Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına Nadır Nadı £ Genel Yayın Mudurü Hasan Cemal, Müessese Muduru Emıne (Jşaklıgd. Yazı Işlerı Muduru Okay GoiKnsın, 0 Haber Merkezı Müduru Yalfin Bayer, Sayfa Dıizenı Yönetmenı Alı Acar £ Temsılaler ANKARA Ahmti T»n. İZMİR Hikmn Çılınk«y», ADA.NA Çelın Yıgenofclu lı, Polılıka Celal B»;lanıı(. Dıj Haberler Irgun Balcı. Ekonomı Cenglı Turtıan. Ij Sendıka Şukran Kelcncl, KUImr CHal Isler, Uıanbul Habeıten Keroat Kuçuk Efcmm G«nca> ^aylan, Yuu Haberlerl Secdet Doftan Spor Daniîmanı Abdulkıdir Vucelman, Düı Yaıılar Kerem Çalı;kan, Araşlırma *ahm Al|»y, Duîeltme Abdullah Yallcı # Koordınaıor Ahm«l Kortllsan f VUIı Iskr trol trkul £ Muhasebe Bulcnl Vcncr £ Buuc Planlama S«*gi Osmaıtbeşeoglıı 0 Rcklam Ayşe Torun 0 Ek Yayınlar Hulyl Akyol 0 l<iacc Hmtyın Gortt 0 işletnK Onder Çellk # Bılgı Islcm Sall In.i 0 Personel Sevgi Bmlancıoglu iavın Kurulu Baskan Nadır NaUı Okta) Akbal. Vllçın Ba.tr. Hasan Ceraal. Hikmet Çelınkaya, Okay (.oncnıln Lgur Mıımcu. tlhan Sel(uk, Alt Sırmen Ahmel Tan Basan ve Yayan Cumhurıyel Malbaacılık ve Gazetecıllk T A Ş Türkocagı Cad 39/41 Cagalogl 14334 Ist PK 246 lstanbul Tcl 512 05 05 (20 hat). TeleK 22246, Fax (1) 526 60 72 £ Buroler Ankan Zıya Cökalp Blv Inkılap S No 19/4, Tel 133 II 41 41. Tetal 42344. Fax (4) 13 05 65 0 l ı m i r H Zıya Blv 1352 S 2/3, Tel 13 12 30. Telex 52359. Fax (51) 19 53 6 0 Adana Inönü Cad 119 S No 1 Kat I, Tel 19 37 52 (4 hal). TeİM 62155. Fax (71) 19 25 7 TAKVIM: 12 MAYIS 1991 îmsak: 3.58 Güneş: 5.43 öğle: 13.05 Ikindi: 17.00 Akşam: 20.18 Yatsı: 21.55 Yabani keçi tüyünden dokunan kaşmirin yüzükten geçen' efsanevi inceliği günümüze kadar akıp gelmiştir Himaiaya keçisi yumuşacık okşar I ı Bahsi ve sonucunda timsah derisi valizi kazandı tenisçi. Moda da onun timsahını kazandı böyBir elbise bir yüzüğün içinden geçer mi? Ge lece. Çünkü Lacoste tenisi bırakıp giyim sanaçermiş, geçmeliymiş. Ben, bir Moğol efsanesi yiine girdi sonunda. nin yalancısıyım. llk kez kıyafetin dışına konan etiket oldu timAma elbisenin kaşmir olması şart. öylesine in sah. 1933 yılından bu yana da dünyanın dört bir ce dokunmuşlu, öylesine yumuşak, öylesine akı yanına gülücükler dağıtıyor o timsah, pololarm, cı... gömleklerin göğsünde. Yüzükten geçmesi masalsa da kalitesi bir gerYoksa, gülücük değil de "sizi bir lokmada yuçek. Himalayalar'ın yamaçlarında yaşayan yatanm!" mesajı mı o açık kocaman ağız? Allah'ban keçilerinin tüylerinden Kaşmir'in yüksek vatan ki timsahça anlamıyoruz. dilerinde dokunan yünlüler bunlar. Ipekten daEvet, bazen bir motif, bazen bir dokuma, baha ince, daha kaygan. Dünyada eşi menendi yok! zen bir desen, modanın zaman tanımayan tutBu tüyler yaban keçilerine doğanın bir artna kusu oluyor. ğanı. Onlan çetin soğuklardan koruyan, kannBugün hâlâ çıtır pıtır güzelliği ile çekiciliğinlarını çevreleyen inanılmaz yumuşaklıkta ipeksi den bir şey yitirmeyen Liberty desenler ününü tüyler... Ünlü, yüzüve adını basit bir satıcıya borçlu aslında. li ğün içinden geçen elbi Kaşmir şallar Bir Japon sergisinde, Japon desenlerinin güselerin kaşmiri bu işte. soluk kesiyor zelliğine vuruluncaya dek, basit bir kumaş satıElbiseler yüzüğün günümüzde. Bu cısıydı Arthur Liberty. Ama gördüğü güzellikiçinden geçerdi, geç ipeksi tüyler ler aklını başından aldı. Japon guzelliğine, Art Mouvau'nun şürini katarak bir DoğuBatı senmezdi, o ayrı konu. tezi yaptı. Ama yüzyılların öte doğanın bir sinden geçip günümü armağanı. Hemen Regent Street'te bir mağaza ze değin ulaşıyor kaş Himaiaya açtı. Oscar VVüde, VVilliam Morris ve mirin güzelliği. yamaçlarında daha birçok sanatçının uğrak yeri olan Ünlü kaşmir şallabu mağazada, yep yeni bir desen, yep yaşayan yabani rı... O üstünde binbir yeni bir stil doğdu böylece. Arthur keçilerin renk, binbir desen... Liberty 1889'da yeni stilini Paris'e de Minnacık, miniminna tüyünden elde taşıdı. Londra'daki başarımn bir eşi de cık iç içe çiçekler, şal ediliyor. onu Paris'de bekliyordu. desenleri. Hindistan'ın Ne var ki Liberty'nin modada gerçek yerini bulabilmesi için savaşın bitmesi, o büyülü güzellikteki kaşmir şalları... O zamanlar bir kaşmir şalı dokumak için iki yeni bir asnn başlaması gerekti. ustanın geceli gündüzlü 18 ay çalışması gerekirBöylece ulaştı Liberty bugünkü sağlam yerimiş. Yalnızca bir şal için... Ama o, bir zamanne. Bu minnacık benekler, çiçekler, yaprak ve larmış. Kraliçe Viktorya'ya 1846'da imzalanan bir an meyvelerden oluşan desenler, açık ya da koyu laşma gereğince Kaşmir mihracesi her yıl bir at, tonlu kumaşlar üstünde tngiliz bahçelerinin şibelirli miktarda kaşmir yünü ve üç çift de bu ola irli güzelliğini yansıtıyordu. Bugün bir klasik artık Liberty modada. Cacğanüstü kaşmir şallarından yollarmış. Tam da harel onu koleksiyonlannda kullanıyor, kullakraliçelere layık armağan! Ama nasıl tüfek icat olup mertlik bozulduy nıyor... Analı babah, çocuklu herkes Liberty gisa, kaşmirin büyüsü de jakarın ortaya çıkması yiyor artık kuşaktan kuşağa. ile bozulmuş. Şallar elde değil, makinelerde doAlp Dağları'nın eteklerinde yaşayanların sokunur olmuş böylece. ğuktan korunmak için giydikleri 'Loden'ler, bu Ama soluk kesiyor gene de günümüzde kaş dağların çam ormanlarını anımsatan renkleri ile mir şallar. Kesilen bu soluklar Viktorya döne her mevsim koleksiyonlarda. Loden de bir klaminin kesilen soluklan değil belki, gene de ol sik artık. sun... Adını bir ırmaktan alan yumuşacık, kof tweKaşmir modaya bir girmiş, bir daha da çık edler ününü büyük modacı Chanel'e borçlu. mamış. Artık çıkmaz da... lnsanlar yaşadıkça sü Ama o tweedler olmaksızın da Chanel'in ünlü rer gider bu tutku. Meğer ki avlana avlana Hi tayyörleri olur muydu? maiaya keçilerinin sonu gelsin. Yun ve kaşmir kanşımı jarseleri olmasa Sonia Modaya damgasını vuranlar yalnızca moda Rykiel de olmazdı. Lycra icat olmasaydı, ne yacılar değil yuzyıllar boyu. Modacı olmayanlar da pardı acaba Azedine Alaia ya da JeanPaul şu ya da bu nedenle, modaya dalıp, çıkmaz ol Gaultier? muşlar bir daha. Adolphe Lafont olmasaydı, işçi Fortuny deyince bugün o sırrı kendisiyle bekıyafetlerinden esinlenen şu binbir cepli salopetraber kaybolmuş ünlü plileri geliyor akla. Coler olmayacaktı elbette. Ya timsahlar? Ağızları açık geçip kurulacak urreges deyince astronotlar, Mugler deyince, lar mıydı, kuyruklarını kıvırıp göğuslerin, cep uzaylılar... Metal elbiseler deyince, Paco Rabanlerin üstüne? Tenis şampiyonu Renee Lacoste ol ne... Kimse silemez bu görüntüleri modamn yıllanndan... masaydı eğer? Moda garip bir sahne. Masallarla gerçekler, Ama kader hiç kuşkusuz moda kaderi onun takım kaptanı ile maçı kazanacağına dair bir bilimkurgu bir arada... Dun de var bu sahnede, ŞEN DENİZCİ Denizci modası her zaman moda sahnesinde. bahse tutuşmasım istedi. Kazanırsa bahsi, tim bugün de... Yarm da... İşte Scherrer'in 1991 yazı için denizci yakalı bir bluztt ve şortu. sah derisinden bir valiz de kazanacaktı Renee. Öbür gün de! Yeşüler'den zincirli eylem • İZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) Çeşme karayolu yapımı sırasında ağaçlann kesilmesini protesto eden bir grup Yeşil kendilerini Narhdere'de kesilmesi kararlaştırılan ağeca zincirlerken, bir grup da "Burada katliam var" yazılı pankartla yolu kesti ve şoförlere bildiri dağıttı. • Yeşiller yaptıkları yazılı açıklamada, "Ağaç katliamına ses çıkarmazsanız, bir sabah uyandığınızda dunyayı tanınmaz halde bulacaksınız. Lütfen ses çıkartın. Bu hepimizin dünyası" denildi. Eylem sırasında Ege Ordu Komutanı Orgeneral Fikret Küpeli'nin aracı da yoldan geçti. Araç bir an yavaşladı sonra pankartın yanmdan hızla uzaklaştı. NECLA SEYHUN Ulııslararası Yemek Festivali lstanbul Haber Servisi Lions ve Lioness Yönetim Çevresi'nin geleneksel "9'uncu Uluslararası Yiyecek Festivali" yapıldı. Önceki akşam lstanbul Shereton Oteli'nde yapılan toplantıya, İstanbul Büyuk Şehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen de katıldı. İS Ulkenin katıldığı yiyecek festivalini, Çin yemeğini tadan Sözen açtı. Çin rlip Merkezi • İstanbul Haber Servisi llaç ve neşter kullanmadan her tür hastalığın tanı ve tedavisinin yapıldığı "Geleneksel Çin Tıp Merkezi" İstanbul'da açıldı. Temeli, "YingYang" (PozitifNegatif Kutupları) "tç Organlar", "Boylamsal Doktrinler" olmak üzere üç temel öğeye dayalı Çin tıbbının ülkemizde de uygulanmasını ve Türk hekimlerince de tanınmasını amaçladığını belırten Cerrahoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Baysın Başak Cerrahoğlu, lstanbul ve diğer illerde ilk aşamada, 25 tedavi kliniğinin açılacağını, alternatif tıp tedavisinin Çinli uzman hekimlerce yapılacağını söyledi. TWEED BÜYÜSÜ Irl dokunuşlu tweedler olmasa Chanel modelleri olur muydu? tşte Lagerfeld'in bir Chanel kıyafeti: Tweedler. Teodora'nın Habak kırdığı' taverna Eski bir kilisenin ayazması Arnavutköy sırtlarında. Rüzgâr, geçmiş günlerden tatlı esintiler taşır. Ev işi zeytinyaglı dolmalarm bulunabildiği, TürkRum mutfağımn Boğaz'ın lacivertinde birbirine karıştığı bir yer. Müzikle birlikte kanlar kaynar, porselen tabaklar havadauçuşur... NECATİ GÜNGÖR "Burası, Bizans kadar eski", diyor Kristina Kafoğlu. "Teodora zamanından kalma. Güzel çınarlar var idi burada. Havadardı. Şimdi de öyledir ya! Tepeden aşağı dur bak; sankim tstanbul ayaklannın altındadır... Teodora buraya hava almak için gelirdi. Kilise vardı o zamanlarda. Ayazma idi... Kutsal bir yer... Biz, kilisenin kiracısıyız. Yirmi Uç yıldan beri. Önceleri kahvehaneydi; kocamla eniştem işletirlerdi. Onlar öliince, bize kaldı. Dul iki kardeş, Katerina ile ben, kocalarımızdan kalan bu tezgâhı işletelim istedik... Doğma biiyüme buralıyız, evet, Arnavutköy lü... Babalanmız, dedelerimiz, belkim onlardan da öncesi... Hep buralı! Arnavutköy çiiek tarlasıydı o zamanlar. Suları temizdi; midyenin, istakozun âlâsı çıkar idi denizden. Ee, adamlan da ona göre! Suyu gibi, havası KIRILSIN TABAKLAR Tavemanın en neşeli saatlerinde dans eden müşteriler tabak kırmaya, komiler siipiirmeye başlıyor. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) gibi temiz insanlar idi..." Kristina Kafoğlu eski bir lstanbul hanımefendisi. Bizans'tan Osmanlıya, Osmanlıdan cumhuriyete kadar uzanıp gelen Istanbul'un bir insanı. Yüzünden bütün bir yaşamın yorgunluğu akıyor sanırsınız. Kocası öleli beri siyahlar içinde. Ama bu yası, işine yansıtmıyor Kristina Hanım. tşinin, insanları ağırlamak, eğlendirmek olduğunun bilincinde... Daha bugün, (hanımlar gunu!) seksen kişilik bir grubu ağırlamış tavernasında. Evet, burası bir taverna! Hiçbir gösterişi iddiası yok dışarıdan. Ne görkemli bir tabelası, ne göz alıcı ışıkları, ne de magazin sayfalarmın frapan renklerine boyanmış şöhreti kendinden menkul hanendeleri var... Arnavutköy'ün daracık iç sokaklanndan, eski günleri çağnştırır kapı önlerinden yukan vurup, Teodora'nın, Tekfur Sarayı'nda entrika düşünmekten yorgun düşen güzel başını dinlendirdiği o havadar yere ulaşmanız yeterli buraya gelmek için... Müşterileri genellikle aşina yuzler; Rum kokenli lstanbul yurttaşları ya da eğlenme biçimiyle kültur düzeyinin ilişkisini kavramış insanlar. Buranın otantik atmosferini yadırgamayan kimseler. Daha açıkçası, hacıağalığa kapalı bir taverna, Bayan Kristina'nın yeri. Paranın zoru sökmüyor burada! Parayı bastıran kapıyı kapattıramıyor! Oyun var, ama göbek havası yok. Müzik var, ama, piyasa işı değil... Rum olsun, Türk olsun, gelenler orta tabaka insanları. Ve düzeyli insanlar. Biraz da onlar belirliyor bu otantik havayı. "Hatırlamam ki burada bir kavga olsun!" diye anlatıyor. Bayan Kristina, "Herkes bir aile içine gelir gibi gelir tavernamıza. Çoğu zaman damsız muşteri almayız. Bu yiizden aile havası vardır. Burada, kendi elceğimizle yaptığımız yemekleri yerler. Kaç kişi söylemiştir bana; 'Sankim anamın dolmalarıdır' diye... Özellikle zeytinyaglı dolmalanmız ünlüdür. tstanbul yemekleridir, başka bir şey değil! Biz nasıl gördük, öyle yapanz. Aşçımız da vardır ama, göziimüz üstünde olur. Dilimiz gibi mutfağınuz da kanşmış birbirine. TurkRum mutfağı kalmamış, hepsi İstanbul mutfağı olmuş! Diyelim bir imambayıldı, bir karnıyarık ya da oturtma... Bizim dilimizde de böyle söylenir... Ayrımız gayrımız kalmamış." Bu yüzden olacak, Yunanistan'a göçenler orada bir garip kalırlarmış. Ne balığından Iakerda çıkarmış ağız tadıyla, ne etinden pastırma, sucuk yapılırmış... Dilleri de Türkçeyle kanştığından, gariplikleri büsbütün yüze vururmuş! Yunanistan'da yaşarlarmış ya, yüreklerinin yansı İstanbul'da kalırmış çoğu göçmenin... Yalanı varsa, gunahı söyleyenlerin boynuna! Gidenler gitmiş, garipliği göze alamayanlar burada kalmış. Kristina Kafoğlu da burada yaşamayı seçenlerden işte. Burayı, Istanbullu olmayı seviyor; başka söze ne gerek? İşleri burada. Mutluluğu burada yakalamış bir kez. "Çocuklarımıza, hep şunu söyledik" diyor; "Tttrkiye'de askertiğinizi yapın, sonra nereye isterseniz gidin... Gençler istiyorsa gider; ama biz gitmeyiz!" Buyükler böyle söyleyip muhrü basınca altına, çocuklar da anavatanlarında, baba ocaklannda kalmayı yeğ tutmuşlar. Soz gelimi tavernanın şarkıcısı, Panço! Muziğe yatkın kulağını lstanbul şarkılarına vermiş önce. Alaturka duyarlıkla beslenmiş. Fasıl topluluklarında yetişmiş... Klasik Türk muziğinin in Ârnamtköy'deki eski ayazmada Türkçe ve Rumca şarkılar eşliğinde tstanbuTun eski günlerine yolculuk edebüirsiniz Rıhtımda konser • Kültür Servisi "Peki Peki Anladık"... MazharFuatÖzkan soğuk bir ruzgâra karşı bile celiklerini, derinliklerini öğrendinlenir... Mimar Sinan miş. Şimdilerdeyse, annesinin Üniversitesi rıhtımında tavernasında assolist. önceki gece genç izleyicileri Müzik, gece on bire doğru bir saat bekletip başlıyor Neşe Taverna'da. Bu üşüttükten sonra sahneye saatlerde gecenin yıldızı Panço! gelen MFÖ, sonradan Arnavutköylü bir delikanlı. Sesi fazlasıyla "ısıttı". Konserde kudretten gür, gırtlağı nağmeli. yeni parçalarının yanı sıra Bir çağlayan sesi gibi dolduru eskilere de yer veren yor içeriyi org. Kâh Rumca söytopluluk yıldızların altında lenmiş hüzünlü bir aşk şarkısı "Bodrum Bodrum", "Bu dolanıyor masaların arasında, Sabah Yağmur Var kâh Izmir'in zeybek havası, yaİstanbul'da", ve "Güllerin ni rebetika... İçinden" derken yaklaşık Müzikle birlikte insanların 150 kişi geceleri her zaman kanı da kaynamaya başlıyor. daha güzel görunen Alkol yalım yalım, tatlı bir esköprünun ve Istanbul'un riklik vererek dolaşıyor damar"karşı yakası"nın ışıkları larıruzda. Teodora'mn ayazma arasında eski aşklarını, sında rengârenk ışıklar yanıp Bodrum anılarını yeniden sönüyor. Bir yıldır tükenmemiş yaşayarak, "Diday Diday bir aşkın sözleri kulaklannızdan Day", "No Problem", yureğinize doğru kutsal bir su "Peki Peki Anladık" ile gibi, öyle berrak, öyle buyülü fıcoştular. sıltılar içinde akıyor! Aşağıda, Boğaz'm karanhk sularmı sessizce yara yara yorgun bir şehir hatları vapuru gelip geçiyor. Sonra ince bir flüt sesi giriyor araya. Baharda çiçeklerin mırıltısı, ağaçlann uyanışı gibi ıhk bir duygu uyandırıyor içinizde büyülu flüt. Panco'nun şarkıları bereketli yağmurları andırıyor; ardı arkası kesilmeden yağıyor? Hem repertuan hem de soluğu güçlü! Parçalar birbirine zincirleme bağlanıyor. İnsanlar durdukları yerde duramıyorlar. Herkes, hep bir ağızdan katılıyor şarkılara. Ve sonra sirtaki başbyor. Sirtakinin ustaları kendilerini orta yerde buluyorlar o saat! Kırılan porselen tabakların müziği gecenin coşkunluğunu taşıran son damlalar gibi ekleniyor, ekleniyor... Bu zamanda iyilik ve güzellik duyguları hep bir damardan akmaya başlıyor. Bir beyaz güvercin havalanıyor sanki Arnavutköy'ün tepelerinden; cümle cihana sevgi mesajı götürüyor... İki halk, iki kültür ve sonsuz sayıda iki gönül, müziğin ateşiyle eriyip aynı kalıba dökülüyor. Ve Kristina Kafoğlu sözlerini noktahyor: "Tavernanın öneelikle restoran olması gerekiyor. Müzik olsun ya da olmasın, restoran anlamına gelir taverna!" Şunu demek istiyor: Mutfağımn bir özelliği yoksa, istediği kadar çalınsın oynasın, o taverna tavernadan sayılmaz! Artisan'ın defilesi • Haber Merkezi Artisan Modaevi'nin 91 yıh defilesi stilist Bilgi Mestçi'nin hazırladığı kıyafetlerde Doğal Hayatı Koruma Derneği yararına yann (13 Mayıs Pazartesi) saat 18.00'de Aya lrini'de yapılacak. Koregrafisini Binnaz Aydan'ın yaptığı bale gösterisiyle başlayacak olan defile Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçıları tarafından Mozart müziği eşliğinde sunulacak. (Fotoğraf: Sevil Sert)