20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3NÎSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/3 876bin öğrenciden 700bini 'açıkta'kalacak Son chırak lise-soıı ögrenciler bu sene yine 1 sorn da olsa fazla yapmaya çalışacaklar. HAKAN AYGÜN ANKARA — Üniversite sı- navlarına başvuru "donma nok- tası"na gelirken "kontenjan sıkınnsı" sürüyor. Bu yıl üniver- site sınavlanna katılacak 876 bin öğrenciden 700 bini "açıkta" ka- lacak. 6. 5 Yıllık Kalkmma Pla- nı, kontenjanların her yıl 11 bin arttırılmasını öngörürken üni- versiteler YÖK'ten kontenjanla- rın dondurulmasmı istediler. "Kontenjan sıkıntısı"nın çözü- miı için "gençlerin üniversite aşamasına gelmeden meslek sa- hibi yapılmaları" gerektiği ifa- de edildi. Bu amacla genel lise- lerin "çok programlı liseler"e dönüşturülmesi ile teknik ve mesleki eğitim verecek lise ve yüksekokullann sayılarının art- tınlması önerildi. Bu yıl 876 bin 619 genç üni- versiteye girebilmek için yanşa- cak. öğrenci Seçme ve Yerleştir- me Merkezi'nden (ÖSYM) alı- nan bilgiye göre 7 nisanda yapı- lacak öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) 738 bin 954 öğrenci gire- cek. Birinci basamak sınavında 105 puanın üzerinde alanlarla sadece ikinci basamak sınavına girmek için başvuran 137 bin 664 öğrenci ise haziran ayında yapılacak ikinci basamak sına- vında yarışacaklar. Üniversite sınavlanna yapılan başvuruda, bu yıl geçen yıla gö- re 35 bin azalma görüldü. Oysa 1987 yıhnda 625 bin, 1988 yılın- da 693 bin kişi smavlara başvur- muş, bu rakam 1989'da 824 bi- ne yükselmişti. 1980'li yıllardan itibaren yüzde 100'e yakın artış gösteren başvuru sayısının "donma noktası"na gelmesinde en önemli etken olarak "gençler- deki üniversiteye girme umudu- nun azalması" gösterildi. "Üni- versite eğitiminin kalitesinin duşmesi", "paralı öğretim söylentileri" de diğer nedenler arasında sayıldı. Başvurudaki azalmaya karşın Kontenjan sıkıntısı Bu pazar yapılacak öğrenci seçme smavı (ÖSS) ve ikinci basamak smavma (ÖSY) toplam 876.619 kişi katılacak. Bu ögrencilerden sadece 173 bin kadan bir yükseköğrenim kurumunda okumaya hak kazanacak. Başvura azalması Üniversite sınavlanna yapılan başvuruda, bu yıl geçen yıla göre 35 bin azalma görüldü. Başvuru sayısının donma noktasına gelmesinde en önemli etken olarak 'gençlerdeki üniversiteye gjrme umudunun azalması' gösteriliyor. gençlerin "yukseköğretim arzusu" hâlâ karşılanamiyor. ABD'de genç nüfusun yüzde 50'si yukseköğretim görürken Türkiye'de bu oran yüzde 7.7. 6. Beş Yühk Kalkmma Planın- da kontenjanlann her yıl 11 bin arttırılması öngörülürken geçen yıl sadece 5 bin 500'lük bir kon- tenjan artışı sağlanabildi. Bu yıl da üniversiteler YÖK'e başvura- rak kontenjanlarının dondurul- ması ya da azaltılmasını istedi- ler. Ancak YÖK'un kısıth da ol- sa kontenjanları arttırma yolu- na gideceği ifade ediliyor. "Kontenjan sıkınüsT'nın gide- rilmesı için önerılen çözümlerin başında "gençlerin üniversite kapısına dayanmadan bir mes- lek sahibi olmalarının saglanması" geliyor. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakultesi öğ- retim üyesi Prof. Dr. Yddız Kuat- gun, "üniversite kapısındaki yığılmanın" onlenmesi için eği- tim sisteminin ilköğretimden başlayarak yenilenmesinin şart olduğunu kaydediyor. Prof. Kuzgun'un artık bütün eğitim çevreleri tarafından da kabul gören, Milli Eğitim Ba- kanlığı tarafından da destekle- nen "yeni insan yetiştirme mo- deli"nin ana hatları şöyle: "— Mesleki teknik egitime agırlık verilecek. Özellikie kitle iletisim araçlan aracüığıyla 'her mesleğin saygın olduğu' toplu- ma anlatılacak. — Zonınlu 8 yıllık ilköğreti- me bir an önce geçilecek. Tek- nik ve mesleki liseler, imam- hatip liseleri ile Anadolu lisele- rinin orta kısunlan kaldınlacak. Böylece 8 yıllık ilkögretim süre- since herkese aynı eğitim ve- rilecek. — Şu anda olduğu gibi genç- lerin 18 yaşında üniversite sınav- lanna girerek sınav sonuçlanna bağlı 'zoraki' meslek seçmeleri- nin onune geçilecek. Gençler il- köğretimi tamamlayarak 14 ya- şına geldiklerinde uygulanacak bir anavta, ilgi ve yetenekleri be- Urienecek. — Genel lise sayısı dondunı- lacak. Bu liseleri n bir kısmı tek- nik ve mesleki egitimin de veril- diği 'çok programlı Mseler' haii- ne getirilecek. Öğrenci, lise bi- rinci sınıfta 'klasik eğitimde' ba- sanlı olamadığı takdirde, teknik ve mesleki eğitim veren şubele- re kaydınlacak. Bu esneklik sag- lanırken 'temel sosyal bilimler' 'işletme', 'yönetim', 'dü edebiyat', 'sanat' gibi branşlar da liseler- ddd mevcut kottara eklenecek." Üniversiteye kilitlenmis öğrenci marka hi-tec füzeler DR. ERDAL ATABEK "En iyiler"den başkasına se- vinme hakkı tanımayan bir top- lumsal ideoloji, eğitim alanını da vahşi bir çengele çevirmeyi başardı. Dünya cennetinin anahtarlan da bu çengelin en tehlikeli yerlnde gizlenmiş. Ara- yıp bulmak için kendini bu işe adamak gerekiyor. Ailelerinin yakın takibine alınmış çocuklar, gençler sadece ve sadece "sma- vı iyi bir dereceyle kazanmak" hedefîne kilitlenmis bir "hi-tec füze" olmak zorunda. "Bil-kazan-yaşa" formülüne indirgenmiş bir toplumsal yaşa- ma sisteminde "en çok bilen, en çok kazanan, en iyi yaşayan" he- define şartlanmanın getirdiği hırslı rekabet ortamı, aslında belki de insancıl değerleri göz- ardı etmenin sıkıntısını da yay- gmlaştınyor. Bilgiyi paranın em- rine, parayı refahm emrine veren hayat felsefesi içinde "en çok pa- rası olan en degertidir" özdeyi- şini de içeriyor. Cennetin anah- tan olarak gösterilen "sınavtar", belki de ortaçağdan beri satılan cennet anahtarlarmdan daha çok değer kazandı. Smavı kazanması istenen çocuk-gencin arkasmda etkin ve güçlü bir destek orducuğu var. Konuya en duyarlı yakın çevre (smavı düsünmekten uykulan kaçmış, sinirleri bozulmuş, bit- kin düşmüş fedakâr anne, ora- ya buraya para ödemekten ne topluma tanıtılacak olan "Uk yapacağını bilemez dunıma gel- üç"ler... Yorgun, ama mutlu miş baba, heyecanla bekleşen birinci-ikinci-üçüncü... Basında teyzeler, halalar...), birbirini de- dektif titizliğiyle izleyen anne ar- kadaşları (Kimden ders aldırı- yor? Hangi özel metotlan izle- tiyor? Bize verdiği bilgiler aca- ba şaşırtmaca mı?), "Bize geün, istediğiniz yeri kazanın" diyen smav dersaneleri, "Sınav nasıl kazanılır" kitaplannı yazan bi- lim insanları, öğretmen- röportajlar, TV'de görüşmeler. "En iyiler"in yanında oturmuş kardeşleri, anneler, babalar... 33 bininci çoçuğu kimse merak et- meyecek. ÖSYS'nin 333 bininci sırasındaki genci kimse sorma- yacak. Onlar belki de bu yarış- ta ezilmenin acısıyla baş başa, bundan sonra ne yapacaklannı bilemeden bu darbeyi göğusle- meye çalışacaklar. Bunun nasıl mayacaktır. Her şey "insanı in- mayı bilmelidirler... Bu destek, san yaptıgı ölçüde" doğrudur, • ancak bilinçli bir dikkatle yapı- başarıhdır, kalıcıdır. Testler de, labilir. smavlar da, meslekler de, çalış- Sonra da tanıdığımız bu ki- ma da, toplumsal sistemler de ş i l i ğj k e n d i istek-yeti bek- bu ölçütle ölçülmelidir, böyle de ıentilerine uygun bir meslek olacaktır. grubuna yönlenmesi için destek- Elbette yanlış motivasyonlar lemek... Burada bize düşen, onu üreten bir toplumsal yapıda eği- desteklemektir... Onun yerine tim doğru olamaz. Egitimin duşünmek, onun yerine duy- ÛSS puanı ile kazananlar 117.546 ÖYS puanı ile kazananlar 78 707 Yükseköğretim programlannı ÖSS ve ÛYS puanlanyla kazananlann sayılan »e oranlan (1990) yanlışını da kendi başına bir ai- le, tek başına bir genç düzelte- mez. Ama bu yanlışı bilerek kendi ölçeğimizde "bilinçli bir ÖSYM Başkanı Fethi Toker Sorular basit Smavı kazanması istenen çocuk-gencin arkasında etkin ve güçlü bir destek orducuğu var. Smavı düsünmekten uykulan kaçmış, sinirleri bozulmuş, bitkin düşmüş fedakâr anne, oraya buraya para ödemekten ne yapacağını bilemez dunıma gelmiş baba, heyecanla bekleşen teyzeler, halalar, birbirini dedektif titizliğiyle izleyen anne arkadaşları ft<Kimden ders aldınyor? Hangi özel metotlan izletiyor? Bize verdiği bilgiler acaba şaşırtmaca mı?) ve 'nokta hedefîne kilitlenme'nin yoğunluğunu yaşamaktan yorulmuş genç. onun mak, onun yerine yaşamaya ha- zırlanmak değil. Önemli olan onun kendisine güvenmesidir... Onun güveni, kendi hedeflerini seçmesini kolaylaştıracak, bu _ _ hedefe ulaşabileceği yöntemleri O l â . C â . l t aratıp bulduracak, kendisine ge- rekli azmi verecektir. Onun ken- disine güvenmesini sağlamak, belki de yapabileceğimiz en önemli destektir. pedagog - psikolog gruplan. Üzerine bunca ekonomik sosyolojik-psikolojik yatınm ya- pılan, ama bu cehennemi yarış- ta unutulan "çocuk-genç". Ken- disine yapılan yatınmın baskısı altında ezilen, artık bütün güve- nini neredeyse yitiren, gelecek- ten ne beklediğini bile düşünme- den "nokta hedefine kilitlen- me"nin yoğunluğunu yaşamak- tan yorulmuş "küçük-genç insan".. Smavların sonunda bütün ÖSYS İLE İLfiU SAYBAL tiUbBk YıRar 1987 1983 1989 1990 Kablanlann sayısı 617.000 693.000 824.022 _^ 893.022 Kazananlann sıyısı 174.000 188.000 193.000 196.253 Kazananlann yüzdesi(tt) 28 27 23 22 ÖSS PÜAJH k£ H f f i K İ AtAM YÜISÖCMflETİII PfiOGftAMUMKOffTUUAHARI: lYOkscköğretiın •rogranıınffl törü H^öğretim fdoütesi Meslek yûksekökultan Adaiet Yüksekokuiu Sağlık hizmetleri y.okulu Sanat eğitimi y.okulu Tapu-kadastro Topiam 1988 60.000 20.481 332 1.084 799 191 82.887 1989 65.000 22.000 360 1.495 819 210 89.884 1990 83.388 29.636j 491 2.855 935 241 117.546 % 70.94 25.21 0.42 2.43 0.80 0.20 100.00 Hazırtayanlar. Sadık Gûttekın. Ndgün Esen bir toplumsal başarı olduğunu ise kimse düşünmeyecek. Yarış bitmiştir. Geride ezılmiş otlar, yırtılmış kâğıtlar, buruşmuş umutlar kalacak. lnsanın en gü- zel yanı olan eğitimi, öğretimi böylesine hırslı bir yarışa çevir- meyi başarmanın sevinilecek ya- nı nerede acaba? Eğer bir genç insanı kendi ki- şibği içinde geliştirebilirsek se- vinmek hakkımız olurdu. Ona hedef olarak "kendi beklentimi- zin sonuçlanna ulaşmavı" değil de "kendisinin istek-yeti- beklentilerine uygun bir geleceği" gösterebilirsek sevin- mek hakkımız olurdu. Genç in- sam desteklerken "tüketim top- lumunun şablonlarına uygun güdüler" yerine, "onun üretici- yaratıcı- mutlu olucu" yolunu anlayabilirsek gerçekten doğru bir destek vermiş olurduk. Bütun bunlar da "eğitim- çalışma-yaşama ideolojisi"nin değişmesi demektir. "Bil-kazan ^•aşa" diyen para ideolojisinin tüketim kahpları yerine "bil- üret-yarat-mutlu ol" diyen doğ- ru bir yaşama felsefesini hayata geçirmek demektir. llkinin he- defi tüketim markalanyla övü- nen bir kısır döngü olduğu hal- de öbürü "insan"ı öne çıkarır, onun "bilgiyie, uretimk, yaratry- la. mutlulukla" donanımını dü- şunür. Ikisi arasındaki fark de- ğil, karşıtlık. İnsanı unutan hiçbir sistem geçmişte başarılı olmamıştır, ge- lecekte de olmayacaktır. İnsanı unutan ekonomi, toplumbilim, politika, eğitim, hukuk... başa- rılı olmamıştır, gelecekte de ol- düzeltme" yapmak elbnizde. Ai- leler için de, gençler için de ya- pılması gereken, bu "bilinçli dii- zeltme"... llk yapılması gereken (yıllar- ca önceden başlayarak yapılması gereken), genç insanın kişiliğini tanımak; onun kendi hayatını yaşayacağını bilerek, bunu ka- bul ederek, kendi beklentilerimi- zi aktarmadan onun geleceğini hazırlamak için ona yardımcı ol- mak... Anneler, babalar, öğret- menler "kendi özlemleri için de- ğil", onun başansı için destek ol- Önemli olan sınavı kazanmak değil, genç insanın öz değerleri- dir. Bunu hep düşünmeli, hep bil- meli, hep iletmeliyiz. Genç in- san, bizim için hep değerlidir, yalnız başanlı olduğu zaman de- ğil. Sınavlarda ölçülen belirli bir bilgi sisteminin ölçütleridir, in- sanın kişiliği değil... İnsanın ki- şiliği ise her zaman her türlü sı- navdan daha değerlidir. Genç insan kendi geleceği için her araçtan yararlanacaktır. Hiçbirisini gözardı edemeyiz. Ama görevimiz, ona "yeni bir dünyanın yeni insanı" olduğunu bilerek yardım etmektir. Aslın- da kendimize yardımcı olmanın yolu da bu değil mi?.. ANKARA (UBA) — Binler- ce öğrencinin korkulu rüyası ha- line gelen Öğrenci Secme Yerleş- tirme Sınavı 'nda (ÖSYS) geriye sayma başladı. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Fethi Toker, öğrencilerin sınavdan korkma- sı için hiçbir neden olmadığını söyledi. Toker, soruların çok kolay olduğunu öne sürdü. ÖSYS konusunda sorulan bir soruyu yamtlayan Toker, bin- lerce öğrencinin, "Smav sorula- rı zor mu, yoksa kolay mı olacak" merakını giderdi. To- ker, smav kitapçıklarının bası- mına başlandığını hatırlatarak "Sınav sonılan geçen sene bi- rinci basamakta çıkan sorulara benzer ve aynı düzeyde olacak, öğrenciierimizin korkmalanna gerek yok. Sorular basit. Geçen seneki ÖSYS kitapçığı ellerinde vardır. Açıp ona baksınlar" de- di. "Geleceğin Sigortası" Primlerinizi Yatırmayı Unutmayınız! ANADOLU HAYAT Genel Müdürlük: Ankara Cad. No: 221 34430 Sirkeci / İST. Tel: 511 42 80 Fax: 520 94 55 DUNYADA BUGUN AUSIRMEN Içten Olmak Gerek... Fransa, 1789 devriminin ülkesi olarak kendini insan hak- larının koruyucusu olarak görür. Bu ülkenin basınında, ka- muoyunda, hatta patiamentosunda, yedi dağ ardındaki dev- letlerde meydana gelen insan haktanna aykırı davranışlar hep konu edilir. Zaman zaman, tartışma konusu haline gelen ülkelerin yö- neticileri, basını, kamuoyu Fransızların davranışlarına tepki gösteririer. Oysa, insan haklanna yandaş davranışlara tepki göster- memek, onları kınamamak gerek. Fransa'nın, dünya jandarması olmak yerine insan hakla- nnın dirençli bir izleyicisi olması olumlu karşılanmalı. Ancak bu olumlu yaklaşım bazı gerçekleri görmeye ve eleş- tirilecek yanları vurgulamaya da engel olmamalı. Fransız devietinin geçmişte kalmış olan Vietnam ve Ce- zayir maceralarını ısıtıp ısrtıp yeniden sofraya getirmenin bir anlamı yok. Böyle bir davranış, tıpkı hangi koşullar altında, hangi karşılıklı sorumluluklan içerdiği tartışılmadan 1915 otay- larının Paris tarafından önümüze sürülmesine benzer bir yan- lışa düşmemize yol açar. Ama geçmişin olaylarını bir yana bıraksak bile günümüz- de, insan hakları savunuculuğunu üstlenmiş olanlardan iç- ten davranmalarını istemek bir haktır. Örneğin, Saddam rejiminin baskıcılığını eleştirenlere, ba- rıştan yana gözükenlere, Irak'ta gızli dinleme sıstemıni kur- manın, kapışması olası ülkelere silah satarak, çatışmayı ko- laylaştırmanın ıçienlıklı bir davranış olmadığını anımsatmak zomndayız. Konuya değinmemizin nedeni, Irak'ın kuzeyınde Saddam'a bağlı birliklerin duruma egemen olmaları üzerine ortaya çı- kan sorunlardır. Şu anda, Kuzey Irak'ta Türkmen, Kürt, Süryani birçok ki- şinin can güvenliğinin tehlikede olduğunu, oralarda katliam yapıldığını söylemek için falcılığa gerek yok. Olayların bu noktaya varmasında, önce Irak'taki Saddam karşıtlannı yüreklendirip, onlara destek verip, sonra da İran ile bağlantılı bir rejimin yerine Saddam'ı destekleyerek, Irak diktatörünün önündeki engelleri kaldıranların da büyük so- rumluluk payı olduğu da yadsınamaz. Siyasal tartışmalar daha sürecek. Şu anda ise sorun si- yasal tartışmanın ötesinde bir insan hakları, insan yaşamı sorunudur. Nitekim Fransız basını ve Fransa'nın insan hakları konu- su ile ilgilı Devlet Bakanı Bernard Kouchner olaya bu açıdan yaklaşmakta ve birbirini izleyen ateşli yazılar yayınlayıp de- meçler vermektedirler. Bu demeçler ile yazılann bir bölümü gerçi siyasal amaç- ları kavrama konusunda oldukça naif iceriklidirler ama özle- rine katılmamak olanaksızdır. Kimse, Irak'ta yaşamları tehlikede olan insanların yazgı- lan karşısında seyirci kalamaz, kalmamalıdır. Bu açıdan hem Sayın Kouchner'in sözlerine hem de Fransız basınının çe- şitli organlarının ileri sürdükleri düşüncelere katılıyoruz. Ancak, geçmişteki olaylar bizleri bir kez daha insan hak- lan savunucularına içtenlikli davranma çağrısında bulunmaya zorluyor. Anılardadır. Halepçe katliamından sonra, Türkiye kendi po- litik ve sosyal sorunlanna, ekonomik zoriuklarına karşın Irak 1 tan gelen Kürtlere kucak açmıştı. Bu kabul, insan hakları ve insancıl duygular açısından ne denli yerindeyse, doğuracağı sonuçlar açısından da o denli sorunluydu. Ama Turgut Bey o sırada kendi ülkesindeki insan hakları ihlallerini gözden kaçırma ve insancıl Itder görünümüne so- yunmak, aynı zamanda Güneydoğu'da oylarını arttırmak için, fazla düşünmeden en kolay gibi görünen çözümü yeğledi ve gelenleri aldı. Oysa o sırada, bütün dünyaya bir açıklama yaparak Tür- kiye'nin içinde bulunduğu ekonomik güçlükleri ve sorunları vurgulayıp olanaksızlığımızı belırterek sormak gerekirdi: "Biz bu gelenlere kucak açacağız, ama sonra siz onların ne ka- darını kendi ülkenize alacaksınız? Hepiniz kontenjanlarınızı açıklayın ve gelin bu sorunu birlikte çözelim." Turgut Bey bu yolu tutmadı ve ilk seçimde Güneydoğu'da umduğu oyu da bulmadı, dünyanın gözünde insancıl bir li- der de olamadı. Nitekim gelip gidenler, Türkiye'ye sığınan- ların içinde bulundukları kötü koşullardan söz ettiler. Şimdi yine aynı duruma düşmemek gerek. Türkiye büyük bir ekonomik bunalım içindedir. Bulgaris- tan'dan gelen soydaşlarımızın çoğuna iş ve yaşam olanağı bulamayıp, geri dönmelerine neden olduğumuz dönemden de daha sıkışık koşullar içinde yaşıyoruz. Kısa erimli günlük politik hesaplarla sınırlarımızı her ge- lene açmak ne denli büyük sakıncalar ıçeriyorsa, o insanla- rı ölümün kucağına bırakmak da öylesıne sakıncalı ve gad- dar bir davranış olacaktır Bu durumda yapılması gereken, bütün dünyada insan hak- larını savunduğunu ileri süren ülkelere çağrı yaparak, ölüm- den kurtaracağımız insanların ne kadannı kendi toprakiarında banndırmaya hazır olduklarını sormaktır. Lafla insan haklarından, insan sevgisinden yana olmak ko- laydır. Önemli olan bu alanda özveriye katlanmaktır. Hodri meydan! KlSA KISA • Türkiye'nin tanıtımı çerçevesinde ülkemize gelen Alman radyo, televizyon ve basın mensuplarınjn 'Mavi Tur'a çıktıklan tekneleri önceki akşam saatlerinde Bodnım açıklannda fırtına yüzünden batma tehlikesi geçirdi. Tekneler, Datça yakınlarındaki Knidos antik limanına sığındı. Hava koşullan yüzünden mavi tur iptal edildi. • Dün sabaha karşı saat 04.00 dolaylarında Ankara'dan Izmir'e gitmekte olan Abdullah Doğan yönetimindeki 41 E 0909 plakalı yolcu otobüsü Akçapınar'da yağmurun etkisiyle keskin virajda aşın hız nedeniyle devrildi. Bu sırada Izmir yönünden gelmekte olan Fevzi Yapar'ın yönetimindeki 35 TZ 548 plakalı kamyon da otobüse çarparak devrildi. Kaza sırasında otobüs şoförü Abdullah Doğan (26), yolculardan tzmir Karşıyaka Şemikler Lisesi öğretmeni Nurşen Koten (33) ile gazete dağıtım aracının şoförü Fevzi Yapar (29), gece bekçisi Turgut Akgun (28) yaşamlannı yitirirken çeşitli yerlerinden yaralanan 18 kişi Turgutlu Devlet Hastanesi'ne kaldınldı. Kaza sonucu E-23 Karayolu 2 saat trafiğe kapandı. • İstanbul Üniversitesi'ne bağh Edebiyat, Siyasal Bilgiler ve Tıp fakültelerinde, Avcılar Kampusu'nda meydana gelen olaylan protesto etmek için forumlar düzenlendi. Edebiyat Fakültesi'ndeki forumda öğrencilerle polis arasında çıkan çatışma sonunda, 10 kişi gözaltına ahndı. • Mimarlar Odası İstanbul Şubesi, ANAP Izmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, Mimarlar Odası'nın kurumsal kişiliğine yönelik suçlamalarını kmadı. • Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, sınır ötesi harekât iddialarının doğru olmadığmı söyledi. Güreş, "Sımr ötesi harekât doğru değil. Böyle bir şey devlet hukukuna aykındır" dedi. • İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakultesi Anayasa Kürsüsü, Adaiet BakanlığYnın anayasa değişikliğini öngören yasa taslağına ilişkin olarak yaptığı çağrıya karşın görüş bildirmedi. Kursü Başkanı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, görüş istenmesinin hemen ardından taslağın açıklanması üzerine "görüş bildirmelerinin bir anlamı kalmadığını" söyledi. • Ankara'da Dışişleri Bakanhğı'nın ek binası ile özel bir işyeri bombalandı. Maddi hasara yol açan patlamaların sorumluluğunu THKPC/HDÖ adlı yasadışı örgüt üstlendi. Dün gece saat 23.15 sıralannda gazetemizi telefonla arayan bir kişinin, "Kızıldere olaylarının yıldönümü nedeniyle THKPC/HDÖ örgütünun üç ayn yere bomba yerleştirdiğini" bildirmesinden kısa bir süre sonra ardı ardına iki patlama meydana geldi. Meşnıtiyet Caddesi'ndeki Dışişleri Bakanlığı ek binası ile Libya Caddesi'ndeki bir Renault-Mais bayiindeki patlamalar, hasara yol açtı. Sıhhiye'deki bir AEG bayiine bomba konulduğu yolundaki ihbar ise asılsız çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle