18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER de hukukçu olmaya gerek yoktur. Kaldı ki yargıcılar bunu saptarken bir hukukçunun aydmlatıcı uyarılarına göre yapmaktadırlar. İkincisi eksik bir doğrudur. Yargıcılar kurulunun yararlılığı, karma sistemde bu kurumun hukukçu yargıçlarla birlikte hukuksal sorunlan da çözmelerini doğurmuştur. gerçek adaletin bu kurullarca daha iyi gerçekleştirildiği görülmüştür. Bu gelişme çağımızın hukuk anlayışına da uygundur. 18. yüzyıl idealistti, 19. yüzyıl maddeciydi. Yüzyılımız ise sentezcidir. Hukuk da bu sentezcilikten payını almıştır. Hukukun yazılı norm ve etik adalet boyutu yanında bir de gerçekçi toplum boyutu vardır. Devlet, değişen dinamik toplumun verilerini değerlendirerek toplumun gerisinde ayak sürüyen hukuku, toplumla yan yana getirdiği ölçüde patlamaları önleyebilir. Işte yargıcılar kurulu, toplumla hukuk diyalektiğini sağlayarak devlete bu verileri en iyi sunan dinamik bir kurumdur. Halkın Y argılamaya Katüması Deneyimler, yargıcılar kurulunun ceza adaletine değerli katkılarda bulunduğunu da göstermiştir. însan boyutundan yoksun ve mekanik adalet yerine, cezanın bireyselleştirildiği gerçek adaletin bu kurullarca daha iyi gerçekleştirildiği görülmüştür. PENCERE 14 MAYIS 1991 Hey Gidi Babıâli!.. Doç. Dr. SAMİ SELÇUK Demokrasinin en yaygın tanınu Lincoln'ündür: "Halkın halk için halk tarafından yönetilmesi:' Burada, halk hem özne hem nesne ve hem de tümleçtir. Odak kavramdır. Eğer bir ülkede halk, etkin ve temel öğe değilse orada izokrasi (Sartori) ya da 'haksız demokrasi' (Duverger) vardır. Halkın yönetime yataylamasına ve dikeylemesine katılmasını sağlamak için yasa çıkaranları ve uygulayanlan seçmesi yetmez. Yargılama da yapması gerekir. Nitekim Batı demokrasilerinin hemen hemen hepsinde, hatta bu rejimi benimseme yolundaki Afrika ülkelerinde bile bu gerçekleştirilmiştir. Ingiliz ya da gerçek yargıcılar kurulu denilen sistemde, halktan oluşan yargıçların işi, olayı saptama aşamasında biter. Bundan sonra atanmış hukukçu yargıcın işi başlayacaktır. Eğer yargıcılar kurulu, yukarıdaki iki soruya da 'evet' demişse, yargıç verilecek cezayı belirler ve yargılama da biter. Karma denilen ve özellikle Fransa'dan Öbür Avrupa ülkelerine yayılan sistemde ise halktan gelen kişilerle atanmış hukukçu yargıçlar işbirliği içinde çalışırlar. Yukarıdaki sorulara birlikte yanıt verdikleri gibi cezayı da birlikte belirlerler. Karma sistem, Ingiliz sisteminin katı kurallarının sakıncalarını önlemiş ve Batı ülkelerinde başarıyla uygulanmıştır. Doğrusu eksiğiyle eleştiriler: Halk içinden gelen yargıcıların (jüri üyelerinin) bilgi ve deneyimden yoksun oldukları, yargıçların cübbelerinden, yığın iletişim araçlarından, basından, usta söylevcilerden, geri dönecekleri çevreden etkilendikleri; bu yüzden de bencillik ve sınıf kokan adalet dağıttıkları sık sık ileri sürülmüştür. Çoğu kimse, yargıcılar kurulundan söz edilince, bu konuda hiçbir inceleme gereği duymaksızın, bu kuruma karşı çıkar. Ozellikle ülkemizde, adalet dağıtmanın sürgit bir uzmanlık işi gibi görülmesi, yargıcılar kurulu konusunda katı önyargüarın oluşmasına yol açmıştır. Oysa, denemeler bu eleştirilerin haksızhğını kanıtlamıştır. Yargıcıların hukuk bilgisinden yoksun oldukları doğrudur. Ama ilkin yanhşa dayalı bir doğrudur. Çünkü Ingiliz sisteminde, yargıcılar yalnızca eylemin işlenip işlenmediğini, işlenmişse yargılanan kişi taraf ından işlenip işlenmediğini saptarlar. Bunun için uzman ve Yargılamada iki yol Bunun yolu ikidir: Birincisi, yargılamanın halka açık olraası. îkincisi temsili yargıçlarla adaletin dağıtılması. Kimi ülkelerde yargıçlann halk ya da meslek kuruluşlannca seçilmelerinin ya da halkın belli kurallara göre adalete katümasının nedeni budur. Bu öylesine önemlidir ki sözgelimi ABD'de jüri önünde yargılanmayı istemek, yurttaş için anayasal bir haktır. Burada daha çok en yaygın sistem olan yargıcılar kurulu (jüri) üzerinde durulacaktır. Yargıcdar kurulu şu düşünce üzerine temellendirilmiştir: Suç sayılan bir eylemin işlenip işlenmediği, işlenmişse; yargılanan sanığm işleyip işlemediği hukukçu olmayan halktan kişilerce saptanılmalıdır. Bir başka deyişle, yargıcılar kurulu, olay sorunu ile hukuk sorununun birbirinden aynlması ve birincisinin halk temsilcilerince çözülmesi ilkesinin adalete yansıtılmasının somutlaşmış biçimidir. Yargıcıların çevreden etkilendikleri de doğrudur. Ancak bu, hukukçu meslekten yargıçlar için de doğrudur. Kaldı ki bu çelişkiler yalnızca çevreden değil, üst düzey otoritelerinden, duruşma öncesi inceledikleri dosyaların ve yılların oluşturduğu önyargılardan da etkilenmektedirler. Araştırmalar, yargıcılann "davayı daha geniş ve duyarh kulaklarla" dinleyip algıladıklarını; meslekten yargıçların tersine, deÇoğu ülkelerin anayasalarında, yargının neyimler, tekdüzeliğin yol açtığı ve zaman za halk adına karar verdiği yazılıdır. Yargıcılar man duyarsızhğa değin varan kanıksama psi kurulunun bulunmadığı ülkelerde bu söz bir kozuna yargıcıların uğramadıklarını göster fantezidir. Iktidar olgusunu kökenbilimsel (gemiştir. Sözgelimi 19701975 yüları arasında nealojique) açıdan incelediğimizde, Foucault1 Fransa'da yapılan bir araştırma, yargıçlarca nun dediği gibi sorulası soru şudur: "Benim tutuklamanın bir tür hükümlülük karinesi gibi yerime kararları kim alıyor?" Bir ceza yargısı algılandığmı sergilemiştir (DelmasMarty). iki alt yargıya dayanır. Birisi olayın varlığı, yaOysa öbüründe bir kez yargıçhk gibi saygın ni gerçeklik yargısı; öbürü bir olayın hangi yabir görevi üstlenen bir yargıcmın, böylesi bez zılı norma uyduğu, yani değer ve hukuksal taginliklere kapılması, eski amprik deneyimler le nı (teşhis) yargısı. Yazılı norm, halk adına sedavranması olanaksızdır. Onlarm atanma, çilmiş yasama organınca oluşturulmuştur; yükselme kaygıları da yoktur. Her tür otori orada halk vardır. Buna karşıhk olay yargısı, teye karşı daha bağımsızdırlar. halkın temsilcilerince yapılmış bir yazılı norma dayanmaz. "Eylerh var ve fail de onu işlemiştir" yargısmı halk vermiyorsa, bu yarÇağımıza uygun gelişme gıda halk yok, yargılama da halk adma yapılYargıcılar kurulu, demokrasilerde biçimsel mıyor demektir. Gerçek budur. adalet zorbahğının önleyicisi ve hakkın sesi ol Sonuç muş, toplumdaki titreşimleri yansıtarak hukuTürkiye'de halkın yargılamaya katılması ve kun gelişmesine katkılarda bulunmuştur. Eğer yargıcılar kurulu, bir yasa kuralını uygula yargıcılar kurulu