18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MART 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYEf/17 1 polis öldü ÖzaPın istediği anayasa Büyük yerleşimler için özelyönetim biçimi getirilebüecek bombalandı Izmir'de karakol ANKARA (Curahuriyet Bii- rosu) — Adalet Bakanlığı, ka- muoyunda uzun süredir tartışı- lan anayasa değişikliği taslağını dun açıkladı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatı üzerine hazırlanan taslakta, Özal'a ikin- ci kez cumhurbaşkanı seçilme yolu açılıyor. Anayasada yapıl- ması planlanan değışıkliklerle başkanlık sisteminin zemini ha- zırlanırken düşunce suç olmak- tan çıkarılıyor, seçme ve seçilme yaşı düşürülüyor, her türlü par- ti kurulmasına olanak sağlanı- yor, milletvekili sayısı 450'den 600'e çıkanlıyor, olüm cezaların- da Meclis'in onay yetkisi curn- hurbaşkanına verilirken ozel radyo ve televizyonun kurulabil- mesine olanak sağlanıyor. ayrı- ca belediye mahalli idare seçim- lerinin yenilenme yetkisi TBMM'ye veriliyor. Taslağın, kamuoyunda oluşa- cak tartışmalar sonunda hüku- met tasarısı olarak TBMM've önumuzdeki günlerde getirilme- si bekleniyor. Başbakan Yıldınm Akbulut'un, anayasa değişikliği- nin referandumla yapılmasına soğuk baktığı öğrenildi. Akbu- lufun talimatıyla ANAP'lı grup başkanvekillerinin taslakla ilgi- li olarak SHP ve DYP grup baş- kanvekiUeriyie onümüzdeki haf- ta bir araya gelmeleri bekleni- yor. Bu değişıkliklerin Meclis1 ten geçebilmesi için ANAP'ın, muhalefetin desteğini alması ge- rekiyor. Anayasada yapılması düşünü- len değişiklikler şu başlıklar al- tında sıralanıyor: Düşunce özgürtüğü: TCK'run 141, 142'nci maddelerinin kaldı- rılmasına engel oluşturan, ana- yasanın 14. maddesindeki hu- kumler kaldınlıyor. Yeni düzen- leme sadece hak ve hurriyetlerin devletin ulkesi ve milletiyle bu- tunlüğunü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep aynmına dayana- rak cumhuriyeti ortadan kaldır- Siyaset mahkemede (Baştarafi 1. Sayfada) çok şey olur" diyen Demirel, Türkiye'de siyasetin meydanlar- da, parlamentolarda, kamuoyu önünde yapıldığını, siyasetin mahkemeye düştüğünün ilk kez görüldüğünü, bunun da ülke için hayırh bir iş olmadığını be- lirterek, "Sonları gelmişlir. ne yapsalar mahkemeler bunları kurtannaz" dedi. Demirel şöyle konuştu: "Suçüstü yakalanmıştır ve ne yapacağını şaşırmışlır. Bu, şaş- kınlığın ifadesidir. Daha doğru- su yaptıgı işlerden dolayı kendi- sine yönellilen eleştiri ve itham- ları karşılayacak duruttıu olsa mahkemeye gitmez. Aldıgı yara- yı tamire çalışıyor. Ben de ken- disini millete dava ettim zaten. Netice itibanyla bu, siyaset üze- rine baskıdır. Bu ola> kendisinin ne kadar suçlu oldugunu göste- riyor." Demirel, yaptığı yazılı açıkla- mada da şunları soyledi: "Siyasetin meclislerden, mey- danlardan, mahkemelere intikal etmesi, Türkiye'nin içinde bu- lunduğu rejim bunalımının ne- ticesidir. Türkiye, bir anayasa devleti olduğu halde. mevcut yönetim anayasal yönetim değildir. Hükomete ait otan yetkilerin, Çankaya tarafından kullanıl- maktaki ısran, Türkiye'deki si- yasi bunalımın sebeplerinin ba- şında gelmektedir. 2932 sayılı kanun, 8 senedir vardır. Bu kanun Türkiye'nin bolunmez bütünlüğünün bir parcası olan bir kısım vatandaş- İanmızın haklannı. kendi arala- rında kendi dillerini konuşma hakkını alıyor idi ise, 8 senedir iktidar olanlar ve şimdi onun is- tismannı yapanlar sekiz senedir nerede idiniz? Gorülüyor ki maksat bu ka- nunu kaldıımak degil, istismar- dır. Münhasıran bu vatandaşla- nmızın oturduğu bölgeler için, getirdiğiniz hukuk ve demokra- sinin yuzkarası olan, sansür ve sürgün kararnameleri hâlâ yü- rürluktedir. İkiyüzlü politika bu değilse, acaba nedir?" "İtirazımız ve isyanımız, 8 se- nedir mevcut olan bu kanunun kaidınlmasına değil, bunu Kurt- çenin serbestleştirilmesi olarak takdim edip, Kürt kökenli \atan- daşlarımızı bu yasaktan kurtar- mış gibi görünerek, Türkiye bir- liğini tahrip edecek bir istisma- rın içine girilmesindedir" "Hangi sebep, vesile ve saik- le olursa olsun, Türkiye birliği- ni tahribe kalkmak ve bugün birbirlerini kardeş sayan insan- ları, birbirlerinden ayrı sayıp, birbirleriyle düşman etmek, bir kimse dese de demese de Türki- ye'nin milli birliğine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ihanettir. Turkiye'nin bölünmez bütıin- lüğünü kim bozmaya kalksa, onun karşısında derhal vaziyet alır, diyeceğimizi deriz. Çankaya, suçluluk korkusu içindedir. Telaşı bundandır." DYP Genel Başkan Yardımcı- mak kastıyla kullanılamayacağı- nı öngorüyor. 163'ün kaidınlmasına engel olan, anayasanın 24. maddesi de sadece "Kamu düzenine veya ge- nel ahlaka aykırı olmayan iba- det, dini ayin ve törenler serbesttir" biçimine getiriliyor. Kürtçeye serbestlik: Anayasa- nın 26. maddesinin 3. fıkrasın- da yer alan, duşüncelerin kanu- nen yasaklanmış dillerle açıkla- namayacağına ilişkin huküm ta- mamen kaHırılıyor. Bu durum- da Kurtçe dahil butün dillerden duşüncelerin açıklanması ve ya- yılması mumkün olabilecek. Bu değişiklikle 2932 sayılı yasanın kaidınlmasına da zemin hazır- lanmış oluyor. Basın özgurlüğü- nu düzenleyen 28. maddedeki "Kanunla yasaklanmış dillerde yayın yapılamayacağı"na ilişkin huküm de kaldınlıyor. Seçme-seçilme: Milletvekili sayısı 450'den 600'e çıkanlıyor. Öğrencilerin siyasi partilere üye sı Hüsamettin Cindoruk ise, Özal'ın, Demirel ile benzer şey- leri söyleyen eski Cumhurbaşka- nı Kenan Evren hakkında da da- va açmasını önerdi. Demirel'in deneyimli bir dev- let adamı olarak Özal'ı uyardı- ğını kaydeden Cindoruk, Özal'- ın buradan dava çıkarmasını ayıpladığını bildirdi. Türk siya- si tarihinde bir cumhurbaşkanı- nın ilk kez bir muhalefet partisi liderine dava açtığını söyleyen Cindoruk, "Sayın Demirel'in söylediklerinden kendisinin, sa- mimi sonuçlar, dersler çıkarma- sını istivorum. Dun (önceki gün) Adana'da polis otolarını yakan- lar, 'Biji Kürdistan', 'En büyük Özal' diye seslendi. tşte amacı aşan sonuç odur. Sayın Demirel, kendisini ikaz etmiştir. Vaktiyle de ona çok yol gösteren Sayın Demiren dinlemelivdi. Biz mah- kemelerden. hâkimlerden hjç korkmayız. Sayın Demirel, hiç yılmaz. Sayın Demirel'i 60 defa mahkemeve yollayan Başbakan da Sayın Ozal'dı" diye konuştu. olma yasağı kaldınlıyor. Parti- lere üyelik yaşı 21 olmaktan çı- kanlıyor. Bu konuda yeni bir duzenlemeye gidilmesi öngörü- lüyor. Seçme yaşı 20"den 18'e, se- çilme yaşı da 30'dan 25'e indi- riliyor. Kadın ve gençlik kolları: Par- tilerin dernek, sendika, vakıf, kooperatif ve kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilişki kur- malarına olanak sağlanıyor. Memurlara \e kamu görevlileri- ne siyasi partilere girme yasağı konulurken, partilerin kadın, gençlik ve diğer yan kuruluşlar oluşturabilmelerine, yundışında orgutlenebilmelerine olanak ta- nınıyor. Sınıf ve zumre egemen- liğine dayalı partilerin kurulma- sına jlişkin yasak kaldınlıyor. Bu taslaga göre komünist, faşist ve şeriata dayalı partiler de ku- rulacak. Bundan, halen Anaya- sa Mahkemesi'nde kapatılması istemiyle bulunan TBKP doğru- dan etkileniyor. Af yetkisi: Anayasanın 14. maddesinde yer alan fiillerden dolayı huküm giyenler hariç ol- mak üzere genel ve özel af ilanı hukmü kaldınlıyor. TBMM, her konuda genel ya da özel af çı- karabilecek. Meclis'in ayrıca, olüm cezalarının yerine getiril- mesine ilişkin karar verme yet- kisi kaldırılıyor. Yetki, cumhur- başkanınm onayına bırakılıyor. Cumhurbaşkanı seçimi: Cumhurbaşkanımn halk tara- fından seçilmesi hükme bağla- nıyor. Taslağa göre cumhurbaş- kanı 40 yaşını doldurmuş, yük- seköğrenim yapmış, milletveki- li seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşlan arasından 5 yılda bir seçilecek. Bir kimse iki defadan fazla cumhurbaşkanı seçilemeyecek. Bu hukme göre Özal'a ikinci kez seçilme yolu açılıyor. Anayasadaki, Meclis dışından aday gösterme için TBMM uye sayısının beşte biri- nin yazılı önerisi koşulu kaldı- nlıyor Cumhurbaşkanımn par- tiyle ilişkisinin kesileceği hükmü korunuyor. Cumhurbaşkanımn yetkileri arasında yabancı dev- letlere Turk devletinin temsilci- lerini gondermek, yabancı dev- let temsilciltrini kabul etmek de yer alıyor. 101. maddede öngö- rülen değişiklikle, mevcut ana- yasada bulunan cumhurbaşka- nımn tarafsız ve sorumsuz ola- cağına ilişkin hüküm ortadan kaldınlıyor. Yerel seçimler: Yerel seçimle- rin 5 yılda bir yapılması hükme bağlanırken, TBMM'ye, süre dolmadan mahalli seçimlerin yenilenmesi yetkisi veriliyor. Özel televizyon: Radyo- televizyon istasyonlarının ancak devlet eliyle kurulacağı hukmü kaldırılıyor. Boylece ozel radyo ve TV istasyonlarının kurulma- sına olanak sağlanıyor. Başbakan Akbulut, önceki akşam 40 dolayında ANAP mil- letvekiline iftar yemeği verdi. Başbakanlık Konutu'ndaki ye- mek sonrasında yaklaşık 45 da- kika süren sohbette ağırlığı, gunduz Bakanlar Kurulu'nda da gorüşulen anayasa ve yasa deği- şiklikleri oluşturdu. Devlet Ba- kanı Vehbi Dinçerier, İnfaz Ya- sası değişikliğinin hukümet ta- sarısı yerine TBMM İnsan Hak- ları Komisyonu'nun ANAP'lı uyelerinin önerisi olarak Mec- lis'e getirilmesi gerektiğini söy- ledi. Dinçerler'in bu göruşü ka- bul görmedi. Akbulut, anayasa değişiklik- lerini anlatırken milletvekili sa- yısının 600'e çıkanlması, seçmen yaşının 18'e indirilmesi gibi ko- nularda muhalefetin de görüş birliğinin sağlanabileceğini sa- vundu. "Ama cumhurbaşkanı- mn halk tarafından seçilmesi konusunda DYP ile anlaşabilir- sek getiririz, yoksa referanduma giderek Türkiye'nin gündemini meşgul etmek dogru değil" di- yen Akbulut, bu değişiklikler konusunda TBMM'deki üç par- tinin grup başkanvekillerinin görüşerek uzlaşma sağlamaları- nın doğru olacağını anlattı. Başbakan Akbulut'un bu ta- limatı ile ANAP'lı grup başkan- vekillerinin, SHP ve DYP grup başkanvekilleri ile önumuzdeki hafta bir araya gelmeleri bek- leniyor. Karşıyaka Çaymahallesi Karakolu'na atılan bombalarla 7 polis de yaralandı. Patlamaları Dev-Sol üstlendi. İstanbul'da da Kocasinan Vergi Dairesi'ne molotof kokteyli atıldı. tZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu) — İzmir Çaymahallesi Ka- rakolu'na dün gece atılan iki bombanın patlaması sonucu bir polis memuru öldü, iki memur ağır, 5 memur da yaralandı. Sal- dırının sorumluluğunu Dev-Sol üstlendi. Karşıyaka semtinde 2108. So- kak'ta bulunan Çaymahallesi Polis Karakolu'nda saat 21.15 sı- ralannda ardı ardına iki patla- ma meydana geldi. Ali Gülhan adlı polis memuru yaşamını yi- tirirken, 2'si ağır 5 polis memu- ru da yaralandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kal- dırılan yaraülardan komiser yar- dımcısı Nurettin Kasapçı ile po- lis Hikmet KabuPun ameliyata alındıklan öğrenildi. Osman Kumru, Mehmet Tokay ve Hay- rettin Bala adlı pohslerin ise ha- fif yaralı olduklan kaydedildi. Patlama sırasında karakolun önünden geçen Selim Memiş ad- lı bir yurttaşın da hafif yaralan- dığı belirtildi. Polis yetkililerince bombalar- dan birinin karakol çatısına, di- ğerinin de bitişikteki bir mobil- ya mağazasına yerleştirildiği kaydedildi. Patlamanın sorumluluğunu, gazetemizi telefonla arayan bir kişi, Devrimci Sol Silahlı Dev- rimci Birlikleri adına üstlendik- lerini söyledi. İstanburda Kocasinan Vergi .Dairesi'ne dün gece 22.00 sıralarında bir kamyonetten molotof kokteyli atıldı. Binanın camlarının kırıl- dığı eylemin sorumluluğunu, ga- zeteleri telefonla arayan bir kişi "Kürdistan Komünist Partisi" ve "13 Mart Genç Komünistler Birligi" adına üstlendi. Doların freni patladı (Baştarafı 1. Sayfada) bir baskıyla karşılaşmamıştı. Zaman zaman beliren spekula- tif hareketler ve geçici darlıklar bankalararası piyasalarda alınan önlemlerle birkaç saat içinde bastırılıyor ve Tahtakale'ye ne- fes aldırmıyordu. Doviz kurla- rındaki prangayı bir an bile gev- şetmeyen Merkez Bankası, ge- çen yıl enflasyonun yüzde 6O'ı aşmasına rağmen dolar kurun- daki değişimi yüzde 25.9'da tutmuştu. "Kur saadetf'ndekı ilk çatlak geçen yılın aralık ayı sonlannda Körfez krizinin henüz savaşa dö- nüşmediği bir dönemde belirdi. Yıl içinde Türk bankalarına bu- yük miktarlarda döviz kredisi açan yabancı bankalar, yıl sonu bilançolarmı "ferahlatmak" için hesaplarını kapatmak isteyince ani bir kriz başgösterdi. Bu ge- çici darhk nedeniyle beliren çat- lak Merkez Bankası'mn piyasa- ya müdahalesiyle kısa zamanda sıvandı. Ancak bu donemde kri- zin iyice depreşmesi ve uluslara- rası mali piyasalarda Türkiye riskinin artması, yabancı kay- nakların yavaş yavaş kuruması- na yol açıyordu. Yılbaşından hemen once be- liren çatlak, Körfez savaşı arife- sinde bu>llk bir yanğa donüştü. Halk arasında başgösteren "ma- li panik" 4 gün içinde bankalar- dan yaklaşık 500 milyon dolar karşılığı dövizin ve 4 trilyonu aş- kın Türk Lirası'nın çekilmesine yol açtı. Lira talebi emisyonun arttınlmasıyla karşılamrken, dö- viz talebi hava trafiğini hızlan- dırdı, yurtdışından doviz getiril- di. Sonuçta küçük aksamalar da olsa Merkez Bankası ve banka- lar, paniği başarıyla savuşturdu- lar. Ama dövizdeki saadet zin- cirinin halkaları teker teker kı- rılmaya baslamıştı. Körfez krizi ve savaş sırasın- da gelişen olaylar, düşük kur- yüksek faiz bileşimiyle girişi sağ- İanan yabancı sermayenin ne ka- dar "ürkek" olduğunu gösterdi. Sıcak paranın yeniden cesaret kazanmasını beklemeye vakti ol- mayan Merkez Bankası, giderek artan dış ticaret açığını ve yarı yarıya yitirilen 1990 turizm se- zonunu da dikkate alarak daha klasik bir politika izlemeye baş- ladı. 1990'da aylık kur değişimi- ni yuzde 2.5'lerle sınırlayan Mer- kez Bankası, şubat başından iti- baren bu trendi en az ikiye kat- layacağını belli etti. Şubat son- lannda "azan" Tahtakale bu kez tamamen Turk Lirası'na daya- nan mudahalelerle "tek kuruş" bile doviz harcanmadan bastırıl- dı. Kur makası önceki dönem- lerde olduğu gibi yeniden sıfır- landı. Art arda gerçekleşen ope- rasyonların başarıyla sonuçlan- masından sonra bankacılık çev- releri Merkez Bankası'mn piya- salardaki "mutlak hâkimiyetinden" bahsederken, dolardaki >ıllık artışın yüzde 60'ları bulacağını, faizlerin ise yuzde 70'lere yerleşeceğini dile getiriyorlardı. Bu önlemlerin ih- racatçıya nefes aldıracağı, itha- latçıyı ise biraz olsun sindirece- ği belirtiliyordu. 1991'e 1.498S» markla başlayan ABD Dolan, şubatın ilk gunle- rinde ABD Merkez Bankası'mn (FED) faizleri duşurmesine kar- şılık, Avrupa'da geçerli olan fa- iz oranlannın artmasıyla son 40 yılın en düşük düzeyine inmiş- ken, barıştan sonra hızlı bir ar- tış trendine girdi. Doların seyri, ABD'nin Körfez savaşından ga- lip çıkmasına ve bu ülkede ge- çerli olan faiz oranlarının olabi- lecek en duşuk düzeyde bulun- masına bağlanıyordu. Bu hava 12 şubatta 1.4549 marka kadar duşen doların 12 martta 1.5754 marka yükselmesini sağladı. Dolar yuksekten uçarken, Al- manya Merkez Bankası Başka- nı Karl Otto Pohl'ün "İki Al- manya'nın geçen yılki parasal birligi tamamen bir faciadır" şeklindeki demeci. ABD para biriminin 4 gun içinde son 8 ayın en yüksek değeri olan 1.6555 marka yükselmesine yol açtı. 18-21 mart tarihleri arasında do- lar, marka karşı yüzde 4.09 de- ğer kazanırken, Turk Lırası, do- lara karşı yüzde 13.5 oranında "devalue edildi." Sonuçta, şubat ayı sonlarında iç piyasadaki ipleri elfne geçiren Merkez Bankası bu kez dış pi- yasaların "oyununa geldi." Eğer ABD Dolan yılbaşı seviyesi olan 1.4989 marka kalsaydı, Merkez Bankası efektif satış kuru 3473.5 lira olacak, boylece 80 günlük devalüasyon yüzde 18'de kala- caktı. Ama dolar 1.6555 marka yukselince resmi kur 4003.98 li- raya 80 günlük kur artışı da yuz- de 36.1'ye yükseliverdi. Doların yükselışi dun başta Alman Merkez Bankası olmak üzere hemen tum Merkez Ban- kaları'nın mudahaleleriyle 1.6310 marka kadar düşürüldü. Buna rağmen önceki gun ban- kalarası doviz piyasasında 3795 liradan kapanan ABD dolan dünku işlemlerde 4050 liraya ka- dar çıktı. YENİ NOKTAMIZ BAKÛ. Sovyetler Birligi'ndeki ikinci, yurt dışındaki 56. uçuş nokta- mız Azerbaycan'ın başkenti Bakû. Artık her pazartesi bizimle Bakû'ye ulaşabilirsiniz. Tabii her zaman olduğu gibi geleneksel Türk konukseverliğiyle ağırlanarak... Gün Kalkış Van§ Dünyanın tam 55 kentine olduğu l s t a n b u l .T r a b z o n pazartes . 10.00 Trabzon-Bakû gibi, Bakû'ye de kendi havayolunuzla uçun. TÜRK HAVA YOLLARI 12.45 11.50 16.50 Bakû-Trabzon Trabzon-tstanbul Pazartesi 17.50 18.55 18.05 20.45 (4 Nisan'dan itibaren Yaz Tarifesi uygulanacaktır.) Ayrıntılı bilgi için Türk Hava Yolları Acente ve Bürolarına başvurabilirsiniz. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Coşunca Nâzım'dan dizeier okur ve "Nâzım'ın heykelini dikeceğim" derdı. Belediye başkanıyken Deniz Gezmiş'in mezarından aldığı bir avuç toprağı Moskova'da Nâzım'ın me- zarına serpince de kıyametler kopanlmıştı. Ey koca Deli Vedat... Güle güle! • * * İstanbul ış ve sermaye çevrelennin kocaoğlanı, Çanka- ya Başkomıseri, erkek papatya Mehmet Barlas, yalaklık ve salaklık pistlerinde sap ve samanı karıştırarak gülünç val- sine devam ediyor. Başkomişer Mehmet, Gorbaçov ve Yeltsin gibi Sovyet li- derlerinin Özal gibi "ordu darbesi" yoluyla iktidara gelme- diklerini, hiçbirinin kardeşleri aracılığı ile Suudi sermayesi ile kpli-dışlı olmadıklarını, eşlerinin gelinlere devrettikleri "pa- patya vakıflart" bulunmadığını, eşlerinin Politbüro üyeliği için adaylıklarını koymadıklarını, ne Gorbaçov'un ne de Yeltsin'in Efe gibi borsa simsarı oğulları olmadığını yazınca başlıyor yaygaraya. — Lenin darbe ile iktidara gelip Kızılordu ile Rusya'yı ele geçirmedi mi? Sovyetler'de çok partili hayat mı var? Vay ca- hilier... Ekim İhtilali, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutan- ları tarafından yapılan "ordu darbesi"ne benzemez. Ekim Devrimi, darbe değil, ihtilaldir; bu ihtilal Rus Sosyal Demok- rat İşçi Partisi'nin öncülüğünde işçiler, köylüler ve asker- lerce gerçekleştirilen silahlı halk ayaklanmasıdır. Bu ayak- lanmanın askeri kesimi "Voynkata" adlı kuruluşça örgütlen- miştir; işçi ve köylülerden oluşan "Kızılordu" ise Ekim Dev- rimi'nden bir yıl sonra kurulmuştur. Başkomişer Mehmet, Lenın ile Stalin'i, Stalin ile Gorba- çov ve Yeltsin'i birbirlerine karıştırıyor. Kaldı ki konumuz, bugünkü Sovyet liderleri ile Özal'ın aynı yol ve yontemlerle iktidara gelip gelmedikleridir. Ne Lenin'dir, ne Stalin ne de Stalin'in savcılarıdır. Neyse bu konular, Barlas'a biraz ağır gelır; geçelim. Çankaya Başkomiseri Mehmet kardeşımiz öteden beri "konvertibl" nitelikte bir arkadaşımızdır. Devirden devıre, dü- şünce, inanç ve kamp değiştırir. 27 Mayıs'tan sonra sosya- lizme inanır, "Sos Memo"olur... 12 Mart öncesinde devrim- cilik yapar "DevMemo" olur... 12 Eylül'de tam bir "KenanisF olarak cunta karşısında esas duruşa geçip "Hpş Memo" olur. 80 sonrasının kapitalizmi ile "Kap Memo", Özal dönemin- de arabesk lıberalizmin alafranga avukatlığını yaparak da "Liboş Memo" olur. Bu arada Barlas'ın sosyalizmden liberalliğe yatay ve di- key geçişi ile birlikte "Tek Ofset Basım Sanayi ve Ticaret" ve "Bimasan Basım İhtiyaç Maddeleri A.Ş." adlı şirketleri ile devlet bankalarından krediler alıp zengin olması, sonra da "ödeme güçlüğü" içine düşüp ENKA şirketi ile akçeli ilişki- ler kurması da elbette rastlantıdır! Önceki gün Barlas'ın Güneş gazetesi başyazan iken, Sa- bah gazetesi sahibi Dinç Bilgin için, "Babasının Selanik'te Yunan hükümetine yaklaşıp yakardığını, Menderes dönemin- de örtülü ödenekten para aldığını; Dinç Bilgin'in SEKA'ya usulsüz teminat mektupları kabul ettirdiğini, Sabah gazete- sinin hiçbir ahlaki ve toplumsal değer gözetmediğini, Dinç Bilgin'in Gazete İşverenleri Sendikası'ndan atılması gerektiğini" yazdığını anımsatmış, bu yazıları yazdıktan son- ra Sabah gazetesinde köşe kapışının dramatik öyküsünü anlatmıştık. Bugün öykümüze devam edelim: Sabah gazetesi, Barlas'ın İstanbul Anakent Belediyesi'n- de patronu M. Ali Yılmaz'ın "ihalelerini takip ettiğini" ortaya attı; başyazar Güngör Mengi, gazetecilerin "şahsi nüfuzla- nnıticari mateatfa" kullanmalannın "ahlaksızlık"ve "rezalet" olduğunu, Barlas'ın "müteahhit firmanın kılıcı ve kalkanı jvlüne" soyunduğunu, olay ortaya çıkınca Barlas'ın Sabah gazetesıne "çamur sıçratmaya" başladığını, Yeni Asır ga- zetesinin Selanık yıllarının "şerefli bir direnişin destanı" ol- duğunu, SEKA ve örtülü ödenek ile ilgili savların yalana da- yandığını yazdıktan sonra Barlas için "Şevket Bilgin'inki ka- dar temiz ve şerefli ömür" dileklerini sunmuş ve bir yazısını şöyle bitirmişti: — Tartrı ona da benimki gibi patron nasip etsin! Ne olmuştu bu kapışmadan sonra? Barlas, Sabah gazetesine "Şerefim zedelendi, şahsiyet haklarıma saldırıldı" diyerek 20 milyarlık tazmınat davası aç- tı... Barlas, bu yayınlardan ve bu davadan sonra... tek tek basaraktan... inci dizerekten... bade süzerekten... davası- nı geri aldı ve Sabah gazetesinde "Çankaya Başkomiserliği" yapmak üzere köşe yazarlığına başladı. Barlas'ın "namus" ve "şeref" anlayışındakı bu değişiklik hangi liberallığin sonucudur? — Başkomişer, erkek papatya, konvertibl Mehmet I Sen bu liberalliğe Özal aşkına n'olur devam et... • • • Birkaç söz de Güneş gazetesindeki köşesinde bizlere sa- taşan Çandar'a: Çengiz Çandar'ın ABD destekli Kürt liderleri ile Özal ara- sında arabuluculuk yaptığını, kendisi pişmanlık dilekçesi ve- ren bir sanık gibi "itıraf" ediyor. Bunun araştırılacak - so- ruşturulacak yanı yok ki, araştıralım. Her şey ortada. Araş- tırılmaya değse, Çandar'ın Proleter Devrimci Aydınlık der- gisindeki Maoculuk günlerini araştınr; 1971 yılında arandı- ğı günlerde kimlerin evinde saklandığını, Filistin'e nasıl git- tiğini, orada neler yaptığını ınceler, Humeyniciliğini soruş- turur, eskı ve yeni dostları ile ilişkilerını bir bir sergilerdik. Ama değmez. 60lı yılların sonundasırtlarında parkalar, ayaklannda pos- tallarta "Amerikan emperyalizmi ve yerii işbirlikçileri" diye yola çıkanların bugün ABD'nin Ortadoğu siyasetlerini savunma- ları "diyalektik" değil "dramatik" bir çelişkidir. — Ey Dev-Gençlik I Dev Gençlik I Savaş vakti yaklaştı. Yoksa yaklaşan bu savaş, Bush'ların savaşı mıydı? Güneş yönetimi istifa ettiHaber Merkezi — Asil Nadir şirketler grubuna bağlı Güneş gazetesinde geçen ekim ayında Metin Miinir'in gorevden alın- masıyla Genel Yayın Yönetmen- liği'ne getırilen Uluç Gürkan dün istifa etti. Gurkan'ın istifa- sını açıklaması üzerine yazıişle- rinin dort yöneticisi de istifala- rını verdiler, ancak yarına kadar görev başında kalacaklannı bil- dirdiler. Bir süreden beri yine Asil Na- dir'in sahibi olduğu Günaydın'la birlikte mali kriz içinde bulunan Güneş gazetesinde istifa eden- lerden Genel Yayın Yönetmeni Uluç Gürkan, Yazı Işleri Müdü- rü Deniz Som, Yazı İşleri Yönet- meni Nihat Biik, Haber Müdü- rü Erhan Akyıldız ve Teknik Yönetmen Ender Aladınlar isti- fa ettiler. Bu gelişme üzerine ça- lışanlar, bu istifalara karşı çıka- rak Asil Nadir'e üç sayfalık bir mektup gönderdiler. Bildiride, özveriyle çalışanlann müesseseyi ayakta tutmaya çalıştıkları, her çalışanın ortalama 10 milyon li- ra alacağı olduğu, bazı üst yö- neticilerin tazminatlarını peşin olarak aldıkları ve otomobilleri mülkiyetlerine geçirdikleri, Gü- neş'in gelirleri ve mallarından el- de edilen 5 milyar lıranın Gu- naydın'a aktarıldığı, yine Gu- naydın'ın borçları nedeniyle Gu- neş'in malları üzerinde 35 mil- yar liralık ipotek bulunduğu kaydedildi. Ve Asil Nadir'den sorunların çözümü için müda- halede bulunması istendi. Uluç Gürkan gazeteyi alkış- larla terk ederken yazı işleri ça- lışanları yarına kadar bekleme- yi ve yönetimi devredecekleri ekibi beklediklerini bildirdiler. Daha sonra çalışanlar 15 ki- şiden oluşan bir konsey oluştur- duklannı duyurdular. Yönetici- lerin istifalanna yol açan geliş- meleri değerlendiren konseyin açıklaması şöyle: "1- Güneş çalışanlan adına iş- veren ya da temsilcilerivle bütiin ilişkileri oluşturulan konsey yii- rütecektir. Konsev, TGS'nin de tam desteğine sahiptir. 2- Gazetemiz hakkında bun- dan sonra alınacak her türlü ka- rar (işveren ya da temsilcileri ta- rafından) konseyimizle tartışü- madan ve mutabakat sağlanma- dan kabul edilmeyecektir. 3- İstifa eden yöneticilerin gö- revde kalması için mücadele edi- lecektir. 4- Asil Nadir adına tam yet- kili olduğu öğrenilen Çetin Özek'e görüşlerimiz fakslanmış ve kendisiyle görüşmek üzere randevu alınmıştır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle