19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 1991 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Demokrasiyi İnşa Etmek İçin.. (Baştarafı 1. Sayfada) Şöyle: Seçim öncesinde merkez sağ ve merkez soldaki tüm partiler, bir yerde demokrasinin tanımı konusunda genel olarak birleşmişler- di. Bir noktanın altı özellikle çizilmişti: Türki- ye Cumhuriyeti'nin de 34 Batı ülkesiyle bir- likte imzalamış olduğu Paris Şartı'nda yer alan demokrasi ve insan hakları anlayışının, bu ülkede yaşama geçirilmesi için genel bir mutabakattan, bir konsensüsten söz edıle- bilirdi artık. Ayrıca, seçim kampanyası boyunca hırçın ve kavgacı olmayan bir tutumu özenle sür- dürmüş olan parti liderleri, sandıktan çıkan sonuç karşısında da uzlaşmadan başka bir çıkar yol olmadığını görmüş durumdadırlar. Çünkü hiçbir parti, tek başına hükümeti ku- rabilecek çoğunluğu elde edememiştir. Koalisyon ya da azınlık hükümetinden başka bir çare olmadığı, böylece su yüzüne çıkmıştır. Her iki durumda da partiler arası uzlaşma, olmazsa olmaz bir koşuldur. Tabii, bu arada bir başka sorun daha var: Cumhurbaşkanı Özal'ı Çankaya'dan indir- mek... Bugünkü parlamento aritmetiği karşısın- da bu olabilir mi? Kolay değil. Sayın Demirel'in ilk günkü turlanndan son- ra Sayın Erbakan bu konuda anahtar olarak sahnede boy göstermiş bulunuyor. Henüz kapı belki tümüyle kapanmış değil; ancak bu anahtarın ne işe yarayabilecegi konusunda DYP ve SHP liderlerinin pek o kadar lyim- ser oldukları söylenemez. Bu durumda Sayın Demirel'in yarın Çan- kaya Köşkü'ne çıkması bekleniyor. Cumhur- başkanı Özal'la hükümet konusunu ele ala- cak. Tabii bir soru daha var burada, çengelini ister istemez zihinlere asan: Hani Demirel Köşk'e çıkmayacaktı?.. Doğru Yol liderinin bu konuda yapacağı fazla bir şey olduğunu öne sürmek artık ko- lay değil. Çünkü Meclis aritmetiği, kendisı- ne, tek başına ya da SHP ile birlikte Özal'ı indirme olanağını tammıyor. Bu aşamada şu söylenebilir: İşler ağır ağır bir uzlaşma yörüngesine doğru ilerleyecek. Bu da büyük bir olasılık- la DYP ve SHP koalisyonuyla noktalanabi- lir. Her iki tarafta da bunun işaretleri görü- lüyor. Demokrasiyi ülkemizde inşa edebilmek için bu iki parti arasında bir uzlaşma, bir ko- alisyon hükümeti iyi bir fırsat olabilir. ANAP da muhalefette kalmaya kesin kararlı oldu- ğuna göre, başka bir formül bugün için ufuk- ta gözükmüyor. DemirePden 'evet' (Baştarafı 1. Sayfada) dirisinde, 20 Ekim seçimleri ile Türkiye'nin demokratik hayatı- nın önemli bir sınavıru başan ile verdiği belirtilerek "demokrasi ve hukuk dışı bir müdabalenin haksız imtiyazlan ile doğmuş ve iktkiar olmuş ANAP'ın, ara re- jimin son partisi olarak iktidar- dan uzaklaşünldığı" görüşü kaydedildi. Böylece DYP'nin, yıllardır suren iddiasının, mille- tin azmı ve Allah'ın yardımı ile gerçekleştiği ifade edilen GtK bildirisinde, Ulkenin ve devletin önüne büyük ve çetin meseleler bırakılmış olmasına rağmen Türkiye'nin önünde, gerçek de- mokrasinin ufku ve imkânları- nın açıldığı belirtildi. DYP GtK büdirisinde şöyle denildi: "Devletin en büyük gücü ve takenıneyen kaynağı milletidir ve milletinin devfctine desteği ve ephipHb şuurndur. Bunun da tek ve degişmez şekli devlet kunım- laruun balka dayanması, arka- lannda halk çogunlugunun bu- lunmasıdır. Türkiye"nin de hal- letmek zorunda olduğu ilk ve te- mel otay budur. Yani bütün dev- let kurumlannı, arkalannda millet desteği ile donatmış ve güçlendirmiş olarak en değerli varuğı olan insan kaynağını ha- rekete geçinnek ve meselelerini bu demokratik yol ve güçle çöz- mektir." Bildiride, TBMM'nin yenilen- diği ve bu Meclis'in çıkaracağı hükümetin de mutlaka milletin çoğunluğuna dayanacağı vurgu- lanarak "Bu da kendisinin en büyük güç kajnaguu teşkil ede- cektir" denildi. Parlamentoların demokrasi- nin kalbi, hükümetlerin de onun fevkalade birer organı olmalan- na rağmen devlet düzeninin ta- mamını teşkil etmediği vurgula- nan GtK bildirisinde şöyle de- vam edildi: "Bağunsız yargının ve çagdaş katüımcı demokrasinin yeni bo- yntunda artık yerini almış olan bilim kurumlannın ve teşkilat- lanmıs toplum kuruluşlannın, bir uyıım ve güç biriiği ruJhu içe- risinde, iilkenin ve milletin kal- kmması ile mutluluğuna yöne- lebilmesi, devlet baskanlıgı ku- rnmu ve makamııun da bu yii- ce hedefin idrakinde ve istika- metinde olmasına baglıdır. Devlet başkanlığı makamını, devtete ymkışır ve uyar bir hale getirecek olan TBMM, bükümet meselesini de mutlaka çözecek- tir. Ülke, kesinlikle hükümetsiz, miDet kesinlikle sahipsiz, dert ve meseleler de kesinlikle çözüm- süz kalmayacaktır. Bunalım ya- rablmayacakur. DYP, yüce mil- letin kendisine gösterdiği büyük teveccühün de verdiği sonımlu- lugun idraki ve şuuru ile üstle- necegi tarihi görevi mutlaka ye- rine getirecektir." 1983 şartlan içinde sıkıyöne- tim altında yapılan seçimlere sokturulmayan DYP'nin, Tür- kiye'nin layık olduğu gerçek de- mokrasiyi kurma yolundaki mü- cadelesini bundan böyle de ay- nen sûrdürecegi vurgulanan bil- dirinin son bölümünde şöyle de- nildi: "Bu amaçla DYP Genel tda- re Kurulu. parti tüzüğünün 80, 81, 82'nci maddeleri geregince hükümet kurmaya ve koalisyon- lara ginneye karar vermiş ve bu- nun icrası için gerekli yetkileri Genel Başkan Sayın Suleyman Demirel'e tevdi etmiştir" denil- di. Çankaya'ya çıkacagız' DYP Genel Başkanı Süley- man Demirel, Genel tdare Ku- rulu'nda, Çankaya'ya çıkma doğrultusunda karar alındığını da açıkladı. DYP GtK'in yakla- şık 4 saat süren toplantısından sonra gazetecüerin sorulannı ya- nıtlayan DYP lideri, Cumhur- başkanı Turgut özal'ın perşem- be günü Çankaya'ya çıkması doğrultusunda yaptığı davet ko- nusunda karar alınıp alınmadı- ğı yolundaki soruya, "Aldık çıkacagız" karşıhğını verdi. Demirel, bu kararın oybirli- ğiyle mi alındığı sorusu üzerine de "Oylamaya gerek olmadı, konsensüs oldu" dedi. Yemin tartışması Bir gazetecinin Alpaslan Türkeş'in cumhurbaşkanlığı için kendi ismini önermesini hatır- latması üzerine, "TC'de herke- sJn bir şeye talip olma hakkıdır" yanıtını veren Demirel, Fehmi Işıklar ve arkadaşlannın millet- vekili yemini konusundaki açık- IamaJannı da şöyle değerlendir- di: "Kendileriae göre bir yorum, ama metin merindir. Anayasa- nın da parçasıdır. Değişinceye kadar herkes uymaya mecbur- dur. Hukuk devleti odur. Ka- nunlar değişinceye kadar herkes uymaya mecburdur." BAŞKHYTTEN AHMET TAN (Baftarafı I. Sayfada) yeniliyoriar. Hükümet kurma iştain, ancak TBMM Başkanlık Divam'niD oluşmasından sonra baştayabileceğini, gecen hafta guetedlere açıklayan Özal, bu görüsünden vazgeçmiş görünti- yor. İki gün ösce "Çankaya'da- ki padişah, ben de sadnuam defJUm" diyen ve Çankaya'ya çıkmayacaguı açıklayan Demi- rel gibi. Özal'ın >arın Çankaya'da De- mirel ile hükümet işini görusme- ye başlaması, Özal adına bir ödün. Demirel bu ödünü pazar- tesi gunkü hızlı turda, partisi ile SHP ve RP arasında sağladığı "Çankaya asgari müşteregi" sa- yesinde elde etmiş görünüyor. Bu asgari müşterek, "Özal'ı indirme komisyonu" olarak bir- kaç gün içinde pratiğe geçirile- cek. Komisyonun üç partinin temsilcilerinden oluşacak iiyele- ri, "indirme formülünün ilkesel ayrıntılarını" gozden geçirecek. SHP parlamenter sistem gere- ği, karann Meclis'te alınıp Mec- lis'te lamamlanmasında ısrarlı. RP'nin bu tur bir koşulu yok. Gerçi, RP de "halk seçmeli" di- yor, ama onlar için Özal'ın ye- rine seçilecek olan cumhurbaş- kanının "kimliği" ber şeyden önemlisi.. Demirel, hükümet kurma ça- lışmalarını yuruturken, "Özal'ı indirme komisyonu" da görevi- nin başında olacak. Bu komis- yonun, çalışmalannı somut bir raporla tamamlaması zor. Ancak partiler arasında uçlii bir siyasal diyaloğu işler kılaca- ğı içûı, siyasal atmosferin yumu- şamasına yardımcı olacak. Ama en buyük yararı, Demirel'e. Çünkü, bu komisyon sa>esin- de, hükümet kurma çalışmaları ile Özal'ın indirilmesi konusunu ayırmış oluyor. Bu dunım, Özal'ın bekienme- dik bir taktiği ile değişebilir. Ama bu değişecek durum, Demirel'in yeni bir karşı taktiği ile bir başka görüntüye bürıi- nebilir. Siyasal ortam, bugünku mil- letvekili yemin toreninin sergile- yeceği çok renkliliğe uygun bir görüntü vaat ediyor. Köprüler geçit vermîyor (Baftarafı 1. Sayfada) üstlenen STFA THYSSEN konsorsiyumu yet- kilileri, "Eminönü ve Karaköy meydanlannda yapılacak dü- zenleme konusunda Istanbul Büyükşehir Belediyesi Ue Kara- yotan GCMI Müdürlügü arasu- VELİEFEM)rDEN FİKRETDAĞLIOĞLU TAHMİNLERİMİZ 1. KOŞU: F: (1) Rikardo, P: (3) Bigehatun, P: (7) Rambo, S: (5) Mesudem. 2. KOŞU: F: (4) Dinçerbey, P: (6) Rıdvan, P: (10) Küçük- filiz, S: (5) Karantinalı. 3. KOŞU: F: (6) Gaye, P: (7) MarbeUa, P: (4) Sedahan, S: (5) Fidelia. 4. KOŞU: F: (1) Tulnea, P: (2) Erdal, P: (5) Leyla 456, S: (12) Gülay 3. 5. KOŞU: F: (2) Raşamon, P: (5) Akmeşe, P: (3) Rising Sun, S: (1) Goldson. 6. KOŞU: F: (10) Sedam, P: (7) Mermi, P: (14) Yener 5, S: (4) Cariye, S: (13) Kıvücım 3. 7. KOŞU: F: (2) Alarda, P: (3) Şimşek, P: (6) Muki, S: (1) Ayşen 2. 1|-t I ti P B 17 H r| M 1| t 1 l t B da görüş aynlıgı var. Bu nedenle ek kredinin alınabilmesi için ge- rekli dokümanlar Alman ma- kamlanna verilmedi" açıklama- sını yaptılar. Yeni Galata Köprüsü'ndeki kargasa sürerken Boğaziçi Köp- rüsü'ndeki bakım ve onanm da Istanbulluları canından bezdir- di. Ancak yetkililer çalışmalann büyük bir hızla sürdüğünü ve çalışmaların en geç 15 kasımda tamamlanacağıru yinelediler. Köprünün bakım onanm ça- lışmalarıyla ilgili olarak kendi- lerine yöneltilen eleştirileri an- layamadıklannı belirten yetkili- ler, köprüdeki tüm çalışmalann 3 ayda biteceğini savunuyorlar. Köprünün 18 yıl sonra ilk kez geniş çaplı bir bakıma abndığı- nı ve çalışma koşullannın çok güç olduğunu belirten yetkililer şöyle konuştular: "Fatih Suttan Mehmet Köp- rüsü'nün asfalt zemini çok be- ğenilir. Ama sadece bu asfalt, çalışma şartlaruun o kadar iyi olmasına karşın 64 günde biti- rilmiştir. Biz ise Boğaziçi Köp- rüsü'nün tüm bakımım 3 ayda yoğun trafik altında gerçekleş- tiriyonız. Örnegin köprüden normal zamanda günde yakla- şık 150 bin araç geçiyordu. Şün- di şerirJer kapalı, yine de 100 bin araç geçiyor. Bu kadar güç şart- lar altında çalışılmasına karşı köprüdeki çalışmalar çok kısa sürede bitmiş olacak. Aynca müteahhit firmanın köpriiyü bi- tirme tarihi yapılan sözleşmede 1992'nin ekim ayıdır. Ama fir- ma köpriiyü en geç 199115 Ka- sımı'na kadar teslim edecek." Karayollan yetkilileri gelen eleştirilerin bazılannda haklıük payı olduğunu da itiraf ederken şöyle konuştular: "Bnnlann başında işe geç başlanması oldu. Bn köprü ca- lışmasında çok özel araç ve ge- reçler kullanılıyor. Bu araçlar da piyasada satılmaz. Özel ma- kine olduklan için özel sipariş- le yapılıyor. Bu makinelerin si- parişlerini Ingiltere'ye verdik. Ancak 6 makineden 4'ü gel- di 2'si daha sonra. Yugoslavya'- daki iç savaş da bizi etkiledi. Ama yine de bunun sorumlulu- ğu bizdedir. tkinci olarak biz tüm şeritleri trafı- ğe kapamalıydık. Tepkilerden korktugumuz için bunu yapa- madık. Yapsaydık tüm tstanbul üzerimize hücum ederdi. En çok gelen eteştirilerdeıı biri de Köp- rü onanmına 1992 yazında ne- den başlamadınız?' Bunu yapa- bilirdik. Ama o zaman şimdi ödedigımizden çok daha fazla para ödeyecektik." Galata Köprüsü ve Boğaziçi köprüleri ile ilgili yoğun tartış- malar yapılırken önümüzdeki yıl Haüç Köprüsü'nün bakıma alınacağı bildirildi. 6 şeridi olan Haliç Köprüstl'nde basta asfalt çalışmaları olmak üzere çelik konstrüksiyon tümüyle bakıma alınacak. Yetkililer, Haliç Köprüsü'- nün hizmete girdiği 1974 yılm- dan bu yana 2 kez asfaJtlandı. Şu anda üzerinde bulunan ise beton asfaltın da ömrünü ta- mamladığı ve "seyahat konforanun" kalmadığı be- lirtildi. Haliç Köprüsü'nün önümüz- deki yıl ortalannda bakım ve onanmına başlanması bekleni- yor. Petrol (Baftarafı 1. Sayfada) üzere Tüpraşia ek bağlantı yap- tıklannı söyledi. Petrol Ofısi Ge- nel Müdürü Uğur Dogan, "Ka- sım ayında bayilerimizin ihtiy-a- cı olan akaryakıt miktan 387 bin ton. Ancak biz Tüpraş'tan buaun dışında 100 bin tonun üzerinde ek tahsisat sağladık" dedi. Petrol Ofısi olarak dağıtım kanallannda herhangi bir sıkıntı bulunmadığım ve bayilerine normal akaryakıt dağıtımına de- vam ettiklerini anlatan Genel Müdür Uğur Dogan, "Ancak gerek hisselerinin büyük bölü- Mi Mobil ve diğer yabancı şir- kedere ait olan Güney'deki Ataş Rafinerisi'nde pompalama üc- rederine zam yapdması ve gerek- se dagıbmın lnâlması aedeniy- le, bu yabana petrol şirketleri- nin bayileriııdtn de Petrol Ofı- si'ne yönelik bir talep ortaya çıktı" dedi. Ataş Rafinerisi fi- yatlanyla kendi fryatlan arasın- da yüzde 7'lik bir fark bulundu- ğunu anımsatan Petrol Ofısi Ge- nel Mudüru Uğur Doğan, "Biz zam yapmadık. Tabii bayiler 156 Un fazla ödem îktense gelip biz- den daha ucu JI almak isteye- ceklerdir" şeklinde konuştu. Cumhuriyet'in sorulannı ya- nıtlayan Uğur Dogan, Petrol Ofisi'nin de hisselerinin yüzde 51'i Mobil, kalanı da Shell, BP ve Türk Petrol'e ait olan AUş Rafinerisi'nden kasım ayı için- de alması gereken 80 bin ton petrolün bir bölümünü alama- dığını söyledi. Tüpraş'tan alına- cak ek miktann yeni taleplerin yanı sıra, bu açığı da karşılamak amacı taşıdığını anlatan Uğur Doğan, akaryakıt fiyatlannın arttınlması konusunun ise tü- müyle Tüpraş'ı ilgilendirdiğini vurguladı. Petrol Ofisi'nin Türkiye'de yüzde 55 ile yüzde 58 arasında değisen bir pazar payına sahip bir akaryakıt pazarlama kurulu- şu olduğunu ifade eden Genel Müdür Uğur Dogan, "Biz Tüp- raş'tan alış fiyatımızın üzerine belli bir kâr koyup dağıümını yapanz. Bu nedenle bizim zarar etmemiz söz konosu değil. Or- Uda bir zarar varsa bu rafınele- ri llgfleodirir" dedi Maxwell (Baftarafı 1. Sayfada) tılmasını istediği, bir daha ses çıkmadığı, saat 11'de ise kabini- ne bakıldığında orada da bulun- madığı açıklandı. 68 yaşında, aşın şişman Maxwell'in, küpeş- teden denize düşmüş olabilece- ği sanılıyor. Dün gece geç saat- lerde "Büyük Kanarya" Adası açıklannda bulunan cesedi, ai- lesinin teşhisi amacıyla, "Las Palmas"a götürüldü. Cesedin kimliğinin otopsiden sonra ke- sinleşeceği belirtildi. Maxwell'in "kaybolduğu", Maxwell imparatoriuğunun his- selerinin borsada aum-saümımn dün öğle saatlerinde durdurul- masıyla anlasıldı. Bir süredir imparatoriuğun çeşitli sorumlu- luklanm yüklenmiş olan iki oğ- lundan 'Ian", Londra ve tskoç- ya'da yayımlanan gazete grubu- nun, Kevtn ise "Maxwell Com- munication Corporation'" adlı basımevleri, dergi, kitap, gaze- te yayınalığı şirketler grubunun yönetimini devraldı. Üçüncü oğ- lu Philip, annesiyle birlikte he- likopterle Kanarya Adalan'na giderek arama işlemine katıldı. Hayat dolu ve gayet karizmatik, çok renkli bir kişiliğe sahip olan Maxwell'in hiç beklenmedik yokluğu, gün boyunca "Mirror Grubu Gazeteler"in Londra'mn merkezindeki çok katlı büyük idarehanesinde tam bir şaşkın- bk havası estirdi. Mirror Gazeteler Grubu ve Maxwell lletişim Kurumu tara- fından Londra'da yapılan açık- lamada, "Şirketlerimizin yöne- ticisi Robert MaxweU'in kaybı derin bir üzüntüyle ögrenilmiştir" denildi. Hafta başında yapılan bir açıklamada, grip olduğu belir- tilen Maxwell'in bir haftadır Ka- narya Adalan acıklanndaki ya- tında dinlenmekte olduğu belir- tilmişti. Maxwell son haftalarda ka- muoyunda tartışma konusu ya- ratan bazı gelişmelerde başrol- deydi. Maxwell'in tüm şirketle- rinin içinde bulunduğu ağır borç yüküne dikkat çekiliyordu. "MCC" olarak bilinen ve Liech- tenstein'da kayıtlı "gizemli" uluslararası holdingin 1 milyar sterlin, "Mirror Grubu Gazete- ler"in ise 300 milyon sterlin borçlu olduğu, Maxwell'in bir süredir ödeme güçlüğü icine gir- diği söyleniyordu. "Acımasız bir basın imparatoru" olarak tanınan Maxwell'in hisse sahibi olduğu ya da doğrudan yönettiği kuru- luşlann listesi uzun. "Mirror Grubu Gazeteler" günde yakla- şık 3.5 milyon, sadece pazar günleri yayımlanan "Sunday Mirror" 3 milyona yakın sauyor. Ayrıca yerel gazeteleri ve 162 dergisi var. Ingiliz "Bagımsu Te- levizyon (IT\) Şebekesi"ne bagh "Central TV"de yüzde 20, Fran- sa'da TF-l'de yüzde 12, tspanya 1 da yeni uydu yayın televizyonu 10. Kanal'da yüzde 10 hisseye sa- hip. Aynca, Israil ve Macaristan dahil birçok ülkede gazeteleri var. "MTV" diye büinen "Mu- sic Television"da yüzde 25 hisse onun. Maxwell de Murdoch gi- bi, başında tekelleşme konusu ortaya ne zaman atılsa, daima şimşekleri üzerine çeken bir ga- zete patronu olmuştu. TLHk'AP'TA ÖDÜL— Prof. Özcan Köknel, yazar tpek Ongun ve gazeteci-yazar Doğan Hızlan, TÜYAP'taki törende odüllerini aldılar. (Fotoğraf: IBRAHIM GÜ.NEL» TüYAP 10. İSTANBUL KtTAPFUARI Altın Kitap Ödülü, Köknel'e kültür Servisi — Geçen yıl verilmeye başlanan Altın Kitap Ödülü, bu yıl bilgi ve birikim- lerini okurlara iletmek için yo- ğun caba gösteren Prof. Dr. Öz- can Köknel'e değer gorüldü. "Kişilik" adlı kitabı on birinci baskıya ulasan Özcan Köknel, ödulunü Turkiye Yazarlar Sen- dikası Başkanı Oktay Akbal'dan aldı. Oktay Akbal, bir hekim olarak bilgisini usta bir yazınsal anlatımla aktardığı için Prof. Dr. Özcan Köknel'i kutladı. Altın Kitaplar Yayınevi'nin yazarlan özendirmek amacıyla iki yıldır verdiği ödülun bu yıl kendisine verilmesinden ötürü kıvanç ve mutluluk duyduğunu belirten Özcan Köknel, Altın Kitaplar ailesine 1981 yılında katıldığını ve bilgi, sevgi, anla- yış ve destek gördüğünü anlat- tı. Altın Kitap Ödulu, çocuk ve gençlik kitaplan dalında da il- ginç yapıtlarıyla özellikle çocuk ve gençlere seslenen yazar Ipek Ongun'a verildi. Yeni kitabı "Bir Pınltıdır Yaşamak", eylül ayı içinde yayımlanan Ipek Ongun, ödülünü gazeteci Leyla lsmier- den aldı. Bu yılın Altın Kitap Şükran Ödülü ise, Altın Kitaplar Yayı- nevi'ne ve Türk edebiyatına olumlu katkılarından ötürü gazeteci-yazar-eleştirmen Do- ğan Hızlan'a verildi. KöNUK YAZAR Kitap şenliği ADNAN ÖZYALÇINER Türkiye Yazarlar Sendikasf- nın bölmesi, Kitap Fuan'nın çı- kışında. Yazarlar, burada, duvar boyuna yan y-ana dizilmiş küçük masalarda kitaplannı imzahyor. Her gün, hemen hemen on ya- zar oluyor burada. Pazar günü, ben de orada yeni kitaplanmı imzaladım. Eskileri arayan pek yok. Bir-iki öğrenci soruyor. Onlar da yeni baskılan yapdina- dığı için, yok. Her yaymevi, fu- arda, yeni kitaplarla görunmek istiyor. Yaz başuıdan başlayarak fuar için kitap üretUiyor. Yayın- cılan yanşmalık fılm üreten fılmcilere mi benzetiyorum di- yorsunuz. Hayır. "Edebiyatımı- zın unutulmuş, ünlü yapıtlannın yeni baskılan da olsa fuarda" diyorum kendi kendime. Genç okur, yeni yetişen okur, böyle- ce düşunce zincirini tamamlamış olmaz mıydı? Alabiidiğine geniş olan fuar- daki yayınevlerinin bölmelerini dolaşmaktan yorulanlar dar bir araüktan geçerek, TYS'nin böl- mesine ulaşabiliyor. Bu aralık- ta kocaman bir masa, masanın üstünde de imzaya katılan ya- zarlann sıra sıra kitaplan duru- yor. Hem yazarlara kitap imza- latmak isteyenler, hem torbala- n ellerinde dışan çıkmakta olan- lar bu aralıktan geçiyor. Aslın- da pek geçilmiyor. Insanlar, bir- birlerini itekliyor. Onun için ço- ğunluk aralıktan kurtulur kurtulmaz, yazarlann masalan- na uğramadan, çıkışa yönelip fuardan çıkıyor. TYS bölmesinin tam karşısın- da, boydan boya uzanan, bir "Alman Kitaplan" bolmesi var. Almanca kitaplar sergileniyor burada. Fuar alanı içinde tngi- lizce, Fransızca, Rusça kitap ser- gileri de bulunuyor. Ben bura- da, kitaplara bakmadım da ora- da, küçük el pedalında pınl pı- nl gravürler basan Alman bası- cıyı izledim. Basıcı, tam karşım- daki masada oturuyor. Ak saç- lı, gözlüklü, elma yanaklı bir Alman. Mavi gözleri ışıldıyor. Asküı pantolonunun üstünde yere kadar sarkan koyu mavi bir işçi önlüğü var. Giysisi ne kadar tertemizse önlüğü de öyle. Oy- sa ki masadan ikide bir kalkıp pedahn başına gidiyor. Makine- ye, pet şişeden kesilmiş plastik kaptaki mürekkepten sürüyor. Onu hep elinde taşıyor. Ama el- leri kirlenmiyor hiç. Orada, hok- kabaz şapkası yerine, avuçlan- nın arasından tavşan çıkararak hokkabaza sunan palyaçonun gravürünü basıyor. Hokkabaz, şaşkınlıkla bakıyor palyaçoya. Gravürün altında "Merhabalar 11 yazıyor. O zaman, hemen çıkıp gitmek isteyenler, yazarlara kitaplan imzalatmış olanlar, durup bu gravürlerden alıyorlar. Nereden geldiği bilinmez bir sevinçle bir- birlerine gülümsüyorlar. Mutlu olarak dönüyorlar evlerine. Gençlerin torbalannda bir iki kitaptan çoğu olmuyor. Öğren- ci bütçesi ancak bu kadanna ye- tiyor olmalı. Bazen de kitap al- maya parası hiç elvermeyen is- tekli bir okur, kitabın yazanyla konuşmakla yetiniyor. Bu da ya- zar ve okuru için ilginç bir kar- şılaşma, bir düşünce alışverişi ortamı yaratıyor. Bu arada ünlü bir yabancı ya- zar, konuşma yapıyor. Kalaba- lık can kulağı ile dinliyor onu. Acaba kitabının satışı, kendisi- ni dinleyenlerle doğru orantılı mı? Değil. Yerli yazarlar için de durum değişmiyor. Kitap Şenliği/2 Çocuklar, her yıl olduğu gibi fuann çiçekleri. Broşürleri, ki- tap arası için hazırlanmış kar- tonlan, kataloglan topluyorlar. Renk renk kitaplara okşarcası- na bakıyorlar. İlkokul önlüklü bir kız çocuğu, iki üç bin lirayı güçlükle denkleştirerek ince bir çocuk kitabına uzanıycr. "Kar- deşim için" diyerek alıyor kita- bı. Bir anne ucuz diye kitapla- nn en incesini seçiyor. Çocuğun gözü kalınlarında. Annesine: "Bu hemen biter, kaunını alsay- dın bol bol okurdum" diyor. Bir başka anne, çocuğunu, kitapla- n ellemesine bile fırsat verme- den, elinden çekip sürükleyerek: "Testlerin var, testkre çalışman gerek, kitabı sonra okursun" di- ye götürüyor. Yayınevlerinin bölmeleri ara- sında dolaşıldıkça herkes birbi- rini görüyor. Bir bölmede Salâh Birsd'le karsılaşıyorsunuz. Yeni baskı yapmış cicili bicili kitap- lannı imzalıyor. Bir başka böl- mede Şükran Kurdakul, Güngör Gencay, Eray Canberk, Afşar Timuçin, Aydın Hatiboğlu var. Sennur Sezerie oraya gidiyoruz. Sohbete biz de katılıyoruz. Bu arada Zühtü Bayar geliyor. Yurt- dışındaymış. Romanı çıkmış onu veriyor. Oradan çıkınca bi- tişikteki öner Yağcı'yla selamla- şıyoruz. Dönerken Azerbaycanlı Türkolog Tevfik Melikoria ka- labalıkta karşılaşıyoruz. Serpil'le konuşuyoruz. Bize, yeni geldiği- ni, cumaya kadar burada oldu- ğunu söylüyor. Her gün fuara geliyormuş. Görmek istedikleri- ni özel buluşmaya gerek kalma- dan burada bulabüiyormuş. Ko- nuşmak için bir gün bizi de bek- liyor. Bu sırada Feridun Metin çıka- geliyor. Paris'ten yeni döndü. "Alaycı Öyküler"i aldınp ona imzalıyorum. tlk öyküde o da var. Feridun, yeni tuttuğu eve ça- ğırıyor bizi. Birlikte fuardan çı- karken öğrencilerin, gençlerin de burada buluştuklarmı, kay- nastıklannı görüyorum. Aya- küstü söyleşip gülüşüyorlar. Ba- kıyorum, herkes gülüyor. Batman. 600 ev sular altındaBATMAN (Cumhuriyet) — Batman sular altında kaldı. 3 gündür süren şiddetli yağışlar sonucu 50 ev yıkıldı, 600 ev de sular altında kaldı. İlk belirle- melere göre 3 milyar lira zarar meydana geldiği bildirildi. Batman yöresini üç gündür etkisi altında bulunduran aşırı yağış, yaşamı felce uğrattı. Ya- ğış sonucu taşan tluh deresi çev- resinde bulunan Hürriyet, Kar- şıyaka, Petrolkent, Çay, 19 Ma- yıs ve tluh mahallelerindeki 50 ahşap evin yıkıldığı, 600 evin su- lar altında kaldığı, 500'ü aşkın küçük ve büyükbaş hayyanın da telef olduğu öğrenildi. İlk belir- lemelere göre yaklaşık 3 milyar liralık zarar meydana geldiği bil- dirilirken Vali Sami Seçkin, ke- sin hasann belirlenmesi için 10 kişilik bir komisyon oluşturul- duğunu söyledi. Seçkin, "tluh deresinin ıslah edilmemesi nede- niyle her yağışta özellikle dere- ye yakın mahalleler sular altın- da kalıyor. Bu konuda kısa za- manda çalışma başlatacağız. Zarar gören yurttaslann raağ- duriyetlerinin önlenmesi için de Sosyal Yardımlaşma ve Daya- nışma Vakfı'nca yardım yapılacaktır" dedi. Evleri sular altında kalan yurttaslann kentin çeşitli yerle- rinde oturan akrabalannın ya- nına yerleştiği bildirildi. HEP Batman ll Başkanı Adem Gökmen, tluh deresinin ıslahı ve üstünün kapatılması konusunda belediye başkanı ta- rafından verilen sözlerin yerine getirümediğini belirterek "Has- talık yatağı olan tluh deresi kış aylannda da binlerce yurttaşın evsiz kalmasına yol açmaktadır. Sorun acil olarak çözümlenmelidir" diye konuş- tu. TÜYAP'TA BUGÜN M l l H l C l l - Vuralhan davası bilirkişide taaza güii: TYS standı: Rıfat Ilgaz, Erdal Atabek, Nail Güreli, Cemal Şener, Mahir Ünlü, Muazzez Menemencioğlu, Füruzan Toprak, Hüseyin Haydar, Turan Oktay, tsmet Kemal Karadayı, Güngör Gencay, ömer Nida, Aydın \ydemir, Raif Ertem, Arslan Yüzgün, Nezihi Gülcüoğlu, Fazıl Hüsnü Dağlarca. Armoni Yaymlan standı: Ahmet Ot, Kutsi Akıllı. Gerçek Sanat Yayınlan standı: Mahmut Makal, Kemal Bayram, Muzaffer Arabul. Gür Yayınlan standı: Buket Uzuner. Korsan Yayınlan standı: Güven Turan. Ydmaz Yayınlan standı: Yüksel Baştunç. B a s u (»plaatısı: Valentin Rasputin. Saat 11.00. "Çagdaş tsveç Edebiyaö". Dan MeUin. Saat 14.00-15.00. "Türkçem, Benim Ses Bayrağım". Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Alpay Kabacab. Saat 16.00-17.00. "Hıbır Dergisi" Karikaturculer Derneği standı, saat 14.00-19.00. Plaka mafyasına baskın (Baftarafı 1. Sayfada) Edinilen bilgiye göre Durmuş Yalçınkaya'run Sanyer Hisarüs- tü Altma Sokak 7 numaralı evi- ne önceki gece 22.00 sıralann- da gelen biri polis üniformalı, biri telsizli silahh 4 kişi zorla içe- riye girdi. Polis olduklanru öne süren si- lahh kişiler, Durmuş Yalçınka- ya ve evde bulunanların el ve ayaklannı bağlayarak etkisiz hale getirdiler. Saldırganlar, evin bir bölü- müne gizlenmiş, yaklaşık 500 milyon lira değerinde Türk Li- rası, mark ve Kuveyt Dinan'nı alarak olay yerinden kaçtılar. Asayiş Şubesi Gasp Masası yetkilileri, soruşturmanın sür- düğünü belirterek soyguncula- nn yakalanması için eldeki ipuç- lannın değerlendirildiğini bil- dirdiler. Öte yandan Laleli'deki büro- sunu telefonla aradığımız Dur- muş Yalçınkaya'nın, doktora gittiği belirtilerek yakınlan da konu hakkmda konuşmak iste- mediklerini söylediler. Kör Durmuş kimdir? 1944 yılında Giresun'un Şe- binkarahisar kazasından tstan- bul'a gelen Yalçınkaya, vapur- larda garsonluk ve Beyoğlu'nda kahvecilik yaptıktan sonra 1963'te taksi plakası ticaretine başladı. tstanbul'da "plaka mafyası", "Laleli piyasası" dendiğinde "Kör Durmuş" la- kabıyla akla gelen Durmuş Yal- çınkaya tefecilik ve dolandıncı- lıktan 2 kez cezaevine girip çık- tı. tstanbul'da 18 bin taksi pla- kasmdan yaklaşık 8 bininin Yal- çınkaya'nın bürosu tarafından alınıp satıldığı belirtiliyor. SaddamVlan sınır yasağı (Baftarafı 1. Sayfada) grup Kurt, Saddam Hüseyin ve ambargoyu kınayan bir gösteri duzenledi. Dün Ankara'dan ay- nlan Talabani, Kürt örgutlerinın durum değerlendirmesi vaptığı toplantıya katılmak üzere Şak- lava'ya gitti. Irak yönetimi, geçen hafta al- dığı Birleşik Kürt Cephesi'nin kontrolü altındaki bölgede ya- şayan Araplann Arap bölgele- rine geri çağnlması karanmn ar- dından dün de bu bölgeye giriş ve çıkışlan engellemeye başladı. Kürt ve Arap bölgeleri arasm- da geçişin yapıldığı Süleymani- ye, Erbil ve Musul'daki geçiş noktalan kesildi. Kürt bölgesi- ne uygulanan ambargo da dün- den itibaren sertleşmeye başla- dı. Akaryakıt sıkıntısından etki- lenen bölgedeki BM ve öteki uluslararası kuruluşlann görev- lileri de yakıt gereksinimlerini Silopi'den karşılamaya başladı- lar. Dün bazı BM araçlannın Habur'dan geçerek yakıt aldık- ları öğrenildi. Bölgeye uygulanan ambargo, Musul'da düzenlenen bir gösteri ile protesto edildi. Bir grup Kürt, ambargo ve Saddam Hü- seyin aleyhinde sloganlar atarak bir gösteri duzenledi. Irak yönetimi, Kürt bölgesin- de yer alan Hanikin, Kerkük ve Aynzala'daki petrol tesislerinin de üretimini yavaşlattı. Hanikin tesislerinde görevli işçilerin ba- zılannın Arap bölgelerine dön- meye başladıkları öğrenildi. Bu arada, Ankara'dan Za- ho'ya gelen KYB lideri Cdal Talabani, müttefık askeri koor- dinasyon merkezi komutanı Amerikalı Albay Dick Naab ile birlikte koordinasyon merkezi- ne ait bir helikopterle Şaklava'- ya geçti. Talabani, burada 8 Kürt örgütü lideriyle bir araya gelerek Irak yönetiminin uygu- lamalan ve ambargo konusunu görüşecek. tstanbul Haber Servisi — ts- tanbul 2. Asliye Ceza Mahke- mesi'nde Uğur Mumcu-Ercan V uralhan davasımn dünkü otu- rumunda, yayımlanan yazılarda hakaret unsuru bulunup bulun- madığının saptanması için "bi- lirkişi incelemesi" yapümasına karar verildi. Mumcu'nun, Ercan Vu- ralhan ile ilgili yazılan nedeniyle açılmış olan davada geçmiş yıl- larda Dışişleri BakanlığYnda ya- pılmış olan zırhlı araç ve çelik yelek alımlanyla ilgili iddialan "Memurin Muhakematı Hak- kmda Kanun" hükümlerı daire- sinde soruşturmak üzere kuru- lan soruşturma heyetinin tanzim eylediği "Fezleke" ve eklerinin gönderilmesinin beklendiği aşa- mada, iddia makamı suçun un- surlan açısından dosyanm büir- kişiye verilerek hakaret içerip içermediği hususunda rapor alınması isteğinde bulundu. Bu istek üzerine gazetemiz avukat- lanndan Fikret tlkiz, Dışişleri Bakanlığı'ndan soruşturma ra- poru ve ekleri geüneden bilirki- şi incelemesi yapılamayacağını bildirerek şikâyetçi Ercan Vu- ralhan'ın 13.1.1991 günlüşikâ- yet dilekçesinde dahi Dışişleri Bakanlığı soruşturma dosyası- mn deül olarak gösterildiğine dikkat çekti. İlkiz, "...Kaldı ki mahkemece 27.10.1988 günlii oturumun 7/V nolu ara karan Ue söze ko- nu dosyadan soruşturma rapo- ru ömeginin gönderilmesi Dışiş- leri Bakanhğı'ndan istenilmiştir. O tarihten beri bu sonışturma raporu beklenmektedir. 28.12.1989 günlü oturumda ve- rilen ara karannda bu rapor ör- neğinin bir an önce gönderilme- si gerektigi. beklendiği için da- vanın sürüncemede kaldığı ya- züıdır. 27.3.1990 ve 17.5.1990 günlü ara kararian da aynıdır. Bir başka anlatımla bu soruştur- ma raporu gelmeden bilirkişi in- celemesinin olanaksız olduğunu ve raporun beklenmesini talep ediyoruz" dedi. Ancak tstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi so- ruşturma dosyasındaki rapor örneğinin beklenmesine gerek bulunmadığına ve tamk dinlen- mesi konusundaki talebin red- dine karar vererek dosyanın bu- güne kadar ibraz edilen belge- lerle birlikte bilirkişiye gönderil- mesine ve bilirkişi olarak Ord. Prof. Sulhi Dönmezer'in tayini- ne karar vererek duruşmayı ile- ri bir tarihe ertelendi. tstanbul 2. Asliye Ceza Mah- kemesi'nde dün görülen diğer davalarda ise Yazı tşleri Müdü- rü A. Okay Gönensin'in ve di- ğer sanıkların Zonguldak ma- den işçilerinin mücadelesini des- teklemek üzere 3 Ocak 1991 ey- lemi nedeniyle verilen ilanlardan dolayı sorguları yapıldı. Avu- katlann da yargüandığı davalar- da yasalara aykırı bir eylemleri bulunmadığını savunan sanıklar 3 Ocak 1991 günlü eylemin ge- nel grev olmadığını bildirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle