Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 HAZİRAN 1991 **** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
OLAYLAREV
ARDINDAKI
GERCEK
(Baftarafı 1. Sayfada)
da komşu ülkeyle ilişkileri dev-
letin başındaki kişiye düşman-
lık siyasetine oturtmaktır.
Türkiye'de bu yapılmış, Sad-
dam'a karşı "husumet" Anka-
ra'nın Bağdat siyasetine âdeta
ipotek koymuştur. Vaşington'un
istekleri bu konuda belirleyici-
dir.
Ancak kişilere dönük değer
yargılarıyla iki devlet arasında-
ki köprülerin atılması, Cumhu-
riyet Türkiyesi'nin tarihinde
yoktur. Bir devlet adamı bu
alanda her zaman ölçüyü koru-
yabilmelidir. Ikinci Dünya Sava-
şı'nda Türkiye, Hitler'e dönük
yüzünde belirli bir dengeyi sü-
rekli olarak korumayı ulusal çı-
karlarmın gereği saymıştır.
Bugün Türkiye'nin komşu
Irak'a dönük siyasetinde Vaşing-
ton'un ambargosu sürmektedir.
tlişkilerin normalleşmesi için ille
de Saddam'm düşürülmesi mi
gereklidir? Bu açmaz, daha ön-
ce yapılan yanhşların sonucu-
dur, bedeli de yalnız manevi de-
ğil maddi kayıplarla ödenmek-
tedir.
Ortadoğu dünyasmda Körfez
savaşmdan sonraki gelişmelerin
umut verici olduğu soylenemez.
Kuveyt işgalden kurtulmuştur,
ancak bölgede işgal altmdaki
toprak yalnız Kuveyt'inki değil-
di. Bugün Kuzey Irak'ta Ameri-
ka'mn eli altındaki bölgenin sta-
tüsü ise belirsizdir.
Körfez savaşmdan önce
Cumhurbaşkanı özal Türkiye
Cumhuriyeti'nin kendisinden
önceki dış politikasını "pasiJT'
olarak nitelemişti. Peki bugün
Ankara, Ortadoğu'da "aktif"
dış politika mı izliyor?
Yoksa bütün olan bitenleri
elimiz kolumuz bağlı olarak sey-
retmekle mi yetiniyoruz?
• * *
Ecevit'ten üçlti salvo
Inönü'ye Partisi küçüldükçe kendisi de
küçülüyor.
Demirel'e Ne zaman iktidara gelse milletin ve
demokrasinin başına bela getiriyor.
özal'a İşçilerin karşısına zalim bir işveren
diliyle çıkıyor.
(Baştarafi I. Sayfada)
şına iktidara gelmek istermiş. tyi
öyleyse birkaç dönem daha bek-
lesin. Zaten ne zaman iktidara
gelse, milletin ve demokrasinin
başına bela geiiyor" diye konuş-
tu.
DSP Genel Başkanı Biilent
Ecevit dün Güvercin otobüsüy-
le bir kent turu attıktan sonra
Karşıyaka'da düzenlenen mi-
tingde konuştu. Miting alanın-
da "SHP, ANAP, DVT bepsi kı-
nk kjremit, posalarını çıkart
sen, rendele Ecevit", "Ecevit'e oy
vermedik. Özal dedik, şamar ye-
dik, çiftçi köylii aç perişan, Ka-
raoğlan seni çok özledik", "Yal-
nız değilsin" pankartları ve
"Halkçı Ecevit", "Başbakan
Ecevit" sloganlan ile karşılanan
DSP lideri Ecevit, eşi Rahşan
Ecevit ile birlikte otobüsün üze-
rinden miting alanındaki kala-
balığı selamladı. Konuşmasına
alandaki coşkulu kalabalığa te-
şekkür ederek başlayan Ecevit,
daha sonra Cumhurbaşkanı
Turgut Özal, SHP Genel Başka-
nı Erdal tnönü ile DYP Genel
Başkanı Siileyman Demirel'e
sert eleştiriler yöneltti.
DSP lideri Ecevit, "Ozal'ın
çagı yakalamaktan söz ettiğini"
söylerken alanda "yuh" sesleri
yükseldi. Ecevit, uzun uzun ül-
kenin içinde bulunduğu durumu
anlattı, halkın ANAP iktidann-
dan ve Meclis'teki muhalefet
partilerinden umudunu kestiği-
ni söyledi. Ecevit, ilk genel se-
çimlerin ardından Türkiye'de ik-
tidan DSP'nin belirleyeceğinin
ortaya cıktığını belirterek "DSP
için kimi 'kilit' parti diyor, ki-
mi 'anahtar' parti. tkisi de aynı
anlama geiiyor, ama ben
'anahtar' parti deyimini yeğle-
rim. Çünkü DSP siyasal yaşamı
kilitlemeyecek, açacaktır" dedi.
Ecevit, bugün Çankaya'da Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal'la yapa-
cağı görüşme konusundaki eleş-
tirilere de değinerek bu konuda
şunlan söyledi:
"Kendi kendilerine Çankaya
ambargosu uygulayan bazı mu-
halefet liderlerinin ne düşiin-
diikleri umurumda değil. Böyle
bir çağrıya olumlu yanıt vermek
benim devlet sorumluluğu anla-
yışımın gereğidir. Sayın İnönii-
nün bu konudaki sözlerini oku-
yunca çok şaşırdım. Anlaşılan
partisi küçüldükçe kendisi de
küçülüyor. Başka türlü bu laf-
lar edilmezdi. Sayın Erdal İnö-
nü ile Sayın Demirel'in Çanka-
ya'>-a çıkmalan veya çıkmama-
ları, Özal'ın elini sıkmaian ve-
ya sıkmamaları beni hiç ilgilen-
dirmez. Ülkemin. ulusumun ya-
rarına olabüeceğini düşünür-
sem, Bağdat'a da Amerika'ya da
giderim, Çin'e de Çankaya'ya da
giderim. Ben Irak Devlet Başka-
nı ile konuşacağım da Türkiye
Cumhurbaşkanı ile mi konuş-
mayacağım. Çankaya'ya Özal'ı
kurtarmak için değil, Türkiye1
yi kurtarmak için giderim."
DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit, SHP lideri Erdal İnönü-
nün "Özal bümiyor mu Irak'ı.
Amerika söylüyor zaten, Ece-
vit'ten öğrenmesine gerek yok"
sözlerini de anımsatarak "Be-
nim Körfez bunalımı ve Irak'la
ilişkiler konusundaki görüşleri-
min, Bush'un da Özal'ın da gö-
rüşlerinden bir hayli farkiı oldu-
ğu belli. Haar dinlemeye yatkın-
ken bunlan Cumhurbaşkanı'na
anlatmam kötü bir şey mi, gii-
nah mı, ayıp mı" dedi. "SHP li-
deri Erdal İnönü niçin Cumhur-
başkanı Özal'la görüşmiiyor"
diye soran Ecevit, bu soruya
kendisi şu yanıtı verdi:
"Çünkü başkanlığa seçiliş bi-
çimini demokrasiye uygun bul-
muyor. Saddam Hüseyin devlet
başkanlığına daha demokratik
bir yöntemle mi seçilmiş ki gi-
dip onla görüşmekte sakınca
görmedi. Sayın Kenan Evren'in
Cumhurbaşkaniığı'na seçilişi
demokrasi kurallarına daha mı
uygundu da Sayın Erdal İnönü
her çağnlışında kendisiyle gö-
rüşmek üzere Çankaya'ya gitti.
Kaldı ki Sayın Özal'ın cumhur-
başkanı seçilişinden Erdal tnö-
nü sorumlu. Bu seçim sistemi-
nin Özal'ı cumhurbaşkanı yapa-
cagını bilmek için, fizik profe-
sörü olmaya gerek yok. tnönü,
'Ecevit Özal'ı kurtarmış oluyor'
demiş. Benim o kadar gücüm
varsa, fena değil demek duru-
mumuz. Ben Özal'ı kurtarmaya-
yım diye Türkiye'nin güneydo-
ğusunun Amerikan kuvvetlerin-
ce fiilen işgal alüna girmesine
razı mı olayım? Yanıbaşımızda
emperyalist devletlerin bir in-
sanlık dramını bahane edip fır-
sat bilip bir uydu devlet kurma-
lanna razı mı olayım? Irak'ın
kuzeyinde bizi tehdit edecek bir
uydu devlet kunılmasına razı mı
olayım istiyorsun Erdal İnönü.
Benim ne Erdal tnönü, ne De-
mirel, ne Özal umurumda. Be-
nim Türkiye umurumda."
DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit sık sık alkışlarla kesilen
konuşması sırasında DYP Genel
Başkanı Süleyman Demirel'e de
sert eleştiriler yöneltti. Ecevit,
"Küçüldükçe büyüklük komp-
leksine kapdan partilerin iddia-
ları da çok büyük. Hele Sayın
Demirel çok iddialı ve katı. Na-
bız yoklamalannda partisinin oy
oranı yüzde 20'lerde dolaşırken
o yüzde 45 oyla iktidara gelece-
ğini söylüyor. Başka türlü ikti-
dar olmam, koalisyon da kur-
mam, diyor. Çok iyi, öyleyse
birkaç dönem daha beklesin.
Zaten ne zaman iktidara gelse,
milletin ve demokrasinin başına
bela geiiyor" dedi.
Ecevit, konuşmaşında Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal'ı eleşti-
rirken de "Başka milletler be-
nim değerimi Türk milletinden
daha iyi biliyor, diyor. Biz ken-
disinin kadrini bümiyoruz. dışa-
ndan Çikita muz, Fransız pey-
niri gibi oy da ithal edilebilse
mesek kalmayacak" diye konuş-
tu.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın "Ulusal gelir aslında 8
bin dolar" sözlerine de tepki
gösteren Ecevit, yurttaşlara
"Eğer Sayın Özal'ın hesabı dog-
nıysa, işçinin de milyonlarca li-
ralık zam isteme hakkı kendili-
ğinden dogar. Çünkü Özal'ın
hesabına göre uç kişilik bir ai-
lenin ortalama ayhk geliri 8 mil-
yon lira olmak gerek" diye ses-
lendi.
GOZLEM
•• • •
Demirel: Özal partîsinin başına geçsîn İnönü: Ilisail n e
'Bunları sırtınızdan atmalısınız, bu kambur
gitmelidir" diyen DYP lideri Demirel, Özal'ın
anayasa suçu işlediğini söyleyerek "Bıraksın
orayı, geçsin partisinin başına. Gelsin bu
meydana, hesaplaşalım" dedi.
(Baştarafi 1. Sayfada)
otomobilden uzun süre çı-
kamadı.
Konuşmasına halktan özür
dileyerek başlayan DYP Genel
Başkanı Demirel, 30 güne ya-
kındır ülkeyi bir baştan bir ba-
şa dolaştığını. ülke sorunlarını,
Velîlerin hafta sonu
(Baftarafı I. Sayfada)
içinde kötü günler yasadı. Sınav
giriş kartları, Milli Eğitim Ba-
kanlığı Ölçme Değerlendirme ve
Yerleştirme Merkezi'nden geç
postaya verilince tanı bir panik
yaşayan veliler, dün okul okul
gezerek, çocuklannın sınava gi-
receği okullan tespit etmeye ça-
lıştılar. Ana-babalann kızgınlı-
ğı dün de yüzlerinden okunu-
yordu.
Özel Robert Lisesi'nde oğlu-
nun nerede sınava gireceğini öğ-
renmek isteyen bir anne, (A.K.)
"Bu skandaldır. Çocuğum için
iki yıldır kurs -öğretmen- testle
haşır-neşir olduk. Çocuğumun
stresten huyu değişti. hırçın ol-
du. Bakanlık, hiç olmazsa bizim
kadar hassas olmalı, böyle bir
konuda bizleri de düşünmeli"
dedi.
Özel Işık Lisesi'ndeki listeler-
den, çocuğunun sınava gireceği
okulu ararken görüştüğümüz
başka bir anne, Filiz Özakhun
da çok öfkeli. Sınav giriş kart-
larının postalanmasından çok
önce sınav kartı evde olmadık-
ları bir anda gelir korkusuyla,
semtlerindeki postaneye, posta-
cıya ve kapıcıya haber verdiği-
ni ancak çevrelerinde pek çok
kişiye gelmeyince ortada bir
tersîik olduğunu anladıklarını
belirten Özakhun, "Bu olay, iki
yıllık sınav stresine tuz, biber
ekti. Öfkemi, paniğimi çocuğu-
ma yansıtmamaya çalıştım. Bu
büyük bir rahatlık ve sorumsuz-
luk göstergesidir" diye konuş-
tu.
İzmir, Ankara, Tarsus, Zon-
guldak, Karadeniz Ereğlisi ile
Istanbul'da yapılan sınava, sı-
nav giriş kartı ellerine ulaşma-
mış olan öğrenciler, özel okul-
lar sınavı kimlik kartını göste-
rerek girebilecekler. Saat
10.00'da başlayacak ve 120 da-
kika sürecek sınavda, 50'şer so-
ru bulunan iki test uygulanacak,
VEUEFENDİ
HJPODROMIPNDAN
FİKRETDAĞLIOĞLU
TAHMİNLER
1. KOŞU: F: (2) Amoretti,
P: (1) Aşkar, S: (4) See you.
2. KOŞU: (3) Hakanhan,
PP: (7) Gülipek, P: (5) Murat
39, S: (1) Bükentay.
3. KOŞU: F: (5) Mirdasbey,
PP:(l)Buse, P:(6)Serhad, S:
(3) Çelikoğlu.
4. KOŞU: F: (9) Günışık,
PP: (2) Inkos, P: (4) Şansba-
lonu, S: (6) Alarko.
5. KOŞU: F: (3) Yemeni,
PP: (9) Şansım, P: (5) Hoiding
Scoety, S: (1) Disneyland.
6. KOŞU: F: (3) Iskoçyalı,
PP: (2) Talu, P: (9) Akasva, S:
(I) Sefire, S: (4) As Kontes.
7. KOŞU: F: (9) Kevser, PP:
(II) Ersanbey, P: (4) Aknasip,
S: (7) Doğubatur.
L1
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi'n-
den soru sorulmayacak.
Özel okullara giriş sınavı so-
nuçlan, 17 haziranda açıklana-
cak. Kesin kayıtlar, 25 temmuz-
da başlayacak ve 15 ağustosta
sona erecek.
TOBB Başkanı Yahm Erez,
siyasi kurtuluş savaşının kaza-
nılmasını İzmir'de noktalayan
Türkiye Cumhuriyeti'nin eko-
nomik kurtuluş savaJıflTîla^Jz^
mir'den başlatmak istediğini
anımsattı. İkinci Kongre'nin o
günkü askeri yönetimin "Ata-
türk ideallerine bağhlığının eko-
nomik alandaki tezahürü" ola-
rak toplandığını kaydeden Erez,
*'Bu kongrenin beiirgin özeliiği
mevcut politikalann bir veri ola-
rak kabul edilmesi ve dünya
ekonomisindeki muhtemel geliş-
meleri ve gidişi göz ardı etmesi-
dir" diye konuştu.
düşüncelerini anlatmaya çalıştı-
ğını söyledi. Konuşmasına,
"Ateş düştüğü yeri yakar. Siz-
ler de ülkeyi yöneten bu idare-
den kurtulmaya kararlısınız,
bunlann ülkeyi yönetme hakkı
bitmiştir" biçiminde başlayan
Demirel şöyle devam etti:
Bu ülkeyi yönetenler TV'ye
çıkıp akıllanna geleni söylüyor-
lar. Ama bu TV kimsenin kar-
nını doyurmaz. Niye sıkıntı çe-
keceksiniz, niye sırtınızda taşı-
yacaksınız bunlan? Bunlan sır-
tınızdan almalısınız. Bu kambur
gitmelidir.
Çay, fındık ve pancar üreti-
cilerine ürün bedellerinin dün
verildiğini hatırlatan Demirel,
kendisini dinleyenlere seslenerek
"Bunlan sırtınızda taşımaya
mecbur musunuz" diye sık sık
sordu. Dinleyenlerden de her
soruşunda "Hayır" cevabını al-
dı.
Demirel konuşmasını şöyle
sürdürdü:
"Bunlan sırtınızda taşıma-
mak sizlerin elinizdedir. Sizler
sizi inim inim inletenlere ders
vermelisiniz. O gün geldiği za-
man onlara öyle bir tokat vura-
caksınız ki tokat Çin'den duyu-
lacak. Dün akşam 22 dakika
TV'de konuştu. Neymiş, sıgın-
macılar gelmişmiş de, haber ol-
muşmuş da... Sığınmacılan kim
davet etti? ABD, İngiltere ve
Türkiye'yi yönetenler
Çankaya'da oturan sayın zat da
dahil- Saddam gitmelidir deme-
di mi? Ne yaptı Saddam da?
Topuyla tüfeğiyle ezdi geçti on-
ları, sürdü ülkemize. Ne oldu-
lar? Aç kaldılar, sefil kaldüar.
Ve geri döndüler. Şimdi geçmiş
TV'ye, gulüyor sizlere. 'Körfez
savaşının içinde yer alalım' de-
diler. 15 milyon dolar zarar et-
mişiz, bu mu kâr!"
Demirel, "Bunlann koltukla-
nnın altına alarak kaçırdıkları
sandık geri gelecektir. O sandı-
gın içini iyi doldurun. Bizim bi-
leğimizi kimse bükemedi, bun-
dan sonra da kimse bükemeye-
cektir. Ülkeyi tesadüfen ele ge-
çirenlerden emaneti alıp ehline
vereceksiniz. Çankaya'ya otur-
ma arsızlığı goslerenden başla-
yarak herkesten hesap soraca-
ğız. Onları teker teker
kusturacağız" diye konuştu.
DYP Genel Başkanı Süley-
maıı Denılref,TO5kulu bir*ala-
balığa hitaben yaptığı konuşma-
sından sonra KTÜ'ye giderek
"Değişen Dünya ve Türkiye"
konulu bir konferans verdi. Öğ-
rencilerin sorularını yanıtlayan
Demirel, mevcut seçim sistemi
ile iktidara geldikleri takdirde
1.5-2 senede seçim sistemini "ise
yarar" hale getireceklerini söy-
ledi. Demirel konferanstan son-
ra Ticaret ve Sanayi Odası'nı da
zivaret etti.
(Baftarafı 1. Sayfada)
partisinin adım adım iktidara
yaklaştığını söyledi. "Bizim ik-
tidar olmamız öyle bir sözJe, bir
tesadüfle, bir rüzgâria iktidar
olmak meselesi değil" diyen
lnönü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Türkiye'nin en saglam,
en geniş geçmişe sahip, geçmi-
şinde çok şey yapmış olan, en
geniş tabanı olan, ülkenin sa-
hiplerinden biri olan partiyiz.
Tabii ki iktidara gelmemiz ya-
vaş yavaş olur, emin adımlarla
olur, geldiğimiz zaman da ko-
lay kolay gitmeyiz. Bütün prog-
ramlarımızı inşallah
gerçekleştireceğiz. Bazı partili-
lerimiz, "SHP'nin hali ne
olacak' diye soruyor. Hiç merak
etmeyin, SHP her geçen gün da-
ha da iyileşiyor. SHP her gün
daha güçleniyor, her gün iktida-
ra yaklaşıyor."
Yemeğe katılan bazı partilile-
rin DSP'yi "satılmışlıkla" suç-
layan sözleri üzerine İnönü,
"Bunlan bırakın, SHP ne kim-
seye satdır ne de kimseyi satın
ahr" dcdirDSP Kderi Ecevlfe
yönelik sözler iizerine de İnönü,
"Sayın Ecevit dostumuz son
günlerde öyle şeyler yapıyor ki
insan ne diyeceğini bilemiyor"
karşılığını verdi.
Anayasayla ilgili sürekli ve
esaslı bir çalışma yaptıklarını,
anayasa taslağı hazırladıklarını
belirten İnönü, "Anayasayı ye-
ni baştan ele alıp düzeltmek bi-
zim için birinci görev. Bu 1982
Anayasası bize pek çok sakın-
ca getirdi. Pek çok meselenin
çözülmemesi ondan kaynakla-
nıyor" diye konuştu. tnönü,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayasayla ilgili komisyo-
numuz bir seneyi aşkın süredir
çaltştı. Daha henüz ivice belli ol-
madı. Çünkü anayasa üzerinde
Sayın Ozal o kadar sürekli ve o
kadar tutarsız şeyler söyledi ki
herkesin ilgisi dağıldı. Anayasa
değişikliği deyince Sayın Özal'-
ın marifetleri akla geiiyor ve il-
gi dağılıyor. Anayasa taslağını
madde madde yayımlamadan
önce ilkelerini yayımlayalım. O
ilkeler üzerinde tartışmalar ol-
sun. Her parti tartışsın ve bir
uzlaşma ortaya çıksın istiyonız.
Seçimden sonra ortaya çıkacak
Meclis'te bu anayasa kabul edi-
lecek ve artık bu anayasa tartış-
malan bitecek."
'Kongrelerm ardından kurul-
tay yapılacağını, kurultaydan
güçlenerek çıkacaklarını belir-
ten tnönü, "Zaten biz her ku-
rultaydan güçlenerek çıkarız
biliyorsunuz. Geçmişte de öyle
olmuştur" dedi.
CUMHURİYET YOLU1NDA
Yunos Nadİ 5.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Tiirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmcz.
• 1
CAM DUNYANIN SAGLIGIDIR
Zeytinyağı, ayçiçekyağı, mısırözüyağı camda. Dünyanın sağlığı camda. Çünkü yalnızca cam, her ürünü
kendi tadında koruyor, sağlıklı koruyor. Çevreyi kirletmiyor, doğaya zarar vermiyor.
içindeki bitince, cam yeniden kullanılabiliyor. Ulusal ekonomiye katkıda bulunuyor.
Şimdi ayçiçekyağından mısırözüyağına, zeytinyağına, sütten bala,
ketçaptan meşrubata, turşudan suya, meyvesuyundan
mayoneze her ürün cam şişelerde, cam kavanozlarda.
• I Herkes camda alıyor. Siz de cama güvenin,
Zeytinyağı, ayçiçekyağı, mısırözüyağı
Sıvı yağ camda
Kendi tadında !
camda alın. Cam dünyanın sağlığıdır.
Geri kazarılabılir cam kap Geri kazamlabılir kap
(Avrupa TopJuluğuî (Türkiye)
Camtaş Düzcam ve Cam Ambalaj Pazarlama A.Ş.
Telefon: (1)14611 30(5hat)Faks: (1)1489670Teleks: 39108camtr
ŞİŞECAM
"Camın Özü Doğa... Doğanın Dostu Cam."
ŞİJECAM 8" TİtlMdY» İ» BJUmilkMt Kurulu$u<lür.
UĞURMUMCU
(Baştarafi 1. Sayfada)
yirmiti ve otuzlu yıllara ilişkin bütün gizli yazışma ve belge-
leri yerli ve yabancı bütün araştırmacıların incelemelerine
açmıştır. Türkiye'de ise bırakın gizli yazışmaları, Genelkur-
may Başkanlığı, 1972 yılında Harp Tarihi Yayınlan arasında
çıkan bir inceleme kitabını kendisi yasaklamıştır.
istiklal Mahkemesi dosya ve tutanakları ancak TBMM
Başkanlığı'nın "özel izni" ile incelenebiliyor. Şeyh Sait ayak-
lanma dosyalan TBMM arşivinde "tasnif dışı"d\r. Genelkur-
may belgelerini incelemek ise bizler için hemen hemen ola-
naksızdır.
Üstelik yakın tarihimizde "Kûrtsorunu" yasak çemberle-
ri içine alınmıştır. Kürt konusu üzerindeki bu yasaklar, so-
runun ve konunun yeterince aydınlanmasını önlemiştir.
Üzerlerinden altmış yetmiş yıl geçmiş olaylan inceleyip
tartışamıyorsak bugünleri hiç anlayamayız.
Bu yazı dizisi duyarlı bir dönemde yayımlanıyor.
Bu nedenle 1919 yılında İstanbul'daki Kürt örgütlenme-
leri ile başlayan ve Şeyh Sait ayaklanması ve Musul soru-
nu ile noktalanan bu süreci elden geldiğince bütün ayrıntı-
lan ile incelemeye çalıştım.
Bu bir başlangıç sayılmalıdır.
Yararlandığım kaynaklar arasında çeşitli yazarlarca da-
ha önce yayımlanmış İngiliz ve Amerikan gizli belgeleri,
Londra, San Remo ve Lozan Antlaşması tutunakları ve bu
konular üzerindeki inceleme kitapları bulunuyor.
Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın gizli belgelerinin bazıları
ise ilk kez yayımlanıyor.
Bu döneme ilişkin TBMM'nin açık ve gizli tutanaklarını
da inceleyerek olaylann siyasal boyutlarını yansıtmaya ve
gelişmeleri de bu bağlamda sunmaya çalıştım.
Şeyh Sait ve arkadaşlarını yargılayan Şark İstiklal Mah-
kemesi savcılanndan Avni Dogan'ın bugüne kadar yayım-
lanmamış anılannda ve Doğan'ın arşivinde olaylara ışık tu-
tacak birçok yazışma, rapor ve belge bulunuyor. Bunlan ko-
nulann akışı içinde değerlendirerek dipnotlannda da bu ya-
zışma, belge ve raporiann sayı ve tarihlerini de belirttim.
1944 yılında İçişleri Bakanı Hilmi Uran'ın emri ile başla-
yan "Yakın Doğu Ayaklanmaları" ile ilgili çalışma için "Do-
ğu Genel Müfettişi" Avni Doğan'a gönderilen raporlar ve ya-
zışmalarda birçok gerçek sergılenmektedır.
Yayımlanmamış anılardaki şifreli telgraflar ile "polis ta-
kip raporları", karanlıkta kalmış olaylara da ışık tutuyor.
Şeyh Sait olayım anlayabilmek için Kürt Sünni ve Kürt
Alevi aşiretlerinin yapılarını, birbirleriyle olan çekişmeleri-
ni ve çelişkilerini bilmek gerekiyordu. Bu konuları önce an-
lamaya sonra da sizlere anlatmaya çalıştım.
Kürt ayaklanmalarına hangi Kürt aşiretleri katıldı? Han-
gileri hükümetten yanatavıraldılar? Şeyh Sait'i hangi Kürt
aşireti ihbar etti? Şeyh Sait'i ele veren Cibranlı Binbaşı Kürt
Kasım kimdi?
Bir film kurgusu içindeki bu olaylar kaynaklarından in-
celenerek, soruşturularak araştınlarak sunuldu.
Kürt kökenli aydınlann yayınlan da gözden geçirildi. Bu
yayınlarda ileri sürülen savlar başka kaynaklar ile karşılaş-
tırılarak incelendi. Şeyh Sait ayaklanmasını irdeleyen ve sa-
vunan islamcı dergiler ile Marksist yayınlar birlikte incele-
nerek yorumlandı. Buradan şaşırtıcı sonuçlara ulaşıldı.
Yararlandığım kaynakların her biri dipnotlarda gosteril-
di. Yazarların İngiliz gizli belgelerine yaptıkları yollamalar-
da özgün kaynağn tarihi ile dosya sayısı da verildi.
Bundan da amacım şu:
Bu konular, bundan sonra araştırmacılarca incelenecek
<ve tarih, karanlıkta kalan bütün olaylar ve ilişkilerle birlikte
sorgulanacaktır. Bu yüzden bütün kaynakları tek tek okur-
lara ve araştırmacılara sunmayı zorunlu ve yarariı gördüm.
Yararlanılan belgelerin tarih ve sayılarını vererek bundan
sonra bu konuları araştıracak olanlara -karınca kararınca-
yardımcı olmaya çalıştım. -tif-' •,?,
İsteyen, ana metinlerdeki olaylan okumakla yetinir. Olay-
ları daha derinden kavramak isteyen okurlarla araştırma-
cılar da dipnotlannda verilen ayrıntılan okuyup incelerler.
Araştırmacılar, gerekirse bu aynntılar konusunda daha da
derin araştırmalar yaparlar.
Böyle bir yöntem izledim.
Şeyh Sait'in bugün hayatta olan yakınları ile görüşerek
kendilerinden bilgiler de aldım.
Avni Doğan'ın yayımlanmamış anıları ile arşivini incele-
memize açan torunu gazeteci Ali Doğan'a, Şeyh Sait'in ye-
ğeni Melik Fırat ile Şeyh Sait'in kardeşi Abdürrahim'in to-
runu Abdürrahim Bilgin'e, Şeyh Sait ailesi ile tanışmamızı
sağlayan, ayrıca aşiretler konusunda arşiv ve bilgilerinden
yararlandığım emekli Jandarma Albayı Yılmaz Erkekoğlu
1
na, Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın gizli belgelerini veren
Doç. Dr Ünsal Yavuz'a, bütün araştırmacılann dostu TBMM
Kütüphane Müdür Yardımcısı Ali Rıza Cihan ile kitaplığın
güleryüzlü çalışanlarına ve bu yazı dizisinin sayfa düzenin-
deki sunuluş biçimi ve fotoğraf özenli seçimleri nedeniyle
de Cumhuriyet gazetesi çalışanlanndan Gürsel Göncü'ye
yürekler dolusu teşekkür borçluyum.
Hepsine teşekkür ediyorum.
Resmi tarih, yasaklar ve ideolojik bağnazlıklar; aynı ana-
dan doğmuş üçüzlere benzerler. Tarihe bakarken en şaşır-
tıcı gözlük, önyargılarıdır. Bu önyargıları, yapay kuramlan
ve karşılıklı bağnazlıkları aşamazsak, ne dünü anlarız na
bugünü.
Öyleyse sayfayı çevirip bu "Kürt-Nakşi ayaklanması"nm
öyküsûnü okumaya başlayalım.
NOT: Mustafa Kemal'in işgal altındaki İstanbul'dan Padi-
şah'ın verdiği görevle ve İngiliz vizesi ile çıkması bugüne
kadar kimse için "sır" değildir. Başyazar Fehmi'nin ceha-
letinden de kamuoyu sorumlu değildir.
Bu konu ingilizce ve Türkçe yayınlarda daha önce yer
almıştı. Zaman, bu konuyu ilk kez ortaya atıyormuş gibi ya-
yın yapınca bu ingilizce ve Türkçe yayınlardan örnek vere-
rek Zaman'ı yanıtlamıştık. Koru, gazetesini koruma içgüdü-
süyle saldırdı, saldınrken de yeni bir 'tehalef' sergiledi. Bu
"cehaleti" de yüzüne vurdum.
Resmi tarihi çürütmek isteyen oturur, araştınr, yazar. Hem
okuyup yazmayacak hem de gevezelik yapacak. Moda bu,
ne yaparsınız?
Dinci başyazar Fehmi'nin günde "beş vaklt" namaz kılıp
kılmadığını bilmiyorum, ama "bir vakft" bile okumadığı
bellidir!
PENCEREBaftarafı 2. Sayfada
olsun diye kara kerpetenle berberlere çektiriyorlar."
Edebiyat mı?
Arabesk mi?
Başkent orada.
Niksar da bir atımlık uzaklıkta!..
Eğer televizyon Türkiyesi'yle şartlanmış değilsen, tarım ke-
siminde yaşayan nüfusun sorunlarına eğilirsin; yok 'pembe
rûyalar ticareti' yapacaksan, diyecek bir şey yok.
*
Ekonomi, Türkiye'nin ve dünyanın gerçeklerinden haber-
siz yupilerin elinde böyle olur.
Bir yanda banka faiz oranları, öte yanda tarım ürünleri fi-
yatları emir ve kumanda zincirinde saptanıyor. Komutan, adıy-
la sanıyla yupidir. Buyurduğu an, iflas etmiş yakın ve gözde
hoiding, devlet eliyle kurtarılıyor. Bu ekonomik düzenin adı
nedir:
Liboşizm!..
Ama, Istanbul'da beş yıldızlı otelin kral dairesinden Türki-
ye'ye bakanlar diyebilirler ki:
—Ekonomide her şey çok iyi...
Ekonomi çok iyi, halk çok kötü!.. Halkın dışında, ekonomi
yönetimi bir harika!..