Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 2NİSANİ991
2020 YILINDA TURKIYE SAHİN ALPAY
"Türkiye'nin otoriter bir siyasi yapıya kayma ola-
sıhginın giderek zayıfladığını düşünüyorum. Toplum
hem sosyal hem de ekonomik açıdan dışa açıldıkça,
otoriterlik de giderek güçleşir. Dışa kapalı ülkelerde
bu türrejimlerbaşanh olabilir. Türkiye o devri geç-
miştir. Hem ekonomik olarak dışarıdaki gelişmele-
re çok bağımlıdır hem de dışanyla ulaşım ve ileti-
şim öylesine yaygınlaşmıştır ki kapalı bir zemini ge-
rektiren otoriter bir rejimin ayakta durabileceği ko-
şullar kalmamıştır...
Bununla birlikte, çok iyimser olmak için de faz-
la bir sebep göremiyonım. Demokratik sistem Tür-
kiye*ye bütün unsurlanyla gelmiştir, bundan geriye
dönüş yoktur da diyemiyorum. Tahmin ediyorum
Türkiye önce yeniden bir karmaşaya girip ondan son-
ra çoğulcu demokratik rejimi yerleştirecek bir düze-
ne girecektir. Bir karmaşaya gireceğini de şuradan
tahmin ediyorum: Türkiye'de dinsel eğilimler, sanı-
yorum liberallerin sessiz ve pasif kalması sonucu,
hayli mesafe aldı... Dinsel örgütlenmelerin eğitim sis-
temimizde, idare sisteminde aldıkları mesafenin bir
yerde sonuç vermesi lazım. O da olumsuz bir sonuç
olacak. Toplumda bir kriz yaratma aşamasına gele-
cek. Işte o krizde kozlar paylaşılacak. Onümüzdeki
10 sene içinde bir hesaplaşma olacak. Ama bu he-
saplaşmadan, laikliğin galip çıkacağı karusındayım.
Laikliğin Türkiye'de yaklaşık 70 yıllık bir geçmişi var.
Yavnz Canevi
Dinsel
örgütlenmelerin
eğitim
sistemimizde, id<
sistemimizde
aldıklan
mesafenin bir
yerde sonuç
vermesi lazım. O da olumsuz bir sonuç
olacak. Işte o krizde kozlar
paylaşılacak. Ama bu hesaplaşmadan
laikliğin galip çıkacağı kanısındayım.
70 yıl bir milletin hayatmda az bir süre değil. Son
10 yılda ipin ucu gevşetilmiş. onümüzdeki 10 yılda
bir hesaplaşma olacak; 2020 yılına kadar da bir da-
ha tartışma açılmayacak bir yere geleceğimize ina-
nıyoram"
On yıl içinde bir hesaplaşma
Merkez Bankası eski Başkanı Yaruz Canevi, seç-
kinlerimiz arasında Türkiye'de demokratik dûzeni
tehdit eden en ciddi tehlike olarak görülen şeriatçı
akımlarla ilgili göriişlerini bu sözlerle anlatıyor.
Prof. Dr. Sencer Divitçioglu da Türk toplumunun
uzun vadede açık topluma doğru gittiğini; şeriatçı
akımların hiçbir zaman kazanamayacağıru düşün-
mekle birlikte, Türkiye'de demokrasinin bu akımla-
nn ciddi bir tehdidi altında olduğu kanısında. Di-
vitçioğlu'nun Türkiye'de laiklîk-şeriatçıhk mücade-
lesini global bir perspektife oturtan çözümlemesi şöy-
le:
"Benim için açık toplumların iki temel dayanağı
var Biri dernokrasi, diğeri laiklik. Boyle bakınca açık
toplumlar, büyük çoğunluğuyla Hıristiyan Batı top-
lumlandır. Kapalı toplumların çoğu ise otoriter re-
jimler altındaki tslam toplumlan... Gördüğüm ka-
danyla, düne kadar dünyadaki büyük çelişki, kapi-
talizmle komünizm arasındaki çelişkiydi. Bugün bü-
yük çelişki başka bir yere kaydı. Açık toplumlar, yani
çoğunlukla Hıristiyan toplumlan ile kapalı toplum-
lar, yani çoğunlukla tslam toplumlan arasına kay-
dı... Körfez krizi, bazılarına göre petrol krizidir. Ben-
ce kesinlikle değil'dir. Batısıyla doğusuyla bütün Av-
rupa'nın tek vücut haline gelmesinin başka bir se-
bebi olmahdır... Meseleyi böyle koyarsamz, Tûrki-
ye'nin sorunu daha açık bir hal alır... Türkiye, bir
defa Akdeniz'in üzerinde. Amerika'mn eskiden dü-
şündüğü Yeşil Kuşak'ın göbeğindedir. Azerbaycan'ı
düşünün... Size kardeş diye bakıyor. Yann özbekin,
Türkmenin öyle bakmayacağını kimse bilmiyor... O
bakımdan Tûrkiye'nin yeri fevkalâde önemlidir.
Türkiye'nin atacağı her adımın, alacağı her karann
bu çatışmada önemli rolü olacaktır.
Şimdi görünen, Türkiye'nin belki açık topluma
değü ama Batı'ya, yahut bilerek olmasa da açık top-
luma yöneldiği. Ama yann öbür gün şeriatçı akım-
lann İcuvvetlendiğini görürsek ne olabileceğini üx\-
göremem. Gördüğüm kadanyla bunlara evet diyen-
ler az olur; ama kabul edilebilir görenleî az olma-
yacaktır... Katılmasa bile destek olabilir... Fakat şe-
riatçı bir düzeni kabul etmeyecek kitle hiç olmazsa
nüfusun yansından fazlasıdır. Böyle bir harekete kal-
kışırlarsa memleketi feci bir bölünmeye götürürler.
Içeriden bölünür; dış böldürür. Avrupa, yani başm-
da Türkiye gibi bir ülkede şeriata dayalı bir rejim is-
temez. Kendisiyle birlikte sürükleyeceği Ortaasya'yı
düşünür. Bu kadar güçlü terör odaklanna sahip Arap
ulkeleriyle işbirliği yaptırmak istemez."
Sopa ihtiyacı
Emekli büyükelçi ve yazar Coşkun Kırca, Türki-
ye'de demokrasinin ilerlemesi ve yerleşmesi açısın-
dan hem olumlu hem de olumsuz faktörler bulun-
duğu kanısında: "Türk insanı büyük çoğunluğuyla
oy hakkma bağlı. Çok basit bir sebepten: Doğru veya
yanlış, oy hakkı sayesinde arzuladığı hizmetin ken-
disine getirilmesi olanağının bulunduğuna inanıyor.
Buna karşüık demokrasinin felsefesi temelinin Türki-
ye'de yerleşmiş olduğunu söylemek, aşm iyimserlik
olur. Ozgürlük, belirli hak ve özgürlüklere sahip ol-
makla bitmiyor. Asıl ozgürlük, insanın zihnindedir.
Kişi eğer birtakım dogmaların esiri olabiliyorsa, in-
san haklan hiçbir şeye yaramıyor demektir. Mese-
le, insanın her şeyi eleştirme özgürlüğünü kendinde
görmesi; kendi düşünce özgürlüğüne kendisinin sı-
nır koymamasıdır. Demokratik hak ve özgürlükle-
rin asıl hedefı de onları doğuran eleştirel düşünceyi
insanlann kafalanna hâkim kılmaktır. Bugün Batı-
Iı toplumlar bu seviyede, biz değiliz."
Türkiye otuz yıl sonra, 2020 yıunda Batılı toplum-
lann düzeyine ulaşabilir mi? Kırca, bu soruyu şöyle
yanıthyor: "30 yıl sonra oraya varabilmemiz için
Türkiye'nin hem demokrasisini kendi ayaklan üze-
rinde yürütmesine ihtiyaç vardır hem de hür düşün-
cenin yeniden yarasalar ve ecinniler tarafından isti-
la edilmesini önleyecek bir sopaya ihtiyacı vardır. Bu
ikisini bağdaştırmak, Türk demokrasisinin en büyük
meselesidir. Bugün TüTkiye'de hür düşünce güneşi
doğdu ve yükselmeye devam ediyor, ama henüz ya-
rasalar tam olarak ölmedi. Bu yarasalara karşı hür
felsefeyi koruyucu birtakım vasıtalara ihtiyaç var!'
Kırca'ya göre bu "yarasalar ve ecinniler... Türki-
ye'de demokrasiye karşı en büyuk tehlike" olan şe-
riatçılardır. Şeriatçüar kazanabilir mi? Kırca bu so-
ruyu şöyle yanıtlıyor: "Şimdi Türkiye'de orta sımf
diyebileceğimiz insanlar arasında çağdaş bir haya-
tın benimsenmesine doğru önemli ilerlemeler kay-
dediyoruz. Fakat bu iierlemeleri tehdit eden, dinin
temelci bir yorumu var. Bu yorum onlara, eğer bu
yaşam tarzından vazgeçmezse bunun cezasını öbür
dünyada göreceğini söylerse, kendini hem çağdaş ya-
şam tarzına bağlı hem de Müslüman sanan insanla-
nn hangisini seçeceğinde emin değilim. Kimse de-
ğil. tlerlemeler kaydettiğimize inamyorum, ama da-
ha eminiz diyebilecek seviyeye gelmedik... Eğer top-
lumun büyük kitlesi içinde bu ikilemin vicdanlarda
halledilmiş olduğuna inanmış olsam, şeriatçüar ka-
zanamazlar diyeceğim. Ama kazanabilirler; bu hâ-
lâ büyük bir mücadele konusu.
Ama bir anlamda kazanamayacaklardır. Çünkü
Jakoben diye alay edilen güçler Türkiye'de vardır. Bu
Jakoben güçler çok örgüüü ve bilinçlidir; buna izin
vermeyeceklerdir. Ben bunu, kaybetmenin başka tür-
lusü olarak kabul ediyorum. Çünkü o "ma" her şeye
yeniden başlayacağız. Şuna kesinlikle inamyorum.
Yaygın kanı, laikliğe karşı
örgütlenmelerin
kazanamayacağı
doğrultusunda
Şeriatçı
akımların
başarı
şansı yokLaikliğin olmadığı bir Türkiye'de demokrasi yoktur...
Laikliği teroih ederim, çünkü demokrasinin tekrar
doğması imkânını ancak onda görürüm. Demokra-
siyi tercih ediyorum diyerek kendimi aldatıp temel-
cilere uymam. Çünkü o zaman demokrasi de tümüy-
le son bulmuş olur. Demokrasiyi yaşatamama hüs-
ranına uğrarsak o rejimi yeniden yaratma imkânı var-
dır; ama laikliği yitirirsek demokrasiyi yeniden ya-
ratamayız."
Demokrasiyle laiklik özdeş
Yazar ve gazeteci llhan Selçuk, şeriatçılarla "de-
mokratik va da değil, bir hesaplaşma"yı ihtimal dı-
şı bırakmamakla birlikte, şeriatçılığın kazanamaya-
cağı konusunda iyimser. Selçuk'un bu konudaki çö-
zümlemesi şöyle: "Laiklik mücadelesini, bir demok-
rasi mücadelesi sayıyorum. Laiklik, özellikle Orta-
doğu'da aydınlanma ve demokrasiyle eşanlamlı. Bu
bakımdan eğer, Türkiye'de devletin ve toplumun için-
de tohumlan atılan bu tslamcı, dinci yapı daha da
gelişirse, bir hesaplaşma kacınılmaz olabilirf'
"Ramazaniaşma" senaryosu
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Kemal Güriiz, Tür-
kiye'de bir tslam Cumhuriyeti kuruhnası söz konu-
su olmamakla beraoer, bir "ramazanlaşma" tehlike-
sinin olduğu kanısında. Güriiz'un "ramazanlaşma"
senaryosu şöyle: "Türkiye'de demokrasiye yöneük te-
mel tehlikenin burada olduğuna katılıyorum. Türki-
ye'de bugün bir şeriat düzeni getirmek isteyenlerin
varhğını kabul etmek durumundayız. Fakat Türk in-
sam genellikle dindar ve muhafazakârdır; bunlann
tamammı şeriatçı diye nitelemek yanlışür. Bütün din-
dar insanlan şeriatçı olarak niteleyip karşımıza alır-
sak, gerçekten şeriatçılann oyununa geleceğiz... Ben,
Türkiye'de laiklikten taviz verilmesini mümkün gör-
müyorum. Türkiye hiçbir zaman tran olmayacaktır.
Fakat ramazan aylannda Anadolu şehirlerine hâkim
olan bir hava vardır... Bu havanın 12 aya yayılma-
smdan endişe duyarım..!'
Canevi, Divitçioglu, Kırca ve Selçuk gibi oldukca
farkh bakış açılannın temsilcileri, şeriatçı akımlann
Türkiye'de demokrasiyi ciddi olarak tehdit ettiği; bu
akımlarla bir "hesaplaşmarun" gündeme gelebileceği
kanısındalar, fakat hiçbiri şeriatçılann uzun vadede
kazanabileceğine inanmamakta. Ancak "2020 yılın-
da Türkiye" araştırmasında görüştüğümüz kişiler
arasında şeriatçılığın kazanabileceğine inananlar yok
değil.
Bir temenni
Türkiye'de laikliğe karşı her gün çoğalan güçlerin
bir askeri darbeye neden olabileceği endişesini dile
getiren Melih Cevdet Anday'a göre "Türkiye'de laik
düşüncenin er geç kazanacağı fıkri, bir temenniden
ibarettirî' Anday'ın bu konudaki görüşleri şöyle:
"Ramazan ayında oruç tutan gençler, oruç tutma-
>r
an gençleri dövmeye başladığı zaman, fanatizm, sal-
dınya geçiyor demektir... Ben en kötü ihtimalleri he-
saba katarak bir tahminimi söyleyeyim: Türkiye bu
açıdan belki bugünlerden daha kötü bir dönem ya-
şayacaktır. Bir hesaplaşma olabilir ve bu hesaplaş-
ma kanlı da olabilir. Türkiye'de dinsel fanatikliğin
kazanamayacağma iu'şkin görüşler, bu akımlann ça-
ğa uymamasına bakıp söylenen sözlerdir. Oysa en
ileri rejimlerle en geri rejimler; en ileri kurumlarla
en geri kunımlar bir arada yaşayabiliyor. Çağdışı re-
jimler ve kunımlar pekâlâ yaşayabiliyor. Iran'ın re-
jimi bu çağa uyar mıydı? Uygarhk atıhmlarunn en
şiddetli olduğu çağlarda bile en ileri toplumlarla en
geri toplumların bir arada yaşayabildiğini görüyo-
ruz.. Türkiye'de laik düşüncenin er geç ^azanacağı
fıkri bir temenniden ibarettir:'
Aziz Nesin de Melih Cevdet gibi şeriatçılığın ka-
zanmasuu, Türkiye^de bir lslam Cumhuriyeti kurul-
masını ihtimal dahilinde göfüyor. Aziz Nesin'e göre
emperyalizmin çıkarlan bunu gerektirirse, Türkiye'de
bir şeriat devleti kurulabilir. Nesin bu konuda şöyle
diyor: "Bunun hazırhklan olduğu açık ve kesin. Bu-
gün Türkiye'de yalancı bir tslamhk yürütülüyor. ör-
neğin din dersi denen şey, büyük bir sahtecilik. Okul-
larda, din dersi, dinler nasıl doğdu, toplumları nasıl
etkiledi gibi önemli şeyler okutulmuyor; tslam'ın da
yalnız Sünniliği okutuluyor. Diyanet tşleri Başkan-
lığı, imamlar, müftüler paralarmı genelev patronla-
nmn vergi şampiyonu olduğu bir bütçeden alıyor.
Türkiye aslında hiçbir zaman laik olmamiştır. Dev-
let mekanizması içinde bir dinsel kurum varsa, Di-
yanet lşleri bir bakanın emrindeyse, laiklikten söz
edilemez!'
Seçkinler arasmdan şeriatçı akunlann Türk de|
mokrasisinin bir numaran sorunu olduğu konusun-*
da hayli geniş bir mutabakat olmasına karşın bun-1
lann iktidara gelebileceğini düşünenler azıniıkta. Bü-i
yük çoğunluk, şeriatçı akımların geçici bir güçlen-^
me gösterdiği; iktidar için hiçbir şansa sahip olma-;
dığı kanısında.
Çoğunluk görüşünün iyi bir temsilcisi Prof. DrJ
tlhan Tekeii: "Bana öyle geliyor ki şeriatçılık bir si-!
yasal hareket ve iktidan ele geçirmek için çaba gös-
terecek. Ama bence bunun yakuuna bile gelemeye-;
cek. Bunun çeşitli nedenleri var. Bir defa Türkiyei
de laik kesimler ilk kez devletin gucünden bağımsız
olarak laikliği savunmak için örgütleniyor. öte yan-
dan, şeriatçılann büyük bir güç olabileceği, büturi
inananlann onlara oy vereceği varsayunına dayanı-
yordu. Oysa tslami kesim homojen değil. Bu kesim
içinde şeriatçı grubun büyüklüğünü bilmiyoruz; ama
tümünü kapsamadığını biliyoruz. Bu kesimde din
devleti isteyenlerle, dini bireysel inanç olarak gören-
ler arasında bir aynşma ortaya çıka. Ben onümüz-
deki dinamiği, bu aynşmanın güçlenmesi olarak gö-
rüyorum. Bu ayrım derinleşecek ve şeriatçılann var-
sayılan güce sahip olmadığı ortaya çıkacak sanıyo-
nım. Türkiye bu güçlerle bir hesaplaşmaya gitme ge-
Coşknu Kırea
Türkiye'de
Jakoben diye alay
edilen güçler
vardır. Bunlar çok
örgütlü ve
bilinçlidir,
şeriatçılann
kazanmasına izin
vermeyeceklerdir. Laikliğin olmadığı
Türkiye'de demokrasi yoktur. LaikÜği
tercih ederim, çünkü demokrasinin
tekrar doğması imkânı ancak burada.
reği dogmadan, bu sorunu demokrasi içinde çöze-
bilir diye düşünüyorum"
Şeriatçılar "komada"
TÜSİAD eski Başkanı Cem Boyner, şeriatçı güç-
lerin "koma döneminde" olduğu görüşünde. "Tür-
kiye'nin dünyaya açılmasıyla hayat muthiş hızlam-
yor. Ayakta kalabilmek için bu tempoya ayak uydur-
mak, dünyadaki gelişraeye prizimizi ukıh tuttnak la-
zım. Bu bütünleşmenin hızlanması ve dinin zayıfla-
ması olasılığı karşısında belli çevreler, dinsel inanç-
ların yeniden güçlenmesi için büyük çabalara girdi-
ler. Bu gericilik noktasına varan unsurlar bence carç
çekişmekte... Problem, dinin güçlenmesi değil siya-j
si iktidan ele geçirmek için dinin kullanılması. önü-j
müzdeki dönemde din eskisi gibi tabu görülmeye-j
cek, ama korktuğumuz kadar önemli bir güç haline;
de gelmeyecek. Ne kadar uğraşıhrsa uğraşılsın, di->
nin toplum ve siyaset hayatını çok fazla etkileyecek'
bir konuma • gelmesine halkın izin vermeyeceğl
kamsmdayun" diyen Boyner, "Bir hata yapılırsa, ile-!
ride bir başka siyasi tercih kullanılır ve hata;
düzeltilir" diye ekliyor. ;
Yann: Şeriat tehdMİ var au? i
HABERLERİN DEVAMI
HUKUKÇULARIN GÖRÜŞÜ
6
Ceza tecili kaos yaratır9
THVde grev önlemi
(Baştarafi 1. Sayfada)
5 bin dolayında işçinin Istanbul
THY Genel Müdürlüğü Önünde
toplanması, coşkulu alkış ve slo-
ganlarla ve sendika yöneücileri-
nin konuşmalarıyla yapılan tö-
renle başladı.
Hava-lş Başkanı Atilay Ay-
çin, anlaşmak için her çabayı
gösterdiklerini, birçok idari
maddeyi çektiklerini, parasal
maddelerde V050 indirim yap-
tıklannı, ancak anlaşamadıkla-
nnı söyledi. "Bunlar bize düş-
man, bize diişman olduklan için
THVye de düşman. THY'yi
peşkeş çekmek istiyorlar" dedi.
Grev başlamadan önceki son sa-
atlerde pilot ve hosteslerin yo-
ğun baskı altına alındıklannı,
Antalya, Kıbns'a taşındıklannı,
çeşitli özel şirketlere dağıtıldık-
larını söyledi. Yola yapayalnız
çıktıklanm, amaçlanna ulaşın-
caya kadar devam edeceklerini
bildirdi.
"Vur vur inlesin, Çankaya
diolesin", "tşçiyiz, güçlüyüz,
kazanacağız" sloganları ve al-
kışlı yurüyüşlerin ardmdan, top-
lu olarak genel müdürlüğün
önünden aynlmdı. Hava-lş yö-
neticileri ile işçiler yeniden
Hava-lş Sendikası'mn Bakır-
köy'dekı merkezinde bir araya
geldiler. Burada yapılan açıkla-
malarda Hava-lş Başkanı, ek-
megin iki bin üra olduğu bir or-
tamda, asgari ücretli bir işçinin
ücretine 2 milyon limit isteme-
lerinin çok lüks olmadığını sa-
vundu. Sendikanm önündeki
caddeyi dolduran işçiler 'ölmek
var dönmek yok' türünden slo-
ganlarla gösterilerine son verdi-
ler. Cumartesi günleri sendika-
nın arka bahçesinde dertleşmek
üıere işçiler sendikadan ay-
nldılar.
Gün boyunca Hava-tş merke-
zine hava meydanlarındaki du-
nıma ilişkin bilgiler geldi. Yay-
gın bir şekilde uçaklann Sun
Ekspres, Kıbns Hava Yolları,
Türk Hava Taşunacılığı... gibi
şirketlere kiralanması girişimle-
rinin haberleri ulaştı. Aynı şekil-
de 20 pilot ve 40 hostesin grev
başlamadan önce Antalya'ya
götürüldükleri, sayısı bilinme-
yen bif grubun da Kıbns'ta ol-
duğu öğrenildi. Bu hostesler ve
pilotlann 3 aylık THY'den üc-
reısiz izinli sayılacaklan ve söz
konusu şirketlerle dünden baş-
lamak üzere sözleşme imzala-
dıüarına ilişkin matbu hazırlan-
DKŞ metinler ele geçti.
Hava-lş Sendikası tzmir Şu-
besi, THY hakkmda grev kırı-
cûğı iddiası ile tzmir Cumhuri-
ve Başsavcıhğı'na suç duyuru-
sunda bulundu. Hava-tş Sendi-
kası tzmir Şube tkinci Başkanı
Lgur Canıtez tarafından Cum-
huriyet SavcısıOkay Güngör'e
verifcn dilekçede, THY işvereni-
nin sivil havacıhk kanunlarına
uymadığı ileri sürüldü. THY
Genel Müdürü Cem Kozlu
Cumhuriyet'e yaptığı açıklama-
da, girişimlerinin yasadışı oldu-
ğuna ilişkin iddiaları reddetti.
THY Genel Müdürü'nün
açıklamasına göre söz konusu
bütün özel havayollan ile THY
arasında 'bekap' denilen bir söz-
leşme zaten yürürlükte idi. Ye-
dek uçak olarak da açıklanabi-
lecek söz konusu anlaşmalara
göre bütün şirketler ihtiyaç duy-
duklarında diğerlerinin uçakla-
rını kiralayabiliyorlar. Yani bu
anlaşmalar çerçevesinde bütün
özel şirketlerin bütün THY
uçaklannı grev boyunca da kul-
lanmalannda hukuken bir engel
yok. Pilotlar ve hostesler ise za-
ten grev olduğu için işe gelmi-
yorlar. THY yönetimi olarak
onların başka şirketlerle yaptık-
ları anlaşmalar hakkında bilgi
sahibi değillerdi.
. Cem Kozlu bu tür bir uygu-
lamadan çok THY'nin gelece-
ğinden kaygı duyuyor. THY'nin
çok ciddi bir tehdit.altında ol-
duğunu belirten Kozlu, grevin
uzaması halinde bütün uçakla-
nn elinden alınabileceğini açık-
ladı.
THY ve HAVAŞ işyerlerinde
başlayan grevin ardından bazı
THY uçaklannm Kıbns Türk
Hava Yollan'na kiralandığı, TK
987 sayılı Ercan-lzmir-Londra
seferini A-310 Seyhan adh uçak-
la bu yolla yapıldığı öğrenildi.
THY hakkında suç duyurusun-
da bulunan Hava-lş Sendikası
tzmir Şube Başkanı Hasan Coş-
kun, Adnan Menderes Havaala-
ru'nda grev pankartı ve grev göz-
cüsü giysisine izin verilmediği
gerekçesiyle de Havaalanı Mf1-
ki Amiri Hasar Kır için ayn bir
suç duyurusunda bulunacakla-
nnı belirtti.
Apronda uçaklar
(Baştarafi 1. Sayfada)
lığım dile getiriyor.
tstanbul'da THY ve HA-
VAŞ'ın toplam 8 bin 200 çaü-
şanmdan 800'ü kapsam dışı tu-
tularak grev süresince çalışma-
lanm sürdürecek. THY'de özel-
likle teknik hizmet sımfı greve
oldukça kararlı. Baeı pilot ve
hostesler (uçucu .kesim) greve
taraftar olmadıklannı ve uçmak
isiediklerini belirtirlerken bazı-
ları sendikanm kararlannı des-
teklediklerini, ancak grevin iyi
bir olay olmadığım vurguluyor-
lar.
Genel Müdür Cem Kozlu, ol-
dukça Uzgün ve yorgun. Sendi-
kayı suçlar bir ifade ile "Grev,
bizim uzlaşmamızı saglayacak
bir araç olmaktan çıkıp amaç mi
oldu, bilemiyomm" diyor.
Kozlu, turizm mevsimi baş-
langıcına getirilen bir grevin
"Getireceğinin götüreceğinden
çok daha az olacagı"nın düşü-
nülmesi gerektiğini belirtiyor,
imah bir biçimde de THY'nin
kendini kurtarması için gereken
her önlemin alındığını vurgulu-
yor.
Grevde taraf olan bir diğer
kuruluş da HAVAŞ (Havaalan-
lan Yer Hizmetleri AŞ). Yaban-
cı havayollannın TürkiyeVe ge-
len uçaklanna yer hizmeti veri-
yor. HAVAŞ'ın 2 bin 500 çalı-
şanı da greve katüıyor. Ancak
dün tstanbul'a sefer yapan ve
daha önce HAVAŞ'ın hizmet
verdiği 20 yabancı havayolu
uçağımn tüm gereksinimleri ye-
rine getirüiyor ve seferler aksa-
tılmıyor. Bujıçaklann yer hiz-
metterini özel bir şirket olan Çe-
lebi ile uçak firmalan şirketleri
kendi personelleriyle yerine ge-
tiriyorlar.
Saddam çemberi
(Baftarafi 1. Sayfada/
"bozgunculann silahlannı bıra-
karak kaçtıklannı, halkın hiikü-
met birliklerini sevgi gösterileri
ile karsıladıklannı" öne sürdü.
Ajans, Devrim Komuta Kon-
seyi'nin Başkan Yardımcısı ve
Irak Silahlı Kuvvetleri Komutan
Yardımcısı tzzet lbrahim'm
Saddam Hüseyin'e gönderdiği
Erbil ve Dahok'un alındığını
bildiren telgraf mesajını aktar-
dı. Aynı haberde Saddam'ın ku-
zeni Içişleri Bakam Hasan El-
Medt'in Dahok'un ele gecirildi-
ğine ilişkin mesajı da yer aldı.
AA'nm haberine göre aynı sa-
atlerde Irak yetkilileri, yabancı
gazetecilere Kerkük'ü gezdirdi-
ler. Bu gazeteciler arasında olan
tngiliz bağımsız haber televizyo-
nu muhabiri Edward Stourton,
"Gördüklerimiz kentte deneti-
mi yeniden hukümet kuvvetle-
rinin ele geçirdigine inanmamı-
za yeterli" diyerek çevrede is-
yancıların direnişinin sürdüğü-
ne işaret eden bir belirti görme-
diklerini belirtti.
Kerkük'ü gezen Batılı gazete-
ciler, kentteki hasann büyük ol-
duğunu, hemen hemen tüm res-
mi binalarla, otel, lokanta ve
dükkânlann yağmalanıp tahrip
edildiğini bildirdiler.
Şırnak'm Silopi ilçesi yakm-
lanndaki Habur gümrük kapı-
sının Irak kesimi de dün meyda-
na gelen şiddetli çarpışmalardan
sonra yeniden Irak hükümet
birliklerinin eline geçti.
AA Silopi muhabiri, smınn
öteki kesimindeki çarpışmalar-
dan sonra Saddam Hüseyin yö-
netimine bağlı askerlerin dunı-
ma yeniden hâkim olduklannı
bildirdi.
Irak'ta Saddam Hüseyin'e
bağlı buiikler ile yönetim kar-
şıtı gruplar arasında sınıra ya-
kın kesimlerdeki çarpışmalar ise
devam ediyor.
TÛRKİYE
- * - — •
ı
rftfisayDin —^
/ Musul •
)
HUK
• Dahok \
V
• Erbil
• Kerkûlı
• Tikrit
TÜRKİYE A
—'Tfflb
suuoi
ARABISTAN
/
1 IRAN
KUVEYF
IRAN
Onceki gün saat 20.00'den
dün sabaha kadar Irak - Türki-
ye - Suriye sınırlannın kesiştiği
kesimde yoğun top seslerinin
duyulduğu, şarapnel parçalan-
nın bir kısmımn sıfır noktada
bulunan Yankale köyu yakmla-
nna'düştüğü, ancak ölen ya da
yaralanan olmadığı haber veri-
liyor.
Irak'ın kuzeyinde, Saddam
rejimine bağlı Kürt aşiretler ile
rejim muhalifı Peşmergeler ara-
sında çatışmalar olduğu bil-
dirildi.
Şam'daki AFP muhabirinin
bildirdiğine göre Kürtler arasın-
daki çatışmalar 100 bin nüfus-
lu Akra kentinde yoğunlaştı.
Gözlemciler, mart ayında
Irak'm kuzeyinde isyan başladi;
ğından bu yana ilk kez Kürtler
arasında çatışma olduğuna dik-
kat çekiyorlar.
Londra'daki Iraklı Kürtler,
ANAPgrubu
ABD Buyükelçiliği önunde ses-
siz gösteri yaptı.
Londra'daki Kürt Kültür
Merkezi'nin çağnsıyla Grosve-
nor Alanı'ndaki ABD Büyükel-
çilik binası önünde geceyansma
doğru toplanan binlerce Kürdün
ellerinde mumlarla yaptığı gös-
teri sabaha kadar sürdü. Göste-
ride, ABD'den, Kuzey Irak'ta
Kürtlerin Irak ordusunca yok
edilmesi istendi.
Çok sayıda kadın ve çocuğun
katıldığı gösteride, kadınlann
çoğunun geleneksel Kürt kıya-
fetleri giymesi dikkat çekti.
Bu arada Irak Kurdistan De-
mokratik Partisi lideri Mesut •
Barzani, Batılı liderler ve BM
Genel Sekreteri Perez de Cuel-
lar'a çağrıda bulunarak Irak'ta
"kaÜedUen " Kürt nüfusa yar-
dun etmeleri çağnsmda bulun-
du.
İSTANBUL ÜNtVERStTESt
Kampusta çatışma: 5 yaralıtstanbul Haber Servisi — Is-
tanbul Üniversitesi Avcılar Ka-
mpusu'nda karşıt görüşlü öğ-
rencüer arasmda çıkan çatışma-
da, biri silahla olmak üzere S ki-
şi yaralandı. Çatışmada sırasın-
da okuldaki bazı anfilerin ma-
sa, sandalye ve camları kırıldı.
Polis, aramada 2 tabanca, 1
adet 7.65'lik boş kovan buldu.
Çok sayıda öğrenci polis tara-
fından gözaltına alındı. Olay,
öğretim üyeleri ve öğrenciler ara-
sında tepkiyle karşılandı.
Dünkü, kavga ve çatışmamn
da >ine karşıt görüşlü öğrenci-
ler arasındaki ağu dalaşıyla baş-
ladığı ve yine taşlı sopalı çatış-
maya dönüştüğü belirtildi.
Görgü tanıklanndan edinilen
bilgiye göre, çatışma sırasında
öğrencüerden bazılanmn kam-
pusa berabeBİerinde getirdikle-
ri silahlannı çekerek ateşledik-
leri öğrenildi. Olay sırasında sol
görüşlü olduğu belirtilen Selçuk
Ozdemir adh öğrenci silahla
omuzundan yaralandı. tstanbul
Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kal-
dınlan özdemir'in sağlık duru-
munun iyi olduğu kaydedildi.
Sopa darbeleriyle yaralanan 4
öğrenci de Avcılar Sağlık Oca-
ğı'nda yapılan ilk tedavilerinden
sonra Trafık Hastanesi'ne kal-
dırıldı.
Maslak'taki tstanbul Üniver-
sitesi Orman Fakültesi'nde, bir
grup öğrenci akşam saatlerinde
yürüyüş yaptı. Polisin müdaha-
le etmediği gösteri olaysız sona
erdi.
f 1. Sayfada)
den" deyince gnıp başkan veki-
li Ülkü Gttney, Akbulut'un ko-
nuyu araştırdığmı söyledi.
Bunun üzerine grup yönetim
kunılu üyeleri Şakir Şeker, Meh-
met Akdemir, Hilmi Özen ve
Şadan Tuzcu Üsküdar tlçe Baş-
kanı Necdet Pişkin'i, kınayan
bir deklarasyon yayımlanması-
nı önerdiler. Tuzcu, "Başbakan
niye tavır alnuyor. Bir bakan
kalkıp kendine ayı diyor, ilçe
başkanı da kalkıp onlara fino
köpegi diyor, bunu kınayalım"
diye konuştu. Ancak grup baş-
kan vekilleri, "Bu bizim işimiz
değil. Genel Başkan'm ve parti-
nin sorunu" diyerek deklaras-
yon yayımlanmasına karşı çık-
tılar.
"Fino köpegi" tartışmalan
sürerken h'berallerden Mehmet
Akdemir, Şadan Tuzcu, Hilmi
özen ve Şakir Şeker, Akbulut ve
parti yönetimini eleştiren konuş-
malar yaptılar.
Toplantıda türban yasağının
kalkması girişiminin öncülüğü-
nü yapan muhafazakâr milletve-
kili Bülent Çaparoğlu'nun. grup
yönetiminden izin almadan
SHP'nin türban konusunda
Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı
başvnruya karşı tstanbul Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi'nde
rapor hazırlatması tartışmalara
neden oldu. Yasin Bozkurt, Ça-
paroğlu'nun kendi cebinden 5
milyon lira ödeyerek rapor ha-
zırlattığını kaydetti ve bu para-
nın grup yönetimince ödenme-
si için kendisinin yaa hazırladı-
ğını söyledi.
Buna öbür grup başkanveki-
li Onural Şeref Bozkurt
"usulsüz" olduğu gerekçesiyle
karsı çıktı. Yasin Bozkurt'un
Çaparoğlu'nun iyiniyetli bir gi-
rişim yaptığını söylemesi üzeri-
ne sinirlenen liberâllerden Meh-
met Akdemir "Bunu grup yöne-
timi yapmalıydı, yönetim nere-
deydi, böyle saçma şe> olur mu?
Yönetim kunılunda olmayan bir
arkadaş bu çalışmajı yaptınyor
da su niye vaptırmıyorsunuz.
Bu para verilecekse parti versin"
dedi. Yasin Bozkurt da "Bura-
da masaya vurarak konuşuluyor.
Akıllıysa beni iyi dinlemeliydi"
karşılığinı verdi.
TURAN YILMAZ
ANKARA — Hükümetin, af
yerine düşündüğü ceza tecilinin,
haklarındaki dava ya da soruş-
turmaları sürenler için ileride
çok önemli sorunlar yaratacağı
belirtildi. Tecil ile dava ya da so-
ruşturmanın sonuçlannın orta-
dan kaldırılması düşünülmedi-
ği için henüz suçluluğu kesinleş-
memiş, yargılama sonunda bel-
ki de beraat edeceklerin "suclu
damgası" yemelerine yol açıla-
cak. Bu kişilerin, pasaport ve
ehliyet alırken, işe girerken
önemli sorunlarla karşılaşabile-
ceğine dikkat çekildi.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın istemi üzerine hazırla-
nan seçenekli tecil taslağında da
bu sorunun net bir çözümünün
ortaya konulmadığj öğrenildi.
Bir süredir özellikle yargıç ve
savcüar nezdinde "görüş teatisi"-
nde bulunan Adalet Bakam Ol-
tan Sungurlu'ya da bu sorunun
iletildiği saptandı.
Ceza hukukçularınca "şartlı
tahliye" olarak nitelenen tecil
uygulamasına yöneltilen eleşti-
riler şöyle:
• Böylesine önemli bir top-
lumsal soruna ilişkin çalışma,
kapalı kapüar ardında yapılmaz.
Bu çalışma ile neyin amaçlandı-
ğı, kapsammın ne olacağı, net
bir biçimde açıklanmalı ve tar-
tışılmalı.
• Ceza tecilinin "bir defaya
mahsus" olmak üzere yapılma-
s> düşünülüyor. O zaman bunun
adı tecil değil, "özel aF' olur. O
halde, bu açık bir biçimde belir-
tilsin ve getirilmek istenilen dü-
zenlemeye giren suçlar, bütün
sonuçlan ile birlikte ortadan
kaldınlsın. Aksi halde, Türk hu-
kuk sisteminde bulunmayan,
hukuka ve anayasaya aykırı bir
iş yapılmış olur.
•Tecil uygulaması, haklann-
daki cezalar kesinleşmiş ve ha-
len cezaevlerinde bulunanlar
için "şartlı tahliye" niteliğinde
olacaktır. Ancak bilindiği gibi
Türkiye'de dava ve soruşturma-
lar çok uzun sürmektedir. Yıüar-
ca süren davalar ve sbruşturma-
lar mevcuttur. Bu durumda yüz
binlerce dava ve soruşturma
dosyası da getirilen düzenleme
kapsamma girecektir. O halde
bu kişilerin durumu ne olacak?
Bunlann suçlulukları henüz ke-
sinleşmemiştir. Belki de ileride
beraat edecekler. Ama bu uygu-
lama ile onlara haklarındaki
suçlamalardan aklanma olana-
ğı bile verilmeyecek. Yaşamlan-
nın sonuna kadar üzerlerindeki
"suçlu" damgası ile yaşamak
zorunda kalacaklar.
• Bu "suçlu" damgası ile yat
şayanlardan birini düşünelum
Aradan 5, 8 ya da 10 yıl geçtik-
ten sonra bir başka suç işlediği-
ni varsayahm. O zaman, bu ki-
şi hakkında tecil edilen dava ya
da soruşturma dosyası da orta-
ya çıkanlacak. Ama aradan ge-
çen süre içinde maddi kanıtlar
ortadan kaybolabileceği gibi
belki tamklar da olmayabilecek.
Bu durumda nasıl sağlıklı bir
yargılama yapılacak?
• Bu sorun ancak getirilecek
tecil yasasına konulacak özel bir
hükümle önlenebilir. Bu da te-
cilden yararlanacaklann, iste-
meleri halinde yargılanarak ak-
lanabilmelerine olanak saglaya-
cak bir hüküm olabilir.
• Aksi halde bu kişiler de ke-
sinleşmiş cezaları ertelenenler
gibi hep bu dava ya da soruştur-
maların tehdidi altında yaşamak
zorunda kalırlar. Bu; ehliyet,
pasaport almak, işe girmek ya
da askere gitmek istediklerinde
hep önlerine engelleyici bir so-
run olarak çıkar. Sonuçta da
anayasa ve yasalarla kendilerine
tanınmış temel hak ve özgürlük-
lerden yararlanamama durumu
ile karşı karşıva gelebilirler.
Ceza hukukçulan Halit Çe-
lenk ve Emin Defer, düşünülen
düzenlemenin uygulamada geti-
receği sorunlara dikkat çekerek
"Bu, zaten doğru düriist işleye-
meyen yargı sistemini büsbtttün
çıkmaz bir noktaya itebilir" de-
diler.
Çelenk ve Değer, haklanrh
daki suçlamalar sonuçlanyla
birlikte tümüyle ortadan kaldıT
rnmayanlann, kendüerini tophı-
mun gözündeki "suçlu" imajuiT
dan kurtaramayacaklanm, hep
"ikinci sımf vatandaş" konu:
munda kalacaklannı da savun-
dular. Bunun toplumda büyük
bir karmaşa ve huzursuzluk ya-
ratabileceğini de savunan Çe»
lenk ve Değer, "Bu insanlar so-
nunda Ömer Seyfettin'in Diyet'
öyküsünde olduğu gibi 'Al ko-
lumu, ver diyetimi' deme noki
tasına gelebilirler. Sorunun çö-
zümii, özellikle 12 Eylül döne-
mindeki adaletsizlikler de göz
önunde tutularak çıkanlacak bir
genel af ile saglanabilir. Tiirkir
ye böyle bir genel affa da hazırr
dır bugün için" diye konuştular*.
Türkiye Barolar Birliği Baç-
kanı Önder Sav da affı engelle-
yecek tutumlann ileride büyük
sıkınü ve çalkantılar yaratacağı-
nı savundu. '