Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/4 HABERLER 16 ARALIK 1991
HUKUKÇU
GÖZÜYLE
BULENT TANOR
Anayasa-Yasa llişkileri
Anayasada değışıklıkler yapılmadığı ya da yeni bir ana-
yasaya gidilmediği takdirde. yasalar yoluyla demokratik-
leşme hangi ölçülerde sağlanabilir? "Demokrasi özürlü"
bir anayasaya aykırı düşecek yasal iyileştirmeler yine de
yapılabilir mi?
Soruların yanıtı her konu için ayrı ayrıdır. Ama, hukuk
mantığından çıkan birtakım genel cevap anahtarları da
yok değıldir. İİkin yöntemlerde netleşmek gereği vardır.
Ben burada dört örnek kategori sunup, kişisel düşünce-
lerimi belirteceğim.
Birinci kategori. anayasanın devlet organlarmın kuru-
luşu. işleyişi, görev ve yetkileriyle ilgili kurallarıdır. 6u em-
redici hükümlere aykırı yasal düzenlemeler yapılamaz. Ör-
neğin, Cumhurbaşkanı'nı "hizaya getirmek" için ona ana-
yasayla tanınan yetkiler yasayla geri alınamaz. Milli Gü-
venlik Kurulu'nda sivillerin çoğunluğunu sağlamak için bu
kurulun anayasada gösterilen oluşum biçimi yasayla de-
ğiştırilemez. Yargı bağımsızlığı bakımından yararlı olacak
olsa bile. Adalet Bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku-
rulu'nun Başkanı. bakanlık müsteşarı da doğal üyesi ol-
maktan çıkarılamaz.
İkinci ilişkiler demeti, anayasanın koyduğu somut ya-
saklarla ilgilidir. Bunlar pek boldur: Siyasal grev ve siya-
sal lokavt, genel grev ve genel lokavt yasakları, sendika
gelirlerinin devlet bankalarından başka bankalara yatırı-
lamaması, bazı gruplar için oy kullanma yada siyasal par-
tilere üye olma yasakları, partiler için yurtdışında örgüt-
lenme, kadın ve gençlık kolları kurma yasakları, belli yer-
lerden maddî ve aynî yardım alma yasağı, vb. vb. Bu açık
ve somut yasaklar yasalarla kaldırılamazlar; kaldırılsalar
bile anayasada yer alan somut kurallar olarak kendilikle-
rinden ve doğrudan
Hukukçu, 'ilketten de yana
olmak dunımundadır. "Bir
defa ihlal etmekten bir şey
çıkmaz" diyemeyeceği
gibi, anayasaya açıkça
aykırılık olasılıkları ortaya
çıktığında da "hayıriı-
hayırsız terslikler" ayrımı
yapamaz.
uygulanma güçlerini
yitirmezler.
Üçüncü kategori.
anayasadaki soyut
yasaklardır. Başlan-
gıç bolürnü ile genel
hükümlerde bunlann
da pek çok örneği
vardır: "Hiçbir dü-
şünce ve mülahaza-
nın Türk milli menfa-
atterinin (...) karşısın-
da korunma göreme-
yeceğı", "Devletin ül-
kesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" vb. Yasama or-
ganı bunları somutlaştırmak yükümlülüğü altındadır. Ama
her somutlaştırma işleminde olduğu gibi burada da bir
"manevra alanı" vardır; demokratik ve özgürlükçü yakla-
şımlara kapılar tamamen kapalı değildir.
Dördüncü şık, anayasanın yasamaya hak ve özgürlük-
leri sınırlama yetkisi verdıği, ama bunun kullanılmasını zo-
runlu kılmadığı alanlardır. Hemen hemen bütün hak ve öz-
gürlükler için böyle yasal takdir bölgeleri vardır. Örneğin,
dil yasağı ya da TCK 141-142 gibi yasal düzenlemeler ana-
yasada öngörüldükleri için bir "anayasaya aykırılık" so-
runu yaratmamışlar, ama bunlann kaldırılması da bu yol-
da ciddi bir tartışmaya yol açmamıştır. Yine anayasanın,
"gecikmesinde sakınca bulunan dummlar"da pek çok
hak ve özgürlüğün kullanımının durdurulması ya da erte-
lenmesı konusunda idari makamlara yetki tanınabilece-
ğjjyolundakı kuralları da bu niteliktedir. Bunlann yasalar-
da yer alması gibi yasalardan çıkartılması da anayasaya
aykırı düşmez.
Bu kategoriler çoğaltılabilır. Ama yasayla demokratik-
leşmenın anayasal sınırlarını kabul etmek gerekir. Bir hu-
kukçu için zor olan, antidemokratik bir anayasanın üstün-
lüğünü savunmaktır. Fakat hukukçu, "ilke"öen de yana ol-
mak durumundadır. "Bir defa ihlal etmekten bir şey
çıkmaz" diyemeyeceği gibi, anayasaya açıkça aykırılık ola-
sılıkları ortaya çıktığında da "hayırlı-hayırsız terslikler" ay-
rımı yapamaz. Hukuk mantığını ve formlarını kollamak da
onun ödevıdir. Bunlann örselenmesi alışkanlığı yerleşir-
se, geçmışte olduğu gibi ileride de bundan kimin yarar-
lanacağı hıç belli olmaz.
Gelecek yazılarda, bu ve benzeri kategorileri elde tu-
tarak, bazı hak ve özgürlükler arasında gezineceğiz.
Ecevit, yine
TRT'den yakındı
Bakırköy ve Bağcılar'da partisinin düzenlediği
toplantılarda konuşan Ecevit, TRT'nin DSP'yi
yok saydığını ve sesini kıstığını belirterek
"Hükümet de buna seyirci kalıyor" dedi.
İç Politika Servisi — DSP
Genel Başkanı Biilent Ecevit,
yine TRT'nin yayınlanndan ve
seçim sisteminden şikâyet etti.
Belediye seçimlerinin koalisyon
ortağı iki partinin çıkarları
doğrultusunda 6-7 ay sonrası-
na erteleneceğini öne süren
Ecevit, "Beiediye secimlerinde,
DYP ve SHP iktidar olduklan
için sizden oy isterkrse, gerek-
li cevabı verin" dedi.
Ecevit, DSP'nin Bakırköy'de
düzenlediği salon toplantısında
konuşurken, "Rejimin demok-
ratikieşmesi için, seçim siste-
minden, Meclis'ten ve TRT'den
basjamak gerekir" dedi.
DSP lideri şunları söyledi:
"Yiizde ll'e yakın oy almış
bir parti oldugumuz faalde
Meclis'te 10 üyemiz yok diye
genel göriişme öoergesi bile ve-
remiyoruz. Grubu bulunan
partUerin bir saat konuşabildi-
ği yerde biz ancak on dakika
konusabiliyoruz. Oysa adaletli
bir seçim sistemi otmasaydı, biz
yiizde ll'e yaklaşan oylanmız-
la Meclis'te yaklaşık 40 kişilik
bir gnıp kurabilecektik ve Mec-
lis çalışmalannda engellerden
kurtuiabilecektik.OO
TRT'nin DSP'yi yok saydığı-
nı ve "sesini kıstığını" söyleyen
Ecevit, "Hükümet de buna se-
yirci kalıyor" dedi.
Ecevit, 26 Mart yerel seçim-
lerinden sonra bircok SHP ve
DYP'li belediyenin, başarısız-
lıklarına, dönemin iktidar par-
tisinin kendilerini engellemesi-
ni mazeret gösterdiğini belirte-
rek, "Şimdi SHP ve DYP, ge-
lip aynı şekikJe iktidar olduk-
lan için sizden oy isteıierse, on-
lara gerekli cevabı verin" dedi.
Partisince Bağcılar Nadir
Düğün Salonu'nda düzenlenen
toplantıda konuşan DSP Genel
Başkanı Bülent Ecevit, 22 ara-
lıkta yapılması gereken beledi-
ye seçimlerinin, koalisyon orta-
ğı iki partinin çıkarlan doğrul-
tusunda 6-7 ay sonrasına erte-
lendiğini öne sürdü.
Yerel seçimlerin yapıldıgı 26
Mart 1989 tarihinden genel se-
çimlerin yapıldıgı 20 Ekün 1991
tarihine kadar, SHP'li belediye-
lerin sürekli olarak haksızlıktan
ve iktidann kendilerini engelle-
diğınden yakındığını hatırlatan
Ecevit şöyle devam etti:
"Başansızlıklannın, becerik-
sizliklerinin mazeretini bu şe-
kilde ortaya koymaya çalıştılar.
Ama Istanbul'da ve yurdun çe-
sitli yerlerinde yapüan belediye
seçimlerinde DSP de kazandı.
Fakat hiçbir şekUde haksızlık-
lardan yakınmadı. DSP'li bele-
diye başkan adaylan ve beledi-
ye meclis üyeleri, bu haksızlık-
ları bilerek aday olmuslardır.
Onun için de şikâyet etmeyerek
kendi kaynaklannı kendileri ya-
rattılar."
DemireVden uluslararası iş çevrelerine güven ve çağru
Türkiye'ye yatnrtn yapıntş çevrelerine güven Yeni hükümetin uluslararası iş Özelleştirme KİT'lerin özelleştirilmesi konusunda
çevreleriyle ilk üst düzey teması niteliğinde olan Dünya öngörülen özerkleşme politikası konusunda yabancı
Ekonomik Forumu'nun açış konuşmasını yapan Demirel, yatınmcılara bilgi veren Demirel, özelleştirmeye karşı
"Hedef hem hürriyet hem de zenginleşmeyi aynı zamanda olmadıklarını söyledi. Başbakan, özelleştirmede açıklık ve
gerçekleştirmektir" dedi. eşitlik kurallarına uyacaklannı belirtti.
ANKARA (Cumhuriyel Bü-
rosu) — Başbakan Süleyman
Demirel, dün Ankara'da başla-
yan Dünya Ekonomik Forumu
1
nu açış konuşmasında, toplan-
tıya katılan yabancı işadamla-
rından "Türkiye'ye güvenmele-
rini ve yatınm yapmalarını" is-
tedi. Demirel, "Türkiye'nin be-
defî, hem hürriyeti hem zengin-
leşmeyi aynı zamanda
gerçekleştirmektir" dedi. 20 ül-
keden 15O'ye yakın işadamına
yeni hükümetin polıtikalarını
anlatan Demirel, Maastrich zir-
vesinde AT'ye yeni başvurulann
1992'de dikkate alınmasmın ka-
rarlaştırıldığını anımsatarak,
"Bu bize yeni kapılar açar" de-
di. KİT'lerin özelleştirilmesi ko-
nusunda öngörülen özerkleştir-
meler hakkında yabancı yatı-
nmcılara bilgiler veren Demirel,
özelleştirmeye karşı olmadıkla-
rını, özelleştirmelerde açıklık ve
eşitlik kurallarına uyacaklarını
belirtti.
Demirel, yaklaşık l.S saat sü-
ren açılış oturumunda hüküme-
tin polıtikalarını açıkladı ve so-
rulan yanıtladı. Demirel'i, so-
runlarıyla terleten yabancı işa-
damları değil Yusuf Bozkurt
Özal oldu. Özal, Demirel'e iki
kez, "Yabana sennayeyi davet
ediyorsunuz ama daha önce ya-
bancılaşmaya karşı oldugunuzu
söylüyordunuz. Degiştiniz mi?"
diye sordu. Demirel ise Özal'ın
sorulannı yanıtlarken özelleştir-
meye değil "Ver, kurtul" zihni-
yetine karşı olduğunu söyledi.
Demirel, açılış oturumundan
sonra bir basın toplantısı düzen-
ledi. Yabancı konuklara hükü-
metin politikalarının demokra-
tıkieşme ve istikrar içinde büyü-
meye dayandığını bildirdiğini
söyleyen Demirel, istikrar için-
de büyümenin de serbest ekono-
mi içinde olacağını söyledi.
Demirel şu açıklamayı yaptı:
"Türkiye'nin hedefî, hem hür-
riyeti hem zenginleşmeyi aynı
zaman içinde gerçekleştirmektir.
Türkiye, uygar dünya ile paylaş-
tığı degerleri korumaya, sabip
çıkmaya karariıdır. Yabancılara
Türkiye'ye yaünm yapmalan ge-
rektiğini söyledim. Bizim işa-
damlanmıza da önümüzdeki za-
man içerisinde Türkiye'nin bo-
zulmuş dengelerinin düzelecegi-
ni, enfiasyonun makul bir süre-
de kontrol altına alınacagını
söyledim. Törkiye'nin daha çok
ise, satılabilir mal üretimine, da-
ba çok döviz kazancına, büyii-
meye, gelişmeye ihtiyacı olduğu-
nu söyledim. Türkiye, AT'nin
bir parçası olmak için senelerce
önce teşebbüse geçti. Bir gün bu
da gerçekleşecek. Avnıpa'da,
SSCB'de, Ortadoğu'da çok
önemU gelişmeler oluyor. Türki-
ye bu gelişmelerin ışığında, bu
bölgede bir istikrar unsuru ola-
rak yoluna devam edecektir.
Herkesin Türkiye'ye güvenmesi-
ni, Türkiye ile ekonomik mıina-
sebetler geliştirmesini telkin et-
tim. Cesaret verdim. Yeni dün-
ya şartlan içinde Türkiye'nin bü-
tün bir ülke, devlet olarak dinç
bir devlet olarak ekonomik kal-
kınmasını geliştirmeye kararlı
olduğunu ifade ettim."
Demirel toplantıda çok
önemli izlenimler edindiğini,
toplantının önümüzdeki aylarda
Davos'ta yineleneceğini, kendi-
sinin de bu toplantıya katılaca-
ğını söyledi. Demirel daha son-
ra gazetecilerin sorulanna şu ya-
nıtları verdi:
— Endişeler ne yöndeydi?
Güneydoğu'daki terör konusu-
na değinildi mi?
DEMİREL — Güneydogu te-
rörü hiç geçmedi. Zihinlerdc da-
ha çok Maastrich zirvesinden
sonra Avrupa'nın Türkiye ile
münasebetlerinin ne olacağı,
Türkiye'nin nasıl bir politika iz-
leyece|i vardı.
— Özelleştirme konusunda
yabancılara ne gibi mesajlar ver-
diniz?
DEMtREL — Türk ekono-
misinin bugünkü sıkıntısı kamu
borçlanma gereksinimidir. Bu-
nun 1991'deki miktarı
GSMH'nin yüzde 12'si kadardır.
Bir ülke GSMH'nin yüzde 12'si
kadar kamu borçlanma gereksi-
nimi ile karşı karşıya kalırsa
yüzde 70-80 enflasyon alnına
yazılır. Bizim yapmaya çalıştığı-
mız şey, kamu borçlanma gerek-
sinimini azaltmaktır. KİT'lerin
çoğunun temelinde benim har-
cım var. Ama devir değişmiştir.
Bunların çoğu pilotluk vazifele-
rini yapmıştır. TC devleti KİT'-
lerin özelleştirilebilinenlerini
derhal özelleştirmelidir. Bunla-
rın içinde öyleleri var ki özelleş-
tirmek mümkün değildir. Kim-
se talip çıkmaz. Yani bunları
gruplaştırıp siyasetin sahnesin-
den çıkarmak, bunları holding-
ler haline getirmek, biraz duze-
lince de özelleştirmek lazımdır.
özelleştirmeyi devletin değil
otonom kuruluşlann yapması
gerekir. Her şeyi, 'Ne getirir, ne
götürür?' ölçüsüyle ölçmek la-
zımdır. Biz de memleket ekono-
misini sağlam hale getirmek is-
tiyoruz. Bunun yolu da mutla-
ka hesaplı olmaktan geçer. Eğer
bugün KlTleri özelleştirmek
mümkün olsa, yani bunlara ta-
lip olsa yarın sabah biz bunla-
nn hepsini özelleştiririz. Özelleş-
tirilecek olan tesisler kamu tesis-
leridir, milletimizın birikimidir.
özelleştirirken, birtakım kayır-
Tİ RKH KLİ AVRL'PA — Dünya Ekonomik Forumu'nun açış konuşmasını yapan ve uluslararası iş çevrelerine yeni hükümetin
politikalarını anlatan Başbakan Demirel, Türkiye'nin uygar dünya ile paylaştığı degerleri korumaya kararlı olduğunu söyledi. De-
mirel, Türkiyeli bir Avrupa'nın, Avrupa'nın yaranna olduğunu kaydetti. (Fotoğraf: RIZA EZER)
SHP'de yenilginin 4 nedenî
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
SHP, 20 Ekim seçimlerinde uğradığı
yenilginin nedenlerini saptadı.
KAMAR ve ARAŞ kamuoyu araştırma
şirketleri tarafından yapılan .
araştırmanın sonuçlanna göre SHP'nin
seçim yenilgisinin ardında şu etkenler
yatıyor:
Yerel yönetimler: ANAP iktidannın 'eli
kolu bağlı belediye başkanı yaratma'
politikası, bazı basın organlarının ve
özellikle TRT ve Starl televizyonlarının
yanlı ve haksız biçimde sürdürdüğü
yayınlar ve en önemli parti içi
çekişmenin genel merkez-yerel
yönetimler arası iletişime yansıması gibi
etkenler, ne yazık ki seçmen gözünde
yerel yönetimlerin prestij kaybına
uğramasına neden olmuştur.
Parti içi çekişme: Kamuoyu
araştırmaları, SHP'nin oy kaybına
uğramasının en önemli nedenlerinden
biri olarak 'parti içi karışıkhğı' da
orıaya çıkarmaktadır. Gerek Türkiye
genelinde gerekse İstanbul özelinde
'parti içi çekişme ve kanşıklık',
seçmenlerin yüzde 20'si tarafından
SHP'nin oy kaybının nedeni olarak
görülmekte, özellikle DSP'ye oy
verenler arasında bu oran iki katına
çıkmaktadır.
DSP faktörii: SHP'nin genel seçimde
aldığı sonucun üçüncü bir nedeni de
kamuoyu araştırmalannda 'DSP'nin
sosyal demokrat oyları bölmesi' olarak
ortaya çıkmaktadır. Sosyal demokrat
seçmenlerin yüzde 20'si, SHP'nin aldığı
seçim sonuçlannda 'DSP'nin etkisi'ni en
önemli neden olarak göstermektedir.
HEP faktörii: SHP'nin aldığı seçim
sonuçlannda, HEP'li milletvekillerinin
SHP'den aday gösterilmeleri ise
sanıldığının aksine, yüzde 5.7 ile
dördüncü sırada ve tali bir neden olarak
.saptanmıştır.
malar olduğu hissi halka veril-
memelidir. Birtakım kişilerin
köşe döndUğû hissi halka veril-
memelidir. Ehil olan ve talip
olan arasında mutlaka eşitlik ol-
malı, yani bunlar peşkeş çekil-
memelidir, yağrna edilmemeli-
dir. Bu düşüncelerim: sövledim.
— Yabancdara satılan U S AŞ
ve Çitosan'ın dunımu ne ola-
cak?
DEMtREL — Oradaki mesele,
özelleştirmeye karşı olunduğun-
dan değil, özelleştirmenin yan-
lış yapıldığındandır. Her iki ha-
disede de özelleştirmeye karşı
değiliz. O günkü mevzuata rağ-
men blok satış yapıldı, yanlıştı.
Mahkemeler işin politikasına
kanşmaz. Sonra kanunu düzelt-
tiler, ama eskisini de şamil yap-
madılar. Şimdi Ortak Pazar'a
üye olmaya çalışan bir Türkiye
1
de yerli yabancı farkı düşünüle-
mez. AT, insanlann, sermaye-
nin, teşebbüsün, rnallartn ser-
best dolaşımına dayanır. Bunu
kabul etmeyeceksin. O zaman
ne işiniz var oralarda? Herkes
kafasını değiştirmek zorundadır.
— Maastricbt zirvesini nasü
yorumiuyorsunuz?
DEMtREL — Ortak Pazar,
daha sonara Avrupa Topluluğu,
gayet tek para, tek senet, netice-
de siyasi birlik. ATnin en önem-
li hedefi başarının muhafazası-
dır. Yoksa bu ülkelerin hepsi yan
yana gelseler de gelmeseler de
zengindir, kalkınmıştır. Daya-
nışma, dünyayı yeniden tahrip
edecek bir durumla karşı karşı-
ya kalınmaması hedefıne yöne-
linmiştir. Churchill'in 1946 yıün-
da ifade ettiği birleşrae, Avrupa
devletlerinin birleşmesidir. Mo-
del, 'Birleşik Avrupa' devletleri-
dir. ABD gücüdür. Avrupa ni-
çin Birleşik Avrupa devletleri
halini alıyor? Yeniden 1939-46
tarihine bir daha gidilmesin di-
ye. Zirve başanlıdır. Avrupa'da-
ki dayanışmaya sağlamhk getir-
miştir. lngiltere'nin itirazlarına
rağmen, Avrupa'mn zirveden
bütünleşerek çıkması, Türkiye
1
nin yarannadır. AT'ye vaki mü-
racaatlar 1993 yılında nazan
dikkate alınacaktır. Bu bize ye-
ni bir kapı açar. Bu çeşit mese-
leler hissi meseleler haline geti-
rilemez, 'Aman carum bizi almı-
yorlarsa biz de onların kapıları-
nı bir daha çalmayız* o değildir.
Mesele, soğukkanh bir şekilde
menfaat aranacaktır. Türki>«li
bir Avrupa, Avrupalı yaranna-
dır. Avrupalı bir Türkiye, Türk-
iye'nin yarannadır diyoruz. Kar-
şılıklı bir menfaat vardır ve biz
Avmpa'nın dışında kalmak iste-
miyoruz.
Edinilen bilgiye göre yabancı
katılımcılar, özellikle KİT'lerin
özelleştirilmesi, Türkiye"deki
ekonomik ve mali durum ile
hangi yatınm alanlannın daha
elverişli olduğu konularına ilgi
gösterdiler.
Katıhmalar aynca, Türkiye
1
nin coğrafî yakınlığı dolayısıy-
la SSCB'deki gelişmeler konu-
sunda da sorular yönelttiler.
Dünya Ekonomik Forumu
Ankara toplantısının bugünkü
oturumuna Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Erdal İnö-
nü, ekonomiden sorumlu Dev-
let Bakanı Tansu Çiller, Maüye
ve Gümrük Bakanı Sümer Oral,
Milli Savunma Bakanı Nevzat
Ayaz, Ulaştırma Bakanı Yasar
Topçu, Sanayi ve Ticaret Baka-
nı Tahir Köse, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Ersin Faral-
yalı, Turizm Bakanı Abdülkadir
Ateş, ANAP Genel Başkanı Me-
sut Yümaz, Refah Partisi Genel
Başkanı Necmettin Erbakan,
DSP Genel Başkanı Bülent Ece-
vit katılacaklar.
Dünya Ekonomik Forumu
Ankara toplantısı bugün sona
erecek.
MiLLÎYETÇl-MUHAFAZAKÂR ZİRVENİNARDINDAN
Sağııı baskı grupları şeffaflaşıyor
Kalp Krizi «Geliyorum» der
Kalbinizi Kontrol Ettiriniz.
Tel: 17512 44/45148 58 66 Fax: 166 4712
RUŞEN ÇAKIR
ANKARA — Milliyetçi-
muhafazakâr baskı gruplan me-
sajlar ını iletmeye, merkez sağ
oluşumlann üst düzeyleri de
bunları almaya devam ediyor.
Bu mesaj teatisini gerçekleştire-
bilmek için bugüne kadar sessiz
sedasız ve tek başlanna faaliyet
yürütmeyi benimseyen vakıf ve
dernekler, mümkün olduğunca
ortak davranıp şeffaflaşıyorlar.
14-15 aralık tarihlerinde An-
kara Kocatepe*de Türkiye Diya-
net Vakfı Konferans Salonu'nda
gerçekleştirilen "Türkiye Gönul-
lü KUItür Teşekkülleri 2. İstişa-
re Toplantısı" birçok açıdan
önemliydi.
İlk olarak, toplantılarının il-
kinin İstanbül'da Aydınlar Oca-
ğı, ikincisinin Ankara'da Birlik
Vakfı tarafından gerçekleştiril-
miş olması çarpıcıydı. Bu iki ku-
ruluş, Türkçüsünden radikal İs-
lamcısına kadar çok sayıda ku-
ruluşu bir araya getiren bir yel-
pazenin tam göbeğinde yer alı-
yor. Nitekim, seçimler öncesi
RP-MÇP-IDP ittifakının gercek-
leştirilmesinde bu iki kuruluşun
ve yöneticilerinin adları sık sık
geçmişti.
İkinci olarak, 31 mayısta 76
olan toplantıya katılan kuruluş
sayısuun 14 aralıkta 213'e çıkma-
sı bekleniyordu. Böylelikle dele-
geler arasında önde gelen tari-
katların, Islami ekollerin ve
gruplann, kimileri epey popüler
temsilcilerinin yani sıra üniver-
site öğretim üyeleri, milhyetçi-
muhafazakâr işadamlan, Türk-
çü aydınlar da göze çarpıyordu.
Bu kesimlerden bazılarıyla,
sıklıkla da tümüyle iyi ilişkiler
kurmayı kendilerine ilke edin-
miş sağ siyasi partilerin önde ge-
len isimleri, bazı yüksek düzey
bürokratlar ve yargı organları-
nın temsilcileri ise tabloyu ta-
mamlıyordu.
Hedef, Birlik VakfıMütevel-
li Heyeti Başkanı Prof. Dr. Er-
man Tuncer'in deyimiyle "Her
devrin suçlusu olmuş, 'yarınki
büyük Türkiye'nin hakiki mi-
marian, sessiz millet çogunluğu-
nun gerçek temsilcileri, 'Hak
Dostlan'mn bulusup, kaynasıp,
insanlığa daha güzel kaİKi eser-
ler sunmak için ortak çözum
yollan aramalan" idi.
Bu sözler, yıllardan beri bir-
birlerinden kopuk, kendi ilke ve
esaslanna göre ülkenin dört bir
tarafında faaliyet gösteren çok
sayıdaki kuruluşun bölük pör-
çük güçlerini somut hedefler al-
tında bir araya getirmek; benzer
konularda ayrı ayrı yürütülen
faaliyetler arasında koordinas-
yon ve paralellikler kurmak; en
azından kuruluşlann birbirleriy-
le rekabet ederek gereksiz yere
güç sarfetmelerinin önünü al-
mak şeklinde tercıime edilebilir.
Böylesi bir koordinasyonu
hayati ve acil kılan hususlar:
1) Türkiye'nin önünde açılan
"Dış Türkler" ufkunu layıkıyla
değerlendirmek geniş olanaklar
gerektiriyor. Hiçbir vakıf veya
derneğin böyle bir misyonu tek
başına üstlenmesi mümkün de-
ğil. Buna ek olarak Türkiye kö-
kenli bazı kuruluşlar bu sahada
birbirleriyle daha şimdiden re-
kabete girmiş durumdalar;
2) RP-MÇP-IDP ittifakı, ne
kadar sorunlu olursa olsun, ne
kadar kısa sürmüş olursa olsun,
milliyetçi-muhafazakâr cephede
ortak adımlar atılabileceği gö-
rüşlerine bir ölçüde haklıhk ka-
zandırdı;
3) Kendini iyice liberalleştiren
DYP'nin, "seçimin mutlak
mağlubu" SHP ile koalisyona
gitmesinin uyandırdığı kızgınlık,
daha önce de ANAP'taki
"tasfiye" şokunu yaşamış olan
milliyetçi-muhafazakârlarda
"merkez sağ partilere" ders ver-
me kararlılığını biledi. Bu dersi
verebilmek için mümkün oldu-
ğunca tek vücut hareket etme-
leri gerektiği ise çok açık;
4) Birlikte hareket etme ge-
rekliliği, 80'li yıllar boyunca ka-
zanılan mevzilerin elden gitme-
si ihtimallerine karşı direniş du-
rumunda da söz konusu olacak.
örneğin toplantı boyunca yeni
Kultür Bakanı Fikri Sağlar'ın ic-
raatlarının milliyetçi-
muhafazakâr çevrelerde infial
yarattığı ortaya çıktı.
Toplantı boyunca görüştüğü-
müz çeşitli kuruluşlann yetkili-
leri "niyetin iyi, ama gerçekleş-
me şansının son derece düşük
olduğunu" dile getirdiler. Yakı-
nılan ortak nokta, farklı cema-
at ve çevrelerin kemikleşmiş il-
ke ve esaslarından kolay kolay
vazgeçmek istemedikleriydi.
Istişare toplantısında "tnsan
hak ve hümyetleri", "Değişen
dengelerde dünyanın dunımu",
"Eğitim tarzı ve milli kultür".
"Din ve vicdan hürriyeti", "Ba-
sın ve kitle iletişimi", "Kuruluş-
lar arasında işbirliğinin
geliştirilmesi" konulannda çalış-
malar yapıldı. Fakat "milli ve
manevi değerlere saygı" gibi ko-
laylıkla işlevsiz hale gelebilecek
bir yaklaşımın dışında bu kadar
geniş ölçekli konularda birbirle-
rinden epey farklı çizgilere sahip
kuruluşların hangi somut poli-
tikalarda birlikte hareket edebi-
lecekleri tartışmalı.
IHD'nin
ytirüytişü
• İstanbul Haber Servisi
— İnsan Haklan Derneği
(İHD), İnsan Hakian
Haftası nedeniyle bugün
Istiklal Caddesi'nde bir
yürüyüş düzenledi. Saat
12.00'de Beyoğlu Mis
Sokak'tan başlayacak
ylirüyüş İHD'nin
Tünel'deki binası önünde
son bulacak. Yürüytlşe
İHD yöneticilerinin yanı
sıra çeşitli dernek ve
kurumlann temsilcileriyle
sanatçılar da katılacak.
'Grençlik ve
Politika' paııeli
• İSTANBUL (AA) —
SHP Pendik tlçe örgütü
Gençlik Komisyonu'nca
düzenlenen panelde,
"Gençlik ve Politika"
konusu ele alındı. Pendik
Atatürk Kultür
Merkezi'ndeki panelde
konuşan SHP İstanbul
Milletvekili Ercan Karakaş,
gençlik ve demokrasiye
büyük önem verdiklerini ve
gençlerin üniversitelerde,
sendikalarda, işyerlerinde
gençlik kollan kurmalannı
desteklediklerini söyledi.
SHP Pendik llçesi Gençlik
Komisyonu üyesi Ayça
Yılmaz da SHP'nin gençlere
yönelik hiçbir çalışma
yapmadığını. gençlik ile
parti içerisinde kimsenin
ilgilenmediğini söyledi.
İHD'den İıısan
Haklan
Forumu
• tSTANBUL (AA) —
İnsan Haklan Haftası
etkinlikleri çerçevesinde
düzenlenen "İnsan Haklan
Forumu"nda, çalışma
yaşamındaki hak ihlalleri,
Terörle Mücadele Yasası ve
insan haklan, çevre sorunu,
çocuk ve gençlik haklan,
sanat ve kultür alanındaki
hak ihlalleri, kadın haklan,
cinsel tercih haklan ve
ulusal haklar konulan
tartışıldı. İnsan Haklan
Derneği'nin (İHD)
düzenlediği ve Mülkiyeliler
Birliği lokalinde
gerçekleştirilen forumda,
İHD Çalışma Yaşamı
Komisyonu üyesi Melek
Üçbinli, çalışanlann
sorunlannı ele aldı. 1980
sonrasında antidemokratik
uygulamalar nedeniyle
sorunlann
çözümlenerriediğini savuntoı
Üçbinli, sadece son bir îrt
yılda sendikalı olarak "'
yaklaşık 137 bin, sendikasız
olarak da 28 bin kişinin
işten çıkartıldığını belirtti.
Geçici bütçe
TB3VCVrde
• ANKARA (ANKA) —
1992 mali yılı bütçe tasansı
yasallaşmcaya dek devlet
harcamalannın yapılmasma
ve devlet gelirlerinin
tahsiline yetki verilmesine
ilişkin geçici bütçe tasansı
çarşamba günü TBMM
Plan ve Bütçe
Komisyonu'nda
görüşülmeye başlanacak.
Maliye ve Gümrük Bakanı
Sümer Oral'ın sunacağı
geçici bütçe komisyonda
tartışılacak. Onaylanması
halinde TBMM genel
kurulunda ele alınarak
sonuçlandınlacak.
Teröristler
şantiye bastı
• VİRANŞEHtR (AA) —
Şanlıurfa'run Viranşehir
ilçesinde belediyeye ait araç
şantiyesine baskın
düzenleyen teröristler, beş
aracı yaktüar. Dün saat
18.00 sıralannda belediyeye
ait araç şantiyesini basan
bölücü teröristler, garajda
bulunan beş kamyonu,
molotof kokteyli ile
yakarken benzdn
istasyonuna da molotof
kokteyli attılar. Atılan
molotof kokteyli yüzünden
çıkan yangın, olaya
rnüdahale eden güvenlik
güçleri ve itfaiye ekiplerince
söndürüldü. Kacan
teröristlerin yakalanması
için geniş çaplı aramalara
başlandığı, olayla ilgili bir
kişinin gözaltına alındıği
öğrenildi.
Prof. Dr.
Ayvahoğlu
öldü
• tSTANBUL (tÜHA) —
İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Psikoloji
Bölümü öğretim
üyelerinden Prof. DT.
Namık Ayvahoğlu vefat
etti. 43 yaşında vefat eden
Ayvahoğlu, uzun yıllar
yurtdışında kalmış ve
doktorasını sosyal psikoloji
üzerine Ingiltere'de
yapmıştı. Yabancı dille
yazılmış birkaç eseri
bulunan Ayvalıoğlu,
İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Psikoloji
Bölümü'nde öğretim üyesi
olarak görev yapmaktaydı.