Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MART 1991 • • • •
ÇAY DEMLEMEDE YENİ TEKNÎK— Merkezi Londrada bulunan Çay Konseyi'nin başka-
nı Illtyd Lewis, veni sisfem bir çaydanlığın denemesini yapıyor. .\ew York'taki Metropolitan
Müzesi'nde sergilentneye başlanan yeni sistem çaydanlığın içinde bir filtre ve bir emme basma
mekanizması bulunuyor. (Fotograf: Reuter)
Matematiğe
bilgisayar
desteği
WASHINGTON (UBA) —
Pek çok öğrenci için en sıkıcı ve
zor derslerden biri olarak bili-
nen matematik artık sevimli ola-
cak. Amerika'da eğitim kurum-
larının yeni öğretim teknikleri
geliştirerek matematiği öğrenci-
ler için zevkli ve sevilen bir ders
haline getirdiği belirlendi.
Öğrenciler bilgisayarda prog-
ram yardımıyla problemlerin
nasıl çözüleceğini bir oyun ha-
vası içerisinde kendileri araştı-
np bularak öğreniyorlar. Yapı-
lan araştırmalarda bu yontem-
le eğitim gören öğrencilerin sı-
nır ortalamasının 85'e kadar
çıktığı tespit edildi.
CUMHURİYET/17
EL SALVADORLU GERİLLALAR— Başkent San Salvadorun 25 km kuzeyinde bir solcu
gerilia, SovyeJ yapısı SAM-14 füzesi ile görülüyor. Gerillalar, 75.000 kişinin hayatına mal olan
içsavaşı bitirmek için 11 aydır sürdürülen barış göruşmelerinin hızlandınlmasını istediler. (Fo-
toğraf: Reuter)
Olen anneleri
ile8gün
yaşadılar
SIDNEY (AA) — Evde ölen
annelerinin hasta olduğunu zan-
neden yedi ve dokuz yaşlarında-
ki iki kızkardeşin, sekiz gün bo-
yunca bisküviyle idare ettiği ve
hiçbir şey olmamış gibi okula
gittiği bildirildi.
Avustralya gazeteleri, kızkar-
deşlerin okula gitmeden önce
her sabah annelerine, "hoşça-
kal" dediklerini ve başucuna bir
fincan çay bıraktıklannı yazdı-
lar.
Polis sözcüsü, çocukların bu
sekiz günlük süre içinde sadece
bisküvi yediklerini veyıkanma-
yıp, üstlerini değiştirmedikleri-
ni söyledi.
HABERLERİN DEVAMI
(Baştarafı 1. Sayfada)
radikal değişikliğin ilk resmi ışarelı ya da ilk
adımıdır.
Körfez savaşı sırasında Incirlik Üssü'nün,
ABD savaş uçaklarına açılması da bir yerde
geleneksel politikadan sapma olarak nitele-
nebilir. Ancak, bunun BM Güvenlik Konse-
yi kararlarına da dayandırılan geçici niteliği
yüzünden, asıl köklü değişimin şimdi başla-
dığı söylenebilir.
Neden?
Türkiye, ABD ile yapılacak olan ikili anlaş-
mayla VVashington'un Ortadoğu'ya yönelik
politikası çerçevesinde ve onun askeri plan-
ları içinde rol almayı kabul etmiş oluyor.
Oysa bugüne dek Türkiye, askeri açıdan
kendisini yalnız NATO yükümlülükleriyle sı-
nırlamış ve NATO'nun görev ve sorumluluk
alanı dışında herhangi bir taahhüdde bulun-
maktan özenle kaçınmıştı. Incıriik, Muş, Bat-
man gibi üslerin kullanımı için NATO amaç-
ları çerçeve olarak çekilmiş, Ortadoğu'yu he-
def alan Amerikan niyetlerine her zaman so-
ğuk bakılmıştı.
Böylece Türkiye, Araplar arası sorunlara
karışmaktan ya da taraf olmaktan uzak kal-
mayı yeğlemiş, tüm Arap ülkelenyle ikilı iliş-
kilerini geliştirmek için çaba göstermişti.
Kuşkusuz Türkiye böylesi bir politikayı iz-
lerken, ne Arap dünyasmdaki sorunlara ka-
yıtsız kalmıştı, ne de her zaman taraflara aynı
uzaklıkta durmuştu. Kimi yer ve zamanda,
nüanslı bir çizgi izlemiş ve terazinin kefele-
rine farklı ağıriıklar koymuştu.
Örneğin, Iran'la Irak arasında sekiz yıl sü-
ren savaş boyunca Türkiye, a/cf/Harafsızlık
politikasını başarılı biçimde sürdürmüş ve
bundan azamı ekonomik çıkar da sağlamışti.
Bir başka deyişle. Türkiye'nin geleneksel
Ortadoğu ya da Arap politikası tek boyutlu,
yalınkat bir politika değildi. Çok yönlü, de-
ğişik dengeleri gözeten, incelikleri olan ve
daha da önemlisi Arap dünyasına ilişkin de-
neyimlere dayanan bir politikaydı bu.
Şimdi Türkiye bu dış politika modeline ve-
da ediyor.
Bu değişikliğin altındaki imza, Cumhur-
başkanı Ozal'ındır.
Ânayasal açıdan Sayın Cumhurbaşkanı'-
nın bu alandaki yetkisizliğinin, sorumsuzlu-
ğunun altını çizerek, konunun bu yanını şim-
dilik geçıyoruz.
Bugünlük vurgulamak istediğimiz nokta
şu: Türkiye, NATO'nun dışında, ABD ile baş
başa, onun Ortadoğu'ya yönelik askeri dü-
zenlemelerinin içinde rol üstlendiğınde, dış
polıtıkadakı manevra alanını iyice daraltacak-
tır. VVashington'un bölgeye dönük askeri ta-
şeronluğunu üstlenmesi, bugün ne kadar
bölünmüş gürünürse görünsün, Arap dün-
yasında Ankara'nın işini güçleştirecektir.
Bütün bunların karşılığında ABD'den um-
duğunu bulabilecek mi Sayın Özal?
Yeterli askeri yardım, dış kredi ve kaynak
akışı, Avrupa Topluluğu'ndan kaynakianabi-
lecek taahhütler... Ve ANAP'ın seçime güç-
lenerek gidebilmesi...
Bu konularda beklentilerini gerçekleştire-
bilmek için, yalnız Ortadoğu'yla ilgili değil,
belki Kıbrıs ve Kürt sorunlarında da yumu-
şak, VVashington'un benimseyeceğı aaımla-
ra hazırlanıyor olabılır Cumhurbaşkanı Özal.
Kimbilir?..
Daha fazlasını yazmak için Camp David
buluşmasını beklemek gerekiyor.
THY'nin zararı bir Airbııs
Özal'dan DemireFe dava(Baporafı 1. Sayfada)
terönın ta kendisidir"denildı.
"Her zaman söyledik, emsal
davalarda yazdık, asıl olan kişi-
ler olmayıp, devletin yiice ma-
kamlarıdır" denilen dilekçede
özetle şu göruşlere yer verildi:
"Bugün yerdiğiniz makamlar-
da hasbelkader. bir ihtimal gö-
rev alacak olursanız, bu millel
'Ey makam sahibi sen bir za-
manlar ne demiştin. bu sarf et-
tiğin sozlerie nasıl oluyor da yii-
zümuze bakabilivorsun?' deme-
yecek midir? Müvekkilimin bir
zamanlar başbakanlığını yaptı-
ğı iktidar, geçmişin hesabını sor-
mayıp, ülkede kardeşliğin, bir-
lik ve bütiınlugün tesisini ana il-
ke kabul eyle>ip. yıllarca hak ei-
tiği muassır medeniyeti, bu iil-
ke halkına kazandırmayı şiar
edinmiş ise hata raı eylemiştir?
Hizmetin karşılığı, dünyanın
hiçbir iilkesinde küfür, hakaret
ve şahsiyeli rencide olamaz. 'Bu
dur' derseniz insana, en cahil bi-
le doner ve giiler."
Eleştirinin de bir sınınnın bu-
lunduğu belirtilen dilekçede
"Tenkit, mantıklı, bilinçli ve an-
lamlı olmahdır. En üst düze>de
fikir özgürlüğünün varlığı için
birtakım düşünceleri gündeme
getiren insanlara karşı bu şekli
ile mukabele etmenin karşılığı
özgürlüğü, özgür düşünceyi kat-
letme olmamalıdır. Gerekirse
sayın davalının bu konulara iliş-
kin geçmişteki beyan ve düşün-
celerini mahkeme safhasında di-
le getirebiliriz. Artık Tiirk top-
lumunun kimin, ne olduğunu,
ne düşündüğünü, hangi amaç-
la hareket ettiğini öğrenme za-
manı gelmiş ve geçmektedir"
denildi.
"Milletid bazı mukaddesleri-
ni Çankaya koltuğu için parça-
lamaya kâlkarsamz zehir zıkkım
olsun, Türkiye'nin birliği zorla
kurulmamıştır, rızaya dayanır"
denilen dilekçede, dava konusu
sözlerin amacının "Çankaya
koltuğu ve iktidar hırsı" olduğu
da öne sürülerek, şöyle denildi:
"Bu hırs ki maalesef daha ile-
ri götürüliirse işte o zaman mil-
leti parçalar. Davalının sözleri-
nin tek biri doğrudur, o da ül-
kenin birliği birtakım insanlara
batıyor. Hakikaten batmakta-
dır. Ama acaba kime ve ne ne-
denle? Müvekkilim hiçbir za-
man davakolik degildir. Anaya-
sa başta olmak iizere tüm yasa-
lara saygınlığı söz konusudur.
Madem ki yasalar birtakım hak-
lar bahşetmiştir, bunun hak ara-
ma mercii de yiice Tiirk yargısı-
dır. Her zaman oldugu gibi va-
tandaşlanna hak arama özgür-
lüğünde yol gösterici olmakta-
dır. Ve kendini bilmez. agzından
çıkanı kulağı işitmeyen kişilere
de dur diyebilme medeni çesa-
reti ile hareket etmektedir. Üzü-
ciidiir, düşündüriıcüdür. esef ve-
ricidir. Bu sözleri söyleyen kişi
toplumun liderlerinden olup, ör-
nek olma zorunlulugu vardır."
Dilekçenin sonuç bölümünde
de istenilen tazminat miktarının
gerçekte çekilen acıyı, uğranılan
zararı gereği kadar ve yeterince
karşılamasının düşünülmeyece-
ği de belirtilerek "Ancak bir yar-
gı kararı ile alınması ve huku-
kun öngördüğü işlemi yerine ge-
tirmesi, müvekkilimin kıvanç
duyacağı özlü bir sonuç olacak-
tır. Onurun, şerefin ve kişiliğin
yiice düzeyi, yiice yargının kara-
rı ile doğrulanacak, bunlara yö-
nelik saldınlar önlenilip durdu-
rulacaktır. tşte müvekkilim için
onem taşıyan budur" denildi.
Dilekçede, söz konusu tazmi-
nat, kişilik haklanna ağır saldı-
rıda bulunulduğu gerekçesiyle,
Borçlar Kanunu'nun 49. madde-
si uyarınca istendi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcülü-
ğü'nden yapılan açıklamada da
ad verilmeksizin Demirel'e yanıt
verilerek, "Sayın Cumhurbaşka-
nı, Türkiye'nin bölünmez bü-
tünlüğünün her şeyin üzerinde
olduğunu çeşitli vesilelerle beyan
etmişler ve bölünmez Türk mil-
letinin bir parçası olan bazı va-
tandaşlanmızın kendi mahalli
dillerinin kanunla yasak edilme-
sinin ülkemizin birlik ve bütün-
lüğünün pekiştirilmesi amacına
ters düştuğünu ifade etmiştir"
denildi. Açıklamada, "cumhur-
başkanbğı makammı hedef alan
gerçek dışı beyan ve suçlamala-
rın hayret ve üzüntü ile
karşılandığı" da belirtilerek
"Cumhurbaşkanı, söz konusu
parti liderinin aklı selimle bag-
daşmayan hırsının esiri, her tür-
lü nezaket, sorumluluk ve kanu-
ni kuralları hiçe sayan hakare-
tamiz beyanlan hakkında gerek-
li hükmu sağdu\usuna güvendi-
ği Türk milletine bıraktıgını be-
lirtmiştir" de denildi.
Dolar el yakıyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
nnı reddetmesi hızla değer ka-
zanan doları frenledi. Diın öğle
saatlerinde doların Alman Mar-
kı karşısındaki değeri 1.6485'e
kadar düştü. Uzmanlar, bu du-
şüşte Irak'taki gelişmelerin ve
petrol kuyularının yeniden ate-
şe verilmesinin de payı bulundu-
ğunu belirtiyorlar.
Doların dışarıdaki yangını iç
piyasaya da ransıdı. Dolar Mer-
kez Bankası kurunda ve Dövız
Interbank'ında serbest piyasa-
nın önünde seyrediyor. Serbest
döviz piyasasında. para buluna-
madığı için doların talebinin ke-
sildiği ve Merkez Bankası kuru-
nun altında kaldığı kaydedildi.
Dün serbest piyasada dolar
105 lira değer kazanarak 3740 li-
radan işlem gördü. Dolardaki
artış öteki döviz cinslerini etki-
ledi ve bunun sonucunda mark
65 lira artış kaydederek 2205 li-
radan 2270 liraya yükseldi. Öte-
ki döviz cinslerinde de önemlı
bir değişiklik olmadı.
Doların değer artışına paralel
olarak aitın fiyatlannda da yük-
selme meydana geldi. Cumhuri-
yet Altını 278 bin liradan 10 bin
500 liralık artışla 288 bin 500, 24
ayar külçe altın da 42 bin lira-
dan yüzde 3.3 artışla 43 bin 500
liraya çıktı.
Özal'dan en
büyük dava
Cumhurbaşkanı Özal, bu-
güne kadar çoğunluğu gazete-
ci ve milletvekilleri hakkında
olmak uzere 50'yi aşkın tazmi-
nat ve ceza davası açtı. Özal-
ın en çok mahkemelik olduğu
politikacı DYPGenel Başkan
Yardımcısı Hüsamettin Cin-
doruk oldu. Cindoruk, ÖzaPa
hakaret ettiği gerekçesiyle ce-
za aldı. Aynca DYP'li Esat Kı-
ratlıoğlu ile HEP'li Mahmut
Alınak da Özal'a hakaret et-
tikleri gerekçesi ile tazminat
ödemeye mahkûm oldular,
tazminat miktarı bu milletve-
killerinin maaşlarından icra
yoluylatahsil edildi. Özal, re-
kor tazminat miktarını ise ga-
zeteci yazar Emin Çölaşan
hakkında açtığı davada aldı.
Çölasan ve Tekin Yayınevi
"Turgut Nereden Koşuyor"
kitabı ile Özal'a hakaret ettik-
leri gerekçesiyle, faiziyle bir-
likte yaklaşık 200 milyon lira
tazminat ödemeye mahkûm
oldular. Halen Özal tarafın- j
dançoksayıdagazetehakkın- I
daaçılantazminatvecezada- |
vaları sûrüyor. j
TAHMINLER FİKRETDAĞL1OĞU
1. KOŞU: F: Osmancık (4), P:
Heybetli (3), S: Boğaziçi (2).
2. KOŞU: F: Dragon 1 (1), P:
Hammtay (3), S: Pussy Cat (6).
3. KOŞU: F: Şahin 116(4), P:
Gulay 3 (7), PP: Balkız (6), S:
Bozkurt (2).
4. KOŞU: F: Burak 12 (4), P:
Bursagüzeli (1), PP: Turbatur
(2), S: Boray (3).
5. KOŞU: F: Kavçinbey (4), P:
Dalhan (6), S: Gültorun (5).
6. KOŞU: F: Renan (4), P: Mu-
hittin (8), PP: Irresistıble (5), S:
Cad'ora (1).
7. KOŞU: F: Cloe (2), P: Talih-
kuşu (1), PP: Mevsim (7), S:
Bambi (3).
(Baftarafı 1. Sayfada)
vayolu arasında yaptığı araştır-
mada "Tehlike, gecikme ve kö-
tü işletmecilik" ölçütlerine gö-
re THY'yi "en kötü havayolu"
ilan etmişti. Gerçekten üç-beş yıl
öncesine kadar THY'nin yaban-
cılar arasındaki adı; uçak hava-
lanmadan önce "inşallah", in-
dikten sonra "maşallab
havayollan" idi. Yüzeyde sür-
mekte olan bazı aksakhklara
karşın son yıllarda "nazar
degmesin" herhangi bir uçak
kazası olmadığı için Avrupa'da
"en önemli gelişme gösteren"
havayolları konumuna ulaşmıştı
Avrupa'daki çaıişınasını bil-
miyorum. Buna karşılık
THY'nin Brüksel bağlantılı New
York uçuşlannda "Körfez buna-
lımı"na kadar Amerika'da
"yok" sattığını biliyorum. Haf-
tada iki uçuşla başlayan
THY'nin New York seferleri da-
ha sonra dörde kadar çıkmış ve
önümüzdeki baharda beş uçuşa
hazırlanıyordu. THY, Körfez
bunalımından önce haftada 7
gunlük uçuşu bile tam kapasite
ile dolduracak müşteriyi sağla-
yacak tanıtımı yapmıştı. Ancak
elinde yeterli uçak yoktu.
Denebilir ki THY, New York
piyasasında kendisine müşteri
bulmakla kalmamış, Turizm Ba-
kanlığı'nın yapamadığını da ya-
parak Türkiye'ye turist akımını
sağlamıştır. THY uçuşa başla-
madan önce Amerika pazarın-
da Atina ile İstanbul arasında-
ki bilet farkı 400 dolardı. THY,
New York'a akıllı bir fiyat poli-
tikasıyla girip bu farkı 50 dola-
ra düşürünce bu iki komşu baş-
kent arasındaki rekabet Türki-
ye lehine dönmüştü.
Önceleri Yunanistan'a uçup,
ada valileri izin verdikçe Türki-
ye kıyılarına geçen Amerikan
turistleri, THY'nin hizmete gir-
mesiyle bu kez Türkiye'ye uçup,
Anadolu'dan Yunan adalarına
geçmeye başlamışlardı.
THY, New York seferini açın-
ca Amerika'dan Türkiye'ye uçak
ücretleri düşmekle kalmamış,
PAN-AM'ın yanı sıra TWA da
haftada dört kez olmak uzere
günle İstanbul seferlerine başla-
mıştı. Bu iki Amerikan şirketi-
nin ardından Avrupalı uçak şir-
ketleri de rekabet için New
York'tan sadece Istanbul'a değil
Ankara, İzmir, Dalaman ve An-
talya'ya kadar uzanan uçuşlar
da düzenlemek zorunda kalmış-
lardı. Türkiye'ye gelmeye alışkın
olmayan paralı Amerikab turist-
lerin sayısında birdenbire yüz-
de 24 oranındaki bir artışta
THY'nin rolü büyüktü. Turizm
Bakanlığı'nın kısır ve amaçsız
tanıtma programından daha çok
kesenin ağzını açan THY akıl-
lıca ve etkin tanıtımla başarılı
olmuştu.
Ancak ne olduysa oldu, Sad-
dam hazretlerinin 2 ağustosta
Kuveyt'i işgali üzerine THY'nin
yepyeni uçakları apronlara ya da
hangarlara çekildi. Bu olumsuz
gelişme PAN-AM ve TVVA'nın
Türkiye uçuşlarınm Avrupa ha-
vayollannın İstanbul'dan sonra-
sına uzanan tüm hatlarının ta-
rifelerden çıkarılmasına yol aç-
tı.
THY'de bu gerilemenin nede-
ni açıktı. THY'nin giderlerinin
yüzde 20'sini akaryakıt oluştu-
ruyordu. İç hatta Körfez buna-
lımına kadar litresi 673 lira olan
uçak benzini 2 ağustostan son-
ra yuzde 85 artışla 1243 liraya
çıkmıştı. Dış hatta akaryakıtın
yüku galonda 56 sentten ytızde
106'lık artışla 116 sente çıkmış-
tı. Akaryakıtın THY için enflas-
yonla birlikte getirdiği yük
150-200 milyar lira arasında de-
ğişiyordu.
THY Genel Müdurü Cem
Kozlu'nun anlatımına göre "si-
gorta harcamalan bütçe içinde
ikiye" katlanmıştı. 1990'da 10
milyar liralık sigorta yukü 20
milyar liraya yükselmişti.
1991'de savaş bir yıl sürmüş ol-
saydı sigorta faturası THY için
(azalan iş hacmi ve uçuş sayısı-
na karşın) 30 milyar lira olacak-
tı. Bereket savaş erken bitmiş, si-
gorta şirketleri primleri indir-
mişti, ama bu ana kadar 5-10
milyar liralık ek yük ortaya çı-
karmıştı.
Savaştan sonra bir "Airbus"
yolcu uçağına Cidde Havaala-
nı'na bir seferlik uçuş için 48
bin, Dubai'ye 52.500 dolarlık bir
savaş primi istenmeye başlan-
mıştı. Daha önce bu rakamların
yarısıydı. Sadece sigorta primi-
nin yolcu başına yüku 250-300
dolar artış demekti.
THY'nin öteki kayıplan ise
değişik kalemleri içeriyordu.
Irak ve Kuveyt'ten 2 milyon do-
lar alacağını tahsil edememekle
kalmıyor, bu kentlere ve aynca
10 ocaktan itibaren Tel Aviv,
Şam, Amman, Kahire, Cidde,
Riyad ve Dubai'ye uçamamanın
kaybına da katlanıyordu.
Onadoğu üzerinden geçen
Japonya seferinin uçuş hattının
değişip mesafenin uzaması ma-
liyeti antırmakla kalmıyor, müş-
terisizlik de THY'nin belini bü-
küyordu.
Uçak alım ve parça ikmali,
motor parçası vb için yılda 150
milyon dolar borç ödeme duru-
munda olan THY dış borç öde-
melerinde darboğazla karşılaşı-
yordu.
Giderleri katlanarak artan
THY'nin gelirlerinin de parlak
olduğu söylenemezdi. Sadece
1990 yıhnda THY, bilgisayar re-
zervasyonuna girmiş ve sonra ip-
tal görmüş 52 bin koltuktan 45
milyar liralık gelir kaybına uğ-
ruyordu.
1990 yılında gelmesi beklendi-
ği halde gelmeyen yolculardan
doğan kayıp ise 32 milyar lira
olarak tahmin ediliyor.
Könez'in THY'ye yüklediği
fatura ise 55 milyon dolara yak-
laşmaktaydı. Gıcır gıcır bir
"Airbus" uçağının fiyatı ise 63
milyon dolardı. Bir başka deyişle
Saddam, hemen hemen
THY'nin bir "Airbus"ım "Scud"
lamıştı.
1990'da Avrupa'da en hızlı ar-
tış gösteren havayolu THY'nin
kaybi enflasyonla birlikte 250
milyar liraydı. 1991'in ilk üç
ayında kaybı ile bu rakam
350-400 milyar liraya yükseliyor
olmalıydı.
Dış borç vadelerinin sıkıştır-
dığı THY, şu anda toplusözleş-
mesini de yenilemek durumun-
da... THY, elindeki uçakları sa-
tamayacağına, işçilerini çıkara-
mayacağına göre öteki "Körfez-
zedeler" gibi devletten önemli
yardım bekliyor demekti.
THY'nin hisselerinin halka açıl-
ması konusunda TV reklamla-
rının yoğunlaştığı bir sırada içi-
ne duşülen bu mali bunalımdan
kurtulmak için 700 milyar lira-
lık sermayesindeki Odenmemiş
300 milyarı ödese bile bu
THY'nin bunalımdan çıkması-
na yetmiyor.
İİk verilere göre devlet 50 mil-
yar liralık bir yardımı devreye
sokmuş, 100 milyar liralık ikin-
ci bir dilim için de hazırlanıyor-
muş. Şurası muhakkak ki THY,
işçi çıkarmadan günün ekono-
mik koşullarına uygun bir top-
lusözleşmeyi imzalayıp, kapattı-
ğı hatlarda yeniden uçmaya baş-
layacak.
Ancak Kozlu'nun deyişiyle:
"Dik bir yokuştan tam gazla çı-
kan bir arabanın surücüsünün
iradesi dışında aniden durdurul-
masından sonra araba yeniden
harekete geçirilebilir. Ancak ara-
cın daha önceki hızına ulaşma-
sı oldukça zaman alacaktır."
Körfez bunalımından
DDY'nin etkilenmesi hiç kuşku-
suz THY kadar olmadı. Alışıla-
gelmiş KİT uygulamaları çerçe-
vesinde DDY yolcu ve yük taşı-
ma ücretlerine geleneksel zam-
larını yaptı.
Ancak bu savaş, DDY'nin
Türkiye'nin savunmasmda temel
ulaşım şebekelerinden biri oldu-
ğunu bir kez daha kanıtladı.
Türk Silahh Kuvvetleri'nin GM-
neydoğu Bölgesi'ne intikaiinde
seri, dakik, ucuz ve en güvenilir
taşımacılığı titizlikle yuklenip
yerine getirdi.
Körfez bunalımı ve savaşın-
dan en çok etkilenen uluslarara-
sı taşımacılık sektöründeki araç
sahipleri, 70 bin kişilik personeli
ile bunlara E-24 yolu boyunca
gece-gunduz hizmet veren ben-
zinciler, tamirhaneler, otel ve lo-
kantalar, hatta hatta genelevler
önemli maddi kayıplara uğradı-
lar. Günde 3 bin ağır aracın geç-
tiği bu yol "hayalet yolu" oldu.
3 eylülde Uluslararası Nakli-
yeciler Derneği (UND), Hazine
ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'na
verdiği bir raporda, karayolu ta-
şımacılığı ile petrol trnkerciliğin-
de 1990 direkt kaybını 300 mil-
yon dolar olarak tahmin etti.
Buna karşılık Ortadoğu'ya gi-
den yabancı taşımacıların Tür-
kiye üzerinde harcamalarının
kaybından uğranan zarar ise
50-100 milyon dolar olarak ön-
görüldü.
Dışişleri Bakanlığı 1990 için
aynı rakamı kabul ederken DPT
bu kaybı 250-300 milyon dolar
olarak hesapladı. 1991 yılında
savaşın devam etmesi ve Irak-
Kuveyt taşımacılığının başlama-
ması halinde her ay başına 60-70
milyon dolarlık döviz kaybından
söz ediliyor.
Dernek Başkanı Saffet Uiu-
soy, "Sektörümüzün sadece Irak
ve Kuveyt'te iş yapmamasının
günlük kaybı 1 milyon doların
üstündedir" diyor.
Körfez bunalımından sonra 4
bin kamyon, 1500 treyler, 8 bin
tankerin işsiz kaldığı hükümete
bildirildi. Alınan çeşitli önlem-
lerle İran ile 30 milyon dolarlık
ve altı ay süreli bir anlaşma im-
zalandı. Bu çerçevede işsiz kalan
3 bin tankere, 2 bin kamyona iş
sağlandı.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlan
Konfederasyonu ise E-24 kara-
yolunun geçtiği Mersin, Adana,
Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin il-
leri ile çevredeki Batman, Şır-
nak, Diyarbakır, Adıyaman ve
Hatay illerini kapsayan ve yak-
laşık 250 bin kişiyi temsil eden
378 kişi üzerinde bir anket dü-
zenledi.
Aylık gelire göre bunalım son-
rasındaki gelirlerde yüzde 64.5
oranında azalma saptandı. An-
keti yanıtlayanlardan aynca yüz-
de 68'inin durumlarmın çok kö-
tüye gittiği, yuzde 15'inin başka
iş arama zorunda kaldığı, yüz-
de 7.5 kadarının da iflasın eşi-
ğinde olduğu belirlendi. Anket,
aylık cironun bunalım öncesin-
de yaklaşık 1.5 milyar lira iken
sonrasında yarım milyar liraya
düştüğünü de ortaya çıkardı.
Yarın: Bankalar
paniği güç önledi
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Bu tabakanın üst sırtı sert, alt kısmı da yumusak olurmuş.
İşte bu karın üstünde yürüyünce 'kırt-kürt' diye sesler çı-
karmış; bu yüzden sıkışmış kara 'kürt' denirmiş... Kürt bu-
radan kaynaklanırmış; aynca, yüksek yaylalarda ve karlı böl-
gelerde yaşayan Türklere de 'Kürdak' denirmiş!
Bir kısım öğretim üyesince yayımlanan bir kitaba göre de
'Kürt' sözcüğü Kazakçada kalın kar yığını' demekmiş...
'Kürtük'de 'yeniyağmış kar'aniamma gelirmış... ŞorTürk-
çesinde Kürt sözcüğü 'çığ', Kazan Tatarcasında 'kar yığını,'
Uygurcada da 'körtük' sözcüğü 'kar denizi' karşılığı kulla-
nılırmış.
Bu gibi yorumlardan sonra devlet "Kürtyoktur. Onlardağ
Türklehdir" yargısını resmi görüş haline getirmiştir.
Bugünkü açmazlara biraz da bu yasakçı devlet anlayışı
ile gelinmiş değil midir? ^
Yurtdışında çok sayıda Kürt örgütü var.
Bunların en tanınmışı Mesut Barzani liderliğindeki 1943
yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Bakırof'un desteği ile
kurulan Kürdistan Demokrat Partısi'ö\r. Bu partinm Ameri-
ka ve Avrupa'da temsilcileri var.
Son günlerde adı sık geçen Celal Talabani de KDP'nin
eski yöneticilerindendir. Baba Barzani ile Talabani'nin uyuş-
mazlıklara düştükleri, Talabani'nin bu yüzden ayrı bir parti
kurduğu biliniyor. Partinin adı Kürdistan Yurtseverler Bırli-
ği'öir.
Kısa adıyla 'Komale' olarak bilınen Kürdistan Devrimci
Emekçileri', 'Peykar' ve 'Rızgari Ordusu' gibi kuruluşlar da
Kuzey Irak ve Iran'da örgütlenmişlerdır. Suriye'de 'Kürdis-
tan Demokrat Partisi' ile 'Kürt Sosyalist Partisi', İran'da 'İran
Kürdistan Sosyalist Partisi', Irak'ta da 'Kürdistan Devrimci
Halk Partisi' ve 'Kürdistan Sosyalist Partisi' bilinen örgütler-
dir.
1978 yılında Türkiye'de kurulan ve Suriye'de üstlenen 'Kür-
distan İşçi Partisi' kısa adıyla PKK olarak biliniyor. PKK'nın
lideri, Ankara Tapu-Kadastro Lisesi mezunu, SBFöğrenci-
si Abdullah Öcalan.
PKK'nın kısa adıyla ARGK olarak bilinen 'Kürdistan Halk
Kurtuluş Ordusu' ve kısa adı ERNK olan 'Kürdistan Ulusal
Kurtuluş Cephesi' adlı silahlı örgütleri bulunuyor.
PKK Almanya'da 'Berxwedan' ve 'Serxwebun' adlı yayın
organları çıkarıyor
'Kürdistan Ulusal Kurtuluşçulan'. 'Kürdistan Oncü İşçi Par-
tisi', 'Tekoşin] 'Rızgari' ve 'Ala Rizgari' adı duyulan Kürt ör-
gütleridir. 'Kawa', buörgütün bölünmesıyie 'RedKawa', 'Red
Kavva'run bölünmesi ile de 'Kürdistan Devriminin Kızıl
Peşmergeleri' ve 'Kürdistan Kızıl Partizanlar Örgüf\eri kurul-
muştur.
'Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi' de Almanya'da örgüt-
lenmiştir. Kürt kökenli eski TİP üyelerınce oluşturulan bu
parti, 'Komkar' adlı bir yan kuruluşa sahiptir. Komkaf, bu
örgütün kısa adıdır; örgütün tam adı 'Federal Almanya Kür-
distan İşçi Dernekleri Federasyonu'dur.
Komkar PKK'yı nasıl tanımlıyor?
Bu soruyu 'Türkiye Kürdistanı Sosyalist PartisTmn Alman-
ya'daki yayın organına bakarak yanıtlayalım:
— Güdümlü cinayet örgütü... (...). Apocular, yurtseverlik
kılıfı altında işledikleri bu iğrenç eylemlerle ulusal kurtuluş
mücadelesine leke sürüyoıiar... (Rıza Azadi, Temmuz 1987).
'Komkar' tarafından 1987 yılı mayıs ayında Almanya'da ya-
yımlanan "Halkımızın yiğit evladı Ali Hoca PKK'lı ajan pro-
vokatörlerce katledildi" başlıklı bıldıride de şöyle suçlanıyor-
du:
— PKK... Daha kuruluşunda düşman parmağı bulunan
ve onun tarafından yönlendirilen bir örgüttür... (...) Apocu çe-
te... Cinayet şebekesi PKK... Hasta ruhlu PKK...
Marksistlik savıyla ortaya çıkan bu Kürt örgütleri, bugun
'kapitalizmin ağababası' Amerika'nın, Ortadoğu siyasetinde
dama taşları gibi kullanılıyorlar. islam dini de Marksistlık-
Leninistlik gibi ideolojilere sarılan bu Kürt örgütlerinin yeni
propaganda malzemesi oluyor.
Adını koyalım: bu bir Kürt milliyetçiliği' olayıdır. Ne Mark-
sistliktir, ne Leninistliktir.
Aralarında bu kadar görüş aynlığı bulunan bunca Kürt
örgütü ABD'nin yaktığı yeşil ışıktan sonra bütün uyuşmaz-
lıkları unutup nasıl da bir araya geldiler?
'Kırt-kürt nazariyeleri' bir gülünç yanılgıdır. Bunun gibi
'ABD destekli Kürt milliyetçiliği'ne devrimci etiketler yapış-
tırmak da bir dramatik yanılgıdır.
Gerçeği görelim:
Sevres Antlaşması'nın Kürt devleti kurdurmayı amaçla-
yan 62 ve 64. maddeleri 71 yıl sonra bugün işletiliyor. ABD
güdümünde bölgede bir Kürt devleti kuruluyor. Olay bu...
Adana'da olaylı Nevruz kutlaması
(Baştarafı 1. Sayfada)
lerek ateşe verilen Adana Emni-
yet Müdürlüğü'ne ait 01 A 0106,
01 FT 372, 01 FU 492 plakalı
otomobillerle 01 A 0265 plaka-
lı çevik kuvvet minibüsü tümüy-
le yandı. Bu arada özel plakalı
bir araçla PTT kulübesi de tah-
rip oldu.
Olayda polisin açtığı ateş so-
nucu yaralanan Bahri Azbaş.
Şerif Kıpçak, Sabit Ağırman.
Garip Akmeşe ve Faysal Fidan
devlet ve Balçalı hastanelerine
kaldınldılar. Tümü kurşunla ya-
ralanan beş kişiden dordünün
ameliyat edildiği ve durumları-
nın iyiye gittiği bildirildi.
Gostericilerin dağılmasının
ardından polis ve jandarma,
Bahçelievler Mahallesi"ni kor-
don altına aldı. Bu arada çevik
kuvvet görevlilerinin eilerindeki
sopalarla bazı yurttaşları döve-
rek gözaltına aİdıklan göruldü.
Olayları görüntulemek isteyen
bazı gazeteciler de güvenlik güç-
lerince tartaklandı.
Adana Valisı Recep Birsin
Özen dun duzenlediği basın top-
lantısında, olay sırasında goste-
ricilerin bulunduğu gruptan po-
lise ateş açıldığını söyledi.
Özen, olaylar konusunda şu
bilgiyi verdi:
"Bahçelievler Caddesi'nde
toplanan gnıp eilerindeki 'Biji
Nevroz" pankartı ile 1982 yılın-
da ölen Mazlum Doğan adlı
PKK raensubunun resmiyle bir-
likte kent merkezine doğru yü-
riimeye başlamışlar. Bu sırada
kendilerine yürüyüşün kanun-
suz olduğu yolunda güvenlik
güçlerince uyarılarda bulunul-
muştur. Ön saflarda bulunan eli
taşlı çocuklarla arkadaki sopa-
lı grup aniden güvenlik güçleri-
ne saldırmıştır. Olay yerinin.
araçların manevra yapabilmesi
için uygun olmaması nedeniyle
araçlar grubun arasında kalmış-
tır. Emniyet müdürlüğüne ait
dört araç devrilerek >akılmıştır.
Bu arada güvenlik güçlerince
kendi mal ve can güvenliklerinin
korunması için havaya ateş açıl-
mış, bu arada da topluluktan
polislerin uzerine iki ayrı yerden
silahla ateş edilmiştir. Olay ye-
rinden bir otomobille kaçmak
isteyen Halkın Emek Partisi İl
Başkanı Kemal Okutan ile aynı
yönetimde bulunan Ahmet Ka-
ratekin, Mehmet Ali Çakı, Ni-
hat Türkmenoğlu. Tacettin Ba-
kır'ın da aralarında bulunduğu
80 kişi gözaltına alındı."
Adana'nm çeşitli semtlerinde
gece boyunca Nevruz ateşleri
yakıldı.
İzmir'de 24 gözaltı
Kadifekale'de Nevruz Bayra-
mı nedeniyle gösteri düzenlemek
isteyen bir grup, polisle taşlı so-
palı çatıştı. Olaylarda 24 kişi
gözaltına ahnırken 1 kişi de ya-
ralandı.
Saat 15.00 sıralarında Kadife-
kale'de toplanan bir grup, Kürt-
çe ve Türkçe sloganlar atarak
gösteri düzenlemek istedi. Yürü-
yüşe geçmek isteyen gruba olay
yerine gelen polis engel olmak
istedi. Bu arada karşılıklı olarak
atılan taşlardan bir bayan başın-
dan yaralandı. Göstericiler da-
ğıtılırken bazı kişiler gözaltına
alındı.
Aynı semtte gece de Nevrut
gösterileri duzenlendi. Kaleiçi'n-
de ateş yakan kadınlı çocuklu
bir grup yeşil-kırmızı-siyah
renkli bayraklarla halay çektiler
ve slogan attılar. Olay yerine ge-
len Emniyet Müdüru Şükrü Ye-
timoğlu, göstericilerden dağıl-
malarını istedi. Bu arada bazı
kişiler polise taş attı. Daha sonra
göstericiler, Kürtçe sloganlar
atarak dağıldılar. Yetimoğlu,
gün boyu süren olaylarla ilgili
4'u kadın 24 kişinin gözaltına
alındığını söyledi.
Ote yandan Karabağlar sem-
tinde hurda belediye otobüsleri-
nin bulunduğu garajda bir pat-
lama meydana geldi. Çıkan yan-
gın sonucunda hurda bir otobüs
yandı. Bir polis aracı da hasar
gördu.
İstanbul'da
İstanbul'da da üç banka şube-
sine molotof kokteyli atıldı.
Dün 20.30 sıralarında Karaköy
Bankalar Caddesi'ndeki Inter-
bank ve Akbank şubeleri ile İş
Bankası Kanarya şubesine atılan
molotoflar camların kırılmasına
neden oldu. Yine aynı saatlerde
Haznedar, Yeldeğirmeni ve Fın-
dıkzade'de yapılan korsan gös-
terilerde 8 kişinin gözaltına alın-
dığı öğrenildi. Kanarya'daki pat-
lamanın sorumluluğunu ERNK
örgütü ustlendi.