sorunlan, Tanzimat dönemaktan kaçmmışsa bunu her zaman bilgisiz minde çok yargıçh nizamiye mahkemeleri ve liğe yormamak, nedenini araştırmak ve şu so 194849 yargı yılı açış konuşması dışında, hiçruyu sormak gerekir: Yazılı hukuk, toplum bir zaman ciddi olarak gündeme gelmemiş ve duzeyi ve istenciyle (iradesiyle) aynı çizgide de işlenmemiştir. Biz, karma sistemi ülkemiz için zorunlu ğil mi? O zaman yasa koyucu gerekli düzengörmekteyiz. Bu sistemin her ülkeye sağladılemeleri yapmak durumundadu. ğı yararlardan başka; duruşmaların tek otuDeneyimler, yargıcılar kurulunun ceza ada rumda doğrudanlık, yüzyüzelik ve yoğunluk letine değerli katkılarda bulunduğunu da gös ilkelerine göre bitmesine; Roma'dan beri bilitermiştir. tnsan boyutundan yoksun ve meka nen olayhukuk ayrımının gerçekleşmesine nik adalet yerine, cezanın bireyselleştirildiği katkıda bulunacağına inanıyoruz. HESAPLASMA BURHAN ARPAD Türk Filmi Dolayısıyla... Değerli dostum ve başarılı film yönetmeni Şakir Sırmlı'dan bir mektup aldım. Geçenlerde Hesaplaşma'da çıkan yazım dolayısıyla yazılmıştı. Yazılanların bir bölümünü bu köşeye aktarıyorum; Türk filmciliğinin yakın geçmişi açısından gerekli gördüğüm için: 23 Nisan 1991 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, 'Türk Filmi' başlıklı yazınızı okudum. Kendinize haksızlık etmişsiniz: Türk Film Dostları Demeği'nin kurucusu bizler değil, sizsiniz sayın Arpad! O 1950'li yıllarda, stradan bazı memurların oluşturduğu Ankara Film Sansürü, Türk sinemasının başına karabasan gibi çökmüştü. Çevirme izni alabilmek için kendisine gönderilen senaryoyu, örneğin, "Türk öğretmeni âşık olmaz' gibi sudan savlarla geri çevirecek kadar şoven davranan bu sansürün baskısı altında kıpırdayamaz hale gelen çoğu yapımcı, selameti, o günler iktidarının Ticanili, Nursili, Sobilüreşatlı yeşil poJitikasına uymakta bulmuş, paçayı kurtarmak için dın istismarına yönelmişti. "Her yer karanlık pürnur o mevki" gazeli, o günün mezarlıklı, çarşaflı, imamlı, camili ya da mistik havalı Türk filmlerinin ana temasını oluşturuyor, sinemalarda film seansları arasında seyirciye güisuyu serpiliyor, mevlüt şekeri ikram ediliyordu. O günlerde mevcut 'Yerli Film Yapanlar Cemiyeti'nin idealist bir yanı yoktu. Film yapımcılarından oluşan bu dernek onların çıkarlarını korumak içindi. İşte siz böyle bir ortamda, Türk sinemasının bu kör gidişini önlemek için bizlere, gazeteci, aydın ve filmcilerin hep beraber oluşturacağı Türk Film Dostları Derneği'ni önerdiniz, Gazeteciaydınfilmci üçlüsünün el ele vermesini sağladınız. Yine o sıralar sizin, Türk sinemasının sorunlarını içeren dört yüz adet rapor, mektup hazırlayıp, onları yüklenerek milletvekillerine ulaştırılmak üzere postalamanızı hiç unutmam. Filmci olarak bizlerin yapmamız gereken bir işi siz gazeteci dostumuzun yüklenmesi, o vakit beni pek utandırmıştı. Filmcigazetecıaydın üçgeni kısa zamanda sonucunu vermiş, Türk sineması kendini toparlamaya yönelmişti. 'Türk Film Dostları Derneği'nin kuruluşuna koşut düşen bir film, yobazlığa karşı bir film, göğsündeki 'haç'ı ne pahasına olursa olsun çıkarmaya razı olmayan Rum kızı ile bir efenin romantik aşkı gibi insancıl bir tema üzerine kurulmuş 'Efelerin Efesi' filmi, Ankara sansürüne ve o günkü iktidar politikasına kafa tutan ilk 'mesajlı' Türk filmidir. Kendisine tasdik ettirilmiş olan senaryo ile en küçük bir ilişkisi kalmamış olan bu filmin sonuna, Ankara sansürü bir konuşma eklemeye kalkışınca, Cumhuriyet, Vatan, Dünya gazetelerince, Türk sinema tarihinde gene ilk kez saldırıya uğramış ve zedelenmiştir. Günümüz Türk sineması'nın başlangıcı olan ve Türk sinema tarihi'nde önemli bir yeri bulunması gereken Türk Film Dostları Derneği' gerçeğindekı rolünüzün kamufle kalmasına gönlüm razı olmadı. Yayımlanmak üzere size bu satırları gönderiyorum. Siz buna, isterseniz, aca'ıp birtekzip şekli deyin." Yedinci sanatın kendini kabul ettirmesi ve hiç değilse kimi filmlerin dünya standardına ulaşması için tam yetmiş yıl geçmiştir: Binnaz'dan Kanun Namına: 19191949. Yetmiş yıl tam bir savurganlıkla yitirilmiştir. Kemal Film'in (Kemal ve Şakir kardeşlerin), 1920'li yılların başlarında arka arkaya çevirdiği filmler 'jstanbul'da Bir Aşk Faciası', 'Şişli Güzeli Mediha Hanım'ın Faciayı Katli', 'Boğaziçi Esrarı', Yakup Kadri'nin ünlü romanı 'Nur Baba', 'Ateşten Gömlek' (Halide Edip Adıvarın) o günlerde çok okunan romanı, 'Leblebici Horhor Ağa', Dikran Çuhacıyan'ın ünlü operetı 'Kız Kulesi Faciası' Polanyalı yazar H. Siuankeviç'in 'Fener Bekçileri', 'Sözde Kızlan' (Peyami Sefa'nın o günlerde çok tartışma konusu yapılan 'Fener Bekçileri', Metin Erksan imzasını taşıyan 'Susuz Yaz'ın Uluslararası Berlin Festivali (1946) Altın Ayı Ödülü'nü kazanması, Türkiye'de gerçekten sanat değeri taşıyan filmlerin yapımına geçildiğini gösteriyordu. İlhan ve Aydın Arakon kardeşlerin çevirdiği 'Hep Bu Vatan İçin' bu kanımı geliştirdi. Türk filmciliğinde tiyatrocuların silinmeye başlayıp gerçek sinema sanatı arayan yeni bir kuşağın ekrana girmesinin ilk belirtisi bildim. Atlas Film Stüdyosu bahçesinde buluşup uzun uzun konuştuk. 'Türk Film Dostları Derneği'ni kurma kararını verme gücünü kendimde buldum. Türk Film Dostları sadece dört yıl çalışma olanağını buldu. Her şeyi hemen hemen tek başıma yapma zorunluluğunu yazık ki, üç dört yıl taşıyabildim. Sonunda durum açıklığa kavuştu. 'Film Dostları Derneği' 1955'te kapatıldı Yönetim Kurulu'nun başvurusuyla! Türkiye^ de 7. sanat gerçekleştirecek güçte kişilerin bulunduğunu o yıllardan bu yana pek çok etkinlikler ve düzenlemeler yapılabildiğini görmek rnutluluğunu yaşadım. Ne mutiu bana! yösun denizde saklıdır deniz mavide mavi yüzünde yağmur bulutta Dulut beyazda saklıdır bevaz yüzünde buğday başakta başak sanda san yüzünde saklıdır İOLCAYUZUN Sevgili Olcay, seni unutmak mümkün mü ?.. (1961/....) 1.0. 198085 dönemi arkadaşları adma IBRAHIM KARACA T.C. KARABÜK ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ ÎLAN Esas No: 1989/81 . Karar No: 1989/334 Davacı Kadriye Aslan Vekili Av. Hasan öztürk tarafından davah Sebahaddin Aslan aleyhine ikame edilen cürum ve haysıyetsizlik sebebiyle boşanma davası üzerine mahkememizde 1989/sl esas ve 1989/334 karar ile sonuçlanan 31.10.1989 tarihli ilamı ile; 1 Karabük ilçesi, Yeşiltepe köyünde kayıtlı cilt no: 055/02, sayfa no: 9, kütük sıra no: 22'de nüfusa kayıtlı Mehmet île Fatma'dan 1.6.1957 raiu Sebahaddin Aslan ile Mehmet ve Şaziye"den olma 20.2.1961 Klu Kadriye Aslan'ın boşanmalarına, 2 Taraflann müşterek çocuklan 19.9.1980 K l u Fatma Aslan, 19.1.1982 D!lu Hatice Aslan ve 1.6.1983 DUu Mehmet Aslan'ın velayetlerinin davacı anneye verilmesine, 3 Velayetleri davacı anneye verilen çocukların her bırı için ayda 20.000 TL. iştirak nafakasının hüküm kesinleşmesinden itibaren davalıdan ahnarak davacıya verilmesine, 4 Velayeti davacıya verilen Fatma Aslan, Hatice Aslan ve Mehmet Aslan ile davah babanın her ayın ilk pazar gunu saat 9.00'dan akşam saat 17.00'e kadar, Kurban ve Ramazan bayramlarının ikinci gvlnu saat 9.00'dan akşam saat 17.00'e kadar ve her yılın 1 temmuz saat 9.00'dan 15 temmuz saat 17.00'e kadar davalı baba yanında kalmalan suretiyle şahsi ilişkinin tesisine, 5 Peşin alınan harca gore ayrıca harç ahnmasma yer olmadığına, 6 Avukathk ücret tarifesıne göre 24.000 TL ücreti vekâletin davahdan ahnarak. davacıya verilmesine, 7 Davacı tarafından yapılan ilk dava masrafı 10.500 TL ilan masrafı 42.900 TL ki ceman 53.400 TL yargılama giderinin davahdan ahnarak davacıya verilmesine, dair davacı vekilinin yuzunde davalının yokluğunda yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi, İlan tarihinden itibaren 15 gun içerisinde temyiz talebinde bulunmadığınız takdirde hükmün davah yönünden kesinleşeceği ilan olunur. 6.5.1991 Basın: 47080 Babıâli'nin 'zahmetkeşan'\ar\ndan Celalettin Çetin'in kitabı çıktı: Adı: "İşte Babıâli!.." (Cem Yayınevi) Bizim yokuş çok değişti, tanınmaz hale geldi, gün geçtikçe fikirden kopuyor, uydurma habere kayıyor, lotaryadan medet umuyor; evet, bilgisayarlı baskı ve dizgi makinelerine kavuştuk; ama gazeteler içinde çalışan yüzlerce emekçiyle birlikte haraç mezat satılıyor. Doğuda ağanın sahibi olduğu köye dijital telefon gelse, köylü çağdaşlaşır mı? Ağa köyu başkasına sattığında bizim köylü de efendı değiştiriyor. Babıâli'de sendikalaşma geriliyor, iktidara dalkavukluk mesleğin şanından sayılıyor, gazeteci hükümet adamının yanına girerken kişiliğini ve onurunu kapıdaki vestiyere bırakıyor, meslek kuruluşları kirleniyor. Hey gidi Babıâli!.. • Celalettin Çetin, mesleğin sevilen emektarıdır; otuz beş yıllık Babıâli yaşamının anılarını 'ya sabır'la çekilen bir tespihin taneleri gibi birbiri ardına dizerek anlatmış. Ben bu taneler arasında tespihin 'imamesi' saydığım birini köşeme aktarıyorum. O günlerde "Günaydın"da çalışan Çetin anlatıyor: "Gene bir gün istihbarat salonundan geçerken masama sokuldu Haldun (Simavi) Bey. Ve gene 'Bak yavrum' diye söze başladı ve o günlerde sol doğrultuda olduğu izlenimi veren Cemal Madanoğlu Paşa ile bir söyleşi yapmamı istedi. Ve 'Yavrum, git konuş bu adamla, ben sosyalist oldum desin sana' dedi... Aslında gazetecilik yönünden, gerekli bir girişim, gerekli bir çalışmaydı bu. Çünkü 27 Mayıs sonrası, orduda bu yanlarıyla ortaya çıkan ve konuşulan bir generaldi Madanoğlu. Ama 'Git konuş bu adamla, ben sosyalist oldum desin", yahut biz 'Madanoğlu sosyalist oldu' diyebilelim ısmarlaması yok mu, işte beni şaşırtan bu olmuştu o gün. Nitekim korktuğum da başıma geldi. Patronun (Haldun Simavi'nin) verdiği görevden sonra kollan sıvadım. Ev telefonunu buldum Madanoğlu Paşa'nın. Ve telefonda ne yapmak istediğimi anlattım ona. Önce bu 'Günaydın ne biçim gazete ki" dedi, "Sen Akşam'dan niye ayrıldın" diye sordu, anlattım. Sonra Günaydın'dan söz ettim. Ama o kendine göre bir değerlendirmeyle 'Benim gördüğüm kadar suluca bir gazete değil mi" dedi... Sonunda kopardım randevuyu ve ben atlayıp gittim. Çok değil bir saat evinde karşılıklı oturduk onunla. (...) Söyleşi sürerken patronum Haldun Simavi'nin söyledikleri, daha doğrusu verdiği sipariş geldi aklıma: 'Madanoğlu sosyalist oldum, desin.." Yahut biz 'Madanoğlu sosyalist oldu' diyelim. Ismarlama pabuç gibi bir şey işte... Bu yüzden dönüp dolaştırıp lafı oraya getirmek istiyordum o gün: 'Paşam bütün bunlardan sonra daha doğrusu bu görüşmemizin sonunda, sizin için Madanoğlu Paşa sosyalist oldu diye yazabilir miyim' dedim. Etindeki sigarayı birden bastırdı tablaya ve öfkeli biçimde: 'Yok haa... Böyle bir şey yazma. Hem bu millet komünistle sosyalisti kanştınyor oğlum, onun için sakın böyle bir şey yazma.' mi Turan 'Aman gecikme' demişti, 'Sayfaya yetışsin' demişti. Gazete binasının merdivenlerini uçarak çıkıyorum. Ve masama oturmadan önce yazıişleri bölümüne giriyorum. Rahmi Tamam mı Celalciğim' dıyor. 'Tamam' diyorum. Arkasından o beni şaşırtan lafı ediyor: 'Hadi otur, hemen yaz. Manşeti attık biz. Haldun Simavi Bey, öyle istedi." 'Nasıl olur? Duha haberi yazmadım ben. Ne başlık attınız ki?' 'Haldun Bey, söylemiş ya sana, o başlığı attık.' Kalkıp birlikte pikaj salonuna geçiyoruz. 'Bak işte manşet hazır" diyor Rahmi ve hazırlanan birinci sayfayı gösteriyor: Madanoğlu sosyalist oldu." • ..Hey gidi BabıâliL v"' . * . . „ < Belli ki "patron'i Celalettin'i tuzağa düşürmüş; ama Hali dun Simavi'ye bak sen!.. Bu tertibi niçin ve neden yaptığını nasıl açıklayabilir? Ha, nasıl?.. Lafı uzatmadan kalkıyorum. Kalkmam gerekiyor. Çünkü Rah TEŞEKKÜR Titiz ameliyatlarıyla gözlerimi açarak, beni karanlıktan aydınlığa çıkaran, okuman\n tadına yeniden kavuşturan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakultesi Göz Ana Bilim Dalı oğretim uyelerinden Pn>f.Dr.MURArİRKEÇ ve ekibine, Göz Servisi'nin diğer değerli doktorlarıyla özverili hemşire ve hastabakıcılarına en içten teşekkurlerimi sunarım. YAŞAR YÖRÜK ADALET BAKANLIĞI SALİHLİ 2. İCRA İFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ Sayı: 991/2 İflas Muflisin adı, soyadı ve ıkâmetgâhr. Kadri (Kadir) TÜFEKÇİ, Belediye Cad. No: 196 Salihli / MANİSA. Yukanda adresi yazılı Kadri (Kadir) TÜFEKÇl'nin Salihli Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nin 30.4.1991 tarih ve 991/106 sayıh yazıları ile iflasına karar verılmiş bulunduğu Icra ve İflas Kanunu'nun 166. maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur. 01.05.1991 TEKKEKÖY ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1990/1087 Davacı Nazife Dinç vekili Av. Cemil Arslan tarafından davahlar Şerife Kurtuluş ve 9 arkadaşı aleyhine açılan nüfusta ana adı tashihi davasının yapılan yargılamalarında adı geçen Şerife Kurtuluş gösterilen adreslerinde bulunmadığından, duruşma günunun ilanen teblığıne karar verılmiş olduğundan; davamn duruşması 6.6.1991 günu saat 9.30'a talik edilmiş olduğunun davetıye yerine kaim olmak uzere üanen tebliğ olunur. Düşünmenin bedelini ödeyip Türkiye'nin her yerınde sızınle çalışmaktan onur duyacağız. Lütfen bize yazınız. P.K. 381 IZNIİR ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞANLAR RAKS VANTILATORLER SIMDI PESIN FIYATINA TAKSITLE TERLEMEYİN BASIN DÜĞMEYE SERİNLEYİ İLAN KAYSERİ BİRİNCİ SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1988/340 Karar No: 1990/1020 Rutubet oranı yüksek olduğu için taklit ve tağşiş edilmiş sayılan sucuk uretip satışa arz etmekten sanık Sarız ilçesi Imirzağa köyu nufusuna kayıtlı ve halen Kayseri Karpuzatan mevkii No: 12'de icrai faaliyet gösteren Başyazıcıoğlu Sucukları Mesul Mudurü Bilal Koç'un musnet suçtan dolayı yapılan yargılaması sonunda; TCK 398, 402/12, 72, 647 Sa. 4/1. maddeleri gereğince 32.000 TL ağır para cezası ile cezalandınlmasına, 3 ay sureyle curme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinin tadline, 7 gün süre ile işyerinin kapatılmasına karar verümiştir. İlan olunur. Basın: 25918 ;\ ^ 1991 YIU PffİN FİYATINA TAKSİUE RAKS ELEKTRİKLİ VANTİLATOR 5ATI? KAMPANTASIFİYATURI s/cağında baharı yaşayın, Raks'ınızı hemen alın. uzaktan kumandalıları dahil... ,\k renk alternatifleri ile Ralcs. o ^ o s m d a n yararlanın. Tam 3 yıl garanti Yaygın servis ağı T.C. HINIS KADASTRO MAHKEMESİ Sayr. 1985/452 Davacı Hınıs Hazinesi'nin davahlar Ünluce köyunden M. Zekı Bingöl ve müşterekleri aleyhine Unluce köyu 56,57, 70, 76 nolu parseller hakkında açtığı komisyon karanrun iptali davasına ilişkin dava dilekçesi davahlar Sutıye Sönmez, Nusrettin Sönmez, Perişan Sönmez, Zülkuf Sönmez ve Belkisa Sönmez adlarına tebliğ edilemediğinden ve açık adresleri de tespit edilemedığınden adlarına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla adı geçen davalılann duruşmamn atıh bulunduğu 7.6.1991 günü mahkememizde hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmelen, aksi takdirde yargılamanın gıyaplarında yurutüleceği hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 15.3.1991 Basın: 47089 MAMUl CİNSİ DF 8 G K DF 12 TK BF 12 RO DF 16 GK DF 16NLT DRR 16 UK SF 16 SB SRR 16 UK CF 52 WB CF 52 WBL CF S4MB KUÇUK BOY ORTA BOY KUTU FAN BUYUK BOY 1AMBALI TIMER'LI UZKT KUMD LAMB OIGITAL SAAT AYAKU UZAKTAN KUMANDALI AYAKLI HAZERAN AHSAP KANATll'TAVAN HAZERAN AHŞAP AVIZEU TAVAN METAl KANATU TAVAN PEŞİNAT TAKSİT TUTARI x 3 AY 50 000 70 000 70 000 80 000 90 000140 000120 000 160 000 100 000120 000 110000 TOPLAM FİYAT KDVLİ 185 000 285 000 310000 350 000 395 000 595 000520 000 680 000450 000 540 000480 000 İLAN Dosya No: 10/6454 îst. 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Esas: 1990/173 Karar: 1991/63 sayıh, 13.2.1991 gunlü kararı uyarınca Idaremıze 56.000r TL. para.cezası ödemeye yükümlü CUMA ALİ ELÇİ kararda belirtilen adresınde bulunamadığından mezkür para cezası tahsil edılememektedir. Tebligata esas olacak başkaca bir adresi bilinemediğinden 7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 28. ve 29. maddelerine göre ILANEN TEBLİĞİNE karar verildi. Tebligat yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. Basın: 25835 35 000 75 000 100 000 110000 125 000175 000 160 000 200 000 150 000 180 000 150 000 Kampanya fiyatve koşulları sadece 131 Moyıs 1991 tarihleri arasında geçerlidir. #RAKS VANTİLATOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle