10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/4 HABERLER 4 ŞUBAT 1991 laşar, imaıııları eleştirdi • ANKARA (LBA) — Devlet Bakanı Mustafa Taşar, Körfez savaşı nedeniyle özellikle cuma günleri yapılan gösterilerin ve bazı imamların camilerde verdikleri vaazların tehlike işaretleri olduğunu söyledi. Taşar, "Bu imamlar millete yanhş yönlendirici vaazler veriyor" dedi. Mustafa Taşar, konuyla ilgili olarak UBA muhabirine görüşlerini açıklarken "Ben sık sık millete yanhş verilen mesajlar konusuna dikkat çekiyorum. Hele bu mesajlar yuzde 99'u Muslüman olan ulkede din adamları tarafından veriliyorsa, kendisini din adamı gören maksatlı kişiler tarafından veriliyorsa çok tehlikelidir. Turkiye'nin birçok bölgesinde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de yaptığım incelemelerde bu konuda çok net bilgıler elde ettim" dedi. Savaş her şeyi unutturdu • İSTANBUL (ANKA) — Körfez savaş\nın başlamasıyla ocak ayı içinde halkın en çok savaşı ve Saddam Hüseyin'i konuştuğu saptandı. Hayat pahalıhğı ve gre\ler gündemden dıiştu. ARAT araştırma kuruluşunca ocak ayı içinde en çok konuşulan konunun belirlenmesi için yapılan ankete göre ocak ayında en çok konuşulan konu ankete katılanlann yüzde 92.6'sının seçimiyle Körfez savaşı oldu. Bunu yüzde 4 ile hayat pahalıhğı, yüzde 1.2 ile de grevler izledi. Araştırmanın en çok konuşulan kişi bölumunde de lrak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin yüzde 82.3 ile ilk sırayı aldı. Zam yağdırayorlar • ANKARA (LBA) — Iktidann uyguladığı politikayı şerefesi olmayan minareye benzeıen Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımctsı Ali Şevki Erek, son zamlarm da dargelirlinin sırundan çıkacağını söyledi ve "Savaşta zam, barışta zam en büyuk marifetleri. Bu iktidar Saddam'ın fuzeleri gibi zam yağdırıyor" dedi. "Cindoruk'un minik kuşu Başbakan Ytldırım Akbulut siyasilerin yasaklannın kaldınldığı referandumda, halktan hayır oyu kullanmasını istemişti" diyen Erek, "Böyle anti- demokratık bir insanın "lrak'a demokrasi götüreceğiz" sozleri çok gülunç" dedi. Herkes dflini konussıın • ANKARA (AA) — Milli Eğitim Bakam Avni Akyol, "Herkes dilini konuşmalı, geleneğini yaşatmah, demokrasinin gereği budur. Ama devlet dili, resmi dil Türkçedir, eğitim ve bilim düi Türkçedir" dedi. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Genel Kurulu'nun dün yapılan toplantısına katılan Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, oturum başkanlığı yaptı ve çeşitli konulardaki görüşlerini dile getirdi. Bakanlar Kurulu'nun, Türkçenin dışındaki dillerin kullanımına iüşkin kararını "doğru" ve "gerçekçi" olarak nitelendiren Akyol, bunun, milli birliğin ve beraberliğin daha çok güçlendirilmesi için zorunlu olduğunu vurguladı. OZEL BORA SURUCU KURSU ELLİ DÖRDÜNCÜ DÖNEM 9 Şubat Hafta sonu 12 Şubat Hafta içi 13 Şubat Hafta içi akşam kayıttarı başlamışur DERSHANE ÛSKÜOAR 310 14 78 PİSTLERIMIZ: KOZYATAĞI 362 47 33 TARABYA 162 08 18 Insan Hakları Vakfı'nın 1990 raporuna göre özgürlüklere baskı sürüyor 315idam dosyası Meclis'teÖlüm cezaları, işkence, güvenlik sonışturması, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, sanat özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü, sendikal özgürlükler başlıklannda 1990'ın bilançosunu çıkaran İnsan Hakları Vakfı, özgürlükler üzerindeki kısıtlama ve baskılann sürdüğünü belirtti. gelledi. lşkenceye yol açan uy- gulamalardan biri de ceza ve tu- tukevlerinden sanık ya da mah- kûmların poüs tarafından sor- gu ya da tanıklıklanna başvur- mak için alınabilecekleriydi. Po- lis Vazife ve Selahiyetleri Kanu- nu'nda buna olanak veren hu- küm Anayasa Mahkemesi tara- fından iptal edilmişken bunun bir benzeri 15 Aralık 1990 tarih ve 430 sayılı Olağanüstu Hal Kararnamesi ile yeniden ge- tirildi. Güvenlik sonışturması: Da- ANKARA (Curahuriyet Bü- rosu) — Kendisi de Vakıflar Ge- nel Müdurlüğü ile uzun suren bir "huknk savaşı" sonucunda hukuki statüsünü kazanabilen İnsan Haklan Vakfı, Türkiye'- de geçen yılın insan hakları bi- lançosunu çıkardı. Vakfın çıkardığı bilançoya göre işkence uygulamalarının yanı sıra düşünce ve ifade, sa- nat, din ve vicdan özgürlükleri ile kişi özgürlükleri üzerindeki kısıtlama ve baskılar sürüyor. Vakfın çıkardığı insan haklan bilançosu şoyle: Ölüm cezalan: TCK'da yapı- lan değişiklikle 13 suçla ilgili idam cezası kaldırıldı. Adalet Bakanı'nın açıklamasma göre şu anda kesin huküm giymiş 62 kişi bundan yararlanmak duru- mundadır. Bununla birlikte ce- zaları onanmış kişilerin dosya- ları halen TBMM Adalet Ko- misyonu'nda beklemektedir. Bunlann toplam sayısı yıl sonu itibarıyla 315 idi. 13 suçtan idam cezası kaldırılmış olmak- la birlikte 40 kadar suçun ceza- sı halen idamdır. Bu durumda Türkiye, Avrupa Konseyi üye- leri arasında olup da 6 No'lu protokolu onaylamayan tek üye olduğu gibi AGtK bünyesinde idam cezası uygulayan yedi ül- keden birisidir. Yüzde 45 tşkence: 1990'da işkence id- diaları yine devam etti. Poliste ve sorguda kötü muamele ise daha yaygındı, âdeta bir genel kural durumundaydı. Bu arada Izmir'de yapılan bir anket, 200 adli suç mahkûmunun yüzde 45'inin işkence görmüş olduğu- nu ortaya çıkardı. tşkence iddi- alarını soruşturmak için gelen Avrupa Konseyi yetkHilerinin Ankara DGM Başsavcısı Nusrrt Derairal tarafından kabul edil- memesi, uluslararası denetim olanakiannın işlemesini de en- nıstay tarafından Resmi Gaze- te'de yayımlanmamış olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş olan Güvenlik Sonışturması Yönet- meliği, yeniden yürürlüğe konuldu. Kişi özgürlüğü: Kolluk kuv- vetlerinin kolayca gözahma al- ma ahşkanlığı 1990'da daha da artarak devam etti. FAO'dan yiyecek yardımı isteyen memur- İar, sembolik protesto gösterile- rinde bulunan kişiler, düduklu protesto eyleminde bulunan ka- dmlar, mahkemede duruşma iz- leyen kişiler, "Savaşa hayır" di- yenler, vb keyfi bir şekilde göz- altına alınabikiiler. Tutuklama- lann haklılığı konusundaki kuş- kular da 1990'da yatışmadı. Din ve vicdan özgüriiiğü: Di- yanet İşleri Başkanlığı'nın vali- lere gönderdiği bir genelgede, son 10 yılda İslam dininden ay- rılanların "gizli" olarak bildiril- mesi isteniyordu. Genelge, bir tür "fişleme" karakteri taşı- makta, dolayısıyla din ve vicdan özgurlüğünu de baskı altında tutmaktadır. SHP'nin tavn Düşünce ve ifade özgürlüğü: TCK'nm 141,142 ve 163. mad- deleri ile ilgili tartışmalar yine gündemdeydi. Hükümet çevre- leri bu konuda muhalefet par- tilerinden tavır bekledikleri id- diasını ortaya surduler. Oysa SHP'nin, bu konuda söz konu- su maddelerin kaldırılması yö- nünde bir tavrı açıkça ortaday- dı. İktidar çevreleri söz konusu maddelerin kaldınlmasırun ana- yasa karşısında da bir sorun çı- kartacağı tezini ileri sürdüler. Bu konuda hazırlandığı bildiri- len hükümet tasarısı yıl sonuna doğru gündemden çıkartılmış bulunmaktaydı. Raporda 141, 142 ve 163'ten 1269 kişinin yar- gılandığı bildirildi. Buna karşı- lık söz konusu hükümlerin uy- gulanışında bir eksilme ya da es- neme de görulmedi. 1990 yılın- da Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan dolayı açılan davalar- da da ciddi bir artış göruldü. Hakaret suçunun kolayca "fikir suçu"na dönüşmesi ya da bu şe- kilde yorumlanabilmesi olasılı- ğı hesaba katıldığında, bir yıl içinde açılan dava sayısının 43'ü bulması (16 gazeteci) ifade ve eleştiri özgürlükleri açısından dikkate değer bir bilanço otuş- turmaktadır. 28 gazeteci Basın özgürlüğü: Anayasanın ve Basın Kanunu'nun antide- mokratik hükümleri ve bunlara dayah uygulamalar, bu yıl da bastn özgürlüğü üzerinde etkili oldu. Bazı gazeteler hakkında dağıtımın önlenmesi karan ahn- dı (Bugün, Güneş, Günaydın vb). Ayrıca Sabah gazetesine "yayını durdurma" tedbiri kon- du. Öte yandan sol dergiler sü- rekli olarak yargıç kararıyla toplatıldı. 1990 yılında 28 gaze- teci hapisteydi. Basın özgürlü- ğü, meslek içi sorunlardan kay- naklanan sıkışmalara da sahne oldu. Basında tekelkşme ve oto- sansür bunlann başlıcasıydı. So- nuncu nokta, Guneş gazetesi sa- hibinin bir genelgesiyle somut- laştı. Burada gazeıe mensupla- n Kıbns konusunda belli bir çiz- gide yer alma yükümluğü altı- na sokulmak isteniyordu. Niha- yet basın organlannın ve men- suplannın uğradıkları saldırılar fiziki boyutlara da ulaştı. sanat özgürtuğii: Pek çok konser valiler tarafından "ka- mu düzeninin bozulacağı" ge- rekçesiyle yasaklanırken tiyatro ve sinema ürünleri de ayru so- nuçlarla karşılaştı. Toplantı ve gösteri yürüyüş- MEMURLARIN SENDlKA İSTEGİ —1990 yılında memur eylemleri "sendikaJaşma" >önande>di. Birçok kişi bu nedenle gözalnna ahndı. (Fotograf: Cnmhnriyet) leri özgürlüğü: Kolektif özgür- lüklerin en etkililerinden olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü alamndaki kısıtlama- lar, 1990'ın insan haklan reper- tuannda önemli bir yer tuttu. Kamu guvenliği ya da kamu dü- zeni gibi çeşitli gerekçelerle ya- saklanan 1 Mayıs gösterilerinin bilançosu, güvensizlik ortamı- run asıl siyasal iktidar baskıla- nndan kaynaklandığım ortaya koydu. Sendikalaşma Bunun dışında "Savaşa hayır" miıingleri, kamuda çalı- şanlann sendikalaşma amacıy- İa yapacakları toplantı ve yurü- yüşler, insan hakları üzerine toplantılar, "Kadının Yeri ve Sorunlan" hakkında bir toplan- tı (Ankara), muhalefet partile- rinin mitingleri (Istanbul, SHP ve SP) de valilerce yasaklandı. Sendikal özgürlükler: Bu alanda 1990'ın en önemli atılı- mı, kamuda çalısanların sendi- kal haklannı kullanmaya başla- malan oldu. Anayasa ve yasa- larda bu konuda yasaklar bu- lunmadığını, Turkiye'nin taraf olduğu bazı uluslararası anlas- maların ise kamuda calışanlara sendika kurma hakkı tanıdığııu ileri süren bazı memur grupla- rı, sendikalannı kurdular. Bun- lar tüzel kişilik de kazandı. Oiağanüstü hal rejimi: 1990 yılında oiağanüstü hal kararna- melerinin Güneydoğu Anadolu üierinde özgürlük kısıtlamaları- na yol açması eleştirileTek karar- namelerin basın özgürlüğü açı- sından Oiağanüstü Hal Bölgesi dışında da etkili olduğu ifade edildi. Yargı organı: 1990'ın yargıya yonelik baskılara da sahne oldu- ğu anlatılan İHV raporunda Türkiye Barolar Birliği Başka- nı'nın adli yıl açıhşmda yapaca- ğı konuşmanın Yargıtay Başka- nı tarafından incelenmek isten- mesine ilişkin tartışmalar hatır- latıldı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Anayasa Mahkemesi'n- de boşalan üyeliklere yaptığı atamalar ile Sayıştay Kanunu'n- da yapılan değişiklikle bu ku- rumda boşalan üyeliklere ANAP'lı milletvekülerinin ifa- desine uygun atamalann yapıl- masına olanak sağlanmasının yargı bağımsızhğı konusundaki kuşkulan arttırdığı belirtildi. Emniyet GenelMüdürü Bilicatv Gnayetieriçözmek zaman işi TURAN YILMAZ ANKARA — Emniyet Genel Müdüru Necati Bilican, emekli korgeneral Hulusi Sayın'ın ölü- müyle sonuçlanan silahlı saldı- nyı gerçekleştirenlerden adı be- lirlenen saldırganın daha önce de benzer eylemleTe katıldığımn saptandığmı açıkladı. Polisin saldırganları yakalayabilmek amacı\ la Türkiye genelinde ca- lışmalannı surdurduğünü de be- lirten Bilican, bundan böyle Sa- yın gibi terör örgütlerine hedef olabilecek kişilerin istemeseler bıle kendilerine uzaktan koruma sağlanacağım söyledi. Emniyet Genel Müdürü Ne- ru!LnnfşöyieC vTnS-l 'in ^ — Son bir yıl içinde 31 siyasi suikast işlendi. Bu olaylann so- ruşturmalannda ise başanlı olu- naroadığı belirtiliyor. Bu durum nereden kaynaklanıyor? BtLİCAN — Bu işi örgütler çok planlı, programlı bir şekil- de yapıyorlar. Çok ciddi tehlike- leri de göze alarak yapıyorlar. Onun için fevkalade tedbirler alarak gizliliğe riayet ederek yaptıklan için bunlann yakalan- masında zorluklar var. Ama o zorluklarla güvenlik teşkilatı mucadele ediyor. Önemli rnesa- feler de aldı diye söyleyebilirim. İnanıyorum ki çok uzak olma- yan bir zaman içinde bu cinayet- lerin faillerinden büyük bolümü yakalanacak. Buna inanıyorum. Teşkilatvn böyle bir çalışma için- de olduğunu ızliyorum. — Fail tespit edildi mi? BtLtCAN — Evet, edildi. İs- men belli. Teşkilat olarak da da- ha önceden bilinen biri, takip ediliyor. — Yani daha once bu tür olavlara karışmış biri mi? — Kendisine koruma verilme- sine karşın, Sayın'ın bunları ya- nına almadığı söyleniyor. BtLİCAN — Almak istemi- yor işterahmetlik.O konuda lü- zum da görmüyor! 'Niye olsun ki ben kendimi korurum, niha- yet insanlara hizmet ettim' di- yor. Genellikle de yanmda olur- du. — Aynı şekilde hedef olarak ahnan kişiler var, bundan son- ra koruma konusuna ağırlık ve- ra ve tzmir başta olmak üzere diger illerde de olmaya başladı. Bir yayılma mı var, yoksa gtzici eylemciler mi var? BtLtCAN — Gezici olanlar da var. Tabii bir yerde kalmak istemiyorlar. Çeşitli yerlerde olay yaratmak için fırsat buldu- lar mı öyle bir hareket içinde oluyorlar. — E>lemler >aygınlaşı>or gi- bi bir değerlendirme yapılabilir mi? İnanıyorum ki çok uzak olmayan bir zaman içinde bu cinayetlerin faillerinden büyük bölümü yakalanacak diyen Bilican, Korgeneral Hulusi Sayın'ın ölümüyle ilgili önemli ipuçları bulunduğunu, failin tespit edildiğini söyiedi. BtLtCAN — Daha önce de olaylara kanşmışlığı var. — O halde elinizde bu olaya ilişkin bir hayli bilgi var öyle mi? BtLtCAN — Bizde her olay hakkında çalışma var, bilgiler var. Aydınlığa kavuşmuş yonle- ri var cinayetlerin. Daha yapıl- ması, toplanması gereken bilgi- ler, deliller var. Onlar üzerinde çalışıyoruz, ama bunlan kesin bir sonuca uiaştırmadan bir kı- şiyi itham etmek mümkün değil, bütün şupheleri ortadan kaldır- mak için çalışıyoruz. rilecek mi? BİLİCAN — Elbette verile- cek. Belki şimdi bir insan •istemiyorum' diyorsa, 'zoıia se- ni koruyacağız' deyip yanında bir koruyucu bulunduracağız di- ye ısrar etmek mümkün değil, ama o farkında olmadan uzak- tan korunacak. Bunda ısrar et- meyenler zaten yakmdan koru- nuyor, bundan sonra da koruna- cak. Daha da güçlendirilerek korunacak. — Bu tür eylemkr tstanbul- da yaygındı. Ama şimdi Anka- BİLİCAN — O kadar değil, ama muhtelif yerlerde yapıp, da- ha çok alandan ses duyurmaya gayret ediyorlar. — Sayın'a saldıranlar Anka- ra dışından mı gelmişler? BtLİCAN — Kesin bilgi yok. Kesin bir şey soyleyemiyorum. Olabilir. — SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, bu cinayetlerin faillerinin yakalanmasında güvenlik güçle- rinin zaafı olduğunu söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsu- nuz? BtLtCAN — Güvenlik güçle- rı zaaf içinde değildır. K.esınlik- le onu söylememek lazım. Çün- kü emniyet teşkilatı çok güçlü bir teşkilattır. Ama olaylann iş- leniş biçimi son derece tedbirler ahnarak gizlilik içinde olduğu için bunu çözmekte çok guçlü teşkilatlar da güçluk çekerler. O zaaf değildir, ama güvenlik guç- leri bu olaylann ustesinden ee- lebilecek bir gayret ıçındedir. O imkânlara da sahiptir. Bu gay- reti ve arzuyu da gösteıiyor. — Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Lçok cinayetle- rinde de çok önemli ipuçları el- de edildiği açıklanmıştı. Bu olaylann soruşturmalannda bir gelişme var mı? BtLİCAN — İpuçları ele ge- çiyor, ama onlann bazı deliller- le de desteklenmesi gerekiyor. Onu arıyor, bulmaya çalışıyo- ruz. Yani hemen ele geçirdiğimiz bir ipucu ile meseleyi sonuca gö- türemiyoruz. — Araştırmalarınız Ankara dışında da sürüyor mu? BtLtCAN — Bir olay olduğu andan itibaren ülkedeki güven- lik guçleri, ülkenin her noktasın- da harekete geçerler. Teşkilat olayı anında öğrenir, hemen ha- rekete geçer. Takip etmeye baş- lar. Her olayda böyledir, bu olayda da öyledir. Dernek kapatmaya dava Çağdaş Hukukçular yargıya başvurdu ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosn) — îşçilerin 3 ocak eyle- minın suç olrnadığmı savunma- lan "amaç dışı faaliyet" sayıla- rak kapatılan Çağdaş Hukuk- çular Derneği (ÇHD), valiliğin bu karannı "savaş fırsatçılı|ı" olarak niteleyerek idari yargıya başvurdu. Ankara Valiüği'nin kapatma karannın iptali için Ankara İdare Mahkemesi'ne yapılan başvuruda, "Kuruluş aşamasında ürkülmeyen derne- ğin bir savaş ortamında faali- yetten alıkonmast açıkça 'savaş fırsatçılığı'dır" denildi. Geçen yıl sonunda kurulan ve tüzüğü İçişleri Bakanlığı'nca Dernekler Yasası'na uygun bu- lunarak 2 ocak tarihinde onay- lanan Çağdaş Hukukçular Der- neği, bu tarihten iki hafta son- ra valilikçe kapatıldı. Valiüğin, Dernekler Yasası'nın 54. mad- desi gereğince aldığı "faali- yetten ahkoyma" kararmda, ÇHD'nin "Amac dışına çıkarak faaliyette bulundugu tespit edilmiştir" denildi. ÇHD'nin bu gerekçe ile ka- patılması, 4 üyesinin işçilerin 3 ocak eyleminin suç olmadığı şeklindeki basın açıklamaları üzerine gözaltına alınmalannın hemen ardından gerçekleşti. ÇHD yönetici ve üyesi avukat- lar Httsnü Öndül, Aydın Erdo- ğan, Esin Kulac ve Ali Yıldınm, 6-14 gün süreyle gözaltında tu- tulmuştu. Ancak söz konusu basın açıklamastnı yapan Der- nek Başkanı Akif Kurtuloş hakkında ise herhangi bir işlem yapılmadığı gözlenmişti. Avukat Tezcan Çakır tarafın- dan hazırlanarak Ankara İda- re Mahkemesi Başkanlığı'na yapılan iptal bavurusunda, anayasal temel hak ve özgür- lüklerin, hukuk dışı nedenler- le ortadan kaldırılmasına iliş- kin işleme karşı dava açmamn zorunlu hale geldiği belirtile- rek, şöyle denildi: "Kuruluş aşamasında ürkül- meyen derneğin bir savaş orta- mında faalivetten ahkonulma- s, 'savaş fırsatçılıgı'dır. Dernek, yaşanılan toplumun hukuki so- runlan ile ilgilenmek. görülen ve hissedilen hukuka aykırılık- lan dile getirmek, çözumlemek amacıvla, avukatlık yapan hu- kukçulardan kurulmuştur, Bir aydm ve meslegiyle ilgili sorun ve çözümleri dile getirmek gö- rev ve sorumluluğunda olan avukatların bu amaçla dernek kurmalan engellenmiyor, fakat sonradan faalivetten alıkonulu- yorsa, bir çelişki, özet bir amaç var demektir." 141,142 ve 163 f ün 15 aylık öyküsü TaslakLara son şekiF bitmek bilmîyor Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yaptığı ilk konuşmasındaki "düşünce özgürlüğü sağlanması" isteği doğrultusunda yapılan hazırlıklar 2 Mayıs 1990'dan bu yana Bakanlar Kurulu gündeminden düşmüştü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — TUrk Ceza Kanunu'nun 141, 142 ve 163. maddele- rinin kaldınlması ya da değiştirilmesi yönün- deki hazırlıkların başlangıcı, Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçildiği tarihlere kadar uza- nıyor. T. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in 1988 yılında bir yurtdışı gezisinden dönerken "kaldırılabileceğini" söylediği TCK'nın söz konusu maddeleri uzerindeki çalışmalar 2 Mayıs 1990'dan bu yana fıilen durmuştu. Tar- tışmalar sırasında bakanların sık sık benzer sözcüklerle hazırlıklann sürdürüldüğunü açık- lamaları, bu konuda verilen demeçlerin ortak ozelliğini oluşturdu. Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra TBMM kiirsusünden yaptığı konuşmada, "Eğer düşünce hürriyeti, düşünceyi ifade hür- riyeti ve düşünceye saygı bilinci oluşmazsa, işte o zaman kutuplaşmalar, kamplaşmalar, bö- lünme ve parçalanmalar olur" demesinden sonra TCK'nm 141, 142 ve 163 maddeleri 16 Kasım 1989 günü TVl'de yapılan açıkoturum- da tartışıldı. ANAP adına açıkoturuma katı- lan Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, muha- lefet temsilcilerinin düşünce özgurlüğü sağlan- ması yonündeki önerilerine, "141,142 ve 163. maddelerin kaldırılması fikrine parti olarak yabancı değiliz" karşıhğını verdi. Keçeciler'in açıklamalarıyla kamuoyunda tartışılmaya başlanan TCK'nm söz konusu maddeleri konusunda Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, ilk somut açıklamayı 20 Kasım 1989'da yaptı. Sungurlu, "Bu maddeler için çeşitli öneriler var. Bakanlar Kurulu'nda tar- tışılması lazım. Böyle olmazsa bize sıkıntı gelir" dedi. Sungurlu, önceki gün konunun yeniden gundeme gelmesine de ışık tutucu bi- çimde, "Bunlar sadece iç hukuk sonınu de- ğil, dünya konjonktüriiyle de ilgili. Dışişleri bizi iyi enforme etmeli" diye konuştu. Konu, kasım ayı içinde Bakanlar Kurulu gürrdemine geldi. Yine Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Bakanlar Kurulu'nda ortaya atılan görüşler doğrultusunda "muhtemel bir ana- yasa oeğişikliği de dahil şümullü bir çalışma başlatıldığuu" bildirdi. Sungurlu, 24 Kasım 1989'da yaptığı bu açıklamada, "Çalışma bir hafta, on gün içinde sonuçlandırılarak yeni- den Bakanlar Kunılu'na göturülecek" müjdesi verdi. Konunun Bakanlar Kurulu'nda ele alınma- sından sonra Cumhurbaşkanı Özal da 28 Ka- sım 1989'da bir grup gazeteciyi Çankaya Köş- kü'nde kabul ederek "141,142 ve 163 raüna- kaşa edilecektir. Önemli olan herkes fikrini söylesin. TBMM bunun solüsyonunu bulacak- tır. Herkes bu solüsyonu beğenmese de kabul edecektir" açıklamasını yaptı. Nisan 1990 başında TBKP Hderleri Haydar Kutln ve Nihat Sargın'm Ankara Kapalı Ce- zaevi'nde ölüm orucuna başlamalan, kamu- oyunun dikkatlerini bir kez daha TCK'nın il- gili maddelerine çekti. Cumhurbaşkanı Özal, 23 Nisan'da bir grup yabancı gazeteciyle go- rüşürken yöneltilen bir soru üzerine "141,142 ve 163 konusunda karann bayrom sonrasın- da verilecegini umuyorum" dedi. Aynı gün, 23 Nisan resepsiyonunda da Akbulut, benzer cümlelerle "Karar bayram sonrasında verilecek" değerlendirmesinde bulundu. Kutlu ve Sargın'ın ölüm orucu sona erer- ken konu da Bakanlar Kurulu'na geldi. 25 ni- sanda Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, "Me- sele aylardır bizim gündemimizde" dedikten sonra şu bilgiyi verdi: "Biz Bakanlar Kurulu'nda meseleyi görüş- tük, tekliflerimizi sunduk. Son Bakanlar Ku- rulu toplanlısında hükumel uyeleri de bu ko- nuyla ilgili görüşlerini açıkladılar ve toplantı o surette dağıldı. Bu konu yeniden gundeme nasd gelir ve nasıl çözülür, Başbakan'ın tak- dirine taalluk eden bir meseledir." Bu açıklamadan sonra gözler 2 mayıs gü- nü yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısuıa çevTÜdi. Akbulut, o gün Bakanlar Kurulu top- lantısına girmeden önce konunun toplantıda ele ahnacağını açıkladı. Akbulut, şöyle dedi: "Nihai şekliyle tasarıyı meydana getirme- liyîz. Ondan sonra biz demeliyiz ki böyle bir duzenleme yapıyoruz, muhalefet partUerinin de fikirleri, düşünceleri olacak. O düşünce- ler çercevesinde gerekirse ilaveler, tadflatlar ya pılabUir." Gece geç saatlerde biten Bakanlar Kurulu ndan sonra Devlet Bakanı Mehmet Yazaı "141,142 ve 163 konusuna hiç sıra gelmedi dedi. Adalet Bakanı Sungurlu'nun açıklama! ise "Sayın Başbakanunız önümüzdeki haft bizzat kendisi sontıçlandvacak" bıçiminc oldu. 4 mayısta Kutlu ve Sargın'm serbest bir kılmasından sonra kamuoyunda gözler öm Güneydoğu kararnamelerine, sonra da Kö fez krizine çevrildi ve Başbakan'ın konu; "bizzat sonuçlandıracağının" beklendi "önümüzdeki hafta" geride kaldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle