22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 2NİSANİ991 2020 YILINDA TURKIYE SAHİN ALPAY "Türkiye'nin otoriter bir siyasi yapıya kayma ola- sıhginın giderek zayıfladığını düşünüyorum. Toplum hem sosyal hem de ekonomik açıdan dışa açıldıkça, otoriterlik de giderek güçleşir. Dışa kapalı ülkelerde bu türrejimlerbaşanh olabilir. Türkiye o devri geç- miştir. Hem ekonomik olarak dışarıdaki gelişmele- re çok bağımlıdır hem de dışanyla ulaşım ve ileti- şim öylesine yaygınlaşmıştır ki kapalı bir zemini ge- rektiren otoriter bir rejimin ayakta durabileceği ko- şullar kalmamıştır... Bununla birlikte, çok iyimser olmak için de faz- la bir sebep göremiyonım. Demokratik sistem Tür- kiye*ye bütün unsurlanyla gelmiştir, bundan geriye dönüş yoktur da diyemiyorum. Tahmin ediyorum Türkiye önce yeniden bir karmaşaya girip ondan son- ra çoğulcu demokratik rejimi yerleştirecek bir düze- ne girecektir. Bir karmaşaya gireceğini de şuradan tahmin ediyorum: Türkiye'de dinsel eğilimler, sanı- yorum liberallerin sessiz ve pasif kalması sonucu, hayli mesafe aldı... Dinsel örgütlenmelerin eğitim sis- temimizde, idare sisteminde aldıkları mesafenin bir yerde sonuç vermesi lazım. O da olumsuz bir sonuç olacak. Toplumda bir kriz yaratma aşamasına gele- cek. Işte o krizde kozlar paylaşılacak. Onümüzdeki 10 sene içinde bir hesaplaşma olacak. Ama bu he- saplaşmadan, laikliğin galip çıkacağı karusındayım. Laikliğin Türkiye'de yaklaşık 70 yıllık bir geçmişi var. Yavnz Canevi Dinsel örgütlenmelerin eğitim sistemimizde, id< sistemimizde aldıklan mesafenin bir yerde sonuç vermesi lazım. O da olumsuz bir sonuç olacak. Işte o krizde kozlar paylaşılacak. Ama bu hesaplaşmadan laikliğin galip çıkacağı kanısındayım. 70 yıl bir milletin hayatmda az bir süre değil. Son 10 yılda ipin ucu gevşetilmiş. onümüzdeki 10 yılda bir hesaplaşma olacak; 2020 yılına kadar da bir da- ha tartışma açılmayacak bir yere geleceğimize ina- nıyoram" On yıl içinde bir hesaplaşma Merkez Bankası eski Başkanı Yaruz Canevi, seç- kinlerimiz arasında Türkiye'de demokratik dûzeni tehdit eden en ciddi tehlike olarak görülen şeriatçı akımlarla ilgili göriişlerini bu sözlerle anlatıyor. Prof. Dr. Sencer Divitçioglu da Türk toplumunun uzun vadede açık topluma doğru gittiğini; şeriatçı akımların hiçbir zaman kazanamayacağıru düşün- mekle birlikte, Türkiye'de demokrasinin bu akımla- nn ciddi bir tehdidi altında olduğu kanısında. Di- vitçioğlu'nun Türkiye'de laiklîk-şeriatçıhk mücade- lesini global bir perspektife oturtan çözümlemesi şöy- le: "Benim için açık toplumların iki temel dayanağı var Biri dernokrasi, diğeri laiklik. Boyle bakınca açık toplumlar, büyük çoğunluğuyla Hıristiyan Batı top- lumlandır. Kapalı toplumların çoğu ise otoriter re- jimler altındaki tslam toplumlan... Gördüğüm ka- danyla, düne kadar dünyadaki büyük çelişki, kapi- talizmle komünizm arasındaki çelişkiydi. Bugün bü- yük çelişki başka bir yere kaydı. Açık toplumlar, yani çoğunlukla Hıristiyan toplumlan ile kapalı toplum- lar, yani çoğunlukla tslam toplumlan arasına kay- dı... Körfez krizi, bazılarına göre petrol krizidir. Ben- ce kesinlikle değil'dir. Batısıyla doğusuyla bütün Av- rupa'nın tek vücut haline gelmesinin başka bir se- bebi olmahdır... Meseleyi böyle koyarsamz, Tûrki- ye'nin sorunu daha açık bir hal alır... Türkiye, bir defa Akdeniz'in üzerinde. Amerika'mn eskiden dü- şündüğü Yeşil Kuşak'ın göbeğindedir. Azerbaycan'ı düşünün... Size kardeş diye bakıyor. Yann özbekin, Türkmenin öyle bakmayacağını kimse bilmiyor... O bakımdan Tûrkiye'nin yeri fevkalâde önemlidir. Türkiye'nin atacağı her adımın, alacağı her karann bu çatışmada önemli rolü olacaktır. Şimdi görünen, Türkiye'nin belki açık topluma değü ama Batı'ya, yahut bilerek olmasa da açık top- luma yöneldiği. Ama yann öbür gün şeriatçı akım- lann İcuvvetlendiğini görürsek ne olabileceğini üx\- göremem. Gördüğüm kadanyla bunlara evet diyen- ler az olur; ama kabul edilebilir görenleî az olma- yacaktır... Katılmasa bile destek olabilir... Fakat şe- riatçı bir düzeni kabul etmeyecek kitle hiç olmazsa nüfusun yansından fazlasıdır. Böyle bir harekete kal- kışırlarsa memleketi feci bir bölünmeye götürürler. Içeriden bölünür; dış böldürür. Avrupa, yani başm- da Türkiye gibi bir ülkede şeriata dayalı bir rejim is- temez. Kendisiyle birlikte sürükleyeceği Ortaasya'yı düşünür. Bu kadar güçlü terör odaklanna sahip Arap ulkeleriyle işbirliği yaptırmak istemez." Sopa ihtiyacı Emekli büyükelçi ve yazar Coşkun Kırca, Türki- ye'de demokrasinin ilerlemesi ve yerleşmesi açısın- dan hem olumlu hem de olumsuz faktörler bulun- duğu kanısında: "Türk insanı büyük çoğunluğuyla oy hakkma bağlı. Çok basit bir sebepten: Doğru veya yanlış, oy hakkı sayesinde arzuladığı hizmetin ken- disine getirilmesi olanağının bulunduğuna inanıyor. Buna karşüık demokrasinin felsefesi temelinin Türki- ye'de yerleşmiş olduğunu söylemek, aşm iyimserlik olur. Ozgürlük, belirli hak ve özgürlüklere sahip ol- makla bitmiyor. Asıl ozgürlük, insanın zihnindedir. Kişi eğer birtakım dogmaların esiri olabiliyorsa, in- san haklan hiçbir şeye yaramıyor demektir. Mese- le, insanın her şeyi eleştirme özgürlüğünü kendinde görmesi; kendi düşünce özgürlüğüne kendisinin sı- nır koymamasıdır. Demokratik hak ve özgürlükle- rin asıl hedefı de onları doğuran eleştirel düşünceyi insanlann kafalanna hâkim kılmaktır. Bugün Batı- Iı toplumlar bu seviyede, biz değiliz." Türkiye otuz yıl sonra, 2020 yıunda Batılı toplum- lann düzeyine ulaşabilir mi? Kırca, bu soruyu şöyle yanıthyor: "30 yıl sonra oraya varabilmemiz için Türkiye'nin hem demokrasisini kendi ayaklan üze- rinde yürütmesine ihtiyaç vardır hem de hür düşün- cenin yeniden yarasalar ve ecinniler tarafından isti- la edilmesini önleyecek bir sopaya ihtiyacı vardır. Bu ikisini bağdaştırmak, Türk demokrasisinin en büyük meselesidir. Bugün TüTkiye'de hür düşünce güneşi doğdu ve yükselmeye devam ediyor, ama henüz ya- rasalar tam olarak ölmedi. Bu yarasalara karşı hür felsefeyi koruyucu birtakım vasıtalara ihtiyaç var!' Kırca'ya göre bu "yarasalar ve ecinniler... Türki- ye'de demokrasiye karşı en büyuk tehlike" olan şe- riatçılardır. Şeriatçüar kazanabilir mi? Kırca bu so- ruyu şöyle yanıtlıyor: "Şimdi Türkiye'de orta sımf diyebileceğimiz insanlar arasında çağdaş bir haya- tın benimsenmesine doğru önemli ilerlemeler kay- dediyoruz. Fakat bu iierlemeleri tehdit eden, dinin temelci bir yorumu var. Bu yorum onlara, eğer bu yaşam tarzından vazgeçmezse bunun cezasını öbür dünyada göreceğini söylerse, kendini hem çağdaş ya- şam tarzına bağlı hem de Müslüman sanan insanla- nn hangisini seçeceğinde emin değilim. Kimse de- ğil. tlerlemeler kaydettiğimize inamyorum, ama da- ha eminiz diyebilecek seviyeye gelmedik... Eğer top- lumun büyük kitlesi içinde bu ikilemin vicdanlarda halledilmiş olduğuna inanmış olsam, şeriatçüar ka- zanamazlar diyeceğim. Ama kazanabilirler; bu hâ- lâ büyük bir mücadele konusu. Ama bir anlamda kazanamayacaklardır. Çünkü Jakoben diye alay edilen güçler Türkiye'de vardır. Bu Jakoben güçler çok örgüüü ve bilinçlidir; buna izin vermeyeceklerdir. Ben bunu, kaybetmenin başka tür- lusü olarak kabul ediyorum. Çünkü o "ma" her şeye yeniden başlayacağız. Şuna kesinlikle inamyorum. Yaygın kanı, laikliğe karşı örgütlenmelerin kazanamayacağı doğrultusunda Şeriatçı akımların başarı şansı yokLaikliğin olmadığı bir Türkiye'de demokrasi yoktur... Laikliği teroih ederim, çünkü demokrasinin tekrar doğması imkânını ancak onda görürüm. Demokra- siyi tercih ediyorum diyerek kendimi aldatıp temel- cilere uymam. Çünkü o zaman demokrasi de tümüy- le son bulmuş olur. Demokrasiyi yaşatamama hüs- ranına uğrarsak o rejimi yeniden yaratma imkânı var- dır; ama laikliği yitirirsek demokrasiyi yeniden ya- ratamayız." Demokrasiyle laiklik özdeş Yazar ve gazeteci llhan Selçuk, şeriatçılarla "de- mokratik va da değil, bir hesaplaşma"yı ihtimal dı- şı bırakmamakla birlikte, şeriatçılığın kazanamaya- cağı konusunda iyimser. Selçuk'un bu konudaki çö- zümlemesi şöyle: "Laiklik mücadelesini, bir demok- rasi mücadelesi sayıyorum. Laiklik, özellikle Orta- doğu'da aydınlanma ve demokrasiyle eşanlamlı. Bu bakımdan eğer, Türkiye'de devletin ve toplumun için- de tohumlan atılan bu tslamcı, dinci yapı daha da gelişirse, bir hesaplaşma kacınılmaz olabilirf' "Ramazaniaşma" senaryosu TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Kemal Güriiz, Tür- kiye'de bir tslam Cumhuriyeti kuruhnası söz konu- su olmamakla beraoer, bir "ramazanlaşma" tehlike- sinin olduğu kanısında. Güriiz'un "ramazanlaşma" senaryosu şöyle: "Türkiye'de demokrasiye yöneük te- mel tehlikenin burada olduğuna katılıyorum. Türki- ye'de bugün bir şeriat düzeni getirmek isteyenlerin varhğını kabul etmek durumundayız. Fakat Türk in- sam genellikle dindar ve muhafazakârdır; bunlann tamammı şeriatçı diye nitelemek yanlışür. Bütün din- dar insanlan şeriatçı olarak niteleyip karşımıza alır- sak, gerçekten şeriatçılann oyununa geleceğiz... Ben, Türkiye'de laiklikten taviz verilmesini mümkün gör- müyorum. Türkiye hiçbir zaman tran olmayacaktır. Fakat ramazan aylannda Anadolu şehirlerine hâkim olan bir hava vardır... Bu havanın 12 aya yayılma- smdan endişe duyarım..!' Canevi, Divitçioglu, Kırca ve Selçuk gibi oldukca farkh bakış açılannın temsilcileri, şeriatçı akımlann Türkiye'de demokrasiyi ciddi olarak tehdit ettiği; bu akımlarla bir "hesaplaşmarun" gündeme gelebileceği kanısındalar, fakat hiçbiri şeriatçılann uzun vadede kazanabileceğine inanmamakta. Ancak "2020 yılın- da Türkiye" araştırmasında görüştüğümüz kişiler arasında şeriatçılığın kazanabileceğine inananlar yok değil. Bir temenni Türkiye'de laikliğe karşı her gün çoğalan güçlerin bir askeri darbeye neden olabileceği endişesini dile getiren Melih Cevdet Anday'a göre "Türkiye'de laik düşüncenin er geç kazanacağı fıkri, bir temenniden ibarettirî' Anday'ın bu konudaki görüşleri şöyle: "Ramazan ayında oruç tutan gençler, oruç tutma- >r an gençleri dövmeye başladığı zaman, fanatizm, sal- dınya geçiyor demektir... Ben en kötü ihtimalleri he- saba katarak bir tahminimi söyleyeyim: Türkiye bu açıdan belki bugünlerden daha kötü bir dönem ya- şayacaktır. Bir hesaplaşma olabilir ve bu hesaplaş- ma kanlı da olabilir. Türkiye'de dinsel fanatikliğin kazanamayacağma iu'şkin görüşler, bu akımlann ça- ğa uymamasına bakıp söylenen sözlerdir. Oysa en ileri rejimlerle en geri rejimler; en ileri kurumlarla en geri kunımlar bir arada yaşayabiliyor. Çağdışı re- jimler ve kunımlar pekâlâ yaşayabiliyor. Iran'ın re- jimi bu çağa uyar mıydı? Uygarhk atıhmlarunn en şiddetli olduğu çağlarda bile en ileri toplumlarla en geri toplumların bir arada yaşayabildiğini görüyo- ruz.. Türkiye'de laik düşüncenin er geç ^azanacağı fıkri bir temenniden ibarettir:' Aziz Nesin de Melih Cevdet gibi şeriatçılığın ka- zanmasuu, Türkiye^de bir lslam Cumhuriyeti kurul- masını ihtimal dahilinde göfüyor. Aziz Nesin'e göre emperyalizmin çıkarlan bunu gerektirirse, Türkiye'de bir şeriat devleti kurulabilir. Nesin bu konuda şöyle diyor: "Bunun hazırhklan olduğu açık ve kesin. Bu- gün Türkiye'de yalancı bir tslamhk yürütülüyor. ör- neğin din dersi denen şey, büyük bir sahtecilik. Okul- larda, din dersi, dinler nasıl doğdu, toplumları nasıl etkiledi gibi önemli şeyler okutulmuyor; tslam'ın da yalnız Sünniliği okutuluyor. Diyanet tşleri Başkan- lığı, imamlar, müftüler paralarmı genelev patronla- nmn vergi şampiyonu olduğu bir bütçeden alıyor. Türkiye aslında hiçbir zaman laik olmamiştır. Dev- let mekanizması içinde bir dinsel kurum varsa, Di- yanet lşleri bir bakanın emrindeyse, laiklikten söz edilemez!' Seçkinler arasmdan şeriatçı akunlann Türk de| mokrasisinin bir numaran sorunu olduğu konusun-* da hayli geniş bir mutabakat olmasına karşın bun-1 lann iktidara gelebileceğini düşünenler azıniıkta. Bü-i yük çoğunluk, şeriatçı akımların geçici bir güçlen-^ me gösterdiği; iktidar için hiçbir şansa sahip olma-; dığı kanısında. Çoğunluk görüşünün iyi bir temsilcisi Prof. DrJ tlhan Tekeii: "Bana öyle geliyor ki şeriatçılık bir si-! yasal hareket ve iktidan ele geçirmek için çaba gös- terecek. Ama bence bunun yakuuna bile gelemeye-; cek. Bunun çeşitli nedenleri var. Bir defa Türkiyei de laik kesimler ilk kez devletin gucünden bağımsız olarak laikliği savunmak için örgütleniyor. öte yan- dan, şeriatçılann büyük bir güç olabileceği, büturi inananlann onlara oy vereceği varsayunına dayanı- yordu. Oysa tslami kesim homojen değil. Bu kesim içinde şeriatçı grubun büyüklüğünü bilmiyoruz; ama tümünü kapsamadığını biliyoruz. Bu kesimde din devleti isteyenlerle, dini bireysel inanç olarak gören- ler arasında bir aynşma ortaya çıka. Ben onümüz- deki dinamiği, bu aynşmanın güçlenmesi olarak gö- rüyorum. Bu ayrım derinleşecek ve şeriatçılann var- sayılan güce sahip olmadığı ortaya çıkacak sanıyo- nım. Türkiye bu güçlerle bir hesaplaşmaya gitme ge- Coşknu Kırea Türkiye'de Jakoben diye alay edilen güçler vardır. Bunlar çok örgütlü ve bilinçlidir, şeriatçılann kazanmasına izin vermeyeceklerdir. Laikliğin olmadığı Türkiye'de demokrasi yoktur. LaikÜği tercih ederim, çünkü demokrasinin tekrar doğması imkânı ancak burada. reği dogmadan, bu sorunu demokrasi içinde çöze- bilir diye düşünüyorum" Şeriatçılar "komada" TÜSİAD eski Başkanı Cem Boyner, şeriatçı güç- lerin "koma döneminde" olduğu görüşünde. "Tür- kiye'nin dünyaya açılmasıyla hayat muthiş hızlam- yor. Ayakta kalabilmek için bu tempoya ayak uydur- mak, dünyadaki gelişraeye prizimizi ukıh tuttnak la- zım. Bu bütünleşmenin hızlanması ve dinin zayıfla- ması olasılığı karşısında belli çevreler, dinsel inanç- ların yeniden güçlenmesi için büyük çabalara girdi- ler. Bu gericilik noktasına varan unsurlar bence carç çekişmekte... Problem, dinin güçlenmesi değil siya-j si iktidan ele geçirmek için dinin kullanılması. önü-j müzdeki dönemde din eskisi gibi tabu görülmeye-j cek, ama korktuğumuz kadar önemli bir güç haline; de gelmeyecek. Ne kadar uğraşıhrsa uğraşılsın, di-> nin toplum ve siyaset hayatını çok fazla etkileyecek' bir konuma • gelmesine halkın izin vermeyeceğl kamsmdayun" diyen Boyner, "Bir hata yapılırsa, ile-! ride bir başka siyasi tercih kullanılır ve hata; düzeltilir" diye ekliyor. ; Yann: Şeriat tehdMİ var au? i HABERLERİN DEVAMI HUKUKÇULARIN GÖRÜŞÜ 6 Ceza tecili kaos yaratır9 THVde grev önlemi (Baştarafi 1. Sayfada) 5 bin dolayında işçinin Istanbul THY Genel Müdürlüğü Önünde toplanması, coşkulu alkış ve slo- ganlarla ve sendika yöneücileri- nin konuşmalarıyla yapılan tö- renle başladı. Hava-lş Başkanı Atilay Ay- çin, anlaşmak için her çabayı gösterdiklerini, birçok idari maddeyi çektiklerini, parasal maddelerde V050 indirim yap- tıklannı, ancak anlaşamadıkla- nnı söyledi. "Bunlar bize düş- man, bize diişman olduklan için THVye de düşman. THY'yi peşkeş çekmek istiyorlar" dedi. Grev başlamadan önceki son sa- atlerde pilot ve hosteslerin yo- ğun baskı altına alındıklannı, Antalya, Kıbns'a taşındıklannı, çeşitli özel şirketlere dağıtıldık- larını söyledi. Yola yapayalnız çıktıklanm, amaçlanna ulaşın- caya kadar devam edeceklerini bildirdi. "Vur vur inlesin, Çankaya diolesin", "tşçiyiz, güçlüyüz, kazanacağız" sloganları ve al- kışlı yurüyüşlerin ardmdan, top- lu olarak genel müdürlüğün önünden aynlmdı. Hava-lş yö- neticileri ile işçiler yeniden Hava-lş Sendikası'mn Bakır- köy'dekı merkezinde bir araya geldiler. Burada yapılan açıkla- malarda Hava-lş Başkanı, ek- megin iki bin üra olduğu bir or- tamda, asgari ücretli bir işçinin ücretine 2 milyon limit isteme- lerinin çok lüks olmadığını sa- vundu. Sendikanm önündeki caddeyi dolduran işçiler 'ölmek var dönmek yok' türünden slo- ganlarla gösterilerine son verdi- ler. Cumartesi günleri sendika- nın arka bahçesinde dertleşmek üıere işçiler sendikadan ay- nldılar. Gün boyunca Hava-tş merke- zine hava meydanlarındaki du- nıma ilişkin bilgiler geldi. Yay- gın bir şekilde uçaklann Sun Ekspres, Kıbns Hava Yolları, Türk Hava Taşunacılığı... gibi şirketlere kiralanması girişimle- rinin haberleri ulaştı. Aynı şekil- de 20 pilot ve 40 hostesin grev başlamadan önce Antalya'ya götürüldükleri, sayısı bilinme- yen bif grubun da Kıbns'ta ol- duğu öğrenildi. Bu hostesler ve pilotlann 3 aylık THY'den üc- reısiz izinli sayılacaklan ve söz konusu şirketlerle dünden baş- lamak üzere sözleşme imzala- dıüarına ilişkin matbu hazırlan- DKŞ metinler ele geçti. Hava-lş Sendikası tzmir Şu- besi, THY hakkmda grev kırı- cûğı iddiası ile tzmir Cumhuri- ve Başsavcıhğı'na suç duyuru- sunda bulundu. Hava-tş Sendi- kası tzmir Şube tkinci Başkanı Lgur Canıtez tarafından Cum- huriyet SavcısıOkay Güngör'e verifcn dilekçede, THY işvereni- nin sivil havacıhk kanunlarına uymadığı ileri sürüldü. THY Genel Müdürü Cem Kozlu Cumhuriyet'e yaptığı açıklama- da, girişimlerinin yasadışı oldu- ğuna ilişkin iddiaları reddetti. THY Genel Müdürü'nün açıklamasına göre söz konusu bütün özel havayollan ile THY arasında 'bekap' denilen bir söz- leşme zaten yürürlükte idi. Ye- dek uçak olarak da açıklanabi- lecek söz konusu anlaşmalara göre bütün şirketler ihtiyaç duy- duklarında diğerlerinin uçakla- rını kiralayabiliyorlar. Yani bu anlaşmalar çerçevesinde bütün özel şirketlerin bütün THY uçaklannı grev boyunca da kul- lanmalannda hukuken bir engel yok. Pilotlar ve hostesler ise za- ten grev olduğu için işe gelmi- yorlar. THY yönetimi olarak onların başka şirketlerle yaptık- ları anlaşmalar hakkında bilgi sahibi değillerdi. . Cem Kozlu bu tür bir uygu- lamadan çok THY'nin gelece- ğinden kaygı duyuyor. THY'nin çok ciddi bir tehdit.altında ol- duğunu belirten Kozlu, grevin uzaması halinde bütün uçakla- nn elinden alınabileceğini açık- ladı. THY ve HAVAŞ işyerlerinde başlayan grevin ardından bazı THY uçaklannm Kıbns Türk Hava Yollan'na kiralandığı, TK 987 sayılı Ercan-lzmir-Londra seferini A-310 Seyhan adh uçak- la bu yolla yapıldığı öğrenildi. THY hakkında suç duyurusun- da bulunan Hava-lş Sendikası tzmir Şube Başkanı Hasan Coş- kun, Adnan Menderes Havaala- ru'nda grev pankartı ve grev göz- cüsü giysisine izin verilmediği gerekçesiyle de Havaalanı Mf1- ki Amiri Hasar Kır için ayn bir suç duyurusunda bulunacakla- nnı belirtti. Apronda uçaklar (Baştarafi 1. Sayfada) lığım dile getiriyor. tstanbul'da THY ve HA- VAŞ'ın toplam 8 bin 200 çaü- şanmdan 800'ü kapsam dışı tu- tularak grev süresince çalışma- lanm sürdürecek. THY'de özel- likle teknik hizmet sımfı greve oldukça kararlı. Baeı pilot ve hostesler (uçucu .kesim) greve taraftar olmadıklannı ve uçmak isiediklerini belirtirlerken bazı- ları sendikanm kararlannı des- teklediklerini, ancak grevin iyi bir olay olmadığım vurguluyor- lar. Genel Müdür Cem Kozlu, ol- dukça Uzgün ve yorgun. Sendi- kayı suçlar bir ifade ile "Grev, bizim uzlaşmamızı saglayacak bir araç olmaktan çıkıp amaç mi oldu, bilemiyomm" diyor. Kozlu, turizm mevsimi baş- langıcına getirilen bir grevin "Getireceğinin götüreceğinden çok daha az olacagı"nın düşü- nülmesi gerektiğini belirtiyor, imah bir biçimde de THY'nin kendini kurtarması için gereken her önlemin alındığını vurgulu- yor. Grevde taraf olan bir diğer kuruluş da HAVAŞ (Havaalan- lan Yer Hizmetleri AŞ). Yaban- cı havayollannın TürkiyeVe ge- len uçaklanna yer hizmeti veri- yor. HAVAŞ'ın 2 bin 500 çalı- şanı da greve katüıyor. Ancak dün tstanbul'a sefer yapan ve daha önce HAVAŞ'ın hizmet verdiği 20 yabancı havayolu uçağımn tüm gereksinimleri ye- rine getirüiyor ve seferler aksa- tılmıyor. Bujıçaklann yer hiz- metterini özel bir şirket olan Çe- lebi ile uçak firmalan şirketleri kendi personelleriyle yerine ge- tiriyorlar. Saddam çemberi (Baftarafi 1. Sayfada/ "bozgunculann silahlannı bıra- karak kaçtıklannı, halkın hiikü- met birliklerini sevgi gösterileri ile karsıladıklannı" öne sürdü. Ajans, Devrim Komuta Kon- seyi'nin Başkan Yardımcısı ve Irak Silahlı Kuvvetleri Komutan Yardımcısı tzzet lbrahim'm Saddam Hüseyin'e gönderdiği Erbil ve Dahok'un alındığını bildiren telgraf mesajını aktar- dı. Aynı haberde Saddam'ın ku- zeni Içişleri Bakam Hasan El- Medt'in Dahok'un ele gecirildi- ğine ilişkin mesajı da yer aldı. AA'nm haberine göre aynı sa- atlerde Irak yetkilileri, yabancı gazetecilere Kerkük'ü gezdirdi- ler. Bu gazeteciler arasında olan tngiliz bağımsız haber televizyo- nu muhabiri Edward Stourton, "Gördüklerimiz kentte deneti- mi yeniden hukümet kuvvetle- rinin ele geçirdigine inanmamı- za yeterli" diyerek çevrede is- yancıların direnişinin sürdüğü- ne işaret eden bir belirti görme- diklerini belirtti. Kerkük'ü gezen Batılı gazete- ciler, kentteki hasann büyük ol- duğunu, hemen hemen tüm res- mi binalarla, otel, lokanta ve dükkânlann yağmalanıp tahrip edildiğini bildirdiler. Şırnak'm Silopi ilçesi yakm- lanndaki Habur gümrük kapı- sının Irak kesimi de dün meyda- na gelen şiddetli çarpışmalardan sonra yeniden Irak hükümet birliklerinin eline geçti. AA Silopi muhabiri, smınn öteki kesimindeki çarpışmalar- dan sonra Saddam Hüseyin yö- netimine bağlı askerlerin dunı- ma yeniden hâkim olduklannı bildirdi. Irak'ta Saddam Hüseyin'e bağlı buiikler ile yönetim kar- şıtı gruplar arasında sınıra ya- kın kesimlerdeki çarpışmalar ise devam ediyor. TÛRKİYE - * - — • ı rftfisayDin —^ / Musul • ) HUK • Dahok \ V • Erbil • Kerkûlı • Tikrit TÜRKİYE A —'Tfflb suuoi ARABISTAN / 1 IRAN KUVEYF IRAN Onceki gün saat 20.00'den dün sabaha kadar Irak - Türki- ye - Suriye sınırlannın kesiştiği kesimde yoğun top seslerinin duyulduğu, şarapnel parçalan- nın bir kısmımn sıfır noktada bulunan Yankale köyu yakmla- nna'düştüğü, ancak ölen ya da yaralanan olmadığı haber veri- liyor. Irak'ın kuzeyinde, Saddam rejimine bağlı Kürt aşiretler ile rejim muhalifı Peşmergeler ara- sında çatışmalar olduğu bil- dirildi. Şam'daki AFP muhabirinin bildirdiğine göre Kürtler arasın- daki çatışmalar 100 bin nüfus- lu Akra kentinde yoğunlaştı. Gözlemciler, mart ayında Irak'm kuzeyinde isyan başladi; ğından bu yana ilk kez Kürtler arasında çatışma olduğuna dik- kat çekiyorlar. Londra'daki Iraklı Kürtler, ANAPgrubu ABD Buyükelçiliği önunde ses- siz gösteri yaptı. Londra'daki Kürt Kültür Merkezi'nin çağnsıyla Grosve- nor Alanı'ndaki ABD Büyükel- çilik binası önünde geceyansma doğru toplanan binlerce Kürdün ellerinde mumlarla yaptığı gös- teri sabaha kadar sürdü. Göste- ride, ABD'den, Kuzey Irak'ta Kürtlerin Irak ordusunca yok edilmesi istendi. Çok sayıda kadın ve çocuğun katıldığı gösteride, kadınlann çoğunun geleneksel Kürt kıya- fetleri giymesi dikkat çekti. Bu arada Irak Kurdistan De- mokratik Partisi lideri Mesut • Barzani, Batılı liderler ve BM Genel Sekreteri Perez de Cuel- lar'a çağrıda bulunarak Irak'ta "kaÜedUen " Kürt nüfusa yar- dun etmeleri çağnsmda bulun- du. İSTANBUL ÜNtVERStTESt Kampusta çatışma: 5 yaralıtstanbul Haber Servisi — Is- tanbul Üniversitesi Avcılar Ka- mpusu'nda karşıt görüşlü öğ- rencüer arasmda çıkan çatışma- da, biri silahla olmak üzere S ki- şi yaralandı. Çatışmada sırasın- da okuldaki bazı anfilerin ma- sa, sandalye ve camları kırıldı. Polis, aramada 2 tabanca, 1 adet 7.65'lik boş kovan buldu. Çok sayıda öğrenci polis tara- fından gözaltına alındı. Olay, öğretim üyeleri ve öğrenciler ara- sında tepkiyle karşılandı. Dünkü, kavga ve çatışmamn da >ine karşıt görüşlü öğrenci- ler arasındaki ağu dalaşıyla baş- ladığı ve yine taşlı sopalı çatış- maya dönüştüğü belirtildi. Görgü tanıklanndan edinilen bilgiye göre, çatışma sırasında öğrencüerden bazılanmn kam- pusa berabeBİerinde getirdikle- ri silahlannı çekerek ateşledik- leri öğrenildi. Olay sırasında sol görüşlü olduğu belirtilen Selçuk Ozdemir adh öğrenci silahla omuzundan yaralandı. tstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kal- dınlan özdemir'in sağlık duru- munun iyi olduğu kaydedildi. Sopa darbeleriyle yaralanan 4 öğrenci de Avcılar Sağlık Oca- ğı'nda yapılan ilk tedavilerinden sonra Trafık Hastanesi'ne kal- dırıldı. Maslak'taki tstanbul Üniver- sitesi Orman Fakültesi'nde, bir grup öğrenci akşam saatlerinde yürüyüş yaptı. Polisin müdaha- le etmediği gösteri olaysız sona erdi. f 1. Sayfada) den" deyince gnıp başkan veki- li Ülkü Gttney, Akbulut'un ko- nuyu araştırdığmı söyledi. Bunun üzerine grup yönetim kunılu üyeleri Şakir Şeker, Meh- met Akdemir, Hilmi Özen ve Şadan Tuzcu Üsküdar tlçe Baş- kanı Necdet Pişkin'i, kınayan bir deklarasyon yayımlanması- nı önerdiler. Tuzcu, "Başbakan niye tavır alnuyor. Bir bakan kalkıp kendine ayı diyor, ilçe başkanı da kalkıp onlara fino köpegi diyor, bunu kınayalım" diye konuştu. Ancak grup baş- kan vekilleri, "Bu bizim işimiz değil. Genel Başkan'm ve parti- nin sorunu" diyerek deklaras- yon yayımlanmasına karşı çık- tılar. "Fino köpegi" tartışmalan sürerken h'berallerden Mehmet Akdemir, Şadan Tuzcu, Hilmi özen ve Şakir Şeker, Akbulut ve parti yönetimini eleştiren konuş- malar yaptılar. Toplantıda türban yasağının kalkması girişiminin öncülüğü- nü yapan muhafazakâr milletve- kili Bülent Çaparoğlu'nun. grup yönetiminden izin almadan SHP'nin türban konusunda Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvnruya karşı tstanbul Üni- versitesi Hukuk Fakültesi'nde rapor hazırlatması tartışmalara neden oldu. Yasin Bozkurt, Ça- paroğlu'nun kendi cebinden 5 milyon lira ödeyerek rapor ha- zırlattığını kaydetti ve bu para- nın grup yönetimince ödenme- si için kendisinin yaa hazırladı- ğını söyledi. Buna öbür grup başkanveki- li Onural Şeref Bozkurt "usulsüz" olduğu gerekçesiyle karsı çıktı. Yasin Bozkurt'un Çaparoğlu'nun iyiniyetli bir gi- rişim yaptığını söylemesi üzeri- ne sinirlenen liberâllerden Meh- met Akdemir "Bunu grup yöne- timi yapmalıydı, yönetim nere- deydi, böyle saçma şe> olur mu? Yönetim kunılunda olmayan bir arkadaş bu çalışmajı yaptınyor da su niye vaptırmıyorsunuz. Bu para verilecekse parti versin" dedi. Yasin Bozkurt da "Bura- da masaya vurarak konuşuluyor. Akıllıysa beni iyi dinlemeliydi" karşılığinı verdi. TURAN YILMAZ ANKARA — Hükümetin, af yerine düşündüğü ceza tecilinin, haklarındaki dava ya da soruş- turmaları sürenler için ileride çok önemli sorunlar yaratacağı belirtildi. Tecil ile dava ya da so- ruşturmanın sonuçlannın orta- dan kaldırılması düşünülmedi- ği için henüz suçluluğu kesinleş- memiş, yargılama sonunda bel- ki de beraat edeceklerin "suclu damgası" yemelerine yol açıla- cak. Bu kişilerin, pasaport ve ehliyet alırken, işe girerken önemli sorunlarla karşılaşabile- ceğine dikkat çekildi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın istemi üzerine hazırla- nan seçenekli tecil taslağında da bu sorunun net bir çözümünün ortaya konulmadığj öğrenildi. Bir süredir özellikle yargıç ve savcüar nezdinde "görüş teatisi"- nde bulunan Adalet Bakam Ol- tan Sungurlu'ya da bu sorunun iletildiği saptandı. Ceza hukukçularınca "şartlı tahliye" olarak nitelenen tecil uygulamasına yöneltilen eleşti- riler şöyle: • Böylesine önemli bir top- lumsal soruna ilişkin çalışma, kapalı kapüar ardında yapılmaz. Bu çalışma ile neyin amaçlandı- ğı, kapsammın ne olacağı, net bir biçimde açıklanmalı ve tar- tışılmalı. • Ceza tecilinin "bir defaya mahsus" olmak üzere yapılma- s> düşünülüyor. O zaman bunun adı tecil değil, "özel aF' olur. O halde, bu açık bir biçimde belir- tilsin ve getirilmek istenilen dü- zenlemeye giren suçlar, bütün sonuçlan ile birlikte ortadan kaldınlsın. Aksi halde, Türk hu- kuk sisteminde bulunmayan, hukuka ve anayasaya aykırı bir iş yapılmış olur. •Tecil uygulaması, haklann- daki cezalar kesinleşmiş ve ha- len cezaevlerinde bulunanlar için "şartlı tahliye" niteliğinde olacaktır. Ancak bilindiği gibi Türkiye'de dava ve soruşturma- lar çok uzun sürmektedir. Yıüar- ca süren davalar ve sbruşturma- lar mevcuttur. Bu durumda yüz binlerce dava ve soruşturma dosyası da getirilen düzenleme kapsamma girecektir. O halde bu kişilerin durumu ne olacak? Bunlann suçlulukları henüz ke- sinleşmemiştir. Belki de ileride beraat edecekler. Ama bu uygu- lama ile onlara haklarındaki suçlamalardan aklanma olana- ğı bile verilmeyecek. Yaşamlan- nın sonuna kadar üzerlerindeki "suçlu" damgası ile yaşamak zorunda kalacaklar. • Bu "suçlu" damgası ile yat şayanlardan birini düşünelum Aradan 5, 8 ya da 10 yıl geçtik- ten sonra bir başka suç işlediği- ni varsayahm. O zaman, bu ki- şi hakkında tecil edilen dava ya da soruşturma dosyası da orta- ya çıkanlacak. Ama aradan ge- çen süre içinde maddi kanıtlar ortadan kaybolabileceği gibi belki tamklar da olmayabilecek. Bu durumda nasıl sağlıklı bir yargılama yapılacak? • Bu sorun ancak getirilecek tecil yasasına konulacak özel bir hükümle önlenebilir. Bu da te- cilden yararlanacaklann, iste- meleri halinde yargılanarak ak- lanabilmelerine olanak saglaya- cak bir hüküm olabilir. • Aksi halde bu kişiler de ke- sinleşmiş cezaları ertelenenler gibi hep bu dava ya da soruştur- maların tehdidi altında yaşamak zorunda kalırlar. Bu; ehliyet, pasaport almak, işe girmek ya da askere gitmek istediklerinde hep önlerine engelleyici bir so- run olarak çıkar. Sonuçta da anayasa ve yasalarla kendilerine tanınmış temel hak ve özgürlük- lerden yararlanamama durumu ile karşı karşıva gelebilirler. Ceza hukukçulan Halit Çe- lenk ve Emin Defer, düşünülen düzenlemenin uygulamada geti- receği sorunlara dikkat çekerek "Bu, zaten doğru düriist işleye- meyen yargı sistemini büsbtttün çıkmaz bir noktaya itebilir" de- diler. Çelenk ve Değer, haklanrh daki suçlamalar sonuçlanyla birlikte tümüyle ortadan kaldıT rnmayanlann, kendüerini tophı- mun gözündeki "suçlu" imajuiT dan kurtaramayacaklanm, hep "ikinci sımf vatandaş" konu: munda kalacaklannı da savun- dular. Bunun toplumda büyük bir karmaşa ve huzursuzluk ya- ratabileceğini de savunan Çe» lenk ve Değer, "Bu insanlar so- nunda Ömer Seyfettin'in Diyet' öyküsünde olduğu gibi 'Al ko- lumu, ver diyetimi' deme noki tasına gelebilirler. Sorunun çö- zümii, özellikle 12 Eylül döne- mindeki adaletsizlikler de göz önunde tutularak çıkanlacak bir genel af ile saglanabilir. Tiirkir ye böyle bir genel affa da hazırr dır bugün için" diye konuştular*. Türkiye Barolar Birliği Baç- kanı Önder Sav da affı engelle- yecek tutumlann ileride büyük sıkınü ve çalkantılar yaratacağı- nı savundu. '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle