Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/4 HABERLER 4 ŞUBAT 1991
laşar, imaıııları
eleştirdi
• ANKARA (LBA) —
Devlet Bakanı Mustafa
Taşar, Körfez savaşı
nedeniyle özellikle cuma
günleri yapılan gösterilerin
ve bazı imamların
camilerde verdikleri
vaazların tehlike işaretleri
olduğunu söyledi. Taşar,
"Bu imamlar millete yanhş
yönlendirici vaazler
veriyor" dedi. Mustafa
Taşar, konuyla ilgili olarak
UBA muhabirine
görüşlerini açıklarken "Ben
sık sık millete yanhş verilen
mesajlar konusuna dikkat
çekiyorum. Hele bu
mesajlar yuzde 99'u
Muslüman olan ulkede din
adamları tarafından
veriliyorsa, kendisini din
adamı gören maksatlı
kişiler tarafından veriliyorsa
çok tehlikelidir. Turkiye'nin
birçok bölgesinde özellikle
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde de
yaptığım incelemelerde bu
konuda çok net bilgıler
elde ettim" dedi.
Savaş her şeyi
unutturdu
• İSTANBUL (ANKA) —
Körfez savaş\nın
başlamasıyla ocak ayı
içinde halkın en çok savaşı
ve Saddam Hüseyin'i
konuştuğu saptandı. Hayat
pahalıhğı ve gre\ler
gündemden dıiştu. ARAT
araştırma kuruluşunca ocak
ayı içinde en çok konuşulan
konunun belirlenmesi için
yapılan ankete göre ocak
ayında en çok konuşulan
konu ankete katılanlann
yüzde 92.6'sının seçimiyle
Körfez savaşı oldu. Bunu
yüzde 4 ile hayat pahalıhğı,
yüzde 1.2 ile de grevler
izledi. Araştırmanın en çok
konuşulan kişi bölumunde
de lrak Devlet Başkanı
Saddam Hüseyin yüzde
82.3 ile ilk sırayı aldı.
Zam
yağdırayorlar
• ANKARA (LBA) —
Iktidann uyguladığı
politikayı şerefesi olmayan
minareye benzeıen Doğru
Yol Partisi Genel Başkan
Yardımctsı Ali Şevki Erek,
son zamlarm da
dargelirlinin sırundan
çıkacağını söyledi ve
"Savaşta zam, barışta zam
en büyuk marifetleri. Bu
iktidar Saddam'ın fuzeleri
gibi zam yağdırıyor" dedi.
"Cindoruk'un minik kuşu
Başbakan Ytldırım Akbulut
siyasilerin yasaklannın
kaldınldığı referandumda,
halktan hayır oyu
kullanmasını istemişti"
diyen Erek, "Böyle anti-
demokratık bir insanın
"lrak'a demokrasi
götüreceğiz" sozleri çok
gülunç" dedi.
Herkes dflini
konussıın
• ANKARA (AA) — Milli
Eğitim Bakam Avni Akyol,
"Herkes dilini konuşmalı,
geleneğini yaşatmah,
demokrasinin gereği budur.
Ama devlet dili, resmi dil
Türkçedir, eğitim ve bilim
düi Türkçedir" dedi.
UNESCO Türkiye Milli
Komisyonu Genel
Kurulu'nun dün yapılan
toplantısına katılan Milli
Eğitim Bakanı Avni Akyol,
oturum başkanlığı yaptı ve
çeşitli konulardaki
görüşlerini dile getirdi.
Bakanlar Kurulu'nun,
Türkçenin dışındaki dillerin
kullanımına iüşkin kararını
"doğru" ve "gerçekçi"
olarak nitelendiren Akyol,
bunun, milli birliğin ve
beraberliğin daha çok
güçlendirilmesi için zorunlu
olduğunu vurguladı.
OZEL BORA
SURUCU KURSU
ELLİ DÖRDÜNCÜ
DÖNEM
9 Şubat Hafta sonu
12 Şubat Hafta içi
13 Şubat Hafta içi akşam
kayıttarı başlamışur
DERSHANE ÛSKÜOAR
310 14 78
PİSTLERIMIZ:
KOZYATAĞI 362 47 33
TARABYA 162 08 18
Insan Hakları Vakfı'nın 1990 raporuna göre özgürlüklere baskı sürüyor
315idam dosyası Meclis'teÖlüm cezaları, işkence, güvenlik sonışturması,
din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade
özgürlüğü, basın özgürlüğü, sanat özgürlüğü,
toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü,
sendikal özgürlükler başlıklannda 1990'ın
bilançosunu çıkaran İnsan Hakları Vakfı,
özgürlükler üzerindeki kısıtlama ve baskılann
sürdüğünü belirtti.
gelledi. lşkenceye yol açan uy-
gulamalardan biri de ceza ve tu-
tukevlerinden sanık ya da mah-
kûmların poüs tarafından sor-
gu ya da tanıklıklanna başvur-
mak için alınabilecekleriydi. Po-
lis Vazife ve Selahiyetleri Kanu-
nu'nda buna olanak veren hu-
küm Anayasa Mahkemesi tara-
fından iptal edilmişken bunun
bir benzeri 15 Aralık 1990 tarih
ve 430 sayılı Olağanüstu Hal
Kararnamesi ile yeniden ge-
tirildi.
Güvenlik sonışturması: Da-
ANKARA (Curahuriyet Bü-
rosu) — Kendisi de Vakıflar Ge-
nel Müdurlüğü ile uzun suren
bir "huknk savaşı" sonucunda
hukuki statüsünü kazanabilen
İnsan Haklan Vakfı, Türkiye'-
de geçen yılın insan hakları bi-
lançosunu çıkardı.
Vakfın çıkardığı bilançoya
göre işkence uygulamalarının
yanı sıra düşünce ve ifade, sa-
nat, din ve vicdan özgürlükleri
ile kişi özgürlükleri üzerindeki
kısıtlama ve baskılar sürüyor.
Vakfın çıkardığı insan haklan
bilançosu şoyle:
Ölüm cezalan: TCK'da yapı-
lan değişiklikle 13 suçla ilgili
idam cezası kaldırıldı. Adalet
Bakanı'nın açıklamasma göre
şu anda kesin huküm giymiş 62
kişi bundan yararlanmak duru-
mundadır. Bununla birlikte ce-
zaları onanmış kişilerin dosya-
ları halen TBMM Adalet Ko-
misyonu'nda beklemektedir.
Bunlann toplam sayısı yıl sonu
itibarıyla 315 idi. 13 suçtan
idam cezası kaldırılmış olmak-
la birlikte 40 kadar suçun ceza-
sı halen idamdır. Bu durumda
Türkiye, Avrupa Konseyi üye-
leri arasında olup da 6 No'lu
protokolu onaylamayan tek üye
olduğu gibi AGtK bünyesinde
idam cezası uygulayan yedi ül-
keden birisidir.
Yüzde 45
tşkence: 1990'da işkence id-
diaları yine devam etti. Poliste
ve sorguda kötü muamele ise
daha yaygındı, âdeta bir genel
kural durumundaydı. Bu arada
Izmir'de yapılan bir anket, 200
adli suç mahkûmunun yüzde
45'inin işkence görmüş olduğu-
nu ortaya çıkardı. tşkence iddi-
alarını soruşturmak için gelen
Avrupa Konseyi yetkHilerinin
Ankara DGM Başsavcısı Nusrrt
Derairal tarafından kabul edil-
memesi, uluslararası denetim
olanakiannın işlemesini de en-
nıstay tarafından Resmi Gaze-
te'de yayımlanmamış olduğu
gerekçesiyle iptal edilmiş olan
Güvenlik Sonışturması Yönet-
meliği, yeniden yürürlüğe
konuldu.
Kişi özgürlüğü: Kolluk kuv-
vetlerinin kolayca gözahma al-
ma ahşkanlığı 1990'da daha da
artarak devam etti. FAO'dan
yiyecek yardımı isteyen memur-
İar, sembolik protesto gösterile-
rinde bulunan kişiler, düduklu
protesto eyleminde bulunan ka-
dmlar, mahkemede duruşma iz-
leyen kişiler, "Savaşa hayır" di-
yenler, vb keyfi bir şekilde göz-
altına alınabikiiler. Tutuklama-
lann haklılığı konusundaki kuş-
kular da 1990'da yatışmadı.
Din ve vicdan özgüriiiğü: Di-
yanet İşleri Başkanlığı'nın vali-
lere gönderdiği bir genelgede,
son 10 yılda İslam dininden ay-
rılanların "gizli" olarak bildiril-
mesi isteniyordu. Genelge, bir
tür "fişleme" karakteri taşı-
makta, dolayısıyla din ve vicdan
özgurlüğünu de baskı altında
tutmaktadır.
SHP'nin tavn
Düşünce ve ifade özgürlüğü:
TCK'nm 141,142 ve 163. mad-
deleri ile ilgili tartışmalar yine
gündemdeydi. Hükümet çevre-
leri bu konuda muhalefet par-
tilerinden tavır bekledikleri id-
diasını ortaya surduler. Oysa
SHP'nin, bu konuda söz konu-
su maddelerin kaldırılması yö-
nünde bir tavrı açıkça ortaday-
dı. İktidar çevreleri söz konusu
maddelerin kaldınlmasırun ana-
yasa karşısında da bir sorun çı-
kartacağı tezini ileri sürdüler.
Bu konuda hazırlandığı bildiri-
len hükümet tasarısı yıl sonuna
doğru gündemden çıkartılmış
bulunmaktaydı. Raporda 141,
142 ve 163'ten 1269 kişinin yar-
gılandığı bildirildi. Buna karşı-
lık söz konusu hükümlerin uy-
gulanışında bir eksilme ya da es-
neme de görulmedi. 1990 yılın-
da Cumhurbaşkanı'na hakaret
suçundan dolayı açılan davalar-
da da ciddi bir artış göruldü.
Hakaret suçunun kolayca "fikir
suçu"na dönüşmesi ya da bu şe-
kilde yorumlanabilmesi olasılı-
ğı hesaba katıldığında, bir yıl
içinde açılan dava sayısının 43'ü
bulması (16 gazeteci) ifade ve
eleştiri özgürlükleri açısından
dikkate değer bir bilanço otuş-
turmaktadır.
28 gazeteci
Basın özgürlüğü: Anayasanın
ve Basın Kanunu'nun antide-
mokratik hükümleri ve bunlara
dayah uygulamalar, bu yıl da
bastn özgürlüğü üzerinde etkili
oldu. Bazı gazeteler hakkında
dağıtımın önlenmesi karan ahn-
dı (Bugün, Güneş, Günaydın
vb). Ayrıca Sabah gazetesine
"yayını durdurma" tedbiri kon-
du. Öte yandan sol dergiler sü-
rekli olarak yargıç kararıyla
toplatıldı. 1990 yılında 28 gaze-
teci hapisteydi. Basın özgürlü-
ğü, meslek içi sorunlardan kay-
naklanan sıkışmalara da sahne
oldu. Basında tekelkşme ve oto-
sansür bunlann başlıcasıydı. So-
nuncu nokta, Guneş gazetesi sa-
hibinin bir genelgesiyle somut-
laştı. Burada gazeıe mensupla-
n Kıbns konusunda belli bir çiz-
gide yer alma yükümluğü altı-
na sokulmak isteniyordu. Niha-
yet basın organlannın ve men-
suplannın uğradıkları saldırılar
fiziki boyutlara da ulaştı.
sanat özgürtuğii: Pek çok
konser valiler tarafından "ka-
mu düzeninin bozulacağı" ge-
rekçesiyle yasaklanırken tiyatro
ve sinema ürünleri de ayru so-
nuçlarla karşılaştı.
Toplantı ve gösteri yürüyüş-
MEMURLARIN SENDlKA İSTEGİ —1990 yılında memur eylemleri "sendikaJaşma" >önande>di. Birçok kişi bu nedenle gözalnna ahndı. (Fotograf: Cnmhnriyet)
leri özgürlüğü: Kolektif özgür-
lüklerin en etkililerinden olan
toplantı ve gösteri yürüyüşleri
özgürlüğü alamndaki kısıtlama-
lar, 1990'ın insan haklan reper-
tuannda önemli bir yer tuttu.
Kamu guvenliği ya da kamu dü-
zeni gibi çeşitli gerekçelerle ya-
saklanan 1 Mayıs gösterilerinin
bilançosu, güvensizlik ortamı-
run asıl siyasal iktidar baskıla-
nndan kaynaklandığım ortaya
koydu.
Sendikalaşma
Bunun dışında "Savaşa
hayır" miıingleri, kamuda çalı-
şanlann sendikalaşma amacıy-
İa yapacakları toplantı ve yurü-
yüşler, insan hakları üzerine
toplantılar, "Kadının Yeri ve
Sorunlan" hakkında bir toplan-
tı (Ankara), muhalefet partile-
rinin mitingleri (Istanbul, SHP
ve SP) de valilerce yasaklandı.
Sendikal özgürlükler: Bu
alanda 1990'ın en önemli atılı-
mı, kamuda çalısanların sendi-
kal haklannı kullanmaya başla-
malan oldu. Anayasa ve yasa-
larda bu konuda yasaklar bu-
lunmadığını, Turkiye'nin taraf
olduğu bazı uluslararası anlas-
maların ise kamuda calışanlara
sendika kurma hakkı tanıdığııu
ileri süren bazı memur grupla-
rı, sendikalannı kurdular. Bun-
lar tüzel kişilik de kazandı.
Oiağanüstü hal rejimi: 1990
yılında oiağanüstü hal kararna-
melerinin Güneydoğu Anadolu
üierinde özgürlük kısıtlamaları-
na yol açması eleştirileTek karar-
namelerin basın özgürlüğü açı-
sından Oiağanüstü Hal Bölgesi
dışında da etkili olduğu ifade
edildi.
Yargı organı: 1990'ın yargıya
yonelik baskılara da sahne oldu-
ğu anlatılan İHV raporunda
Türkiye Barolar Birliği Başka-
nı'nın adli yıl açıhşmda yapaca-
ğı konuşmanın Yargıtay Başka-
nı tarafından incelenmek isten-
mesine ilişkin tartışmalar hatır-
latıldı. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın Anayasa Mahkemesi'n-
de boşalan üyeliklere yaptığı
atamalar ile Sayıştay Kanunu'n-
da yapılan değişiklikle bu ku-
rumda boşalan üyeliklere
ANAP'lı milletvekülerinin ifa-
desine uygun atamalann yapıl-
masına olanak sağlanmasının
yargı bağımsızhğı konusundaki
kuşkulan arttırdığı belirtildi.
Emniyet GenelMüdürü Bilicatv
Gnayetieriçözmek zaman işi
TURAN YILMAZ
ANKARA — Emniyet Genel
Müdüru Necati Bilican, emekli
korgeneral Hulusi Sayın'ın ölü-
müyle sonuçlanan silahlı saldı-
nyı gerçekleştirenlerden adı be-
lirlenen saldırganın daha önce
de benzer eylemleTe katıldığımn
saptandığmı açıkladı. Polisin
saldırganları yakalayabilmek
amacı\ la Türkiye genelinde ca-
lışmalannı surdurduğünü de be-
lirten Bilican, bundan böyle Sa-
yın gibi terör örgütlerine hedef
olabilecek kişilerin istemeseler
bıle kendilerine uzaktan koruma
sağlanacağım söyledi.
Emniyet Genel Müdürü Ne-
ru!LnnfşöyieC
vTnS-l
'in
^
— Son bir yıl içinde 31 siyasi
suikast işlendi. Bu olaylann so-
ruşturmalannda ise başanlı olu-
naroadığı belirtiliyor. Bu durum
nereden kaynaklanıyor?
BtLİCAN — Bu işi örgütler
çok planlı, programlı bir şekil-
de yapıyorlar. Çok ciddi tehlike-
leri de göze alarak yapıyorlar.
Onun için fevkalade tedbirler
alarak gizliliğe riayet ederek
yaptıklan için bunlann yakalan-
masında zorluklar var. Ama o
zorluklarla güvenlik teşkilatı
mucadele ediyor. Önemli rnesa-
feler de aldı diye söyleyebilirim.
İnanıyorum ki çok uzak olma-
yan bir zaman içinde bu cinayet-
lerin faillerinden büyük bolümü
yakalanacak. Buna inanıyorum.
Teşkilatvn böyle bir çalışma için-
de olduğunu ızliyorum.
— Fail tespit edildi mi?
BtLtCAN — Evet, edildi. İs-
men belli. Teşkilat olarak da da-
ha önceden bilinen biri, takip
ediliyor.
— Yani daha once bu tür
olavlara karışmış biri mi?
— Kendisine koruma verilme-
sine karşın, Sayın'ın bunları ya-
nına almadığı söyleniyor.
BtLİCAN — Almak istemi-
yor işterahmetlik.O konuda lü-
zum da görmüyor! 'Niye olsun
ki ben kendimi korurum, niha-
yet insanlara hizmet ettim' di-
yor. Genellikle de yanmda olur-
du.
— Aynı şekilde hedef olarak
ahnan kişiler var, bundan son-
ra koruma konusuna ağırlık ve-
ra ve tzmir başta olmak üzere
diger illerde de olmaya başladı.
Bir yayılma mı var, yoksa gtzici
eylemciler mi var?
BtLtCAN — Gezici olanlar
da var. Tabii bir yerde kalmak
istemiyorlar. Çeşitli yerlerde
olay yaratmak için fırsat buldu-
lar mı öyle bir hareket içinde
oluyorlar.
— E>lemler >aygınlaşı>or gi-
bi bir değerlendirme yapılabilir
mi?
İnanıyorum ki çok uzak olmayan bir zaman içinde bu
cinayetlerin faillerinden büyük bölümü yakalanacak diyen
Bilican, Korgeneral Hulusi Sayın'ın ölümüyle ilgili önemli
ipuçları bulunduğunu, failin tespit edildiğini söyiedi.
BtLtCAN — Daha önce de
olaylara kanşmışlığı var.
— O halde elinizde bu olaya
ilişkin bir hayli bilgi var öyle mi?
BtLtCAN — Bizde her olay
hakkında çalışma var, bilgiler
var. Aydınlığa kavuşmuş yonle-
ri var cinayetlerin. Daha yapıl-
ması, toplanması gereken bilgi-
ler, deliller var. Onlar üzerinde
çalışıyoruz, ama bunlan kesin
bir sonuca uiaştırmadan bir kı-
şiyi itham etmek mümkün değil,
bütün şupheleri ortadan kaldır-
mak için çalışıyoruz.
rilecek mi?
BİLİCAN — Elbette verile-
cek. Belki şimdi bir insan
•istemiyorum' diyorsa, 'zoıia se-
ni koruyacağız' deyip yanında
bir koruyucu bulunduracağız di-
ye ısrar etmek mümkün değil,
ama o farkında olmadan uzak-
tan korunacak. Bunda ısrar et-
meyenler zaten yakmdan koru-
nuyor, bundan sonra da koruna-
cak. Daha da güçlendirilerek
korunacak.
— Bu tür eylemkr tstanbul-
da yaygındı. Ama şimdi Anka-
BİLİCAN — O kadar değil,
ama muhtelif yerlerde yapıp, da-
ha çok alandan ses duyurmaya
gayret ediyorlar.
— Sayın'a saldıranlar Anka-
ra dışından mı gelmişler?
BtLİCAN — Kesin bilgi yok.
Kesin bir şey soyleyemiyorum.
Olabilir.
— SHP Genel Başkanı Erdal
tnönü, bu cinayetlerin faillerinin
yakalanmasında güvenlik güçle-
rinin zaafı olduğunu söyledi.
Bunu nasıl değerlendiriyorsu-
nuz?
BtLtCAN — Güvenlik güçle-
rı zaaf içinde değildır. K.esınlik-
le onu söylememek lazım. Çün-
kü emniyet teşkilatı çok güçlü
bir teşkilattır. Ama olaylann iş-
leniş biçimi son derece tedbirler
ahnarak gizlilik içinde olduğu
için bunu çözmekte çok guçlü
teşkilatlar da güçluk çekerler. O
zaaf değildir, ama güvenlik guç-
leri bu olaylann ustesinden ee-
lebilecek bir gayret ıçındedir. O
imkânlara da sahiptir. Bu gay-
reti ve arzuyu da gösteıiyor.
— Muammer Aksoy, Çetin
Emeç, Bahriye Lçok cinayetle-
rinde de çok önemli ipuçları el-
de edildiği açıklanmıştı. Bu
olaylann soruşturmalannda bir
gelişme var mı?
BtLİCAN — İpuçları ele ge-
çiyor, ama onlann bazı deliller-
le de desteklenmesi gerekiyor.
Onu arıyor, bulmaya çalışıyo-
ruz. Yani hemen ele geçirdiğimiz
bir ipucu ile meseleyi sonuca gö-
türemiyoruz.
— Araştırmalarınız Ankara
dışında da sürüyor mu?
BtLtCAN — Bir olay olduğu
andan itibaren ülkedeki güven-
lik guçleri, ülkenin her noktasın-
da harekete geçerler. Teşkilat
olayı anında öğrenir, hemen ha-
rekete geçer. Takip etmeye baş-
lar. Her olayda böyledir, bu
olayda da öyledir.
Dernek kapatmaya dava
Çağdaş Hukukçular
yargıya başvurdu
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosn) — îşçilerin 3 ocak eyle-
minın suç olrnadığmı savunma-
lan "amaç dışı faaliyet" sayıla-
rak kapatılan Çağdaş Hukuk-
çular Derneği (ÇHD), valiliğin
bu karannı "savaş fırsatçılı|ı"
olarak niteleyerek idari yargıya
başvurdu. Ankara Valiüği'nin
kapatma karannın iptali için
Ankara İdare Mahkemesi'ne
yapılan başvuruda, "Kuruluş
aşamasında ürkülmeyen derne-
ğin bir savaş ortamında faali-
yetten alıkonmast açıkça 'savaş
fırsatçılığı'dır" denildi.
Geçen yıl sonunda kurulan
ve tüzüğü İçişleri Bakanlığı'nca
Dernekler Yasası'na uygun bu-
lunarak 2 ocak tarihinde onay-
lanan Çağdaş Hukukçular Der-
neği, bu tarihten iki hafta son-
ra valilikçe kapatıldı. Valiüğin,
Dernekler Yasası'nın 54. mad-
desi gereğince aldığı "faali-
yetten ahkoyma" kararmda,
ÇHD'nin "Amac dışına çıkarak
faaliyette bulundugu tespit
edilmiştir" denildi.
ÇHD'nin bu gerekçe ile ka-
patılması, 4 üyesinin işçilerin 3
ocak eyleminin suç olmadığı
şeklindeki basın açıklamaları
üzerine gözaltına alınmalannın
hemen ardından gerçekleşti.
ÇHD yönetici ve üyesi avukat-
lar Httsnü Öndül, Aydın Erdo-
ğan, Esin Kulac ve Ali Yıldınm,
6-14 gün süreyle gözaltında tu-
tulmuştu. Ancak söz konusu
basın açıklamastnı yapan Der-
nek Başkanı Akif Kurtuloş
hakkında ise herhangi bir işlem
yapılmadığı gözlenmişti.
Avukat Tezcan Çakır tarafın-
dan hazırlanarak Ankara İda-
re Mahkemesi Başkanlığı'na
yapılan iptal bavurusunda,
anayasal temel hak ve özgür-
lüklerin, hukuk dışı nedenler-
le ortadan kaldırılmasına iliş-
kin işleme karşı dava açmamn
zorunlu hale geldiği belirtile-
rek, şöyle denildi:
"Kuruluş aşamasında ürkül-
meyen derneğin bir savaş orta-
mında faalivetten ahkonulma-
s, 'savaş fırsatçılıgı'dır. Dernek,
yaşanılan toplumun hukuki so-
runlan ile ilgilenmek. görülen
ve hissedilen hukuka aykırılık-
lan dile getirmek, çözumlemek
amacıvla, avukatlık yapan hu-
kukçulardan kurulmuştur, Bir
aydm ve meslegiyle ilgili sorun
ve çözümleri dile getirmek gö-
rev ve sorumluluğunda olan
avukatların bu amaçla dernek
kurmalan engellenmiyor, fakat
sonradan faalivetten alıkonulu-
yorsa, bir çelişki, özet bir amaç
var demektir."
141,142 ve 163
f
ün 15 aylık öyküsü
TaslakLara son şekiF bitmek bilmîyor
Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yaptığı ilk
konuşmasındaki "düşünce özgürlüğü sağlanması"
isteği doğrultusunda yapılan hazırlıklar 2 Mayıs 1990'dan
bu yana Bakanlar Kurulu gündeminden düşmüştü.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — TUrk
Ceza Kanunu'nun 141, 142 ve 163. maddele-
rinin kaldınlması ya da değiştirilmesi yönün-
deki hazırlıkların başlangıcı, Turgut Özal'ın
cumhurbaşkanı seçildiği tarihlere kadar uza-
nıyor. T. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in 1988
yılında bir yurtdışı gezisinden dönerken
"kaldırılabileceğini" söylediği TCK'nın söz
konusu maddeleri uzerindeki çalışmalar 2
Mayıs 1990'dan bu yana fıilen durmuştu. Tar-
tışmalar sırasında bakanların sık sık benzer
sözcüklerle hazırlıklann sürdürüldüğunü açık-
lamaları, bu konuda verilen demeçlerin ortak
ozelliğini oluşturdu.
Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra
TBMM kiirsusünden yaptığı konuşmada,
"Eğer düşünce hürriyeti, düşünceyi ifade hür-
riyeti ve düşünceye saygı bilinci oluşmazsa, işte
o zaman kutuplaşmalar, kamplaşmalar, bö-
lünme ve parçalanmalar olur" demesinden
sonra TCK'nm 141, 142 ve 163 maddeleri 16
Kasım 1989 günü TVl'de yapılan açıkoturum-
da tartışıldı. ANAP adına açıkoturuma katı-
lan Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, muha-
lefet temsilcilerinin düşünce özgurlüğü sağlan-
ması yonündeki önerilerine, "141,142 ve 163.
maddelerin kaldırılması fikrine parti olarak
yabancı değiliz" karşıhğını verdi.
Keçeciler'in açıklamalarıyla kamuoyunda
tartışılmaya başlanan TCK'nm söz konusu
maddeleri konusunda Adalet Bakanı Oltan
Sungurlu, ilk somut açıklamayı 20 Kasım
1989'da yaptı. Sungurlu, "Bu maddeler için
çeşitli öneriler var. Bakanlar Kurulu'nda tar-
tışılması lazım. Böyle olmazsa bize sıkıntı
gelir" dedi. Sungurlu, önceki gün konunun
yeniden gundeme gelmesine de ışık tutucu bi-
çimde, "Bunlar sadece iç hukuk sonınu de-
ğil, dünya konjonktüriiyle de ilgili. Dışişleri
bizi iyi enforme etmeli" diye konuştu.
Konu, kasım ayı içinde Bakanlar Kurulu
gürrdemine geldi. Yine Adalet Bakanı Oltan
Sungurlu, Bakanlar Kurulu'nda ortaya atılan
görüşler doğrultusunda "muhtemel bir ana-
yasa oeğişikliği de dahil şümullü bir çalışma
başlatıldığuu" bildirdi. Sungurlu, 24 Kasım
1989'da yaptığı bu açıklamada, "Çalışma bir
hafta, on gün içinde sonuçlandırılarak yeni-
den Bakanlar Kunılu'na göturülecek" müjdesi
verdi.
Konunun Bakanlar Kurulu'nda ele alınma-
sından sonra Cumhurbaşkanı Özal da 28 Ka-
sım 1989'da bir grup gazeteciyi Çankaya Köş-
kü'nde kabul ederek "141,142 ve 163 raüna-
kaşa edilecektir. Önemli olan herkes fikrini
söylesin. TBMM bunun solüsyonunu bulacak-
tır. Herkes bu solüsyonu beğenmese de kabul
edecektir" açıklamasını yaptı.
Nisan 1990 başında TBKP Hderleri Haydar
Kutln ve Nihat Sargın'm Ankara Kapalı Ce-
zaevi'nde ölüm orucuna başlamalan, kamu-
oyunun dikkatlerini bir kez daha TCK'nın il-
gili maddelerine çekti. Cumhurbaşkanı Özal,
23 Nisan'da bir grup yabancı gazeteciyle go-
rüşürken yöneltilen bir soru üzerine "141,142
ve 163 konusunda karann bayrom sonrasın-
da verilecegini umuyorum" dedi. Aynı gün,
23 Nisan resepsiyonunda da Akbulut, benzer
cümlelerle "Karar bayram sonrasında
verilecek" değerlendirmesinde bulundu.
Kutlu ve Sargın'ın ölüm orucu sona erer-
ken konu da Bakanlar Kurulu'na geldi. 25 ni-
sanda Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, "Me-
sele aylardır bizim gündemimizde" dedikten
sonra şu bilgiyi verdi:
"Biz Bakanlar Kurulu'nda meseleyi görüş-
tük, tekliflerimizi sunduk. Son Bakanlar Ku-
rulu toplanlısında hükumel uyeleri de bu ko-
nuyla ilgili görüşlerini açıkladılar ve toplantı
o surette dağıldı. Bu konu yeniden gundeme
nasd gelir ve nasıl çözülür, Başbakan'ın tak-
dirine taalluk eden bir meseledir."
Bu açıklamadan sonra gözler 2 mayıs gü-
nü yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısuıa
çevTÜdi. Akbulut, o gün Bakanlar Kurulu top-
lantısına girmeden önce konunun toplantıda
ele ahnacağını açıkladı. Akbulut, şöyle dedi:
"Nihai şekliyle tasarıyı meydana getirme-
liyîz. Ondan sonra biz demeliyiz ki böyle bir
duzenleme yapıyoruz, muhalefet partUerinin
de fikirleri, düşünceleri olacak. O düşünce-
ler çercevesinde gerekirse ilaveler, tadflatlar ya
pılabUir."
Gece geç saatlerde biten Bakanlar Kurulu
ndan sonra Devlet Bakanı Mehmet Yazaı
"141,142 ve 163 konusuna hiç sıra gelmedi
dedi. Adalet Bakanı Sungurlu'nun açıklama!
ise "Sayın Başbakanunız önümüzdeki haft
bizzat kendisi sontıçlandvacak" bıçiminc
oldu.
4 mayısta Kutlu ve Sargın'm serbest bir
kılmasından sonra kamuoyunda gözler öm
Güneydoğu kararnamelerine, sonra da Kö
fez krizine çevrildi ve Başbakan'ın konu;
"bizzat sonuçlandıracağının" beklendi
"önümüzdeki hafta" geride kaldı.