Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cümhuriyet
Sahtbi: Cumhurivet Matbaacılık v-e Gazetecüifc Türk Anonim Şirfceıi adına
Nadir N»di # Genel Yayın Mudurü: llısıa Cenal. Münsese Mudu-u
EmiiK L ^akllgıl. Yazı lşlen Mudüru: Okav Gönennıı. £ Haber Merke/ı
Mudurü: VBIÇIB Bafcr, Sayfa Duzeni Vönetmeni: Ali Aar 0 Temsılciier:
ANKARA: AhnKl Tan. İZMİR: Hikmrt Çcliakly», ADANA: Ç«in Ygtnoihı
l< Poütika: Cttol I^IUfK. Dı; Hlbaler: Zrfm aado. Iş-SaKİıka: Şikıaa b H d . KuHılr Crtd I ' K laaobul Habcr'eri:
b a l Kifak. Elnım: Graoy Şa*la>. Vun Habertat S<c*1 Dafaa. Spor Dınıjuıını: AMUkadir I n l a ı ı . Dızi Ya2ı]aj:
K C M Çaktku. Araîtınna ^aia Alpa* Duzehme A U A t Vaaa 0 Koordınjlûn AkHct Konbaa 0 Maü işicr Eral E/kal
0 Muhaıcbe: IMcM taf 0 Bulçc-Planlama: S»rp " M t i | i ı | l ı # Reklam: A»< Tor» 0 Ek Yayuüar H«l?a Akyol
# Idarr HİKyİB Garer # tîletrae Öadcr Çdüı 0 Bügj.ljlem: <tail la*J £ Psrsond: Sevfi BoslaaciofİB
Yayın Kuruiv Bajkan: Naalir ^adi
Okl» Akkal. Yalpa Bvtr, H n ı
Ceaal. HJkaaei Ç«iiakava, Ofcay
Göaeada. Lgnr Mnoca, llfaM
Sricok. AJİ Sanaca, Aaaart Tı>
&zB»i «• ttum. Cumlıurijn Maıbaaolıt re Gaıcecilıi M J Ttttt Oa(ı Cal 39/41 Ca*lio|iu
54334 Ist. PK: 246 - Istanbul. Tel: 512 05 05 (20 ha;ı. Tüa: 22246, Ffcc (1) J26 «0 7Î 9
Bürotar Aakara: Zi>-a GOkalp Blv lnküap S. No: 19/4. Td: 133 ]t 41-47, Tefa: 42344, Faz: (4><133
« 65 9 tzmlr H. Zı>» Blv. 13Î2 S 2/3, Ttt 13 12 30, Teta: 523». Fu; (51) 19 53 60
% InonU Cad. 119 S No: 1 Kal 1. Ttt 19 37 52 14 haı>. Tdec 62155, Fu: (71) 19 25 7a
TAKVİM: 16 HAZÎRAN 1991 tmsak: 3.24 Güneş: 5.24 öğle: 13.09 lkindi: 17.09 Akşam: 20.44 Yatsı: 22.35
Amerikalı mankenlereFransa'nın kapısı, Patou'nun New Yorkgazetelerine verdiği ilanla açıldı
'Paris için manken arıyoruz'1924 yılında New York gazetelerinde
bir ilan çıktı:
"Fransız modacı Patou,
modaevi için
çalışmaya hevesli üç güzel
genç kız arıyor. Adayların
uzun boylu, zarif, güzel
ayakh, ince bilekli olmalanj
gereklidir..."
Nina Ricci'den
pembe krep
bir gece elbisesi. Modeli, esmer güzeli bir manken sunuyor.
NECLA SEYHUN
Ne denli kolay... Esmer mi istiyorsunuz, sarışın mı?.. Kumral mı, kızıl saçlı mı?.. Kısa mı, uzun
mu?.. Fransız mı?.. Çinli mi?.. Kanadalı, İsveçli, Tibetli ya da Senegalli mi?.. Bir fax, bir telex,
bir telefon yeter günümüzde. Manken ajanslanndan bir tomar 'olanak' yollanır size.
Dünyanın dört bir köşesinden derlenmiş mankenler, fotomodeller... Her birine ait bir fış, bir
küçük albüm. Üstte mankenin ismi, milliyeti ve portresi. Içerde poz poz resimleri; mayolu, spor
kıyafetle, gece elbiseleri ile... Boy, göğüs, bel, kalça ölçüleri. Kaç numara ayakkabı, eldiven
giydiği. Saç rengi, göz rengi... Size düşen, sunacağınız kıyafetlere hangisinin uyacağına karar vermek.
Ama günümüzün kolayhğı bu. Modacılar manken açısından her zaman bu denli şanslı değillerdi
elbet. Bu mesleğin başlannda, mankenler profesyonel değilken, ajanslara bağlı değilken daha, o ne
naz ne niyazdı. Kaprisin bini bir para!.. Provalara geç gelmeler mi, sabah saati şampanya istemeler
mi?.. 'Yonıldum' deyip işi tatil etmeler mi?.. Ne isterseniz... Yani ne istemezseniz, hepsi.
Bu, 50'li yülar. Ya 20'ler?.. O, bir başka zaman. Örneğin Patou, ünlü tenis yıldızlannı,
müzikhollerin gözdesi Dolly kardeşleri manken gibi kullanırdı. Bu ikizler, Rosie ve Jenny
kendilerini kollayan birçok zenginden biri olan Gordon Selfridge'in (şu ünlü mağazaların
sahibi) kendilerine tahsis ettiği muhteşem bir dairede yaşarlardı Londra'da.
Selfridge'in gözdeleri Dolly kardeşler için özel bir koleksiyon hazırlamıştı Patou. Amerika'da
bir turne düzenledi. Okyanus ötesi müşterilerini memnun etmek için çırpınıyordu. Yüzden
fazla model hazırlamıştı modacı. Tüm aksesuarları, iç çamaşırlan ile hatta...
Amerikalılar, Fransız modasına hayrandılar, ama Patou'yu tanımıyorlardı. Kaçınlacak pazar
değildi Yeni Dünya. Paris'te bir defilede Patou'nun Amerikalı bir müşterisi, "Çok güzel bütün
bunlar" demişti, "ama bana yakışacak mı bakalım?.. Fransızlarla Amerikalılar birbirlerine
benzemiyoıiar ki. Fransızlar, daha kısa ve yuvarlak hatlı, bizierse daha uzun ve inceyiz..."
Bunun üzerine Patou modasını Amerikalılara, Amerikalı mankenlerle tanıtmaya karar
verdi. 1924 yılında New York gazetelerinde bir ilan çıktı:
"Paris için mankenler anyonız!.. Fransız modacı Jean Patou, modaevi için moda
dünyasında çalışmaya hevesli üç güzel genç kız arıyor. Adaylann uzun boylu, :
zarif, güzel ayaklı, ince bilekli olmalan gereklidir. Ücret tatmiokfirdır.
Kazananlaria bir yıllık kontrat yapüacak, Paris'e gidiş dönüş ücreti karşdanacakûr..."
O güne kadar Fransız modacılann yalnızca Fransız manken kullandıkları ^
bir ortamda bu ilanın yarattığı fırtınayı bugün düşünebilmek zor.
500 kişi başvurdu bu ilan üzerine. İçlerinden 100 kişi yarı finale
kaldı. Bunlardan, salonda birbiri ardından yürümeleri istendi.
Hepsi en güzel elbiselerini giymişlerdi. Bu elbiselerden çoğu New Yorklu
modacı Travis Banton ve Lucile tarafından hazırlanmıştı. Beller sımsıkı,
etekler bol ve volanlı. Bu modellerin o günkü Fransız modası ile yakmdan
uzaktan hiçbir ilişkisi yoktu. Patou, özellikle mankenlerin bilek
inceliklerine ve kalçalara dikkat ediyordu. O bol etekler içinde kalça ne
denli sezilebilirse eğer...
İçlerinden bir seçim yapmak gerçekten güçtü. Ve Patou üç yerine altı
manken seçti böylece. Mankenlerden biri Dinarzade idi. Asıl ismi Lillian
Farley olan bir aktristi bu. Amerikan moda dünyasında ismini çok tan
duyurmuştu. Modacı Lucile'in 'tablo elbisder'ini sunardı. Bu tablo
elbiseler, Amerikan sosyetesinin ressamlara portre yaptınrken giymekten
hoşlandıklan türden kıyafetlerdi.
Bu seçim gecesinin sonunda Patou, Dinarzade'a,
"Neden böyle giyiniyorsunuz?" diye sordu. "Modada,
hatlar düzken, vücudu böylesine saran modeller
v giymek de neyin nesi?.. Çekici bir kadınsınız,
ama şık ve zarif olduğunuz söylenemez.
Hoş bugünden sonra degişecek ya bu..."
Gerçekten de değişti
^ o günden sonra. Öteki
*%\ mankenlerinden daha uzun
boylu olan Dinarzade'ı, Patou
daha çok, spor kıyafetlerinin
takdiminde kullandı.
Ne sportif ne şık bir kadın oldu Dinarzade.
Haftada 40 dolar aylıkla işe alınan mankenler için çeşitli basın
toplantıları, röportajlar yapıldı. Inanılmaz bir olaydı bu. Gazetelerin'
/ çoğu Amerikalı mankenlerin Paris mankenlerine profesyonellik dersı
vermeye gideceğini yazdı.
Mankenlerin gelişi, gerçek bir olay oldu Fransa'da. Havre'a
i\ vardıklannda, Paris'ten gelen meraklı ordusu onlan bekliyordu.
, Paris'e giden trende Patou, mankenlerini, onlan Paris'te bekleyen
tehükelere, tuzaklara karşı uyardı. Oteldeki odalarında telefonları
bile kestirmişti. Mankenlerini kurtlardan korumak için.
Bugün mankenlerden her biri kendisi kurt. Mesleklerinin kurdu.
Eh, zaman değişti. Kurtlar da.... Dior'dan bir model. Modacı, kıyafete göre manken seçiyor.
OrtaAsya'da Islami uyanış, milliyetçi hareketler ve Türk kültürüne dönük çağdaş özlemler iç içe gelişiyor
Türkistan ellerinde Tatlıses rüzgârı— ,„ .. . .„ ,. OKEREM ÇALIŞKAN
TÜRKtSTAN — Zaman tü-
nelinden efsaneler diyanna ışın-
lanmış gibiyim.
Örneğin Çimkent'te Türk he-
yeti şerefine düzenlenen bir ye-
mekte yaşlı bir âşıktan içinde
Çar Nikola, Lenin, Mustafa Ke-
mal ve Enver Paşa'nın adlannın
geçtiği bir Birinci Dünya Sava-
şı taşlaması dinliyorum.
Bir başka yerde 70 yıl ötelere
uzanan bir Enver Paşa marşı
kulakları çınlatıyor.
Böylece burada zamanın
1920'lerde bir yerde donduğu
kanısı içinizde daha çok pekişi-
yor.
Sizi günümüze getiren şey
"Mavi Mavi Masmavi" şarkısı
oluyor. Orta Asya'nın ortasın-
da Çimkent'teki bir otel resto-
rantında davul, zurna ve orela
çalınan ve bir Mesket Türkü -
nün soylediği İbrahim Tatlıses-
in şarkısı, Orta Asya'daki
"Türk DünyasT'nın kültürel
birliğinin harcını Tatlıses'in at-
tığım bir kez daha kanıtlıyor.
Sezen Aksu'nun "Şinanay"
şarkısı Bakü'de erkek erkeğe
çiftetelli oynanan otel discola-
rında yankılanıyor, ama henüz
Kafkaslan aşamamış. Tathses'-
in şarkıJarı ile "Türk ellerinde"
yankılanarak Çin sınınna ulaş-
mış bulunuyor.
Yesevi'ye yolculuk
Kazakistan'ın uçsuz bucaksız
ovalannda gidiyoruz. Otobüsün
iki yanında öbek öbek çalıhklar-
la kapb bozkır, göz alabildiği-
ne uzanıyor.
Evet, buralan "atalanmızın"
at koşturduğu topraklar. Sir-i
Derya ırmağının çevresi Taş-
kent, Çimkent ve adı üstünde
"Türkistan" yöresi... Içimi bir
garip duygu sarıyor. Demek bin
yıl kadar önce, aynı soydan ge-
len çeşitli Türk kavimler Batı'-
ya, daha Batı'ya giderek Ana-
dolu'ya gelmese, buralarda bu
ıssız topraklarda yaşayacak-
tık...
Şimdi Türk boylarım Batı'ya
gönderen 12. yüzyılda yaşamış
ünlü bir Türk ve İslam ulusu-
nun, Ahmed Yesevi'nin, Timur
tarafından yaptırılan Türkistan
kentindeki türbe ve camisini zi-
RUSYA FEDERASYONU Sezen Aksu'nun 'Şinanay' parçası henüz
Kafkaslar'ı aşamamış, ama Tatlıses'in
şarkılarını Çin sımnna kadar her yerde
duyabilirsiniz. Türk dünyasının kültür
birliğini Tatlıses sağlıyor.
Türkistan'da Ahmed Yesevi Türbesi,
yüzlerce yıla direnen bir anıt gibi duruyor ve
giderek tam bir Islam turizrni merkezine
dönüşüyor. Yesevi; Bektaşilik, Nakşilik gibi
bütün tarikatlarm kökenini oluşturuyor.
TÜRKİSTAN K1ZLARI — Türkistan'da Yesevi Turbesi'nde konuklan karşılayan kızlar sadaria
'taslama ve koşmalar' çalıyoriar. (Fotoğraf: Kerem Çalışkan)
kemli türbe-camii insanı ilk ba-
kışta çarpar.
Bozkınn ortasında o mavi ya
da Orta Asya Türklerinin kul-
landığı mavi tonun adını alarak
"turkuaz" denen renkteki kub-
besiyle Yesevi türbesi, Timur'-
un bu Türk - Islam büyüğüne
duyduğu saygının anıtı gibi du-
rur. Yesevi'nin sandukası yek-
pare nefrit tasındandır.
Yesevi türbesi önünde yöre-
deki folklor ekibi, şarkı söyle-
yen Türkistan giysüi kızlar ve
sazıyla atışan gençlerle karşıla-
myoruz.
Türkistan kenti, bizim Mev-
lana ve Konya yöresi gibi bir zi-
yaret yeri. Cıvarda hediyelik eş-
ya satan dükkânlar ve kahveler
var. Burada giderek bir Islam
turizmi için büyük bir potansi-
yel var. Özbekler, Türkmenler
ve Kazaklar Yesevi'nin ziyaret-
çileri arasında.
Cıvarda gezinirken çizgili
parlak şeritli geleneksel entari-
ler giymiş 4 yaşlı Özbek ile kar-
şılaşıyorum. Ayaküstü söyleşi-
yoruz. Bir kolhozdan emekli ol-
muşlar, Yesevi'yi ziyarete ve
dua etmeye gelmişler. Benim
Türkiye'den geldiğimi duyunca,
Ahmed Yesevi'nin Türkistan kentindeki türbesi
TÜRKİYE PROJEYİ ÜSTLENİYOR
Yesevi türbesi
onarılacak
yarete gidiyoruz.
Ahmed Yesevi'nin doğum ta-
rihi tam bilinmiyor. Ölüm tari-
hi konusunda Prof. Fuad Köp-
rülü. "Türk Edebiyatında İlk
Mutasavvıflar" kitabında şöy-
le yazıyor: "Ananeyegöre 120
yaşından sonra (M. 1166-67) yıl-
lannda vefat etmiştir."
Yesevi üstüne birçok efsane
var. En yaygını ve bizim oto-
büsteki Kazak rehberimizin an-
lattığı popüler biçimi şöyle:
Hazreti Peygamber (Muham-
med) bir gün Arslan Baba adlı
bir kişiye bir hurma verip 'Bu
emaneti Yesi'de Ahmed'e vere-
ceksin' der. Arslan Baba hur-
mayı alıp Yesi'ye (Bugünkü
adıyla Türkistan) gelir, ancak
Ahmed'i bulamaz. Arslan Baba
burada 400 yıl kadar yaşar. Bir
gün 7 yaşında bir çocuk gelerek
kendisine 'Benim emanefim ne-
rede?' der. İşte o, Ahmed Ye-
sevi'dir.
Daha sonra Arslan Baba, kü-
çük Ahmed'i eğitecek ve Arslan
Baba göçüp gittikten sonra Ah-
med Yesevi ünlü Yesevi tarika-
tını kuracaktır. Anadolu'ya
akın akm gelen Yesevi dervişle-
ri fetihçi Alperenler teşkilatının
da "ideolojisini" oluşturur.
Anadolu'da daha sonraki yıllar-
da yayılan Nakşilik, Bektaşilik
ve Mevlevilik gibi bütün tarikat-
ların kökü Ahmed Yesevi'ye da-
yanır. Bir adı da "Hazret'i
Türkistan" dır.
Yesevi'nin türbesinden önce
o bozkırın ortasında bütün hey-
betiyle yükselen Arslan Baba'-
nın yüzyıllara direnen tuğlaiarı
boz renge dönüşmüş türbesini
görünce, efsanelerin toprağında
gezinmeye başladığınızı iyice
anlarsınız.
Ahmed Yesevi, yine efsanele-
re göre Sayram doğumludur.
Gerçekten de annesi Karaşaş
ana ve babası İbrahim Ata'nın
türbeleri de Sayram'dadır, on-
ları da ziyaret ediyoruz. Ama
Sayram'da nerdeyse adım ba-
şında bir türbeyle karşılaşırsı-
nız. Hepsi o boz rengine dönüş-
müş tuğladan yapılmıştır ve ta-
rihleri 10-11. yüzyıllara uzan-
maktadır.
Zaman tüneli sizi bin yıl ge-
riye götürmüş gibidir.
Ve orada halk arasında yap-
tığı araştırmalarda Yesevi'nin
bir mührünü bulan Kazak arke-
olog size şu dörtlüğü okur:
"Sayram'da saysız bab Tür-
kistan'da tümen bab / Otrar'-
da otuz bab / Yen şam Arslan
Bab!"
Böylece Yesevi'nin hocası
Arslan Baba'nın "Babalann
Babası" olarak anıldığını günü-
müze kadar gelen bir halk de-
yişi ile anlamış olursunuz.
Yesevi'nin Timur tarafından
yaptınlan ve inşaatına 1397'de
başlamp 14O5'te bitirilen gör-
yorlar.
Ama ben "Mesket Türkleri'-
ni Özbeklerin niçin kırdığım"
sorunca biraz heyecanlanıyor-
lar. "Biz yapmadık, olaylar
Fergana'da oldu" diye elleriyle
bir tarafları gösteriyorlar. Da-
ha sonra bölgedeki bir Mesket
Türkü'nden iki yıl önce özbe-
kistan'daki olaylar sırasında
Türkiye'den bir heyetin gelip
özbeklere "Bizim adamlara
dokunmayın" dediğini bir efsa-
ne gibi dinleyeceğim.
Evet, "Atalanmızın diya-
n"nda uyanan Islam, bölgesel
çelişkiler, çağdaş özlemler hep
birlikte ve aynı anda harekete
geçiyor.
20. yüzyıl trenini kaçırmış,
dünyadan tecrit edilmiş ve ile-
tişim devrinin uzağında kalmış
"Orta Asya Türkleri" 21. yüz-
yılın eşiğinde dünyaya "mer-
baba" demeye çalışıyor.
BİTTİ
Türkistan kentindeki Ahmed
Yesevi Türbesi, Türkiye ve Ka-
zakistan arasında yapılan kültür
anlaşması sonucu onarılacak.
Projenin masraflannı büy-ük öl-
çüde Türkiye Kültür Bakanlığı'-
nın karşüaması bekleniyor. Pro-
jeyi üstlenen ENKA firması ön
çalışmalarını tamamladı ve şu
anda kesin bir maliyet hesabı çı-
karma aşamasında. Cumhur-
başkanı Turgul Özal'ın Kaza-
kistan gezisi sırasında onanm
için aynntılı br protokol im-
zalandı.
Bölgede geleneksel bir ziyaret
yeri olan Yesevi Türbesi şu an-
da Aral'dan kaynaklanan bir
çevre felaketinin olumsuz etki-
si altında.
ENKA'nın projeden sorumlu
yetkilisi Kayıhan Karhan tlercil
konu ile ilgili olarak gazetemi-
ze verdiği bilgide şunları söyle-
di: "Ahmed Yesevi'nin türbe-
camisinin tabanında bir su yük-
selmesi var. Bunun Aral Gölii'-
nün kuruması sonucu ; erailı su-
lannın yükselmesinden kaynak-
landıgı sanılıyor. Bu nedenle
türbenin temeli kayıyor ve du-
variarda, kubbede çatlamaJar
meydana geliyor. Öncelikle ta-
bana beton enjekte ederek bu
kayma ve çatlamalan durdur-
mak gerekiyor. Komplike bir
çalışma gerekli. Daha sonra Ka-
zakistan Reslorasyon Dairesi ik
elbirliği yaparak aslına uygun
olarak restorasyon çalışmalan-
na başlanacak. Bayram ertesin-
de bu konuda son anlaşma için
Kazakistan'a gideceğiz."
Evet, bölgede ve Kafkaslar-
dan Çin sınınna uzanan geniş
bir sınırda, İslam ve Türk un-
surlarının yüzyıllardan beri
'kutsal bir yer' olarak kabul et-
tiği Yesevi makammı şimdi Tür-
kiye 'kurtanp restore edecek.'
Bölgede Türkiye'nin adını du-
yuracak ve büyük bir 'reklam'
öğesi taşıyacak bu proje sanırız
herhangi bir mali ya da teknik
aksama olmadan başarıyla sür-
dürülür.
Siesta istiyoruz
• MARMARİS (AA )—
Muğla'mn Marmaris
ilçesindeki esnaflar,
işyerlerinde öğle tatiü
uygulamak için imza
kampanyası başlattı. Çeşitli
Avrupa ülkelerinde yaz
aylarında 'siesta' adı altında
yapılan 'öğle saatlerinde
dükkân kapatma'
uygulamasına geçmek
isteyen Marmaris esnafı,
belediye ve kaymakamlığa
dilekçeyle başvurdu. İmza
kampanyası açan esnaflar,
uygulamayı bir an önce
başlatmak istediklerini
belirttiler. Marmarisli
esnaflar, geçen yıllarda
'siesta' uygulandığını ve
halkın sisteme alıştığmı öne
sürdüler.
Caretta'nın
tireme yeri
• ANAMUR (AA) —
Denizkaplumbağalannın
(caretta-caretta) Ege ve
Akdeniz sahil şeridindeki
yoımurtlama ve üreme
yerleri beürlendi. Içel Vali
Vekili Fuat Uğurlu'dan
alınan bilgiye göre
çalışmalarını tamamlayan
'Denizkaplumbağası Üreme
Alanlannı Tespit
Komisyonu', Ege ve
Akdeniz sahilinde 21
bölgeyi ceratta-cerattalann
yumurtlama ve üreme yeri
olarak belirledi. Ege ve
Akdeniz şeridinde geniş bir
bölgenin üreme alanı olarak
tespit edildiğini belirten
yetkililer, belirlenen üreme
alanlarından kum ve çakıl
alınmasının yasaklandığını
ve bu konuda yöredeki
mülki amirlere talimat
verildiğini bildirdiler.
8 yıllık eğitim
başlıyor
• ANKARA (ANKA) —
Milli Eğitim Bakanı Avni
Akyol, halen 5 yıl olan
zorunlu eğitim süresinin
1991-1992 öğretim yılından
itibaren üç yıllık
ortaöğretimin de devreye
girmesiyle 8 yıla
çıkartılacağıhı açıkladı.
Bakan Akyol'un Anka'ya
yaptığı açıklamaya göre,
Milli Eğitim Temel Kanunu
ile ilköğretim ve eğitim
kanununda yeni
düzenlemeler yapan tasarı
uyarınca gelecek yıldan
itibaren ilkokulu bitiren
öğrenciler üç yıl daha
ortaöğretime devam etmek
zorunda tutulacak. Ancak
bu, öğrencinin ille de
ortaokula gitmesi anlamına
gelmeyecek. Kurslar ve
çıraklık eğitim merkezleri
de ek kültür dersleriyle
zorunlu eğitimden
sayılacak.
8 kişi gölde
boğuldu
• MANYAS-BURSA (AA)
— Manyas Koca Göl'de bir
sandalın alabora olması
sonucu 8 kişi boğuldu.
Edinilen bilgiye göre dün
Manyas'a Izmir'den gelen
Akbaş ailesi, akrabaları ile
sandalla göle açıldı.
Sandalın aşırı yükten
alabora olması sonucu
Nurettin Akbaş (30), Adil
Akbaş (6), Seher Akbaş
(25), Sinem Akbaş (3),
Mehmet Akbaş (6),
Muharrem Akbaş (30),
Bahriye Yardımcı (30) ve
Seda Yardımcı (3) hayatını
kaybetti. Yapılan çahşmalar
sonucunda Adil Akbaş,
Seher Akbaş, Muharrem
Akbaş ve Seda Yardımcı'nın
cesetleri gölden çıkanldı.
Diğer 4 kişiyi arama
çalışmaları ise
sürdürülüyor.
'l^bancı'nın
orijinali satıldı
• PARİS (AA) —
Varoluşçuluk akımırun
öncülerinden ünlü Fransız
yazar Albert Camus'nün en
ünlü romanı "Yabancı"run
el yazmaları, dün Paris'te
yapılan bir açık artırmada
1 milyon frarlka satıldı.
Yazar tarafından
imzalanmış ve "Nisan
1940" tarihi atılmış olan
104 sayfaük el yazmalarını
kimin aldığı açıklanmadı.
Camus, ölümünden 3 yıl
önce 1957'de Nobel
edebiyat ödülünü almıştı.
Radyoaktif
kaplıcalar
• İZMtR (AA) —
Türkiye'de, nükleer enerji
için gerekli olan uranyumun
radyoaktif kaplıcalardan
elde edilebileceği bildirildi.
Ege Üniversitesi Nükleer
Bilimler Enstitüsü Müdürü
Prof. Selman Rıza Kınaa,
Türkiye'nin 2000'li
yıllardaki ekonomik
gelişmesi için nükleer
enerjiye ihtiyaç
duyulacağını kaydederek
bunun bütün ilgili devlet
kuruluşlan tarafından da
kabul edildiğini belirtti.