Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORIAJ 3NİSAN1991
2 0 2 0 YILINDA TURKIYESAHJNALPAY
— 7 —
Karikatürist Ali Ulvi, şeriatçılann "yer yer güç gös-
terseler de uzun vadede başarıü olacaklanna" inan-
mıyor. Ali Ulvi şöyle diyor: "Şeriatçılann kazana-
mayacaklan kanısındayım. Türkiye 1940'lann orta-
lanndan beri ağır ağır da olsa çağdaş dünyaya açıl-
dı. AçıkJık, her türlü düşüncenin söylenebilmesi, sa-
nınm Türk insanııun kolay kolay vazgeçebileceği bir
şey değil. Türk insarunın açıklıktan yana olduğunu,
kendisini sınırlı bir dünya görüşüne kapatacak yol-
lan benimseyeceğini sanmıyonım."
lşadamı Osman Kavala, şeriatcı akımı "marjinal"
olarak niteliyor: "Şeriatçı akımı marjinal olarak gö-
rüyonun. Ama azınlık olmalan, siyasi örgütleri, po-
litikaları etkilememeleri anlamına gelmez. Ben, ra-
dikal Marksist akımın merkez sol, sosyal demokrat
akımı etkileyebileceğini pek sanmıyonım; ama şeri-
atçı kesimin merkez sağ partileri etkileyebileceğini,
hatta etkilediğini düsünüyorum. Bu akımın uzun va-
dede büyüyeceğini sanmıyorum, ama hangi hızla aza-
lacağı konusunda bir şey söyleyemem. Büyük nüfuslu
ve büyük sonınlu bir toplumda radikal çözümlere
Tahsin
YöcelLaikliğe
karşı akımlar
güçlenmekten
çok seslerini
arttınyorlar.
Alabildikleri
oylar yüzde 10'u
geçmiyor. Bu
oylar 30 yıl sonra nereye gelir
bilmiyorum, ama dünyanın gidişi
onlann lehine değil. Dinci
eğilimde olanlar da değişiyor.
yönelecek kesimler her zaman olacaktır... Fakat şe-
riatçı akımın Türkiye'nin giderek demokratikleşme-
si senaryosunu bozabileceğine inanmıyorum."
Prof. Dr. Tahsin Yiicel, şeriatçı akımların kaza-
namayacağı konusundaki iyimserliğini, Türkiye'de-
ki dinci kesimlerde gözlediği değişmelere bağlıyor:
"Laikliğe karşı eğilimlerin güçlendiğini görüyoruz,
ama bana öyle geliyor ki bu akımlar güçlenmekten
çok seslerini arttırıyor. Seçim sonuçlarına bakarsak
alabildikleri oylar yüzde 10'u geçmiyor. Bu oyların
çoğalması 30 yıl sonra nereye gelir bilmiyorum, ama
dünyanın gidişi onlann lehine değil.. Aynca dinci eği-
limde olanlar da değişiyor; kendi kendilerini yetişti-
riyor. Dinci edebiyat dergilerine bakıyorum, yüzde
yüz bağnaz denebilecek insanlar değil. Laikliği be-
nimsemeyen insanlar da belki dine dayalı, otoriter
bir yönetim fikrinden yavaş yavaş uzaklaşacaklardır.
Aralannda belli bir olgunluk düzeyine gelmiş olan-
lar, belki şimdiden böyle bir şeyi istemiyorlar!'
Demokrasi + güçlti devlet
TÜStAD Başkanı BüJent Eczacıbaşı, demokrasi
karşıtı öteki akımlar gibi şeriatçılıkla da demokrasi
içinde başa çıküabileceğine inanıyor: "Toplumumuz-
da zengin-fakir, sağa-solcu, doğulu-batılı, dinci -laik
gibi bazı kutupiaşmalar nedeniyle, bazı kesimler, de-
mokrasiden aynlmayı bu gibi kutuplaşmaların geti-
rebileceği felaketleri çözüm olarak görebiliyor. Fa-
kat, güçlü devlet ilkesini benimsersek, bir kutbun öte-
ki kutbu teslim almasını engelleyebilirsek, bu sorun-
larla demokrasi içinde başa çıkabiliriz. Devletin güçlü
olması ve bir kutbun diğerini yutmasma meydan ver-
memesi lazım. Ama bu kutupiaşmalar olmasın, fi-
kirlerini ifade etmesinler gibi bir çözüm arayışı içinde
olamayız. Bu arayışlar başarıya ulaşamaz."
Abartılan bir tehlike
emekli büyükelçi Şükrii Eiekdağ, şeriatçı akımla-
nn "Bazı çevrelerde ileri sürüldüğu ölçüde büyük bir
tehdit olduğuna kendimi inandıramıyorum" diyor.
Elekdağ'ın göriişü şöyle: "Parlamentoda üç partimiz
var. Bu partiler için 22 milyon seçmen oy kullandı.
Her üç parti de Atatürk reformlanna sahip çıkıyor
ve demokrasinin yaşamasını istiyor; Türkiye'nin Batı
eğilimli politikalar izlemesine karşı değil. Bugün
TBMM'de yer alan kişilerin hiç değilse yüzde 85'i bu
politikaları destekliyor. Bunlar dışında kalan parti-
lerin seçmenleri de 3-4 milyon dolayındadır. Onla-
nn en az yarısının da bu istikamette düşündüğü ka-
nısındayım... Bence Türkiye'de demokrasinin en bü-
yük teminatı budur. O bakımdan Islami fundamen-
talizmüı çok büyük bir tehdit olduğu kamsında de-
ğilim. Buna karşı çıkılır ve kazanılır. Bu fundamen-
talizm, kızgın, öfkeli insanlann, bir de fakir insan-
ların silahı oluyor; vaktiyle komünizmin olduğu gi-
bi..."
2020'de insanlar daha dindar olacak
DYP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Taosu
Çiller'e göre tehlike dini hislerin güçlenmesi değil,
devletin dini "siyasal örgütlenmeye çanak tutması"
Çiller şöyle diyor: "Ben bu konuda halkm kendi di-
namizmine aykın biçimde davranmanın doğru olraa-
dığını düşünüyorum. Türban yasağı olduğu dönem-
lerde, üniversitedeki sınıflarıma türbanlı çocuklan
almaya devam ettim. Bu tutumum yalnız dine değil,
insan özgürlüğune olan saygımın bir gereğiydi. in-
sanlar inançlannı, yaşam tarzlarını, giyim tarzlan-
nı seçebilmelidir. Ama eğer devlet, vicdan özgürlük-
lerinin arkasına sığınarak bir siyasal örgütlenmeye
çanak tutuyorsa, bu bir tehlikedir. Bugün Türkiye
1
de böyle bir tehlike olduğuna inanıyonım"
Dinci siyasal akımlar kazanabilir, 2020 yıhnda
Türkiye bir Islam cumhuriyeti olabilir mi? Çiller'in
yanıtı şu: "2020 yılında Türkiye'de insanlar dinleri-
ne daha bağlı olacaklar. Müslümanhk öğeleri daha
öne çıkacak. Ama bunun Türkiye'ye bir şeriat dü-
zeni getireceğini sanmıyorum. Çünkü Türk halkının
sağduyusuna güveniyorum. Türk insanı büyük ço-
ğunluğuyla hem Müslüman hem de böyle yobazla-
nn başa gelmesini istemiyor. Yeter ki bu insaalara
dinlerinin karşısında olmadığımızı, rahatça ibadet
edebileceklerini aniatabilelim."
Milliyetçiligin acemi bir ifadelenişi
Siyaset sosyoloğu Prof. Dr. Nur Vergin'e göre
Türkiye'de yaşanan dinsel kıpırdanmalar, yaşanan
milliyetçilik patlamasının "acemi bir ifadelenişinden"
ibarettir ve Islamcı akımın iktidar şansı yoktur. Ver-
gin görüşünü şöyle tamellendiriyor: "Türkiye'de oto-'
riter sola hiçbir şans tanımıyorum; Marksist - Leni-
nist akımın da anlamlı bir biçimde yeniden günde-
me gelebileceğine inanmıyorum. Fakat toplumda
güçlenen bireyselleşme, atomizasyon içinde tüm bu
akımlar, siyasi mozayiğin pir parçası olarak var ol-
maya devam edecektir. Ama iktidara gelmeleri söz
konusu olmayacak. Sağ milliyetçilerin ötekilere oran-
la daha büyük bir şansı olabilir. Çünkü bence Tür-
kiye müthiş bir milliyetçilik patlaması yaşıyor. Bu pat-
lama kendini çeşitli etiketler altında gösteriyor. Ba-
kıyoruz, bundan on yıl önce millet sözcüğünü kul-
lanmaktan nefret eden, tiksinti duyan Marksistler da-
hi milh'yetçiliği benimsiyor. Sağ milliyetçilik her za-
man faşist midir, onu da bilemem... Fakat sagın ve
solun bir bileşimi de olabilen bir miliiyetçi akımın
giderek artan ölçüde güçleneceğini sanıyorum.
İslamcı akımın hiçbir şansa sahip olmadığı ka-
nısındayım. Bugün görünen dinsel kıpırdanmaların
da sözünü ettiğim miliiyetçi akımm bir yanlış, ace-
mi ifadelenişi olduğunu sanıyorum. Şeriatçı akım
Türkiye'de hiçbir şansa sahip değil. Şeriatçı söylem,
bir bilinçaltı milliyetçiliği... Benim kultürümde ts-
Şeriat yanlılannın
iktidara gelmesi mümkün
görülmüyor
'Açık
tophınf
senaryosu
bozulmazlam var derken gerçekte milliyetçilik yapıyor!'
Yeni levantenler ve kitle kültürii
Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçın-
taş otoriter ya da totaliter akımlardan herhangi bi-
rinin Türkiye'de demokratik rejimi tehdit edebilece-
ğini "abartılmış bir görüş" olarak niteliyor. Yalçın-
taş, "Ben burada olumsuz bir manzara çıkacağını
sanmıyonım; olumsuz manzara kültür alanmda
çıkabilir" diyor. Yalçıntaş'ın çözümlemesi şöyle:
"Ekonomik gelişmelere baktığımız zaanan uluslara-
rası büyük holdinglerin Türkiye'ye çok güçlü bir şe-
kilde geleceği anlaşılmıştır. Bu, sermayede, üretim-
de bir kısmi yabancılaşma getirecektir. Bu yabancı-
laşma ister istemez beraberinde büyük yabancı şir-
ketlerin etrafında toplanan, 'yeni ekonomik-
levantenler' diyebileceğimiz bir sosyal grubu getire-
cektir. Buna paraJel olarak medyada da yabancılaş-
ma devam edecektir. Ekonominin, kapitalizmin ge-
tirdiği, kontrol edilemeyen ve edilmesi de düşünül-
meyen açık semalar sonucu bir kitle kültürü oluşa-
caktır. Yeni ekonomik levanten zümre ile kitle kül-
türü, Türkiye'de sosyal gerilimlere yol açabilir. Bu
koşullar, daha miliiyetçi ve dindar akımlan canlı tu-
tar. Fakat mutlaka faşizme, Marksizme, demokrasi
dışma kaymayı gerektirmez. Demokrasinin muhafa-
zası, çatışan fikir ve zümrelerin çıkannadır. Iki ta-
raf da varhklanmn demokrasiye bağlı olduğunu kav-
rayacaktırf'
Yakın siyasal tarihimizle ilgili araştırmalanyla ta-
nman siyaset biümci Mete Tunçay'a göre "dış dün-
yada dramatik gelişmeler, bölgesel savaş" olmadığı
takdirde, önümüzdeki 30 yılda şeriatçıhk dahil, an-
tidemokratik akımfann her hangi birinin başanlı ol-
ma ihtimali yoktur. Fakat, "Bu akımlann her biri-
nin mevcut rejime karşı haklı görülebilecek eleştiri-
leri vardır... Orneğin, Türkiye'nin çağdaşlasma adı-
na laikliği ön planda tutarak çağdaşlaşmanın en
önemli unsuru olan demokrasiyi zedelemesi, geniş
halk kitlelerini baskı altında tutması bir gerçektir.
Bu baskının kaldınlması, mutlaka Türkiye'de şeri-
atçı düzenin kurulması sonucunu vermez; tam ter-
sine, onu önlemenin şartlarmdan biridirf'
Koflaştırılnuş bir İslam
Zaman gazetesi eski yazarlanndan Nabi Avcı ile
İslama düşüncenin tarihi üzerine araştırmalanyla ta-
nınan tsmail Kara'nın Türkiye'de demokrasinin şe-
riatçdığın tehdidi altında olup olmadığına ilişkin gö-
rüşleri Müslüman aydınlar olmalan açısından özel
olarak ilginç görülebilir.
Avcı'ya göre demokrasiyi tehdit eden akımlann
"hiçbirinin toplumda somut dayanaJdan" yoktur.
Fakat, bunlar "toplumda bir askeri müdahale kor-
kusunun sürekli olarak yaşatıünası amacıyla kulla-
nılabildikleri için varlıklannı sürdüreceklerini düsü-
•nebiliriz." Türkiye'de toplumun ezici çoğunluğunu
meydana getiren ve dini yaşamlarmın belirleyici un-
suru olarak görmeyen sıradan Müslümanlar; onla-
ra göre çok daha dar bir kesim oluşturan dindarlar
ve nihayet sayılan çok daha sınırlı olan, toplumsal
ve siyasal yaşamın din esaslarına göre duzenlenme-
sıni savunanlar arasında aynm yapılması gerekir.
Bu üçlü aynm konusunda Avcı şunları söylüyor:
"üçüncü kategorinin ortaya çıkışım ve taleplerini de-
ğerlendirirken Türkiye'nin yaşadığı sosyal hareket-
lilik, toplumsal değişme, kentleşememe olgulanmn
üzerinde yeterince dunümamaktadır. Bu talepleri bi-
raz kazıdığımız zaman, altında şehir kültürüne adap-
te olamamanın sıkıntılannın yattığıru görürüz. Bu
sadece onun kabahati de değildir. Çünkü kendisine
adapte olmayı özendirecek cazibeye sahip bir şehir
kültürü de yoktur... Taleplerin dile getirilişindeki kes-
kinlik, dinin kendi iç meselesi olmaktan ziyade top-
lumun yaşadığı sıkıntının bir vansımasıdır. Nitekim
bu taleplerin dile getiriliş biçimiyle, 12 Mart ve 12
Eylül öncesi sol fraksiyonlann taleplerini dile geti-
riş biçimleri arasında çok ilginç benzerlikler görebi-
liriz... Ben toplumda asıl güçlü olan kategorilerin,
birinci (sıradan Müslümarüar) ve ikinci (dindarlar)
kategoriler olduğunu; Türk insanının yaşadığı tec-
rübelerle bunun böyle olmaya devam edeceğini dü-
şünüyorum;'
İslam, ideoloji değildir
İslam dininin politik bir din olması, dolayısıyla de-
mokratik bir düzenle bağdaştırmanın mümkün ol-
madığı tartışması konusunda da Avcı şunian söylü-
yor: "tslamın bütüncül eğilimini, ideolojik bütün-
cülük olarak algılamak bence yanhştır. Evet, bütün-
cüldür, hayatm her alanmda geçerli olacak kurallar
vaz eder. Ama bu, Islam'm bir ideoloji olarak algı-
lanmasını gerektirmez. Böyle yapıldığı zaman, sö-
zünü ettiğimiz üçüncü kategoride bütünlüğün nasıl
parcalandığını görüyoruz. Islam, toplum hayatının
her alanı için söylenecek sözü olan bir dindir deyip
hemen ardından kendinizce Islamın siyaset için söy-
lediklerini toplumsal hayatın öteki alanlanna taşı-
dığınız zaman, aslında politik olmayan alanlan da
poh'tikleştirmiş olursunuz... Islamı hayatm bütün
alanlanna taşımaya kalkarsınız, sonunda belki ha-
yatın bütün alanlanna hâkim olursunuz, ama eliniz-
de kutsallık özünden boşaltılmış, koflastınhıuj bir
İslam kahr:'
Demokrasi ve milli degerlerin yflkselişi
tsmail Kara demokrasiyi tehdit eden akımlar ko-
nusunda, Nabi Avcı'nın değerlendirmesine benzer bir
görüşü dile getiriyor: "Devletin faşist, komünist, şe-
riatçı tehlikeler karşısında olduğuna inanmıyorum.
Eskiden de inanmıyordum. BUiyorsunuz, modern si-
yasi yapılar, kendilerini tehdit ediyor gibi gözüken
düşmanlar üretirler. Türkiye'de gerek komünizm ve
faşizm gerekse şeriat tehlikesi olmadığını aklı başında
olan herkes biliyor. Ancak kimi aydınlann da dahil
olduğu bazı odaklar, böyle bir tehdit varauş gibi dav-
ramyorlar ve bundan yararlanıyorlar..."
Kara'ya göre Türkiye'de demokrasi güçlendikçe ge-
rek Islam'ın gerekse milli^değerjerin yükselmesi ka-
tsmail Kara
Türkiye'de gerek
komünizm ve
faşizm gerekse
şeriat tehlikesi
olmadığını aklı
başında olan
herkes biliyor.
Ancak kimi
aydınlann da dahil olduğu
odaklar böyle tehditler varmış gibi
davranıyorlar ve bundan
yararlanıyorlar.
çınıhnazdır: "Demokrasi ne kadar güdümlü ve sınırh
olursa olsun, bir ülkenin sahip olduğu öz değerleri-
nin yükselişine ûnkân hazırlar. öte yandan milh" de-
ğerlerin yükseüşi de demokrasiyi güçlendirir; bun-
lar birbirine bağlıdır. Dolayısıyla Türkiye'de demok-
rasi güçlendikçe gerek İslam gerekse milli değerler
yükseliş gösterecektir. Bunun önünü kimse alamaz.
Fakat ben bunu kesinlikle bir tehlike ve tehdit ola-
rak değil, Türkiye'nin bir kazancı olarak görürüm.
Türkiye'de demokrasi şimdiye kadar hiçbir zaman
halka, halkm inançlanna yaslanmadı."
İslamcı bir partinin iktidara gehnesi halinde, de-
mokrasinin güçlenerek yaşayacağmı savunan Kara
şöyle diyor: "Islami bir yönetimi otoriter ya da to-
taliter olarak görmüyorum. Iran kendi şartlanna has
bir olaydır. Türkiye, Iran olmaz hiçbir şekilde. Tür-
kiye'ye gelecek tslami yönetim de Iran'dakine ben-
zeyemez. Bu sözlerimden Iran konusuna bütünüyte
menfi baktığım anlasılmayacaktır sanınm..." Çün-
kü Türkiye'nin gerek Islami gerekse milli geleneğin-
de "müsamahasızlık" yoktur. "Müsamahasızhk,
Türkiye'de modernleşmeyle birlikte başlamıştır!' Üs-
telik "Türkiye'nin 45 yılhk bir demokrasi deneyimi
vardır!'
Yaru: Ekatevaılk geleceglmlz
HABERLERİN DEVAMI
Yüzbînlerce Irakh Türkiye sınırında sıkışüHaber Merkezi — Irak ordu-
sunun, ülkenin kuzeyini
"isyancı" gruplardan temizle-
mek amacıyla başlattığı askeri
harekâttan kaçan yüz binlerce
Kürt ve Türkmen, Iran ve Tür-
kiye sınınna yığıldı. Çoğunluğu-
nu kadın, çocuk ve yaslıların
oluşturduğu 220 bini askın ki-
şi, Uludere'nin sımr köylerinin
karşı bölümünde beklerken as-
keri birliklerin sının çembere al-
dığı ve sığınmacılara gıda yar-
dımı yapıldığı bildirildi. Sığın-
macılardan 10 bini aşkını Şem-
dinli ve Uludere'den Türkiye'-
ye sığmdı; 4'ü Türk, 39 gazete-
ci de Şemdinli ve Silopi'den
Türkiye'ye kaçtı.
Irak ordu birliklerinin ülke-
nin güneyinden sonra kuzeyin-
de de denetimi büyük ölçüde
sağladıklan bildirildi. Türkiye'-
ye sığınan asker ve sivil kökenh'
Irakhlar ile yerli ve yabancı ga-
zeteciler, ülkenin kuzeyinde tam
bir vahşet yaşandığını, Cumhu-
riyet Muhafızları'nın fosforlu
gaz kullandıklanm anlattılar.
Ajanslar, Kuzey Irak'ta Sad-
dam Hüseyin rejimine bağlı or-
du birliklerinin Kürt isyancıla-
nn elinde bulunan kentlere karşı
yoğun bir saldırı başlanığım be-
lirtiyorlar. AFP'nin haberine
göre Irak ordu birlikleri, Musul,
Kerkük, Duhok ve Erbil kent-
lerinde denetimi ellerinde bulun-
duruyorlar. Ajansın Bağdat'tan
bildirdiğine göre Irak birlikleri,
Kuzey Irak'taki Süleymaniye
kentine büyük bir saldırı baş-
lattılar.
Bağunsız kaynaklarca doğru-
lanan bu haberlere karşın Şam'-
da bir açıklama yapan Irak Kür-
distan Yurtsever Birliği (KYB)
sözcüsü, Zaho'da çatışmaların
sürdüğünü, Kerkük'ün ise dün
geri ahndığım bildirdi. KYB'nin
bu haberi, bağımsız kaynaklar-
ca doğrulanmadı.
Körfez savaşının sona erme-
siyle başJayan ayaklanma daJga-
sımn Iran-Irak arasuıdaki ilişki-
leri olumsuz olarak etkilediği de
dikkat çekiyor. Iran dün, Bağ-
dat yönetimini, Tahran'a karşı
güçleri korumak ve topraklan-
na saldında bulundurmakla
suçladı. Irak da ayaklanma ne-
deniyle Iran'ı suçluyordu.
AP'nin haberine göre de
KDP lideri Barzani, önceki gün
Birleşmiş Milletler aracılığıyla
Batılı ülkelerden yardım istedi.
Ajans, Barzani'nin, Bağdat yö-
netiminin Kürtlere karşı
"soykınm" yaptığını öne süre-
rek bunun önüne geçilmesini is-
tediğini duyurdu.
Barzani'nin yardım talebinin
ardından, Fransa, Kürtlere ve
Şiilere karşı Saddam Hüseyin
yönetiminin sürdürdüğü hare-
kâtı, BM Güvemik Konseyi'rün
gündemine getirdi.
Fransa Dışişleri Bakanı Ro-
land Dumas da Irak yönetimi-
ni, kendi halkına karşı bir kat-
ü'am yürütmekle suçlayarak bu
katliama son verilmesi için Gü-
venlik Konseyi'nin olaya müda-
hale etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye ve İran'a
Kerkük'ten sonra Kürtlerin
yaşadığı Erbil-Duhok bölgeleri-
nin Irak ordu birlilderince dene-
tim aJtına alınması, Kuzey
Irak'taki halk arasında paniğe
yol açtı. İkinci bir "Halepçe
ka(liamı"ndan korkan halk
Iran ve Türkiye sınırlanna doğ-
ru büyük bir göç baslattı. Son
üç gün içinde Hakkâri'nin Şem-
dmli ilçesi Derecik sırur kesimin-
den Türkiye'ye girenlerin sayı-
sımn sekiz bine yaklaştığı, Ulu-
dere ve Çukurca'dan gelenlerle
birlikte on bini bulduğu bil-
dirildi.
Birleşmiş Milletler Müiteciler
Yüksek Komiserligi de iç karga-
şa nedeniyle Türkiye ve Iran'a
geçen mültecilerin sayısınm hız-
la arttığını, tran'da bulunan
Iraklı mültecilerin 50 bin,
Türkiye'dekilerin sayısının da
7.500 dolayında olduğunu apk-
ladı. BM'den verilen bilgiye gö-
re İran'a gelecek mültecilerin sa-
yısınm 35 bin olarak öngörüldü-
ğü, bu sayının aşılması nedeniy-
le yüz bin mülteciye destek ve-
recek olanaklann yaratılması
gerektiği bildirildi. Türkiye'de
ise 50 bin mülteciye destek vo
rebilecek koşullar olduğu
açıklandı.
Şemdinli'nin Derecik bölge-
sinden son üç gündür Türkiye'-
ye sığınanlann 118. sınır jandar-
ma taburundaki çadırlarda ba-
nndıklan, yaklaşık sekiz bini
bulan Iraklılann büyük bölü-
münün Türkmen asılh olduğu
bildirildi. Şemdinli'den Cumhu-
riyet muhabiri Ergun Aksoy'un
haberine göre Türkiye'ye sığı-
nan asker ve siviller özel timler-
ce sorgulanıyor. Taburdaki ça-
dırlarda sığmmacılardan erkek-
lerle kadınlar ve çocuklar ayn
çadırlarda tutuluyorlar. Şem-
dinli'de bir gün bekletilen ve
sorgulamalan tamamla'nan sı-
ğınmacılardan evli olanlar aile-
leriyle birlikte Kayseri'ye, be-
kârlar da Sıvas'ın Kangal ilçe-
sinde oluşturulan kamplara
gönderiliyorlar. Sığınmacılann
bu süre içindeki yiyecek gerek-
smimleri bölgedeki sosyal yar-
dımlaşma ve dayanışma fonun-
ca karşılaruyor.
Bu arada Uludere kesiminden
Türkiye'ye giriş yapan Irakhlar
arasında yarahlann bulunması
nedeniyle bölgeye çok sayıda
doktor, hemşire gönderildiği
bildirüdi Çukurca ve Uludere'-
nin sınır kesiminde iki ayn grup
olarak bekleyen sığınmacılara
gece de yiyecek yardımı yapıldı
ve çadır dağıtıldı. Bölgedeki yet-
kiüler, Irak'ın kuzeyinden Türk
sınırına doğru yoğun hareketin
sürdüğünü kaydettiler. Bu ara-
da sınırdan bekleyen sığınmacı-
lardan 40 kadarının elverişsiz
koşullardan öldüğü bildirildi.
Gazeteciier de sıgındı
Irakh sığmmacıların yanı sı-
ra, Şemdinh'den 15'i yabancı
19, Silopi'den de 20 yabancı ol-
mak üzere toplam 39 gazeteci
Türkiye'ye sığındı.
Dün sabaha karşı 03.00 sıra-
lannda Derçik sınınndan Türki-
ye'ye geçen gazetecilerin isimleri
ve bağlı olduklan basın kunıluş-
lanmn adlan şöyle:
Sobhy Shakir (ABC TV),
Gharles Glass (ABC TV), Fab-
rice Moussus (ABC TV), Wa-
sün Dergeben (ABC TV), Dom-
mece Cullm (Independent),
Maodan Saddeddin (Wall Stre-
et Journal), Geraldin Brooks
(Wall Street Journal), Gwynne
Robert (Channel Four), Azad
Awni (Channel Four), Scott Pe-
terson (Telegraph), Martın
WodHacatt (Guardian), Johnat-
ban Randai (VVasington Post),
Julie Slint (Observer), Yves
Hallier (Suo-ovest), Marc Kra-
vetz (Liberation), Rafet BaJlı
(Milliyet), Sabri Ertiis (Milli-
yet), Cevat Korkmaz (Serbest
gazeteci), Faat Kodoklu (VIS-
NfEW TV Ajansı).
Şemdinli'nin yanı sıra Silopi'-
nin Ovaköyü yakınlarında,
Türkiye ile Irak arasındaki sının
belirleyen Hezil Çayı'ndan da
toplam 20 gazeteci Türkiye'ye
sığındı. llk ikisi Hezil çayını çıp-
lak olarak yüzerek geçen gaze-
tecilere Silopi Kaymakamhğı'n-
ca giyecek verildi. Daha sonra
da 18 yabancı gazeteci köylüle-
rin yaptığı salla Hezil çayından
gecerek Türkiye'ye girdiler.
Türkiye'ye kaçan 20 gazete-
cinin adlan şöyle:
James Frederich (CNN), W0-
liam Mkhael (CNN), VVİlliam
Rkbard Bnıks(CNN), Michael
Beopart (CNN), Costa Sakalle-
nı (Nevvsvveek), Luis Salome
(Koox-News), Xavier Gauthier
Atıkara BM'ye acîl toplaııtı çağnsında bıılııııdııANKARA / NEW YORK (Cumhuriyet) —
"2. Halepçe katliamı" korkusuyla Uludere ve
Çukurca'nm sınır bölgelerine 220 bini askm Kürt
ve Türkmenin yığılması üzerine, Türkiye, BM
Güvenlik Konseyi'ni durumu görüşmek üzere aci-
len toplanüya çağırdı. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın ABD'den Ankara'ya dönüşünden 3 saat
sonra olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Ku-
rulu, "Birleşmiş Milletler ailesi ve dünya kamu-
oyu bu acı manzaraya bigâne kalmamalıdır" şek-
linde açıklama yaptı. Açıklamada, çoğunluğu ka-
dın ve çocuklardan oluşan sivillere karşı Irak bir-
liklerince yöneltilen saldıniann durdurulması is-
tendi.
Bu arada Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Büyü-
kelçi Tugay Özceri, BM Güvenlik Konseyi'nin da-
imi üyesi olan ABD, SSCB, Fransa, İngiltere ve
Çin'in Ankara büyükelçileriyle görüştü. özçeri,
MGK kararlannı büyükelçilere aktararak insani
bakımdan önlem alınmasını istedi. Fransa'nın
Ankara Büyükelçisi, Eric Roleau, görüşmeden
sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin konunun
Güvenlik Konseyi'ne götürühnesi için Türkiye ile
işbirliği yapacağını söyledi. Aynca, Dışişleri Ba-
kanlığı, BM nezdindeki Türkiye Temsilcisi Bü-
yükelçi Mustafa Akşin'e bir talimat vererek Ge-
nel Sekreter Perez de Cuellar ile Güvenlik Kon-
seyi nezdinde harekete gecerek konseyin toplan-
masını istedi.
Ankara'nın, BM'yi derhal toplantıya çağıran,
Irak'tan yüz binlerce kişiyi Türkiye'ye sığınma-
ya zorlayan saldıniann durdurulmasını isteyen
tutumu, "Türkiye, BM kararı olmadan sınınnı
açmak istemiyor" biçiminde yorumlandı.
MGK, dün saat 16.00'da Cumhurbaşkanı liır-
gut Özal'ın başkanhğında Çankaya Köşku'nde
olağanüstü toplandı.
Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Türk-
iye'nin Güneydoğu sınırında cereyan eden olay-
lar ve gelişmelerle ilgili bilgilerin değerlendiril-
diği belirtilerek "Şu ana kadar sınııianmızda iil-
kemize sığınmak üzeretoplananve büyuk çogun-
lugunu kadın ve çocuklann teşkil ettiği 220 bini
aşkın insanın öliim teblikesiyle karşı karşıya bu-
lundağu tespil edflmiştir. Bu insanlar, uzaktan
havan atışlan ve askeri baskıyla ülkemize sığın-
ma>a zorlanmaktadırlar" denildi.
1988 yıh ağustos ayında da Türkiye'nin ben-
zer bir durumla karşilaştığı ve Türk hükümeti-
nin "insani yaklasımla" hareket ettiği belirtilen
açıklamada, "Bu kere daha büyük boyutlarda
önümüze çıkan bu insani sorunu aynı düşünce-
lerle degeriendinniş ve insan baklannın temel un-
surunu teşkil eden yaşama hakkının korunması
için gerekli insani tedbirlerin alınması
kararlaşbnlmıştır" görüşüne yer verildi.
MGK toplantısında aünan kararlar şöyle açık-
landı:
1- BM Güvenlik Konseyi'nin derhal toplantı-
ya cağnlarak savaş sınırlarını aşan ve çoğunlu-
ğu kadın ve çocuklardan oluşan sivil halka yö-
nelik bu ciddi tecavüzü izab ve tedbirlerinin alın-
masının taiep edilmesi kararlaştınlmıştır. BM ai-
lesi ve dünya kamuoyu bu acı manzaraya bigâne
kalmamalıdır.
2- BM Güvenlik Kooseyi daimi üyelerinin An-
kara'daki büyükelçileri Dışişleri Bakanhgı'na da-
vet edilerek mevcut bilgiler ışığında dunım ken-
dflerine anladlıp insani bakımdan gerekli tedbir-
lerin alınması yolunda gerek Güvenlik Konseyi
içinde gerek geri planda etkilerini kullanmaları
istenmektedir.
3- Irak'ın Ankara Büyükelçisi'nin, keza Dışiş-
leri Bakanlığı'na davet edilerek Güneydoğu suu-
nmızda birikmiş kadın ve çocuklardan oluşan si-
villere karşı Irak birliklerince yöneltilen saldın-
iann durdurulması talep edilmekte ve aynca Irak
hiikümetinin kendisince arzu edilmeyen yiizbin-
lerce sivil insani ülkemize sıgınma>a zorlaraası-
nın, insan haklan ve milletlerarası bukuka aykı-
n düşmesine ilaveten iyi komşuluk ilişkilerimizi
de ciddi bir şekilde sarsan bir olay niteliğinde de-
ğerlendirildiğini derhal hükümetine iletmesi is-
tenmektedir.
4- Diger taraftan hududumuzda birikmiş bu-
lunan söz konusu masum insanlann icabında acil
gıda ve ilaç ihtiyaçlarının karşılanraasına yöne-
lik tedbirlerin ilgili makamlarca derhal alınması
hükümete önerilmiştir.
S- MGK ve hükümetimiz, gelişmeleri, insani
boyutlan ve özellikle sınır güvenligimiz açısın-
dan yakından izlemeye devam edecektir. Sınır gü-
venligimiz ile ilgili her türlü tedbir alınmışür.
Abramowitz'in girişimi
ABD Büyükelçisi Mortan Abramowitz, Cum-
hurbaşkanı Turgut özal'ın uçağı dün saat
14.00'ten önce Ankara Esenboğa Havaalanı'na
inmeden "Kuzey Irak'taki Kürt ayaklanması" ko-
nusunda kendisi ile "hedi" ve "önemli" bir gö-
rüşme yapmak istediğini bildirdi.
Büyükelcinin özelükle Cumhurbaşkanı'nm
"ayağının tozu" ile başkanlık edeceği saat
!6.00'daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısmdan
önce bu görüşmenin yapılması yolundaki istemi,
Dışişleri Bakanlığı'nca frenlendi. Büyükelçiye ko-
nunun önce Dışişleri Bakanlığı Müsteşan lugay
özçeri'ye iletilmesi gerektiği bildirildi. Bu nedenle
Özçeri-Abramowitz göruşmesi dün saat 19.00'da
ve ancak Milli Güvenlik Kurulu toplantısından
sonra gerçekleşti. Bu görüşmeden önce ABD Bü-
yıikelçiliği'ne "Özçeri ile görüşmeye göre gere-
kirse Ozal'dan randevu saglanabilecegi" bildiril-
mişti.
MGK toplantısmdan sonra Cumhurbaşkanı
özal'ın ABD Başkanı Bush'u telefonla arayarak
sınırdaki sığınmacılarla ilgili bilgi aktardığı bil-
dirildi.
Devlet Bakanı Kâmran Inan, MGK toplantı-
sımn ardından Cumhuriyet'in sorulanm yanıtlar-
ken toplantıdan çıkan metnin bir "dunım tespiti"
olduğunu söyledi. Inan, şu anda sınırda büyük
bir yığılma olmasına karşın sımn geçmek için bir
"yüklenme"yle karşılaşılmadığını belirterek "Biz
tedbirlerimizi alıyoruz. Bu tür olaylarda BM'nin
devreye girmesi gerekiyor. Nitekim Fransa da BM
Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırdı" diye ko-
nuştu.
MGK'dan bir üst düzey yetkili de dünkü top-
lantıda alınan kararlan değerlendirirken, Güney-
doğu smu-ımızda'gebşen olaylan kontrol etme-
nin çok güç olduğunu vurgulayarak şunian söy-
ledi:
"Şu anda Irak sınınnuzda 200 bine yakın si-
vil var. Eger bu insanlann Türkiye'ye girişine izin
verilirse arkadan bir 200 bin. bir 200 bin daba
gelecek. Bir milyon kişiyi bulacak. Yani olay, şu
anda sınırda bulunan kişileri Türkiye'ye kabul et-
mek degil. Sonraki gelişmeler. Biz, bu çerçevede
eger bu insanlar Türkiye'ye kabul edilecekse BM
kontrolünde ve desteginde olsun istiyoruz. Çünkü
bu kişileri Türkiye'nin tumüyle kabul etmesi
mümkün değil. Son fatura bize çıkartılıyor."
Yetkili, Cumhuriyet muhabirinin "MGK'nın
kararlan Türkiye'nin Irak saunm açmayacafı an-
lamına mı geliyor?" sorusuna, "Metin o mahaJ-
de, ama söylediğim gibi olaylan kontroi etmek
göç" karşıhğını verdi.
Güvenlik Konseyi'ne basvunı
MGK karannın ardından, Türkiye'nin BM'de-
ki daimi delegesi büyükelçi Mustafa Akşin, dün
gece Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplanma-
sına ilişkin yazılı başvuruda bulundu. Başvuru-
da, 220 bin Irakh Kürt'ün sınırda beklediklerine
dikkat çekilerek, Irak'ın askeri operasyonu sıra-
smda Türkiye topraklanna da mermilerin düş-
tüğü kaydedildi. Başvuruda aynca Türkiye'nin bu
durumda üzerine düşen insani yardımı yapaca-
ğı, ancak bu yükün herkes tarafından paylaşıl-
masmı beklediği ifade edildi. Güvenlik konseyi-
nin gayrıinsani durumu görüşmek üzere acilen
toplanması talep edilen başvuru mektubunda,
Türkiye'nin Cenevre Müiteciler Komitesi'ne de
gerekli yardımın yapılması için başvurduğu be-
lirtildi. Türkiye'nin sözkonusu başvuruyu yaptığı
saatlerde BM Güvenlik Konseyi'nin 15 üyesi, Irak
ile müttefîkler arasındaki ateşkes ile ilgili karar
tasansını görüşmek üzere toplantıya hazırlanı-
yordu. Fransız daimi delegesinin, Irak'taki Kürt-
lerin durumunu, Türkiye'nin başvurusundan ön-
ce Güvenlik Konseyi'nin danışma toplantısı gün-
demine getirmesi üzerine, büyükelçi Akşin'in
Fransız delegesiyle de bir görüşme yaptığı kay-
dedildi.
(Le Figaro), Claude Lorieıu
Maria (Le Figaro), Yves Pierre
Helks (Le Monde), Helene Da
Costa (RFI radyo muhabiri),
OUver Marcel Weber (Le Po-
int), Frans Yakatry (Stern),
Martin Nancle (AP), Arsen Fa-
ras (Isviçre TV muhabiri), Ul-
rich Tilgner (Alman TV muha-
biri), Hans Juken Luver (Stem),
Peler Baca George (Southanr
Nevvs - Kanada), Richard We-
igmen (The lndependent), Ale-
xandra Vokri Guangha Muha-
biri - Avusturya) Mick P. Vo-
gel (Guangha muhabiri - Avus-
turya).
Silopi'ye getirilen gazeteciier,
çatışmalar sırasında ülkesi belir-
lenemeyen bir gazetecinin öldü-
ğünü, ikisinin de yaralandığım
söylediler.
Sığınmacılarla birlikte Türki-
ye'ye kaçan yerli ve yabancı ga-
zeteciier, Kuzey Irak'a Uişkin iz-
lenimlerini şöyle anlattılar.
"Kerkük ve Erbü'e saldın
başlar başlamaz Türkiye sının-
na dognı Irak halkıyla birlikte
gnıplar balinde yürümeye baş-
ladık. Bircogumuz fUmlerini, vi-
deo kameralanm, fotograf ma-
kinelerini. para ve pasaportlan-
nı Irak'ta bırakmak zorunda
kaldık. HeUkopterlerin yogun
saldınsıyla biriikte çok sayıda
insanın ölömune tanık olduk.
Bu helikopter saldınsı nedeniy-
le rahat ilerleyemiyorduk. Erbil-
Kerkük karayolundaki çok sa-
yıda insana havadan ateş açıldı.
Çok korktuk. Dramatik bir dn-
rum yaşanıyordu. Saldınlar
azaldığı an Türkiye suurına
doğnı ileriemeye başlıyorduk.
Saddam'a baglı birliklerin hal-
ka karşı fosfor gazı kullandığı
yolnnda duynmlar aldık. Türk
sınınna vardığımızda çok güzel
karşılandık. Bir Türk generali
bizlere büyük ilgi gösterdi."
Basın mensuplan Türkiye'ye
sığmmak için Irak'm Türkiye sı-
nınna yönelik yüz binlerce Irak-
lının ilerlemekte olduğunu be-
lirttfler. Aynca Kürt gruplarmın
liderleri Celal Talabani ile Me-
sut Barzani'nin de Irak-lran
arasındaki bir bolgede bekledik-
lerini, geniş caph saldın için ha-
zırhk yaptıklarını anlatırlarken
"Şu anda gördiilderimiz, Kürt-
lerin tarihte karşılaşbklan cn
büyük bozgunlardan biriydi"-
dediler.
Gazeteciier Ankara'da
Irak'tan kaçarak Türkiye'ye
geçen yabancı gazeteciier dün
akşam Green Air Havayollan'-
na ait bir uçakla Van'j&n An-
kara'ya geçtiler. -."'