin durumu da ayrı bir tartışma konusu... Kennedy ailesinden genç William, yalnız kendi başını derde sokmakla, ailesinin canını sıkmakla kalmadı, yol açtığı sorunun ABD'nin en prestijli gazetelerinden New York Times'ın önemli bir yara almasına da yol açU. Olay, tüm dünyada gazetelerde yer almıştı, William Kennedy Smith, bir barda tanışttğı kızı eve götürür tecavüz eder, kız da şikâyetçi olunca bütün dünya olayı öğrenir. İşte bu noktadan itibaren New York Times hedef tahtası oluverir, çünkü tecavüze uğrayan kadının kimliğini açıklamakla yetinmemiş, bir de aynntılı yaşamöyküsü yayımlamış ve bu yazıda "kadının evlilik dışı bir çocuğu olduğu, sık sık barlara gittiği vurgulanmıştı." Bu yazı yayımlanınca büyük gümbürtü kopuverdi ve New York Times gazetecilik ahlakının temel ilkelerini çiğnemekle ağır biçimde suçlanmaya başladı. Eleştirenler üç unsur üstünde duruyordu: 1 New York Times, olaya bütünüyle bir butvar gazetesi gibi yaklaşmıştı. 2 Yazının üslubu, okuyucu gözünde kadının kişiliği hakkında soru işaretleri yaratacak tarzdaydı. 3 Tecavüze uğrayanın aynntılı yaşamöyküsü verilirken tecavüz sanığı Kennedy hakkında bu tarz hiçbir yayın yapılmamıştı. O K W AKBAL EVET/HAYIR Milletvekillerini, milletin vekili yapmak gerekiyor. On beş milyon aylık, özel oda, özel sekreter, özel telefon, Özel iojman, indirimli yolculuklar, tüıiü olanaklar!.. Böyle bir kişi, Türk milletinin gerçek bir temsilcisi olabilir mi? Hele ANAP milletvekillerı gibi parti genel başkanının tek tek seçip liste başlarına oturttuğu kişıler! Bu işte bir yanlışlık var. Şu günlerde seçim yasası yeniden ele alınacak. Ülke ölçüsündeki yüzde 10luk baraj ya büsbütün kaldırılacak ya da yüzde beşe indirilecek. Seçim bölgelerindeki baraj da yüzde onlara düşürülecek. Böylelikle en başta ANAP olmak üzere yüzde onluk barajı geçmesi güç olan partiler de TBMM'de kendilerine yer bulabilecek! Buna kimsenin bir diyeceği yoktur. TBMM'de her görüş ve düşünce yerini almalıdır. Küçük partiler de hiç değilse birkaç kişryle temsii edilebilmelıdır. Meclıs'te yalnızca büyük partiler yer alınca muhalefetin önemli bölümü pariamento dışında kalıyor. Oysa parlamentodur her sorunun, her işin görüşülüp tartışılacağı yer... Bu bakımdan yeni hükümetin seçim yasasında büyük ölçüde değişiklik yapmasını hem kendi partisinin hem de ülkemizde gerçek bir demokratik uygulamanın yürürlüğe konması açılarından yarar buluyoruz. TBMM'de sandalye sayısınm 600'e çıkarılması da düşünülebilir. 400 ya da 450 kişiden oluşan parlamento oturumlarına kaç üyenin katıldığını da düşünmek gerekir. Kimi oturumlarda salon bomboştur. Parmak kaldırıp ındirmekten öte bir görev yapmayan mılletvekilleri ister 400 ister 600 olsa da ne çıkar? Ben milletvekili sayısınm artması ya da eksilmesinin önemli bir yarar sağlayacağını sanmam. Önemli olan milletvekili dediğimiz kişının milletin gerçek bir temsilcisi olması, bu bilinci taşımasıdır. Bugünkü parlamentoda ister iktidar ister muhalefet sıralarında böyle bir anlamı benimsemiş kaç temsilci var? Geçen gün bu sütunda çıkan yazım okuriar arasında ilgiyie karşılandı. Telefon ederek milletvekillerinin durumu konusundaki önerilerimin ne denli yerınde olduğunu bildirenler, milletvekilliğinin bir kazanç kapısı olmaktan çıkarılmasının çok doğru bir görüş olduğunu belirttiler. Millet ile vekili arasındaki bu büyük çelişki ister istemez gözlere batıyor. Demokrasiyle yönetılen ya da öyle olduğu ileri sürülen bir toplumda milletvekillerinin bu denli ayncalıklı bir üst sınıf olmaları elbetteki yanlıştır. Milletvekili, temsilcisi olduğu halktan daha üstün bir düzeyde olmamatı, görünmemeltdir. Özetlikle bizim gibi yoksul bir ülkede... 1987 genel seçimleri öncesindeydi. Ankara'da bir otelde kalıyordum. Otelin lokantası, lobisi, teras kahvesi aday adaylarıyla dolup taşmaktaydı. Partiler genel merkez yoklaması ile adaylarını saptayacaklardı. Trene, uçağa, otobüse atlayan partililer Ankara'ya koşmuşlardı. Bir parti 450 aday mı saptayacak? O günlerde yalnız başkente koşup gelenlerin sayısı bunu aşıyordu. Kimileri gelip dert döküyorlardı, bir tanesi elindeki avcundaki paraları aday olabilmek amacıyla harcadığını, eve dönüş parasımn bile kalmadığını anlatmıştı. Başka biri yıllardır partısi için çaba harcadığını, artık karşılığını görmenin zamanının geldiğini söylemişti. Kimi de partidekı tanıdıklarıma söylemem için acıklı konuşmalar yapıyordu. Anımsayacaksınız SHP'nin Kızılcahamam'daki toplantısını... Çam Otel'de toplanan SHP Parti Meclisi'nin bir iki kişi dışında hemen bütün üyelerinin kendilerini listelere birinci yerleştirme çabasını!.. Koskoca politika adamlan, bakanlık, milletvekilliği aşamalarından, bürokrasi ve bilim dallanndaki görevlerden gelmiş olanların bile büyük bir coşkuyla listede baş yeri kapmak için savaştıklarını... O günlerde bir genç milletvekili ki daha sonra partisinden ayrıldı, başka partiye girdi, oradan da ayrıldı. Son günlerde ANAP'a yaklaşmış görünen birü liste başında yer almak için nasıl birbırlerıyle didiştiklerini, bu arada 'ben bu biçimde aday olmayacağım' diyenlerın davranışı karşısında utançlarından nasıl yerin dibine geçtiklerini anlatmıştı. Yeni seçim yasası hazırlanırken bu konunun da ele alınmasını yararlı görmez misiniz? Milletvekili olma isteklileri, bu görevin bol olanak sağlayan, bol kazanç getiren bir iş olmadığını bilerek adaylıklannı koymalıdııiar. Gerekli giderierin karşılanması, oturum başına belli bir ödenek verilmesi dışında bir 'kazanç' olmazsa, iyi bilmeli, milletvekili adayları büyük ölçüde azalacaktır, yalnızca halka yararlı olmak düşüncesindeki kişilere parlamentoda yer almak olanağı doğacaktır. Milletin Gerçek Vekili Mmak! HER ACIDAN • Komputer ile dızayn edılen aerodınamık çızgılerı Svvıft'e daha ekonomik bır yakıt tuketımı daha az ruzgar gurultusu ve yuksek hızlarda bile kararlı bır suruş ımkanı sağlar 1 III Suzukı ye ozel bir alaşımdan, monokok konsiruksıyon teknığıyle ve lamamen robot teknolo|isıyle yapılan govdesı Swılt'ı hem daha hafıl hem daha dayanıklı hem de daha uzun omurlu yapar Tartışma sürüp giderken gazete yönetimi kendini savunmaya çalıştı, gazetecilik ilkelerine uygun haber verdiklerini, kadının kimliğinin başka yayın organlartnda yer almasından sonra kendilerinin açıkladıklarını söylediler. Ama gazetenin içinden ve dışından gelen baskı çok güçlüydü. New York Times'ın köşe yazarlarından Anna Ouindlen, bu olay üstüne yazdığı yazıda tüm basını şiddetle eleştiriyor ve ırza tecavüz olaylanndaki çifte standardı anlatırken "Üst düzeyden bir kadın Central Park'ta jogging yaparken bir grup zencinln tecavüzüne uğrarsa tüm basın bu kadının \ koruyucusu kesiliyor, ama lise mezunu ve bartarda, diskolarda gezen bir kadın ünlü bir ailenin bir ferdiyle içki içtikten sonra onun tecavüzüne uğrarsa korunmak bir yana, suçlanıyor" diyerek en geniş eleştiriyi getiriyordu. Sonuç; New York Times yönetimi sonunda yenilgiyi kabul etti ve Editörden Mesaj başlığı altında bir özür yazısı yayımladı. * Geçen ay promosyonlar için yapılan televizyon reklamı harcamaları toplam 6 mityar lira dolayında oldu. Mayıs ayında bu harcama 12 milyar liraya ulaşmıştı. Süren armağan kampanyalan yanı sıra birkaç gazete daha fiyatını arttırdı ve toplam günlük gazete satışı 3 milyonun biraz üstünde kaldı. Haziran 1991'de gazetelerin TRT ve Star1'e reklamlar için yaptıklan ödemelerin dağılımı şöyle: * Suzukı tarafından gelıştırılen OHC motoru Svvıft'e ınanılmaz bir yakıi ekonomisi ve hayran olacagtmz bir çabukluk sağlar Dort tekerlekte bagımsız kullanılan suspansıyon sıstemı Svvıtt'e, çukur ve tepelerden etkılenmeden kayıp gıtme ımkanı sağlar •Akılcı ferah ve rahat tasarianmış ıç donanımı Svvıft'e kolay bır kullanım ve zevklı bır yolculuk ımkanı Svvift'e sahip olmak ise.size her a ç ı d a n avantaı sağlar. r ı m ı z z a t e n Milliyet Meydan Bugün Türkiye Yeni Asır Cumhuriyet Sabah Hürriyet 2 milyar 200 milyon TL 1 milyar 400 milyon TL 800 milyon TL 550 milyon TL 510 milyon TL 340 milyon TL 240 milyon TL 70 milyon TL Haziran 1991'de gazetelerin günlük ortalama net satışları ve bir önceki aya göre farkları şöyle oldu: I e c e k s i n Cumhuriyet Sabah Hürriyet Milliyet Yeni Asır 1.500 Liralık Gazeteler 105.500 737.875 527.313 416.700 48.900 1.300 Llrahk Gazeteler 406.513 80.236 1000 Liralık Gazeteler 242.042 221.665 153.577 60.500 34.925 34.538 700 Liralık Gazete 86.378 + 4.122 36.232 + 2.020 21.368 400 35.005 18.581 T ü r k i y e G e n e ' D ı s t r i O u î o r u S U Z U K I OTOMOB1L PAZARLAMA VE T1CARET A S ^ e ' s o r e Sck \ c 20 Hcrb >e ISTANBJL T e i '32 05 ''A 5 Hot Fax 1305330 Te'e* 7& P36 h o c o tr ANMA "HER ÖLÜM BİRAZ ERKEN ÖLÜMDÜR" Devrimcidemokratik öğretmen hareketinin yılmaz insanı, kararlı neferi, Türkiye Günaydın BULCA ANAÇ Baba en çok seni seviyor. Anne en çok seni seviyor. Abla en çok seni seviyor. Sen, en çok hepimizi severdin. CEMİL ÇAKIR'ın anısını mucadelemizde yaşatacağız. Nnrfaan Akyttz, Rııa Akrttl. Nnrrttin \ldrmir. Mnstafa Altnn, Muslafa Akioy, Abdnllah Akın, Omer A«ün, Dorsun Aydin, Şttkrfi Alkan, M.Bahri Akkan. Mmlafa Akdftlek. Um« AkıUı, Selami Alioglu. Erhan Babalık, Mehmet Baklacı. Burhan Biber. MchmM Ccm. Rcccp Cftre, Oeman (,a#layan. YuniM Çarpık. Hâıerin Çdik. \hmcı Çırpan, Ca»it Çetinba«. Umail Çoriak. Mehmel Çavuşoflu. Haşim Çi<;ek, R a m u a ı Ça*dar, Necmettin Dnrmuf, Dvas Dogan. AbdniTahınaıı Demiray. Isametün Dcmir, Calip Demirba». tbrahim Do|an, Halil Erogln, NOTMI Erkol, Taki Erdogan, Yılmaı Elmas. Ali Fıdan, Anm G«n«, AhmM Cfllcr. Halice Gedik. Selahattin Güıııü», ^hmel Gümü^ Veyıel Haur, Z*ki Uıl. Hö6r,in Übey, A«el Übe;. Vavıı Kaja. Güna» Kubilav. Ahmet Korkmaz, Mehmel Kakıl. Meridin Kttçttk. Tuncay kazanrı. Zcki Köktttrk, thrahim Kanlıba, Bugün Meydan Fotospor Zaman Tercüman Güneş Tan + 1.427 + 31.575 + 55.322 + 2.000 686 5.796 Dr. MEHMET ÇELEN Hasan YENİGÜN Deniz YENtGÜN Aramızdan aynlışımzın birinci yılında sizleri özlemle anıyoruz. D. 25.11.1949 Ö. 3.7.1990 KARABÜKLÜ DOSTLARI 3.676 "HER ÖLÜM BİRAZ ERKEN ÖLÜMDÜR" Devrünci Demokratik öğretmen hareketinin yümaz insanı, kararh neferi § BİR DÜNYA CENNETİ MARMARA ADASI ÇINARLI KOYU CEMİL ÇAKIR'ın anısını mucadelemizde yaşatacağız. Canip KamUo|ln. ÇAiner Kınıloglu, Aytrn Knıln, Mnnafa Korfcut, Abdurrahmaıı Karadoüı, Muıaffer Karadeniı, Necaü Kabin, Sdçnk K^maloflu. Alaaıun Kahya, Rııa KOÇTİ^I. Kamil Karadeniı. Lokjnao Muır. Mrvlül Midcm. Ya«ar Metin. Nöfer Ocaklı. Hilmi Olfan, Tttrkân Öıkaıa. Yökscl Oıkan. Faxb ÖnUrk. Yasemin Onilrk. Naıım Öıbek, Rukiye Oner. Hasan Oncr. Celal Polal. Fual Pakkan. S«ai Sanoğla. Mrrlflt Stttcfi H. A»ni Sordan. Şabao S«en. Mmlafa Şrncan, Bahattin SansoT. Umail San, A.ım Salık, Rahmi Sayar, Baki Sogin, Mrtin Sungnr, Yadi^ar Salihogla. Fikrft Şencr. Metin Şen. Kaıını ŞarogİD. Munafa Şrngfll, Ferit Toprak. Mostafa Tan. Muzaffer Tulkan. Sadi Tekindur. CaTİt Tiryaki. Ramazan l^ıncer. Avni Topbaf. Moharrem ty»al, 1. Hakkı L|urin. Mıutafa Ujba«, Abdullah Lnver, Birol l«t&ndag, Rezzan Vangftı. Umrt Yalçtnkaya, Öner Yagcı, tnv<r Ya«ar. Fcrda Yurueven. Zttlkllf Zengin. ATATÜRK MÜZESİ KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ • • • • • • • PANEL • * • • • • • TOPRAKOĞLU DEMOS TURİSTİK TESİSLERİ Denız gorur çam moblelı odalarda 2 kışı yarım pansıyon 120 000 TL + KDV 3 kışı yarım pansıyon 165 0O0 TL*KDV 4 kışı yarım pansıyon 210 000 TL + KDV denız kenarında cafe bar. dısko, restorant ocakbaşı oyun salonu unıtelerımtz vardır l * r RezervasyonIstanbul: 165 22 51 165 89 88 583 80 97 572 02 09 Marmara: 9.1986.5481 veya 5425ten 110 ıstenecek. ATATÜRK: UYGARLIK, DİL VE TARİH Yöneten: Sami Karaören Katılanlar: Prof. Dr. Şerafettln Turan Prof. Dr. Suna Kill Meriç Uftlidedeoğlu Saat: 14.30 Atatürk Müzesi Halaskârgazi Cad. No: 250 Şişli Tel: 140 63 19 ve Demir Doğrama yapımında kalite ve ekonomi yönünde öncüyüz Tel: 562 24 14 ALÜMİNYUM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle