20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORIAJ 3NİSAN1991 2 0 2 0 YILINDA TURKIYESAHJNALPAY — 7 — Karikatürist Ali Ulvi, şeriatçılann "yer yer güç gös- terseler de uzun vadede başarıü olacaklanna" inan- mıyor. Ali Ulvi şöyle diyor: "Şeriatçılann kazana- mayacaklan kanısındayım. Türkiye 1940'lann orta- lanndan beri ağır ağır da olsa çağdaş dünyaya açıl- dı. AçıkJık, her türlü düşüncenin söylenebilmesi, sa- nınm Türk insanııun kolay kolay vazgeçebileceği bir şey değil. Türk insarunın açıklıktan yana olduğunu, kendisini sınırlı bir dünya görüşüne kapatacak yol- lan benimseyeceğini sanmıyonım." lşadamı Osman Kavala, şeriatcı akımı "marjinal" olarak niteliyor: "Şeriatçı akımı marjinal olarak gö- rüyonun. Ama azınlık olmalan, siyasi örgütleri, po- litikaları etkilememeleri anlamına gelmez. Ben, ra- dikal Marksist akımın merkez sol, sosyal demokrat akımı etkileyebileceğini pek sanmıyonım; ama şeri- atçı kesimin merkez sağ partileri etkileyebileceğini, hatta etkilediğini düsünüyorum. Bu akımın uzun va- dede büyüyeceğini sanmıyorum, ama hangi hızla aza- lacağı konusunda bir şey söyleyemem. Büyük nüfuslu ve büyük sonınlu bir toplumda radikal çözümlere Tahsin YöcelLaikliğe karşı akımlar güçlenmekten çok seslerini arttınyorlar. Alabildikleri oylar yüzde 10'u geçmiyor. Bu oylar 30 yıl sonra nereye gelir bilmiyorum, ama dünyanın gidişi onlann lehine değil. Dinci eğilimde olanlar da değişiyor. yönelecek kesimler her zaman olacaktır... Fakat şe- riatçı akımın Türkiye'nin giderek demokratikleşme- si senaryosunu bozabileceğine inanmıyorum." Prof. Dr. Tahsin Yiicel, şeriatçı akımların kaza- namayacağı konusundaki iyimserliğini, Türkiye'de- ki dinci kesimlerde gözlediği değişmelere bağlıyor: "Laikliğe karşı eğilimlerin güçlendiğini görüyoruz, ama bana öyle geliyor ki bu akımlar güçlenmekten çok seslerini arttırıyor. Seçim sonuçlarına bakarsak alabildikleri oylar yüzde 10'u geçmiyor. Bu oyların çoğalması 30 yıl sonra nereye gelir bilmiyorum, ama dünyanın gidişi onlann lehine değil.. Aynca dinci eği- limde olanlar da değişiyor; kendi kendilerini yetişti- riyor. Dinci edebiyat dergilerine bakıyorum, yüzde yüz bağnaz denebilecek insanlar değil. Laikliği be- nimsemeyen insanlar da belki dine dayalı, otoriter bir yönetim fikrinden yavaş yavaş uzaklaşacaklardır. Aralannda belli bir olgunluk düzeyine gelmiş olan- lar, belki şimdiden böyle bir şeyi istemiyorlar!' Demokrasi + güçlti devlet TÜStAD Başkanı BüJent Eczacıbaşı, demokrasi karşıtı öteki akımlar gibi şeriatçılıkla da demokrasi içinde başa çıküabileceğine inanıyor: "Toplumumuz- da zengin-fakir, sağa-solcu, doğulu-batılı, dinci -laik gibi bazı kutupiaşmalar nedeniyle, bazı kesimler, de- mokrasiden aynlmayı bu gibi kutuplaşmaların geti- rebileceği felaketleri çözüm olarak görebiliyor. Fa- kat, güçlü devlet ilkesini benimsersek, bir kutbun öte- ki kutbu teslim almasını engelleyebilirsek, bu sorun- larla demokrasi içinde başa çıkabiliriz. Devletin güçlü olması ve bir kutbun diğerini yutmasma meydan ver- memesi lazım. Ama bu kutupiaşmalar olmasın, fi- kirlerini ifade etmesinler gibi bir çözüm arayışı içinde olamayız. Bu arayışlar başarıya ulaşamaz." Abartılan bir tehlike emekli büyükelçi Şükrii Eiekdağ, şeriatçı akımla- nn "Bazı çevrelerde ileri sürüldüğu ölçüde büyük bir tehdit olduğuna kendimi inandıramıyorum" diyor. Elekdağ'ın göriişü şöyle: "Parlamentoda üç partimiz var. Bu partiler için 22 milyon seçmen oy kullandı. Her üç parti de Atatürk reformlanna sahip çıkıyor ve demokrasinin yaşamasını istiyor; Türkiye'nin Batı eğilimli politikalar izlemesine karşı değil. Bugün TBMM'de yer alan kişilerin hiç değilse yüzde 85'i bu politikaları destekliyor. Bunlar dışında kalan parti- lerin seçmenleri de 3-4 milyon dolayındadır. Onla- nn en az yarısının da bu istikamette düşündüğü ka- nısındayım... Bence Türkiye'de demokrasinin en bü- yük teminatı budur. O bakımdan Islami fundamen- talizmüı çok büyük bir tehdit olduğu kamsında de- ğilim. Buna karşı çıkılır ve kazanılır. Bu fundamen- talizm, kızgın, öfkeli insanlann, bir de fakir insan- ların silahı oluyor; vaktiyle komünizmin olduğu gi- bi..." 2020'de insanlar daha dindar olacak DYP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Taosu Çiller'e göre tehlike dini hislerin güçlenmesi değil, devletin dini "siyasal örgütlenmeye çanak tutması" Çiller şöyle diyor: "Ben bu konuda halkm kendi di- namizmine aykın biçimde davranmanın doğru olraa- dığını düşünüyorum. Türban yasağı olduğu dönem- lerde, üniversitedeki sınıflarıma türbanlı çocuklan almaya devam ettim. Bu tutumum yalnız dine değil, insan özgürlüğune olan saygımın bir gereğiydi. in- sanlar inançlannı, yaşam tarzlarını, giyim tarzlan- nı seçebilmelidir. Ama eğer devlet, vicdan özgürlük- lerinin arkasına sığınarak bir siyasal örgütlenmeye çanak tutuyorsa, bu bir tehlikedir. Bugün Türkiye 1 de böyle bir tehlike olduğuna inanıyonım" Dinci siyasal akımlar kazanabilir, 2020 yıhnda Türkiye bir Islam cumhuriyeti olabilir mi? Çiller'in yanıtı şu: "2020 yılında Türkiye'de insanlar dinleri- ne daha bağlı olacaklar. Müslümanhk öğeleri daha öne çıkacak. Ama bunun Türkiye'ye bir şeriat dü- zeni getireceğini sanmıyorum. Çünkü Türk halkının sağduyusuna güveniyorum. Türk insanı büyük ço- ğunluğuyla hem Müslüman hem de böyle yobazla- nn başa gelmesini istemiyor. Yeter ki bu insaalara dinlerinin karşısında olmadığımızı, rahatça ibadet edebileceklerini aniatabilelim." Milliyetçiligin acemi bir ifadelenişi Siyaset sosyoloğu Prof. Dr. Nur Vergin'e göre Türkiye'de yaşanan dinsel kıpırdanmalar, yaşanan milliyetçilik patlamasının "acemi bir ifadelenişinden" ibarettir ve Islamcı akımın iktidar şansı yoktur. Ver- gin görüşünü şöyle tamellendiriyor: "Türkiye'de oto-' riter sola hiçbir şans tanımıyorum; Marksist - Leni- nist akımın da anlamlı bir biçimde yeniden günde- me gelebileceğine inanmıyorum. Fakat toplumda güçlenen bireyselleşme, atomizasyon içinde tüm bu akımlar, siyasi mozayiğin pir parçası olarak var ol- maya devam edecektir. Ama iktidara gelmeleri söz konusu olmayacak. Sağ milliyetçilerin ötekilere oran- la daha büyük bir şansı olabilir. Çünkü bence Tür- kiye müthiş bir milliyetçilik patlaması yaşıyor. Bu pat- lama kendini çeşitli etiketler altında gösteriyor. Ba- kıyoruz, bundan on yıl önce millet sözcüğünü kul- lanmaktan nefret eden, tiksinti duyan Marksistler da- hi milh'yetçiliği benimsiyor. Sağ milliyetçilik her za- man faşist midir, onu da bilemem... Fakat sagın ve solun bir bileşimi de olabilen bir miliiyetçi akımın giderek artan ölçüde güçleneceğini sanıyorum. İslamcı akımın hiçbir şansa sahip olmadığı ka- nısındayım. Bugün görünen dinsel kıpırdanmaların da sözünü ettiğim miliiyetçi akımm bir yanlış, ace- mi ifadelenişi olduğunu sanıyorum. Şeriatçı akım Türkiye'de hiçbir şansa sahip değil. Şeriatçı söylem, bir bilinçaltı milliyetçiliği... Benim kultürümde ts- Şeriat yanlılannın iktidara gelmesi mümkün görülmüyor 'Açık tophınf senaryosu bozulmazlam var derken gerçekte milliyetçilik yapıyor!' Yeni levantenler ve kitle kültürii Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçın- taş otoriter ya da totaliter akımlardan herhangi bi- rinin Türkiye'de demokratik rejimi tehdit edebilece- ğini "abartılmış bir görüş" olarak niteliyor. Yalçın- taş, "Ben burada olumsuz bir manzara çıkacağını sanmıyonım; olumsuz manzara kültür alanmda çıkabilir" diyor. Yalçıntaş'ın çözümlemesi şöyle: "Ekonomik gelişmelere baktığımız zaanan uluslara- rası büyük holdinglerin Türkiye'ye çok güçlü bir şe- kilde geleceği anlaşılmıştır. Bu, sermayede, üretim- de bir kısmi yabancılaşma getirecektir. Bu yabancı- laşma ister istemez beraberinde büyük yabancı şir- ketlerin etrafında toplanan, 'yeni ekonomik- levantenler' diyebileceğimiz bir sosyal grubu getire- cektir. Buna paraJel olarak medyada da yabancılaş- ma devam edecektir. Ekonominin, kapitalizmin ge- tirdiği, kontrol edilemeyen ve edilmesi de düşünül- meyen açık semalar sonucu bir kitle kültürü oluşa- caktır. Yeni ekonomik levanten zümre ile kitle kül- türü, Türkiye'de sosyal gerilimlere yol açabilir. Bu koşullar, daha miliiyetçi ve dindar akımlan canlı tu- tar. Fakat mutlaka faşizme, Marksizme, demokrasi dışma kaymayı gerektirmez. Demokrasinin muhafa- zası, çatışan fikir ve zümrelerin çıkannadır. Iki ta- raf da varhklanmn demokrasiye bağlı olduğunu kav- rayacaktırf' Yakın siyasal tarihimizle ilgili araştırmalanyla ta- nman siyaset biümci Mete Tunçay'a göre "dış dün- yada dramatik gelişmeler, bölgesel savaş" olmadığı takdirde, önümüzdeki 30 yılda şeriatçıhk dahil, an- tidemokratik akımfann her hangi birinin başanlı ol- ma ihtimali yoktur. Fakat, "Bu akımlann her biri- nin mevcut rejime karşı haklı görülebilecek eleştiri- leri vardır... Orneğin, Türkiye'nin çağdaşlasma adı- na laikliği ön planda tutarak çağdaşlaşmanın en önemli unsuru olan demokrasiyi zedelemesi, geniş halk kitlelerini baskı altında tutması bir gerçektir. Bu baskının kaldınlması, mutlaka Türkiye'de şeri- atçı düzenin kurulması sonucunu vermez; tam ter- sine, onu önlemenin şartlarmdan biridirf' Koflaştırılnuş bir İslam Zaman gazetesi eski yazarlanndan Nabi Avcı ile İslama düşüncenin tarihi üzerine araştırmalanyla ta- nınan tsmail Kara'nın Türkiye'de demokrasinin şe- riatçdığın tehdidi altında olup olmadığına ilişkin gö- rüşleri Müslüman aydınlar olmalan açısından özel olarak ilginç görülebilir. Avcı'ya göre demokrasiyi tehdit eden akımlann "hiçbirinin toplumda somut dayanaJdan" yoktur. Fakat, bunlar "toplumda bir askeri müdahale kor- kusunun sürekli olarak yaşatıünası amacıyla kulla- nılabildikleri için varlıklannı sürdüreceklerini düsü- •nebiliriz." Türkiye'de toplumun ezici çoğunluğunu meydana getiren ve dini yaşamlarmın belirleyici un- suru olarak görmeyen sıradan Müslümanlar; onla- ra göre çok daha dar bir kesim oluşturan dindarlar ve nihayet sayılan çok daha sınırlı olan, toplumsal ve siyasal yaşamın din esaslarına göre duzenlenme- sıni savunanlar arasında aynm yapılması gerekir. Bu üçlü aynm konusunda Avcı şunları söylüyor: "üçüncü kategorinin ortaya çıkışım ve taleplerini de- ğerlendirirken Türkiye'nin yaşadığı sosyal hareket- lilik, toplumsal değişme, kentleşememe olgulanmn üzerinde yeterince dunümamaktadır. Bu talepleri bi- raz kazıdığımız zaman, altında şehir kültürüne adap- te olamamanın sıkıntılannın yattığıru görürüz. Bu sadece onun kabahati de değildir. Çünkü kendisine adapte olmayı özendirecek cazibeye sahip bir şehir kültürü de yoktur... Taleplerin dile getirilişindeki kes- kinlik, dinin kendi iç meselesi olmaktan ziyade top- lumun yaşadığı sıkıntının bir vansımasıdır. Nitekim bu taleplerin dile getiriliş biçimiyle, 12 Mart ve 12 Eylül öncesi sol fraksiyonlann taleplerini dile geti- riş biçimleri arasında çok ilginç benzerlikler görebi- liriz... Ben toplumda asıl güçlü olan kategorilerin, birinci (sıradan Müslümarüar) ve ikinci (dindarlar) kategoriler olduğunu; Türk insanının yaşadığı tec- rübelerle bunun böyle olmaya devam edeceğini dü- şünüyorum;' İslam, ideoloji değildir İslam dininin politik bir din olması, dolayısıyla de- mokratik bir düzenle bağdaştırmanın mümkün ol- madığı tartışması konusunda da Avcı şunian söylü- yor: "tslamın bütüncül eğilimini, ideolojik bütün- cülük olarak algılamak bence yanhştır. Evet, bütün- cüldür, hayatm her alanmda geçerli olacak kurallar vaz eder. Ama bu, Islam'm bir ideoloji olarak algı- lanmasını gerektirmez. Böyle yapıldığı zaman, sö- zünü ettiğimiz üçüncü kategoride bütünlüğün nasıl parcalandığını görüyoruz. Islam, toplum hayatının her alanı için söylenecek sözü olan bir dindir deyip hemen ardından kendinizce Islamın siyaset için söy- lediklerini toplumsal hayatın öteki alanlanna taşı- dığınız zaman, aslında politik olmayan alanlan da poh'tikleştirmiş olursunuz... Islamı hayatm bütün alanlanna taşımaya kalkarsınız, sonunda belki ha- yatın bütün alanlanna hâkim olursunuz, ama eliniz- de kutsallık özünden boşaltılmış, koflastınhıuj bir İslam kahr:' Demokrasi ve milli degerlerin yflkselişi tsmail Kara demokrasiyi tehdit eden akımlar ko- nusunda, Nabi Avcı'nın değerlendirmesine benzer bir görüşü dile getiriyor: "Devletin faşist, komünist, şe- riatçı tehlikeler karşısında olduğuna inanmıyorum. Eskiden de inanmıyordum. BUiyorsunuz, modern si- yasi yapılar, kendilerini tehdit ediyor gibi gözüken düşmanlar üretirler. Türkiye'de gerek komünizm ve faşizm gerekse şeriat tehlikesi olmadığını aklı başında olan herkes biliyor. Ancak kimi aydınlann da dahil olduğu bazı odaklar, böyle bir tehdit varauş gibi dav- ramyorlar ve bundan yararlanıyorlar..." Kara'ya göre Türkiye'de demokrasi güçlendikçe ge- rek Islam'ın gerekse milli^değerjerin yükselmesi ka- tsmail Kara Türkiye'de gerek komünizm ve faşizm gerekse şeriat tehlikesi olmadığını aklı başında olan herkes biliyor. Ancak kimi aydınlann da dahil olduğu odaklar böyle tehditler varmış gibi davranıyorlar ve bundan yararlanıyorlar. çınıhnazdır: "Demokrasi ne kadar güdümlü ve sınırh olursa olsun, bir ülkenin sahip olduğu öz değerleri- nin yükselişine ûnkân hazırlar. öte yandan milh" de- ğerlerin yükseüşi de demokrasiyi güçlendirir; bun- lar birbirine bağlıdır. Dolayısıyla Türkiye'de demok- rasi güçlendikçe gerek İslam gerekse milli değerler yükseliş gösterecektir. Bunun önünü kimse alamaz. Fakat ben bunu kesinlikle bir tehlike ve tehdit ola- rak değil, Türkiye'nin bir kazancı olarak görürüm. Türkiye'de demokrasi şimdiye kadar hiçbir zaman halka, halkm inançlanna yaslanmadı." İslamcı bir partinin iktidara gehnesi halinde, de- mokrasinin güçlenerek yaşayacağmı savunan Kara şöyle diyor: "Islami bir yönetimi otoriter ya da to- taliter olarak görmüyorum. Iran kendi şartlanna has bir olaydır. Türkiye, Iran olmaz hiçbir şekilde. Tür- kiye'ye gelecek tslami yönetim de Iran'dakine ben- zeyemez. Bu sözlerimden Iran konusuna bütünüyte menfi baktığım anlasılmayacaktır sanınm..." Çün- kü Türkiye'nin gerek Islami gerekse milli geleneğin- de "müsamahasızlık" yoktur. "Müsamahasızhk, Türkiye'de modernleşmeyle birlikte başlamıştır!' Üs- telik "Türkiye'nin 45 yılhk bir demokrasi deneyimi vardır!' Yaru: Ekatevaılk geleceglmlz HABERLERİN DEVAMI Yüzbînlerce Irakh Türkiye sınırında sıkışüHaber Merkezi — Irak ordu- sunun, ülkenin kuzeyini "isyancı" gruplardan temizle- mek amacıyla başlattığı askeri harekâttan kaçan yüz binlerce Kürt ve Türkmen, Iran ve Tür- kiye sınınna yığıldı. Çoğunluğu- nu kadın, çocuk ve yaslıların oluşturduğu 220 bini askın ki- şi, Uludere'nin sımr köylerinin karşı bölümünde beklerken as- keri birliklerin sının çembere al- dığı ve sığınmacılara gıda yar- dımı yapıldığı bildirildi. Sığın- macılardan 10 bini aşkını Şem- dinli ve Uludere'den Türkiye'- ye sığmdı; 4'ü Türk, 39 gazete- ci de Şemdinli ve Silopi'den Türkiye'ye kaçtı. Irak ordu birliklerinin ülke- nin güneyinden sonra kuzeyin- de de denetimi büyük ölçüde sağladıklan bildirildi. Türkiye'- ye sığınan asker ve sivil kökenh' Irakhlar ile yerli ve yabancı ga- zeteciler, ülkenin kuzeyinde tam bir vahşet yaşandığını, Cumhu- riyet Muhafızları'nın fosforlu gaz kullandıklanm anlattılar. Ajanslar, Kuzey Irak'ta Sad- dam Hüseyin rejimine bağlı or- du birliklerinin Kürt isyancıla- nn elinde bulunan kentlere karşı yoğun bir saldırı başlanığım be- lirtiyorlar. AFP'nin haberine göre Irak ordu birlikleri, Musul, Kerkük, Duhok ve Erbil kent- lerinde denetimi ellerinde bulun- duruyorlar. Ajansın Bağdat'tan bildirdiğine göre Irak birlikleri, Kuzey Irak'taki Süleymaniye kentine büyük bir saldırı baş- lattılar. Bağunsız kaynaklarca doğru- lanan bu haberlere karşın Şam'- da bir açıklama yapan Irak Kür- distan Yurtsever Birliği (KYB) sözcüsü, Zaho'da çatışmaların sürdüğünü, Kerkük'ün ise dün geri ahndığım bildirdi. KYB'nin bu haberi, bağımsız kaynaklar- ca doğrulanmadı. Körfez savaşının sona erme- siyle başJayan ayaklanma daJga- sımn Iran-Irak arasuıdaki ilişki- leri olumsuz olarak etkilediği de dikkat çekiyor. Iran dün, Bağ- dat yönetimini, Tahran'a karşı güçleri korumak ve topraklan- na saldında bulundurmakla suçladı. Irak da ayaklanma ne- deniyle Iran'ı suçluyordu. AP'nin haberine göre de KDP lideri Barzani, önceki gün Birleşmiş Milletler aracılığıyla Batılı ülkelerden yardım istedi. Ajans, Barzani'nin, Bağdat yö- netiminin Kürtlere karşı "soykınm" yaptığını öne süre- rek bunun önüne geçilmesini is- tediğini duyurdu. Barzani'nin yardım talebinin ardından, Fransa, Kürtlere ve Şiilere karşı Saddam Hüseyin yönetiminin sürdürdüğü hare- kâtı, BM Güvemik Konseyi'rün gündemine getirdi. Fransa Dışişleri Bakanı Ro- land Dumas da Irak yönetimi- ni, kendi halkına karşı bir kat- ü'am yürütmekle suçlayarak bu katliama son verilmesi için Gü- venlik Konseyi'nin olaya müda- hale etmesi gerektiğini söyledi. Türkiye ve İran'a Kerkük'ten sonra Kürtlerin yaşadığı Erbil-Duhok bölgeleri- nin Irak ordu birlilderince dene- tim aJtına alınması, Kuzey Irak'taki halk arasında paniğe yol açtı. İkinci bir "Halepçe ka(liamı"ndan korkan halk Iran ve Türkiye sınırlanna doğ- ru büyük bir göç baslattı. Son üç gün içinde Hakkâri'nin Şem- dmli ilçesi Derecik sırur kesimin- den Türkiye'ye girenlerin sayı- sımn sekiz bine yaklaştığı, Ulu- dere ve Çukurca'dan gelenlerle birlikte on bini bulduğu bil- dirildi. Birleşmiş Milletler Müiteciler Yüksek Komiserligi de iç karga- şa nedeniyle Türkiye ve Iran'a geçen mültecilerin sayısınm hız- la arttığını, tran'da bulunan Iraklı mültecilerin 50 bin, Türkiye'dekilerin sayısının da 7.500 dolayında olduğunu apk- ladı. BM'den verilen bilgiye gö- re İran'a gelecek mültecilerin sa- yısınm 35 bin olarak öngörüldü- ğü, bu sayının aşılması nedeniy- le yüz bin mülteciye destek ve- recek olanaklann yaratılması gerektiği bildirildi. Türkiye'de ise 50 bin mülteciye destek vo rebilecek koşullar olduğu açıklandı. Şemdinli'nin Derecik bölge- sinden son üç gündür Türkiye'- ye sığınanlann 118. sınır jandar- ma taburundaki çadırlarda ba- nndıklan, yaklaşık sekiz bini bulan Iraklılann büyük bölü- münün Türkmen asılh olduğu bildirildi. Şemdinli'den Cumhu- riyet muhabiri Ergun Aksoy'un haberine göre Türkiye'ye sığı- nan asker ve siviller özel timler- ce sorgulanıyor. Taburdaki ça- dırlarda sığmmacılardan erkek- lerle kadınlar ve çocuklar ayn çadırlarda tutuluyorlar. Şem- dinli'de bir gün bekletilen ve sorgulamalan tamamla'nan sı- ğınmacılardan evli olanlar aile- leriyle birlikte Kayseri'ye, be- kârlar da Sıvas'ın Kangal ilçe- sinde oluşturulan kamplara gönderiliyorlar. Sığınmacılann bu süre içindeki yiyecek gerek- smimleri bölgedeki sosyal yar- dımlaşma ve dayanışma fonun- ca karşılaruyor. Bu arada Uludere kesiminden Türkiye'ye giriş yapan Irakhlar arasında yarahlann bulunması nedeniyle bölgeye çok sayıda doktor, hemşire gönderildiği bildirüdi Çukurca ve Uludere'- nin sınır kesiminde iki ayn grup olarak bekleyen sığınmacılara gece de yiyecek yardımı yapıldı ve çadır dağıtıldı. Bölgedeki yet- kiüler, Irak'ın kuzeyinden Türk sınırına doğru yoğun hareketin sürdüğünü kaydettiler. Bu ara- da sınırdan bekleyen sığınmacı- lardan 40 kadarının elverişsiz koşullardan öldüğü bildirildi. Gazeteciier de sıgındı Irakh sığmmacıların yanı sı- ra, Şemdinh'den 15'i yabancı 19, Silopi'den de 20 yabancı ol- mak üzere toplam 39 gazeteci Türkiye'ye sığındı. Dün sabaha karşı 03.00 sıra- lannda Derçik sınınndan Türki- ye'ye geçen gazetecilerin isimleri ve bağlı olduklan basın kunıluş- lanmn adlan şöyle: Sobhy Shakir (ABC TV), Gharles Glass (ABC TV), Fab- rice Moussus (ABC TV), Wa- sün Dergeben (ABC TV), Dom- mece Cullm (Independent), Maodan Saddeddin (Wall Stre- et Journal), Geraldin Brooks (Wall Street Journal), Gwynne Robert (Channel Four), Azad Awni (Channel Four), Scott Pe- terson (Telegraph), Martın WodHacatt (Guardian), Johnat- ban Randai (VVasington Post), Julie Slint (Observer), Yves Hallier (Suo-ovest), Marc Kra- vetz (Liberation), Rafet BaJlı (Milliyet), Sabri Ertiis (Milli- yet), Cevat Korkmaz (Serbest gazeteci), Faat Kodoklu (VIS- NfEW TV Ajansı). Şemdinli'nin yanı sıra Silopi'- nin Ovaköyü yakınlarında, Türkiye ile Irak arasındaki sının belirleyen Hezil Çayı'ndan da toplam 20 gazeteci Türkiye'ye sığındı. llk ikisi Hezil çayını çıp- lak olarak yüzerek geçen gaze- tecilere Silopi Kaymakamhğı'n- ca giyecek verildi. Daha sonra da 18 yabancı gazeteci köylüle- rin yaptığı salla Hezil çayından gecerek Türkiye'ye girdiler. Türkiye'ye kaçan 20 gazete- cinin adlan şöyle: James Frederich (CNN), W0- liam Mkhael (CNN), VVİlliam Rkbard Bnıks(CNN), Michael Beopart (CNN), Costa Sakalle- nı (Nevvsvveek), Luis Salome (Koox-News), Xavier Gauthier Atıkara BM'ye acîl toplaııtı çağnsında bıılııııdııANKARA / NEW YORK (Cumhuriyet) — "2. Halepçe katliamı" korkusuyla Uludere ve Çukurca'nm sınır bölgelerine 220 bini askm Kürt ve Türkmenin yığılması üzerine, Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'ni durumu görüşmek üzere aci- len toplanüya çağırdı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ABD'den Ankara'ya dönüşünden 3 saat sonra olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Ku- rulu, "Birleşmiş Milletler ailesi ve dünya kamu- oyu bu acı manzaraya bigâne kalmamalıdır" şek- linde açıklama yaptı. Açıklamada, çoğunluğu ka- dın ve çocuklardan oluşan sivillere karşı Irak bir- liklerince yöneltilen saldıniann durdurulması is- tendi. Bu arada Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Büyü- kelçi Tugay Özceri, BM Güvenlik Konseyi'nin da- imi üyesi olan ABD, SSCB, Fransa, İngiltere ve Çin'in Ankara büyükelçileriyle görüştü. özçeri, MGK kararlannı büyükelçilere aktararak insani bakımdan önlem alınmasını istedi. Fransa'nın Ankara Büyükelçisi, Eric Roleau, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin konunun Güvenlik Konseyi'ne götürühnesi için Türkiye ile işbirliği yapacağını söyledi. Aynca, Dışişleri Ba- kanlığı, BM nezdindeki Türkiye Temsilcisi Bü- yükelçi Mustafa Akşin'e bir talimat vererek Ge- nel Sekreter Perez de Cuellar ile Güvenlik Kon- seyi nezdinde harekete gecerek konseyin toplan- masını istedi. Ankara'nın, BM'yi derhal toplantıya çağıran, Irak'tan yüz binlerce kişiyi Türkiye'ye sığınma- ya zorlayan saldıniann durdurulmasını isteyen tutumu, "Türkiye, BM kararı olmadan sınınnı açmak istemiyor" biçiminde yorumlandı. MGK, dün saat 16.00'da Cumhurbaşkanı liır- gut Özal'ın başkanhğında Çankaya Köşku'nde olağanüstü toplandı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Türk- iye'nin Güneydoğu sınırında cereyan eden olay- lar ve gelişmelerle ilgili bilgilerin değerlendiril- diği belirtilerek "Şu ana kadar sınııianmızda iil- kemize sığınmak üzeretoplananve büyuk çogun- lugunu kadın ve çocuklann teşkil ettiği 220 bini aşkın insanın öliim teblikesiyle karşı karşıya bu- lundağu tespil edflmiştir. Bu insanlar, uzaktan havan atışlan ve askeri baskıyla ülkemize sığın- ma>a zorlanmaktadırlar" denildi. 1988 yıh ağustos ayında da Türkiye'nin ben- zer bir durumla karşilaştığı ve Türk hükümeti- nin "insani yaklasımla" hareket ettiği belirtilen açıklamada, "Bu kere daha büyük boyutlarda önümüze çıkan bu insani sorunu aynı düşünce- lerle degeriendinniş ve insan baklannın temel un- surunu teşkil eden yaşama hakkının korunması için gerekli insani tedbirlerin alınması kararlaşbnlmıştır" görüşüne yer verildi. MGK toplantısında aünan kararlar şöyle açık- landı: 1- BM Güvenlik Konseyi'nin derhal toplantı- ya cağnlarak savaş sınırlarını aşan ve çoğunlu- ğu kadın ve çocuklardan oluşan sivil halka yö- nelik bu ciddi tecavüzü izab ve tedbirlerinin alın- masının taiep edilmesi kararlaştınlmıştır. BM ai- lesi ve dünya kamuoyu bu acı manzaraya bigâne kalmamalıdır. 2- BM Güvenlik Kooseyi daimi üyelerinin An- kara'daki büyükelçileri Dışişleri Bakanhgı'na da- vet edilerek mevcut bilgiler ışığında dunım ken- dflerine anladlıp insani bakımdan gerekli tedbir- lerin alınması yolunda gerek Güvenlik Konseyi içinde gerek geri planda etkilerini kullanmaları istenmektedir. 3- Irak'ın Ankara Büyükelçisi'nin, keza Dışiş- leri Bakanlığı'na davet edilerek Güneydoğu suu- nmızda birikmiş kadın ve çocuklardan oluşan si- villere karşı Irak birliklerince yöneltilen saldın- iann durdurulması talep edilmekte ve aynca Irak hiikümetinin kendisince arzu edilmeyen yiizbin- lerce sivil insani ülkemize sıgınma>a zorlaraası- nın, insan haklan ve milletlerarası bukuka aykı- n düşmesine ilaveten iyi komşuluk ilişkilerimizi de ciddi bir şekilde sarsan bir olay niteliğinde de- ğerlendirildiğini derhal hükümetine iletmesi is- tenmektedir. 4- Diger taraftan hududumuzda birikmiş bu- lunan söz konusu masum insanlann icabında acil gıda ve ilaç ihtiyaçlarının karşılanraasına yöne- lik tedbirlerin ilgili makamlarca derhal alınması hükümete önerilmiştir. S- MGK ve hükümetimiz, gelişmeleri, insani boyutlan ve özellikle sınır güvenligimiz açısın- dan yakından izlemeye devam edecektir. Sınır gü- venligimiz ile ilgili her türlü tedbir alınmışür. Abramowitz'in girişimi ABD Büyükelçisi Mortan Abramowitz, Cum- hurbaşkanı Turgut özal'ın uçağı dün saat 14.00'ten önce Ankara Esenboğa Havaalanı'na inmeden "Kuzey Irak'taki Kürt ayaklanması" ko- nusunda kendisi ile "hedi" ve "önemli" bir gö- rüşme yapmak istediğini bildirdi. Büyükelcinin özelükle Cumhurbaşkanı'nm "ayağının tozu" ile başkanlık edeceği saat !6.00'daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısmdan önce bu görüşmenin yapılması yolundaki istemi, Dışişleri Bakanlığı'nca frenlendi. Büyükelçiye ko- nunun önce Dışişleri Bakanlığı Müsteşan lugay özçeri'ye iletilmesi gerektiği bildirildi. Bu nedenle Özçeri-Abramowitz göruşmesi dün saat 19.00'da ve ancak Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra gerçekleşti. Bu görüşmeden önce ABD Bü- yıikelçiliği'ne "Özçeri ile görüşmeye göre gere- kirse Ozal'dan randevu saglanabilecegi" bildiril- mişti. MGK toplantısmdan sonra Cumhurbaşkanı özal'ın ABD Başkanı Bush'u telefonla arayarak sınırdaki sığınmacılarla ilgili bilgi aktardığı bil- dirildi. Devlet Bakanı Kâmran Inan, MGK toplantı- sımn ardından Cumhuriyet'in sorulanm yanıtlar- ken toplantıdan çıkan metnin bir "dunım tespiti" olduğunu söyledi. Inan, şu anda sınırda büyük bir yığılma olmasına karşın sımn geçmek için bir "yüklenme"yle karşılaşılmadığını belirterek "Biz tedbirlerimizi alıyoruz. Bu tür olaylarda BM'nin devreye girmesi gerekiyor. Nitekim Fransa da BM Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırdı" diye ko- nuştu. MGK'dan bir üst düzey yetkili de dünkü top- lantıda alınan kararlan değerlendirirken, Güney- doğu smu-ımızda'gebşen olaylan kontrol etme- nin çok güç olduğunu vurgulayarak şunian söy- ledi: "Şu anda Irak sınınnuzda 200 bine yakın si- vil var. Eger bu insanlann Türkiye'ye girişine izin verilirse arkadan bir 200 bin. bir 200 bin daba gelecek. Bir milyon kişiyi bulacak. Yani olay, şu anda sınırda bulunan kişileri Türkiye'ye kabul et- mek degil. Sonraki gelişmeler. Biz, bu çerçevede eger bu insanlar Türkiye'ye kabul edilecekse BM kontrolünde ve desteginde olsun istiyoruz. Çünkü bu kişileri Türkiye'nin tumüyle kabul etmesi mümkün değil. Son fatura bize çıkartılıyor." Yetkili, Cumhuriyet muhabirinin "MGK'nın kararlan Türkiye'nin Irak saunm açmayacafı an- lamına mı geliyor?" sorusuna, "Metin o mahaJ- de, ama söylediğim gibi olaylan kontroi etmek göç" karşıhğını verdi. Güvenlik Konseyi'ne basvunı MGK karannın ardından, Türkiye'nin BM'de- ki daimi delegesi büyükelçi Mustafa Akşin, dün gece Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplanma- sına ilişkin yazılı başvuruda bulundu. Başvuru- da, 220 bin Irakh Kürt'ün sınırda beklediklerine dikkat çekilerek, Irak'ın askeri operasyonu sıra- smda Türkiye topraklanna da mermilerin düş- tüğü kaydedildi. Başvuruda aynca Türkiye'nin bu durumda üzerine düşen insani yardımı yapaca- ğı, ancak bu yükün herkes tarafından paylaşıl- masmı beklediği ifade edildi. Güvenlik konseyi- nin gayrıinsani durumu görüşmek üzere acilen toplanması talep edilen başvuru mektubunda, Türkiye'nin Cenevre Müiteciler Komitesi'ne de gerekli yardımın yapılması için başvurduğu be- lirtildi. Türkiye'nin sözkonusu başvuruyu yaptığı saatlerde BM Güvenlik Konseyi'nin 15 üyesi, Irak ile müttefîkler arasındaki ateşkes ile ilgili karar tasansını görüşmek üzere toplantıya hazırlanı- yordu. Fransız daimi delegesinin, Irak'taki Kürt- lerin durumunu, Türkiye'nin başvurusundan ön- ce Güvenlik Konseyi'nin danışma toplantısı gün- demine getirmesi üzerine, büyükelçi Akşin'in Fransız delegesiyle de bir görüşme yaptığı kay- dedildi. (Le Figaro), Claude Lorieıu Maria (Le Figaro), Yves Pierre Helks (Le Monde), Helene Da Costa (RFI radyo muhabiri), OUver Marcel Weber (Le Po- int), Frans Yakatry (Stern), Martin Nancle (AP), Arsen Fa- ras (Isviçre TV muhabiri), Ul- rich Tilgner (Alman TV muha- biri), Hans Juken Luver (Stem), Peler Baca George (Southanr Nevvs - Kanada), Richard We- igmen (The lndependent), Ale- xandra Vokri Guangha Muha- biri - Avusturya) Mick P. Vo- gel (Guangha muhabiri - Avus- turya). Silopi'ye getirilen gazeteciier, çatışmalar sırasında ülkesi belir- lenemeyen bir gazetecinin öldü- ğünü, ikisinin de yaralandığım söylediler. Sığınmacılarla birlikte Türki- ye'ye kaçan yerli ve yabancı ga- zeteciier, Kuzey Irak'a Uişkin iz- lenimlerini şöyle anlattılar. "Kerkük ve Erbü'e saldın başlar başlamaz Türkiye sının- na dognı Irak halkıyla birlikte gnıplar balinde yürümeye baş- ladık. Bircogumuz fUmlerini, vi- deo kameralanm, fotograf ma- kinelerini. para ve pasaportlan- nı Irak'ta bırakmak zorunda kaldık. HeUkopterlerin yogun saldınsıyla biriikte çok sayıda insanın ölömune tanık olduk. Bu helikopter saldınsı nedeniy- le rahat ilerleyemiyorduk. Erbil- Kerkük karayolundaki çok sa- yıda insana havadan ateş açıldı. Çok korktuk. Dramatik bir dn- rum yaşanıyordu. Saldınlar azaldığı an Türkiye suurına doğnı ileriemeye başlıyorduk. Saddam'a baglı birliklerin hal- ka karşı fosfor gazı kullandığı yolnnda duynmlar aldık. Türk sınınna vardığımızda çok güzel karşılandık. Bir Türk generali bizlere büyük ilgi gösterdi." Basın mensuplan Türkiye'ye sığmmak için Irak'm Türkiye sı- nınna yönelik yüz binlerce Irak- lının ilerlemekte olduğunu be- lirttfler. Aynca Kürt gruplarmın liderleri Celal Talabani ile Me- sut Barzani'nin de Irak-lran arasındaki bir bolgede bekledik- lerini, geniş caph saldın için ha- zırhk yaptıklarını anlatırlarken "Şu anda gördiilderimiz, Kürt- lerin tarihte karşılaşbklan cn büyük bozgunlardan biriydi"- dediler. Gazeteciier Ankara'da Irak'tan kaçarak Türkiye'ye geçen yabancı gazeteciier dün akşam Green Air Havayollan'- na ait bir uçakla Van'j&n An- kara'ya geçtiler. -."'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle