Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MART 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
SİNEMA
İsviçre 'Oscar' şaşkını
• ZÜRIH (Adem Sağlam) — Bir Türk aüesinin
İsviçre'ye göç ederken yedi yaşındaki çocuklannın
donarak ölmesini anlatan 'Umut Yolculuğu' filminin En
İyi Yabancı Film Oscan'na değer görülmesi Isviçre'de
büyük sürpriz olarak karşılandı. Filmin yönetmeni
Xavier Köller'in ilk kez Oscar kazanan bir Isviçreli
olması oldukça önem taşıyor. 47 yaşındaki yönetmen
Köller'in ödüller dağıtılmadan önce Los Angeles'a gidip
yoğun kulis çalışmalarında bulunduğu bildirildi.
Isviçre'de film piyasası oldukça kısır. Az sayıda filmin
çekildiği İsviçre'de 'Umut Yolculuğu' filminin ödül
getirmesi piyasaya yeni bir soluk getirdi. Yönetmenin
beşinci yapıtı olan 'Umut Yolculuğu', Venedik Film
Festivali'nde ise yeterli ilgi görmemişti. Ancak yapıt
geçen sonbaharda Locarno'da bronz Leopar ödüJü
kazanmıştı. Film geçtiğimiz kasım ayında Zürih
sinemalarında gösterime girdi ve büyük başarı kazandı.
Yönetmen Köller'in yeni tasanları arasında İsviçreli yazar
Friedrich Dürrenmatt'ın komedi türdeki yapıtlan yer
alıyor.
Bakanlık da ödül verecek
• ANKARA (AA)— Sanatçı Nur Sürer'in basrolünü
oynadjğı, yönetmenliğini İsviçreli Xavier Köller'in yaptığı,
1991 Yılı En iyi Yabancı Film Oscarlı "Umut
Yolculuğu"na Kültür BakanLğı da ödül verecek. Kültür
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu'ndan
alınan bilgiye göre bakanlık filmin yapımcısı, yönetmeni
ve tüm Türk oyuncu kadrosu ile senaryoyu Köller ile
birlikte hazırlayan Feride Çiçekoğlu'na özel ödül vermeyi
kararlaştırdı. Türkeroğlu, Türkiye'de sadece şenlikler ve
film haftalannda gösterilen yapıma, önümuzdeki
günlerde Türkiye'de gösterim izni verileceği, İstanbul'daki
gala gösteriminin de Kültür Bakanlığı tarafından
yapılacağını belirtti.
RESİM
'Hamam Soğuklugu'
• Kiiltür Servisi — Maçka Mezat Antika AŞ'de dün
düzenlenen toplantıda Birkökler Vakfı'njn avukatı
Erdoğan özkısacık, Osman Hamdi Bey'in, geçen aralık
ayında bir gazetede çıkan haberde kaybolduğu ileri
sürülen "Hamam Soğuklugu" adlı tablosunun, herhangi
bir biçimde çalınıp kaybolmadığını açıkladı. özkısacık,
"Bu tablo 1971'de vefat eden tersane sahibi Saim
Birkök'ün sağlıgında vasisi Ömer Salor tarafından
mahkeme izni ile 40.000 lira bedel karşılığı, Mehmet
Rüşdü Çolakoğlu adında bir şahsa, 2.7.1970 tarhinde
satılmıştır" dedi. Avukat Özkısacık açıklamasında,
1981'de Resim Heykel Müzesi'ne teslim edilmiş tablo
kayıtlannda Osman Hamdi'nin bu tablosuna
rastlanılmadığını belirtti.
SERGI
Selma Gürbüz Pompidou'da
• Kültür Servisi —
Editörlüğünu Christian
Bourgois'nın yaptığı
L'Ennemi dergisinin
kuruluşunun 10. yılını
kutlamak amacı ile
Centre Georges
Pompidou'da 20 Mart -
2 Nisan 1991 tarihleri
arasında bir dizi
konferans ve bir sergi
düzenlendi. Merkezin
Kücük Fuayesi'nde
düzenlenen gösteride
dergiye kapak
tasarlayacak olan
sanatçılardan Aldo Mondino, Helene
Delprat ve Marco del Re kapak taslaklarırn; Selma
Gürbüz (yanda), Roberto Barni ve Gerardo Dicrola da
illüstrasyonlannı sunuyorlar. Gerard-Georges Lamaire'in
açıklamasma göre derginin, önümuzdeki sonbahar
yayımlanacak olan bir sayısı Osmanlı dönemi
Istanbulu'na aynlacak. Sanatçı Selma Gürbüz'ün bu
sayıda Ahmet Rasim'in "Hamamcı Ülfef'i için
hazırladığı orijinal desenleri yer alacak.
FESTİVAL
Festival yarın sona eriyor
• Kültür Servisi — Uluslararası İstanbul Film Festivali
yann akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda
yapılacak ödül töreniyle kapanacak. Uluslararası ve
ulusal yarışmalarda ödül alan filmlerin yönetmenlerine
ödüllerinin verileceği törenden sonra En İyi Yabancı Film
Oscan'nı kazanan 'Umut Yolculuğu' adlı film
gösterilecek. Xavier Köller'e Oscar getiren filmin tüm
oyuncuları Türk sanatçılardan oluşuyor. Başrollerini Nur
Sürer, Necmettin Çobanoğlu, Yaman Okay ve küçük
Emin Sivas'ın paylaştıklan film, İstanbul Film Festivali
çerçevesinde izleyicilere 31 mart pazar günü saat 18.30'da
Atlas Sineması'nda sunulacak.
6
İlk film ilk aşka benzer'
• Kültür Servisi — Uluslararası İstanbul Film Festivali
kapsamında "Yitik Bahar" adlı fılmi gösterilen Fransız
yönetmen Alain Mazars, "Sımr" adlı filmin Yugoslav
yönetmeni Zoran Masireviç, "Piano Piano Bacaksız"ın
yönetmeni Tunç Başaran ve Portekiz filmi "Ayn
Kalpler"in başrol oyuncularından Ines de Medeiros dün
düzenlenen bir toplantıda bir araya geldiler. 1968-69
yıllannda Çin'de Fransızca öğretmeni olarak görev yapan
yönetmen Mazars, "Yitik Bahar" filminde iki ana kültür
arasında bir köprü oluşturmayı amaçladığını aktardı.
Mazars, "Film kültür devrimine bir eleştiri getiriyor.
Ayrıca politik bir yön de taşıyor. Çünkü Fransız
hükümeti yurtdışında çekilen filmlere yardımda
bulunmuyor. Ben de bunu vurgulamak istedim" dedi.
"Ayrı Kalpler" filminin başrol oyuncusu Ines de
Medeiros aynı zamanda "Henry ve June" filminde Anais
Nin'i canlandıran Maria de Medeiros'un kardeşi. Genç
sanatçı toplantıda Portekiz sineması üzerine konuştu.
Tunç Başaran ise fîlmlerinde sevgi temasını işlediğini,
çocukların "saf sevgiyi" simgelediklerini belirtti.
Yugoslav yönetmen Zoran Masireviç de "Sınır"ın ilk
filmi olduğunu ve her ilk filmin "ilk aşka" benzediğini
aktardı. "Sınır' filminde kişiler arası duygusai ilişkilerin
önemini vurgulayan yönetmen, "lç sınırlan yıkmak dış
sınırları yıkmaktan çok daha zor. Bunu anlatmak
istedim" dedi.
Geceyarısı filmlerine devam
• Kültür Servisi — Uluslararası istanbul Film
Festivali'nde geceyarısı filmleri bugün ve yarın
tekrarlanacak. Beyoğlu Sineması'nda bugece David
Hayman'ın "Sessiz Çığük" ile Thaddeus O'Sullivan'ın
"Aralık Gelini" adlı filmleri gösterilecek. Filmlerin ikisi
de Ingilizce ve Türkçe elektronik alt yazılı. Geceyarısı
sinemasının 30 marttaki filmlerinin ikisi de Carlos Saura
imzalı: "Kuzin Angelica" ve "Besle Kargayı" 30 mart
cumartesi saat 24.00'te, yine Beyoğlu Sineması'nda
gösterilecek filmlerin ikisinin de orijinal dili Ispanyolca.
Filmler, Ingilizce altyazılı ve Türkçe elektronik altyazılı
gösterilecek.
hier kravaU
inlvr saal.
Eldivenden merdivene her şey.,
SEVEMA/ATİLLA DORSAY
GösterişliAmerikan filmleri 10. İstanbulFilm Festivali'ni baltalıyor
İstanbul henüz Texas değil~Türkiye, en yüksek
iktidar kademelerinde
de paylaşılan çeşitli
çabalara karşın henüz
ABD'nin 51. eyaleti
olmamıştır. İstanbuJ
ve Ankara da henüz
'derin Amerika'nın
yalnızca Amerikan
kültürüne izin veren
sıradan kasabaları
değiller.
lstanbul Festivali, 10. yılını
hepimizin öngörülerini aşan bir
başanyla kutluyor. Döküm el-
bette önümuzdeki günlerde ya-
pılacaktır. Ama daha son yazı-
sı gözükmeden şunlan söylemek
kabildir: Şeniik, bu yıl çeşitli
güçlüklere, getirtilemeyen film-
lere ve film paketlerine, sayısı
azaJtılan filmlere ve saJonlara
karşın, en azından geçen yılki
seyirci sayısını bulacak ve hat-
ta geçecektir. Bu yıl bu, özellikle
büyük bir başan olarak gözük-
mektedir. Çünkü festival, bu yıl
karşısında hiç beklenmedik baş-
ka bir güçlük, bir rekabet bul-
muştur: Yabancı film ithalcile-
rini, özellikle de 'major'lann
temsilcilerini...
Gerçekten de festivalin ilk
haftasında, hepsi de gösterişli,
cicili-bicili tam beş Amerikan
filmi birden gösterime konmuş-
tur. Ikinci haftasında ise, bun-
lara yılın en iddialı filmlerinden
'Baba 3' ve 'Kurtlaria Dans' da
eklenmiştir. Bu tam bir çıkar-
ma, normal rekabet koşuÛannı
ve ticaretin gereklerini aşan san-
ki bir meydan okumadır. Biz
söylemiyonız. Işte dışandan 2
ayn bakış ve teşhis... Sabah'ın
çok okunan sütununda Hıncal
Ulnç yazıyor: "Sinema Gütıle-
ri, insanlara unutmaya başladıgı
sanatı hatırlattı. Ekranda film
görmekle saJonda görmenin far-
lunı babriato. Sonunda tembel-
leşmeye başlayan seyirci, festi-
UMDUCUNU BULAMADI — Bütün yıl oturup en gösterişli filnüerini festival süresince gösteri-
me çıkaranlar umdukJannj bulamadılar. Marion Brondo'lu, Hiiliam Hurt'lü filmlerin yanı sıra
son Alan Parker filmi "Gei Cenneti Gor" (yukanda) beklenen ggiyi göremedi.
val için yerinden dogruldu.
Bunlann bir bölümü, festivalin
ardında da tortu bıraktı... Sine-
manın yeniden doguşunda bü-
yük işlevi olan festivalin onun-
cusunu da geçen cuma actık..."
Hıncal Uluç'un bu elbette katıl-
dığımız teşhisine ek olarak,
'TV'de 7 Gün dergisinde Mine
Engez şunlan yazıyor:
"1980'lerde sinemaya olan ilgi-
nin neredeyse yok olduğu yıllar-
da baslayıp sinemasever bir kit-
lenin oiuşmasında büyük katkısı
olan ve aitelikli filmlere yöne-
len gençlere yol gösteren, onla-
ra sinema coşkusunu aşılayan
festival, önemli ölçüde baltala-
nıyor. Aylardır sıradan filmler
çıkaran, seyirciyi çocuk filmle-
riyle oyalayan yabancı film it-
halcileri, festivalin yarattığı or-
tamdan faydalanarak en iddia-
h filnüerini gösterime koyuyor-
lar. Bn filmleri, Türkiye'de pa-
zarlayarak büyük paralar kaza-
nan şirketler ise şu anda var
olan seyirciyi Sinema Gnnleri'-
nin oluşturduğunu unutmuş gi-
biler."
Evet, festivalle seyirci olma-
run dısında hiçbir ilgisi olmayan
bu kalemler, olaya dışarıdan
böyle bakıyorlar. Doğru söze ne
denir? Bizim söylemek istedik-
lerimizi, bizim söylememiz ge-
rekenleri onlar söylüyor. Onla-
ra ve basında festivali destekle-
yen tüm kalemlere teşekkür
borçluyuz. Onlann da yardı-
mıyladır ki, festival, bu
'baltalanma' olaymdan yarasız-
beresiz çıkmıştır. Tersine, bütün
yıl oturup en gösterişli fîlmleri-
ni festival süresince gösterime
çıkaranların burunlan sürtmüş-
tür. Marion Brandolu, Wiliiam
Hurtlı filmler, son Alan Parker
iki seksen yatmışlardır. Robert
Redfordlu Sidney Pollack filmi
'Havana'da beklenen işi yapma-
mış, hatta 'Baba 3' ve 'Knıtlaria
Dans' bile ilk haftalannda bek-
lenenin altında kalmışlardır.
Çünkü Türkiye, en yüksek ik-
tidar kademelerince de paylaşı-
lan çeşitli çabalara karşı, henüz
Amerika Birleşik Etevletleri'nin
51. eyaleti olmamıştır. İstanbul
ve Ankara'da henüz 'derin
Amerika'nın yalnızca Amerikan
kültürüne izin veren sıradan bir
kasabası değillerdir. Türkiye,
hâlâ Doğu ile Batı arasında bir-
köprü oluşturan, her türden
sentez olasılıklarına açık bir ül-
ke ve en azından İstanbul, An-
kara gibi büyük kentler de, sa-
natı yalnızca Made in USA ba-
sitliğine indirgemekten uzak ve
çok farklı kültür kaynaklann-
dan beslenmiş zengin bir talep-
ler yelpazesinin yaşadığı ve kül-
tür olayım tüm evrenselliği için-
de yaşamaya açık dünya metro-
polleridir. Bu ülkede ve onun
metropollerinde elbette ki Ame-
rikan kültürü de vardır, var ol-
malıdır, olmaması duşünülemez
bile.. Elbette ki, bir Sidney Pol-
lack filmini, bir 'Baba' veya
'Kartlar'ı, hem de dünya ile ay-
nı zamanda izlemek bir güzellik-
tir, bir çağdaşlıkür, bir gerek-
sinmedir.
Ama yalmz bunlar yetmez.
Bu çağdaşlığın yanı sıra, Holly-
wood'un ürettiği tüm o geri ze-
kâlüıkları da tüm bir yıl boyun-
ca izlemeye ve de yalmz onlan
izlemeye zorunlu muyuz? İstan-
bul gibi dünyanın en büyük
kentlerinden birinin, gerçek bir
metropolün evrenselliğe açılma-
ya hakkı yok mu? 11.5 ay bo-
yunca Amerikan filmleriyle ya-
tıp kalkmamız yetmiyor mu? ll-
la o 15 günü de mi istiyorlar biz-
den?
Evet, istiyorlar kuşkusuz.
Beyterin iştahımn sonu yok. Ne
var ki, bu kez hesaplar tutma-
mış, seyirci festivalini korumuş,
ona sahip çıkmıştır. Onun için,
o kimisinin adı-sanı duyulma-
mış festival filmlerine öylesine
sahip çıkan, o 'Aralık Gelini',
'Babnın Sakin Havası', 'Dali',
'Bakımsız Amca', 'Teldeki Tar-
lakuşlan', 'Özgürlük
Savaşçılan' vb. filmlerde, Sau-
ra, Tati veya Kaurismaki'lerde
salonları (-hem de komşuda
'Havans', 'Baba' veya Kurtlar-
ia Dans' gibi filmlerin varlığına
karşı) dopdolu kılan o benzer-
siz seyirci ilgisine, bu yıl özellik-
le teşekkür etmek istiyorum. Bir
sinemasever olarak, bir eleştir-
men olarak, bir festival sorum-
lusu olarak... Bir sinemacı dos-
tun, Atlas Sineması Müdürü
Suphi Beyin dediği gibi: "Bu
festivalin seyircisini biçbir şey
alt edemez". Ve bu seyirci ilgi-
si sürdükçe, İstanbul bir Texas
kasabasınınkinden farklı bir
kültürel çeşitliliğin ve zenginli-
ğin yuvası olmayı hep sürdüre-
cek... Ve bu kentte, sinema hep
bir festival, hep bir şeniik ola-
rak yaşanacak...
'KibritçiKız'şaşırtıcı birçağdaş trajedi boyutlarına erişiyor
Kaurismakıler'in karamsar dünyasıKaurismaki kardeşler... Tavi-
ani kardeşlerden beri sinemanın
gördüğü en ilginç kardeş yönet-
menler olayı... Bu yılki festival-
de, Von Trotta'nın siyasal film-
lerindeki "kızkardeşler" motifi
süregiderken Kaurismaki kar-
deşler de yapıtlarıyla bizi az şa-
şırtmadılar.
Ağırlığı, daha "ünlü" olan
Aki'ye verdiğimizden, büyük
kardeş Mika'dan yalnızca "Cha
Cha Cha">ı izleyebildik. Aki'nin
yarattığı dünyadan ve ana tema-
lanndan uzaklaşmayan bu kara
güJdürii denemesi bir milyonluk
bir miras çevresinde, toplumsal
konumlarım sonunda türnüyle
değiş-tokuş eden ayyaş bir ser-
seriyle hinoğlu hin bir işadamı-
mn öykülerini anlatıyor. Eski
Amerikan güldürü geleneğinden
de izler süren ve çağdaş Fin top-
lumundan verdiği yansımalan
evrensele dönüştürebilen hoş bir
mesel olarak gözüktü bize, bu
film...
Sürekli üretmesi ve filmlerin-
deki taze öğelerle dünya sinema-
sının şu andaki gözbebeklerin-
den olan Aki ise, kabaca 2 tür
film yapıyor: Toplumsal öğelerle
donatılmış polisiye türde "dddi"
filmler ve hüzünle bulanmış bir
güldürü anlayışı deneyen kara-
komediler. Aslında bu ikisinin iç
içe olduğunu ve tüm filmlerin-
de buruk bir mizahın bulundu-
ğunu ileri süren görüşe katılmı-
yorum. "Hamlet Iş Basında" ve-
ya "Leningrad Kovboyları,
Amerika'ya Gidin" gibi fılrnlerle
diğerleri arasında bence temel
farkljlıklar var.
Aki'nin daha başanlı olduğu
alan, bence karamsar polisiyele-
ri. "Proleter üçlemesi" diye ad-
landınlan 3 filminden görebildi-
ğimiz ikisi olan "Ariel" ve "Kib-
ritçi Kız", bizce sanatçının baş-
yapıtlan. Ilki, sanki 1930'lardan
bir Amerikan polisiyesinin gü-
nümüz Finlandiyası'na nakli.
İkincisi ise klasik bir Andersen
masalınm yine çağdaş Fin top-
lumuna dramatik uyarlaması.
Bu filmlerde, Aki'nin kahra-
manları, proleter kesimden ba-
sit, sıradan, hiçbir entelektüel
boyutu olmayan ve yasama karşı
alabildiğine donammsız ve sa-
vunmasız kişiler olarak dikkati
çekiyor. Temelde bizim filmleri-
mizin, yine o "Ukel" ve basit in-
sanlarına benziyorlar. Ama bi-
zim insanlarımızdan çok daha
kırılgan ve dirençsiz olarak...
"Ariel"in Taisto'su, kırsal kesim-
den kente adım attığı andan iti-
baren soyuluyor, sömürülüyor,
suça itiliyor... Ve yaşamını kü-
çük hiçler uğruna ziyan ediyor.
Ama bu, Aki'nin bu umutsuz
filme umutlu bir final yakıştır-
masmı engellemiyor.
"Kibritçi Kız" ise şaşırtıcı bir
çağdaş trajedi boyutlarına erişi-
yor. Yine herkesçe aşağılanan,
en yakınlanyla bile en küçük bir
iletişim kuramayan, umutsuzca-
sına "beynz atlı prens"ini bek-
leyen Iris, toplumca sıkıştınldı-
ğı noktada çılgınlığa ve kıyıma
YÖNETMENİN BAŞYAPITI — 'Kibritçi Kız', Aki Kaurismaki'nin başyapıtlanndan biri.
ulaşan bir tepkiye itiliyor. Bu aşabilen gerçek bir diyaloğa dö-
alabildiğine karamsar filmde külemediği, insanlann dost, sır-
Aki hiçbir umut ışığı, hiçbir ay- daş, yakın kimseyi bulamadık-
dınlık göstermiyor seyirciye... lan, yazgılarm bireysel ilmekler
Çünkü çağdaş Fin toplumunda
yaşatnak, anlaşılan öyle pek
bayram değil. Alkolizmin ve ruh
hastalıklarının dünya üzerinde
rekor düzeyde olduğu söylenen
bu oldukça yoksul kuzey Avru-
pa ülkesi, Kaurismaki kardeşle-
re göre nasıl da iletişimsiz, yal-
nız insanlann yurdu!.. Aile iliş-
kilerinin bile üç-beş sözcüğü
halinde öriilüp durduğu bir top-
lum... Tüm Akdeniz sıcakiığını
yansıtan yazarlarm ve yapıtların
(örneğin bir Yaşar Kemal'in)
Kuzey Avrupa ülkelerinde öyle-
sine ilgi görmesine şaşmamalı.
Ve Aki, bu ülkeden yansıttığı
öykülerde, alabildiğine az ko-
nuşmalı, yalın, dingin fılmler su-
nuyor bize... Filmlerinin görü-
nürdeki kuruluğunu, duygusuz-
luğunu, oldukça duygusai popü-
ler şarkılarla, örneğin tangolarla
dengeleyerek.. Üslubunu son
kerte yalın, sade, giderek düz bir
hale getiren sanatçı, böylece bir
Bresson veya Ozu'nun mirasçı-
Ianndan olduğunu da gös-
teriyor.
Sahip çıktığı bu adlar yanın-
da, yine çok etkilendiğini belirt-
tiği Marv kardeşler, Lubitsch ve-
ya Bunuel ise bize kalırsa Aki
için gerekh' referanslan oluştur-
muyorlar. Diğer bir deyimle,
Aki'nin güldürüleri, bizce yete-
rince kesinlik içermiyor, giderek
güldürmuyor. Geçen yıl "Ham-
let İş Başında"da elde ettiğimiz
bu deneyirn, bu yılın "Leningrad
Kovboylan"nda da yineleniyor.
Ve kendilerini derin Amerika-
da bulan bir Sovyet pop guru-
bunun serüvenleri, onca vaade
karşın, gereken keskinliğe ula-
şamıyor.
Aki'nin şimdilik son filmi
olan "Bir Katfl Kkaladun"da ise
farklı bir atmosfer var. Sanatçı
bu kez çok daha incelikli, nü-
anslı bir polisiye film parodisi
gerçekleştirmeyi amaçlamış. Ve
büyük ölçüde başarmış. Hayat-
tan umudunu kesen ve intihar
etmeyi beceremeyince, kendisini
öldürmesi için bir kiralık katil
tutan, sonra bundan vazgeçip
hayatta kalmaya çalısan bir ada-
mın öyküsü, polisiye filmin şe-
malannı, kalıplanm ustaca ters-
yüz ediyor ve gerçek bir kara
güldürüye dönüşebiliyor. Bun-
da, yabancılaştına İngilizcesi ve
(bir dostun deyimiyle) çağdaş
Bnster Keaton suratıyla, Truffa-
ut'nun gözdesi Jean-Pierre Le-
aud'nun katkısı da büyük. Ve
Kaurismaki kardeşlerin bu yılki
görkemli çıkarması, sonuç ola-
rak bu yepyeni ve genç sinema-
cılan tanımış olmanın keyfi ya-
mnda, bizlere özelhkle "Kibrit-
çi Kız" ve "Bir Katil Kirala-
dım"da en Ust düzeyine ulaşan
karamsar ve bu karamsarlığını
yer yer ironiyle boğmaya çalışan
özgün sinemayı getirmiş oluyor.
UGUN
Beymglm E m k : Annemiz 100 Yaşında* (12.00, 18.30),
Beklenmeyen Vals (15.00, 21.30)
Be.Yogln Atlas: Çiçeron'daki Kır Evi (12.00, 18.30),
tntikam Vakti* (15.00, 21.30)
BeyvgİH Beyoflu: Dans Eden Boğa* (12.00), Kâğıttan
Gözler (15.00), Camdan Kalp (18.30), Ekran Âşıklan (21.30)
Osmanbey Gazi: Ayn Kalpler* (12.00, 18.30), Cinsel Görev
(15.00, 21.30)
Kadıköv Reks: Anlaşılmaz Hastalık* (12.00), Alou'dan
Mektuplar* (15.00), Trafik (18.30), Hmzır Kız» (21.30)
Beyogln Em>k: Oliver ve Arkadaşları (12.00), Hoppa
Kadınlar (15.00, 21.30), Yeşil Kart (18.30).
B«yofla Atlas: Cennete 300 Mil (12.00, 18.30), Yapay
Cennet (15.0, 21.30)
Bevogl* Bey«gla: İki Başlı Dev (12.00), Berdel (15.00),
Dans Eden Boğa* (18.30), Yitik Bahar (21.30)
OsMaabey Gazi: Taxi Blues 12.00, 18.30, Ağustosun
Sakin Günleri (15.00), Eversmile New Jersey (21.30)
Kadık»y Reks: Tatie Danielle (12.00), Amcam (15.00),
Korczak* (18.30), Ana (21.30)
* İşaretli filmler elektronik Türkçe alt yuıvla sunslacaktır.
'Umut Yolculuğu'oyuncusu, öyküsü bizden olsadabir Isviçrefilmi
Türkiye'Oscar treni'ni kaçırdıYabancı Film Oscar'ını alan
"Umut Yolculuğu" filmi dolayı-
sıyla Türkiye'de yaşanan sevinç
doğnısu beni şaşırtıyor. Evet, bu
bizden bir öyküyü anlatan, hep-
sine teşekkür borçlu olduğumuz
sanatçılarımızın katkısıyla oluş-
muş bir film... Ama ne olursa
olsun bir Türk filmi değil, bir İs-
viçre filmi. Onlann düğün-
bayram etmesi gerek... Bizse ter-
sine biraz üzülmeliyiz gibime ge-
liyor. Çünkü bu film pekala bir
Türk filmi olabilirdi. öykü biz-
den, 20. yüzyılın en büyük gö-
çünü yaratan ve sürekü Batı'ya
savrulan insanlar bizden... Türk
yazarlarının katkısı olmuş, Türk
oyunculan oynamış. Peki niye
şeker de unu da varken helvayı
biz pişirip parsayı toplayamamı-
şızl Evet, bu gerçekten kaçmış
bir fırsat. Türkiye içerdiği insan
malzemesi, geçirdiği hızlı deği-
şim ve banndırdığı şaşırtıcı çe-
lişkilerle öylesine malzeme veri-
yor ki sinemaya!.. Yılmaz Gii-
ney'in başansı, bu malzemenin
zenginliğini fark etmesi ve ulu-
saldan yola çıkarak evrensel ola-
na varabümesiydi. Ve zamanınr
da, eğer Türk devletini arkasın-
da bulsaydı, "Sürü" veya "Yol"
gibi filmler de emin olunuz, Os-
car'ın kapılannı zorlamış olur-
du. Aynca "Umut Yolculu-
ğu"nda Türkiye'nin de gerek
sermaye, gerek yönetmen adı
olarak parmağı bulunması söz
konusu olmuş, ancak bu gerçek-
leşmemiştir.
Bu fırsatlar niye kaçıyor?
Türkiye niye kendi konularını,
öyküierini kendisi işleyip ulus-
lararası arenalarda başarıya ula-
şamıyor? Bunun yanıtlan, geçen
hafta İstanbul'da yapılan Euri-
mages toplantısında bir ölçüde
verilmiştir. Avrupa ulusal sine-
malarını baskın Amerikan kül-
türüne karşı korumak ve Avru-
pa filmlerine destek sağlamak
için kurulmuş ve bugüne dek
başvuran 5 Türk projesinden
4'üne destek vermiş, beşincisini
de incelemeye almış olan bu ku-
ruluş ve ondaki temsilcimiz Fa-
ruk Günaltay, bir yapımcı, hem
de Türk sinemasının patronu rü-
londe gözüken bir yapıma tara-
fından, "yardımda taraf gözet-
mek"le suçlanmıştır. Bu zat her-
halde Eurimages'ı, kendi adam-
larıru yetiştirmeyi hep başardı-
ğı bizim Kültür Bakanlığımız sa-
nıyor... Ve bu bakanlığın sinema
dairesinden (ismi bizde mahfuz)
bir görevli de Faruk Günaltay'a
"Faruk, senin bu islerden ko-
misyonun ne" diye sorabiliyor!..
İşte size Türk sinemasından
çağdaş bir kafa kesiti... Bu ka-
falarla gerçekten "Umuta YoJcu-
luk" yapmaya ve Oscar'larda
söz sahibi olmaya imkân var mı
dersiniz?
'Gençlik'
tartıçılaeak
• Kültür Servisi — TÜSES
Vakfı'nın Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda
düzenlediği kültür paneileri
kapsamında yarın "Egemen
Kültürün Eleştirisi: Gençlik
Hareketi" konulu panel
sunulacak. Saat 10.00'da
başlayacak birinci
oturumun başkanüğııu
Erdal Atabek yapacak.
"Toplum-Gençlik
Etkileşimi" başlığmı taşıyan
bu oturumda Prof. Dr.
Aysel Ekşi ve Prof. Dr.
Ahmet Taner Kışlalı söz
alacaklar. 14.00'te
başlayacak ikinci oturumun
başlığı ise "Dünün
Gençliğinden Bugün ün
Gençliğine". Şahin Alpay'm
oturum başkanlığinı
yapacagı bu bölümde Uluç
Gürkan, Mustafa Gürkan
ve Ertuğrul Kürkçü
konuşmalar yapacaklar.
PEN Genel
Kurulu
• Kültür Servisi — PEN
Yazarlar Derneği yann
ikinci genel kurulunu
topluyor. 16 ay önce
kurulan PEN Yazarlar
Derneği'nin erken genel
kurul toplantısı saat
11.00'de Basın Müzesi'nde
başlayacak. Genel kuruida
bir tuzük değişikligine
gidilerek derneğe
sanatçılann alınmaması
konusu karara baglanacak.
Bugüne dek edebiyat ve
düşün adamiarının yanı sıra
sanatçılar da PEN Yazarlar
Derneği'ne üye
olabiliyorlardı. Derneğin
ikinci kez kuruluşundan bu
yana basında olan Yaşar
Kemal'in de bu kuruida
görevinden aynlmak
istediğini açıklaması
bekleniyor.
4
DÜ-\azın
layın
?
paneli
• Kültür Servisi — SHP
İstanbul tl Örgütü Kültür
ve Eğitim Komisyonu'nun
"Dil-Yazın-Yayın" paneü
yann Taksim Marmara
Oteli Tepe Salonu'nda
yapılacak. Saat 10.30'da
başlayacak birinci oturuma
Sami Karaören, Tahsin
Yücel, özcan Başkan,
Nadiye Sarıtosun ve Osman
Şahin katılacaklar.
13.00'teki ikinci oturumda
Faik Akçay, Demirtaş
Ceyhun, Konur Ertop,
Asım Bezirci ve İ. Kemal
Karadayı söz alacaklar.
Saat 16.00'da başlayacak
üçüncü oturumun
konuşmacılan ise Aygören
Dirim, Erdal öz, Nihat
Emeksiz, Çetin Tüzüner ve
Fırat Dinç.
Kapanış parrisi
• Kültür Servisi—
Uluslararası İstanbul Film
Festivali'nin 10. yıldönümü
nedeniyle Dream-Port
tarafından bir kapanış
partisi düzenleniyor.
Festivale katılan yabana
konukların da davetli
olduğu bu parti Platform
Filmcilik stüdyolannda bu
gece baslayıp sabaha dek
devam edecek.
BUGÜN
m 'Kitaplıklar' Dr. Orhan
Koloğlu'nun
'Arnavutluk'tan ABD'ye
Kitaplıklar' başlıklı
konferansı saat 14.30'da
Basm Müzesi'nde yer
alıyor. Ardından 1Ü Dcvlet
Konservatuvan öğrencileri
saat 16.00'da bir konser
verecekler.
• Post Modemlzm Deniz
Şengel'in 'Post Modernizm
ve Teori' başlıkh konferansı
saat 16.00'da Atatürk
Kitaplığı'nda izlenebilir.
• Tomris Uyar'la söyleşl
Yeşil Bizans Kültürevi'nde
(Sıraselviler Cad. 176/5 Tel:
151 89 25). Saat 20.00'de
yazar Tomris Uyar'la gece
sohbeti yapılacak.
bugün
bilsak
29 MART CUMA :
19.30 BüsakTiyairoAtöIyesi;
"Işte Baş IşteGövde îşte
Kanaüar"
Yazan: Sk;vim BURAK
Görsel Sanat Atölvejeri
Mchmci GÜLERYÜZ
yönctimindc (Pcr. - Cum.)
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
12.00-00.30
Rock Care-Bar(5.Kal)
15.00-18.00 HcavyMeial
18.00-24.00 Rock
Moving House
bilsak, sıraselviler cad.,
soğancı sok. 7 cihartgir
143 28 79-99