Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UMHURİYET/8 PAZAR YAZILARI 29 ARALIK 1991
DUŞIŞLER1
BÜITEM
^AZLI
Moıufnın Fendi,
leonardtfyu YendiSevgılı okurlarım, bu hafta sızler ıçin sütunuma dün-
y<ca ünlü iki konuk davet ettım. Büyük İtalyan ressamı,
dışünürü ve sanat adamı Leonardo da Vincı, olumsüz
taolosundaki Mona Usa ıle karşımda yan yana oturuyor-
la ışte! Evet sevgılı okurlarım, yanlış okumadınız, Leonar-
<k Usta, yanında yüzyılların eskıtemediği ünlü tablosu ıle
dtğıl; etten kemikten Mona Lısa ıle geldiler sütunuma.
Hîşgeldıler, sefa getırdıler. Alitalıa ıle getirttim onları.
Kaç yüzyıldır modası geçmeyen; röprodüteiyonlan, du-
va-lan, takvımleri, kartpostallart süsleyen; neredeyse seks
bcmbası Marilyn Monroe'yu bile sollamış olan Mona ü-
Sc ya dikkatle bakıyorum. Günümüze göre biraz tombul-
CE; yüzünde o btldiğimiz tebessüm ne düşünür, ne ister;
rremnun mu, değil mi pek anlaşılamayan bir tip. Gizini
kday ele vermeyen bır kadın. Leonardo Usta bazen dalıp
gıiiyor; coşkulu, heyecanlı bır adam. Saç sakal bıldiğı-
nıı gibi. Sanatçı işte! Yarattığı ölümsüz kadının yanında
vota atıyor sütunumda; besbelli katası dolu.
Meyecanlıyım, bir Rönesans resim devi, eskımek bıl-
m¥ ünlü tablosundakı kadın ıle karşımda. Kaç kişiye
nasıp olur bu!
Şımdı sevgılı okurlarım, bu ıkısinin arasında bir şeyler
var. Gün gibi aşıkâr bu. Hemen anladım Ne de olsa, ka-
dın içgüdüsü. Bunlar "uzatmalı" sayılırlar. Kaç yüzyıl ol-
üı dedikodu başlayalı. Dile kolay
Sayın Mona Lisa, umarım yolculuğunuz rahat geçtt. 01-
duKça uzun bir yoldan geliyorsunuz .'
Ik kez konuştu. Dublaj sesı gibi! Bır tuhaf oldum. Yıl-
lardır suskun bır tablo olarak alışmışız ona, ne de olsa...
Bıraz yoruldum. Bu uzun saçlar ensemi yaktı. Üstüm-
de<ı elbise de biraz demode kaçtı galıba,' dedı.
Aman, estağfurullah. Saçlarınız pekgüzel. Giysileriniz
deaynı Leonardo Usta'nın çızdığı gıbı. Şimdi hemen mo-
daolur bunlar,' dedim.
l
Yok canım,' dedı Mona Lisa. 'İyi
birkuaför bıliyorsanız, saçlarımı kestırmeyı duşünüyorum.
Şö/le havalı bir saç ıstiyorum artık;rörleli, )öleli, kısa... El-
bıseyı de değıştireceğim. Bıktım artık. Yakında bır butık
bilıyorsanız, siyah strech bır takım olabılir, Leonardo'nun
zevkleri eski kaçıyor arttk.'
Saşırmıştım.
Aman Sayın Mona Lısa. Sız Leonardo Usta'nın ölüm-
süz eserısiniz. Bır kadın berberinin elinde görüntünüzü
nasıl bozabilırsiniz? Hem Leonardo ne der?'
'Ne derse desın. ^____________»______».
Cortina'don
Leonardo da Vinci'nin
ünlü tablosu da kadın
haklarını, özgürlüğünü
öğrentmş. Çerçeveden
çıkmış. Ne diyeytm; helal
otsun! Ah Mona Usa.
Gülümsüyor. Ama
tablodaki gibi... Herhalde
spirali filan da vardır.
Kadın hakları var,' de-
di Mona Lısa Yıllar-
dır bır erkeğın "yara-
tısı" olarak dünyaya
bakmaktan bıkttm,
usandım.' Kadın sert.
Femınıst galiba Ailah
Allah, durun bakaltm.
Neredeyse hır çıka-
cak! Leonardo: 'Mo-
na Usa ıle geçen yuz-
ytlın başında evlen-
dik,' dedi. Aman, ga-
zetecılik olayı yakala-
dım galiba! Evlenmişler. 'Sızı kutlanm. llk kez sütunum-
da açıktanıyor bu evlılık. Sanat tarihçilen birbırine girecek!'
Leonardo suskun. Kılıbık mıdır, nedır? Sesı çıkmıyor.
^Çoluk çocuk var mı?'
'Yok, yapmadık. Biraz hayatımızı yaşayalım, dedik.'
'Sayın Mona Lisa, evde ış bölümü nasıldır? Yanı bir gü-
nünüz nasıl geçer?'
'Efendim, Leonardo ev tşlerınde yardımcıdır. Bulaşığı
yıkar, evi toparlar. Zaten ıkı başımızayız.'
• 'Demek çağdaş bır erkek...'
'Uygar olmasına uygar ama, tüm bunları kabullenme-
si kolay olmadı Bohem yaşamaya alışmış. Rönesans ada-
mı ışte.'
'Evet, anlıyorum.'
'Şimdı 'ev erkeğT oldu. Ben saçıma başıma btr duzen
vennce, gecelerı partılere de gitmeyı düşünüyoruz. Ya-
şamımızı renklendıreceğız.'
'Pekıyı. Leonardo Usta resme devam edıyor mu?'
Atölyesini kıraya verdik. Malum, yaşam şartları Güne
uyuyoruz Artık yüzyıllarca taşıdığımız ımajdan kurtulmaya
mecburuz Ben masaja da gitmeyı duşünüyorum. Sağ ol-
sun Leonardo toplu çizmiş, kılo vermem lazım.'
Kadın sıkı. Döndüm Leonardo'ya.
Tablosunu yaparak ötümsuzleştırdığınız kadınla nıkâh
masastna oturmuşsunuz.'
'Evet; İtalyatutucu ülke, bilıyorsunuz,' dedı. 'İşte gün-
düzleri evı toparlar kahveye gıderım. Akşam Lısa bekler
evde. Bugünlerde bıraz huzursuz Kendınt yenılemek ıs-
tiyor. Briç grubu var, medıtasyon yapıyor. Reklam ıştnde
çalışmak ıstiyor.'
'Sız yentleseniz onu üstat. Bozulmasın.'
'Yok,' dedi Mona Lisa. 'Leonardo bilmez. Yanı son mo-
dayı bilmez. Yann biriikte çar-
şıyaçıkaiım... Sonrada kua-
före... Şöyie dalgalı bir per-
ma, biraz meç...'
'Tamam,' dedim. 'Benim
kualöre gideriz.'
Sevgili okurlarım. Zaman
nasıl da değişiyon Yahu, briç
grubu da varmış! Hangi tab-
lodakiler acaba?
Leonardo da Vinci'nin ün-
lü tablosu da kadın haktarını,
ûzgürlüğünü ögrenmiş. Çer-
çeveden çıkmış.
Ne diyeyim; helal olsun!
Ah Mona Lisa. Gülümsü-
fxı. Ama tablodaki gibi...
Herhalde spirali filan da var-
dır.
Icimden, 'Ah Leonardo,' de-
dim. 'Kocadahi, kendi yarat-
tığın o 'gizemli Uızağa' nastl
döştün?'
Evet. Mona'nın lendi, Leo-
nardo'yu yendı!
HMO
< A D ! K O Y
SÜRKUR
SÜRÜCÜ
KURSU
81 dönemkayrtlanmız
devam ediyor
HataSonu 28 Aralık
HatlaV? XAralık
TAKSİTLE
Gûndûz Akşam
Kllnik
DoğanÛr
Obuact
Levent Karanffl
GtatemH
SonerTuna
SaklnOI!
LamiaKareatt
Cepbeden Mektup tt
SuatGümrükçü
fiter boynu çevnhyor
ömet Menteş
•80° II
YttçınDMman
As$o8'un «tran tt
Seneer
Setimn
ErgûnGûndûz
LoflKa
SarUsPaçacı
f992 ve Mavi Lamba
Rr Dedekttfttk Bürosu
6âz(Sinema)
Kulak (Müzik)
199
Kayakpistinde moda rüzgârı
Londra'dan
ReaJRA
veyağmur
NİLGÜN CERRAHOĞLU
CORTINA (Italym) — "Kcab*, bn
kakvenagi viztMÜan Cortiaa Betediye-
n mi da&hyor?"
AkşamUstleri piyasa saatinde şık bu-
tiklerin bulunduğu "Corso d'Iüdi»"
Caddesi'nde yurüyüşe çıktıgınızda ister
istemez aklınıza bu SOTU geliyor. Uzu-
nu, kısası, bclden kemerli büzgülüsil,
"Doktor JivBgo" stili Rus-Kazak tipi
olanlan, arkadan godeüsi, kapşorüusu,
peleriniisi... Corüna'da bu kış futına bir
kürk geçirebilen her kadın kahverengi
vizon giyiyor. Etekleri savrula savrula
taşman bu vizon mantolann altına mu-
hakkak daracık füzo pantolonlar çeki-
liyor ve bunun da altına mutlaka ayak
bikğinc dek gelen bağcıkh "Todd's"
botlanndan (kahverengi..) giyiliyor. En
pahalı kttrklerin üzerine yapış yapış
renkli sprey sıkmaktan hoşlanan hay-
vanseverler besbelli buraya ulaşanu-
yor...
Cortina ekonomik dalgalanmalardan
etküenmeyen 7000 nüfuslu bir refah
adası. Yılbaşı döneminde nüfusu
45.000'e fırlayan bu kı§ sponı merkenn-
de, tüm Ulkeyi etkisine alan ekonomik
durgunluk henuz hissedilmıyor. Oteller,
restoranlar, butikler her zaman oldugu
gibi bu yü da adam almıyor. Kayak pist-
leri çoğu kez podyumu andınyor. tddi-
alı italyan hanımları eldiven, kazak ve
bereleri asorti olmazsa piste çıkmıyor-
lar. Bu yıl 50'lerin havasında kayak kı-
yafetkrinin moda oldugu bir kış yaşa-
ruyor. Bu belden buzgülü; çoğu kez kürk
kapşonlu montlar; a>-ak altından ge^meli
lasteks pantolonlar anlamına geliyor. Bvr
kaç yıl öncesinin geniş omuzlu demode
kayak takımlanmn ise hepten tasviyeye
ugıadığı anlaşılıyor.
CortİB« "trend" yaratan ya da tüm
hk " I U - I M » " (paso) ücret» 800.000 ü-
rayı buluyor. Ama bu paso Cortina ve
civanndaki Alpler'de 1100 kilometreük
kayak pistini kuüanmaya olanak veri-
yor. Noel ve paskalya dışında kalan ve
"beyM Jufto" olarak aıulanmevsim dışı
dönemlerde ise kentin bellibaşlı otel-
lerinde yan fvyata kalmak mümkün ola-
biüyor. Hemingvvay'den "FlAT"uı pat-
ronu AgMÜUere, Saul BeHow'dan,
Sudro Pertrt, Sofia LORS, Ürdün kra-
Cortina, ekonomik dalgalanmalardan etkilenmeyen
7000 nüfuslu bir refah adası. Yılbaşı döneminde
nüfusu 45 bine fırlayan bu kış sporu merkezinde,
ekonomik durgunluk henüz hissedilmiyor.
Podyumu andıran kayak pistlerine hanımlar, asorti
olmazlarsa çıkmıyorlar.
trendkri harfı harfıne uygulayan tüm bu
züppe yanlanna rağmen; mütevazı ve
gerçek sporseverleri de barmdınyor.
Oda kiralayan küçük pansiyonlarda ka-
lan ya da arabalannın arkasına taktık-
ları karavanlann içinde kayak pistleri-
nin yanı başuıda uyuyan bu insanlar; gü-
nti çoğu kez bir iki sandviç ve meyveyle
geçiriyorlar. Çunkü yalruz kayak pisüe-
rini kullanmaya olanak veren bir hafta-
h Hüseyta, Uı TtyVor ve MvrceSo Mast-
roiaaal'ye dek tüm VlP'lenn gelip geç-
ü& "Hotei de la Poste" dahil tum otel-
ler mevsim dışı dönemlerde odalannı
doldurmak için bu "beyw hafta" for-
mulüne başvuruyorlar.
Akşamustü kayak dönüşü herkesin
buluştuğu banyla, Cortina'da gerçek bir
kurum sayılan "Hotel d« la PosU" un
yöoetiasv GaUanlo Manaigo; ünlü ote-
lin turistiere kapılannı ilk kez 1836 yı-
lında açtıgını söylüyor. Cortina turizmi-
ni ilk keşfedetüeri tngüiz, Alman ve
Avusturyahlar olarak su"ahyor Manai-
go. Geçen yuzyüdaki turizmin yalnız yaz
turizminden ıbaret oldugunu belirten
Manaigo, " Alplerin iadsi" olarak am-
lan Cortina'da kayak turizminin 90 yıl-
hk bir geçmişe sahip oktuğunu anlatıyor.
Ortadirek o yıllarda bu dağlara hiçbir şe-
kilde ulaşamıyor. Cortina'mn beyefen-
di müşterilerini krallar, prensler ve ün-
lü sanayiciler oluşturuyor 1900'lerde.
Ama henüz teleferik, ski-lift gibi kayak
tesislerinin lüksünden mahrum olan bu
sporun Oncüleri, tepelere ağır tahta ka-
yaklanru sırtlayarak çjkıyorlar. Kadm-
lar ise ayaz ve rüzgâra aldumadan etek-
likle kayıyorlar.
Yüzyüın başından bu yana vadideki
barok kih'senin etraıında genişleyen bu
kayak kenti; "50'terden bu yao» nuu-
nt d«r4nrmttş" bir manzara sergüiyor.
O dönemde kış olimpiyaüan merkezi
olarak tüm dünyanın dikkatini çeken
Cortina; berütrlerine Isviçre ve Avustur-
ya'da rastlanan Alp tarzı, sivri damb ah-
şap evleriyle dikkati çekiyor. Kentin ka-
rakteri&tik özeUiklerirü yitinnemesi için
büyük gayTet gösteren belediye yöneti-
mi, hiçbir yeni yapımn Grimm masalla-
nnı anımsatan bu görünümü bozması-
na izin vermiyor.
RAGIP DURAN
Meodco City'den
ABD'yeîspanyollar
Meksika'nın altın ve
gümüşlerini yıllarca
soymuşlar. Paraları da
zevk ve sefahatte
yemişler. Her şeyi
dışandan para gücüyle
almışlar.
BÜLENT KALENDER
,Tanrı'yauzak
MEX1CO CrrY — Denizden
2250 m yükseklikte, doğudan
batıya 25 km ve kuzeyden güne-
ye 40 km boyutlannda, resmi
olarak 20 milyon insanın yaşa-
dığı bir kent var Orta Amerika-
da... Mexico City (Cuidad de
Mexico).
Meksika Federal Cumhuriye-
ti'nin başkentinde resmi olma-
yan kaynaklar kent nüfusunu 26
milyon olarak veriyorlar. Bu sa-
yı doğruysa bu kent dünyanın
en büyuk kenti.
Her gün 2000 yeni aüenin göç
ettiği bu metropolün çevresi ge-
cekodunlar tarafmdan çember-
lenmiş ve bu çemberlere surekli
yenileri ekleniyor. Meksikalüar
bu göçmenlere "paraşütçtt" de-
yişini uygun görmüşler. Bir ge-
ce içine konup teneke ve karton-
lardan derme çatma kulübeler
yaparak kente talihini deneme-
ye gelen bu insanlann bizdeki
paraşütçülerden pek farklan
yok. Belki arabesk şarkıcı veya M e x i c o
a t y i& milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük kenü
kısa sürede hayali ihracatçı gibi
süper kariyerler yapamıyorlar VolO-15'ini Indiolar meydana ge- lan olan Indıolann o gunden
ama bir umut uğruna yeni bir tiriyor.. Kristoî Kolorabun beri şanslan dönmemiş. Bugün
sefaletin içine atümaktan da ce- Amerika'yı keşfıyle beraber Or-
kinmiyorlar. Amaç tüm dünya- ta ve Güney Amerika'yı işgal
da oldugu gibi aynı, birazcık ol- eden Îspanyollar (1492) kısa bir
sun insanca yaşayabilmek. süre içinde bu ınsanlan "uygar-
hk ve Hıristiyanlık" adına yok
LONDRA — Chris Rea, b -
sık ve boguk sesli bir gitarcı.
Wembley Arena'da ışık ve ses
gösterisi içinde " C A H M M
GUMYOI" ve "AMberte" $ar-
küannı terennüm «ü. Teknoloji
o kadar gelişmiş ki, yağışlı bir
gecede otoyolda giden arabarun
camlanna düşen yağmur tane-
lerinin sesini, gökgürültüsünü
duyarak çakan şimşeklerin ses
ve parlakhğını dinleyip görüyo-
ruz salonda. Tribünlerde yine
yaşıüanm, çocuklanyla, kafa,
kol ve omuzlannı belirli bir
uyum ve sınırlı bir uçuklukla
saUandınyor.
Ama başta Belfast olmak
üzere Manchester, Blackpool gi-
bi kentkrin yanı sıra Londra'-
da Natiooal Gaüery'de "Kn*-
çc'^B Fotofr«n«n"nın sergi-
lendifei kitaphk bölümünde pat-
layan bombalar korku, endişe,
nefret ve heyecanı saUandınyor
ki... Terör, aynlık ve trlanda
konulannı kan ve barutla biriik-
te gündeme getiriyor.
Chrâtmas nedeniyle aşm bir
ahşveriş kalabalıgı ana caddeleri
ve dükkanlan doldurmus du-
rumda. Oysa ki, "Beata Gixd
ÇMMprtMUMn"in senaryo ya-
zan Huef K»wy|i'nin ilk yö-
netmenlik denemesi olan "Lo«-
«o« Ufe Me" (Bu Londra 01-
dürüyor Beni) fılminde, That-
cher, Major iktidannın sersefü
bırakuğı uyuşturucu müpteUua
issiz gençler, bir çift ayakkabı
alabümek için hırsızhk yapmak
zonında. kahyordu. Ya da kız-
lar fahişelik yaparak hap para-
suu çıkarabiliyordu.
Harsrard Gallery'de Toulou-
se Lautrec sergisi tıkhm tıklım.
O da yüz>il başının Paris salon-
lanndaki fahişeleri çizmiş. Mü-
zikalkrin, tiyatrolann, gece ku-
lüplerinin afiş ve posterlerine
ünza atmış. Ortaokul çocukla-
n ellerinde kalemler, kâğıtlar
Toulousc Lautrec'in "Jane
AvriT ya da "Moulin Rouge"
desenlerini anlamaya çahşıyor-
du.
lşçi Partisi Uderi NeM Kfan
»ock ise yaklaşık 9 yıldır hiçbir
şey anlamamışa benziyor. 9 yü
önceki kamuoyu ankeüerine gö-
re çoktan ikudar olması gereken
lşçi Partisi, koalisyon onağj bile
olamarmş durumda burada.
Bu akşam Hint-Pakistan lo-
kantası Han'da geleneksel ye-
megımizi yiyecegiz. Ertesi ak-
şam Mıss Saigon müzikaUne gj-
deceglz. Bir gün sonra da Stock-
holm'den Yavuz (Baydar) gele-
cek. Ona telefonda kendisini
havaalanında karşılayacağınu
soyledim. "Btrbirimizi masâ bu-
l«nu?" dedi sıntarak. Anlama-
dım. Yavuz anlattr. "EHmde
SerubuB otectk" dedi.
New York*ton
Kamlumbağadan (Wolkswa-
gen) bozularak taksiye çevrümiş
bir araçta kentin merkezine doğ-
ra gitmeye çabalıyonız. Trafiğin
Ürkütücü yoğunluğu ve sinir bo-
zucu yavaşhğından pek etkilen-
miyorum. Bir Türk olmanın ba-
na sağladığı ender avantajlardan
bir tanesi burada çok işime ya-
nyor ve çevremdeki trafık keş-
mekeşi sanki yokmuş gibi surü-
cümle ufaktan sohbet ediyonız.
O da dışandan gehniş ve sonun-
da bu işe kapüanmış kalrruş.
Kendisı tipik bir Indio (Meksi-
ka'nın yerli halkı). Ülkenin
etmişler. Aküları fikirleri altın
ve gümuşte olan işgalciler Indi-
oalan köle olarak madenlerde
tam anlamıyla "dldarene
kadar" çalışümuşlar. Günün bi-
rinde bakmışlar ki madenlerde
çalışacak köle yok, hemen Af-
rika'dan siyahlan getirerek soy-
guna devam etmişler. Bundan
500 yü önce "Vonuk işçi" ola-
yınuı ilk öraegjni böylece Îspan-
yollar gerçekleştirmişler. O ta-
rihlerde dünyanın en önemli uy-
garlıklarmdan bir tanesini yara-
tan Aztek ve Mayalann torun-
de Meksika'nın en alt sımfını
oluşturuyorlar. Onlardan sonra
Mestizler geliyor: Beyaz, tndio
ve siyahlann karışımı olah me-
lezlerin oraru <!7o75-8O. Bu gru-
bun insanlan genel görünüme
bütünüyle egemenler. En sonra
da beyazlar geliyor. Genellikk
tspanyol ve Avrupa kökenli bu
Tann'dan torpüli grup yüzde 10
oranında, ama ülkenin tüm yö-
netim ve ekononüsi onlann elin-
de! Beyazlarm tanhinde de de-
ğişiklik yok görüldüğü gibi. On-
lann keyfı halen yerinde. Ne ka-
dar Avrupalı görünüyorsamz, o
kadar kısmetlisiniz demektir bu
Meksika'da. Toplam nüfusu 82
milyonu bulan bu ülkeyi 5-8
milyon beyaz yönetmekte, ama
yönetim konusunda ne yank ki
renkleriyle son derece ters oran-
tılı kapkara bir tablo sergiliyor-
lar! Meksika'nın içler aası bir
ekonomik görünümü var; dün-
yanın 4. petrol ureticisi olan bu
ülke aynı zamanda da dünyanın
en çok dış. borcu olan ulkesi. 110
müyar US $ borç, taksit ve faiz
ödemeleri petrol geürlerini çok-
tan asmış. Yalnız faiz için yılda
Türkiye*nin toplam ihracat ge-
lirine yakın bir para ödeniyor:
10-12 milyar US $! "MeksiVa
1
-
aın itiban bayagı iyi olmau" di-
ye düşünüıorum
bpanya'nın, ama süttt başkala-
n içiyor!" Bugün de degjşen pek
bir şey yok; inek beyazlann,
ama sutü baskalan içiyor!
Mexico City'nin çevresini sı-
kı sıkıya saran gecekonduları ve
o insanları görünce neden bu
bölgelere "yitirilmiş bolge" adı-
nın uygun gönildüğünü insan
daha iyi anlıyor. Bu bölgeler
(Ciudades Perdidas) gerçekten
insanhk adına kayıp oldugu ka-
dar da ayıp! Tüm 3. Dünya ül-
kelerinin ve bizim de ders alma-
mız gereken bir ülke Meksika.
Yüzyılın başlannda uzun yıl-
Ispanyollar, Meksika'nın altın lar ülkenin başkanlığını yapmış
ve gümüşlerini yıllarca soytnuş- olan Porfirio Diaz'uı sözlerini
anımsamamak elde değil; "Za-
vmlh Meksika, Amerika'ya bu
g
lar. Paraları da zevk ve sefahat-
te yemisler. Her şeyi dışardan pa-
ra gücüyle almışlar. O zamankr
l bi i "tksöylenen bir deyim var "tnek uzaksın!
kadar yakın, ama Tmnn'ya çok
k!"
Baku'den
Halkyokluğu yaşıyorUzun süre tereyağı, süt, et, şeker, un, makarna
gibi gıda maddeleri talon denen karnelerle
satılmış. Son iki aydır ise talonla bile devlet
azalanndanbunlan almak mümkün değil.ma
HİC RAN ÖGE GOLTZ
BAKÜ — Azerbaycan halkı
bir süredir yokluğu yaşıyor. Ha-
zar Denizi'nin dibinde yatan ser-
vet, topraktan çıkan altın, gu-
müş, değerli madenler, verimli
topraklar, eskimiş de olsa var
olan sanayi Azerbaycan'ın şu
anda içinde bulunduğu ekono-
mik dununa adl çözüm getinni-
yor. Halk hep on yıl öncesinin
bolluğundan bahsediyor.
Uzun süredir tereyağ, süt, et,
seker, un, makarna, pirinç, pey-
nir gibi temel gıda maddeleri ta-
lon denen karnelerle satümış.
Son iki aydır ise talonla büe dev-
let mağazalanndan, bunlan al-
mak mümkün değil. Çünkü
yok. Şehrin alışveriş merkezin-
dekı duvarları mermerle kaph
dev devlet mağazasına girdiği-
nizde hüzun duyuyorsunuz. Vit-
rinli buzdolaplar bomboş, çalı-
sanlar oturuyor. Kolbasa denen
salamın satıldıgı tek bir vitrin
önunde ise bir kuyruk oluşmuş
alıp alamayacağından emin ol-
madan kendisine sıra gelmesini
bekleyenlerden. îrili ufakh, Ba-
ku'deki tum gıda satış yerleri ay-
nı durumda. Bazüan ise kapısı-
na kiKt vurmuş. Belki de bir gün
bir komisyoncu mağazası olma-
yı bekliyor.
Yetkililerin söylediğine göre
buğday stoklan da tükenmek
üzere. Şu anda rahatça gidip ah-
nabilen ekmeğin talonla satışı
düşünûlüyor. Sabun, deterjan
gibi temizhk malları da talonla.
Onlar da bulunmuyor. Yağ üre-
ticisi olmayan Scwyetler veya
ALzerbaycan bu çok kısıth üreti-
mindeki kalitede de çok kötü.
tyiyi bilmiyorlar bu konuda. Te-
mizlenen şeylerin temizliğinden
emin olmak mümkün değil.
Otellere belki de bu yüzden iti-
ci bir koku yerleşmiş. Tuvalet
kâğıdı, kâğıt peçete ise büyük
bir luks. Normal bir vatandaşın
bulup alması olanaksu. Ampul
bulunmadığı için de Bakü'nün
sokakları karanlık. Evlerde
"Ah! nerede o eski zamanlar"
denilen devirden kalma Bohem-
ya avizelerde tek ampul yakıh-
yor. Bir ampul, dostlar arasın-
da memnuniyet verici bir hedit
ye oluyor. Mutfaklarda (doğal
gazın beöava olması da etken)
ocaklar kibrit bulunmadığı ıçin
hiç söndürülmüyor.
Bütün bu yoklara veya ktth-
ğa rağmen Azerbaycan kendi
sebzesini, meyvesini yetiştirebi-
len mutlu üUcelerden biri. Hazar
Denizi'nin varlığı ülkeye Akde-
niz iklimine benzer bir iklim ver-
miş. Moskova'daki pazarlarda
bile Azerbaycanh satıcüar bü-
yük bir yer işgal ediyorlar.
Ama soğuk bir arahk günün-
de, çatal, kaşık ve yatak çarşaf
takımı aradığında, yüze yakın
gezdiğin bu dükkânlarda ara-
dıklannın hiçbirini bulamayabi-
ürsin. Bir devlet mağazasında
satıcı; "Var nu" sorun üzerine,
tezgâhın altından çıkardığı, ken-
disine ait takımı; görmene büe
izin vermeden başka yok endi-
şesi içinde olduğun için sana sa-
tabilir. tki muyonluk şehirde ça-
tal da yoktur, yatak çarşafı da.
Ama doğmamış kız çocuklan-
nın çeyizi sandıklarda stoklan-
mıştır.
Stokçuluk gıda maddelerinde
de geçerlidir. Et bulan, nerede
ise bir kuzuyu alıp dolabının
buzluğuna koyar. Birçok evde de
zaten birden fazla dolap vardır.
Amerikalı bir ailenin buzdola-
bı gibi gıda maddeleri Ue dolu-
dur. Bir kişi, bir yerde, bir şeyin
satıldığını görünce, paylaşmak
üzere tüm dostian için de alır.
Gece yarısv telefon çalabüir evi-
nizde. "Bende balık var. tster
•nisfan" diye. O an almahsınız,
çünkü yann yoktur. Çok almak
zorundadırlar.
Türkiye'
zaferi
HÜROL BtLAL
NEW YORK — Joseph S.
Blatter, Franz Beckenbauer'ın
eüneverdiğiküçük kümuniçin-
den çıkardığı kâğıdı, TV ek-
ranlan başındaki 50 ülkeden
milyonlarca seyirciye gösterek
"Türkiye" diye okurken, Los
Angeles'ta bir adam göz pmar-
lanndan dökülen sevinç gözyaş-
lanna mani olamayarak hıçkı-
nklara boğuluyordu!..
Bümiyordu, büemiyordu bir
gün öncesi verilen savaşı. Türk
delegelerine verüen kartlardaki
"Ttofkey" yazısı üe biriikte bin-
lercesi basüan FTFA broşürünün
itirazımız üzerine son 24 saatte
yeniden hazırlandığından haberi
yoktu gözü yaşh yuraasuruzın...
Küçük bir Birlesmis Mületler
Topluluğu gibi hareket eden fut-
bolu güzeüeştinnek uğruna sıra-
smda Avrupa Topluluğu'nu bi-
le hice sayarak, kendi kurallan-
m heTkese empozeyi âdet hali-
ne getirmiş böylesine güçlü bir
kuruluşa, FlFA'ya böyle bir şe-
yi anında kabullendkip 'Tiır-
key" adını "Tnrtdj^' diye tes-
cü ettirtmenin güçlüğünü bü-
diği; 2 yüı aşkın bu uğurda ça-
ba gösterip ilkkıvücımı, ateşle-
diği için doyasıya yaşadığı mut-
luluktan ağkyordu Ergmn Kın-
kovab!-
Yülar önce geldiğ^ yeni dün
yada çocuklan ile "Turkey" ya
ni "hindi" diye alay edilmesin
hazmedemediği için eline gece
het fırsatta Türk ve Amerika
gazetelerine mektup yazara
başlattığı kampanyanın ilk s<
mut sonucunu almanın hazzı
yaşıyordu aruk!..
BUiyorum banlan önem
meyecek bazdannın ise yapı
nın ister beğenelim ister gocuı
lım 94 Dünya Kupası çekim
de milyonlar dökülse gerçek
tirikmeyeceği gun gibi aşil
Tamtım Vakfı'nın döktüğü ı
yonlarca dolara karsın elde
len netice ile New York'un o
zelim pazar gününde kazan
zaferin mukayesesi bile y:
maz!.. Zaferin mimarlan is
ne de sessiz kalmayı yeğliyo
kimbüir ülkeye dönüşte u
beklerken "tekdir" görebil
Ülkenuzde her şeye m
»rtık!..