22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 2 HAZİRAN 1991 ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDIYE BAŞKANIMURATKARAYALÇIN: Kentlerdetoprakreformugerek26 Mart 1989 yerel yönetim seçimleri Türkiye'nin siyasal yaşamında önemli bir dönüm noktası olmuş, 1983 yılından beri hem merkezi hem de yerel yönetimlerde iktidar olan Anavatan Partisi, belediye yönetimlerinin büyük çoğunluğumı kaybetmişti. 1989 mart seçimlerinden beri kent yönetimleri muhalefete mensup belediye başkanlan tarafından yürütülmekte. Ancak iki yılı aşan SHP'li belediye yönetimlerinin, beklentileri karşılamadığı ve başarısız oldukları yolunda siyasal bir tartışmanın kamuoyunu ilgilendirdiği görülmektedir. Eğitim Servisi Şefımiz Gencay Şaylan SHP'li büyükşehir belediye başkanları arasında en başarılılanndan biri sayılan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın ile iki yıllık yönetim deneyi üzerinde konuştu. SOYLEŞI GEHCAY ŞAYLAN \Efendim uygun görürsemz geçntiş iki yılın değerlendirmesi ile başlayalım. Kamuo- yunda yaygm gözüken bir kanı var, SHP'li be- lediyeler başarısız olarak niteleniyor, hatta be- lediye yönetimlerinin SHP için bir yük oluş- turduğu ve gelecek seçimlerde olumsuz bir et- ki işlevi göreceği söyleniyor. Buna karşılık siz en başanlflSHP'li başkanlardan biri olarak ni- teleniyorsunuz. Acaba siz iki yıllık çalışmanı- za baktnca kendinizi nasıl değerlendiriyorsu- nuz, ne ölçüde başanlı oldunuz. daha iyisini yapabilir miydiniz? — Belediyelerin ülkenin geüşmişlik düzeyin- den soyutlanarak başarılı ya dâ başarısız ola- rak degerlendirilmesinin mümkün olmadığını sanıyorum. Bir ülkedeki gelişmişlik düzeyini kişi başına düşen gelir esası üzerınden ele alır- sak, bunu hem kent yönetimleri hem de ülke yönetimleri için genelleştirmek gerekir diye dü- şünüyorum. Türkiye'de kişi başına düşen gelir on yıldır artmıyor, hatta daha da kötü payla- şılarak yurttaşlarımız tarafından daha kötü bir biçimde kullanılıyor. Bu tablo lcarşısmda be- lediyelerin bunu aşan bir performans göster- melerini beklemek doğru olmaz, yani kişi ba- şına düşen gelirin 1.500 dolar civarmda oldu- ğu bir ülkede belediye yönetimlerinin perfor- mansı da buna uygun olacaktır. • • • S a i ' M Başkan, şimdi yeni ve aylık bir hesaplama serisi kullanılıyor ve kişi başına dü- şen gelirin 2.600 dolar olduğu ileri süruluyor. Belki DİE yetkilileh, haftalık hesaplamaları esas alan yeni bir seri geliştirir ve bakarsınız kişi başına düşen gelir 7.000 dolara çıkar. Aca- ba kişi başına düşen gelir esası üzerinde bir de- ğerlendirme yapmak sağlıklı olur mu? — Kişi başına düşen gelir daha çok karşı- laştırmalar yapmak için kullanıhr. Yani hesap- lama yöntemi ortak olmaüdır. Benim söylemek istediğim şudur: Kişi başına düşen gelirin 1.500 dolar olduğu bir ülkede ekonomi belli bir per- formans gösteriyor demektir ve böyle bir ül- kede, örneğin kişi başına düşen gelirin 4.000-5.000 dolar olduğu ülke performansı beklenemez. Bu bakımdan eğer bir sorgulama yapılacaksa bu, Ulke yönetiminin bütünü için yapılmalıdır. Kent yönetimlerini ülke ekonomisinin bütü- nünden ayınp bu başanlıdır, bu başansızdır de- menin olanağı yoktur. Önce ülke ekonomisi- nin neden başanlı bir çizgide olmadığı, gelirin neden on yıldır arttırılamadığı açıklanmalı, on- dan sonra dönüp belediyelerden hesap sorul- malıdır. Ülkenin gelişmişlik düzeyi ile beledi- yelerin gelişmişlik duzeyi arasında çok güçlü bir ilişki vardır ve kent yönetimlerinin ülkenin genel gelişmişlik düzeyini aşması mümkün de- ğildir. Önce bu saptamamn yapılması gerek- mektedir. WKB^M Efendim, ülke ekonomisini verilmiş kabul edelim ve bu çerçeve içinde beiediyelere bakalım mt? — Genel olarak SHP'li belediyeler değil bü- tün belediyeler başansızdır deniyor, bunun içinde SHP'li, DYP'li ve ANAPIı belediyeler var. Kent yönetimlerinin ülke genelinden soyut- lanamayacağından söz ettik, şimdi analize bir başka şey ekleyebiliriz. Türkiye'de çok yoğun bir göç yaşanıyor. 1980'lerde nüfusun yüzde 43 kadarı kentlerde yaşıyordu, 1990 sayımına gö- re kent nüfusu yüzde 60'm üstüne çıknuş. On yıllık bir dönemde 20 puanlık bir artış olmuş. Her yıl Ankara'ya 120.000, Istanbul'a 300.000 kişi ekleniyor. Kırdan kentlere göç eden insanlar sorunlannı da beraberlerinde getiri- yorlar. Bir sorun transferi yapıhyor ve bu bir PAZAR KONUĞU de sorumluluk transferine yol açıyor. Çarşam- ba'nın bir köyünde yaşayan kişi yeterince ge- çinemediğini düşünüp, eşi ve akrabalan ile ko- nuştuktan sonra ertesi gün Ankara'ya göç ka- rarı alabiliyor. tki gün sonra bu kişi ve ailesi Ankara'nın hemşerisi haline geliyor. Kişi Çar- şamba'da yaşarken, suyu, yolu, yoksa birtakım gereksinmeleri karşılanmıyorsa bunun sorum- lusu hükümettir. Ama Ankara'ya göç eder et- mcz sorumlu Ankara Belediyesi oluyor, yani hilkümetten belediyeye doğru yoğun bir sorum- luluk transferi yaşanıyor. Kente gelen kişi sadece sorunlannı getiriyor, ama kaynak getirmiyor, zaten kaynağı yok. Ama o kişi için Türkiye'de kırsal alana yapı- lan yatınmlardan bir pay düştüğünü biliyoruz. Bu pay, bilmiyorum, belki 1 milyon lira belki 500.000 lira. Yalnız bu kaynak göç eden kişi ile beraber kente gelmiyor, kaynak orada kalıyor, gelen kişinin kaynağı kentlere taşuımıyor. Kent- lerde ise giderek büyüyen bir yığılma var, kent yönetiminin geliri aynı oranda artmıyor. Türkiye'de kentlerin gelişmesi Türkiye ekono- misinin gelişmesi ile orantılı olacaktır ve kent- lere artan nüfus oranında gelir tahsis edümesi ile sağlanacakur. • • ^ • i Kentlere yeni kaynak aktarımı yaşam- sal öneme sahip. Ancak bu merkeziyönetimin gelirlerinden transferleryanında kent halkımn kendi kendini vergilendirmesi ile sağlanmalı mıdır? Yani bir kentte yaşayanlar daha iyi bir yasam için kent yönetimleri aracılığı ile kendi kaynaklannı harekete geçirebilmeli midir? Bu çok daha demokratik bir çözüm saytlmaz mı? — Eşzamanlı olarak ikisini birden yapman gerek. Ben yerel vergilendirme sisteminin dev- reye gîrmesini zorunlu görüyorum. Biz gayri menkul rantlarından pay alamıyoruz. Bakın size çok çarpıcı bir şey söyleyeyim: Kentsel yenileşme projeleri için ya da kentleri- mize yeni topraklar için çeşitli kamulaştırma- lara gidiyoruz. Kamulaştırmalarda vergi değe- rini kullanamıyoruz, rayiç değer üzerinden ka- mulaştırma yapıyoruz. Hemşerilerimiz rayiç değer üzerinden yapılan kamulaştırmalara kar- şı da davalar açabiliyorlar ve bizim önümüze çok büyük yükler geliyor. Bugün Ankara Büyük Şehir Belediyesi'nin, kamulaştırma bedel davaları sonucu olarak ödenmesi gereken 160 milyon dolarlık bir yük var. Kamulaştırılan toprağının gerçek bedeli o değil budur diye karar çıkartıp getiren hemşe- rimden ben kaynak sağlayamıyorum. Yani ken- tin büyümesi sonucu doğan rant emlak vergi- sini büyütmüyor, merkezi yönetim de kent yö- netimi de bu değer artışının vergisini alamıyor. Yeni bir yerel vergi sistemine çok ciddi ihtiyaç var. •^••M Yeni vergi sistemi ile kent halkımn kendi kendini vergilendirmesini mi kastediyor- sunuz? — Evet, kent halkı kendi karar vermeli ve belediye meclisi aracılığıyla bunu uygulamalı. Yani metro talep ediyorsam, kanalizasyon ta- lep ediyorsam bunun bir bedeli vardır ve ben bu bedeli ödemeliyim bilinci doğmalıdır. Bu- nun Türkiye'nin sivilleşmesi, yurttaşhk îıakla- nmn daha yüksek sesle savunulması açısmdan ciddi siyasal yaran olacağına inanıyorum. Bu- nun yanında mali paylaşım sistemini, kentle- rin artan önemini göz önüne alarak yeniden ta- nımlamalıyız. Kısır bir tartışma içine girilme- melidir. Belediyelerin hükümeti suçlaması, hüküme- tin belediyeleri suçlaması biçiminde bir tablo kimseye bir şey katmaz. Bir tahmine göre do- kuz yıl sonra Türkiye nüfusunun yüzde 85'i M U R A T KARAYALÇINMurat Karayalçın 1943 yılında Samsun 'da doğdu. tlk ve orta öğrenimini Ankara'da yaptı. Gazi Lisesi'nden mezun olduktan sonra önce ODTÜ'ye girdi, daha sonra SBF'ye geçti ve bu fakülteyi bitirdi. Ingiltere'de kalkınma ekonomileri üzerinde lisans üstü çalışma yaptı ve master derecesi aldı. Yurda döndükten sonra DPT'ye girdi ve burada uzman yardımcısı, sonra uzman olarak görev yaptı. 1978-79 yıllannda Köy tşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüttü. Kent-Koop'un kuruculan arasında yer alan Karayalçın, 1981-91 yıllan arasında bu kurulusun genel başkanlığını yaptı. 1986 yılında Uluslararası tskân Konseyi Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Aynı yıl îngiltere veliaht prensi Charles'ın elinden Dünya Konut Yılı ödülü'nü aldı. Karayalçın 1987 ve 1991 yıllannda Türkiye'nin dış tanıtımına yaptığı katkılar nedeniyle TÜTAV ödülünü kazandı. SHP'nin adayı olarak girdiği 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı 'na seçilen Murat Karayalçın, evli ve bir çocuk babasıdır. kentlerde yaşayacak. Şimdiden bunun için ha- zırlık yapmalıyız. Her yıl 25 bin hektar kent- sel toprağı kullanıma açmak zorundayız, her yıl adına kent dediğimiz yerlerde 500 bin ko- nut yapmak durumundayız. Kamulaştırma sis- temini, vergi sistemini değiştirmeden Türkiye bu yaşamsal sorunu aşamaz. I Siz bir entegre önlem paketinden mi söz ediyorsunuz? 1 — Evet, bir paket olmalı. Ben kentsel top- rak reformu talep ediyorum. Türkiye bugün- kü sorunlannı 1950'lerde, 1960'larda, hatta 1970'lerde kırsal toprak reformu yapmadığı için çekiyor. Eğer kırsal toprak reformu yapılsay- dı, insanlar geçim yetersizliği nedeni ile kent- lere göç etmek zorunda kalmasalardı sorunlar başka olurdu. Yalniz çok ilginçtir, değişik dönemlerde kır- sal toprak reformu yapılmasına izin vermeyen hukümetler, köylerini bırakıp kentlere göç eden insanların kentlerdeki fiili toprak reformunu, gecekondu yaparak gerçekleştirmelerini yasal- laştırdılar. Kentlere her yıl 2.5 milyon insan ek- lenecek, bu şaka değil. 2000 yılına hazırlanmak için şimdiden bir kentsel toprak reformu yap- mak zorundayız, yerel vergi sistemini getirme- liyiz. Türkiye'nin planlama sistemi de değişmeli, şu anda uyguladığımız sektörel, ulusal sistem- den bölgesel, fıziki planlama sistemine gecme- liyiz. Biz Türkiye'de iki süreci birden yaşıyo- ruz, kentleşiyoruz ve kıyılaşıyoruz. OECD'nin çok ilginç bir çalışması var, buna göre önümüz- deki 20 yıl içinde Türkiye nüfusunun yüzde 95'i Ege ve Akdeniz kıyılannda yaşıyor olacak. Bu bölgeler ülkenin tarımsal ve turistik açısından en kritik yerleri ve eğer bölgesel planlamaya geçmezsek çok olumsuz bir gelecek bizi bekli- yor olacak. Anayasaya geçecek toplumsal mu- tabakatlar sağlamalıyız, ben bunun bir anayasa konusu olması gerektiğine inanıyorum. • • • H Sayın Karayalçın, Türkiye kırda top- rak reformunu yapamadı, acaba rantlann çok daha fazla olduğu kentlerde toprak reformu- nu yapabilirmi, siz bunu gerçekçi buluyor mu- sunuz? — Kentleşme süreci bir bütün olarak görül- meli. Fiziksel planlama, kentsel toprak refor- mu ve yerel vergilendirmö bu bütünün parça- landır. Bu bütün anayasada ifadesini bulma- lıdjr. Bu çok yaşamsal bir konu ve bunu yap- mak zorundayız. Falanca partili kent yöneti- minin başarüı olması gibi kısır bir yere götür- meyecek bakış biçiminden, kısır politik çıkar hesaplanndan vazgeçmeliyiz. Bence bütün SHP'li belediye başkanlan ba- şanlıdır, çünkü biz kent olayını, kent sorunla- nnı daha iyi biliyoruz. Bütün dünyada sosyal demokrat belediye başkanlan daha başanlıdır, çünkü sosyal demokrat bakış açısı değinmeye çalıştığım işin özune inmeyi olanaklı kılar. İ H H H İ Peki, siz iki yıllık uygulamaya bakın- ca Ankara'da yapnklarmm başanlı buluyor musunuz? — Sosyal demokrat belediyeler genelhkle ye- ni projelere yönelirler ve rutini ikinci plana atarlar. Biz rutine de çok önem vermeye çalış- tık. Önce 16 tane klasik belediyecilik hizmeti tanımladık ve bu hizmet kalemlerinde geçmiş dönemi aşmayı planladık. tki yılhk geçmişimi- ze bakınca klasik hizmet dallannda eski dö- nemi yüzde 400 oranında aşmış olduğumuzu söyleyebilirim. Yani daha fazla su şebekesi do- şedik, daha fazla asfalt döktük, daha fazla ka- nal inşa ettik, daha fazla parsel hazırladık. Bu- nun tartışmasını her ortamda göğsümüzü ge- re gere yaparız. Rutinin işlemesine ek olarak tahvil ihraç et- tik, tahvil satın almaya başladık. Belediye me- murlan ellerinde çantalar gittiler Hazine tah- villeri satın aldılar. Böylece yüzde 57-58 yülık faiz oramndan yararlandık. Bir belediye bankası kurma çaUşmalannı so- nuçlandırdık ve Hazine'ye sunduk. Yatınm ve proje ile meşgul olacak bir kurum olarak dü- şünüyoruz. Gayri menkul sertifikasım yeni bir finansman aracı olarak düşünüyoruz. Pay ve- rerek kamulaştırma yöntemi adını verdiğimiz yeni bir uygulamaya yöneldik. Biz göreve geldiğimizde şu yıl şu kadar ağaç dikilecek, şu kadar otobüs alınacak diye her- hangi bir plan bulamadık, ama şimdi sektör olarak bir planımız var. ODTt! ve Gazi üniver- siteleri ile işbirliği yapıyoruz. Bir tar^ftan da yeni projeler devreye girmeye başladı. Bu pro- jelerin uygulanması kentsel koşullan çok olum- suz bir biçimde etkileyecek. Ama ne yapahm? Ankara'da çok büyük altyapı eksiklikleri var. Bir siyasi liderin üslubu ile söylersem Ankara- da kanalizasyon şebekesi vardı da biz ikincisi* ni mi yapıyoruz ya da Ankara'da metro vardı da biz yenisini mi yapmaya başladık? Ankara çok kazıldı, bu yıl çukur açmada re- kor kıracağız. Hesabımıza göre bu yıl 600.000 ton toprak atacağız. Hemşerilerimden bu ça- lışmalara sabır göstermelerini diliyorum. An- kara'ya her yıl 300-400 hektarlık yeni kentsel toprak eklenmesi gerekirken bu yapılmamış ve kent yukarıya doğru büyümüş. Halbuki çanak 300.000 kişinin yaşaması için planlanmış ve hiçbir durumda 800.000 kişiyi geçmemesi sıkı sıkıya tembih edilmiş. Ama şimdi çanakta 3 milyon kişi yaşıyoruz. 60 yıl içinde konut sto- kunun 3 kez yıkılıp yeniden yapılması akıl al- maz bir şey. Şükranla anıyorum, Sayın Dalokay ile çana- ğın dışma açılma başlandı, Sayın Ali Dinçer Batıkent iriıar planım devreye sokarak 1.000 hektarlık bir alan ekledi. Sayın Altınsoy'un Çayyolu projesi ile ilgili önemli çabşmalan ol- du. Biz şimdi devam edip Ankara'yı enine doğ- ru büyütmeye çalışıyoruz. Üç beş yıl daha ça- mur ve çukurlarla yaşayacağız. Ankara 90'lann ortasında makyaj aşamasma girecek. • • • • Sayın Başkan, isterseniz biraz da ka- tılım sorunu üzerinde duralım. Sizin umutla söz ettiğiniz proje demokrasisi, dışarıdan ba- kılınca pek çahşmadı gibi gözüküyor. Galiba insanlar doğrudan bir çıkar görmezlerse katı- lım konusunda pek istekli davranmıyorlar, ka- tılımın maliyetine katlanmıyorlar. Siz bu ko- nuda ne düşünüyorsunuz, proje demokrasisi çalıştı mı? — Biz, yani sadece büyük şehir değil ilçe be- lediyeleri ile beraber, katılımı üç platformda sağlamaya çalıştık. Birinci olarak genel katılı- mı sağlayacak Ankara kurultayını düşündük. Burada Ankaralılar, kentin yönetimi ile ilgili göriişlerini açıklayacaklar, eleştirilerini yapa- caklardı. Sizin de işaret ettiğiniz gibi Ankara kurultayı çok çekici olmadı, ama zaman için- de bunun iyileşeceğini düşünüyorum. tkinci olarak konu bazında katılım var, be- lediye meclisine bağlı uzmanlık komisyonlan kendilerine gelen her konu ile ilgili olarak si- vil toplum örgütlerini çağnyorlar, onlarla or- tak karar oluşturuyorlar. Bu calışıyor, başta es- naflar olmak üzere hemşerilerimiz, öyle sam- yonım, belediyenin çahşmalanna katüdıklannı ifade edeceklerdir. Kuşkusuz bazı eksiklikler vardır, ama burada daha yüksek bir katılım el- de edilmiştir. Katılımın en yüksek olduğu plat- form projeler alamdır. Bu çok güçlü bir biçim- de işlemektedir. Bu konuda insanlarla bir söy- leşi yapmamzı öneririm. Projeler için sivil top- lum örgütleri, mahalle muhtarları ve belediye yetkilileri benim başkanhğımda bir araya geli- yor. Kararlar alımyor ve bunlar bir karar def- terine geciriliyor. örneğin Hacı Bayram projesi için esnaf gel- di, gidin aranızda örgütlenin sonra gelin dedik. örgütlendiler, iki tane dernek kurdular ve pro- jeye katıldılar. Şimdi bir proje karar kurulu var ve bütün esas kararlar oradan çıkıyor. Burada sosyal demokratlar açısından çok önemli bir ilke de söz konusu. Gelir bölüşü- mtt. Yeni proje demek yeni değerler demektir ve bunlann nasıl paylaşılacağı çok önemlidir. Proje aynı zamanda yaratüan yeni değerin na- sıl paylaşüacağını da ortaya koymaktadır ve se- naryo hep birlikte hazırlandığı için gelir bölü- şümüne de müdahale olanağı doğmaktadır. Ankara'da proje demokrasisi çalıştı ve bir sos- yal demokrat hukümet yönetimi altında bu modelin yeni duzenlemeler de yapılarak ülke çapında kullanılabileceğine inanıyorum. Bura- da demokrasinin ete, kemiğe büründüğünü görmek mümkün oluyor. ••^•1 Sosyal demokratlar çok uzun bir sü- reden beri iktidardan uzak kaldılar, iktidar ni- metlerinden yararlanamadılar. Şimdi belediye düzeninde bir iktidar nimetlerinden yararlan- ma olanağı söz konusu. Türkiye'deki siyasi partiyapısında rant dağıtmaçok önemli bir iş- leve sahip. Peki, bu sizin üzerinizde bir baskı oluşturmuyor mu? Bu baskı ile sözünü ettiği- niz etkin ve verimli hizmet arasında bir geri- lim yok mu? — Aşın istihdam olayı var, ama bu Türkiye genehnde de doğru bir teşhis sayılabilir. Bu ba- kımdan sadece belediyeleri bu konu ile ilgili olarak eleştirmek anlamlı olmaz. Biz kadrola- nmızı hükümetten alıyoruz ve hiç yeni kadro almadık, eski kadrolar ile çalıştık. Yani bir aşın istihdam varsa, bizden önce de vardı de- nebilir. Aslında biz çok fazla personel ile ça.r, lışmıyoruz. örneğin Almanya'daki Manheim kenti 500.000 nüfuslu ve belediye personelinin sayı- sı 25.000 kişi. Ankara'nın nüfusu 3 milyon ve personel sayımız 20.000 kişi. Yani Ankara Be- lediyesi için yoğun iş gücü kullandığını söyle- mek çok zor. • • İ ^ B Efendim, Türkiye'deki parti yapıları- nın rant dağıtım esası üzerine oturması sizin üzerinizde bir baskı yaratmıyor mu? — Aslında dünya pratiği böyle. Türkiye'de bu sadece belediye için söz konusudur, merkezi hükümet için değildir denemez. Dünyanın her yerinde iktidar kullammının altında bir parça da bu var. Hiç kuşkusuz partüilerin çeşitli ta- lepleri ile karşılaşıhyor. Bence önemli sorun, kıtlık rantımn ortadan kaldırılmasıdır. Eğer kıtlık rantı varsa bunu paylaşmak için kaçınıl- maz olarak çeşitli mekanizmalar bulunacaktır. tşsiz insana ne diyeceksiniz? İstihdam alanı bir sorun. Arsa için talepler geliyor, ticari yer- ler için talepler geliyor. Yani kıt kaynaklan pay- laştırmak noktasmdasınız. Sorunun temelinde kıtlık rantları yatıyor ve onun ortadan kaldı- nlması gerekiyor. • • • • Efendim son olarak bir de BELKO- nun kömüriı piyasa değeri üzerinden sattığı yo- lunda bir tartışma vardı, bir de yazı yayımlan- mıştı. Bu konuda ne diyorsunuz? — Mümkün değil, o yazıyı yazan sayın ya- zara yanlış bilgi verilmiş. Bu konuda sizin ga- zetenize bir cevap yollamıştık, ama galiba ya- yımlanmadı. Bizim kömürü mal ettiğimizden yüksek fıyata satmamız mümkün değil, keşke mümkün olsaydı. Biz kömur için Hazine'den ton başına sübvansiyon ahyoruz. Bütün hesap- lanmız da Hazine tarafından denetleniyor. BAŞSAĞUĞI Sevgili Arkadaşım tbrahim Betil'in babası OSMAN BETİL'İN vefatmı derin üzüntüyle öğrendim. Betil Ailesi'nin büyük acısını paylaşır, merhuma rahmet, kalanlara sabır dilerim. ERSÎN SALMAN BAŞSAĞUĞI Değerli Dostumuz tbrahim BetiTin babası OSMAN BETTLİ kaybetök. Merhuma rahmet, Betil ailesine sabırlar dileriz. AJANS ADA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle