20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25NİSAN1991**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/19 Seçim Kaçağı Kim? (Baştarafı 1. Sayfada) hangi bir ağırlığı söz konusu olamaz. Seçim- den yana olup olmamaları sonucu değişti- recek değildir. Onun için SHP ile DYP'yi he- def alan sandık kaçakları gibi suçlamalar yer- sizdir. Çünkü ANAP isterse Meclis'i toplar ve yarım günde erken seçim kararını verir. Kaldı ki bugün muhalefet partileri bir an önce erken seçime gidilmesinden yanadır- lar. SHP'yle DYP'nin lider ve yönetim kad- roları, iktidar partisine yönelik erken seçim çağnlarına bugüne dek hiç ara vermemiştir. Bunun bir anlamı şudur: Bir erken seçim oylamasında ANAP grubunun verebileceği fire, muhalefet oylarıyla kolayca kapatılabi- lir. O zaman seçim kaçağı kim? Bu durumda, sandıktan uzak duran parti- nin ANAP oiduğu görüşü daha inandırıcı gözüküyor. Anayasal açıdan bu konuda taraf olmama- sı gereken Cumhurbaşkanı Özal'a gelince... İktidar partisine çalışmaya devam ediyor. Kamuoyunda yaratmak isiediği görüntü şöy- le- — Muhalefet minderden kaçıyor! Televizyonla birlikte bir kısım basının marv şetlerini de kullanarak bazen istediği hava- yı da oluşturabiliyor. Geçen gün yine artık kanıksadığımız çağ- rısını yaptı ve anayasayı değiştirip seçime gitmek için muhalefete bilmem kaçıncı kez hodri meydan dedi. DYP lideri Demirel de bu çağrıyı her se- ferinde oiduğu gibi yine karşılıksız bırakma- dı. "Önce seçim tarihini belirleyelim, sonra anayasayı değiştirtip hemen sandığa gidelim" dedi. Dünkü açıklaması şöyleydi: "Anayasanın seçmen yaşını tayin eden maddesinin 18 olarak düzeltilmesine, seçil- me yaşının 25 yapılmasına, cumhurbaşkanı- nı halkın seçmesine, milletvekili sayısının 600'e çıkanlmasına evet. Eylülde seçime de evet. Bunu da bir geçici madde ile teklife ek- leyelim. 15 eylül, 22 eylül ya da 29 eylülde seçimi yapalım. Cumhurbaşkanı da aynı gün seçilsin. Işte, ben Isparta Milletvekili Süley- man Demirel ve 59 arkadaşımın imzasıyla si- ze tetdif, buyrun işleminizi yapın. Biz size mart dedik, nisan dedik, haziran dedik dmadı. Siz eylül diyorsanız ona da tamam, buyrun, se- çimi yapalım." Şimdi seçim kaçağı kim? SHP lideri İnönü de anayasal pazarlıkta ol- mamakla birlikte, "güle oynaya seçime vanz" dediğine göre, sandıktan kim kaçıyor? Bu sorunun yanıtını ANAP Genel Başka- nı ve Başbakan Akbulut dün verdi: "Seçim, zamanında (1992'de)yapılacak." Bütün bu olan bitenin adı, eski deyişle abesle iştigaldir. Türkiye'nin kuşkusuz anayasa değişikliğt- ne de erken seçime de ihtiyacı var. Ama hep- sinden önce devlet yönetiminde ciddiyete o kadar ihtiyacımız var ki... Özal: THY kapanır(Baştarafı 1. Sayfada) Avrupa'da uzun bir grev hatır- lamıyorum. Avrupa'da çok kı- sa süre oturuyor, anlaşıyorlar. Aralannda yüzde 500-1000 gibi farklar yok. Biz bu işitı yöneti- minde yine Şarklıyız. Bu konu- da da Batılı gibi düşünmemiz la- zım." Serbest ekonomik sistemde herkesin rekabet etmesi gerek- tiğini belirten Özal, sendikala- ra tavsiyelerde bulunarak sözle- rini şöyle sürdürdü: "Ben doğnıları söylemekie mükellefim. Voksa, verin işçi hakkını, işverene ucuz kredi, iş- çinin her istediğini, sonra enf- lasyon niye düşmüyor diye şikâ- yet etmeyin. Sendikalara tavsi- yemiz, biraz daha akıllı olunuz. Hesap kitapla, meseleleri diya- logla halletmek lazım. Biz iste- dik vermezse devlet verir, ver- sin zihniyetinin bir sonu yok- lfeltsin: Gorbaçov geriye dönemez (Baştarafı 1. Sayfada) ler. SSCB'de esen aynhk rüzgâr- ları da muhafazakârların ekme- ğine yağ sürüyor. Ülke şu anda, bir geriye dönüşü yaşıyor. Gor- baçov'un şu andaki en önemli sorunu bu. Eğer Gorbaçov, ge- riye dönmek konusunda ısrarlı ve kararh bir tutum izler ve bun- da ısrar ederse ben giimelidir diyorum. — Siz neler öneriyorsunuz? YELTSİN — Bizim istediği- miz, yapmak istediklerimiz or- tadadır. Biz, SSCB'nin açık ve sivil bir toplum olmasını, de- mokratik ilkelerin süratle yerleş- tirilmesini istiyoruz. Bunun için uğraş veriyoruz. Her şeyiyle Batı ülkelerindeki gibi bir demokra- si anlayışının yerleştirilmesini ve ekonomide serbest girişimin ön plana çıkanlmasını istiyoruz. Bi- liyorsunuz, şu anda SSCB bir kıtlık yaşıyor. Bunun önüne geç- mek için büyük bir potansiyel var, ancak bu potansiyel kulla- nılamıyor. Neden? Bu, yönetim- min hatası değU de nedir? Bunun düzeltilmesini istediğimiz zaman suçlu olarak gösteriliyoruz. Ya- ni özetle, SSCB'nin düzeni de- ğiştirilmelidir diyoruz. Evet bu düzen değişmelidir. Bunun na- sıl olacağı da karşıbklı görüşme- ler, tartısmalar, arayışlarla beürir. Bu konuda. merkezi vönetimin atılımları dikkate değer. Rusya Federasyonu olarak Tiirkiye ile işbirliğine büyük önem veriyo- ruz. Karadeniz Ekonomik Işbir- liği, kayda değer bir öneri. Ger- çekleştirilmesi gerektiğine inanı- yorum. Bizi bu darboğazdan kurtarabilecek formüllere her zaman kapımız açık. Yetküileri- miz, her yerden veriler topluyor. Ne yapabiliriz, krizi nasıl aşabi- liriz bunları hesaplıyoruz. Tür- kiye'nin de bizim için örnek teş- kil edecek uygulamalara sahip oiduğu bir gerçek. Neden işbir- liği yapmayahm. Ben, Sayın Özal'la yaptığımız görüşmeden çok memnun kaldım, kendisini çok zeki ve iyi donatılıruş bir be- yin olarak görüyorum. — Sayın Gorbaçov, hem mu- hafazakârlann hem de sizin temsil ettiğiniz reformcuların ateşi altında. Onun yerinde ol- mak ister miydiniz? Y ELTSİN — Ben şu anda bu- lunduğum yere büyük zorluklar- la geldim. Politbüro ve Rusya Komünist Partisi yöneticiliği gö- revinden el çektirildim. Mücade- leyi bırakmadım. Sürekli olarak mücadele ettim. Doğru bildiğim şeyleri sürekli olarak söyledim. Benim verdiğim mücadeleye benzer bir mücadele, şu anki SSCB liderlik kadrosunda yok. Sayın Gorbaçov. parti aygıtı sa- PORTRE BORİS YELTStN Muhafazakârlann boy hedefi Boris Nikoleyeviç Yeltsin 193 i yıhnda Sverdlovsk'ta doğdu. Çocukluğu kendi deyişiyle "çok kötö koşullarda" bu bölgede geçti. Urallar Politeknik'ten inşaat mühendisi olarak mezun oldu. SSCB'nin çeşitli bölgelerinde inşaat mühendisi olarak görev yaptı. 1970'li yıUann başında Komünist Partisi üyesi oldu. Sverdlovsk Komünist Partisi il komitesinde inşaat bölüm başkanı olarak çalıstı. Sonra, Brejnev'in isteğiyle parti birinci sekreterliği görevine getirildi. 1985 yütnda Moskova Kent Komitesi Başkanhğı görevine getirildi. Merkez Komite Sekreterliği ve Politbüro aday üyeliği görevine 1986 yılında Gorbaçov'un isteği doğnıltusunda seçildi. 1987 yümda bu görevlerinden el çektirildi. 1989 yılında Halk Temsilcileri Kongresi'ne seçildi. Aynı yıl Rusya Federasyonu'nda yapılan Yüksek Sovyet seçimlerini kazandı ve 1990 yılında Rusya Federasyonu Yüksek Sovyet Başkanhğı görevini üstlendi. Yeltsin, özellikle Moskova'da buiunduğu dönemierde, reformcu çıkişlan ile büyük puan topladı. Halkın arasına indi. Kent Komitesi Başkanlığı görevinden karaborsacılara ve Moskova'ya gelmek isteyen "lirnitçiklere" (Taşralı) savaş açtı. Rusya Federasyonu Yüksek Sovyet Başkanlığı sırasında Gorbaçov 'u uygulamalan nedeniyle sürekli olarak eleştirdi. Muhafazakârlann boy hedefi oldu. özellikle, bir yıl öncesinin muhafazakâr lideri tgor Ligacev'le hiçbir zaman anlaşamadı. Rusya Federasyonu'nun Moskova'dan ayn bir program yiirüteceğini açıkladı. ne kadar istekli oiduğu sorusu önemlidir. Biz bunu istiyoruz ve böylece merkezi yönetimin gü- cünün yayılması gereğini düşü- nüyoruz. —Sayın Gorbaçov da ülkede düzenin degiştirilmesinden yana olduğunu ve bunun mutlaka ya- pılması gerektiğini, ayrıca piya- sa ekonomisine geçilmesi gerek- tiğini söylüyor. YELTSİN — Evet. Ancak bu niyetin olup olmadığı sorgulan- dığında, ortaya olumsuz bir tab- lo çıkıyor. Şu anda Sovyet hal- kının yasadığı yönetirne karşı bir inançsızlıktır. Perestroyka poli- tikası, açıklık getireceği yerde merkezi yönetimin gücünü per- çinlemeye yaramıştır. Halka kar- şı güç kullanılma yoluna gidil- miş, fiyatlar arttırılmış, bütün fatura Sovyet halkına çıkanlmış- tır. Söylenenierle yapılanlar ara- sındaki fark nedeniyle Gorba- çov'u eleştiriyoruz. Krizin aşıl- ması için her zaman işbirliğine hazınz, ancak eleştirilerimiz her an devam edecektir. — Biraz daha açacak olursak, bildigiıûz gibi Türkiye'de serbest piyasaya geçiş için bir program uygulandı. Siz bunu incelediniz mi ve kendi ülkeniz için kulla- nılacak noktalar tespit ettiniz mi? YELTSİN — Türkiye'nin bizim için iyi bir örnek olduğu- nu söyleyebilirim, ancak her ül- kenin kendi şartlarına uygun politikalar geliştirmesinden ya- nayım. Cumhurbaşkanı Özal'ın yesinde buiunduğu yerdedir. Çok zor bir görevi olduğunu bi- liyorum. Muhafazakârlarla şu an için çeşitli sorunları oiduğu bir gerçek. Ancak yine de onlar- la dirsek temasında bulunmak- tan kaçınmıyor. — Siz, Gorbaçov olsaydınız ne yapardınız? YELTStN — Niyetimi açık açık ortaya koyardım. İnsanla- ra ne yapıldığını, yani perestroy- kanın gerektirdiği şeyleri söyler- dim. Sovyet insanı fedakârlık- lardan kaçmaz. Ancak yeter. Bu insanlar açıklık istiyor, serbest- lik istiyor. Bunu doyurmak la- zım. Halkın, yönetime olan gü- venini sağlamak lazım. Dinin yeniden gözden geçirilmesi gere- kiyor. Kültürün uyanışına ihti- yaç var. Serbest piyasanın bir an önce uygulamaya konulması ve yönetimindeki gerici unsurların temizlenmesi gerekiyor. Bütün bunlar yapılması gerekenler. — Rusya Federasyonu'nda devlet başkam seçilip, daha son- ra Gorbaçov'un yerine gelmek istediğiniz soyleniyor.. YELTSİN — Bu tür şeyler sü- rekli olarak söylenir. Benim sa- hoş olduğum. toplantılara geç kaldığım, hatta hatta dengeleri pek gözetmediğim sürekli olarak yazıldı çizildi. Bunlar beni üzdü, ancak hiçbirinin en küçük bir gerçekliği yoktu. Bu tür söylen- tiler, fısıltı gazetelerinde yazılıp çizilenler benim, halkın gözün- de itibar kaybedeceğim hesapla- narak ortaya konuldu. Ne oldu? Sovyet insanına sürekli olarak doğruları söylemekten bir gün olsun bile vazgeçmedim. Bunu yaptım ve halkın güvenini sağ- İadım. Buna inanıyorum. Rus- ya Federasyonu De\ r let Başkam 1 nın halkın doğrudan oylarıyla seçilmesini istiyorum. Ancak şu- nu kesinlikle söylemeliyim ki bunu Sayın Gorbaçov'un yerini almak için değil, halkın katılı- muu, liderlerini seçmelerini sağ- lamak için istiyorum. Kimse, ilerisi için bu tür hesaplar yap- mamalı. — Şimdi siz Sayın Yeltsin, kendinizi bir komünist olarak görüyor musunuz? Bu sistemin içinden çıkmış biri olarak. YELTStN — Hayır, kesinlikle hayır. Ben komünist değilim. Anlaşıldığı, geçmişi hatırlattığı biçimiyle değilim. Ben demok- rat bir insanım. Demokrasinin yerleşmesi ve halkın gerçekten iktidara gelmesini istiyorum. Bu ülkede uygulanan komünizm bunu sağlayamadı. Içinde iyi olan şeyler yok mu? Var. Ben, bunların bazılarının korunması- nı istiyorum, ancak kendimi hiç- bir zaman öğrendiğimiz biçimiy- le bir komünist olarak görmü- yorum. Ben demokrasiyi savu- nuyorum. Halkın istediğini söy- leyebildiği, baskı rejiminin güç- lü olmadığı bir düzeni savunu- yorum. Bunun adı komünizm değildir. —SSCB'nin birlik içerisinde kalmasını istiyor musunuz, yok - sa Rusya Federasyonu'nu ayrı bir ülke olarak düşünür miisiinüz? YELTStN — Evet, bu ülkenin birlik içerisinde kalmasından ya- nayım. Eğer açıklığı başarırsak, insanlann gereksinimlerini sağ- layıp onların fikirlerine düşün- celerine önem verirsek, çok bü- yük bir potansiyel olarak varlı- ğımızı sürdürürüz. Ancak geri- ye dönüşü çağrıştıran her şey bi- zi karanlığa götürecektir. Ben, bu ülkenin parçalanmasının kimseye bir yarar getirmeyeceği- ne, aksine sorunları arttıracağı- na inanıyorum. Birlik, ancak özgür ve demokratik ülkelerin birliği. Böyle olması gerekiyor ve böyle olacak. Başka çözüm yolu yok. Bismil Beledîye Başkam öldürüldü BİSMİL (Cumhuriyet) — Diyarba- kır'a bağlı Bis- mil ilçesinin DYP'li Beledi- ye Başkam Alaattin Ata, belediye temiz- DYP'li Başkan lik işçisi Ali AİMttin Ato (46) Sönmez tarafından henüz bilin- meyen nedenle tabançayla öldü- rüldü. Belediyede temizlik işçisi ola- rak çalışan AU Sönmez (56) dün sabah 09.45 sıralarında Beledi- ye Başkam Alaattin Ata'nın (46) makam odasına girerek henüz bilinmeyen nedenle tabancasını peşpeşe ateşledi. Saldırı sırasın- da vücudunun çeşitli yerlerine beş kurşun isabet eden Beledi- ye Başkam Alaattin Ata, Diyar- bakır lıp 1-afc.uııeM ttasıaııcM 1 ne kaldırılmak istenirken yolda can verdi. Olay sırasında saldırgan Ali Sönmez'i engellemek isteyen Sa- it Kurtulmuş. Hasan Koşaraslan ile Sait Çiçek adlı belediye çalı- şanlan da ağır biçimde yaralan- dılar. Saldırgan Ali Sönmez, olay- dan sonra kaçarak izini kaybet- tirdi. Bismil'in DYP'li Belediye Başkanı Alaattin Ata'nın, eski Başkan DYP'li Abdurrahman Aslan'ın İçişleri Bakanlığı'nca görevden alınmasından sonra atama yoluyla göreve getirildiği bildirildi. tur." Özal konuşmasının son bölümünde ise Zonguldak'ta grev sonrası yapılan anlaşma nedeniyle her yıl Türk insanının cebinden 1.5 trilyon lira para gittiğini hatırlatarak şöyle ko- nuşlu: "Halbuki kömür dışarıdan alındığında maliyeti 600 milyar liraya geliyor. Bu nasıl gider, ama basınımız oturup 'Işçiye hakkını verin' diyor. Sonu ne olacak bu işin hiç düşünmüyo- ruz. Büyük teşebbüsler kurulsa. gazeteler daha fazla reklam al- maz mı Bu kötü teşebbüsler oi- duğu siirece, gazetelere reklam verebilirler mi? Bunlar birbiri- ne bağlıdır. Ama işi tenkit et- mek fevkalade kolaydır, bana kimse bu lafları söyletmeye ma- ni olamaz. Her zaman söylerim, bir tek Allah'tan korkanm. Mu- halefet arkamdan şimdi konu- şur. Ben hakikatleri doğruları söylemekie mükellefim." Özal, yaklaşık 40 dakika süren konuş- masında son olarak da THY grevine değinerek şu açıklama- da bulundu: "THY'de önümüzdeki gün- lerde anlaşma olmazsa, bu ha- vayolu kapanır. Yanlış yola gi- dilmemesi lazım. Her şey duz- giin giderse. herkesin menfaati- ne olur. Herkes hesabını çok iyi bilir. Sendika, işlerini özellikle böyle yapraası lazım. Bu işler palavrayla olmaz. Batılı sendi- kalar gibi pazarlığın nasıl yapıl- dığını bilmek lazım. Zongul- dak'ta imzalanan sözleşme so- nucu, bu müessesede bir sene- ye kalmaz büyük problemler çı- kacaktır. Bu şekilde sürerse, 3-4 seneye kalmaz tekrar eski nok- taya geliriz. Kanunsa kanun, oturulup konuşulacaksa biç gü- rültü patırdı yapmadan bu me- seleleri akıllı bağlamak lazım." İŞÇtYE BİLGİ — Hava-tş yöneticileri dün THY ile görüşmeye gitmeden önce Bakırköy'deki binanın önünde toplanan 3 bini aşkın grevciye bilgi verdiler. (Fotoğraf: Deniz Topaloğlu) Hava-tş: Görüşmeye müdahale tş-Sendika Servisi — THY ve HAVAŞ'ta 10 bin 500 işçinin sürdürdüğü grevin 24. gününde de taraflar uyuşmazlığa çözüm bulmak için görüşmeleri sürdü- rürken Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'ın "Anlaşma olmazsa THY'yi kapatınz" yolundaki açıklaması "soğuk duş" etkisi yaptı. Hava-İş Sendikası yöne- ticileri özal'ın açıklamasını "toplu pazarlık hakkına nriMahate" -olarak'" deferten-»* dirdiler. öte yandan tarafların önceki gün yaptıkları 5 saatlik toplan- tıda parasal ve idari konularda- ki uyuşmazlıkları tek tek ele al- dıkları ve karşılıklı değerlendir- melerini ilettikleri bildirildi. THY yetkilileri ile Hava-İş yö- neticileri dün de THY Genel Müdürlüğü'nde bir araya gele- rek görüşmeleri sürdürdüler. Hava-İş yöneticileri görüşme- ye gitmeden önce de Bakırköy 1 deki sendika binası önünde top- lanan 3 bini aşkın grevciye ge- lişmeler hakkında bilgi verdiler. Grevcilerin sık sık "Açlıktan ölmeyiz biz bu yoldan dönme- yiz", "En büyük Hava-lş ", "Ka- natları kırdık, geri dönüş yok" sloganlarını attığı toplantıda SHP Genel Sekreter Yardımcısı Cevdet Selvi, Istanbul İl Başka- mUıtalhirflkt^ Agrç-tş Sen- dikası Genel Başkam Güral Er- çakır da birer konuşma yaptılar. Hava-İş Sendikası Genel Baş- kan Yardımcısı Nabi Delice THY'nin bugüne kadar 150 mil- yar zarar ettiğini açıkladığı- na değinerek "Bizim istediğimiz ücretlerin işverene bir aylık ma- liyeti 80 milyar liradır. Bunu ver- sinler, sözleşmeyi bu gün bitire- lim. Dün (önceki gün) görüşme masasına oturduk. Biz grevden sonra teklifimizi iki kez gözden geçirdik. en son noktaya geldik. Bu noktada eğer işveren ciddi ve samimi ise bu gün (dün) yapıla- cak görüşmede adım atmahdır." Hava-İş Genel Başkam Atilay Ayçin de katı tutum izlemesine ilişkin suçlamaları yamtladı. Ay- çin "Ben sizin isteklerinizde di- rettiğim için katıyım. Bizim üs- tümüzde devletin, işverenin bas- kıları var. Madem demokrasi vm dijort»" dedi>. •- •-• •" THY Genel Müdürlüğü'nde yaklaşık 6 saat süren dünkü gö- rüşmelerde de teknik konuların ele alındığı ve görüşmelerin sür- dürülmesinin kararlaştırıldığı belirtildi. Bu nedenle, taraflar bugün saat 11.00'de yeniden bir araya gelmeyi kararlaştırdılar. İki gündür devam eden görüş- melerde, ücret konusunda he- nüz bir ilerleme sağlanamadığı öğrenildi. Kürder Saddam'la anlaştı (Baştarafı I. Sayfada) 1970 tarihli Kürtlere özerklık ve- ren anlaşmayı uygulamadığını belirten Talabani, "Bu toplan- tılar, bana, 11 Mart 1970 anlaş- masınııı uygulanması konusun- da hiçbir önemli güçlük olma- yacagı inancını verdi" dedi. AFP'ye göre Talabani, sözle- rine şöyle devam etti: "Biz birkaç kez yönetimi de- virmeye kalkıştık. Başanya ula- şamadık. Yönetim de birkaç kez bizi ezmeye çalıştı. Onlar da başanya ulaşamadılar. Şimdi yapabileceğimiz tek şey, görüş- mektir." Gazetecilerin (Baştarafı 1. Sayfada) Enstitüsü (IPI) 40. Genel Kurul toplantısında olumlu yankı yarattı. Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan genel kurula sunduğu yıllık raporunda IPI Direktörü Peter Galliner, "Türkiye'den gü- zel bir haber" diye nitelediği ge- lişmeleri şöyle anlattı: "Bu yıl içinde dünyada basın özgürlüğünün durumuyla ilgili raporumda da göreceğiniz gibi dünyanın pek çok yerindeki ba- sın özgüıiüğü ihlallerini protesto ettik. Ancak size Türkiye'den ye- ni aldıgım çok güzel bir haberi de vermek istiyorum. Bu ülke- de hapisteki tiim gazetecilerin serbest bırakıldıklarım ve temel özgüriükler ve demokratik hak- ları kısıtlayan bazı yasaların ip- tal edildiğini memnunlukla öğ- rendik. Ancak Türkiye'de hâlâ demokratik hak ve özgüriükler açısından üstünde durulması ge- reken gelişmeler var. Örneğin, yeni çıkan Anti-Terör Yasası te- rorizmi esnek bir biçimde ta- nımlıyor. Bu yiizden yasa. terör olaylannın izlenmesini sınıriaya- rak basın özgürlüğünü kısıtlayı- cı durumlar yaratabilir. Bu ko- nularda kaygılarımızı ifade et- mekle birlikte, olumlu haberle- rin bu kaygılarımızı gölgelediği- ni belirtmek isleriz. Ayrıca tum meslektaşlarımızın hapisten çık- mış olmalarını memnunlukla karşılıyoruz". Kyoto'da dün sona eren üç günlük IPI Genel Kurul toplan- tısında kabul edilen karar tasa- rısında da Türkiye'de gazeteci- lerin serbest bırakılmasından olumlu dille söz edildi. Talabani, "Irak'ta demokra- tikleşme, Kürtlerin ulusal hak- ları için en büyük garantiyi oluş- turacaktır. Biz Irak'ta demok- rasi istiyoruz. Aynlıkçı bir ha- reket değil. Bağımsızlık istemi- yoruz" şeklinde konuştu. Talabani, Irak'ın kuzeyinde Türkiye sının yakınlarında Kürt sığınmacılar için kamplar kuran ABD ve müttefik ülke askerleri konusunda bir soruya verdiği cevapta, Irak yönetimi ile nihai anlaşma imzalandıktan sonra Irak'taki tüm yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi gerektiğini söyledi. Talabani, "BM güçlerini ter- cih ederdik. ama şimdiye kadar BM gücü gelmedi, bunun için sığınmacıları koruyacak başka güçlerin vaıiığına karşı değiliz. Halkımıza yardıma gelen herke- se teşekkür ederim" dedi. Irak yönetimi ile Kerkük so- rununu gelecek görüşmelerde ele alacaklarını belirten Talaba- ni, "Kerkük, Irak kentidir. Irak'ın parçalanması için çalış- mıyoruz" şeklinde konuştu. Anlaşma sağlanır sağlanmaz değişiklik yapılacak Irak hükü- metinde Kürtlerin de yer alma- sını beklediğini kaydeden Tala- bani, Irak ile Suriye arasında iyi ilişkileri tercih ettiğini kaydetti. Tepkiler AP'nin bildirdiğine göre an- laşma haberi, Kürt gruplan ara- sında farklı tepkilere yol açtı. Süleymaniye yakınlarındaki dağlarda bulunan 12 kişilik bir Kürt grubu, haberi dans ederek ve şarkılar söyleyerek kutlar- ken, bir başka grup Kürt dire- nişçi de Saddam'ın zayıfken söz verdiği konularda güçlenince sözüne sadık kalmadığını hatır- latarak, Saddam'a güvenileme- yeceğini vurguladılar. Ingiltere'de de direnişçiler adına konuşan bir sözcü, görüş- lerini aldığı bazı kişilerin anlaş- madan dolayı "kızgın" olduklarını söyledi. Kürt özerklîği (Baştarafı 1. Sayfada) içinde aldığı ve Kürtlere özerk- lik hakkı tanıyan kararından sonra, Türkiye'nin de üye oidu- ğu Avrupa Konseyi'nin Parla- menterler Asamblesi aynı yön- de bir karar alnnaya yanaşmadı. Avrupa Parlamemosu'nun bu kararı Türk Dışişleri'nin şiddetli tepkisine yol açmıştı. Yunanlı Parlamenter ve eski bakan Teodoros Pangalos, asamblenin bu tutumunu "ge- riye doğru atılmış bir adım" olarak niteledi. Avrupa Konse- yi, bir mültecilere yardım mer- kezi kurulmasının da kabul et- ti. SHP Milletvekili İsmail Cem ve ANAP Milletvekili Ercan Vuralhan Batılıları kendi özlem- leri doğrultusunda harita çizme eğiliminden vazgeçmeye çağırdı- lar. SHP Milletvekili İsmail Cem, Avrupa Konseyi'nce benimsen- diği takdirde. "Kendi kaderini tayin hakkı"nın sadece Kürtle- re değil, dünyanın farklı bölge- lerindeki tüm azınlıklara tanın- ması gerektiğine işaret etti. Cem'in, Siyasi İşler Komisyonu üyelerinden, karar vermeden önce bunun doğuracağı sonuç- ları düşünmelerini istediği öğre- nildi. Müdahaleler sonucunda "kendi kaderini tayin hakkı" ifadesi belgeden çıkarıldı. Buna karşılık, Avrupa Kon- seyi'nin Parlamenterler Asamb- lesi'nin dünkü oturumunda be- nimsenen Kürtlerle ilgili değişik karar tasanlarından yalnızca, "Kürt kimliğinin muhafaza ve savunması için uluslararası ga- rantiler içeren yeni formüller araştırılması" ifadesi yer aldı. Iraklı Kürtlerin yaşadığı trajedi- nin büyüklüğünün, "insani bo- yutta oiduğu kadar siyasi boyut- ta da ele alınması gerektirdiği" de kaydedildi. Türkiye, Avrupa Konseyi'nin "Sosyal Kalkınma Fonu"ndan Iraklı Kürt sığınmacılar için pa- rasal yardtm istemeye davet edi- lirken bugün toplanacak olan Avrupa Konseyi'nin karar orga- nı "Bakanlar Komitesi" aynı yönde karar almaya çağırılıyor. Bakanlar Komitesi'nin, Avrupa Konseyi üyesi olarak Türkiye'- nin "Sosyal Kalkınma Fonu'- 'ndan yardım alabilmesi için ge- rekeni yapması isteniyor. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) aynı görevi sürdüren Yalabık, bu tutumu nedeniyle yaban- cı şirketlerin kara listelerine alındı. Yalabık, 1974 yılında 1. Ecevrt hükümeti tarafından Ener- ji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Mûsteşarlığı'na getirildi. Altmışlı yıllarda boraks madenleri konusunda yabancı şir- ketlerle Türk devleti arasında bir "meydan muharebes'ı" ya- şanmıştı. Yalabık, bu savaşın en ön saflarında dövüşen yurt- sever bürokratların başında yer almıştı. O yıllarda ulusal petrol davası, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürü İhsan Topaloğlu, ulusal maden da- vası da Etibank Genel Müdürü Tahsin Yalabık tarafından savunulmuştu. Yabancı petrol ve maden şirketlerinin birer boy hedefi ha- line gelen Topaloğlu ve Yalabık, tek başına ordu gibi sa- şan hukuk şövalyesi Prof. Muammer Aksoy tarafından sa- vunuluyordu. Tahsin Yalabık, erdemli, onurlu, ilerici, namuslu, yurtse- ver bürokratların simgelerinden biriydi. Tıpkı eski TEK Genel Müdürü Mehmet Erdemir gibi.. tıpkı eski Ticaret Bakanlığı Müsteşan Mashar Özkol gibi.. ve tıpkı eski Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşan Prof. Dr. Nusret Fişek gibi... Şimdi bu "kalpaksız Kuvayi Milliyeciler" artık birer sessiz mezar taşıdır. Bu insanlann anıları önünde, gelin, saygıyla eğilelim. Bu yurtsever bürokratların ne Rolex saatleri oldu ne Ege kıyılarında yatları ne de İsviçre bankalarında paraları.. Yalabıklar, Atatürk'ün cumhuriyeti kendilerıne emanet et- tiği yıllardaki inançlı gençlerdi. Bunlar, bu inançla yurdun, toprağına, taşına ve insanına sahip çıkarak görevlerini yap- maya çalıştılar. Bu yüzden çokuluslu sermayenin amansız top ateşleri- ne tutuldular, yerli işbirlikçilerin hain pusularına düşürüldü- ler, bu çapraz ateşlere ve bu karanlık pusulara karşı yaşam- ları boyunca bütün güçleriyle savaştılar. Yenildiler, ama diz çökmediler. Yenildiler, ama teslim ol- madılar. Yenildiler, ama saf değiştirmediler... Yenildiler, ama satılmadılar! Bu onurlu, bu dürüst, bu ilerici ve yurtsever bürokratlar, Nâzım'ın "Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı, kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan" dizelerindeki örnekleri, özverili yaşamları ile bu devlete ve bu topluma sundular. Işbitiriciliğin, yılgınlığın, teslimiyetçiliğin, yeni mandacı- lığın, rüşvetin ve yolsuzluğun kol gezdiği bir dünyada Yala- bık gibi bürokratlar, altından yapılmış birer onur ve erdem heykeli gibi yüreklerimizde ve belleklerimizde yer ediyorlar. • • • IMF'nin Türk ekonomisi ile ilgili sinyalleri hiç de iç açıcı değil. Arkadaşımız Gencay Şaylan'ın dünkü haberi, IMF lcra Komitesi'ne sunulan uzmanlar raporu ile yeni bir "stand- by" anlaşmasının gündemde olduğunu duyuruyor. "Stand-by" ödeme güçlüğü içine düşen devletler ile IMF arasında imzalanan anlaşma demektir. Borç isteyen dev- let, IMF'ye bir "niyet mektubu" vererek izleyeceği ekono- mik siyaseti ve uygulayacağı "istikrar programım" ve ala- cağı önlernleri bikJirir. Bu siyaset, program ve önlemler, IMF tarafından uygun görülürse, açılacak krediler bir takvime bağlanır. Stand-by kredileri; emisyon hacmi, iç ve dış borç ve kamu harcamaları gibi ölçütlere dayanılarak verilir. ön- lemler de genellıkle "toplam talebi ve harcamaları kısma" gibi kararlarda toplanır. ANAP'lı yıllar, i<~ ve dış borçlanmaların doruk noktalara sıçradığı yıllardır. 1979 yılında "iç borçlann gayrisafi milli ha- sıla"ya oranı yüzde 14.7 iken, bu oran 1989'da yüzde 26'ya çıkmıştır. * 1979 yıhndaki 11604 milyar dolarlık borç, 1989 yılında yüz- de 200 oranında artarak 41 mityar dolara ulaşmıştır. Bu borç- lanmalara yol açan dış kredilerin çok az kısmı sabit sermaye yatınmlan" için kullanılmıstır. Bu siyaset, iç ve dış borçlanmalarla Türk ekonomisini, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerindeki borçlanma si- yasetini ve "Düyunu Umumiye" yönetimlerini anımsatacak boyutlara ulaşmıştır. Sürekli enflasyon ve devalüasyon, emek gelirlerini törpü- leyip sermaye gelirlerini gün gectikçe arttırıyor. Olkemizde "ekonomilerin militarizasyonu" yöntemi ile yerieştirilen bu model, sivil kurumları birer dekor olarak kullanıp, emek pi- yasası üzerindeki yasak düzenini sürdürüyor; sermaye pi- yasası adına da devlet eliyle güdümlü bir ekonomi uygu- lanıyor. IMF raporu, ekonomide bir güç dönemin başlayacağını haber veriyor... BAŞKENTTEN AHMET1AN Anayasa Valsi Nüfus hüviyet cüzdammı kaybettim. Hükümsüzdür. İBRAHİM YILDIZ AN KARA — Anayasa deği- şikliği tartışmalannın amacı ne? Taraflar birbirlerine pehlivan kıspeti giydirip Mavi Tuna Val- si mi yaplırmak istiyor? Yoksa herkes karşısındakini anayasa değişikligi bahanesiyle hava değişikligine mi muhtaç hale getirmek istiyor? Kimin hangi maddeyi, neden, nasıl ve hangi hesapla değiştir- mek peşinde olduğunu anlat- mak, bu konudaki ince hesapları aktarmak, kimin allı- nı, kimin hangi oy hesabı ile oyacağını kâğıda dökmek mumkün. Ama bu, Türkiye'nin demok- ratik, uygar bir devlet yapısına kavuşmasını sağlayacak tartış- malara bir ışık düşürmeyecek. Nasıl düşürsün ki? Dün TBMM tarihinde ilk kez bir anayasa değişikligi sempoz- yumu düzenlendi. DYP adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Topçu "Miyadı dolmuş bu Medis'te anayasa değişikliğinin yapılabi- leceği kanısında değiliz" dedi. Ama iki saat geçmeden DYP adına Sütevman Demirel ve ar- kadaşlarının anayasa değişikli- gi onerisi Meclis'te açıklandı. Ya Topçu'nun sözleri doğru değil ya da Demirel'in değişik- lik onerisi başka hesaplara dayalı. Değişiklik metnine bakınca bu hesap hemen anlaşılıyor. Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığım düzenleyen 101. maddenin kaldınlarak yerine 5 kat daha uzun bir madde öne- riliyor. Halen 69 sözcükten olu- şan 101. madde tam 370 sözcüğe çıkanlıyor. DYP halkın seçece- ği cumhurbaşkanının ideal ol- ması için her onlemi düşünmuş. Bir "Özal prensi"nin veya Japon pasaportu taşıyan birisinin Çan- kaya'ya çıkmasını engellemek- ten, borsada hisse senedi oynamasına dek akla gelebile- cek tüm yasaklar sıralanmış. DYP'nin anayasa değişikliği- nin asıl hedefi cumhurbaşkanı- nı değiştirmek üzere 29 eylülde erken seçim yaptırmak. Şimdi bu hedef çok saygıde- ğer. Ama bu hedefe vanlacak di- ye bugünkü parlamenter siyasal yapı temelden degiştiriliyor. Demirel bu işi yaparken görii- nürde haklı olan "Ozal'dan kur- tulalım da sonrasına bakanz" mantığı ile davranıyor. Ama bu mantık, Turkiye'yi düze çıkarmak yerine yeniden bugünkünden daha derin engel- lere sürükleyebilecek riskler taşıyor. Anayasa değişikligi gibi kök- lü bir siyasal ve toplumsal işle- min uzlaşma ile gerçekleştiril- mesi gerek. Anayasa tartışmalarının oda- ğını "Cumhurbaşkanını kim seçsin" konusu oluşturuyor. Bu konuda ise DYP bir muhalefet partisi olarak ana muhalefet partisi SHP ile değil iktidar par- tisi ile "uzlaşma" içinde gö- rünüyor. Bn uzlaşmanın altında tarih- sel bir gerçeğin kaymağını yeme heyecanı yatıyor. O "tarihsel gerçek", Türkiye^ de sağ oylann su içinde yüzde 60 oiduğu hesabıdır. Çankaya ya- nşının ilk aşamasında burun farkı ileride olan aday yüzde 60'ın üstüne yatacaktır. ANAP ve Özal ile en dişe diş mücade- leyi SHP'den çok, DYP'nin ya- pıyor olması (veya görünmesi) bu yüzde 60'a el koymanın da- yanılmaz cazibesidir. Mücadele ANAP ile DYP arasında değil, Özal ile Demirel arasındadır. Çünkü Özal'ın da Demirel'in de öngördüğü "yeni anayasa"- da siyasal partiler "Cumhurbaş- kanı adayı belirleyen siyasal dernekler" haline gelecektir. Bugünkü anayasanın tüm en- gellerine karşın başkan gibi dav- ranmayı partisinin kişiligini gölgelemeyi başaran bir Cum- hurbaşkanının, DYP'nin dün imzaya açtığı anayasa değişikli- gi onerisi ile "secilmiş padişah- lıgı"nı ilan etmesi kaçınılmazdır. Çünkü DYP bu önerisinde anayasayı bir siyasal sistem ola- rak görmüyor. "Ustanın, haddi- ni çok aşan çıraktan hesap sorma beratı" olarak görüyor. On yılda bir namlu marifetiy- le anayasa değiştirme dönemi yerini, "hodri meydanlaşma" ile anayasa degişlirmeye bırâkmış görünüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle