22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/18 HABERLERİN DEVAMI 4 HAZİRAN 1991 Demiral Sazlar çalınır Kumkapı'nın sokaklarında (Baftaraft 1. Sayfada) len cinayeti ile ilgili sorulannı yanıtlaıken, mermiler üzerinde- ki balistik incelemenin tamam- landığını belirtti. Demiral, sui- kast silahlarının daha önceki olaylarda kullanıbp kullanıtma- dığı konusunda ise soruşturma- nın gizliliği açısından açıklama yapamayacağıru kaydetti. DGM Başsavcısı "Cinayeti işieyenler belirlendi mi" sorusu- nu, "BeUi tabii, hepsi belli. Biz- cc matam isimter zaten. O örgüt tisflerinin bepâni tanıyonu biz. tsim vermiyoraz, takip ediyoruz" şeklinde yanıtladı. Demiral, "Öldürülenler gör- ga Unıklannm ifadeleri dognıl- tusunda mi belirlendi" sorusu- nu ise şöyle yanıtladı: "Mevcut ipuçlanndan, görgü taaıklanndan, balistik sonucun- dan, geçen zaman içindeld sa- nıklann harekeüerinden belirle- dik. Bizce malum kisiler. Kaç senedir çalışıyoruz. Hepsini ta- nıyonu zaten. Bu suçn Idmin iş- ledigini de biliyonız. Takip edi- yontz onlan." ca (Baftarafı 1. Sayfada) ne karsın, veznedar bunun 1 milyon markını "cebe attı". Planın ipinin ucunun kaçma- stna yol açan bu 1 milyon mar- kın halen Bulgaristan'da olduğu belirtiliyor. Ancak Bulgarlardan 3 yerine 2 milyon mark alan Ağ- ca söz verildiği gibi kaçınlacağı yerde öldürüleceği korkusuna kapıldı. lyice panikleyen Ağca bu korkusu içinde CIA'ya ya- naştı. KGB'yi dunya kamuoyu önünde "suçustü yaparak" kö- şeye sıkıştınnayı amaçlayan CIA ise suikast planını açığa vurmak yerine Ağca'ya yeşil ışık yaktı. Ağca'dan Papa'yı öldurmemesı- ni, yalnızca yaralamasını istedi. Buigar gizli servisleri tarafından "aldıgı emirlere itirazsız uyan, sadık ve amansız nişancı" ola- rak değerlendirilen Ağca, 7-8 metre ötesinden ateş ettiği Pa- pa'yı özellikle öldürmedi. "II Giorno'nun habermde bundan sonra şu bilgiler veriliyor. "Karadzhov suikasttan bir gün önce Sofya'ya döndu, fakat Buigar suunndan girerken yaşa- mı tehlikede bir insan olduğunu sezdi. Çünkii sınır kapısında sı- radan bir Buigar vatandaşı mu- ameiesi gorerek tepeden tırnağs arandı. Hatta giysilerini çıkar- maya bile mecbur edildi. KGB'nin emirleri oimadan Bui- gar gümrükçülerin boyle bir şey yapmaya hiçbir zaman cesaret edemeytceklerini anlayan Ka- radzhov, bunun üzerine Papa suikastına ilişkin butiin bildik- lerini bir kasete okumaya ve ka- •eti de en yakın gorev arkadaş- lanna teslim etmeye karar verdi. Bu kayıttan kısa süre sonra yolsuduk yaptığı tddialanyla bapse atüan Karadzhov'un ses bandını Sofya'da II Giorno mu- kabiri Francesco Bigazzi ele ge- çirdi." Halen Sofya'da bir hastanede şeker tedavisi gören Karadzhov, tedavisi için gerekli 'insulin'in bir gün kendisine verilmeyerek kazara öldürülebileceği düşun- cesiyle Polonya'daki Dayanışma örgütüne benzer Buigar sendi- kası Podkrierka aracılığıyla ka- seti ttalyan basınına ulaştırdı. Karadzhov'un açıklamaları- nın, tkinci Papa davasına ba- kan Savcı Antonio Marini'nin desteklediği Buigar teziyle çakış- ması, olayın Italyan basınında geniş yankı uyandırmasının ne- denlerinden birini oluşturuyor. Bu arada verilen ilginç bir bil- gi de söz konusu suikast planı- nı Vatikan'ı uyarmak amacıyla Fransız gizli servislerine bilgi sızdıran örgütün Rumen gizli polisi "Securitatet" olması. Italya'nın öteki basın organ- ları ve haber ajanslarında da yankılar uyandıran "D Giorno" nun haberine göre KGB, Papa L yı "Dogu Avrnpa'yı istikrarsız- uga süriikleyen etkisi nedeniyle" yok etmek istedi. KGB'nin doğ- rudan doğruya eylemi kendi yü- rutmektense bu işi Buigar gizli servislerine yaptırmasının nede- ni de manevralarımn Batı'da çok büyiik bir dikkatle izlenme- siydi. Italya'da Papa suikastının Buigar gizli servisleri tarafından örgütlenmiş olduğu varsayımı geniş kabul göruyor. "Dayanış- ma" hareketinin Polonyalı Pa- pa ile güç kazandığı ve karizma- tik Slav Papa'mn Doğu Avru- pa'da şimdiye dek gorülmemiş. bir etki yaratarak Berlin Duva- rı'nın yıkılmasıyla sonuçlanan '89 devrim sürecini hızlandırdı- ğı ileri sürülüyor. îtalyan kamu- oyunda sık sık dile getirilen bu görüş paralelinde KGB'nin bu Papa'mn Doğu Avrupa'da yara- tacağı istikrarsızlığı önceden he- saba katarak harekete geçtiği ve '80'lerin başında Papa'yı orta- dan kaldırarak bu zelzeleyi ön- lemeye çahştığı savunuluyor. Karadzhov'un ifşaatlan ıçin görüşlerine başvurduğumuz "Corriere della Sera" gazetesi- nin muhabiri Marco Nese bun- lardan biri örneğin. Papa-Ağca olayını on yıldır ızleyen Nese, "Buigar tezi, bu suikast için or- taya atılan iddialar arasında ayakta kalan tek tutarlı tez go- riniiyor. Bu işi KGB'nin yone- timi altında Bulgarların örgüt- lediğinden ariık kimse kuşku duymuyor" diyor. (Baftarafı 1. Sayfada) yazı, şimdi Kumka- pı mevsimi dedik ya "sizi şöyle alalım!" Her boş masa yanında önü- nu kesen garsona boş ver. Ça- pariz'i geç, Çakmaktaşı sokağı- nı da. İşte Kumkapı meydanın- dasın. Ûstat sokak oldukça sa- kin, ol hengâme burada yaşan- maz. Istasyona inen sokağa gir. Kumkapı'nm en eskilerinden "Şevket" yine solunda 30 yıl öncesinin haşmetiyle duruyor. Karşısında beyaz gelinliği için- de "Balık Sarayı." Bunca nay- lon örtulu sokağa taşmış masa- lara bir "Balık Sarayı" çok mu? "Şevket"in karşısında fellı Odaları sokağı. Yine sokağa taşmış masalar... "Şöyle alalım!" Stres sessizlik demek, stresi atmaya heyecan ister. Vur oy- leyse kendıni hadi şaraba... "Si- zi şoyle alalım!" Şarap da ne- reden çıktı şimdi. Karış kalaba- lığına Çapariz'in. Meydanı mes- ken tutmuş "Yeşildirek Spor Kuliibü"nün otomobil ikrami- yeli piyango biletinden bir tane almayı unutma. Ki Milli Piyan- go biletinin şansı kavi olsun. Kazı Kazan'ı nasıl olsa biraz sonra oynayacaksın... Gedikpaşa'nın kunduracısı, Kapahçarşı'nın hatta Süleyma- niye'nin arka sokak larının esna- fı iniyor istasyona giden soka- ğa. Yuzlerinde sankı "her ak- şam bu insanlar burada ne >a- par" gibi bir ifade. Ama Çapa- riz sokağı daha çok Beyazıt'tan, Laleli'den gelen Romanyah tu- ristlere mesken. Ellerinde siyah naylon torbalarla Tuna'dan ge- çen kafileler halinde... Akşamın minesi Marmara'- nın yuzunde soldu. Kumkapı'- da vaktı kerahat. "Şoyle alalım!" Ve alınıyorsunuz ayaklarını kaldırımdan sokağa uzatmış bir masaya. Masada buzlu buğusuyla ra- kı, şişe suyu, sodalar hazır. Sa- lata ve altına maydanoz döşen- miş beyaz peynir de... Ve daha rakıyla suyun kavuşması vaki oimadan saz heyetinden bir "Kara bulutları kaldır ara- dan..." Elini uzatsan Marma- ra'yı tutacaksın, ama boşver, Arabistan kıyüanndan tutulmuş barbunyalar daha tavaya atıl- madan "Kara bulutları kaldır aradan'Ma ıdare etmen gereki- yor. Bundan sonrastnı üstat Reşat Ekrem Koçu "İsUnbul Ansik- lopedisi"nde şoyle anlatır: "Ba- lık ki boldu. Kırlangıcın suyun- dan çorba yapılırdı, etinden ki- remille bol soğanlı, domatesli, biberli buğulama. Levrekten de olurdu, ama erkeği makbul sa- yılmaz. Parmak buyüklıiğünde fasulyesiyle Ermeni pilakisi... Ama bir tarihte kaldı bunlar. Bulgar'ın ballı kaymaklı tatlısı da... Şimdi mi?" Şimdi kavanozu yosun bağla- mış salatalık turşusu, hakiki bulgurdan çiğ köfte... Havana purolar, tek tek de alabilirsın. Bir tahta kartal. "lyi olunca" gecenin bir vaktinde, omuzun- da şahin niyetine taşıyabilirsin. "İyi akşamlar çiklet" diyen Salih'in sesı... "tki dakikada karikatür çizi- lir" diyen geleceğin sanatçısı ressamın sesi... "Kokuyor, giil kokuyor" di- yen Gülsum'un sesi... Gülsum elinde uç gül, birini satar satmaz Çakmaktaşı soka- ğın başındaki Maraş dondurma- cısına koşuyor. Gülun kokusu dondurmanın tadıyla değişmiş, yüzü gül açmış Gülsum'un. "Foto efendim, mutluluk anınız!" "Klarineti kuş gibi öttürecek- sin bak sen o zaman alkışa." "Bi kıyak yap be abi." Kafanı kaldınyorsun, elinde- ki kadehe gölgesi düşüyor Ga- lip'in. "Yandı" diyor Galip, "Dttn nah şurada, denirin için- de >andı teknem. Ama boşver, ben alkoliğim, bir kıyak yap, şa- rap alayım." Beş bini kapınca bir de kula- ğının ardına bir cigara. Galip ya haney... "Şoyle alalım!" garsonları bir yana Kumkapı'nın asıl afi- lileri saz heyetleri. Çakmaktaşı sokağın başındaki kahvede ger- çek bir sanatçı ciddiyetiyle otu- ruyorlar. Kiminin elinde bir klarnet, kiminde darbuka, tam- bur, tef, keman... Sahnede sıra alır gibi bir ekip gidiyor, bir başkası geliyor. Ve istisnasız hepsi de siyah takım elbiseli... Yoldan geçen turiste bile gobek dansı yaptırır bunlar abisi... Gecenin dibi gorünmek uze- re. Karikaturler çizildi, balonlar silah niyetine patlatıldı, piyan- go biletleri cuzdana yerleştiril- di, stresin son demi artık. Ve hesap... Birden bütün ke- manlar susuyor, klarnetler, dar- bukalar... Hiçbir ses yok saz he- yetinden. Yalnızca çatal bıcak ve ağız şapırtısı... Tanrım o ne müthiş bir an. Kimse kimseyi anlamasa da herkes konuşu- yor... Bütun bir sokak, sokak- lar tek bir "çene" halinde... Gokyüzunün ayaydınlık karan- lığında kelimelerin yek bir ağız- dan çıkan ve birbirine çarpan sesi... Pamuk eller cebe... Birden uyanıyorsun stresinden. Şimdi sırası mı? — Bak hesabı kabartmışsın? — lyi bak abicım, bir daha bak... — Sen bak, hiç düzgun değii? — Ama abicim, baksana ji- let gibi... — Başka yerde de yedik, boy- le değildi? — İndirimi içinde abicim... Hesap nice kabarık olsa da artık yureğin yelkenlerini indir- miş, kara bulutlar da kalkmış aradan. Kış bitmiş, bahar da gitmek uzere... Yaz masmavi gecesiyle inmiş Kumkapı'ya... Oyleyse hadi Kumkapı'ya... "Sizi şöyle alalım!" Bağdat'la diyalog kapısı açılıyor (Baftarafı 1. Sayfada) cağı bıldirildi. Bu çerçevede Aziz ile yapılacak görüşmelerden el- de edilen duyumların yalnız Irak'ın Turkiye ile ilişkileri açı- sından değil, aynı zamanda Ba- tı ile ilişkileri açısından da me- sajlar taşıması bekleniyor. Dışişleri çevrelerinden edinı- len bilgiye gcre Türkiye'yi ziya- ret etmesi için Tarık Aziz'e ya- pılan davet, diplomatik kanal- lardan geçen hafta içinde Bağ- dat'a iletildi. Bağdat'ın davete yanıtının halen alınamadığını belirten yetkililer, bunun bugün- lerde Ankara'ya ulaşacağını tah- min ettiklerini söylediler. Aziz, geçen ay Ürdun'ün baş- kenti Amman'da yaptığı bir açıklamada Türkiye'yi ziyaret et- mek istediğini örtulu bir şekil- de duyurmuştu. Dışişleri Bakan- lığı Sözcüsü Murat Sungar ko- nu ile ilgili olarak yaptığı açık- lamada, Ankara'nm bir görüş- meyi kabul etme "eğiliminde" olduğunu açıklamıştı. Ancak Köşk ile Dışişleri arasında eşgü- dumun sağlanamaması nedeniy- le konu süruncemede kalmıştı. Koşk'un, Kürt liderlerin Sad- dam Hüseyin ile Bağdafta baş- lattıkları diyalog çerçevesinde bir "bekfc gör" politikasım yeğ- lemesine karşın Dışişleri kadro- lan uzun vadeli çıkarlar açısın- dan Türk-Irak ilişkilerinin bir an önce normalleştirilmesini savu- nuyordu. Tank Aziz'in ziyaret talebinin yanıtlanmasındaki ge- cikmenin nedeni ise resmi açık- lamalarda, "uygun zamanın beklenmesi" biçiminde dile ge- tiriliyordu. Diplomatik kaynaklar, özel- likle Kuzey Irak'ın geleceğine yönelik belirsizliğin Ankara'yı daha fazla zaman kaybetmeden Bağdat ile diyalog baslatılması- na ittiğini bildiriyorlar. Türkiye 1 nin aynı zamanda, sınırlarında oluştunılması istenen Kürt var- lığının "kabul edilir ölçiilerde" kalması için uluslararası düzey- de yürüttüğü diplomatik kulise böylece Irak'ı da dahil etmiş ola- cağını belirtiyorlar. Bu bağlamda Ankara'nm Ta- rık Aziz kanahyla Bağdat'a ilet- mesı beklenen temel mesaj şöy- le özetleniyor: "Körfez krizi bir yandan böl- genin dünya için gözardı edile- meyen önemini vurgularken di- ğer yandan gelişmelerin beklen- meyen mecraya nasıl kola> biı şekilde gireceğini sergiledi. Türkiye ve Irak dahil beş iilkeyı yakından Ugikndiren Kurt olgu- su bunun en açık ornegini oluş- turuyor. Bu konu aynı zaman- da yalnız Irak'ın değil, söz ko- nusu ülkelerin toprak bütunlö ğii ile de yakından ilintili. Bu ne- denle bölgesel istikrann yeniden kunümasında Irak'a önemli yü- kümlölükler düşüyor. Irak'ın geçmişi geride bırakarak bu çer- cevedeki sorumluhığunu iistlen- mesi bu açıdan hem bölgenin is- tikran hem de Irak'ın uluslara- rası camiaya yeniden kabulü ne- deni açısından önem taşıyor." Tarık Aziz'in bu yaklaşırrja vereceği yanıtm yalnız Türkiye değil Batı için de mesajlar içe- receğini bildiren diplomatik kay- naklar, Irak Başbakan Birinci Yardımcısı'nın ziyareti sırasında Bağdat'm gündeme getirece^i konular arasında Kerkük- Yumurtalık petrol boru hattınm açılmasımn önemli bir >er tut- masını bekliyorlar. Tekellden büyük isyan (Baştaraft 1. Sayfada) konuştu: "Öncelikle sigara sanayünin herhangi bir sanayi olmadıgını hatırlamak gerekiyor. Bir kere sigara keyif verici bir madde ve bu nedenle tarihi olarak sigara- nın üretimi, dağıtunı. satışı dev- let kontrolü altında olmuş. tkin- cisi, sigaranın fiyatı içinde çok önemli bir vergi yükü var. Bu oran Batı Avnıpa ülkelerinde yüzde 75'i buluyor, bizde de çok yüksek. Siz verginin fîyat için- de böylesine agırlık taşıdığı bir malda devletin fiyat belirleme yetkisini başkalanna verirseniz bu, devletin vergileme yetkisini devretmesi tehlikesini de bera- berinde getirebilir. Bizde sigara- daki vergilerin 'ad valorem', ya- ni değer uzerinden hesaplanan vergiler olması bu tehlikeyi gün- deme getiriyor. Bu o kadar önemli ve hassas bir konu ki ge- nelde üye ülkelerin vergi rejim- lerinin harmonizasyonuna giden Avrupa Topluluğu'nda bile si- gara uzerinden alınan vergiler harmonizasyon kapsamı dışın- da tutuldu, bu konuda uye dev- letlerin daha fazla inisijatif kul- lanmalanna olanak tanındı." Mustafa Güçlu, özel sektör- deki görevini bırakarak Tekel Genel Müdürü olmuş. Piyasa ekonomisine de yabancı serma- yeye de karşı değil, ama sigara ve tütün konusunda Türkiye'- nin bir oldu bittiye getirilmesi- ni içine sindiremiyor. Fransa, Italya, Ispanya ve Japonya gi- bi ulkelerde devletin tütün ve si- gara tekelini elinde tutmaya de- vam ettiğini kaydeden Mustafa Güçlü, konunun Türkiye açısın- dan önem taşıyan bir diğer bo- yutunu da şöyle anlatıyor: "Türkiye dünya ölçeginde önemli bir tütün uretkisi, tıitûn- den önemli gelir sağlıyor ve 600 bin aile tütünden geçiniyor. Ay- nca Türkiye'de uretilen tütünün yaklaşık yüzde 4O'ı ülke içinde tüketiliyor. Şimdi siz bu yüzde 40'lık payı riske atacak bir uy- gulamaya evet derken, yüz de- fa duşunmek zonındasınız. En- dişe şurada: Yeni düzenleme so- nucunda Turkiye'de Amerikan blendi (karışımı) sigaralann tü- ketimdeki payı artarsa bunun anlamı Türk tütunünün çok da- ha az kullanılması olabilecektir, zira Amerikan blendi siganüar- da Türk tütunünün oranı yüz- de 10-12'yi geçmiyor." Türkiye'de karar alma meica- nizmalarının tıkandığı, bürok- rasinin adeta durduğu bir or- tamda mucizevi bir süratle ge- çirilen "sigara kararnamesi" herhalde birileri için çok önemli olmalı ki bütün bu sakıncalar gözardı edilerek çıkarılmıs, Asya-Pasifik gezisi öncesinde Sayın Cumhurbaskaru'na alela- cele imzalatılarak Resmi Gaze- te'de yayımlanmış. Tütün değil mi bu, kokusu çıkar elbette.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle