22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 NİSAN1991 KULTÜR-SANAT CUMHURİYET/7 SERGİ Habib Aydoğdu sergisi • Kttltör Servisi— Habib Âydoğdu resimlerini bugünden başlayarak Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat GaJerisi'nde sergileyecek. 1952 Konya doğumlu olan Aydoğdu Istanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Dekoratif Resim Bölümü'nde öğrenim gördü. Halen Ankara'da oturan ve sadece resimle uğraşan Habib Aydoğdu, sanat yaşamı ve resimleri hakkındaki görüşlerini şöyle anlatıyon "Eşiğinde olduğum kırk yıllık yasamımın önemlı bölümü resimle iç içe geçti. Okul dönemimin lise aşamasından bu yana yaklaşık yirmi dört yıldır resim yapıyorum. Başlangıcından bugüne yaptığım resimleri izlediğimde önemli bir değişim çizgisinin süreküliğini görüyonım. Konu seçiminden kompozisyon dttzenine ulaşan değişim özde aym, anlatımda düşünsel aşamalar geçirdi. Doğa izlenimleri, mekanlar değişti... Bozkırlardan, kent varoşlarından izler taşıyan mekanlar, uzamsal boşluklarda imgesel boşluklara imgesel katmanlara dönüştü. Figûrler ve nesneler de gerçeğe yakın betimlemelerden, simgesel betimletnelere dönüştüler:' Yontımçların heykelleri • Knltür Servisi — Prof. Kenan Yontunç ve Engin Yontunç"un heykel sergisi 4 nisan gûnü Toprak Sanat Gakrisi'nde açılıyor. Prof. Kenan Yontunç 1904'te doğdu. 1930'da Güzel Sanatlar Akademisi'ne asistan olarak girdi. Yontunç, Atatürk'ün vefatında mask ve heykelleri için yüzünün kahbını aldı. Amasya'da yaptığı Atatürk heykeli ile Türkiye'de ilk Atatürk heykelini yapan heykeltıraş oldu. Baba meslegini sürdüren Engin Yontunç'un esas mesleği inşaat mühendisliği Engin Yontunç heykel çaJışmaJannı tsveç'te yürüttu. Baba oğul Yontunçların heykel çalışmalanndan oluşan sergileri 1 mayıs gününe dek Toprak Sanat GaJerisi'nde görülebilir. ANMA Ustalara saygı gecesi • Istanbnl Haber Servisi — Türk Yazarlar Sendikası'nca düzenlenen "Ustalara Saygı Gecesi"nde kuruluş yıldönümlerinde Köy Enstitüleri ve Hasan Âli Yücel anıldı. Karaca Tiyatrosu'nda yapılan toplantıyı Candan Sabuncu sundu, açılış konuşmasını ise Demirtaş Ceyhun yaptı. tsa Çelik'in dia gösterisiyle başlayan oturumun Uk bölümüne konuşmacı olarak şair Can Yücel, tiyatro sanatçısı Aytaç Yörükarslan, gazetemiz yazarı Sami Karaören, yazar Mehmet Başaran, Mualla Eyuboglu ve yazar Aziz Nesin katüdı. Can Yücel, Köy Enstitüleri'nin çocuğu doğadan koparmadan egitmeyi amaçladığını bildirerek politikacılann köylünün uyanmasından korktuklan için enstitüleri kapattıklannı söyjedi. Gazetemiz yazan Sami Karaören de Hasan Âli Yücel'in Türk yazınına eserleriyle yaptığı katkılan anlattı. "Bugün de bu konuda bilinmeyen birçok nokta vardır, artık bunlan tartışmanın zamanı gelmiştir" dedi. Aytaç Yörükarslan, Hasan Âli için yazılmış şiirlerden örnekler sunarken Mualla Eyuboglu da Köy Enstitüleri'ne dair anılannı anlattı. Gecenin ikinci bölümünde de Mehmet Başaran, Hıfa Topuz, Asım Mutlu ile Faruk Şüyun'un katıldığı bir söyleşi yapıldı. Köy Enstitüleri korosu da bir konser verdi. TİYATRO Üsküp Türk Tîyatrosu • Kültür Servisi — Yugoslavya'mn Usküp kentinde 40 yıldır Türkçe oyunlar sergileyen Üsküp Türk Tiyatrosu 3-7 nisan tarihleri arasında Bakırköy'de Adile Naşit Tiyatrosu'nda "Yunus Emre" oyunuyla Türk izleyicilerinin karşısına çıkacak. Recep Bilginer'in yazdığı, Raik Alnıaçık'ın yönettiği oyun 3, 4 ve 5 nisan tarihlerinde saat 21.00'de, 6 nisanda 15.000 ve 21.00'de izlenebilecek. Yugoslavya'dan Türk asıllı oyunculann da yer aldığı "Yunus Emre"de başhca rolleri Elyasa Kaso, Selahattin Bilal, Mehdi Bayraktari, Atilla Klinçe, Zekir Sipahi, Mustafa Yaşar, Mükerrem Bilal, Suzan Maksut, Naciye Koç, Perihan Tuna, Müşerref Lozana, Nezaket Ali paylaşıyor. Oyunun dekorlannı Ibrahim Bedi, kostümlerini Elene Donçeva, müziğini Zlatko Origanski- Goran Tarayovski ve koregrafısini Yagoda Sloneva gerçekleştirdi. EDEBİYAT 'Esas Şenlik Kapanışta' • Kültür Servisi— 1Ü Rektörlüğü ögrenci Kültür Merkezi bünyesinde etkinliklerini yürüten Edebiyat Kulübü'nün iki hafta sürecek edebiyat şenliği dun yapılan açılışla başladı. tÜ Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde görevli danışman hoca Doc. Dr. Tülin Polat, "Bu şenliğin en güzel yanı öğrenciler tarafından kotanlmış olması" dedi. MÛZİK Oda ımizigi konseri • Kiltv Servisi — Uğurtan Aksel (arp), Emre Aksel (flüt), Emil Hargas (obua) ve Zeynep Mete'nin (viyolonsel) oda müziği konseri 2 nisan sah günü saat 18.45'te ENKA binasında (Beşiktaş, Balmumcu, Bestekâr Şevki Bey Sokak) izlenebilecek. Konserin programında Telemann, Bach, Handel, Huber, Voss ve Gounod'nun yapıtlan var. Uğurtan Aksel Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu, Emre Aksel Almanya'da doğmuş ve müzik öğrenimini Essen'de görmüş. Sanatçı halen Köln'de bir özel orkestrada çaüşıyor. Bratislava'da doğan ve Bratislava Konservatuvan'nda öğretim üyeliği yapan Emil Hargas bu mevsim lDSO'ya katıldı. MSU Konservatuvarı mezunu Zeynep Mete ise İDSO üyesi ve halen yüksek lisans çalışmalannı surdurüyor. Kaygun Istanbul, İzmir veAnkara Vakko'da açacağı sergilerde uygarlıkları buluşturuyor Eski zaıııaıı deııizleriııdeŞahin Kaygun tümünü British Museum'da çektiği fotoğrafları Istanbul'a dönüşünde uzun işlemlerden geçirdi ve tarihte iz bırakmış uygarlıklardan kalan bu parçalardan yola çıkarak yeni hayaller, öyküler kurguladı. LALE FİLOĞLU Fotoğrafm dili çözüldü... Bü- yüdü, küçüldü, renklendi.dö- nüştü... ŞahİB Kaygun çektiği fotoğ- raflara bambaşka kimlikler ka- zandıran bir sanatçı. Kaygun'un elinin değdiği bir ise artık fotoğ- raf ya da resim demenin olana- ğıyok. Sanatçı art arda açılacak üç sergisinde (bugün Beyoğlu Vak- ko, 4 nisanda Ankara Vakko, 6 nisanda tzmir Vakko Sanat ga- lerileri) tarihi, bir başka enlem ve boylama oturtacak. Mısır, Babil, Asur, Yunan uygarlıkla- rı binlerce yıllık aynhklan aşıp aym smırlar içinde bir araya ge- lecek. Şahin Kaygun, tümünü Bri- tish Museum'da çektiği fotoğ- rafları Istanbul'a dönüşünde uzun işlemlerden geçirdi. "Ta- rihte iz bırakmtş" uygarhklann bugüne ulaşan parçalarının "gjzlerini andayıp içine girmeye çalışan" sanatçı, müzede çekti- ği fotoğraflardan yola çıkarak yeni hayaller, öyküler kurgula- dı. Geçen yıllarda iki yönetmen- lik çalışmasıyla ("Afife Jale", "Dolnnay") sinema dünyasına giren Şahin Kaygun, uzun bir aradan sonra sunacağı sergile- GERÇEK VE BÜYÜCÜLÜK — Sanatçının çalışmasında gerçegin nerede başladıgı ve nerede bittigi biHnmiyor. Bir kapı tok magı öpöşen bir çifte, bir küçök sikke Meryem Ana'ya dönüşüveriyor. Bir tür böyücülük bu. rinde fotoğrafın, resmin, grafî- ğin anlatım olanaklarını sıkı sı- kıya buluşturuyor. Kaygun'un çalışmalarında gerçegin nerede başladığı ve ne- rede bittiği bilinmiyor. Bir ka- pı tokmağı öpüşen bir çifte, bir küçük sikke Meryem- Ana'ya, bir kurt başı kadın figürüne dö- nüşüveriyor. Bir tür büyücülük bu: Bir el hareketiyle kurbağa- yı yakışıklı prense çeyirmek gi- bi. Siyah-beyaz çektiği fotoğraf- lan gerek malzeme, gerek içerik açısından çok sayıda uygulama- dan geçiren Kaygun, artık bir tuvaJe dönüşen büyük boyutlu (1.-1.5 metre kare) fotoğraf kar- tmda tümüyle kendi figürlerini de yaratıyor. Sanatçı, sıradan bir turist gi- bi gezdiği British Museum'da başlayan "Eski Zaman Deniz- lerinde" başlıklı sergisinin öy- küsünu şöyle anlatıyor: "Bu heykeller, rölyefler ait ol- dukları topraklardan kopartılıp bugünün çagdaş bir ulkesinin miizesine taşınmış. Ö> kuleri ise ait olduklan topraklarda kal- mış. Ben şimdi asıldıklan salo- nun kendilerine yakıştırdığı sı- fatlan bir kenara atıp onlara kendi öykiilerimi yazıyoruın." Kaygun'a göre bir sikke, bir röl- yef, bir el, bir vücut müzenin so- ğuk salonlanndan çıkıp sonsuz- luğu anyorlar. Şahin Kaygun, kendi yaptık- larînı da deforme etmeyi seviyor. Çektiği siyah-beyaz fotoğrafla- ra renkli banyo uyguluyor. Son- ra fotoğraftaki objeleri müze de- korunu oluşturan aynntılardan kurtanyor. Sonra boyama, zım- paralama, tekrar çizme, tekrar boyama gibi müdahalelerle sür- dürüyor çalışmasmı. Kaygun için müzeden ahp ya- pıtında kullandığı her parça, sö- zünü söylemek için bir araç. Bü- fenin üzerinde duran bir yaka iğnesini eline ahp konuşmasını surdurüyor: "Bumı size gösterir- ler ve bn bir yaka ignesi derler. Razı olursanız problem yok. Ol- mazsanız bu minicik iğne sözü- nüzii söylemeye araç olmaya başlar. Ya da bir rengi gösterip 'Bu kırmızı' derier. Ama benim için bu başka bir şey beiki. Çun- kii *gercek' yanıhıcı bir kavram." Kimi fotoğraf sanatçılan çe- kilen objelerle bu derece oynan- masına karşıdır. Ya da ressam- lar fotoğrafın resme dönüştürül- mesine Bu konuda söylemek is- tedikleri var mı? "Fotoğrafın kurallan şunlar- dır, dışına çıkılmaz >-argısı ka- bul edilemez. Ben sozıi söyle- mek için ber türliı olanagı kul- lanı>orum. Çagımızda sanatın sınırlan kalmadı. Sınırların pe- şinde koşmak tutuculuktur!" Tülin Onat'ın resim sergisi 14 nisana dekMine Sanat Galerisi'nde Yalın ve yinelenen doTülin Onat'ın yapıtlannın en belirgin özelliği yahnlık. Somut nesnelerden kalkarak (bu sergisinde çiviler) az eleman ve en az renkle en yalın biçimi amaçlıyor. "Doğadaki yahnlık ve yinelenme beni çok ilgilendiriyor" diyor Onat. LUDMILA BEHRAMOĞLU Tülin Onat'ın Kadıköy Altı- yol'daki Mine Sanat Galerisi'- nin küçücük alanını boyutlandı- ran sergisi, duvarlara göre özel üretiimiş kocaman tuvallerle tam bir mekân düzenlemesi. Genej- likle siyah, lacivert gibi koyu renklerin egemenliğindeki re- simler tuvalden başka yüzeyler anıştınyor, dokunma duygusu uyandınyor izleyicide. Tülin Onat, daha sonra da açıklayacağım nedenlerle, çağ- daş kaygılar taşıyan, arayışlan ile yenilikçi bir sanatçı. Ancak bu sergisındeki mekân düzenle- me kaygısının yanı sıra yapıtla- rındaki göz aldatma (illüzyon) esprisi, boyut arayışlan klasik Yunan ve Roma mimarüerinde- ki, Knossos ve Pompei sarayla- rındaki fresko duvarlan, ta Os- manlı'ya kadar gelen mermer taklidi sıvalan çağnştırdı. Aynı zamanda da 1970'lere doğru Amerika'da ortaya çıkan Mini- mal sanatın çokça rölyef ve göz yanıltma tavnm. Çevreyi kulla- nışı, azla çoğu amaçlaması, ken- disinin de sanata yöneldiği yıl- lann, bu sanat akımıyla bir pa- ralellik duyurdu bana. Tülin Onat'ın yapıtlannın en belirgin özelliği yalmlık. Somut nesnelerden kalkarak (bu sergi- sinde çiviler) az eleman ve en az renkle en yalın biçimi amaçlı- yor. Düzen bir tek nesne ve onun çoğaltılması üzerine ku- rulmuş. Karkaslar üzerinde, ya- n rastlantı, yan düşünülerek mu- dahale edilmiş çivilerin izleri ile üçüncü bir boyut izlenimi veren bir dokusal alan oluşturulmuş. Tuval altmdan gölgesi ya da ka- banklığı duyurulan, çivi biçimi- nin çoğaltılması, hemen hep ko- yu renkli zemin üzerinde, boş- lukta hareket izlenimi yaratıyor. Tuval yüzeyinde oluşan devi- nim rastlantısalmış gibi görün- mekle birlikte sanatçı tarafın- dan amaçlanmış bir sonuç. Bi- çimler birbirini itecek ve çeke- cek biçimde yerleştirilmiş derin- likler elde edilmiş. Resimler gri- ler, siyahlar ve morlarla tek renkli bir izlenim veriyorsa da üçüncü bir boyut, kabartma röl- yef etkisi verilmek istenildiği için bu renklerin olanaklanndan yararlanılmış. Açıklı, koyulu nüanslarla ışık-gölge oyunlan yaratılmış. Tülin Onat resimlerindeki bu nesnel yalınlıkla çoktandır artık yeni bir şey sunamayan fu-ça dı- şavurumculuğuna açık bir tavır koymuş oluyor. Önceden hazır- ladığı eskizlerden yola çıkarak mekânı yeniden örgütleyecek dengeler anyor, çoğunlukla ikili diptikler olarak oluşturduğu ya- pıtlanyla. Onat'ı 1970'lerdeki yapıtla- nyla anımsayanlar politik ve kultürel açıdan yoğun bir anla- tımcı iken biçimsel kaygılarla daha şiddetli renklere, zorlanan bir resim yüzeyine yöneldiğini bilirler. Tülin Onat daha sonra- ları resimlerinde "tekrarianan biçimlere" ve "ritme" yöneldi. Giderek renklerini azalttığı re- simlerinde, elemanlar da teke indi. "Doğadaki yahnlık ve yine- lenme beni çok ilgilendiriyordu. Deniz kenanndaki kum >ığınla- n, çalul taşlan, toprak yüzeyin- deki irili ufaklı taneler, yaprak- lar... Birikmiş su yüzeyinde, kü- çük bir esintiyle birbiri ardından oluşan dalgacıklar, bunlann iç devinimleri ve derinlikleri. Bü- tün bunlardan etkilenerek dene- yerek arayarak bugünkü resim- İerime geldim" diyerek ulaştığı resim anlayışını dile getiren Tü- lin Onat için yalnızca yüzey so- runları ile arayışlarını çözümle- meye çalışması yetersiz gelecek, yüzeyden vazgeçerek boyutu ve oradan da tüm bir mekânı keş- fetmeye koyulacaktı. Mine Sanat Galerisi'nin mini- cik mekânındaki 10'u aşkın ko- caman yapıt çok etkileyici, an- cak Tülin Onat'ın inatla, tutar- lılıkla sürdürdüğü çizgi daha da ilginç! Buralardan nerelere va- racağını beklemek de heyecan verici. TEKRARİANAN BİÇİM VE RİTM — Sanatçı son dönem ça- hsmaiannda tekrarlanan biciınlere veritmeyöneldL Kurosava'nın sonfılmi "Ağustos'ta Rapsodi" 2. Dünya Savaşı tartışmalannı alevlendirdi Nagazaki bombardımanında rapsodi TOKYO (AP/AFP) — Ünlü Japon yönetmen Akira Kurosa- va'nın yeni tamamladığı "Agus- tosta Rapsodi" adlı fılmi 2. Dünya Savaşı'yla ilgili bazı tar- tışmaları yeniden gundeme ge- tirdi. ABD'nin 9 Ağustos 1945'te Japonya'nm Nagazaki kentine attığı atom bombası temelinde gelişen fılmin Tokyo'da yapılan tamtım gösteriminden sonra Av- nıpalı bir izleyici "Gerçek bir skandal, bu bir propaganda fDmi" diye bağırdı. "Agustosta Rapsodi"yi izlerken gözyaşlan- na boğulan ve Amerikalı gaze- tecilerin Kurosava'ya yönelttik- len eleştirel sorulara öfkelenen bir Japon kadın ise "Bir başya- pıt bu, hüzünlü ve çok güzel" dedi. "Agustosta RapsodTnin baş- yapımcısı Toru Okuyama da so- nıları yanıtlarken "Filmimizin, Pasifık savaşımn yenik Japonya- sıyla muzaffer ABD'si ansında- ki karşılıklı anlayışı geliştirece- ğine inanıyoruz" dedi. Türkiye 1 de son olarak "Ran" ve "Düşler" adlı yapıtlan gösteri- len 80 yaşındaki Kurosava ise politik bir film yaptığı yolunda- ki görüşleri şiddetle reddetti: "Amacım, atom bombasıyla il- gili bir film çevirmek degil, bn olayı yaşayan bir aileyie ilgili bir film yapmaktı!" Kurosava'nın meslek yaşa- mmdaki yirmi dokuzuncu, tü- müyle Japon parasıyla çektiği ilk film olan "Agustosta Rapso- di"de kocasını Nagazaki'nin bombalanışı sırasında yitirmiş 85 yaşındaki bir büyükannenin öyküsü anlaülıyor. Büyükanne- nin yan Japon-yarı Amerikalı yeğeni Clark, amcasının Naga- zaki bombardımanında öldüğü- menler, "Agustosta RapsodTnjn atom bombası kurbanlafının yazgısı Ustünde odaklaştığını, ama Kurosava'nın olayın iki ya- nını da anlatmaktan uzak kal- dığını belirttiler. Eleştirmenler, Kurosava'nın Nagazaki'de yaşa- nan trajediyi savaşın bütünün- den soyutladığını, Japonların savaş sırasında Çin'in Nanking ABD'nin üç gün arayla attığı atom bombaları, Hiroşima'da 167 bin, Nagazaki'de de 88 bin Japonun ölümüne yol açmıştı. Kurosava ise ilk gösterimden sonra kendisine yöneltilen soru- ları yanıtlarken "Benim asıl ımıctm atom bombasıyla ilgili bir film degil, söz konusu ailey- ie ilgili bir film yapmaktı" de- Japon yönetmen Kurosava'nın son fîlmini izleyenler atom bombası kurbanlarının yazgısı üzerinde odaklaştığını, ama Kurosava'nın olayın iki yanını da anlatmaktan uzak kaldığını belirtiyorlar. nü öğrendikten sonra Nagaza- ki'ye gidip amcasının öldüğü ye- ri ziyaret ediyor. Bir "Amerikalı" olarak atom bom- bası saldınsından dolayı özür dileyerek "Kendimi çok kötü hissediyorum. Biz hatalıymışız" diyor büyükanneye. Filmi gören Amerikalı eleştir- kentinde giriştikleri kıyımı ve 1941'deki Pearl Harbour baskı- nını göz ardı ettiğini ileri sürdü- ler. Ote yandan Kurosava'nın ye- ni filminin Pasifık savaşında Ja- ponya'nm saldırgan değil.kur- ban olduğu yolundaki görüşü "yeniden hortlatabilecegi" de öne sürüldü. di. "Bazılan benim tek bir film- de birçok temayı işlememi bek- leyebilir, ama tnümkün raü bu? Gerçi savaştan ve atom bomba- sından söz ediyorum, ama bam- başka bir yakiaşımla. Kimileri Nagazaki'de yaşanan acılan öne çıkardığını düsünebilir. Oysa ben gerçekte kin ve öfke saçma- ya degil, hoşgöriiyü geliştinne- ye çakşıyorum." Geçen yıl sinemaya olağanüs- tü katkılanndan dolayı onursal bir Oscar'la ödüllendirilen Aki- ra Kurosava, "Savaş olması için iki ordu gerekir. Ama savaşa gir- meye karar verenler balklar de- ğil, ülkelerin >öneticileridir. Bu ise halkların birbirinden nefret etmesine yol açmamatadır. Eğer insanlar, filmdeki Clark ile bü- yükanne gibi oturup konuşur- larsa birbirlerini anlayabilirier" dedi. Bütün yapüğını, kendini açık- ça ve dürüstçe dile getirmek ol- duğunu vurgulayan Kurosava, "tnsanın sessizce oturup duygu- lannı örtbas etmeve çalışması çok daha kötüdiır. Butun istedi- ğim, filmlerimi seyretmeniz, gö- lüp aglamanız ve dürüst, içten duyguiar yasamınız" dedi. Clark rolünü ünlü Amerikalı oyuncu Richard Gere'in üstlen- diği "Agustosta Rapsodi", daha şimdiden 20 ulke tarafından sa- tın alındı. Japonya'da mayısta gösterihneye başlayacak olan film Cannes Film Festivaü'ne de yarışma dışı olarak katılacak. "Agustosta Rapsodi", ABD'de ise Japonya'nın Pearl Harbour'a duzenlediği saldırının 50. yıldö- numüne denk diışen önümüzde- ki aralık ayında gösterime gire- cek. Rüşdü^nün eşi boşanıyor • LONDRA (AA) — "Şeytan Ayetleri" kitabımn yazan Salman RUşdıi'nün eşi Amerikalı yazar Marianne Wiggins, boşanmak istediğini açıkladı. 1988 yılında evlenen çift, Humeyni'nin fetvasından sonra beraber saklanmaya başlamışlardı. 1989 ağustosunda Wiggins ayrı yaşamaya başladıklarını, ancak boşanmayacaklanm açıklamıştı. Wiggins, London Times gazetesine yaptığı açıklamada, boşanma isteğinin ideolojik farklılıklardan kaynaklandığını söyleyerek Rüşdü'yü sadece kendini düşünmekle ve kendisi gibi baskı gören yazarlann hakkını savunmamakla suçladı. Sabahattin Şen Gorbon'da • Kültür Servisi — Sabahattin Şen resimlerini bugünden başlayarak Erenköy Gorbon Sanat Galerisi'nde sergileyecek. Halen Köln'de, yerel yönetim tarafmdan kendisine sağlanan atölyede çalışmalannı sürdüren Şen, Istanbul Eğitim Enstitüsü Resim-lş Bölümü mezunu. Sanatçı "Doğayla başladı sanata Uk adım. Hiçbir olağanüstülüğü olmadan. Düzene girmez renklere, yerine oturmaz biçimlere, ne yapacağını bümez kararsız çizgilere söz geçirmenin çalışmalarıydı" diyor. Sabahattin Şen bugün saat 17.30'daki sergi açılışında bir mekân düzenlemesi ve performans da gerçekleştirecek. Mitsubkhi'ye §oru^turma • TOKYO (AA)— Japonya'da, vergi memurlannın, ünlü ressam Pierre Auguste Renoir'ın resimlerine yaptığı yatınmlarla ilgili olarak Mitsubishi fırması hakkında soruşturma açtıklan bildirildi. Mitsubishi firmasının, resimlerin değerlerini farklı göstererek bunları vergiden duşürdüğü belirtiliyor.Mitsubishi firmasımn sözcüsü tabloların değerinin 25.7 milyon dolar olduğunu açıklarken Tokyo'daki bir sanat galerisi, eserleri, 15.2 milyon dolara sattığını büdirdi. BUGÜN • Sabahattin Ali'nln ardından Filiz Ali, Zeliha Berksoy, Asım Bezirci, Mehmet Ali Aybar ve Rasih Nuri lleri'nin konuşmacı olarak kaülacaklan Sabahattin Ali'nin Ardından konulu söyleşi saat 17.00'de Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde (360 90 95) • Oktay Akbal okuyor Atatürk Kitaplığı'nda Okuma Günü'nün bu haftaki konuğu Oktay Akbal. Saat 16.00'da başhyor. (149 09 45). • Anadolu Kültüründ* Ev Dr. özkan Ertuğrul'un Anadolu KUltüründe Ev ve Bugünkü Bakış Açımız konulu konferansı saat 14.00'te Yıldız Kültür ve Sanat Merkezi Konferans Salonu'nda (158 30 80) • Kent Orkestrası Boğaziçi'nde Ekrem Tekeşin yönetimindeki Kent Orkestrası saat 16.30'da Boğaziçi Üniversitesi'nde vereceği konserle okul konserleri dizisini surdurüyor. Solist; Nurcan Eren. (163 15 00) bugün bilsak 2 NİSAN SALI: 19.00 Sanat Eserinin Anlamı, Yorumu ve Dçjğcrlendirmcsi : "Soyut Sanat Üzerine Sohbct" Erol COŞKUNER 19.00Sanaüararasıtl ışkilcr3: "Sinema ve Grafık" Burçak EVREN Ta'iChi Chu'an HarekeUi Meditasyon llhan GUNGÖREN (Her Sa. 14.00-20.00) Cafe-Foyer-Bar(Giriş) 12.00-00.30 RockCafe-Bar(S.Kat) 15.00-18.00 HcavyMaal 18.00-24.00 Rock Erkin KORAY bilsak, sırasclvilcr cad., soğancı sok. 7 cihangir 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle