22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN 1991 **** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 OLAYLAREV ARDINDAKI GERCEK (Baftarafı 1. Sayfada) da komşu ülkeyle ilişkileri dev- letin başındaki kişiye düşman- lık siyasetine oturtmaktır. Türkiye'de bu yapılmış, Sad- dam'a karşı "husumet" Anka- ra'nın Bağdat siyasetine âdeta ipotek koymuştur. Vaşington'un istekleri bu konuda belirleyici- dir. Ancak kişilere dönük değer yargılarıyla iki devlet arasında- ki köprülerin atılması, Cumhu- riyet Türkiyesi'nin tarihinde yoktur. Bir devlet adamı bu alanda her zaman ölçüyü koru- yabilmelidir. Ikinci Dünya Sava- şı'nda Türkiye, Hitler'e dönük yüzünde belirli bir dengeyi sü- rekli olarak korumayı ulusal çı- karlarmın gereği saymıştır. Bugün Türkiye'nin komşu Irak'a dönük siyasetinde Vaşing- ton'un ambargosu sürmektedir. tlişkilerin normalleşmesi için ille de Saddam'm düşürülmesi mi gereklidir? Bu açmaz, daha ön- ce yapılan yanhşların sonucu- dur, bedeli de yalnız manevi de- ğil maddi kayıplarla ödenmek- tedir. Ortadoğu dünyasmda Körfez savaşmdan sonraki gelişmelerin umut verici olduğu soylenemez. Kuveyt işgalden kurtulmuştur, ancak bölgede işgal altmdaki toprak yalnız Kuveyt'inki değil- di. Bugün Kuzey Irak'ta Ameri- ka'mn eli altındaki bölgenin sta- tüsü ise belirsizdir. Körfez savaşmdan önce Cumhurbaşkanı özal Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisinden önceki dış politikasını "pasiJT' olarak nitelemişti. Peki bugün Ankara, Ortadoğu'da "aktif" dış politika mı izliyor? Yoksa bütün olan bitenleri elimiz kolumuz bağlı olarak sey- retmekle mi yetiniyoruz? • * * Ecevit'ten üçlti salvo Inönü'ye Partisi küçüldükçe kendisi de küçülüyor. Demirel'e Ne zaman iktidara gelse milletin ve demokrasinin başına bela getiriyor. özal'a İşçilerin karşısına zalim bir işveren diliyle çıkıyor. (Baştarafi I. Sayfada) şına iktidara gelmek istermiş. tyi öyleyse birkaç dönem daha bek- lesin. Zaten ne zaman iktidara gelse, milletin ve demokrasinin başına bela geiiyor" diye konuş- tu. DSP Genel Başkanı Biilent Ecevit dün Güvercin otobüsüy- le bir kent turu attıktan sonra Karşıyaka'da düzenlenen mi- tingde konuştu. Miting alanın- da "SHP, ANAP, DVT bepsi kı- nk kjremit, posalarını çıkart sen, rendele Ecevit", "Ecevit'e oy vermedik. Özal dedik, şamar ye- dik, çiftçi köylii aç perişan, Ka- raoğlan seni çok özledik", "Yal- nız değilsin" pankartları ve "Halkçı Ecevit", "Başbakan Ecevit" sloganlan ile karşılanan DSP lideri Ecevit, eşi Rahşan Ecevit ile birlikte otobüsün üze- rinden miting alanındaki kala- balığı selamladı. Konuşmasına alandaki coşkulu kalabalığa te- şekkür ederek başlayan Ecevit, daha sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal, SHP Genel Başka- nı Erdal tnönü ile DYP Genel Başkanı Siileyman Demirel'e sert eleştiriler yöneltti. DSP lideri Ecevit, "Ozal'ın çagı yakalamaktan söz ettiğini" söylerken alanda "yuh" sesleri yükseldi. Ecevit, uzun uzun ül- kenin içinde bulunduğu durumu anlattı, halkın ANAP iktidann- dan ve Meclis'teki muhalefet partilerinden umudunu kestiği- ni söyledi. Ecevit, ilk genel se- çimlerin ardından Türkiye'de ik- tidan DSP'nin belirleyeceğinin ortaya cıktığını belirterek "DSP için kimi 'kilit' parti diyor, ki- mi 'anahtar' parti. tkisi de aynı anlama geiiyor, ama ben 'anahtar' parti deyimini yeğle- rim. Çünkü DSP siyasal yaşamı kilitlemeyecek, açacaktır" dedi. Ecevit, bugün Çankaya'da Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'la yapa- cağı görüşme konusundaki eleş- tirilere de değinerek bu konuda şunlan söyledi: "Kendi kendilerine Çankaya ambargosu uygulayan bazı mu- halefet liderlerinin ne düşiin- diikleri umurumda değil. Böyle bir çağrıya olumlu yanıt vermek benim devlet sorumluluğu anla- yışımın gereğidir. Sayın İnönii- nün bu konudaki sözlerini oku- yunca çok şaşırdım. Anlaşılan partisi küçüldükçe kendisi de küçülüyor. Başka türlü bu laf- lar edilmezdi. Sayın Erdal İnö- nü ile Sayın Demirel'in Çanka- ya'>-a çıkmalan veya çıkmama- ları, Özal'ın elini sıkmaian ve- ya sıkmamaları beni hiç ilgilen- dirmez. Ülkemin. ulusumun ya- rarına olabüeceğini düşünür- sem, Bağdat'a da Amerika'ya da giderim, Çin'e de Çankaya'ya da giderim. Ben Irak Devlet Başka- nı ile konuşacağım da Türkiye Cumhurbaşkanı ile mi konuş- mayacağım. Çankaya'ya Özal'ı kurtarmak için değil, Türkiye1 yi kurtarmak için giderim." DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, SHP lideri Erdal İnönü- nün "Özal bümiyor mu Irak'ı. Amerika söylüyor zaten, Ece- vit'ten öğrenmesine gerek yok" sözlerini de anımsatarak "Be- nim Körfez bunalımı ve Irak'la ilişkiler konusundaki görüşleri- min, Bush'un da Özal'ın da gö- rüşlerinden bir hayli farkiı oldu- ğu belli. Haar dinlemeye yatkın- ken bunlan Cumhurbaşkanı'na anlatmam kötü bir şey mi, gii- nah mı, ayıp mı" dedi. "SHP li- deri Erdal İnönü niçin Cumhur- başkanı Özal'la görüşmiiyor" diye soran Ecevit, bu soruya kendisi şu yanıtı verdi: "Çünkü başkanlığa seçiliş bi- çimini demokrasiye uygun bul- muyor. Saddam Hüseyin devlet başkanlığına daha demokratik bir yöntemle mi seçilmiş ki gi- dip onla görüşmekte sakınca görmedi. Sayın Kenan Evren'in Cumhurbaşkaniığı'na seçilişi demokrasi kurallarına daha mı uygundu da Sayın Erdal İnönü her çağnlışında kendisiyle gö- rüşmek üzere Çankaya'ya gitti. Kaldı ki Sayın Özal'ın cumhur- başkanı seçilişinden Erdal tnö- nü sorumlu. Bu seçim sistemi- nin Özal'ı cumhurbaşkanı yapa- cagını bilmek için, fizik profe- sörü olmaya gerek yok. tnönü, 'Ecevit Özal'ı kurtarmış oluyor' demiş. Benim o kadar gücüm varsa, fena değil demek duru- mumuz. Ben Özal'ı kurtarmaya- yım diye Türkiye'nin güneydo- ğusunun Amerikan kuvvetlerin- ce fiilen işgal alüna girmesine razı mı olayım? Yanıbaşımızda emperyalist devletlerin bir in- sanlık dramını bahane edip fır- sat bilip bir uydu devlet kurma- lanna razı mı olayım? Irak'ın kuzeyinde bizi tehdit edecek bir uydu devlet kunılmasına razı mı olayım istiyorsun Erdal İnönü. Benim ne Erdal tnönü, ne De- mirel, ne Özal umurumda. Be- nim Türkiye umurumda." DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit sık sık alkışlarla kesilen konuşması sırasında DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e de sert eleştiriler yöneltti. Ecevit, "Küçüldükçe büyüklük komp- leksine kapdan partilerin iddia- ları da çok büyük. Hele Sayın Demirel çok iddialı ve katı. Na- bız yoklamalannda partisinin oy oranı yüzde 20'lerde dolaşırken o yüzde 45 oyla iktidara gelece- ğini söylüyor. Başka türlü ikti- dar olmam, koalisyon da kur- mam, diyor. Çok iyi, öyleyse birkaç dönem daha beklesin. Zaten ne zaman iktidara gelse, milletin ve demokrasinin başına bela geiiyor" dedi. Ecevit, konuşmaşında Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'ı eleşti- rirken de "Başka milletler be- nim değerimi Türk milletinden daha iyi biliyor, diyor. Biz ken- disinin kadrini bümiyoruz. dışa- ndan Çikita muz, Fransız pey- niri gibi oy da ithal edilebilse mesek kalmayacak" diye konuş- tu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "Ulusal gelir aslında 8 bin dolar" sözlerine de tepki gösteren Ecevit, yurttaşlara "Eğer Sayın Özal'ın hesabı dog- nıysa, işçinin de milyonlarca li- ralık zam isteme hakkı kendili- ğinden dogar. Çünkü Özal'ın hesabına göre uç kişilik bir ai- lenin ortalama ayhk geliri 8 mil- yon lira olmak gerek" diye ses- lendi. GOZLEM •• • • Demirel: Özal partîsinin başına geçsîn İnönü: Ilisail n e 'Bunları sırtınızdan atmalısınız, bu kambur gitmelidir" diyen DYP lideri Demirel, Özal'ın anayasa suçu işlediğini söyleyerek "Bıraksın orayı, geçsin partisinin başına. Gelsin bu meydana, hesaplaşalım" dedi. (Baştarafi 1. Sayfada) otomobilden uzun süre çı- kamadı. Konuşmasına halktan özür dileyerek başlayan DYP Genel Başkanı Demirel, 30 güne ya- kındır ülkeyi bir baştan bir ba- şa dolaştığını. ülke sorunlarını, Velîlerin hafta sonu (Baftarafı I. Sayfada) içinde kötü günler yasadı. Sınav giriş kartları, Milli Eğitim Ba- kanlığı Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Merkezi'nden geç postaya verilince tanı bir panik yaşayan veliler, dün okul okul gezerek, çocuklannın sınava gi- receği okullan tespit etmeye ça- lıştılar. Ana-babalann kızgınlı- ğı dün de yüzlerinden okunu- yordu. Özel Robert Lisesi'nde oğlu- nun nerede sınava gireceğini öğ- renmek isteyen bir anne, (A.K.) "Bu skandaldır. Çocuğum için iki yıldır kurs -öğretmen- testle haşır-neşir olduk. Çocuğumun stresten huyu değişti. hırçın ol- du. Bakanlık, hiç olmazsa bizim kadar hassas olmalı, böyle bir konuda bizleri de düşünmeli" dedi. Özel Işık Lisesi'ndeki listeler- den, çocuğunun sınava gireceği okulu ararken görüştüğümüz başka bir anne, Filiz Özakhun da çok öfkeli. Sınav giriş kart- larının postalanmasından çok önce sınav kartı evde olmadık- ları bir anda gelir korkusuyla, semtlerindeki postaneye, posta- cıya ve kapıcıya haber verdiği- ni ancak çevrelerinde pek çok kişiye gelmeyince ortada bir tersîik olduğunu anladıklarını belirten Özakhun, "Bu olay, iki yıllık sınav stresine tuz, biber ekti. Öfkemi, paniğimi çocuğu- ma yansıtmamaya çalıştım. Bu büyük bir rahatlık ve sorumsuz- luk göstergesidir" diye konuş- tu. İzmir, Ankara, Tarsus, Zon- guldak, Karadeniz Ereğlisi ile Istanbul'da yapılan sınava, sı- nav giriş kartı ellerine ulaşma- mış olan öğrenciler, özel okul- lar sınavı kimlik kartını göste- rerek girebilecekler. Saat 10.00'da başlayacak ve 120 da- kika sürecek sınavda, 50'şer so- ru bulunan iki test uygulanacak, VEUEFENDİ HJPODROMIPNDAN FİKRETDAĞLIOĞLU TAHMİNLER 1. KOŞU: F: (2) Amoretti, P: (1) Aşkar, S: (4) See you. 2. KOŞU: (3) Hakanhan, PP: (7) Gülipek, P: (5) Murat 39, S: (1) Bükentay. 3. KOŞU: F: (5) Mirdasbey, PP:(l)Buse, P:(6)Serhad, S: (3) Çelikoğlu. 4. KOŞU: F: (9) Günışık, PP: (2) Inkos, P: (4) Şansba- lonu, S: (6) Alarko. 5. KOŞU: F: (3) Yemeni, PP: (9) Şansım, P: (5) Hoiding Scoety, S: (1) Disneyland. 6. KOŞU: F: (3) Iskoçyalı, PP: (2) Talu, P: (9) Akasva, S: (I) Sefire, S: (4) As Kontes. 7. KOŞU: F: (9) Kevser, PP: (II) Ersanbey, P: (4) Aknasip, S: (7) Doğubatur. L1 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi'n- den soru sorulmayacak. Özel okullara giriş sınavı so- nuçlan, 17 haziranda açıklana- cak. Kesin kayıtlar, 25 temmuz- da başlayacak ve 15 ağustosta sona erecek. TOBB Başkanı Yahm Erez, siyasi kurtuluş savaşının kaza- nılmasını İzmir'de noktalayan Türkiye Cumhuriyeti'nin eko- nomik kurtuluş savaJıflTîla^Jz^ mir'den başlatmak istediğini anımsattı. İkinci Kongre'nin o günkü askeri yönetimin "Ata- türk ideallerine bağhlığının eko- nomik alandaki tezahürü" ola- rak toplandığını kaydeden Erez, *'Bu kongrenin beiirgin özeliiği mevcut politikalann bir veri ola- rak kabul edilmesi ve dünya ekonomisindeki muhtemel geliş- meleri ve gidişi göz ardı etmesi- dir" diye konuştu. düşüncelerini anlatmaya çalıştı- ğını söyledi. Konuşmasına, "Ateş düştüğü yeri yakar. Siz- ler de ülkeyi yöneten bu idare- den kurtulmaya kararlısınız, bunlann ülkeyi yönetme hakkı bitmiştir" biçiminde başlayan Demirel şöyle devam etti: Bu ülkeyi yönetenler TV'ye çıkıp akıllanna geleni söylüyor- lar. Ama bu TV kimsenin kar- nını doyurmaz. Niye sıkıntı çe- keceksiniz, niye sırtınızda taşı- yacaksınız bunlan? Bunlan sır- tınızdan almalısınız. Bu kambur gitmelidir. Çay, fındık ve pancar üreti- cilerine ürün bedellerinin dün verildiğini hatırlatan Demirel, kendisini dinleyenlere seslenerek "Bunlan sırtınızda taşımaya mecbur musunuz" diye sık sık sordu. Dinleyenlerden de her soruşunda "Hayır" cevabını al- dı. Demirel konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunlan sırtınızda taşıma- mak sizlerin elinizdedir. Sizler sizi inim inim inletenlere ders vermelisiniz. O gün geldiği za- man onlara öyle bir tokat vura- caksınız ki tokat Çin'den duyu- lacak. Dün akşam 22 dakika TV'de konuştu. Neymiş, sıgın- macılar gelmişmiş de, haber ol- muşmuş da... Sığınmacılan kim davet etti? ABD, İngiltere ve Türkiye'yi yönetenler Çankaya'da oturan sayın zat da dahil- Saddam gitmelidir deme- di mi? Ne yaptı Saddam da? Topuyla tüfeğiyle ezdi geçti on- ları, sürdü ülkemize. Ne oldu- lar? Aç kaldılar, sefil kaldüar. Ve geri döndüler. Şimdi geçmiş TV'ye, gulüyor sizlere. 'Körfez savaşının içinde yer alalım' de- diler. 15 milyon dolar zarar et- mişiz, bu mu kâr!" Demirel, "Bunlann koltukla- nnın altına alarak kaçırdıkları sandık geri gelecektir. O sandı- gın içini iyi doldurun. Bizim bi- leğimizi kimse bükemedi, bun- dan sonra da kimse bükemeye- cektir. Ülkeyi tesadüfen ele ge- çirenlerden emaneti alıp ehline vereceksiniz. Çankaya'ya otur- ma arsızlığı goslerenden başla- yarak herkesten hesap soraca- ğız. Onları teker teker kusturacağız" diye konuştu. DYP Genel Başkanı Süley- maıı Denılref,TO5kulu bir*ala- balığa hitaben yaptığı konuşma- sından sonra KTÜ'ye giderek "Değişen Dünya ve Türkiye" konulu bir konferans verdi. Öğ- rencilerin sorularını yanıtlayan Demirel, mevcut seçim sistemi ile iktidara geldikleri takdirde 1.5-2 senede seçim sistemini "ise yarar" hale getireceklerini söy- ledi. Demirel konferanstan son- ra Ticaret ve Sanayi Odası'nı da zivaret etti. (Baftarafı 1. Sayfada) partisinin adım adım iktidara yaklaştığını söyledi. "Bizim ik- tidar olmamız öyle bir sözJe, bir tesadüfle, bir rüzgâria iktidar olmak meselesi değil" diyen lnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz Türkiye'nin en saglam, en geniş geçmişe sahip, geçmi- şinde çok şey yapmış olan, en geniş tabanı olan, ülkenin sa- hiplerinden biri olan partiyiz. Tabii ki iktidara gelmemiz ya- vaş yavaş olur, emin adımlarla olur, geldiğimiz zaman da ko- lay kolay gitmeyiz. Bütün prog- ramlarımızı inşallah gerçekleştireceğiz. Bazı partili- lerimiz, "SHP'nin hali ne olacak' diye soruyor. Hiç merak etmeyin, SHP her geçen gün da- ha da iyileşiyor. SHP her gün daha güçleniyor, her gün iktida- ra yaklaşıyor." Yemeğe katılan bazı partilile- rin DSP'yi "satılmışlıkla" suç- layan sözleri üzerine İnönü, "Bunlan bırakın, SHP ne kim- seye satdır ne de kimseyi satın ahr" dcdirDSP Kderi Ecevlfe yönelik sözler iizerine de İnönü, "Sayın Ecevit dostumuz son günlerde öyle şeyler yapıyor ki insan ne diyeceğini bilemiyor" karşılığını verdi. Anayasayla ilgili sürekli ve esaslı bir çalışma yaptıklarını, anayasa taslağı hazırladıklarını belirten İnönü, "Anayasayı ye- ni baştan ele alıp düzeltmek bi- zim için birinci görev. Bu 1982 Anayasası bize pek çok sakın- ca getirdi. Pek çok meselenin çözülmemesi ondan kaynakla- nıyor" diye konuştu. tnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasayla ilgili komisyo- numuz bir seneyi aşkın süredir çaltştı. Daha henüz ivice belli ol- madı. Çünkü anayasa üzerinde Sayın Ozal o kadar sürekli ve o kadar tutarsız şeyler söyledi ki herkesin ilgisi dağıldı. Anayasa değişikliği deyince Sayın Özal'- ın marifetleri akla geiiyor ve il- gi dağılıyor. Anayasa taslağını madde madde yayımlamadan önce ilkelerini yayımlayalım. O ilkeler üzerinde tartışmalar ol- sun. Her parti tartışsın ve bir uzlaşma ortaya çıksın istiyonız. Seçimden sonra ortaya çıkacak Meclis'te bu anayasa kabul edi- lecek ve artık bu anayasa tartış- malan bitecek." 'Kongrelerm ardından kurul- tay yapılacağını, kurultaydan güçlenerek çıkacaklarını belir- ten tnönü, "Zaten biz her ku- rultaydan güçlenerek çıkarız biliyorsunuz. Geçmişte de öyle olmuştur" dedi. CUMHURİYET YOLU1NDA Yunos Nadİ 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Tiirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeli gönderilmcz. • 1 CAM DUNYANIN SAGLIGIDIR Zeytinyağı, ayçiçekyağı, mısırözüyağı camda. Dünyanın sağlığı camda. Çünkü yalnızca cam, her ürünü kendi tadında koruyor, sağlıklı koruyor. Çevreyi kirletmiyor, doğaya zarar vermiyor. içindeki bitince, cam yeniden kullanılabiliyor. Ulusal ekonomiye katkıda bulunuyor. Şimdi ayçiçekyağından mısırözüyağına, zeytinyağına, sütten bala, ketçaptan meşrubata, turşudan suya, meyvesuyundan mayoneze her ürün cam şişelerde, cam kavanozlarda. • I Herkes camda alıyor. Siz de cama güvenin, Zeytinyağı, ayçiçekyağı, mısırözüyağı Sıvı yağ camda Kendi tadında ! camda alın. Cam dünyanın sağlığıdır. Geri kazarılabılir cam kap Geri kazamlabılir kap (Avrupa TopJuluğuî (Türkiye) Camtaş Düzcam ve Cam Ambalaj Pazarlama A.Ş. Telefon: (1)14611 30(5hat)Faks: (1)1489670Teleks: 39108camtr ŞİŞECAM "Camın Özü Doğa... Doğanın Dostu Cam." ŞİJECAM 8" TİtlMdY» İ» BJUmilkMt Kurulu$u<lür. UĞURMUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) yirmiti ve otuzlu yıllara ilişkin bütün gizli yazışma ve belge- leri yerli ve yabancı bütün araştırmacıların incelemelerine açmıştır. Türkiye'de ise bırakın gizli yazışmaları, Genelkur- may Başkanlığı, 1972 yılında Harp Tarihi Yayınlan arasında çıkan bir inceleme kitabını kendisi yasaklamıştır. istiklal Mahkemesi dosya ve tutanakları ancak TBMM Başkanlığı'nın "özel izni" ile incelenebiliyor. Şeyh Sait ayak- lanma dosyalan TBMM arşivinde "tasnif dışı"d\r. Genelkur- may belgelerini incelemek ise bizler için hemen hemen ola- naksızdır. Üstelik yakın tarihimizde "Kûrtsorunu" yasak çemberle- ri içine alınmıştır. Kürt konusu üzerindeki bu yasaklar, so- runun ve konunun yeterince aydınlanmasını önlemiştir. Üzerlerinden altmış yetmiş yıl geçmiş olaylan inceleyip tartışamıyorsak bugünleri hiç anlayamayız. Bu yazı dizisi duyarlı bir dönemde yayımlanıyor. Bu nedenle 1919 yılında İstanbul'daki Kürt örgütlenme- leri ile başlayan ve Şeyh Sait ayaklanması ve Musul soru- nu ile noktalanan bu süreci elden geldiğince bütün ayrıntı- lan ile incelemeye çalıştım. Bu bir başlangıç sayılmalıdır. Yararlandığım kaynaklar arasında çeşitli yazarlarca da- ha önce yayımlanmış İngiliz ve Amerikan gizli belgeleri, Londra, San Remo ve Lozan Antlaşması tutunakları ve bu konular üzerindeki inceleme kitapları bulunuyor. Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın gizli belgelerinin bazıları ise ilk kez yayımlanıyor. Bu döneme ilişkin TBMM'nin açık ve gizli tutanaklarını da inceleyerek olaylann siyasal boyutlarını yansıtmaya ve gelişmeleri de bu bağlamda sunmaya çalıştım. Şeyh Sait ve arkadaşlarını yargılayan Şark İstiklal Mah- kemesi savcılanndan Avni Dogan'ın bugüne kadar yayım- lanmamış anılannda ve Doğan'ın arşivinde olaylara ışık tu- tacak birçok yazışma, rapor ve belge bulunuyor. Bunlan ko- nulann akışı içinde değerlendirerek dipnotlannda da bu ya- zışma, belge ve raporiann sayı ve tarihlerini de belirttim. 1944 yılında İçişleri Bakanı Hilmi Uran'ın emri ile başla- yan "Yakın Doğu Ayaklanmaları" ile ilgili çalışma için "Do- ğu Genel Müfettişi" Avni Doğan'a gönderilen raporlar ve ya- zışmalarda birçok gerçek sergılenmektedır. Yayımlanmamış anılardaki şifreli telgraflar ile "polis ta- kip raporları", karanlıkta kalmış olaylara da ışık tutuyor. Şeyh Sait olayım anlayabilmek için Kürt Sünni ve Kürt Alevi aşiretlerinin yapılarını, birbirleriyle olan çekişmeleri- ni ve çelişkilerini bilmek gerekiyordu. Bu konuları önce an- lamaya sonra da sizlere anlatmaya çalıştım. Kürt ayaklanmalarına hangi Kürt aşiretleri katıldı? Han- gileri hükümetten yanatavıraldılar? Şeyh Sait'i hangi Kürt aşireti ihbar etti? Şeyh Sait'i ele veren Cibranlı Binbaşı Kürt Kasım kimdi? Bir film kurgusu içindeki bu olaylar kaynaklarından in- celenerek, soruşturularak araştınlarak sunuldu. Kürt kökenli aydınlann yayınlan da gözden geçirildi. Bu yayınlarda ileri sürülen savlar başka kaynaklar ile karşılaş- tırılarak incelendi. Şeyh Sait ayaklanmasını irdeleyen ve sa- vunan islamcı dergiler ile Marksist yayınlar birlikte incele- nerek yorumlandı. Buradan şaşırtıcı sonuçlara ulaşıldı. Yararlandığım kaynakların her biri dipnotlarda gosteril- di. Yazarların İngiliz gizli belgelerine yaptıkları yollamalar- da özgün kaynağn tarihi ile dosya sayısı da verildi. Bundan da amacım şu: Bu konular, bundan sonra araştırmacılarca incelenecek <ve tarih, karanlıkta kalan bütün olaylar ve ilişkilerle birlikte sorgulanacaktır. Bu yüzden bütün kaynakları tek tek okur- lara ve araştırmacılara sunmayı zorunlu ve yarariı gördüm. Yararlanılan belgelerin tarih ve sayılarını vererek bundan sonra bu konuları araştıracak olanlara -karınca kararınca- yardımcı olmaya çalıştım. -tif-' •,?, İsteyen, ana metinlerdeki olaylan okumakla yetinir. Olay- ları daha derinden kavramak isteyen okurlarla araştırma- cılar da dipnotlannda verilen ayrıntılan okuyup incelerler. Araştırmacılar, gerekirse bu aynntılar konusunda daha da derin araştırmalar yaparlar. Böyle bir yöntem izledim. Şeyh Sait'in bugün hayatta olan yakınları ile görüşerek kendilerinden bilgiler de aldım. Avni Doğan'ın yayımlanmamış anıları ile arşivini incele- memize açan torunu gazeteci Ali Doğan'a, Şeyh Sait'in ye- ğeni Melik Fırat ile Şeyh Sait'in kardeşi Abdürrahim'in to- runu Abdürrahim Bilgin'e, Şeyh Sait ailesi ile tanışmamızı sağlayan, ayrıca aşiretler konusunda arşiv ve bilgilerinden yararlandığım emekli Jandarma Albayı Yılmaz Erkekoğlu 1 na, Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın gizli belgelerini veren Doç. Dr Ünsal Yavuz'a, bütün araştırmacılann dostu TBMM Kütüphane Müdür Yardımcısı Ali Rıza Cihan ile kitaplığın güleryüzlü çalışanlarına ve bu yazı dizisinin sayfa düzenin- deki sunuluş biçimi ve fotoğraf özenli seçimleri nedeniyle de Cumhuriyet gazetesi çalışanlanndan Gürsel Göncü'ye yürekler dolusu teşekkür borçluyum. Hepsine teşekkür ediyorum. Resmi tarih, yasaklar ve ideolojik bağnazlıklar; aynı ana- dan doğmuş üçüzlere benzerler. Tarihe bakarken en şaşır- tıcı gözlük, önyargılarıdır. Bu önyargıları, yapay kuramlan ve karşılıklı bağnazlıkları aşamazsak, ne dünü anlarız na bugünü. Öyleyse sayfayı çevirip bu "Kürt-Nakşi ayaklanması"nm öyküsûnü okumaya başlayalım. NOT: Mustafa Kemal'in işgal altındaki İstanbul'dan Padi- şah'ın verdiği görevle ve İngiliz vizesi ile çıkması bugüne kadar kimse için "sır" değildir. Başyazar Fehmi'nin ceha- letinden de kamuoyu sorumlu değildir. Bu konu ingilizce ve Türkçe yayınlarda daha önce yer almıştı. Zaman, bu konuyu ilk kez ortaya atıyormuş gibi ya- yın yapınca bu ingilizce ve Türkçe yayınlardan örnek vere- rek Zaman'ı yanıtlamıştık. Koru, gazetesini koruma içgüdü- süyle saldırdı, saldınrken de yeni bir 'tehalef' sergiledi. Bu "cehaleti" de yüzüne vurdum. Resmi tarihi çürütmek isteyen oturur, araştınr, yazar. Hem okuyup yazmayacak hem de gevezelik yapacak. Moda bu, ne yaparsınız? Dinci başyazar Fehmi'nin günde "beş vaklt" namaz kılıp kılmadığını bilmiyorum, ama "bir vakft" bile okumadığı bellidir! PENCEREBaftarafı 2. Sayfada olsun diye kara kerpetenle berberlere çektiriyorlar." Edebiyat mı? Arabesk mi? Başkent orada. Niksar da bir atımlık uzaklıkta!.. Eğer televizyon Türkiyesi'yle şartlanmış değilsen, tarım ke- siminde yaşayan nüfusun sorunlarına eğilirsin; yok 'pembe rûyalar ticareti' yapacaksan, diyecek bir şey yok. * Ekonomi, Türkiye'nin ve dünyanın gerçeklerinden haber- siz yupilerin elinde böyle olur. Bir yanda banka faiz oranları, öte yanda tarım ürünleri fi- yatları emir ve kumanda zincirinde saptanıyor. Komutan, adıy- la sanıyla yupidir. Buyurduğu an, iflas etmiş yakın ve gözde hoiding, devlet eliyle kurtarılıyor. Bu ekonomik düzenin adı nedir: Liboşizm!.. Ama, Istanbul'da beş yıldızlı otelin kral dairesinden Türki- ye'ye bakanlar diyebilirler ki: —Ekonomide her şey çok iyi... Ekonomi çok iyi, halk çok kötü!.. Halkın dışında, ekonomi yönetimi bir harika!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle