Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MART 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
tstanbul'un en önemli meydanı, 65yıldır kimliğini bulamadı
Beyazıt,meydanını arıyorŞehrin tarihindeki önemli olaylara sahne olan Beyazıt Meydanı,
1926 yılından beri yerel yönetimlerin 'ilgisini' üzerinde topladı.
Yaz-boz tahtasına dönen meydan, şu sıralar yeni bir
projeyle karşı karşıya.
REMZİ GÖKDAĞ
Cumhuriyet döneminde her
belediye yönetimi tarafından ya-
pdan imar değişikliklerinden pa-
yına düşeni alan Beyazıt Meyda-
nı 65 yıldır kimliğini bulamadı.
1926 yılında dönemin Istanbul
Valisi Haydar Bey'in meydan or-
tasına bir havuz yaptırmasıyla
başlayan düzenleme çalışmala-
n irüi ufaklı değişikliklerle bu-
güne dek sürdü. Yaz-boz tahta-
sına dönen Beyazıt Meydanı için
son olarak Büşükşehir Belediye-
si de yeni bir proje geliştirdi.
Son dönemde artan seyyar sa-
tıcılan meydandan çıkaramayan
Eminönü Belediyesi'nin bir bö-
lümünü otopark olarak kullan-
masıyla tarihine yabancılaştın-
lan Beyazıt Meydanı, zamanla
bir uçtan diğerine güçlükle gidi-
lebilen, kentin bütün kaosunu
yansıtan bir görünüm aldı. Çev-
resindeki yoğun alışveriş mer-
kezleri nedeniyle fonksiyon kar-
maşası yaşayan meydanda yaya
hareketi önemli ölçüde kı-
sıtlandı.
istanbulBüyükşehir Belediye-
si'nce meydanda yaklaşık 40 bin
metrekarelik alanda yapılan dü-
zenleme çalışmaları önümüzde-
ki günlerde tamamlanacak. Ya-
pılan çalışmalarla mevcut döşe-
me dokusu korunarak onarıldı.
Meydana hazır büfeler, küçük
satış birimleri, sıralı satış birim-
leri, sabit oturma elemanları ve
çiçek havuzları yerleştirildi, Or-
du Caddesi kenarında otopark
olarak kullanılan alan yayalann
kullanımına açıldı.
Önemli tarihi olaylara sahne
olan meydan, cumhuriyet döne-
minin ilk yıllannda yolları dıi-
zeltilip ortasına iki fıskiyeli ha-
vuz yerleştirilmesiyle önemli dü-
zenleme çalışmalarına sahne ol-
du. 194O'lı yıllarda meydandaki
baraka ve dükkanlar yıkılarak
alanı genişletme çalışmaları ya-
pıldı. 1950'lerde Beyaat Meyda-
nı tarihinin en büyük değişimi-
ne sahne oldu. 1957'de kentin
çeşitli semtlerinde büyük yıkım-
lar yaşanırken Beyazıt Meydanı
da payına düşeni aldı. Meydan-
da yeni yollar açıhrken bu yol-
lar meydan seviyesinin ahına
alındı ve meydandaki ağaçlann
bir bölümü kesildi. 1926'da
meydana inşa edilen oval havuz
da 1957 yıkımlannda yok edil-
di. Bazı tarihçiler ve bilim
adamlan bu çalışmalarla mey-
danda tarih katliamı yaşandığı-
nı ve alanın bütün özelliklerini
yitirdiğini söylüyorlardıa
Beyazıt Meydanı'nda büyük
değişimlerin yaşandığı 50'li yıl-
lann sonlarında araştırmacı ve
tarihçi Reşat Ekrem Koçu, yapı-
lan düzenlemeleri meydanın yo-
kedilmesi için büyük bahane
olarak tanımlıyor, çalısmaları
kent görünümünde "Halep
Çıbanı" izi yaratacağını söylü-
yordu. Koçu, çalışmaları "mey-
danda yapıiabilecek gösterileri
Menderes yönetiminin
engeHemesi" olarak nitelendi-
riyordu.
Beyazıt'ta doğan mimar ve şe-
hirci Haydar Karabey de hiçbir
yöneticinin, kentin yüzyıllar bo-
yu tanık olduğu tarihsel süreci
sindirerek oluşmuş dokusunu
değiştirmeye hakkı olmadığını.
meydanın yerel yöneticiler tara-
fından sömürüldüğünü söylü-
yor. İstanbıü'un çeşitli semtle-
rindeki yıkımların hızla sürüp
gittiği 1958'de greyderlerin, Bi-
zans sarayına ait mermer sütun-
ları önüne katarak Aksaray'a
doğnı yokuş aşağı sürüklediği-
ne tanık olan mimar Haydar
Karabey meydanla ilgili bir anı-
sını şöyle anlatıyor:
"Beyazıt'taki evimizin bir
bahçevanı vardı. Aynı zamanda
Beyazıt Meydanı'ndan sorumlu
Park Bahçeler Müdürlüğü'nde
çalışan alelade bir bahçevan. Ça-
pa, kazma, kiirek, hortumuyla
bahçemize gelen bu adam bir
giin yok oldu. tntihar etmiş.
Eliyle, emegiyle yıllarca yeüşti-
rip baktığı Beyazıl Parkı'nın
ağaçlannın istimlakler sırasında
dozerlerle >ok edilmesine daya-
namayıp kezzap içerek intihar
etmiş. Bir lanetlenme olsa gerek
ki Beyazıt Meydanı o gün bugün
toparlanamadı."
Beyazıt Meydanı iflh yapılan sotf TJrrtje, «torparkfrı kaldınlarak, taHBi •Çmaraltı Çay Bahçesi'nfn yenide» kurulmasını öngoriiyor. (Fotogtafi Erdogan Köseoğlu)
1957'de Sedat Hakkı Eldem-
in projesini değiştirerek uygula-
yan belediye 1960 yılında mimar
Turgut Cansever'in projesini ka-
bul etti. 27 Mayıs 1960 tarihin-
de yönetime gelen Milli Birlik
Komitesi de projenin uygulan-
masını istedi. Uygulama çalış-
maları devam ederken 7 Mart
1961'de Belediye Meclisi'de uzun
süren görüşmelerden sonra na-
zım plan hanrlandıktan sonra
Beyazıt Meydanı'nın düzenlen-
mesinin doğru olacağı görüşü
ağırlık kazandı. 1963 yılında
Turgut Cansever'in hazırladığı
proje değiştirildi ve kendisi gö-
revden alınarak çalışmaları Be-
lediye Planlama Müdürü Erdo-
gan Celasun yürüttü.
Yaklaşık 30 yıl sonra Beyazıt
Meydanı düzenleme çahşmala-
rının miman Turgut Cansever,
kendi projesinin tamamının uy-
guianmadığını belirtti. Projenin
ana çizgilerinin uygulanmasına
karşın bazı eksiklikkrin olduğu-
nu belirten Turgut Cansever, en
çok eleştiri aldığı basamak sis-
temi konusunda şunlan şöyledi:
"Böylesine büyük vt eşsiz ta-
rihi yapılarla çeviili bir raeydan-
da eğim olmamalıydı. Üniversite
kapısı ile Ordu Caddesi arasın-
da 9.5 metrelik bir eğim vardı.
Bu egim 3 katlı bir apartmana
eşittir. Önemli olan halkın mey-
dandaki sanat eserleriyte bütün-
leşebilmesidir. Setler yaparak
buradaki mimari yapdan yücelt-
tik. Onların meydanla uyumu-
nu sağladık" diye konuştu.
Geçen 30 yıl içinde yönetime
gelen belediye başkanları mey-
danla ilgilenmeye devam ettiler.
Son olarak Nurettin Sözen de
meydanın özelliğini yitirmek
üzere olduğunu belirterek oto-
parkı kaldınp tarihi çınaraltı çay
bahçesini yeniden canlandırma-
yı düşünüyor.
Sonuç olarak 65 yıldır üzerin-
de çalışılan Beyazıt Meydanı, ye-
rel yöneticilerin uğraştığı bir yer
haline geldi. Kimilerine göre
kentleşme, kimilerine göre köy-
leşme olarak değerlendirilen Is-
tanbul'un gelişimi Beyazıt Mey-
danı'na da yansıdı. Meydanda
ağaçları yetiştiren bahçevan ile
greyderleri sokan yönetici, dü-
zenleme çalışmalarına emeği ge-
çen mimarlar, toplumsal deği-
şim için can veren öğrenciler,
kuş yemi satıcısı, kendini pazar-
layan turist kadın manzaraları
ile Beyazit Meydanı kentin tari-
hi geiışimındeki canlıhğını
koruyor. •
Haziranda'Dünya TürklerT haftasıANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)— Sovyet cumhuriyetleri
başta olmak üzere Türkiye, Bal-
kan ve Karadeniz ülkeleriyle
kültürel etkinlikler düzen-
leyecek.
Bu çerçevede ilk etkinlik, Ta-
taristan Cumhuriyeti ile gerçek-
leştirilecek olan karşılıklı
"Tatar" ve "Türk haftalan" ola-
cak. Nisan ayı içinde yapılacak
hafta süresince Ankara'da Tatar
fdmleri, folklor gösterileri yapı-
lacak. Tataristan'ın başkentinde
Türk kültürü tanıtılacak.
önümüzdeki günlerde Kültür
Bakanlığı 3 büyük festivalin or-
ganizasyonunu üstlenecek. Bun-
lardan ilki 22-31 mayıs tarihle-
rinde Ankara'da yapılacak olan
"Balkan Ülkeleri 1. Sanat Şöle-
ni." Kültür Bakanlığı bu amaç-
la tüm Balkan ülkelerine çağrı-
da bulundu. Balkan ülkeleri şö-
leninde fotoğraf ve resim sergi-
lerinin yanı sıra, halk oyunları
film gösterileri ile müzisyenler
yer alacak.
Bakanlık, haziran ayında dü-
zenleyeceği bir festivalle de
"dünya iizerindeld Türkkri" bir
araya getirmeye çahşacak, Türk-
lerin bulunduğu ülkelerin katı-
Ekim ayında düzenlenmesi
planlanan "1. Karadeniz Ülke-
leri Festivali"ne ilişkin çalışma-
lar da sürüyor.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'la birlikte Sovyetler Birli-
ği'ne giden Kültür Bakanı Na-
mık Kemal Zeybek, Ukrayna
Cumhuriyeti'ne kültürel işbirli-
üzerinde karşılıklı görüş birliği- yetleri arasında karşıüklı hafta
ne vanldı. Ukrayna cumhuriye- ve günler düzenlenmesi,
ti yetkilileri, götürülen işbirliği • Filmlere pazar bulunması
metnine, bazı ek maddeler koy- ve ortak film yapımı konusun-
du. Müzik, dans, opera, bale, ti- da sinemacıları teşvik etmek,
yatro, edebiyat plastik sanatlar • Arkeoloji, müzecilik alanla-
ve sinema alanlannda işbirliği nnda 10'ar günlük sürelerle uz-
lacağı festival 5-15 haziran tarih- ğin arttınlması için bir "iyi ni-
leri arasında Ankara'da yapıla- yet mektubu" götürdü.
cak. Bu mektupta yeralan ilkeler
öngören metinde şu öneriler yer
alıyor:
• Opera, bale, tiyatro alanla-
nnda sanatçı değişimi,
• Ukrayna ve Türk cumhuri-
man değişiminde bulunulması,
• Ukrayna,"Uluslararası Çocuk
Resimleri Sergisi"ne ve Ulusla-
rarası Çocuk Kitapları Sergisi
L
ne katılacak.
Cumhuriyet
kitap kulübü
T A K S İ T L E
KÎTAP
V E R İ Y O R
DILEYEN HERKESE (*) 8 AY VADELI
SEÇKIN, rsgALTiN
ARLAR KİTAP
YAZARLAR
I'IMIM
YAPITLAR
KITAPLAR
CEM
YAYINEVI
ONUR
YAYINLARI
YAYINLARI
YAYINLARI
REMZİ
KITABEVI
BILGI
YAYINBVİ
CAN
YAYINLARI
TOROS
YAYINLARI
400 seçme kitap Elden teslim
(') Sadccc İsUnbul İI sınırlan içinde.
Bir telefon yeterlı
TELEFON : 512 05 05 / 516
T E Ş E K K Ü R
Ameliyatımı büyük bir dikkat ve başanyla gerçekleştirerek
sağlığımı koruyan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Bölümü Başkanı
Prof.Dr. Şadan ERASIAN
Doç.Dr. Semih AYDINTUĞ
Dr. Selim TEMEL
Dr. Şefik ATABEKOĞLU
Dr. Mahmut KESENCÎ'ye
ANESTE2İ UZMANLARI
Prof.Dr. Melik TOLUNAY
Doç.Dr. Feyhan ÖKTEM
Uzman Dr. Necati ÇANAKÇI
Dr. Ayşe Fidan GENÇ'e
YOĞUN BAKIM HEKİMLERİ
Doç.Dr. Cihan BUMÎN
Dr. Hünkâr KUTLU
Dr. Seral ÇAĞMEN
Dr. Ayhan ATTAR
Dr. Hakan GEMALMAZ'a
ANKARA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
Necdet SERİN'e
Dekan Prof.Dr. Hayati EKMEN
Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Emin TEKELÎ
Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Sevinç UYSAL
Prof.Dr. Turhan AKYOL
Prof.Dr. Özden UZUNALİMOĞLU'na
Hemşire Aynur SAYGI
Hastabakıcı Yakup ÖZDEMİR
ile
ameliyathane, yoğun bakım servio personelinin tümüne,
yakın ve candan ilgilermden dolayı teşekkür ederim.
Erdal İNÖNÜ
SHP Genel Başkanı
DUNYADA BUGUN
AUSBRMEN
Aldanma ve AldatmaGarip bir toplumuz. Söylenceye bayılıyoruz. Yoksunluk ve
yoksulluktan öylesine bıkmışız ki, aldanmaya son derecede
eğilimli bir hale gelmişiz. Hani neredeyse aldanmaktan ke-
yif alıyoruz, aldanmada teselli buluyoruz. Bu durumda da kur-
nazlar çıkar yolu, toplumu aldatıp boynuna yuları takarak yö-
netmekte bulmuşlar.
Aldanma-aldatma sarmalma dolanmış olan toplum da ka-
pılmış gidiyor bahtının rüzgârına.
İnsan olaylara bakınca, kendine sormadan edemiyor:
"Acaba bunca aldatmacanın topluma egemen olması, top-
lumun aldanmaya çok eğilimli olmasından mı doğuyor? Yok-
sa, aldatmaca yönteminin yıllarca uygulanması sonunda mı
toplum aldanma tutkusu çarpıklığına düşüyor?"
Be'ki de doğru yanıt, sorulardan birine ya da öbürüne
"evet" demenin ötesindedaha karmaşık bir olguda yatıyor
Şu "Umuda Yolculuk" filminin kazandığı Oscar'ın Türki-
ye'de yarattığı havaya bakın.
Oscar Ödülü'nü sanki biz kazanmışız gibi toplumsal bir
çılgınlık jçine girdik. Aldanmaya öylesine eğilimliyiz ki, bü-
yük çoğunluğumuz olayın gerçek yanını inceleme gereğini
bile duymuyor.
İsterseniz Oscar Ödülü'nden başlayalım. "Umuda Yolcu-
luk"un senaristlerinden biri olan Feride Çiçekoğlu'nun da (Fe-
ride Çiçekoğlu, Xavier Köller'in filmi ticari ya da Amerikan-
vari bir biçemle yapmak istediğini görünce, kendi görüşün-
den ödün vermeye yanaşmadığı için senaryodan ya adının
çıkarılmasını ya da rejisör ile ortaklaşa yazılmasını isteyecek
kadar ilkeli bir kişi) belirttiği gibi "Amerikan filmlerinin hızlı
temposunu yakalayan filmler her zaman için Oscar ödülleri-
nin favorisidir". Başka birdeyişle Oscar, sanatsal yönünden
çok ticari yönü ağır basan bir ödüldür. Süper prodüksiyon
olmasının ötesinde hiçbir sanatsal değeri olmayan Ben Hur-
un kazandığı ödül de bunun kanıtıdır. Her neyse, bir an için
işin bu yönünü bir yana bırakalım. Ama unutmamamız ge-
reken bir gerçek var. Oscar'ı bir İsviçre filmi kazanmıştır. Fil-
min konusu ise yaşanmış bir olaydan alınmıştır ki, bunun da
ne Türkiye ne de İsviçre açısından onur verici bir yanı vardır.
Film, yoksulluk. olanaksızlık yüzünden her tehlıkeyı göze ala-
rak İsviçre'ye kaçak olarak girmeye çalışan ve küçük oğulla-
rı dağda donan, sonra da cenaze ile birlikte ülkelerine geri
gönderilen bir Türk ailesinin dramını anlatıyor.
Türkiye açısından bakılınca öykü, ınsanların ölümü'bile
göze aiarak, yaşamlarım başka bir ülkede sürdürme çaba-
larını anlatıyor ki, hiç de fazla onur verici, yüceltici bir yanı
yok.
İsviçre açısından bakılınca, toplumun güvenliğinin nasıl bir
benciliik üzerine oturtulduğu ve insanlıktan uzak olduğu vur-
gulanıyor.
Şimdi bu İsviçre yapımı filmin Oscar almasının bizim için
ulusal bir sevince dönüşmesini nasıl açıklayabiliriz?
Öykünün kahramanlarının Türkler olması yeterli bir açık-
lama değil. Eğer öyle olmuş olsaydı, "Kurtlarla Dans" da Kı-
zılderililerın bayram etmesine neden olurdu. Ya da Kızılde-
rililer 'Little Big Man'in kazandığı başanyı bir ulusal övünce
dönüştürürlerdi. Veya Boat People denen Vietnam'dan ka-
çanların hazin öykülerini anlatan filmler, Vietnamlılar için bir
övünç vesilesi olurdu.
Oyuncuların büyük bölümünün Türk olması da doğal, çün-
kü öykü Türklerin macerasını konu ediniyor.
Eğer oyuncularımızın, eli yüzü düzgün bir filmde rol ala-
bilmiş olmaları ve bu işin içinden yüz akıyla sıynlmalarına
seviniyorsak, bu da doğrusunu isterseniz ağır bir aşağılık
kompleksinden başka birşey değildir. ve olayın ardında çok
acı bir gerçek yatmaktadır.
Şimdi uyanıp, bağrımıza bastığımız bu oyuncular Nur Sü-
rer, Yaman Okay, Erdinç Akbaş iie küçük Emin Sivas ve set
işçisi, gerçek bir sinema emekçisi, işine bağlılığı, alçakgö-
nüllülüğü, ciddiyeti ve kişiliğ/yle en ufak bir işte bile saygın-
lık kazanılabileceğınin somut kanıtı olan Necmettin Çobanog-
lu ilk kez kamera karşısına çıkmış kişiier değiller. Bunların
hemen hepsi kendilerini daha önce kanıtlamış, başarı kazan-
mış oyuncular. Nur Sürer'in, Yaman Okay'ın başka uluslara-
rası başarıları da var. Öbür oyuncular da başka başarılı film-
lerde de rol almışlar. Feride Çiçekoğlu da kendini daha ön-
ce yaptıklarıyla kanıtlamış, ilkeii, ciddi bir kişi.
Toplum acaba neden daha önce onlara sahip çıkmadı?
"Acaba Yaman Okay şu anda neden sanat yaşamını Al-
manya'da sürdürmek zorunlutuğunu duyuyor?" sorusunu ne-
den kimse kendi kendine sormuyor?
"Böylesine zengin malzememiz, böylesine bol ve acılı ya-
şamöykümüz, böylesine değerlı sinema elemanlanmız oldu-
ğu halde neden acaba bunların hepsini karıp helvayı yapan
Isviçreliler oluyor?" sorusunu kimse soruyor mu?
Kaç kişi, eskiye oranla çok daha düzeyli olan filmlerimi-
zin, ikinci sınıf Amerikan filmlerinin bulduğu olanaklardan
yoksun kalıp bir salon bile bulamadığı için bizim seyircimize
ulaşamadıgının ayırdında?
Kaç kişi, bir Amerikan değil, Avrupa filminin hangi olanak-
larla, buna karşılık bir Türk filminin hangi olanaklarla çevril-
diğini biliyor?
Italyan sinema eleştirmeni Rossi, Atıf Yılmaz'ın 1987 yılın-
da çok tutulan bir filminin bütçesini öğrendiği zaman gülmüş
ve "Bu, bizim orta bir oyuncu için odediğimiz paradır" de-
mişti.
Bütün bunları çözmeden, sinema üzerindeki basktyı kal-
dırmadan, olanakları sağlamadan, filmlere salon açmadan,
Türklerin acı ve utanç verici öyküsünü konu alan bir İsviçre
filminin kazandığı Oscar ile övünmeye kalkmak gerçek bir
çarpıklık.
Hele hele, bu Oscar'da Özal'ın Amerika gezisinin etkisi ol-
duğunu soylemek, akla değil teğet, otuz kilometre uzaklık-
tan bile geçmemiş olmak demektir.
Bırakalım bir yana Özal'ın ABD'den ciddi olarak istedik-
lerini elde edememiş olmasını, bırakalım Güneş Taner'in "Bu
parayı vermezseniz seçim zora girer" yollu utanç verici söz-
lerini. sinema konusuna dönelim.
Bilindiği gibi, Türkiye'de sinema salonlarını bağlamış olan
Amerikan şirketlerine karşı kendi ulusal sinemamızı koruya-
bilmek için TBMM'ye gönderilen öneride, bu salonlarda Türk
filmlerine %25 oranında kota ayrılması öngörülmektedir.
Türkiye'ye Oscar kazandırdığı söylenen Özal'ın gerçekten
gücü var ise ABD'nin, altında Clara Hills'in imzası bulunan
raporundan doğan protestoyu aşmasını dileriz.
Üstelik bu konu, Camp David görüşmesinde gündeme de
gelmiştir. Türkiye'ye tekstilde kota uygulamakta beis görme-
yen, olsa olsa bu kotayı bir ölçüde, o da yetersiz ölçüde art-
tırmaya yanaşan ABD, aynı Türkiye'nin Hollyvvood filmleri kar-
şısında kendi sinemasını korumaya yönelik %25'lik kotasını
liberalizme uymaz diyerek engelleyebilmektedir.
Ve bu çıkışlar karşısında çıt bile çıkarmayan ya da çıkara-
mayan Özal'ın etkili kişiliği, bir İsviçre filmine Türkleri ko-
nu ettiği ve Türk oyuncuları oynattığı için Oscar'ı kazandıra-
bilmektedir.
Güldürmeyın allahaşkına!
Toplum bu aldanma tutkusu ve aldatmaca sarmalını yara-
madığı sürece hiçbir yere varamayacak gibi görünüyor.
Kendimize gelelim ne olur!
KlSA KISA
• Haceltepe Üniversitesi ile Yunanistan'ın Patras
Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen, "Türk -
Yunan Doğum Öncesi Izleme Sempozyumu" Kuşadası
Fantasia Otel'de diin akşam başladı. Sempozyumun
açılışında konusan Sağlık Bakanı Şıvgın, Türkiye'de
bebek ölumlerinin azaltılması gerektiğini belirterek,
bakanlık olarak geçen vıl imzalanan "'Çocuk Hakları
Sozleşmesi" gereğınce, 5-6 aydan bu yana "anne ve
;ocukları yaşatma programlan" üzerinde durduklarını
oildirdi.
• Ankara-Kayaş'ta bir ozel oıomobılın çarptığı Zübeyde
Akangul'un olumunden sonra halk, Ankara-Samsun
kara\olunu trafiğe kapattı. Halkın 3 saat trafığe kapattığı
karayoluna gelen emniyet guçleri toplııluğu dağıtmaya çalıştı.
Vatandaşlar olay yerine valinin gelmesinı istediler. Vali
Yardımcısı Yah>a Gür eylem bölgesine gelerek halkı yatıştırdı.