Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 MART 1991
Vergi Kaçakçılığıııııı
MeşınJaştııalması
Vergileme hizmetini yürütenler Anayasa Mahkemesi'nin şu altın sözünü
hiç unutmamalılar: "Devlet kaynak sağlamak amacıyla hukuksal ilkelerin
yıpranıp yıkılmasma duyarsız kalmamalıdır. Vergi araçtır, hukuk
temeldir!'
AHMET BAYRAK Onursal Hesap Uzmanı
Vfergi kaçakçıhğını önJeyemedik, ama meşnı-
laştırdık; serbestlik olsun, eşitlik olsun, herkes
yapsın diye... 1970'li yıllarda başlayan, bugün
doruk noktasına varrruş bulunan bu olgu, ülke-
mizde vergi kaçakçıhğının başbca nedenleri ara-
sında yer almaktadır.
Örnekler
• Diyelim iyi niyetli, vergisini tam ödeyen bir ytl-
kümlüsünüz. 1989 yılında işletme sermayeniz
500 milyondur. Aynı yıl 500 milyon kâr sağladı-
nız. Bunun % 50'sini vergi olarak ödediniz. Böy-
lece 1990 yıhnın başında sermayeniz 750 milyo-
na yükseldi. Oysa % 70 enflasyon oranına gö-
re 1989 yıhndaki 500 milyon sermayenin 1990 yı-
lındaki karşıhğı 850 milyon TLIdır. Gerçekte kâ-
rınız yok, sermayenizde 100 milyon TL.lık bir
azalma var. Dürüstlükte birkaç yıl daha devam
ederseniz iflas edeceksiniz. Ne yaparsınız?
Türkiye'de 14 yıldır °7o 50'nin üzerinde enflas-
yon yaşanmaktadır. Buna karşılık enflasyonun
işletme sermayesi üzerindeki olumsuz etkileri-
ni giderecek yasal düzenlemeler yapılmamış, yü-
kümlüler kaçakçılığa zorlanmıştır.
• Danıştay ve Vergi Mahkemeleri, Idari Yargıla-
ma Yasası'na göre verdikleri yünıtmeyi durdur-
ma lcararlanru "27. maddedeki koşullar gerçek-
leşmiştir ya da gerçekleşmemiştir" yolunda su-
reta gerekçelere dayandınyorlardı. Oysa anaya-
samızın zorunlu kıldığı "gerekçe" sureta, geçiş-
tirici gerekçe değil, doyurucu, gerçek anlamda ge-
rekçedir (Md. 141). Yani karann sav ve savunma-
lanm karşılayan hukuksal, olgusal tutarlı daya-
naklandır. Bu nedenle yasa koyucu yargı organ-
lanm açık gerekçe göstermeye zorlamak içinsö-
zügeçen27. maddeye, 10.4.1990gün ve3622sa-
yılı yasa ile "yiirütmenin durdurulması kararı-
nın gerekçesinde bu iki şartın ne suretle gerçek-
leşmiş olduğunun da açıkça gösterilmesi
gerekir" eklentisini yapmıştır. Bunun anlamı,
vergi mahkemeleri yönetime karşı karar vere-
ceklersegerçek anlamda açık gerekçe göstermek
zorundadırlar. Yok, yükümlüye karşı karar ve-
receklerse sureta gerekçe, yuvarlak laflarla ye-
tinebilirler. Her gün insan haklarından, hukuk
devletinden sütun sütun, meydan meydan söz
edilen bir ülkedeanayasarun açık hükmüne, hu-
kukun evTensel kuralına böylesine aykırı bir ya-
sa Meclis'ten geçiyor, fakat hiç kimsenin kılı kı-
pırdamıyor!
• 1985 yıh sonlannda Galata Vergi Dairesi'nde
şöyle bir olay geçer. Yükümlü KDV beyanname-
sinde ödenmesi gereken vergi tutannı doğru he-
saplamış veödemiş, fakat indirim tutannı yanlış
bir sütuna yazmıştır. Tek hata, sonuca hiçbir et-
kisi bulunmayan sütun yanlışlığıdır. Vergi me-
muru yanlış sütuna yanldı diye vergi indirimi-
ni kabul etmemiş, 200 milyon TL. tutannda ver-
gi ve ceza salmıştır. Konu Merkez Uzlaşma Ko-
misyonu'nagötürülür. MerkezUzlaşmaKomis-
yonu Musteşar Yardımcısı, Gelirler Genel Mü-
dürü gibi üst düzey bürokratlardan oluşur. Ko-
misyon yükümlüyü dinler, "Haklısınız, 1 mil-
yon TL'ye uzlaşalım" der. Yükümlü "Madem ki
haklıyım, bu 1 milyon daneyinnesi" diye sorar.
"Tamamım kaldıramayız, istiyorsanız mahke-
meye gidin" yanıtını alır. Yükümlü mahkeme-
de yıllarca sürünmektense 1 milyon TL !yi kabul
eder ve uzlaşır. Yükümlüden alınan bu bir mil-
yon TLInin niteliği nedir? Vergi değil, ceza de-
ğil. Düpedüz haraçtır. Yönetim vergi diye haraç
alırsa, yükümlü de "hak" diye vergi kaçırır.
İskontoda yöntem
• Vergi Usul Yasası, yükümlüler, kârlannı sap-
tarlarken alacak senetlerini gerçek değerlerine
indirgeyebilirler, diyor; "gelir gerçektir"ilkesi-
nin gereği olarak. Bir alacak senedinin belli bir
gündeki gerçek değeri, her bankanın yaptığı gibi
ya üzerinde yazılı değerine iskonto oranı ya da
peşin değerine faiz oranı uygulanarak bulunur.
Birincisine dış iskonto, ikincisine iç iskonto yön-
temi denir. Vergi Usul Yasası bu konuda bir sı-
nırlama getirmemiştir. Yükümlü dilerse iç is-
konto, diJerse dış iskonto yöntemini uygulaya-
bilir. Ama asla dış iskonto yöntemiyle faiz ora-
nı, iç iskonto yöntemi ile de iskonto oranı kul-
lanılamaz.
Böyle bir işlem armutla elmayı toplamaya
benzer kaba matematiksel bir hata olur. Çünkü
faiz oranı peşin değerle faiz tutarı, iskonto ora-
m da nominal değerle faiz tutarı arasındaki iliş-
kiyi deyimler. Bir oran hangi tabana göre oluş-
turulmuşsa, ancak o tabana uygulanabilir. Na-
sıl maliyete göre saptanmış ortalama kâr yüzde-
leri satışlara uygulanamazsa, tıpkı öyle. Bunlar
basit gerçeklerdir; ne vergicilikte, ne muhasebe-
de ne de bankacılıkta tartışma konusudur. Kırk
yıldanberi vergi uygulamamızdabuesaslar
içindeyüriitülmekteidi. Derken bakanlık lOŞu-
bat 1989günü, incelemeelemanlannayönelik
bir içgenelge (gizelge!) yayınlıyor. Alacaklan n
değerlendirilmesi, iskonto oranı kullanılarak,
iç iskonto yöntemi ile yapılması gerekir diyor!
Bunun anlamı, "alacaklannıza gerçeğin üstün-
de değer biçin, gelirinizi olduğundan fazla
gösterin" demektir:
Böyle bir buynığu değil bakanlık, yasa koyu-
cu bile veremez! Çünkü bu, anayasanın "mali
gücegöre vergi almak yolundaki kuralmı "keyfe
göre vergi almak" kuralına çevirmektir(*).
Dahası var: Tepeden tırnağa yanhş bu yönte-
mi Danıştay, daha önce oy birliği ile vermiş ol-
duğu doğru kararı -aynı üyelerle- yine oy birli-
ği ile gerekçesiz değiştirerek onaylamıştır. Bu-
rada şu noktalan vurgulamak isteriz: Bakanlık
yeni bir yorum, yeni bir yöntem getirmek ister-
se, bunu kamuoyuna önce kendisi açıklar, son-
ra inceleme elemanlarına uygulatır; inceleme
elemanlan paravan olarak kullanılamaz. Vergi-
cilikte el altından -iç genelge ile- kural koymak
diye bir yaklaşım yoktur.
Danıştay'a gelince, yüksek mahkeme bu yön-
temi hukuka uygun olduğu için değil, devlete bi-
raz gelir getirir diye onaylamıştır. Hiç kimse "el-
ma ile armudu toplamamn", "gerçek gelir du-
rurken keyfi geliregöre vergi almanın" hukuka
uygunluğunu savunamaz. Yüksek mahkeme
kuşku yok iyi niyetlidir, ama yaklaşımı doğru
değildir: Yargırun hazine eğilimli olması kaçak-
çılığı azaltmaz, tersine daha da azdırır. Vergile-
me hizmetini yürütenler Anayasa Mahkemesi-
nin şu altın sözünü hiç unutmamalılar: "Devlet
kaynak sağlamak amacıyla hukuksal ilkelerin
yıpranıp yıkılmasma duyarsız kalmamalıdır!'
(Karar: 989/42). Vergi araçtır; hukuk temeldir!
Sonuç
Bu olaylar tekil değil, daha rücelerinin buiun-
duğunu gösteren tipik örneklerdir.
Vurguladığı gerçek şudur: Bir ülkede enflas-
yona karşı yasal düzenlemeler yapılmaz, yü-
kümlüler ya iflas edeceksin ya da vergi kaçıra-
caksın ikili durumu karşısında bırakılırsa; bir
ülkede vergi yönetimi, vergi yasalarını orman
yasaları gibi uygular ve buna İcarşı mesleğin sa-
hipleri hiçbir tepki göstermezse, bir ülkede siya-
sal partiler sabahtan akşama "parti hukuku"
konuşur, "vatandaş hukuku"nu unuturlarsa;
bir ülkede yargı, vergiye sahip çıkar, "hukuku"
sahipsiz bırakırsa; bir ülkede sadece büyük hol-
dingler kollanır, küçükler horlanırsa; o ülkede
vergi kaçırmak, suç olmaktan çıkar meşrulaşır,
"hak" olur!...
(*) Ayrıntılı bılgı için: A. Bayrak, Dunya Gazetesi, 22 ve 23 Şu-
baı!990
EVET/HAYffi
OKTAYAKBAL
Arad'ı Anarken
Canım Tarabya'ya gitmek istemıyor artık! Oysa çok sevdi-
ğim bir yerdi orası. Bir semt, bir sokak, bir yer, tek başına
biranlam taşımaz. Semtleri bize anılarımız sevdirir. Sevdiği-
miz insanlarla bir anlam kazanır semtler...
Tarabya, 1940 kuşağından olan yazarlar, şairler, sanatçı-
lar için biraz da Agop Arad demekti. Kimın yolu oraya düşse
bir pencereye doğru seslenirdi. Arad çoğu kez görünürdü.
'Biz aşağıdayız, gelsen seviniriz' Bir de bakardınız Arad, gü-
ler yüzlü haliyle az sonra yanınızda. Nasılsın canikom' di-
yerek, 'Mek kadeh atabiliriz'... O bir kadehin sayısı artardı,
ama 'hiç de charge' değiliz derdi gülerek.
Haftada bir iki gün geliyordu gazeteye. Uzun yıllar emek
verdiğı bir yerdi 'Cumhuriyet', kopmamıştı birtürlü. Kuşaklar
değişmişti, neredeyse torunu yaştakiler gazetede görevi üst-
lenmişti. Hepsiyle dosttu, yazarından çizerine, muhabirinden
telefoncusuna, dizerinden şoförüne kadar. Yaşam doluydu.
Hiçbir sıkıntıyı ciddiye almaz bir insan gibiydi. Öyle miydi?
Degikjı belki de. Çok duyariıydı, vurdumduymaz bir insan gîbî
görünmesme karşın... Ozal dertleri sıkıntılarıyla dostlannın
canını sıkmaktan kaçınırdı.
6 marttan 26 marta kadar yeni bir sergisi var Arad'ın. 6u
onun ölümünden sonraki ilk sergisi. Yeni bir sergi hazıriığın-
daydı son ayiarında. '15 kadar tabio tamam' demışti. Bu on
beş resim, Beyoğlu'nda Garanti Bankası'nın galerisinde sa-
natseverlere sunulacak. Dostlarında ya da değişik kişilerde
bulunan eski resimleri de bu sergide bir arada görebilece-
ğiz. 4 Ekim 1990 günü bu dünyadan ayrılan Arad'ı bu resim-
lerde bulacağız.
İlhan Selçuk, 7 Ekim 1990'da çıkan bir yazısında şöyle
tanıtıyordu onu:
"...yalnız, sessiz düşünceli. Ne düşündüğü de belli olmazdı.
Usta idi, ustalar çok konuşmazlar, saat ustası, su ustası, du-
var ustası, minare ustası, köprü ustası gıbı bir ustaydı Agop,
isini düşünürdü, kuram yapmazdı, fırçasını alır çalışırdı. Çok
konuşmaya ne gerek var, iş nasıl olsa kendini gösterecek!
Boğaz'ı severdi, ama senin benim gibi sevmezdi, resim yap-
mak için severdi, çiçeği, vazoyu, balıkçıyı, kahvedeki iskem-
leyi, çardaktaki asmayı, parktakı sırayı sevdiği gibi severdi.
Fötr şapkası, belli belirsiz bıytğı, çıplak başı, kalın gıyimi, sağ-
lam ayakkabılanyla Agop'u gören sıradan bir adam sayardı."
1940'ta açılan Liman sergisiyle tanıdım ben Arad'ı. 'Yeniler'
grubu oluşmuştu. Hepsi, iimandan esinlenmişlerdi, toplumun
bir kesitinin resimlerinı yapmışlardı. Sıradan insanlar, savaş
yıllarının acı görüntüleri, işçiler, balıkçılar, fınnlann önünde
ekmek almak için bekleşenler... 1940'tan bu yana elli yıl geçti.
Bu elli yılın önemli bir parçasında Arad yakın dostum oldu.
İlk ve ortaokulu Kumkapı'daki Saint Assompsion Koleji'nde
okumuş, sonra Akademi'ye girmiş, yüksek bölümü bitirmiş-
ti. Uzun süre Paris'te yaşamış, büyük ustalarla birlikte çalış-
mıştı. Ortak bir yanımız da Kumkapı'daki Fransız okulunda
okumuş olmamız. Doğallıkla benden birkaç yıl önce...
Gazeteye geliyorum, asansörle odama çıkıyorum, koltuğu-
ma oturuyorum. Arad, ha geldi ha gelecek! Telefonun önün-
deki koltuğa çöker çökmez kahveciye seslenecek 'bana şe-
kersiz bir kahve'. Sonra gazeteleri tek tek ınceleyecek, bazı
yazıları okuyacak, sonra 'Le Monde'un perşembe günleri ya-
yımlanan sanat ekini arayacak. Hasan amca bu sayıyı ona
saklar, nerden bulursa bulur. Öğieye doğru şöyle bir bakar
'Oemiyete gitsek, Recep oradadır' Ya da Kumkapı'da bir iç-
kili lokantaya. Nadir Bey o gün gazeteye gelmişse kapıdan
bir görünecek. Oturmasıyla kalkması bir olur. Arad kimseyi
sıkmak istemez. Kimseyi rahatsız etmek istemez. Ne kadar
sevildiğini bilir, ama sevenlerini sevdiklerini yormaz, zorla-
maz.
Odamın bir köşesinden bakıyor bana. Resim tahtası ve T
cetveli. Yıllardır kullanmıyordu onları. Ama koltuğun arkasında
saklıyordu. Bir anı oldu her şey. O resim tahtası ils T cetveli-
ni gördükçe Arad şimdı gelir diyorum kendi kendime...
Şu günlerde yolunuz Beyoğlu'na düşsün. Uğrayın Garan-
ti Resim Galerisi'ne. Arad'ın ölümünden az önce yaptığı re-
simleri görün. Boğaz'da ilkyaz, Boğaz'da sonyaz. Tarabya1
nın insanları, hepsi o resimlerde yıllar yılı yaşayacak. Sanat-
çının yaşam süresi sınırlı, ama yapıtların böyle bir sınırı yok.
İŞ MAHKEMESİ SIFATI İLE ASLİYE
BİRİNCİ HUKUK MAHKEMESİNDEN
Esas No: 1989/128 Karar No: 1990/264
Davacı SSK Genel Müdürlüğü Vekib tarafından davalılar Harmak
Makina Sana>i Ticaret A.Ş. vs. aieyhlerine mahkememızde açılan taz-
minat davasında;
Yukanda esas ve karar numarası yaalı dava dosyasırun 21.11.1990
tarihlı karan gereğince kurum alacağının bilirkışice hesaplanan a-
vanla sınırlı değerinden davalıların "'oöO kusur nispetine ısabet eden
3.344.406:— TL. rucuen tazminatın sarf, tediye ve tahsisin onay tari-
hinden itibaren ^030 kanuni faizi ile birlikte davalılar Harmak Ma-
kina Sanayi Tic. A.Ş., Yılmaz Özaıalay ve Seyfettin Alkan'dan
müştereken ve meteselsilen tahsiline karar verilmiş olup işbu karar
davahlardan Seyfettin Alkan'a lebliğ edilememiş olup yapılan zabıta
tahkikatına rağmen de adresi tespit edilemediğinden işbu karann da-
valı Seyfettin Alkan'a tebliği yerine geçerli olmak üzere ilan olunur.
25.1.1991 Basın: 45888
öğrenci kimliğimi ve pasomu
kaybettim. Hükümsüzdür.
AYDANGENÎŞ
16665 nolıı Atalar
mağazası kredi kartımı
yitirdim. Hükıimsüzdur.
LEMAN YURTSEVER
Oaleri • Atölye 146 97 38 • 132 64 26
DİLEK
AYDEMİR
Gravur-Resım Sergısi
6-23 Mart
N.spelıye Cad 44 2
Etiler 165 19 35-165 32 91
ESIN
UMAY
Re8İm Sergisi
4-29 Mart
Yapı Kredi Beyoğlu
Sanat Galerisi
Ist.k.a1
Caa Be>oğu 145 80 80
ARKEONSANAT GALERİSİ
FİKRET
MUALLA
Resim Sergisi
14Şubat-23Mart
Iskele Cad. Sjlhane Sot No: I I
OrtaköıTd: 159 92 57
HOBJ
sanat şalerisi
METİN
GÖNÜL
Resim Sergisi
16 Şubat - 3 Man
Valıkoıuğı Cad Pa»a| 85
Nısantası 146 72 81
Resim Sergisi
4-25Manl991.11J0-1800
, Fazargunıen dıştnda ı H Yonca
Modem Sanat
Galerisi-^sr,,
\alikonagı Caddesı No 117'2 Nışantası-Ktanbui Ttl 130 39S0
MURAT
AĞÇİÇEK
flesırr SergıS' 5-26 Mart
Maçk» Spot Cad No 130/3
Be*ıklas Ttl 160 44 28
S A * L E R 1 S
ÇAĞDAŞ
SERAMİKveHEYKEL
SERGİSİ
Bıyukılen Cal. Kıleunmık Bınuı
Lnımm 179 29 60
\ Ee?« sanat
\/galerısı
NEVİN
ÇOKAY
Resim Sergisi
15 Şubat-12 Mart
1. Lemnt SUHln So»-
A-14 Ttl: 170 03 62
TEM SANAT 6ALERJSJ
HOSEYİN ERTUNC
Resim Sergisi
tolioM,, Ol-«O.CH».E™4Sol U?
U7C»«
TEM SANAT GALERİSİ
OLEBİ'DEN GÜRBÜI E
SAMATIN HİZMETİNDE BE$ YIL
29 0CAK-9MART 19 91
AÜ AVNİ ÇELfBİ, ZEKİ FAİK İZER. HAKKIANLI, SAMİ MSKH,
ABJDİN DİNO, dHAT BURAX, MHİt AKSOY, SÛKR/YE DİKAtf N,
AONAN VARINU, NEJAD MELİH D£V8İW NEŞFT GÛNAİ,
ADNAN ÇOm. ÛZDfMİR ALTAN. ÛMER ULUÇ, EROt AKYAVAŞ,
ÖMER KALEŞİ, YÜKSEL A8SIAN, METİN TALAYMAN,
SETYtT BOZDOĞAN KOMF ıGÜDKAN CO$KUN AiAETTİN AKSOY,
MUSTAFA ATA, FIGEN AYDINTAŞBAŞ, ZAHİT BÜYÛKİŞÜnN,
AYUC KATI HÜSEY1N ERTUNÇ. FEV2İ KARAKOÇ, SAIİH COSKUN,
SENCH YOIOaU, FUAT ACAJİOĞLU, OOET SAJAN, YÜKSEL ÖZEN,
MİTHAT ŞEN SELMA GÛRBÜZ
Atotürfc Kültür Merkezi
5-26Matl991.1100 1800
(Paza/gunleriiıişında'
IsDklalCaddes 141
Be>üğlu Istanbul Tel 152 ! t «
Resim Sergisi
AGOP ARAD
galeri • atölye
146 97 38 • 132 64 26
G A R \ \ T S \ \ A T G A L E R I S
Gaçlu imzalar
'da buluştu
27 Şubat-25 Mart
MMT UlfMH
KariMr M Paun Knk TuhaıU S»
Kt 13/» 524 35 92 Fıı 531 47 41
AEDFA
âkMTefcstilbank SanH
Galerisi
HÜSEYİN BABAN
Soyut Resim Sergisi
20 Şubat -11 Mart'91
II. SalonHutrev Gerede Cad 126
Tefvikiyı Meydanı 136 12 79
AEDPA
âlnmTekstilbank Sanat
Galerisi
FİKRET
KOLVERDİ'ye
Saygı Sergisi
20 Şubat -11 Mart'91
Hüarm Gerede Cad. 126
T«««lkly« Meydanı 136 12 79
RESİM ve HEYKEL MÜZELERİ
DERNEĞt 159 47 39
Danimarkalı Sanatçı
Joergen Haugen Soerensenln
Heykel Sergisi
5 Mart - 21 Mart 1991
P tc-ı-Perş dısında hcrgün I000-l7
00 arası gcalebılır
Yer: 1. Hareket Köşkü - İstanbul
RESİM ve HEVKEL MÜZELERİ
DERNEĞİ159 47 39
Danimarkalı Sanatçı
Joergen Haugen Soerensenln
work shop - atolye çalışmaları
6-7-8 Mart 1991
MSÜ. He>kel Bölümü Fındıkü-İST.
Katılım ücretstedir. EK bilgi için: 159 47 39
Vakko Beyoğlu
HAYATI MİSMAN
Özgûnbaskı Sergisi
5 Mart-30 Mart 1991
Vakko /Ankara
ZİYATİN NURİEV
Heykel Sergisi
5 Mart-30 Mart 1991
Vakko/İzmir
MERİÇ HIZAL
Hevkel Sergisi
5 Mart -30 Mart 1991
MAÇKA MEZAT
BİRKÖKUR VAKFININ
Mücevher, gümüş ve eşyalan için yapacağı
31 MART 1991 ANTİKA MÖZAYEDFsine
mahdut sayıda antika eserier kabul edecektir.
Tabto. Gûmüş, Halı. Potselen Çını. B yazmosı Kıtap
Kur'an, Hat Grcjvur. Tombak Beykoz. Tophane
Sedef Edıme mobtyalar ve çesıtlı sanat eseıtennmn
ücretsıı eksperti2ini yapıyor ve mûzavedetefimude
DEĞERLENDİRİYORUZ
îiincha îltrnıt
A N T I K A C I L I K A Ş
BRONZ SOK. 1 TESVİKİTE 140 47 15 - 141 18 69 - FAX 147 69 07
10.00-1I.00 KMN«1 aıa« açtldır
PENCERE
Soytarıı
Soytarının da türteri var; sirk soytarısı saygıya değer, çün-
kü sanatıyla halkı güldürür, buyurganın karşısında takla at-
maz, çocukların sevgilisidir.
Ya saray soytarısı?
Kralları, prensleri, sultanlan, özetle iktkJan elinde tutanı gül-
dürmek, eğlendirmek, oyalamak için görevlendirilen saray
soytarısı, asağılıktır. 1'inci François döneminde Triboulet,
3'üncü Henri zamanında Chicot, Fransa'nın tarihe geçmiş
soytarılarındandır; 14'üncü Louis döneminde LAngely, son
soytarı olarak sarayın kütüğüne yazılmış.
Soytarı aylık alır, egemenin sofrasına oturur, resmı görevi-
ni ciddiyetle yapar
Avrupa'nın etkisiyle, 2'nci Beyazıt zamanında Osmanlı Sa-
rayı'na da soytarı girmiş.
•
Ancak Osmanlı'da yalnız resmi soytarı yoktu; konaklarda,
köşklerde, kasırlarda, kodamanın çevresine yanaşan dalka-
vuk ve kâselis (çanak yalayıcı) el etek öpüp, boyun kırmak,
efendiye arz-ı ubudiyet etmekte kusur eylemezlerdi. Zama-
nede bu göreneğin mirasını Babıâli basınında üstlenenler var.
Günümüzde iktidar sahibi kim? Ülkede her şeyi kim çe-
kip çeviriyor?
Özal, değil mi?
Ne yazık ki Özal'ın çevresınde artık herkesin bildiği ve ta-
nıdığı bir gazeteci tipi türedi. Mesleğimız adına utanç verici
türetim; ama, kamuoyunda "yağdanlıklar" diye anılan bu tip-
leri köşk soytarılarından ayırmak oldukça güçtür. Yağdanlık
sabah akşam Özal'ın çevresinde döneniyor, hulûs çakmak-
ta eski soytarılara taş çıkartıyor; efendisini göklere çıkarmak
için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
"Önceki gün Sayın Özal, beni Köşk'e çağırdı, çizgili pija-
masını giymişti; bu davranışıyla beni ne kadar kendisine ya-
km saydığını belirtmek istemişti. Ayağında rahat terlikler ve kah-
verengi beyaz yün çoraplar vardı."
Yağdanlıklar arasında hızlı bir rekabetin geçerli olduğunu
gazetelerde okuyoruz; Özal, hepsine mavi boncuk dağıta-
rak bunları elinin altında tutuyor
İstediklerini de bunlara yazdırıyor.
Nasıl?
*
Eskiden soytarılar daha çok sarayın, köşkün, konağın ça-
tısı altında yaşarlardı.
Artık buna gerek yok..
İletişim çağındayız...
Ülkemızde dijital telefon ağı kuruldu, bilimsel-teknolojik
devrimin nimetlerınden bütün dünya gibi biz de yararlanıyo-
ruz; Sayın Özal, geceyarısı aklına bir şey geldi mi telefonu
açıyor, karşısında yağdanlık:
— Afooo...
— Buyrun efendim...
— Bak sana bir şey söyleyeceğim. Şimdi Bush'la konuş-
tum, Ortadoğu'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; Semra da
biliyor ya b&geyi Bush ile ben dizayn edeceğiz; Apo ile PKK'ya
af çıkaracağım; Irak'ta Türk-Kürt federasyonu kuracağım; Ta-
labani'ye adam yolladım; Türkiye dünyadaki rolünü oy-
nayacak...
Yağdanlık ertesi günü kalemi eline alıyor, telefon talimatı-
nı yerine getiriyor:
"Gece telefon çaldı. Açtım. Cıımhurbaşkanı karşımdaydı. Se-
sinde bir karartılık hissediliyordu. Türkiye'nın geleceğini kafa-
sında dizayn etmiş bir lider havasındaydı. 'Bak' dedi, Ortado-
ğu'nun geleceğine Bush'la birlikte biz imza atacağız. Sonra
düşündüklerini söyledi, hepsini yazmaya mezun değilim."
Ne yazık ki gazetecıliği soytarılığa dönüştüren bu yöntem
sürüp gıdiyor.
*
Her gün soytarılıklarını piyasaya sürüp Özal'ın yağdanlı-
ğını yapanlar, Cumhurbaşkanmı anayasa sınırlarına çekilmesi
için eleştiren meslektaşlannı da kınamaya kalkışıyortar. Ney-
miş? Özal'la uğraşıyormuşuz.
Hem her gün Özal'ın soytarılığını yap hem de efendini eleş-
tirenlere saldır!.. „ ';
Soytafılık mesleği kolay değil!.. •
VEFAT
Yük. Dnz. Ok. Emekli Öğr. üyelerinden
Yuk. Mak. Müh.
FARUK KALYONCUOĞLU'nu
4-3-991 gunü kaybettik. Cenazesi 6-3-991 gunü ikindi
namazını müteakip Mazhar Bey Camisi'nden (SSK
Göztepe Hastanesi yanı) kaldırılacak ve Karacaahmet
Mezarbğı'na defnedilecektir.
AİLESİ
ACI KAYIP
Bafra'da emekli tacir ve gazeteci Suleyman Türk'un eşi, Fatma
Pak ve Prof. Dr. Hikmet Samı Turk'un annesı, Fatma Turk'un
kayınvalidesi, Hilmiye Cengız, Turkân ve Abdullah Pak'ın
anneannesi, Ayşe ve Ahmet Turk'un babaannesi
do^ruluk ve iyilik simpesi
AYŞE SUEIAN TÜRK
5 Mart 1991 Salı gunu hakkın rahmetıne kavuşmuştur. Cenazesi
6 Mart 1991 Çarşamba günü Bafra'da Tayyar Paşa Camisi'nde
kılınacak öğle namazından sonra Asri Mezarlık'ta toprağa
"""""'" AİLESİ
Ü Ü C ÜMERAL SÜRÜCÜ
ile
NECDET TORAMAN
evlendiler
05 Mart 1991 İstanbul
RÇELİK
FIRSATIPazar günü acıklanıyor Bekleyin!
KARE
BAR
Bl
ÇARŞAMBA
KOnSERLERt
DUYURU!
HAFTAKİ KOMCIMIV
BÜLENT
ORTAÇGİL'dir
Bu hjttavj rnahsuv bu konsenmız
^ \I-\RT CLM\ gununealınmı>îir
\u
rcbaldn Cad Salkım Sofiuı Sok
ı* Sullanahmeı l.sT Tet. 5117186
INGİLİZCEYİ
8 ayda konuşun,
Siz Amerikalı dostlarımızla tanıştıralım.
Tel: 349 59 38
SATİLIK YAZLIK
Ören'deki yazlık hissemi satıyorum
Tel: 151 97 15 (19.00'dan sonra)
ŞİŞLİ'DE
işyerine kiralık 85 m2
daıre
336 28 01 21.00'den sonra.