Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 29 ARALIK 1991
UZAK^AKIN
KAY GÖNENSİN
\ asakKitaplar
»« **
(afaKarışmasıUstüne
Türkiye'yi iyi tzleyen iki Batı Avrupa aydını üç ay arayla
)ördükleri ülkemizdeki farklan yine de belli bir şaşkınlık-
a özetliyorlar: "Her şey ne kadar çabuk değişiyor... "
Seçirn öncesi Türkiye'de iki konu öne çıkmıştr. Ekono-
mi yani enflasyonla mücadele, demokratikleşme yani hoş-
gorü ortamına kavuşma...
Demirel bu iki temel beklentiye yanıt veren bir seçim
kampanyası yürütüyordu. Örneğin seçime on gün kala
Zonguldak meydanında, 'Amerika'da benzin bin lira,
Türkiye'de 3.500 lira, bu ayıptır, bu günahtır" diyor ve bü-
yük bir alkış alıyordu. 19 aralıkta ise benzin fiyatının 3.490
liradan 4.341 l\raya çıkması büyük bir tepki almadı.
Demirel kampanyanın siyasal temalarını da iyice yumu-
şatarak, SHP ile akılcı bir koalisyon kurup yumuşak ha-
vayı daha da pekiştirdi. Ama üç ay içinde gelinen siyasal
gerilim ortamı Demirel'e bile "Kaiam kartştı" dedirtti.
Yalnızca Demirel'in değil çok kişinin kaiası kanştı. Re-
jimin geleceği üstüne soru işaretleri çok değişik kesim-
lerde uç vermeye başladı. Milliyetçi Kürt hareketlerinin de-
mokratik ortama sahip çıkmak ve terörü dtşlamak yerine,
duyarlı dengeler üstünde yürümeye çalışan rejimi zorla-
yacak bir tutumu tercih etmeleri "umutsuz mınldanmalan"
her geçen gün arttmyor. Falcı Memiş gibi en kötümserler
1992'nin gündemine yeni bir askeri müdahale olasılığını
koymaya başladılar mmmmmmmmmm
^mmmm
^m
*m
-mm
——**--—^~.
İstikrar, bugün hâlâ
büyülü sözcük
durumundadır. Ve
ekonomi hanesi son
dönemlerinde sürekli
olarak Özal'ın aleyhine
çalışan bu "istıkrar"ın,
bu kez Güneydoğu ve
terör hanesi
dalgalanmaya ve
Batı'nın "kafasmı
kanştırmaya"
başlamıştır.
bile. Falcı olmayan-
lar arasında ise
PKK terörünün asıl
hedefinin, bu tarz
tartışmaları Türki-
ye'nin ve Batı'nın
gündemine sokmak
okJuğunu savunan-
lar çıkıyor.
Batı'da Kûrt millı-
yeiei hareketlerinin,
terör olaylarına gös-
terilen yaygın tepki-
lere karşın belli bir
kamuoyu sempatis'ı-
ne sahip olduğu
gerçeğini kimse
görmezden gele-
mez. Örgütlü ve
ptanlı eytemter Batılı
kamuoylarını önemti ölçüde etkı altına almıştır.
Türkiye'deki rejim ve demokrasi sorunları bu etkilenme-
ye en elverişli ortamı sağlamıştır. Bu havanın dağılması
ve Avrupa'daki siyasal çevrelerde soruna daha özenli ba-
ktlması biraz zaman alacağa benzemektedir.
Salt ABD değil Avrupa siyasal merkezlerinde de Tur-
gut Özat'ın bir tarz Gorbaçov gibi degerlendirilmiş olma-
sı, Demirel tarafından kolay aşılmış bir engel gibi görüle-
bilir. Ama Batı, Türkiye'ye hâlâ tek bir gözlükle bakmaya
devam etmekte ve tek kıstasın süzgeciyle değerlendir-
mektedir.
istikrar, bugün hâlâ büyülü sözcük durumundadır. Ve
ekonomi hanesi son dönemlerinde sürekli olarak özal'ın
aleyhine çalışan bu "istikrar"ın, bu kez Güneydoğu ve te-
rör hanesi dalgalanmaya ve Batı'nın "kafasmı kar.stır-
maya" başlamıştır.
Dünyanm yüzüne demokrasi damgasının sıkı sıkıya vu-
rulduğu bir 1991 yılını terör tartışarak bitirmek, Türkiye için
yeni bir tarihsel paradoks olsa gerek. Batılı aydın bakışı-
na dönersek, "iyimserlikle kötümserlik arasında bu ka-
dar hızlı gidip gelen bir Türkiye hakkında yorum yapma-
nın zorlukları" ortada. Yine de uzaktan bakanlar, Türkiye
için daha iyimser gelecekler çiziyorlar. Batı'ya bu iyimser-
liği Özal aşıladı, ama gerçekleştirmek DYP-SHP iktidarı-
nın üstüne kaldı. Öncelikle bu umutsuzluk havasının da-
ğılması, yine iktidann "kafası karışmamış" tepelerinden
başlamak zorunda.
T.C.
KAD1KÖY 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
Esas No: 1991/910
Karar No: 1991/935
C.Sav. No: 1991/7615
— KARAR —
Hâkim: Ahmet Yavuz Yıld\nm 15486
C.Savcısı: Doğan Kapı&n 21176
Kİtip: Gulten Kaya.
Davacı: K.H.
Müşteki: Isıanbul Defterdarlığı'na izafeıen Muhakemat Mü-
dürluğü.
Vekili- Av. Nalan Oral. İstanbul Muhakemat Müdürlüğü.
Sanık: Hayati Aksöz. Osman o|lu Esma'dan olma Karakuzu 1939
D.lu Çankırı Kurşunlu Karakuzu köyıi hane: 54, ciH: 072/02 ve sa-
hife: 75'te nüfusa kayıtlı olup halen Kadıköy Kuçukbakkalköy BaJ-
lariçi Hazine Sokak No: 28'de ikamet eder. Esnaf, evli beş çocuklu,
okuryazar, sabıkasız, Islam, TC tebaalı.
Suç: Vergı Usul Kanunu'na Muhalefet.
Suç lanhi: 1990 yüı.
•» • •
Yukanda açık htiviyeti yazılı sanığa isnatlanan suçtan ötüru hak-
kında yapılan açık muhakeme sonunda;
Sam|ın bakkallık yaptığı, kayıtlı vergı mükellefi olduğu, bir tak-
vim yılı ıçınde iki kez ödeme kayıt edıci cihazı kullanmamak sureüy-
le fış kesmedi|n bu ^ekilde 213 sayılı yasanın 3482 sa>ıU yasanm 2.
maddesi ile eklenen 8. maddesi uyannca vergi kaçakçılığına teşeb-
büs suçunu işlemiş bulunduğu iddia, dosyada mevcut tutanaklar ve
samğın tevilli ikrarı ile anlaşümış olmakla, sanığın aksine iddia ve
savunmaları reddı üe suçun subuta erdiği kamsına vanlmıştır.
HÜKÜM.
Açıklanan sebeplere binaen;
Müsnet suçtan samgın eylemıne uyan 213 sayılı kanunun 360. mad-
desi uyannca takdiren ve teşdiden bir ay beş gün hapis cezası ile ce-
zalandınlmasına ve bu kadar sure ile tıcaret, sanat ve meslek
icrasmdan mahrumiyetine, ayrıca masraf sonradan sanıktan alınmak
iizere keyfıyetın günluk gazetelerden binnde ilan edılmesine, sanık
hakkında başkaca teşdide ve tahfife yer olmadığına, ancak sanığın
ekonomik ve kulturel durumu ve geçmvşteki durumuna nazaran ken-
disine verilen cezalann tecili haiinde bir daha suç işlemeyecegi yo-
lunda mahkememize yeterli kanaat geçmiş olmakla satuga veriten
cezalann 647 sayılı yasarun 6. maddesi uyannca teciline TCK'nın 94.
maddesi uyannca gerekli ihtaratın yapümastna (ihtarat yapıldı.)
Yargılama giderinin sanıktan tahsılıne,
Talebe uygun olarak Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar
sanığın yuziıne karşı C.Savcısı huzuru ile alenen okunup anlatıldı.
4.12.1991
Basm: 47101
T.C.
MUCLR SULH CEZA MAHKEMESİ
Dos>aNo
1991 104Esas
1991 127 Karar
Sanık AbduUah Çubuk. Musıafa oğlu. Şemsı'den olma. 194? do-
ğumlu. MucurSolaklı Mahallesi, AksuSok No 56'daoturur
Suç: Gıda Maddelen Tuzûğüne Muhalefel.
Hukum: Sanığın eylemıne uyan TCK 398. maddeM gereğınce üç ay
hapıs \e 3506 sayılı kanunun ve TCKnın 19. maddesı nazara almarak
60.000lira ağır para cezası ile cezaUndırılmasına. sanığa verilen hurn-
yeti bağlayıcı ceza 647 sa>ılı kanunun 4 1 maddesi gereğınce günluğu
be^ bin lıraddn para>a scvrılıp aynı neviden verilen para cezalarının
TCK72.madde u>antıcaıçtimderuirılerek beş vuzon bin lira agırpa-
ra cezası ile tec?ıvesme, TCK 402 maddesi uyannca üç ay müddetle
cürme vasıta kıldığı meslek-sanatmm licaretının tatıUne 7 gün sûre ile
ışyerinin kapatılmasına, kapatma süres ıçınde hükmün ışyerinin görü-
nen yerınde asılmasına, karar özetının gazetede ılanına Yarguay yolu
açık olmak üzere «ınığın yuzune kar^ı karar vcrıldı
Basın 4^:54
Fikir ve inanç hürriyeü, çağdaşlaşmanın "olmazsa olmaz" temel
şartıdır. Sadece yazılı mevzuatm değil, zihniyet dünyamızın da
içtenlikle bu yüce düşünceye ulaşması aydınlarmuzm, yazarlanmızın
bu meseleye çifte standart ve kabile taassubuyla bakmaktan
kurtulması, ilkeci yaklaşır hale gelmesi gerekir.
NAMIK KEMAL ZEYBEK Eski Kültür Bakam, Başbakanlık
Başdanışmanı
1 "Nisan 1989'da Kültür Bakanı olarak gö-
reve başladım. Bakan olmadan önce çok iş-
lediğim bir konuyu, bakan olarak temel ilke-
lerimi açıklarken de ifade ettim: "Bir ülkede
fıkir ve kültür hayatvrun gelişmesi için birinci
şari, fikir hürriyeünin kâmil manada gerçek-
leşmesidîı... Ne kadar antidemokratik hüküm
varsa, fikir hürriyeünin önünde engel teşkil
eden ne kadar hüküm varsa kaldırılmalıdır".
Ortaya koyduğum bu düşünceler doğrultu-
sunda, sürekli çaba içinde oldum.
Bilgi çafeına ulaşmamn teroeli
Bilgi toplumu kavramı üzerinde çokça dur-
duğum için, "Toplumun bilgili hale gelmesi
Milli E|itim Bakanlıgı'nın işidir, Kültür Ba-
kanı neden bu kadar bügiden söz ediyor?" di-
yenler oldu. Kastettigira, bilgi toplumudur.
Yeni biı çagın başlamış oldu|u ve bunun adı-
na da "Bügi Çag»" denmiş olması gerçeğidir.
Anlatraaya çabştım ki "Bilgi çagına ulaşma-
mn temeli insanımızın âhni muhtevasırun bu-
na uygun hale getirilmesidir. Zihni muhteva-
yı oluşturan en önemli etken ise 'kiiltür biri-
Vdmi'dir." Savundugum ve uygulamama te-
mel yaptığım görüs, "milli köklerimizden ya-
rarlanmak, onları ça|daş hayata ulaştırmak,
insanhğın ortaklaşa cîeğerleriyle bağdaştır-
mak, özümsemek ve çağdaşlaşmanın temeli
haline getirmek" diye Ozetlenebilir.
Bizi ortaya çıkartan nedir?
. Eğer Batur Han, Bilge Kağan, Bilgi Ton-
yukuk, Satuk Buğra Han, Tuğrul Bey, Çağrı
Bey, Alpaslan, Osman Gazi, Fatih, Atatürk
yoksa; Hunlar, Göktürkler, Karahanhlar.Sel-
çuklular, Timurlular, Osmanlılar yoksa biz de
yokuz. Onların varhğjdır bizi ortaya çıkaran.
Dede Korkut, Ahmet Yesevi, Yunus Em-
re, Mevlâna, Haa Bekıaş-ı Veli, Nasrettin
Hoca, Köroğlu, Pir Sultan, Fuzuli, Şeyh Bed-
rettin, Farabi, Biruni, îbn-i Sina, Uluğ Bey,
Ali Kuşçu, bizim köklerimizdir. Onlarda, in-
sanlığın bugün ulaşügı ortaklaşa değerleri; bi-
lim zihniyeti, fikir ve inanç hümyeti, insanın
yüceliği ve değeri gibi temelleri bulup onalan
yeniden işlemek istedim.
Sağ, sol, btitün yazarlar bizim
tstedim ki Yunuf Emre Sev^ Yılı'yla bü-
tün insanlar Yunus Emre'yi tarusın, onun in-
sanı ve sevgiyi yücelten hayat görüşünü tanı-
sm ve Yunus'u ortaya çıkaran Türk'ün îrfa-
nını tanısın, istedim.
Bu anlayış içinde çağdaş Türkiye'de yaşa-
yan sanat ve fikir adamlanrun tamamım be-
nimseyen, destekleyen bir yaklaşım içinde ol-
dum. "tslâm medeniyetinin gelişmesinin dehri
füozoflara da söz hakkı veren" fıkir hürriyeti
esası sayesinde olduğunu söylerken, aynı an-
layısın toplumumuzda yaygmlaşmasını
amaçladım.
Bunun için de "Sağ-sol tüm yazarlar bizim-
dir, bunlar bizimdir, heT birimizindir. Onlan
sevmeyi paylaşmalıyız, onları sevmekte
buluşma!ıyız" dedim.
Yasak kitap kavramı
Kütüphanelerden yasak kitap kavramını
kaldırdım. Daha önce yasaklanan kitaplan
serbest bıraktım. 23.9.1989 tarihli bir iç ya-
zışma formu ile Milli Kütüphane Başkanı
"Sayın Bakanımız Namık Kemal Zeybek'in
verdiği şifai emirler doğrultusunda bugünden
iübaren 'yasak yayın' söz konusu olmayacak"
diye bu gerçeği ifade ediyor .
w
Talimatımla ve benim adıma, 7 Mart 1990
tarihli bir yazıyla Kütüphaneler Genel Müdür-
lufü, Bakanhgımız yayınlanndan yasaklanan-
lan, serbest bıraku.
O)
Gtinışıgma çıkan kitaplar
O günkrde gazetelerde 16 çeşit 118 bin ki-
tabın serbest bırakıldıgı ve kütüphanelere da-
ğıtümaya başlandıgı haberlert yer aldı. Dola-
yısıyla bakarüıgım döneminde yasak kavramı,
hiç olmazsa Bakanhğa bağh kütüphanelerden
kaldırılmış oldu.
Ancak daha önce yasaklannuş veya yasak-
lanmamış kitaplardan ıslanmış, kirlenmiş ve-
ya yırulmış olarüann muhafaza edildigi bir de-
ponun varhğj biliniyordu.
Bu depoda bulunan kitapların kullanılabi-
lir durumda olanlannın günışığına çıkanlması
söz konusuysa, o da güzel bir girişimdir. Ama
'yasak kitap' kavramırun kaldınlması, döne-
mimde ve tarafımdan gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla bana bu konuda bir suçlama
yöneltilmesinin mantıkh ve hakh bir yönü
yoktur.
Yine ifade ediyomm ki fikir ve inanç hür-
riyeti, çağdaşlaşmanın "olmazsa olmaz" te-
mel şartıdır. Sadece yazılı mevzuatın değil,
zihniyet dünyamızın da içtenlikle bu yüce dü-
şünceye ulaşması aydınlarımızın, yazarlanmı-
zm bu meseleye çifte standart ve kabile taas-
subuyla bakmaktan kurtulması, ilkeci yakla-
şır hale gelmesi gerekir.
(1) Milli Kütüphane Başkam Altuvay Sernikli'nin
Kütüphane Daire Ba^kanlan'na gönderdiğı 23.9.1989
tarihİi yazımn içeriği şöyle:
"Sayın Bakaınrmz Namık Kemal Zeybek'e M2ü Kü-
tüphane'deki yasak yayırüar konusunda gerekli bilgi-
ler yazılı olarak iletilmiştir.
Bakanımızın Başkanhk Makanuna verdiği şifai emir-
leri dofcnıkusunda bugünden itibaren katalog fışlerinde
"Y.K." rumuzu ile belirlenen yasak yayuûann tama-
mı ön şart aranmaksızm tüm okuyuculann hizmetine
sunulacakur.
Bilgilerinizj ve gereğirü rica ederim."
(2) Kütüphaneler Genel Müdür Vekili tzzet özgüç'-
ün Kaltür Bakanlıgı adına Valüikler Kültür Müdür-
lükleri'ne gönderdiği 7.3.1990 tarih ve MAS-
DE/616.2-973 sayüı genelgesinin içerifei şöyledir:
"Kuruluşundan bugüne kadar Bakanlığımız yayın-
lan arasında yer alan kitaplardan bazılannm, degişik
dönem ve tarihlerde Bakanlığımıza bajlı kütüphane-
lerde okuyucu hizmetinden kaldınlması ile ilgili genel-
geler yürürlükten kaldınlnuştır.
BUgilerinizi ve Bakanlığımız yayınlannın kütüpha-
nelerimizde okuyucu hizmetine sunulması hususunda
gerefini rica ederim."
PARtS'TEN SELÇUK DEMtREL
KALITEYE
ÖZENGÖSTERİR
$ Sana, en sağlıklı koşullarda
üretilîr ve tüketime haztr hale
getirilir.
# İçindeki tüm maddeler üstün kaiiteli
olup özenle seçilir.
% Türkiye'de 38 yıldır üstün kalitesiyle
daima önder olmuştur.
4^ Sanayimizin en modern kalite kontrol
laboratuvarlarından birine sahiptir.
Tüketicileri Koruma Oerneği
tarafından Altm Markaödülüne iayık
görülmüştür.
# Sana, Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
kaiite uygunluk belgesine sahiptir.
AHMET CEMAL
Tolstoy'unMezanndan
AyasotyafyaAnna Seghers, 1942 yıtında yazdığı "Tolstoy'un Dünya
Mirası" başlıklı denemesinin sonunda, Nazi ordularının
1941'de, geri çekilmezden önce To/stoy'un üntü yurtluğu
Yasnaya Polyana'ya verdikleri zararları anlatır. "Üstün ırk"
ın kültürle ilintisiz askerleri, Tolstoy'un o güne kadar üs-
tüne tıtrenen eşyalarını yağmalamış, yurtluğun kitaplık bö-
lümünü de ateşe vermişlerdir. Geri çekilme zamanı gel-
diğinde, yurtluk çevresindeki çarpışmalarda ölen Nazi as-
kerleri alelacele Tolstoy'un yurtluğun hemen yanında, kü-
çük bir ormanda bulunan adsız mezannın çevresine gö-
mülüverir. Ve Anna Seghers, iki adi suçluyla biriikte çar-
mıha gerilen Hazreti İsa'ya atıtta bulunarak denemesini
şu satırlarla noktalar. "Belki de haydutları İsa'yla biriikte
çarmıha gerdirten Pontius Pilatus'tan bu yana, çevresin-
de Nazi askerleriyle birtikte yatan Tolstoy'unkinden daha
tuhat bir mezar görülmemiştir."
Anna Seghers'ten epey önce, 1928 yılında aynı meza-
nn etkisinde kalan bir başka yazar, Ststan Zweig ise "Dün-
yanm En Güzel Mezan" başlıklı kısa yazısını şu sattriarla
brtirir "...Bilmeyen, dikdörtgen biçimindeki bu küçûk tüm-
seğin, dünyamızın devlerinden birinin ölümlü bedeninden
kalanları banndırdığının ayırdına hiç varmaksızın burada
nice yazlar ve kışlar geçirebilir... İnsan bu mezara baktı-
„ ğında, hiçbir şeyin buradaki yalınhk kadar anıtsal olama-
• yacağının bilincine vanr... Napoteon'un mermer lahdi, G o
ethe'nin VVeimar'da, prenslik mezartığındaki tabutu, Sha-
kespeare'in Westminster Katedrali'ndeki lahdi, hayır, bun-
ların hiçbiri, bir ormanın bir köşesinde, görkemli bir ses-
sizliğin ortasında yer aian, yalnızca rüzgânn fısıltılarına
kulak veren, ama kendisi hiç konuşmayan bu adsız me-j
zar kadar insanı en insan noktasından sarsıcı değildir."*
iki ayrı ulustan iki ayrı yazarın aynı mezan düşünce dü-
zeyındeki algılayış bi-
çimleri ve vardıkları
derinlik, evrensel bir
kültür kimliğinin gös-
tergesidir. Ya da bir
insanlık mirasına en
soylu düzeyde sahip
çıkma biçimidir. Va-
tandaşı Brecftt'le Rus
yazarı Tolstoy'u aynı
coşkuyla sahiplenen
Seghers'in ve yine
vatandaşı Rilke ile To/stoy'u -ayrıca Romain Rollano"\, Ver-
haeren'i ve daha nicelerini- bir dünya vatandaşı anlayışıyla-
kendinden sayan Zweıg'ın ışık tuttukları yol, ulusaldan çı-
kıp evrensele varabilen ya da -Sabahattin Eyuboğ/u'nun
unutulmaz deyişiyle- evrenseli çıkış noktası yapıp en zen-,,
gin ulusala varabilen bir evrensel kültür anlayışının ta kerv,
disidir.
Buna karşılık, Istanbul'a "Konstantiniyye" denmesini
mahkeme kapılarına götürürken, dünyanm sayılı anrtla-
nndan olan Ayasofya'nın kubbesinin her yanından içeri
yağmur sularının akması, mozayiklerinin ise cevreden ge-
çenlerin hatıra diye alıp götürebilecekleri yoğunlukta bir
yağmur gibi dökülmesi karşısırvda hareketsiz kalabilen bir
tutumun gösterdiği yol, ulusçuluk ve ulusalKk yönündeki
tüm savlarına karşın, kendi ulusal kimliğini -kendi mira-
sının kalemlerine evrensel düzeyde sahip çıkamamasr
nedeniyle- ancak yoksullastırmasını başarabilmiş bir top-
lumun yoludur. Çünkü böyle bir anıtın İstanbul'un ortalık
yerinde çürüyüp gitmesine göz yummak, beş yıldızlı otel-
ierin peş peşe yükseldiği, 2000 yılının olimpiyatlanna
adaytığın ilan edildigi bir kentte bir Ayasotya'yı umursa-
mamak ne bir Doğu-Batı sorunudur ne de başkaca her
hangi bir tartışmanın konusudur; ancak bir kürtür barbar
lığının canlı anıtıdır. Geçenlerde Stari ekranlannda set
gilendiği konumuyla Ayasofya, belki de daha neyin kenc
kültür mirasının değerleri arasına girdiğini hâlâ saptay?
mamış bir anlayışın yeni bir yüzyılın eşiğinde bulunma Vı
numuyla hiç bağdaşmayan kulturel kimliksizliğid'ır.
Kimi sütunları şimdiden çarpılmaya başlamış Ayasc
ya böyle bırakılııöa eğer, 2000 yılının olimpiyat konukla
na belki de Jüstinyen'den bu yana en tuhaf görunümû »
gileyecektir...
umursamamak
ne bir Doğu-Batı
sonınudur ne de başkaca
herhangl bir tarttşmamn
konusudur; ancak bir
kültür barbarlığının cantı
anıtıdır.
Ö
iMiiııııım <• ıııı«ı«tın «IK»
MÜCADELE^+*r HAKLIYIZ KAZAMACAÛU
•Kayıplarm akıbeti açıl
lansın! Kayıplara, işkeı
ceye ve "ölü ele geçi
melere" son verilsin!
BASKI, GÖZOAĞt,
IŞKENCE DEĞİL,
ÖZGÜRLÜK!
•KONTRGERİLLA
DAĞITILSIN, SUÇL
LAR YARGILANSIC