Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3NÎSAN1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
DER8İ
Varlık'ta 'yazınsal yapıt'
• Költür Servisi—
Edebiyat ve sanat dergisi
Varhk'ın nisan sayısında
günümuzde yazınsal
yapıt kavTamı tartışılıyor.
Tahsin Yücel, özdemir
Ince ve lskender
Savaşır'ın katıldıklan
açıkotummda "Yazınsal
yapıt nedir,
günümüzdeki algılanış
biçimi nasıldır, nasıl
algılanması gerekir,
okur-yazınsaJ yapıt
ilişkisi ne tflr bir tablo
çizmektedir ve bu
tabloyu oluşturan
nedenler hangileridir"
sonılan üzerinde
duruluyor. Dergide
aynca Afşar Timuçin, Semih Gümüş, Güven Turan,
Ergun Uğur, John Irving, Barlas özankça, Erdal
Atabek, Sulhi Dölek, Konur Ertop, Mazhar Candan,
Bülent Akkoç, Nurer Uğurlu, Yusuf Çotuksöken, Süreyya
Evren, Hüseyin Alemdar, Füsun Baysan, Günel Altıntaş,
Atilla Birkiye ve Necati Güngör'ün yazılan yer alıyor.
ANMA
Sabahattin Ali'nin ardından
• KüJtür Servisi — "Sabahattin Ali'nin Ardından"
başhklı soyleşi, dün Kadıköy Kültür ve Sanat
Merkezi'nde gerçekleştirildi. Mehmet AIi Aybar, Rasih
Nuri 1leri, Asım Bezirci, Filiz Ali ve Zeliha Berksoy'un
katıldıkları söyleşide Sabahattin Ali'nin edebiyatçı kişiliği
ve esrar perdesi altındaki ölümü üzerinde duruldu.
Toplantıda Ali'nin yakın arkadaşı Mehmet Ali Aybar
kendisiyle birlikte çalıştığı dönemden çeşitli anılar
aktardı. Rasih Nuri 1leri, Sabahattin Ali'nin polisler
tarafından tutuklanıp işkencede öldürüldüğunü ileri
sürerken eleştirmen Asım Bezirci, Türkiye'de sanatçının
kolay yetişmediğini, Sabahattin Ali gibi değerli bir
yazann adının pekçok antolojide yer almadığmı
beürterek "Bu çok acı. Oysa Sabahattin Ali, Türk
hikâyeciliğinde bir çığır açmıştır" dedi. Yazarın kızı,
gazetemiz müzik yazarı Filiz Ali ise konuşmasında
babasının ölümü ardından uzun siıre kitaplannın
yayımlanmayarak, unutturulmaya çalışıldığını, ancak
bunda başarüı olamadıklarını söyleyerek onun "hem
olağanüstü bir yazar hem de olağanüstü bir baba"
olduğunu belirtti. Tiyatro sanatçısı Zeliha Berksoy ise
Sabahattin Ali'nin, adı Çehov ve Gorki'ye anılabilecek
bir yazar olduğunu söyledi ve bazı yapıtlarından parçalar
okudu.
SERGİ
Karikatürlerde başbakanlar
ıM Kiiltür Servisi — "Başbakanlar Demokrasi Sınavında"
başlıklı sergi, lstanbu! Büyükşehir Belediye Başkanı
Nurettin Sözen'in katılımıyla dün Karikatür ve Mizah
Müzesi'nde açüdı. Sözen, karikatürcülerin düzenlediği
"Demokrasi KarnesP'nde, listede yer alan
başbakanlardan şu an Cumhurbaşkanı Türgut özal ile
Yıldırım Akbulut'a not verirken "Benimiçin sınıfta
kalmışlardır" dedi. Belediye Başkanı, karnede yer alan
"beslenme alışkanlığı" konusunda da gülerek "Herhalde
özal bundan 10 alırdı" dedi. 1946-1991 yılları arasında
başbakanlık yaprnış kişilerin karikatürize edildiği sergide
çizgileri yer alan karikatürcüler, Ali Ulvi Ersoy, Altan
Erbulak, Bedri Koraman, Cafer Zorlu, Eflatun Nuri,
Ercan Akyol, Ergün Gündüz, Ferruh Doğan, Hasan
Kaçan, Haslet Soyöz, Mim Uykusuz, Mıstık (Mustafa
Eremektar), Necmi Rıza Ayça, Nehar Tüblek, Semih
Balcıoğlu, Suat Yalaz, Tan Oral, Togo, Tonguç Yaşar,
Turhan Selçuk ve Yalçın Çetin. Sergi 20 nisana dek
izlenebilecek. (Rrtoğraf: Ibrahim Günel)
SİNEMA
Sinemacıya vergi indirimi
• ANKARA (AA) — Sanatçısından set işçisine,
yapımcısından seslendirme yönetmenine kadar tüm
sinema çalışanlanna Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılacak
değişiklikle özel vergi indirimi sağlanacak. KUltür
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu'ndan
alınan bilgiye göre, Gelir Vergisi Kanunu için Kültür
Bakanlığı'nın hazırladığı değişiklik teklifı ile tüm sinema
çalışanları, serbest meslek çalışanlanna istisna getiren 18.
madde kapsamına alınacak. Yerli sinemaya destek
sağlamak amacıyla hazırlanan değişiklik taslağımn
önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu'na sunulacağını
belirten Türkeroğlu, "Yasada tüm görsel, plastik ve sahne
sanatı sanatçılarına, yazar ve bestecilere, hatta mucitlere
bile indirim sağlanırken sinema çalışanlarının bundan
yararlanamaması büyük haksızhk" diye konuştu.
'Henry ve June'a yaş smırı
• Kültür Servisi — United International Picture
yöneticilerinden Mehmet Özduygu, THY'de süren grev
nedeniyle Philip Kaufman'ın yönettiği "Henry ve June"
fîlminin Türkiye'de gösterime gireceği tarihi
kesinleştiremediklerini söyledi. Özduygu, grev nedeniyle
gümrük işlemlerinde de aksamalar olduğunu belirterek
"Bir sorunla karşılaşmazsak fümin 3 mayısta gösterime
girmesini planlıyomz" dedi. Bu arada sansür kurulu
yazar Henry Müler, karısı June ve yazar Anais Nin'in
ilişkilerini konu alan filmin "16 yaşından küçuklerin
sinema salonuna alınmaması kaydıyla" gösterimine izin
verdi. 10. Uluslararası Istanbul Film Festivali'nde
gösterilen ve biletleri karaborsada 200 bin liraya satılan
"Henry ve June"un mayıs ayı başında Beyoğlu Atlas ve
Kadıköy Sürevya, Şişli Kent, Bakırköy 74 ve Ankara
Metropol sinemalarında gösterime gireceği bildirildi.
MÜZİK
Bakanlık 'Nare'ye karşı
• ANKARA (AA) — Kültür Bakanlığı'nın, ses sanatçısı
Rahmi Saltuk'un 'Nare* adlı kasetinin dağıtımına olanak
veren Istanbul Idare Mahkemesi kararma itiraz ettiği
öğrenildi. Rahmi Saltuk'un "Nare" adlı kaseti, Kurtçe
parçalar bulunduğu gerekçesiyle geçen yıl, Istanbul Fikir
ve Sanat Eserleri Müdürlüğu'nce yasaklanmıştı. Saltuk
hakkında da, hükümetçe değişiklik çalışmaları
sürdürülen 2932 saydı Türkçeden Başka Dillerde
Yapılacak Yaymlar Hakkında Kanun'a muhalefetten dava
açılmıştı. Rahmi Saltuk da dağıtımın yasaklanması
karannın iptali için Istanbul 6. İdare Mahkemesi'ne dava
açmıştı. Istanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
yargılanan Saltuk'un beraat etmesi üzerine İstanbul 6.
İdare Mahkemesi, beraat karannı dayanak yaparak
dağıtımın yasaklanması karannı iptal etti. Yetkililerden
ahnan bilgiye göre Kültür Bakanlığı, lstanbul İdare
Mahkemesi'nin söz konusu kararının iptali için Danıştay
10. Dairesi'ne başvurdu.
MÜZİK /FİLİZ ALİ
Türk balesinin kurucularından Beatrice Fenmen:
Bırakın gençleri, denesînlerTürk balesinin
kurucularından
Beatrice Fenmen'in
Türkiye'ye gelişinden
bu yana 40 yıl geçti. .
Fenmen, klasiklerin
önemli olduğunu
ancak Türk balesinin
klasikleri tekrarlayarak
gelişemeyeceğini
söylüyor.
1947 yılında Türk hükümeti,
önce Vic-Wells, daha sonra
SaddlerAVells ve en son da In-
giliz Kraliyet Balesi'nin (Royal
Ballet Company) kurucusu olan
Dame Ninette de Valois'yı Türk
Bale Okulu'nu ve Türk Devlet
Bale Topluluğu'nu kurmak üze-
re ülkemize davet etmişti.
llk Türk bale okulu, Istan-
bul'da Yeşilköy'deki Pansiyonlu
llkokul'da 1948 yılında açıldı.
Okulun yöneticisi Dame Ninet-
te*in öğrencilerinden Joy New-
ton'du. Okul, 1950 yılmda An-
kara'ya taşındı ve Joy Newton
1951'de ülkesine dönünce Bale
Bölıimü Başkanlığı'na yine Da-
me Ninette'in öğrencilerinden
Beatrice Appleyard getirildi.
Appleyard, Kraliyet Dans
Akademisi'nden mezun olduk-
tan sonra Vic-Wells
Topluluğu'nda ve Alicia Marco-
v« - Anton Dolin Bale Toplulu-
ğu'nda dans etmiş, hem dansçı
hem de koregraf olarak Kahire1
den Milano-Scala'ya kadar ge-
niş bir coğrafya içinde sanatını
gerçekleştirmiş değerli bir uz-
mandı.
1954 yılmda piyanist, besteci,
öğretmen ve yonetici değerli ho-
camız rahmetli Mittaat Fenmen-
Ie evlenen Beatrice Appleyard,
aynı yıl eşi ile birlikte "Fenmen
Bale Stüdyosn"nu kurarak Türk
balesi için gerekli altyapıyı uzun
yülar sağladı. Türk balesinin ku-
ruculan arasındaki önemli yeri
ile tarihe geçecek olan Bayan
Fenmen'den Türk balesinin şim-
diki durumu hakkında neler dü-
şündüğunü ögrenmek istiyoruz.
Söze şoyle başlıyor Beatrice Fen-
men:
"Okul Ankara'ya taşındıgın-
da öf rend sayısı 15-20'ye kadar
SANAT YENİLİKLE BESLENMELt— Beatrice Fenmen, müzik yazanmız Filiz Ali'yle yaptıgı
söyleşide, "YeniHklerie beslenmezse sanat ölür" diyor ve ekliyon "Yenilikçilerin, çagdaş dansı sa-
vunaniann önünii kapatmayaum, onlara olanak Unıvalım". (Fotograf: Banş BU)
düşmüştü. Çogu öğrencinin ai-
lesi küçük çocuklanndan aynl-
mak istememiş ve çocuklanm
Ankara'ya göndermeraişlerdi.
Ama ertesi yıl, yani 1952'de aç-
tıgımız giriş sınavında Türk ba-
lesinin çekirdeğini oluşturacak
küçük balerinler ve baletler al-
dık okula. Meriç, Binay, Giil-
can, Evinç ilk aklıma geten isün-
ler... Birkaç yıl içinde hızla ge-
lişen bu sınıfın başarıları ailele-
rin bale sanaüna baktş açısını da
degiştirdi. Artık berkes çocugu-
nu baleye vermek istiyordu ne-
redeyse."
— Bale için gerekli her türlü
olanaga sahip miydiniz o za-
manlar?
Sorumuzu Bayan Fenmen'in
kahkahası yarıda kesiyor...
"Yok canım, olur mu? Dog-
nısunu isterseniz Filiz, ilgili ve
yetkili kişilere balenin gereksi-
nimlerini anlalabilmek bugun
bile zor..."
— Türk dansçılannın vücut-
lan baleye uygun mu sizce Ba-
yan Fenmen?
FENMEN — Dansçılardan
ne beklediğinize bağlı bu tabii.
Turk dansçılannın dans etme
yeteneği olağanüstü. Ancak bale
için ideal vücut ölçülerine sahip
olduklan soylenemez. Amerika-
lılann, İngilizlerin, hatta şimdi-
lerde Ruslann uzun ince bacak-
lannı, kısa ve incecik bedenle-
rini bizim dansçılarda bulmak
hayli zor, ama bizimkiler de do-
ğuştan dansçı ve bence bu her
şeyden önemli. Dans nedir ki?
Sadece belli pozlar vermek mi?
Hayır, beden kadar nıh da
önemli dansçıda.
— Bayan Fenmen, o zaman
sizce ne eksik ki sonınlar çıkma-
ya başlıyor Türk balesinde?
FENMEN — Balede kalite,
yani nitelik çok önemli. Belki de
bütün sanatlarda olduğundan
daha önemli. Müzik, dekor,
kostüm, koregrafı ve tabii ki
dansçılann kalitesi hep üst dü-
zeyde olmalı bale sanatında. Se-
yircinin düzeyine inmek, ona
hoş görünmek veya popüler ol-
mak için kaliteden ödün vermek
bence çok yanlış olur. Bale en-
telektüel seyirciyi çekebilmeli,
kaliteden anlayan, ona değer ve-
ren seyirci yetiştirmeli. Seyirci
sanattan anlamalı ona gereken
değeri vermeli. Kaliteye önem
vermezseniz sonunda insanlar
kızların bacaklannı seyretmeye
gelirler...
— Bayan Fenmen, siz Türk
balesine tam kırk ydınızı verdi-
niz. 1991 sizin Türkiye'ye gelişi-
nizin 40. yılı. Türk balesinin bu-
gün geldigi nokta hakkında ne-
ler düşünuyorsunuz? Ankara ve
İstanbul'da dansçılann sancıla-
rı oldugu malum, yaraya doğnı
tam konup konmadıgı hakkın-
daki göruşleriniz nelerdir?
FENMEN — Sorun şuradan
kaynaklanıyor kanımca: Türk
balesinin gelişm.e yönü konu-
sunda iki karşıt görüş var. Bir
taraf "Biz klasik bale topluluk-
lanyız, modern dans, çagdaş ba-
le bünyemize uvmaz" diyor.
öteki taraf da "Çagdaş çalışma-
lar çok onemlidir ve klasik bale
ile koşut gelişmelidir..." göru-
şünde. Bence her iki görüş de
doğrudur. Ancak birincisi pek
uzak görüşlü değildir. Çağdaş
bale veya çağdaş dans, bale sa-
natının devamlıhğmın, canlüığı-
nın garantisidir. Kuğu Gölö,
Uyuyan Güzei, Giselle gibi ba-
leler doğaldır ki mutlaka sahne-
ye konmahdır, çunkü bunlar
klasiktir, gelenektir, bale dans-
çısırun tekniğinin sürekliliği için
gereklidir ve geleneksel baleyi de
yaşatmak açısından onemlidir.
Ne var ki eğer bir bale toplulu-
ğu yeni, çağdaş koregrafılere
önem vermezse, dansçısı da top-
luluk da gelişemez. Yeniliklerle
beslenmezse sanat ölür. Yenilik-
çilerin, çağdaş dansı savunanla-
rın önünü kapamayalım, onla-
ra olanak tanıyalım. Bırakalım
denesinler, hatta yanlışlar yap-
smlar. Ama deneye deneye geli-
şeceklerdir. Genç koregraf aday-
lannı Avrupa'daki, Amerika'da-
ki değerli koregrafların çalışma-
lanm izlemeye göndermek gere-
kir. Türk balesi, ancak kendi ya-
ratıcıları tarafından kendi ben-
liğini bulacaktır. Klasikleri tek-
rarlayarak Türk balesi ilerleye-
mez.
— Bayan Fenmen, "davul -
zurna eşUğinde bale" veya 'Türk
adımlanyla bale" gibi tartışma-
lar basına bile yansıdı biliyorsu-
nuz. Siz bu konuda ne duşünü-
yorsunuz?
FENMEN — Çok saçma.
Davul zurna halk danslan çal-
gılandır. Oysa bale bir saray
dansıdır. Açık havada değil, ti-
yatro sahnesinde icra edilir.
Türk adımlan üe bale ise ola-
naksızdır. Balenin adımlan yüz-
yıllardır bellidir. Folklor ile ba-
leyi kanştıramazsınız. Ancak
halk danslan klasik baleler için-
de karakter olarak kullanılmış-
tır hep. Coppelia'da, Giselle'de,
Kuğu Gölu'nde, Uyuyan Güzel
1
de, Fındıkkıran'da halk dansla-
rımn stilizasyonlannı görürüz.
Sonuçta, balenin vokabüleri de-
ğiştirilemez. Ama bu vokabuler
ile yenilikler araştınlabilir tabii.
Çok aceleye gerek yok, deneye-
rek ulaşılacaktır Türk balesine.
Bence; genç koregrafların, rnü-
zisyenler, ressamlar, şairler, hey-
keltıraşlarla bir araya gelmeleri,
tumden sanata yönelmeleri, bir-
likte kendi dillerini geüştirmele-
ri, yeni fikirleri üretnıeİeri gere-
kir.
Teknik vesanaisalsorunlarınpençesinde kıvranan bale artıkçözüm bekliyor
Baleye yeni sistem ve disiplın30 yıl sonra ilk defa devlet balelerimize yeni
bir sistemin getirilmesi için çaba harcanıyor.
Bu sistem ile balemizin yeniden bir ternele
oturtulması gerekiyor.
GEYVAN MCMILLEN
Gösteri sanatlarmın belki de
en popüleri olan dans sanatının
Türkiye'de ilk uygulaması olan
Coppelia balesinin Ankara Dev-
let Balemiz tarafından sahnelen-
mesinden bu yana 30 yıl su gibi
akıp geçti. Balemiz bir yandan
evrensel işler yaraürken bir yan-
dan da gittikçe artan sorunlar-
la boğuşmak zonında kaldı.
Oysa bale öyle bir sanat dah ki
eğer gereksinimler sağlanmıyor
ve olanaklar sanat açısından ye-
tersiz kalıyorsa, dolayısıyla ge-
reken önem verilmediği için ça-
Iışma düzeni de yetersiz kaldı-
ğından, gelişmesi de mümkün
olamamaktadır. Rusya ve Ame-
rika'da bu sanatm gelişmesi için
harcanan paranın ve sağlan-
makta olan teknik olanaklann
sonsuzluğu başdöndürücudür
ve bu ülkelerdeki dansın dünya
çapında kabul edilen ekoller ha-
line gelmesini sağlamıştır. Bu
arada da yaratıcı gücün ortaya
çıkmasına önayak olmuştur.
Ülkemizde de baleyi engelle-
yen, teknik ve sanatsal sorunla-
nn yanı sıra, araştırma yapıhna-
dan yapılan tek yönlü eleştiri-
Ierdir.
1934 yılında Amerika'ya göç
eden dunyaca ünlü yaratıcı Ba-
lachine, 1983'te öldüğü zaman
Amerika'nın her köşesi bale
toplulukları ile dolup taşarken
en önemlisi bu toplulukları ya-
ratanlar yine Amerika'nın ken-
di sanatçılan olmuştur. Petipa
19. yüzyılda Rusya'ya gitti, ama
Lev Ivanov, P. Gorsky ve Y.
Gregoroviç'ler yetişip tümüyle
Ruslara ait olan bir ekol oluş-
turdular. Ülkemizde de baleyi
Dame Ninette de Valois başlat-
tı, ama 1970 yılında yetiştirdiği
Türk sanatçılarının bu sanatı
sürdürmesi gerektiğini söyleyip
gitti. Kendi sanatçılannı yetiştir-
meyen ülkede ulusai bir sanat-
tan söz edilemez. Turk resmi,
Türk tiyatrosu, Türk edebiyaü,
Türk operası ve Türk balesi her
dönemde kendi bünyesindeki
yaratıcı ve eğiticilerden var ol-
muştur ve olacaktır.
Gelelim temel sorunlara...
Balemizin artık mutlaka çözü-
me ulaştınlması gereken birkaç
temel sorunu vardır. Konserva-
tuvarların üniversite bünyesin-
den aynlıp tekrar bale okullan
haline dönüştürübnesi; teknik
olanaklann yanı sıra sanatsal
düzeyin de yükseltilmesi gibi...
Batı'da büyük devlet toplu-
lukları sadece bale toplulukları
olarak çalıştıklan için kendi
sahneleri, kendi salonlan, ken-
di dansçılan, teknik atölyeleri
ve idareci kadroları bulundu-
ğundan ve bütün emek bale top-
luluğunun kalitesini yükseltme-
ye harcandığından bu yüksek
düzeylere ulasabihyorlar.
Bütün bu olanaklar sağlan-
madan ülkemizde bale sanatuun
gelişmesi söz konusu olamaz.
Bu konuda ilk defa 30 yıl sonra
devlet balelerimize yeni bir sis-
temin getirilmesi için çaba har-
canıyor. Bu sistem ile balemizin
yeniden bir temele oturtulması
gerekiyor. Batı'da topluluklann
çoğu beş asağı beş yukan bu sis-
tem üzerine kurulmuştur. Bu
sistemle gelecek olan çaüşma
düzeni, disiplin ve imkânlar ül-
kemizde dansı ve dansçılann ka-
ütelerinin yükselmesini sağlaya-
caktır.
1991 yıh bale sanatımız için
yeni bir dönemdir. Yöneticileri-
miz bu sanatm sorunlanna eği-
lip çözülmeleri için bütün des-
teği vermekteler. Zaman geçir-
meden kollan sıvayıp kökten
çözümler bulmak bizlere düşü-
yor; biz sanatçılara... Kendi
ararnızda yeşil ışık yakarak tek
vücut halinde...
CRR'de piyanistlerîn lıaftasıMartm son haftasnıda üç de-
ğisik piyanistten üç değişik resi-
tal programı dinledik. 1966 yı-
lında dünyaya gelen Hakan Te-
zonar, bu piyanistlerin en gen-
ciydi. Tezonar, henüz öğrenci,
ama 24 mart pazar günü CemaJ
Reşit Rey Konser Salonu'nda
verdiği konser, bu genç piyanis-
tin bir bakıma görücüye çıktığı
"debut" resitaliydi.
Hakan Tezonar, piyanistik
kaliteleri ile sivrilen, piyanonun
teknik sorunlannın çoğunu çöz-
müş, piyanodan derinlemesine
güzel tonlar elde edebilen, Ba-
lakiref in "Islamey"i gibi göste-
rişli, cafcaflı eserlerde virtuoz
kumaşı gözüken, ama Liszt'in si
minör sonatında asıl gerçek pi-
REGİNA SHAMVİLİ — Gürcü piyanist CRR'deydi.
yanistik ve müzisyen kaliteleri
ortaya çıkan genç yeteneklerden.
25 mart pazartesi akşamı ise
piyanist Judith Uluğ, öyle her
babayiğidin kolay kolay altın-
dan kalkamayacağı, cesaret iste-
yen bir program ile dinleyici kar-
şısına çıkıyordu. Judith Uluğ-
un CRR Konser Salonu'ndaki
resital programı için seçtiği eser-
lerin tümü 20. yüzyıl Rus beste-
cilerinin yaratılanydı. Program-
daki eserler arasında en tanın-
mış olanı Sergei Prokofiyefin
(1891-1953) 7 numaralı si bemol
majör sonatıydı. Judith Uluğ,
dinleyiciye yeni repertuar suna-
rak riskli, ama riskli olduğu ka-
dar da eğitici bir işe giriyordu.
Konserin ilk eseri Dmitri Şos-
takoviç'in sonatıydı, onun ar-
dından bu kez RahmaninoPun
(1873-1943) resital programları-
na nadiren giren op. 36 No.2 si
bemol minör sonatım yorumla-
dı Judy. Resitalin ikinci yarısı-
nın ilk sonatı Alexander Skriya-
bin'in (1872-1915) op. 30 No.4 fa
diyez minör sonatıydı. Skriya-
bin'i daha genç kuşak Rus bes-
tecilerinden Rodion Sçedrin'in
(1932-) Basso Ostinato'su izledi
ve Judy'nin konseri Prokofiyer-
in 7. sonatı ile sona erdi.
27 mart çarşamba akşamı ise
Gürcu asıllı piyanist Regina
Şamvili'yi tanıdık. Tiflis Konser-
vatuvarı'nı bitirdikten sonra
Moskova Çaykovski Konserva-
tuvarı'na giren Şamvili orada
yüzyıhmızın en önemli piyano
hocalanndan Geogory Ginz-
burg, Maria Grinberg ve Yakov
Flier'in öğrencisi oldu. Regina
Şamvili, bundan dokuz yıl ön-
ce, Brejnev'in özel izniyle Sov-
yetler Birliği'nden Amerika Bir-
leşik Devletleri'ne göçtu. Göç
nedenini şöyle açıklıyor sanatçı:
"Sovyetler Birligi'nde yılda en
az 80 konser verirdim. Hiç duy-
madığımız kentlerde çalardım,
çok tanınır ve çok itibar görür-
düm. Ne var ki Sovyetler Birli-
gi dışında hiç tanınmıyordunı,
çünkü ülke dışında konser ver-
me olanagı bana hiç tanınmı-
yordu. Oysa benden daha iyi ol-
mayan pek çok sanatçıresmika-
nallarla durmadan yurtdışına
gonderiliyordu. Sonunda canı-
ma tak etti ve artistik özgurlü-
gümü kazanmak için Sovyetler
Birligi'ni terk etmem gerektiği-
ne inandım. Şimdi orada da ko-
şuJlar degişti bildiginiz gibi ve
ilk kez bu sonbaharda yeniden
vatanıma dönüp konserier vere-
cegim. Şimdi memnun muyum?
Hem evet, hem hayır. Dunyanın
her yerinde çalıyorum. Çin'e bile
gittim, Hindistan'da Rajiv
Gandhi'den madalya aldım, ni-
şanlarım, odüllerim sayısız.
Dosüanm arasında devlet baş-
kanlan. film yıldızlan var. Ama
bu kez de hiç dinlenememekten
şikâyetçiyim. Batı'da menajer-
ler, sanatçılan yiyip bitiriyortar.
Hiç durraak, dinlenmek yok.
Sovyetler'de de konser ücretle-
rinizin yarısını elinizden aluiar,
ama Araerika'da başka başka
masraflar çıkanp faturayı dur-
madan şişirirler."
Şamvili'nin piyanistliği göste-
rişe, "show"a yönelik değil. Tam
tersi içe dönük, derin, romantik
ve ince düşünıilmüş bir duygu-
sallıkla yoğrulmuş bir piyanist-
lik. Notalarla, seslerle şiir yazı-
yor sanki. Her sesten ayn bir an-
lam çıkarmasını biliyor. Sanat-
çı, resitalinde Bethoven'in op.
101 sonatım, Mendelssohn'un
Scherzo Capriccio ve Variatio-
nes Serieuses'ünü, Chopin'in üç
kısa parçası ile hafıfletti. Resi-
talin sürprizi ise Rus klasik mü-
ziğinin babası sayılan Mihail
I\-avoviç Glinka'nın (1804-1857)
besteledigi "Piyano İçin Minya-
türler"di. Bestecinin "Ayrı-
lış" adlı Nocturne'ü ve Aliabi-
ev'in ünlü "Bülbül" Romansı
üzerine çeşitlemeleri, Chopin'-
vari melodi zenginliğinin ust dü-
zey örneklerinden mutlaka.
Edebiyat
şenligi
• Kültür Servisi — 1Ü
öğrenci Kültür Merkezi'nde
düzenlenen 2. Edebiyat
Şenliği kapsamında bugün
Metis, Dergâh, Joker,
Remzi yaymevleri ve
Cumhuriyet Kitap
Kulübü'nden temsilcilerin
katüacağı Yaymevleri
Kitaplan Nasıl Seciyor?"
başlıkh bir acıkoturum
gerçekleştirilecek. Saat
12.00'de başlayacak
açıkotunıma gazetemiz
yazarlanndan Mürşit
Balabanlılar da katılacak.
Saat 14.00'te Prof.Dr. Afşar
Timuçin "Sanat ve Oyun"
konulu bir konferans
verecek. Saat 16.00'da ise
Dr. Nejat Birinci'nin
"Edebiyatımızda İstanbul"
başlıkh konferansı
izlenebilecek.
Çiçekoğlu'nun
söyleşisi
• Kültür Servisi — Sanat
ve kadın tanımlanna yeni
bakış açılan getirmek
amacıyla BİLAR İstanbul
Şubesi tarafından
düzenlenen "Sanatta
Kadın" başlıkh seminerler
dizisi Uluslararası İstanbul
Film Festivali sırasında
verilen aradan sonra yann
yine başhyor. BlLAR'ın
Tünel'deki (llk Belediye
Cad., Küçük Tünel Han,
No: 4, Daire: 5) merkezinde
yann saat 18.0'de yazar
Feride Çiçekoğlu
"Sinemada Aynntı ve
Kadın" başhkh bir
konuşma yapacak.
w
E^spas, sarkaç
vetik"
• Kültür Servisi— tbrahim
Çiftçioğlu resimlerini 3
nisandan başlayarak
Derishovv Sanfa Sanat
Galerisi'nde sergileyecek.
"Espas, Sarkaç ve Tik"
başlığı altında açılacak
sergi 7 mayısa dek
görülebilir. Gazi Hğitim
Enstitüsü resim bölümü ,
mezunu olan ve Marrnara
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakultesi'nde lisansını
tamamlayan Çiftçioğlu
Vakko, DYO ve Devlet
Özgün Baskı Resim
Yanşmalan'nda ödüller
kazandı.
Tip Fakültesinde
konser ^_
• Kültür Servisi—
Bulutsuzluk Özlemi ve
Seyir Defteri topluluklan
bugün saat 16.00'da
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Oditoryumu'nda ortak bir
konser verecekler. Bir
süredir üniversite konserleri
düzenleyen "Bulutsuzluk
özlemi", bu konserde son
kasetlerinde yer alan
şarkılan seslendirecek.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
doktorlan ve
öğrencilerinden oluşan
"Seyir Defteri" ise mayıs
ayında piyasaya çıkacak
ohın "İstanbul Şarkılan"
adlı kasetlerinde yer alacak
parçalardan örnekler
sunacak.
UGÜN
• Soyak'ta Saim Bugay
Saim Bugay'ın heykel
sergisi saat 18.00'de Soyak
Sanat Galerisi'nde açılıyor.
(175 09 10)
• Kut'un reslmleri
Muhsin Kut resim sergisi
saat 17.00'de Teşvikiye
Edpa Sanat Galerisi'nde
açüacak. (136 12 79)
• Dialarda Anadofu Y.
Mimar Adnan Özerler'in
"Bir Turist Rehberinin
Objektifinden Anadolu"
başhkh dia gösterisi saat
19.30'da Yeşil Bizans
Sanatevi'nde (151 89 21)
jmmmm
bugün
bilsak
3NİSAN ÇARŞAMBA:
Bilsak Bar'da
18.00 "ChaBaker'ın
Amsına.."
Düzenleyen Erol PEKCAN
19.00 "Dclilik, Sanatve
Felscfe": Oruç ARUOBA,
Hulki AKTUNÇ, Güven
TURAN
19.00 Dia Gösteıisı ve Soyleşi "Şntı
çantai çeiebiler" Haldun AYDINGÜN
Fotograf ve Sinema Atölyesi
M. Ziya ÜLKENCİLER
yöncliminde
(P.tcsi.-Çarş.-C.lesi.)
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
1100-00.30
Rock Cafe-Bar(5.Kat)
15.00-18.00 HcavyMetal
18.00-24.00 Rock
15.0OCriücaIMass
21.30 Erkin KORAY
bilsak, sırasclvilcr cad.,
soğancı sok. 7 cihangir
143 28 79-99