Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/14 HABERLERİN DEVAMI
GRAMMY ÖDÜLLERİ
Yıtan Plmfı: Another Day in Paradise / Phil Collins, Yılıo
Albümü: Back on the Block / Quincy Jones, Ydın
Sarkısı: From a Distance / Julie Gold, Genç Sanatçı:
Mariah Carey, Yılın Yapımcısı: Quincy Jones, Kadın Ritm
vc Blnes Şarkıcısı: Anita Baker, Erkek Ritm ve Blues
Şarkıcısı: Luther Vandross, Rap Solo Şarkıcısı: U Can't
touch This/M.C. Hammer, Country Vokal Ortak Yorum:
Poda Boy Blues / Chet, Atkins ve Mark Knopfler,
EnstriimaBUJ Beste: Change of Heart / Pat Metheny,
Gefcneksd Blues Ptagı: Live at San Quentin / B.R King,
Mözik Video Klibi (kısa): Opposites Attract / Paula
Abdul, Müzik Video Klibi (uzun): Please Hammer Don't
Hurt 'Era The Movie / M.C. Hammer, Reggae Plagı:
Time Will Tell-A Tribute to Bob Marley / Bunny VVailer,
Kadın Pop Şarkıcı: Vision of Love / Mariah Carey,
Erkek Pop Şarkıa: Oh, Pretty VVoman / Roy Orbison,
Kadın Rock Şarkıa: The Black Velvet / Alannah Myles,
Erkek Rock Şarlucı: Bad Love / Eric Clapton, Alternatif
MMzik Şariuası: I Don't Want What I haven't
Got/Sinead O'Connor, Kadın Caz Vokalci: All That Jazz
/ Ella Fitzgerald, Erkek Caz Vokalci: We Are in Love /
Harry Connick Jr., Enstriimantal Caz Solisti: Oscar
Peterson, Enstriimantai Caz (büyük orkestra): Basie's Bag
/ Count Basie Orkestrası eşüğinde George Benson, Latin
Pop Şarkıcısı: Jose Feliciano.
Mtiziğe 'Oscar' yağdı
(Baftarafı 1. Sayfada)
dalı şarkıcı Sinead O'Connor,
Grammy ödüllerinin sanatsal
başanya göre değil, ticari başa-
nya göre dağrtıldığını öne süre-
rek tören gecesini protesto etti.
Ancak bu protestoya karşın, O-
Connor "I Do Not Want What
I Do Not Have" adh parçasıyla
En lyi Alternatif Şarkıcı ödü-
lü'ne değer görüldü. Public
Enemy adh rap grubu ise ödül
töreninin yalnızca bir bölümü
TV'den verildiği için protestoda
bulundu.
Ote yandan iki yıl önce ölen
Roy Orbison, "Oh, Pretty
VVoman" adh parçasıyla pop da-
hnda En lyi Vokal ödülü'ne de-
ğer bulundu.
besteci ve orkestra şefi Leonard
Bemstein da Yılın En lyi Klasik
Albiimü de dahil olmak uzere 3
dalda Grammy aldı. On yıl ön-
ce New York'ta öldürülen John
Leonon'ın kansı Yoko Ono, ko-
casının anısına verilen özel bir
ödülü kabul ederken "John, bıi-
yiimesine katkıda bulundugu
bir endüstri tarafından hatırlan-
dığı için özeüikle memnunluk
duyardı" dedi. Yaşam boyu ba-
şarılanndan dolayı ödüllendiri-
lenler arasında Bob Dylan,
country-western şarkıcısı Kitty
Wells ve opera sanatçısı Marian
Anderson da yer aldılar. Ingiliz
rockçı Eric ClapCon ise "Bad
Love" adh çahşmasıyla rock da-
hnda En lyi Vokal Ödülü'nü ka-
Mariah Carey ise "Vision Of zandı. Geçen yıl Uluslararası ts-
Lovt" ile hem pop dalında En tanbul Festivali'ne de katılan ün-
lyi Vokalist seçilirken, aynı za- lü bluesçu B. B. King de "Live
manda En lyi Yeni Sanatcı ödü- At San Quentin" ile En tyi Ge-
lü'nü aldı. Geçen yıl ölen ünlü leneksel Blues ödülü'nü aldı
22 ŞUBAT 1991
PHILL COLLİNS—8 dalda Grammy'e aday gösterilen tngiliz sa-
natçı Phil Collins, sadece 'Another Day In Paradise' ile Yılın Plağı
ödülünü alabildi. Collins, 'Eger ödül almadan donseydim annem
beni vururdu" dedi. (Fotograf: AP)
AHMET TAN
Dayağa Devam, Banşa Selam
Gnnetin perde arkası
(Baftarafı 1. Sayfada)
renk iki çift çocuk papucu.
Ümit Güngör'ün yanaklann-
dan yaşlar süzülüyor, loş salon-
daki eşyalara bakarken. "Ne is-
terkrse aurdun. Eksiklik duy-
masnıiar isterdim hep.~"
Başkentin, en yoksul semtle-
rinden Mamak'ın Karaağaç
Mahallesi, Serpmeler Sokak'ta-
ki 231 numaralı gecekonduda,
şu sorulann yatutını bulmaya
calıştık:
"25 yaşında bir anne, üzerle-
rioe canı gibi titrediği iki yav-
rasunu böyiesine açımasızca ke-
sebilir mi? Kestikten sonra,
kanlar içindeki yavrulannın
üzerine kapanıp, 'Canlarım,
yavrulanm' diye aglayabflir mi?
Sabah kahvaltısını haariadığı
cştoe, 'Gidiyorsun, bari öpeyim
de öyle git' diye ugurlarken bı-
çakla saldınp yaralayabilir mi?
Bir insan bu denü her şeyden,
fare zehiriyle intihar edecek ka-
dar kendisinden nefret edebilir
mi?"
Müşahade altında tutulan
Selma Güngör'ün eşi Ümit
Güngör, sigara üstüne sigara
yakarak anlatıyor:
Polath'dan aeldiklerinde 1
yaşındaymış Ümit Güngör.
Şimdi babası gibi Diyanet Vak-
fı'nda çalışmaya başlamış.
Oturdukİarı gecekonduda bü-
yümüş. Eşi de karşı mahalleden.
Evlenmeden önce eşini hiç gör-
memiş. Kızkardeşinin Kuran
kursundan arkadaşıymış. Baba-
lan da namaza gidip gelirken ta-
nışmışlar. "Bir hayırlı iş
yapalım" deyip gençleri beş yıl
önce evlendirmisler. Biri 3, di-
ğea 2 va?ında.çocuklarLOİmuş.
Kıza Meryem, oğluna Yusuf
adını koymuşlar. Eşi Tokath.
Ortaokuldan terk. Evlilikleri hiç
de mutlu geçmemiş. Gelin-
kaynana sorunu gölgelemiş ev-
üliklerini. Sonunda evi ayırmış,
bir yıl kadar önce. Ama kapı
komşusu olmuşlar yine. Ümit
Güngör'e göre annesinin kendi-
sine gösterdiği yakınhğı çekeme-
miş eşi. Sehna gelin ise poliste-
ki ifadesinde, kaynanası ile eşi-
nin kendisine çok çektirdiğini
söylemiş. Bir kayınpeder bu hır
gürün dışında kalmış. Çünkü
emekli olduktan sonra felç gel-
miş, yatıyor.
Ümit Güngör, "850 bin lira
maaş alıyonım, vergi iadesi ha-
riç. Hiç sıkınü çektirmemcye ça-
hşüm. Her akşam bir şey
getirdiın" diyerek, "parasızlık
çüdırtn" türii haberlerin doğru
olmadığını söylüyor. Dayıoğlu
giriyor söze, "Hee, dogru,
Irak şartsız çeldliyorDış Haberler Servisi — Irak,
Sovyet lideri Mihail Gorbaçov-
Başkanı Bush'a telefon etti.
DmH'in ne içkisi ne kahvesi var, un Körfez Savaşı'nı sona erdir- B e y a z Saray III tepklSl
k i i ğ b lişten eve, evden Işe...." diyor.
Peki, neden böyle bir şey yap-
tı?
Ümit Güngör, "Şuum gidip
gdirdi, zaman zaman" diyor.
Durgunluk gelirmiş üstüne ba-
zen. O zaman ne çocukıarla il-
gilenirmiş, ne de evle. O zaman
çocuklarLa kendisi ilgilenirmiş.
En ufak sorunda annesini, ba-
basını çağırır, hayatından bez-
diğini, bıktığını söylermiş.
"Bu olayı planlamış da yap-
mış". Bu söz kanımızı dondu-
ruyor. Fark edip anlatıyor:
"Geçen perşembe günü evi
yaktı. Salondaki kagıtlan ateşe
vermiş. Tavan tutuştu. ttfaiye
geldi. Keşke o zaman bunn bir
rapora bagbsaydık. Bdki bu fe-
lftketi o zamandan önlerdik. Bi-
ze sobadan oldu dedi. Ama so-
ba yanmıyordu. Üzerinde de
dormadık, niza olmasın di-
ye..."
"Olay gününe dönersek" di-
yoruz, çekinerek. Gözleri dolu-
yor yine:
" Akşamdan bir şeyler olaca-
ğuı bissettim sanld. Birden dur-
gunlaştı. Hiç konuşmadı. Canı
gibi üzerlerinetitrediğiçocukla-
nyla ilgilcnmedi. Yatük, sabah
kabvaltıya kalktım. Saat altıy-
dı. Kahvaltıyı yaptık. O sırada
kömürlüge gitti, geldi. Beni
oyuna getirdi, boş bulundum,
dindeki bıçağı salladı..."
Nasıl oyuna getirdi? "Bunu
göykyemem" dedi. Dayıoğlu yi-
ne söze girdi. "Niye söytemiyor-
sun, ibret olsun diye anlat. Bak
kardeşim, 'Öpeyim seni de öy-
le git' demiş".
Ümit Güngör, başını öne eği-
yor; "Sonra, tuttum babamla-
ra götürdüra zorla. Götüriirken
yüzümü brnakladı. Kltleydim
bir yere dedim. Annem razı gd-
medi. Hiç aklımıza gelir mi ço-
cuklanna bir şey yapsuı? Eve
girdi, kapılan kitledi. Camdan
baküm, ağzuun kenannda yeşil
yeşil bir şeyler vardı. Fare zehi-
mek için ortaya attığı barış pla-
nı uyannca Kuveyt'ten "tam ve
koşulsuz" çekilmeyi kabul etti.
Irak hükümetinin Gorbaçov'-
un planına cevabı, dün gece
Moskova'ya giden Irak Dışişle-
ri Bakanı Tank Aziz'in Başkan
Gorbaçov'la yaptığı iki saat 20
dakikahk görüşmede Sovyet li-
derine iletildi.
SSCB Başkanhk Sözcüsü Vi-
taly tgnateniko, görüşmenin so-
nunda düzenlediği basın toplan-
tısında, Irak'ın kabul ettiği ba-
nş planının maddelerini şöyle
açıkladı:
1- Irak Kuveyt'ten koşulsuz
olarak ve tümüyle çekileceğini
ilan edecek.
2- Irak kuvvetlerinin çekilişi
ateşkesin sağlanmasından son-
raki ikinci günde başlayacak.
3- Çekiliş belirlenecek bir sü-
re icinde tamamlanacak.
4- Irak askerlerinin geri çeki-
liş işlemleri sürerken Kuveyt'te-
ki Irak birliklerinin üçte ikisinin
çekilişi tamamlandıktan sonra
BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a
uygulanmasını istediği ekono-
mik yaptırımlar yürürlükten
kalkacak.
5- Çekiliş tümüyle sona erdik-
ten sonra, Körfez bunalımına
ilişkin olarak BM Güvenlik
Konseyi'nin almış bulundugu
kararların "variık nedeni" orta-
dan kalktığından bu kararlar
yok sayılacak.
6- Ateşkesin sağlanmasından
hemen sonra savaş esirleri kar-
şıhklı olarak değiştirilecek.
7- Bölgedeki tüm askeri kuv-
vetlerin geri çekilme planı, Kör-
fez savaşındaki askeri operas-
yonlara katılmamış ve BM Gü-
venlik Konseyi'nin belirleyeceği
ülkeler tarafından denetlenecek.
8. Detaylar üzerine görüşme-
ler sürmektedir. Bu çalışmanın
nihai sonucu 22 şubat akşamı-
na kadar BM Güvenlik Konse-
yi üyelerine ve ilgili ülkelere
açıklanacaktır.
riymiş meger. Kapıyı, pencere- GorbaçOV, Bush'a
yi kınp içeri girdik. Yatak oda- telefon etti
sı kan icindeydi. Çocuklanmı
kesmiş. Üzerlerine kapanmış,
'Canlanm, yavrulanm' diye ba-
gınyordu..."
SSCB Devlet Başkanı Mihail
Gorbaçov, Tank Aziz ile yapü-
ğı görüşmeler konusunda ABD
Akbulut, ÖzaPa direnîyor
(Baftarafı I. Sayfada)
hükümette kalmalan konusun-
da "yumuşama" önerilerini de
reddetti.
Başbakan Akbulut'un ise hü-
kümette bu aşamada herhangi
bir değişiklik yapmama konu-
sunda kararlı olduğu bildirildi.
Akbulut, Cumhurbaşkanı özal
ile görüştükten sonra Başbakan-
lık Konutu'nda dört bakanı ka-
bul etti. Akbulut'un direnişçi
bakanlara da "Uişkileri sertleş-
tirici davranışlardan uzak
durmalan" tavsiyesinde bulun-
dugu öğrenildi.
Edinilen bilgiye göre Akbu-
lut, Cumhurbaşkanı'nın dört
bakanı azletme ya da istifalan-
m isteme isteğine şu gerekçeler-
le direniyor:
" — Kongre öncesi, Curahur-
başkam'nın isteği üzerine hükü-
mette dört bakanın tasfiyesine
yöndik bir değişiklik ANAP
grubunda ve hükümette daha
büyük sıkıntılar yaratır.
Keçeciler ile Içişleri Bakanı Ak-
su'nun da "rahatlamış" olduk-
lan görüldü. Aksu, Cumhuriyet
muhabirinin sorusu üzerine
kendisine istifa etmesi konusun-
da herhangi bir istek gehnediği-
ni söyledi.
Devlet Bakanı Mehmet Keçe-
ciler de "Biz görevdeyiz" dedi
ve gelişmelerle ilgili herhangi bir
yorumda bulunmayacağını
söyledi.
Semra özal'ın adaylığına
karşı çıkan Plan ve Bütçe Ko-
misyonu Başkanı Yusuf Boz-
knrt Özal ise TBMM Genel Ku-
rulu'nda kendi komisyonu ile il-
gili yasa tasanlan görüşülmesi-
ne rağmen Meclis'ten aynldı.
Yusuf Özal'ın Milli Savunma
Bakanı Doğan ile görüştüğü ve
geUşmelerle ilgili bilgi aldığı öğ-
renildi.
Yusuf özal, TBMM'den ay-
rarhhğım sürdurdüğünü belirte-
rek "Yeri ve zamanı gelince
konuşacagım" dedi. Yusuf
özal, "Size bakanlık teklif edü-
se, kabul eder misiniz" sorusu-
na, "Nereden çıkanyorsunuz?
Kabol etmem. Ben komisyon
başkanlıgından memnunam"
yanıtını verdi.
Bu arada Cumhurbaşkanı
özal tarafından hedef alınan
Milü Savunma Bakanı Hüsnü
Doğan ile lçişleri Bakanı Abdül-
kadir Aksu'nun bugün toplana-
cak olan Milli Güvenlik Kuru-
lu'na katıhp katılmayacaklan
ANAP kulisinde "merak
konusn" oldu. Doğan, toplan-
tıya katılması halinde Özal'la
son gelişmelerden sonra ilk kez
karşı karşıya gelecek. Mesut
Ydmaz yanhsı liberaller, bu ba-
kanların derhal istifa etmeleri
gerektiğini, aksi halde Başbakan
görevden ahnması gnıp ve bö-
kümet üzerindeki etklnligi sıfı-
ra indirir.
— Genel başkan olarak böy-
le bir tasamıf, büyük kongreye
girmeden genel başkanlık yan-
şından çekilmem anlamına ge-
lir."
Birlikte göreve devam
rılırken Cumhuriyet muhabiri- Akbulut ile birlikte hükümetin
nin sorusu üzerine "şimdilik" çekilmesi gerekebileceğini öne
konuşmama konusundakı ka- sürüyorlar.
Papatyalar, gelîne
Başbakan Akbulut, daha
sonra TBMM'ye geldi. Akbu-
lut'un rahat olduğu gözlendi.
Akbulut, gazetecilerin sorusu
üzerine hükümette değişiklik
düşünmediğini söyledi. Akbu-
lut, "Dört bakanın istifalannı
istediniz mi" sorusuna da "Bir-
likte göreve devam edecefiz"
yanıtım verdi.
Akbulut, TBMM girişinde
Devlet Bakanı Mehmet Keçeci-
ler tarafından karşüandı. Akbu-
lut ile görüştükten sonra
TBMM'yegelen Devlet Bakanı
(Baştarafı 1. Sayfada)
Aynur Yortçıı (Atflla Yurtçu'nun
eşi), Vuslat Sadıkoglu (Feyyaz
Tokar'ın kayınvalidesi), Berna
Tokar (Feyyaz Tokar'ın eşi),
Güngör Sipahioglu (Melih Sipa-
hioğlu'nun eşi), Asal Asabogla
(trfan Asaboğlu'nun eşi), NU-
gfin Aslan (özal'ın doktoru
Cengiz Aslan'ın eşi), Ayşegnl
Dinçkök (ömer Dinçkök'ün es-
ki eşi), Necla Kavala (Osman
Kavala'nın annesi), Lale Tara
(Şank Tara'nın eşi), Fatoş Ha-
tayh (Kemal Kayacan'ın kızı, Er-
tuğrul Hatayh'nın eşi), Hülya
Yeşilkaya (Hasan Yeşilkaya'nın
eşi), Nazan Süzer (Mustafa Sü-
zer'in eski eşi), Şükran Öktem
(Erdoğan Demirören'in kız kar-
deşi), Güzkk Küıç (Altemur Kı-
lıç'ın eşi), Füsun Topbaş (Eymen
Topbaş'ın eşi), Lale Bulak (mer-
hum Büyükelçi Adnan Bulak-
ın eşi), Neşe Akgerman (Izmir'li
öner Akgerman'ın eşi), Sema-
hat Arsel (Prof. Nusret Arsel-
in eşi), Leyla Yeniay Köseoglu
(ANAP Istanbul Milletvekili),
Beyza Taner (Devlet Bakanı Gü-
neş Taner'in eşi).
Vakfm şeref üyeleri ise şunlar:
Keti Hakko (Vitali Hakko'nun
eşi), Bilge Soyak (Yılmaz So-
yak'ın eşi), Anjel Acıman (Eli
Acıman'ın eşi), Munevver Gür-
sel (Oğuz Gürsel'in eşi), Demet
Egeli (Selim Egeli'nin eşi), Ce-
nap Egeli (Şerif Egeli'nin eşi),
Yüksel Koçak (Nurettin Koçak-
ın merhum eşi). Gültem Haru-
noğlu (Servet Harunoğlu'nun
eşi), Lili Garih (Üzeyir Garih1
in eşi).
Bugünkü genel kurula vakfın
Türkiye'deki 76 şube başkarunın
da davet edildiği bildirildi. Top-
lantının sadece başlangıç bölü-
münün basına açık olacağı be
lirtildL
Saray, Gorbaçov'un
planını reddetmedi, ancak plan
konusunda "dddi kaygılan"
bulunduğunu bildirdi. Beyaz
Saray Sözcüsü Marlin Fitzwa-
ter, dün gece gazetecilere yap-
üğı kısa acıklamada, "Başkan
Bush'un Sovyet planı konusun-
da bazı dddi kaygılan var, da-
ha aynntdı açıklama yapmadan
müttefiklerine damşacak" dedi.
Fitzwater, savaş programının
değişmediğini ve hava savaşının
sürdüğünü de sözlerine ekledi.
Fitzvvater, bir gazetecinin "Ka-
ra savaşı ne olacak?" şeklinde-
ki sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Kara savaşı için karar yok. Bu
konuda gerekli karan başkan
verecek."
BMden ilk tepki
Şebnem Atiyas'm New York-
tan bildirdiğine göre Moskova'-
da Gorbaçov'la Aziz arasında
yapılan toplantının sonuçlan
BM'de olumlu bir hava yarattı.
Her ne kadar ABD ve Inglitere
ve koalisyon güçleri "Ateşkesten
24 saat sonra çekilmenin başla-
ması" ve "Irak birliklerinin üç-
te ikisinin çekilmesinden sonra
ekonomik ambargonun
kaldırılması" konusunda
"endişeli" göründulerse de Sov-
yetler Birliği'nin girişiminin ba-
şarısı vurgulandı.
BM'de açıklamaya ilk tepki-
yi verenlerden birisi FKÖ tem-
silcısı Yaser Arafat'ın kuzeni Al-
Kidwa oldu. Al-Kidwa gelişme-
yi son derece "olumlu bir adım"
olarak nitelendirdi. Moskova1
dan yapılan acıklamada FKÖ ya
da uluslararası konferanstan söz
edilmemesine rağmen Kidwa,
"Her şeyden önce barışı sagla-
yalım, ondan sonra gerisi gelir'
şeklinde konuştu. Al-Kidwa
bundan sonra topun ABD'de ol-
duğunu hatırlattı ve "Şimdiye
dek hiçbir şekilde banşın sağ-
laamasını FKÖ-tsrail sorununa
bagiamadık. Böyle bir koşul ileri
sürmedik, ancak Sovyetler Bir-
liği'nin Ortadofu sonınunun
çözümü konusunda aynı şekil-
de bize yardımcı olacagı
kanısındayız' dedi.
Güvenlik Konseyi bugün
Sovyetler Birliği temsilcisinin
üyelere dağıtacağı "Irak'ın ba-
nş planına cevap" metnini gö-
rüşecek. Güvenhk Konseyi'nin
öneriyi inceleyerek bir karar al-
ması bekleniyor.
Diger tepkiler
Çin, Küba ve Yemen, Irak'-
ın Kuveyt'ten çekilmeye hazır
olduğunun acıklanmasını mem-
nunlukla karşıladılar.
Çin'in BM büyükelçisi Li Da-
oyu, gazetecilere yaptığı acıkla-
mada, ilk haberlerin "umut
verici" olduğunu belirterek,
"ciddiyetle de ahnması gerek-
tiginl" söyledi.
Li, acıklamada Irak'ın Ku-
veyt'ten cekilmesiyle başka so-
runlar arasında bağlantı kurul-
mamasımn olumlu bir işaret ol-
duğunu da söyledi.
BM Güvenlik Konseyi'ndeki
tek Arap ülkesi olan Yemen'in
BM Büyükelçisi ise açıklamay-
la ilgili olarak, "Muthryum, çok
mutluyum, bu çok iyi bir şey"
dedi.
Dahran'da sirenler
Irak'ın Gorbaçov'un planını
kabul ettiğinin Moskova'da
açıklandığı dakikalarda Suudi
Arabistan'ın Dahran kentinde
sirenlerin çaldığı duyuldu. Da-
ha sonra şiddetli patlamalar du-
yulduğu bildirildi.
Reuter muhabiri gördükleri
patlamaların "İki Patriot füze-
sinin ateşlenmesine" benzediği-
ni beUrtirken daha sonra iki pat-
lama duyulduğunu, patlamalar-
dan birinin Dahran'ın dışında
Kubar'daki Meridien Oıeli'ni
sarstığını söyledi. Bahreyn'deki
bir görgü tanığı ise en az dört
büyük patlama duyduğunu kay-
detti. Riyad'da ise TSİ 01.30'da
verilen hava saldınsı alamundan
sonra, tehlikenin geçtiğini belir-
ten sirenler çaldı.
lsrail kaygılı
CNN, lsrail'deki muhabirine
Moskova'dan yapılan açıklama
konusunda Israilli yetkililerin ne
duşUndüğünü sordu. Muhabir,
tsraillilerin açıklamadan kaygı
duyduklarını, çünkü Gorbaçov
planında Saddam Hüseyin'in ve
ordusunun ayakta kalmasının
söz konusu olduğunu söyledi.
Saddam: Tesliııı olmayız
ANKARA — Bir dışişleri ba-
kanı, bir dışişleri bakanına fık-
ra aolatırsa, dbette "mesajlı"
olanını seçer.
Alptemoçin de öyle yaptı.
Hafta başında ağırladığı Çe-
koslovak meslektaşına resmi ye-
mekte fıkra anlattı.
Çek Dışişleri Bakanı Diensbi-
er, "mesajı" aldı mı, aldı ise na-
sıl aldı, bunu öfrenmek kolay
degil.
Ama fıkrayi öğrendik.
Alptemoçin yeraekte "Ada-
mın biri" diye başlayıp devam
etti:
Paris'e gitmiş. Malum semtle-
rin birinde dolaşırken gözüne
bir hanımefendi kestirmiş. Ha-
nımefendi, "first" klas degilmiş,
ama yine de albenisi yüksek-
çeymiş.
Adam "rayiç"ten habersiz.
Hanımefendi, rayiç bedeli ikiye
katlayıp söylemiş.
Adam "Okey Madam" demiş.
Birlikte otele yönelmişler. Ama
banımefendinin içine bir kurt
düşmüş.
Sonnuş: "Mösyö, sizin ekstra
istekleriniz de var mı?"
Adam, "Var" demiş, "ben
döverim."
Hanımefendinin adımlan bir-
den agırlaşmış.. "Çok mu dö-
versiniz?"
Adam, "Doverim işte" demiş.
Hanımefendi üstelemiş: "Yani
ne kadar döversiniz?"
Adam yanıtlamış:
"Valla.parayı geri ahncaya ka-
dar döverim."
Alptemoçin'in bu fıkrayı Kör-
fez gezisi dönttşünde anlatmış
olması ilginç.
Fıkradan hisse
ABD'nin savaş masraflannın
200 milyar dolar olduğu söyle-
niyor. Bir sevişme heyecam için-
de Irak'ı bombalayan ABD, bu
parayı geri almayı garantileyin-
ceye dek dövmeye devam ede-
cekse yandı Irak halkı...
"Parayı geri almak" toplu da-
yak eylemindeki koalisyon or-
taklannın tek hedefi.
Körfez'e demokrasi, Kuveyt'e
özgürtük, örnegin bir Belçikalı-
Din üstüne ne vazife?..
Türkiye (çok şükür) dayakçı-
lardan değil, ama sopa sağlau-
masına yardım edenlerden.
Bdki "parayı geri alma" he-
vesine kapılması, biraz da bu
yüzden.
Dışişleri Bakanı Alptemoçin-
in geçen hafta dort Arap ulke-
si^e, bu hafta da ABD'je yap-
tığı gezinin kaba hedefi, "para-
yı geri almak".
Bakan Alptemoçin, kunıla-
cak masaya Türkiye'nin su pro-
jesini mönu olarak öneriyor. Bu
Dış Haberler Servisi — Irak
Devlet Başkanı Saddam Hüse-
yin, dün gece Moskova'da barış
planının açıklanmasından önce
TSİ 17.00'de Bağdat radyosun-
dan yaptığı konuşmada müca-
deleye devam edeceklerini ve tes-
lim olmayacaklarını bildirerek
Körfez savaşından zaferle çıka-
caklarını söyledi. Saddam, "Sa-
vaşlaruı anas» bizim şehadetimiz
ve büyük zaferimiz olacaktır.
Onlar, bizim teslim olmamızı is-
tiyoriar, ama düş kınklıgına
ugrayacaklar" dedi. Saddam
Hüseyin, Kuveyt'ten çekilmek
için geniş kapsamlı bir düzenle-
me düşündüklerini belirterek
ABD ve Suudi Arabistan'ın bu-
nu reddettiğini anımsattı ve
"Irak'ın tüm gücünü yok etmek
istiyoriar. Asıl niyetleri ortaya
çıktı" şeklinde konuştu.
Saddam Hüseyin'in dün TSİ
17.00'de radyodan yaptığı ko-
nuşma "düş kırıklıgı" yarattı.
Pentagon sözcüsü ve Fransa
Ulusal Meclis Başkanı Laurent
Fabius, Saddam'ın konuşması-
nı "intihar konusması" olarak
nitelerken Ingiltere Başbakanı
John Major, Saddam'ın konus-
masında "uzlaşma ve umut ışı-
ğı olmadığını" söyledi. Alman
hükümeti Irak'ın "kendine su-
nulan banş şansını harcadığını"
bildirdi. Reuters Ajansı ise yo-
rumunda "Saddam çelikten si-
nirleri olduğunu gösterdi" dedi.
Saddam'ın konusması
Saddam, 10 şubattan bu ya-
na Bağdat Radyosu'ndan yaptı-
ğı 35 dakika süren ilk konuşma-
sına bir imamın Kuran'dan ayet-
ler okumasının ardından başla-
dı.Konuşmasında herhangi bir
yumuşama izlenimi vermeyen
Saddam, ABD Başkanı George
Bush'un, Irak liderliğinin girişi-
mini reddetmeye devam etmesi
halinde Irak askerlerinin kara
savaşına da hazır olduklannı
bildirdi.
Saddam Hüseyin, ABD ve
müttefiklerinin "Irak'ın Ku-
veyt'ten çekilmeyi kabul etmesi
halinde savaşın sona erecegi ve
görüşmeler yapılacagı" yolunda
daha önce açıklamalarda bulun-
duklannı, ancak daha sonra bu
görüşlerini değiştirdiklerini an-
lattı.
Saddam Hüseyin şöyle ko-
nuştu:
"Geri çekilme sözü Irak tara-
fından söylendi. Peki Bush ne
dedi? Onun sadık hizmetkân
Fahd ne dedi? Bush, bunu bir
oyun olduğu gerekçesiyle ince-
lemeden reddetti. Bu da saldır-
ganhgm gerçekliğini ortaya koy-
du. Onlar, çekilme konusunda
açıklama yapmamızı istediler,
ancak daha sonra buna aldınş
etmediler. şimdi de yeni şeyier-
den söz ediyorlar. Irak'ın tüm
gücünü ve özelliklerini yok et-
mek istiyoriar. Niyetlerini orta-
ya çıkardılar. Hep daha fazla is-
tiyoriar."
Iraklı
askerlere
1000 dolara casıısluk
ADANA (Cumhuriyet Güney
tlleri Bnrosu) — Irak'a askeri
bilgiler sattığı öne sürülen Ne-
cati Oyan'ın suç kanıtlanyla bir-
ükte Mersin'de ele geçirildiği bil-
dirildi.
Adana Cumhuriyet Savcısı
Mehmet Ali Kutça dün düzen-
lediği basın toplantısında,
"Irak'a askeri bilgiler satügı be-
Ikkııen Necati Oyan'uı (58) güti
yazı yazmaya yarayan özel kâğıt
ve mürekkeplerie yakalandıgıu"
bildirildi. Savcı Kutça, sanık Ne-
cati Oyan'ın Irak istihbarat
mensuplannm teşvik ve iknası
sonucu Türkiye aleyhine para
karşıhğı casusluk yapmayı kabul
ettiğini ve bu amaçla agustos
1990'da Irak'a giderek bilgi top-
lama ve gizli yazı yazma konu-
sunda eğitim gördükten sonra
tekrar Türkiye'ye döndüğünü
anlattı. Cumhuriyet Savcısı
Mehmet Ali Kutça, MİT ele-
manlannın çahşmaları sonucu
yakalanan Necati Oyan'ın Mer-
sin'deki bir lokantada kasiyeT
olarak çahştığmı, gizli askeri bil-
gileri de ayda bin dolar ücret
karşıhğında gizli yanyla özel kâ-
ğıtlara kaydederek beş değişik
adresteki Irak ajanlanna gön-
derdiğinin anlaşıldığını açıkladı.
Sanık Oyan'ın özellikle Mersin-
deki savaş gemilerinin hareketi
konusunda bilgi aktardığımn da
saptandığını belirten Savcı Kut-
ça, "Eğer yakalanmasaydı güney
illerindeki diger askeri tesiskr
hakkısda da bilgiler
aktarabilirdi" diye konuştu. Sa-
nık Oyan, dün çıkarıldığı mah-
keme tarafından tutuklanarak
cezaevine gönderildi.
KUVEYT SINIR CİVARI
(AFP) — Amerikan birlikleri,
Panama'da kullandıkları psiko-
lojik savaş taktiğini Irakh asker-
lere karşı da uygulamaya başla-
dılar. Amerikahlar, karşı taraf-
taki Irakh askerlere çöl üzerin-
den heavy metal rock müziği ya-
yınlan yapıyorlar. Amerikah as-
kerler, Panama'da Vatikan bi-
nasına sığınan General Manuel
Noriega'yı dışarı çıkarmak için
de aynı yola başvurmuşlardı.
tkinci Deniz Piyadesi Tüme-
ni mevziilerinin önünde, kam-
yonlara yerleştirilen dev hopar-
lörlerden heavy metal rock par-
çaları yayımlanıyor. Müziğin
ardından da Arapça bir mesaj
okunuyor: Aziz asker, eger sı-
cak bir yemek. daha iyi muame-
le ve kişisel güvenlik istiyorsan,
Amerikan Silahlı Kuvvetleri'ne
teslim ol!" Aynca Suudi Ara-
bistan - Kuveyt sının dolaylann-
da uçan dev helikopterler de ay-
m mesajı yayrmlıyor.
AlptemoçînBusHla görüşüyor
WASHINGTON (Cumhuri-
yet) — Dışişleri Bakanı Ahmet
Kurtcebe Alptemoçin, ABD
başkentindeki temaslarına dün
başladı.
Alptemoçin, dün sabah bir
grup Kongre üyesi ile kahvaltı
ettikten sonra ABD Dışişleri Ba-
kanlığı'na giderek Dışişleri Ba-
kanı James Baker ile bir görüş-
me yaptı. Alptemoçin görüşme-
den sonra yaptığı acıklamada,
"İki ülke arasında yakın işbirli-
ği teyit edildi" dedi. Alptemo-
çin, görüşmede Türk-Yunan iliş-
kilerinin gündeme gelmediğini
kaydetti. Alptemoçin bugün de
ABD Başkanı George Bush ta-
rafından kabul edilecek. Türk
Dışişleri Bakanı aynca başkanın
Ulusal Güvenlik Danışmanı
Brent Scowcroft ve ABD Savun-
ma Bakanı Dick Cheney ile bi-
rer görüşme de yapacak. Alpte-
moçin, VVashington'daki temas-
lannı tamamladıktan sonra New
York'a geçecek.
Ancak bakanı Washington'a
geldiği hafta ilginç bir mahke-
me karan karşıladı. ABD'deki
Ermeni lobisi, son yıllarda soy-
kırım iddialarını mahkemeler
yoluyla kamtlama çabasına gir-
mişti.
Ermeni lobisi bu yönde-
ki ilk karan birkaç gün önce çı-
kartmayı başardı. Bir mahkeme,
Ermeni Asamblesi Hukuk Mü-
şaviri Van Krikoryan'ın başvuru-
su üzerine, "Amerikan resmi po-
litikasının Türklerin Ermenile-
ri soykınma uğrattıgını kabul
ettiği" kararını aldı. Mahkeme-
nin bu karan Amerikan devle-
tini bağlamıyor, ama Ermeni lo-
bisine bundan böyle üzerinde
çalışabileceği bir örnek oluş-
turuyor.
proje, görevini şimdi Ankara'da
sürdüren, Bağdat Büyiikdçisi
Necati Utkan'ın yülarca kapı
kapı dolaşıp satmaya çalıştıgı
ünlü "banş suyu" projesinin bi-
raz şeker atılmışı.
Özal tarafından ambalajlan-
uuş adı ile "Böigesel Sulann Or-
tak Kııllanımı" projesine yutku-
narak bakan kaç Arap ülkesi
var?
Bunu soylemek zor. Çünkü,
Irak'ın dövülme evierai sürüyor.
Bu dayak sonunda "felç" mey-
dana gelirse, Türkiye'nin Arap-
larla ilişkilerinin "arapsaçına"
dönecegi kesin.
Kesin olmayan tek şey, dayak
sonunda kurulacak masada
Türkiye'ye de parsa dagıtılıp da-
gıtılmayacagı_.
Türkiye, 2 agustosUn beri
özal eüyie bu duaya "Amin" de-
yip duruyor.
Ama herkes açılmış avuçlan-
mıza bakarak "Körfez nzası idn
biraz para" dedigimize hük-
mediyor.
Özal'ın Başkan Bush'a "Yar-
dım degil, tkaret" demesi, Alp-
tcmoçin'i,GüneşTaneri, Kâm-
ran tnan'ı "daha sıkı ekonomik
işbirligi" için Avrupa'ya gönder-
miş olması, açılmış avnçlann
"yanlış" anlaşılmaması için...
Dayaktan sonra ne olacak?
Bu soruyu dün sabah "en son
verilerin" ışığında Dışişleri'nin
üst katlannda sonışturduk.
İşte aldıgımız yanıtlann satır-
başı özeti:
"Bir ülkenin işgaline son ve-
rilmesine yardun edildi diye par-
sa dagıtma masası kurulmaz
kardeşim.
Ama ne olur? Üç şey olun
1- Bundan böyle benzeri bir
işgal ilhak olmasını önlemek
için bir 'güvenlik düzenlemesi'
olacakür.
2- Yoksul ile zengin Araplar
arasında petrol gdirlerinin adil
dağılımı için denge saglayıcı bir
ekonomik örgütlenmeye gidi-
lebilir.
3- Arap-tsrail anlaşmazlıgını
gidermek için dddi adımlar aü-
lacaktır."
Bu üç halde de Türkiye'ye te-
md bir rol düşmesi çok zor. Da-
yak sonu kurulacak düzenleme
özdlikle ve öncelikle "Araplara-
rası nitelikli" olmak zorunda.
Rastlantıya bakın ki dün ög-
leden sonra da benzeri sözleri
"dayakçı ülkelerin" önde gelen-
lerinden birinin Ankara'daki
büyükelçisi kendi dilinde anlattı.
Akşam ise Saddam'ın TV'den
"devam" mesajı geldi.
Masa bir yana "parayı geri
almak" için bile daha epey bek-
lemek gerekiyor.» ;fy
PENCERE(Baftarafı 2. Sayfada)
sunulan görüntüye yabancılaşacak; liberal müşteri, demok-
rasinin erdemlerini "aiie" ve "hanedan" kavramlannda ara-
mak zorunda kalacaktır.
Özal ailesi yanlış bir iş yaptı.
Politikada hırs, dizginlenemediği zaman, yanlışlann kay-
nağını oluşturur...
Çöküşü hızlandırır.
ARADA BİR(Baftarafı 2. Sayfada)
dır?" sorusunu, "Evet vardır" diye yanrtladı. Şarkılannı söy-
lerken, kendisini, kimi zaman mavi, kimi zaman kırmızı, kh
mi zaman bilmem ne gibi duyumsarmış. Befli ki "sesin rengi"
kavramı üzerinde düşünmemiş. Her halkın ezgisinde, o hal-
kın tarihsel süreçte yarattığı kendine özgülüğü anlamamış
bu şarkıcı. Bu denli yalın bir gerçeği, imlerle, iri laflarla an-
latmaya kalktığından, düşüncesini sisledi. Bu, yıllarca izlen-
miş, başarıya ulaştırılmış bir politikanın ürünüdür. Kaynağın-
da, toplumu yönetmeyi başarmış şınıf, egemenliğinin koşul-
lannı yerine getirmek zorundadır. İktidar oimanın yolu, ken-
di düşüncelerinin boyutlarına evrensellik kazandırmaknr. Top-
lumsal egemenliği eline geçireri "her şınıf, kendisinden ön-
ceki sınıfın yerine kor" kendisini! iktidan eline geçirir
geçirmez, kendi çıkarlannı, kamunun çıkarları gibi göstermek
zorundadır. "Düşüncelerine evrensellik boyutu kazandırması,
onları, tek akılcı ve geçerli düşünler gibi göstermesi", iktida-
rını sürdürmenin akıllı yoludur. Sistemli bir dünya görüşüne
sahip iktidarlar. yığınlarca anlaşılır bir nitelik kazanmış ulu-
sal dile, ters bir politikayla bakamazlar. Çünkü dil, düşünce-
nin özdeşidir. Ama uyguladıkları politikalar, halkın çıkarlan-
na ters düşüyorsa, kafalanndaki karanlığı dillerine yansrtmak
zorunda kalırlar. Siyasal iktidara, belli bir sınıfın çıkarlannı
korumak amacıyla gelip halkı aldatanlann Türk Dil Kurumu'nu
kapatmaları, ulusal yoğunlaşmayı, sömürgen güçler adına
geriletme polrtikasının bir gereğidir. Bu, bir küçükburjuva dav-
ranışıdır. Küçükburjuva normları, burjuva ekininin (kültür) ka-
lıntılanyla oluştuğundan, üstelik o ekinin önemini yitirmiş, et-
kileri azalmış, giderek tecimselleşmiş (ticarileşmiş), hatın sa-
yılır biçimde eskimiş dogrularından kaynaklandığından, top-
lumsal yarar niteliğinden uzaktır. Burjuvazi, hiçbir zaman, hiç-
bir biçimde kendi konumunda olmamış halk yığınlannı, ken-
di ideolojisi doğrultusunda koşullandırmıştır. Bağdaşığı da
küçükburjuva sınıfı olmuştur. Nice terziler, nice kalaycılar, nice
kunduracılar, burjuva ideolojisinin düşsel evreninde bocala-
yıp durmuşlar, ama tüm varlıklarını yitirmişlerdir. Bu aldanış
dolayısıyla, küçükburjuva sınıfının bilinci yoksullaşır ve do-
nar. Bu yoksul ve donuk bilincini, tüm toplumsal kurumlara
yayarak "orta smrf" adını alır, toplumun tüm sınıfları arasın-
da düşünülen düşsel eşitliği sağladığını sanarak durumu
onaylatmış olur. Küçükburjuva sınıfı, burjuvazinin özdeksel
gerçekliğini yaşamadığı halde, "milli menfaatler", "beşeri
hal", "ahlak" vb. kavramlarla kuşatılarak, onun ideolojik ger-
çeğini yaşar. Bu kavramlar, topiuma, küçükburjuva sınıfının
eliyle yayılır ve giderek devlet ideolojisine dönüşür, toplum-
sal mit niteliği kazanır. Toplumu içten içe çökerten bu mitler,
toplumun üst ekini durumuna gelir, günlük yaşamımızın sı-
cak, sevimli öğeleri biçimine girerler.
Tarihin bir aşamasında, büyük çabalaria kazanılmış dev-
rimsel dönüşümler, küçükburjuva sınıfının eliyle, tarihsel doğ-
rultusundan saptırılır. Büyük bir aymazlıkla da burjuvazinin
felsefesi, kamu felsefesi haline sokulur. Atatürkçü dünya gö-
rüşünün çağdaş Batı düşüncesinden anndınlarak Türk-islam
sentezi kılığıyla TÖ leştirılmesi, sentezin giderek ABD'leşti-
rilmesi, küçükburjuva oyunlarıdır. Bu kokuşmuş ortaçağ dü-
şüncesini, "milli ve muhafazakâr" çığlıklarıyla, yığın ekini-
nin üzerine kuruyorlar, Osmanlıca özentisiyle, arabesk be-
ğeniye dönüştürüp çürümüş yapının dökük sıvalannı onarı-
yor görünüyorlar.
Ülkemizde, büyük değişim yarattıklarını söyleyenlerin yap^
tıkları, kaynağında, başkalaşımdır. Bu durum başka bir yazı
konusudur, aynca üstünde duracağım.
î