Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 EKİM 1991
Anayasa Için Oneriler
Hukukdevletine yakışır hizmet verecek bir Anayasa Mahkemesi
oluşturmak için konumu 1961 Anayasası'ndaki gibi değişttirilmeli ve ilk
kuruluşundaki çekiciliğine kavuşturulmalıdır. Yoksa kimsenin, özellikle
siyasilerin Anayasa Mahkemesi'nden şikayete haklan olmayacaktır.
NAHÎT SAÇLIOĞLU Emekli Anayasa Mahkemesi Üyesi
Anayasanın değiştirilmesi konusu özellikle
muhalefet partilerince sürekli gündemde tu-
tulmakta ve her parti kendi anlayışına göre
anayasa taslaklan hazırlamakta ve çeşitli ça-
hşmalar yapmaktadır.
Bu çalışmalar durdurulmamalı, daha büyük
bir titizlikle sürdürülmelidir. Çünkü Türkiye"-
nin temel sonınlanndan birisi çağdaş devleti
kurmaktır.
Siyasal hukuk, derlet'e bir örgût gözüyle ba-
kar. Bütün tanımlamalannda örgüt olmayı
devlet'e temel nitelik olarak tanır.
Idare teknolojisinde örgüt, bir iş aletidir ki
onunla kunıluş amacına uygun işler yapıhr.
Kötü ya da yetersiz bir aletle ne kadar usta
olursa olsun, hıçbir usta nasıl mükemmel bir iş
eseri meydana getiremezse, yetersiz ya da kötü
bir devlet örgütü ile (anayasayla) hiçbir politi-
kaa da iyi bir yönetim kurup işletemez.
1yi bir devlet yönetimi için tek araç kuşku-
suz anayasa değıldir. Çünkü anayasalar ku-
ramsal yönleriyle ne kadar güzel olurlarsa ol-
sunlar nihayet statik (durağan) metinlerdır.
Onlara gücünü, başansını, hatta saygınhğını
kazandıracak olan, içine sokulan ve onlan ha-
yata indirip dinamik hale getiren insan öğesi
ile, kimisi yaptınm gücüne de sahip bulunan
çeşitli yardımcı yasalar, onlann kurduğu me-
kanizmalar, yöneticîlerin ehliyet ve becerisi-
dir. Yardımcı yasalar ve mekanizmalan birbi-
riyle uyumlu çalışacak biçimde yapılmazlarsa
bu uğraşılar da daha öncekiler gibi boşa gide-
cek demektir.
Bu yardımcı yasalann en başta gelen ikisi
seçim ve siyasal partiler yasalandır. Anayasa-
sı ile birlikte bu üç yasaya o memleketin politi-
ka statüsü gözüyle bakılır. Bir ülkede politika
statüsü bozuksa'o ülkede ne iyi politikacı yeti-
şebilir ve ne de iyi politika yapılabilir.
Bu genellemeden sonra anayasada çok
önemli saydığım noktalardan şirndilik üçünü.
yeni anayasayı yapacaklann dikkat ve takdir-
lerine sunmak istiyorum. Adaleti gerçekten
mülkün temeli saydığımdan, bu üç noktayı
yargı bölümünden seçtim:
1-1961 tarihli anayasamızın 132. maddesi
"'Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar"' de-
dikten sonra " Anayasaya, kanuna, hukuka ve
vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler" de-
mekteydi.
1982 tarihli anayasanın 138. maddesi de
"Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar"' de-
dikten sonra "Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hü-
küm verirler" demektedir.
tki madde metnine dikkatle bakıldığı za-
man kolayca görülür ki 1982 Anayasası'nda
hâkim, vicdanî kanaatlerini, 1961 Anayasası'-
nda olduğu gibi bağımsız bir öğe olarak değil,
ancak hukuka bağlı olarak kullanabilecektir.
Yalnız maddedeki hukukun nasıl ve hangi hu-
kuk olacağı bclli değildir. Bu husus, iktidarla-
nn yapacaklan yorum ve yasalarla hâkim
bağımsızlığı açısından tehlikeli durumlara so-
kulabilir.
Uzun süre ceza ve ağır ceza hâkimliği yap-
mış olanlar bilirler: Casusluk, rüşvet, zina gibi
kesin maddi kanıt bulmanınçok şüç, fakatey-
lemin oluş tarzı, mantığı ve istidlaller hâkimin
vicdanında bu fiillerin işlenmiş olduğu kanısı-
nı oluşturduğu durumlarda, hâkimin vicdam-
nı, gerekçesini de beürterek öbür yasal öğeler
gibi bağımsız bir öğe olarak kullanmasında
adalet adına büyük yararlar vardır. En azın-
dan böyle bir olanak çahşmalannda hâkımi
rahatlatır ve bunun yebali kendisıni daha sa-
Hm kararlara götürür. Nitekim 1961 Anaya-
sası'nda bu hüküm 20 yıla yakın yürürlükte
kaldığı halde bundan bir zarar geldiği duyul-
mamıştır.
Dileğım, yeni yapılacak anayasada da 1961
tarihli anayasamızda olduğu gibi bu hükme
yer verilmesidir.
2- Ülkemizde yüksek mahkemeler içtihatla-
n birleştirme (tevhid-i içtihad) kararları çıka-
rabilmektedirler. Bu kararlarda, özellikle hu-
kuk konularında Yargıtay'la Danıştay; ceza
konulannda da Yargıtay'la Askeri Yargıtay
arasında farklılıklar olmakta ve tevhid-i içti-
hatlann alt mahkemelere karşı üstün bağ-
layıcı gücü nedeniyle bu durum aynı siyasal
egemenliğe tabi yufttaşlar arasmda gidecekle-
ri mahkemelere göre değişik uygulamalara yol
açmaktadır. Oysa ülkede adalet bir bütündür,
bölünüp parçalanamaz. Bir yerde başka, öbüı
yerde başka tecelli ettirilemez.
Hukuk devleti olmak niteliğini ve yurttaşla-
rı için "yasa önünde eşitlik" ilkesini kabul et-
miş anayasal bir yapı ile asla bağdaşamayan
bu durumun ortadan kaldınlması şarttır. Bu-
nun için farklı içtihatlan birleştirecek ayrı bir
kuruma gerek vardır. Devlet kuruluşumuzda
mevcut organlar içinde bu göreve en yygun
olarak Anayasa Mahkemesi gözükmeRtedir.
Bu uygun görülmezse yeni yapılacak anayasa-
da başka bir organ kurularak bu önemli anza
mutlaka giderilmelidir.
3- Anayasal düzene dayalı bir kuruluşun
gerçek hukuk devleti olabilmesinin temel ko-
şullanndan biri, o kuruluşun bünyede güçlü,
işlevde etkili bir Anayasa Mahkemesi'ne ka-
vuşturulmasıdır.
1961 Anayasası, Anayasa Mahkememize,
yeterli olmasa da kimi yetkiler tanıyarak ve ip-
tal davası açacak yerlerin sayısını arttırarak
etkinliğini sağlamaya, bu mahkemeyi sistema-
tikte öteki yüksek mahkemelerden ayn tutup
farklı bir konum ve statüye kavrışturarak da
çekiciliğini arttınp bünyesini güçlü kılmaya
çalışmıştı. Çünkü, bir kurumda sorunlan çö-
zecek ve onlara ısabetli yanıtlar verecek olan
yer bünye olduğundan mahkemenin bünyesi-
nin güçlü kılınmasınm özel bir önemi vardır.
1982 Anayasası ise mahkemenin yetkilerini
olabildiğince kısarak ve iptal davası açabile-
cek yerlerin sayısını da gene olabildiğince ek-
silterek etkinliğini azahmış, hukuka yeterince
saygısı olmayan siyasal iktidann "Sevda Te-
pesi" ve benzeri olaylan yaratmasına olanak
tanımıştır.
1982 Anayasası aynca Anayasa Mahke-
mesi'ni bağımsız yerinden alıp öbür yüksek
mahkemeler arasına katmak suretiyle ona sin-
si bir darbe indirerek dolaylı yoldan bünyesi-
nin zayıflamasına yol açmıştır. Yeni anayasa-
da bunlar kesinlikle düzeltilmelidir.
SHP için silbaştan hazırladığımız yeni ana-
yasa taslağında yetki ve iptal davası açabile-
ceklerin sayısı, konulan iyi bir biçimde duzen-
lenmiş olduğundan burada bunlara değinil-
meyecek, Anayasa Mahkemesi'nin konumu-
nu değiştirmek suretiyle işlenen büyük hata
üzerinde durulacaktır: Anayasa Mahkemesi
klasik ve gerçek anlamda değil yüksek mahke-
me, sıradan bir mahkeme bıle değildir. Zira
yaptığı iş yargılama değil denetimdir. Yani bir
yasa hükmünün anayasaya uygun olup ol-
madığını denetlemektir. Kurum yargılamak
için değil, böyle bir denetim yapmak için var
edilmiştir.
Gerçek yargılamada (mahkemelerde) taraf-
lar vardır, çözümü gereken çekişmeli bir hu-
kuksal sorun vardır. Yargıç bu hukuksal soru-
nu, soruşturmalan ve sorgulamalanyla gerçe-
ği bulduğuna inandığı ana kadar didikler ve
sonra kararım verir. Yani hak'kı ancak o za-
man söyler. Eskilerin deyimi ile ancak o za-
man intak-ı hak'ta (hakkı verme. dile getirme)
bulunur. Anayasa yargısında ise ne bu nitelik-
te bir çalışma ve ne de böyle bir intak-ı hak
vardır. Bu nedenlerle anayasaya uygunluk de-
netimi ile gerçek yargılama ve yargı işlevi
arasında ne öz, ne biçim, ne amaç, ne konu ve
ne de çözüm yöntemi bakımlanndan bir ben-
zerlik vardır.
Öbür ülkelerde de anayasa mahkemelerine
verilen "yüce divan" olabilmek, siyasal parti-
leri kapatmak, milletvekilliğinin düşmesi
hakkında karar vermek, parti hesaplarını in-
celemek, yüksek seçim kurulu görevi yapmak
hatta iptal ettiği vasa ya da yasa hükmünün
yerine yenısı yapıhncaya kadar kural koymak
gibi yetkiler anayasa mahkemelerinin var edil-
me nedenleriyle ilgili görülmediğinden bilim-
sel platformda bunlara "ek görev" gözüyle
bakılmış ve özellikle de kural koymak yetkisi
nedeniyle anayasa mahkemelerinin faaliyetle-
ri için "Yasama görevinin sui generis -kendine
özgü- devamı!" denilmiştir. Nitekim Fransa
bu kuruma anayasa mahkemesi değil "anaya-
sa konseyi" adını vermiştir.
Bizde, adındaki mahkeme sözcüğüne bakıp
onu gerçek mahkeme sanarak yüksek mahke-
meler arasına yerleştirmek. en azından siste-
matik acıdan büyük bir hata olmuştur. Bu ha-
tanın doğurduğu sonuç Anayasa Mahkemesi
üyelerinin aylık. ödenek ve statülerindeki geri-
letilmeleri ile birleşince masum yanılgı sınınnı
aşmış, Anayasa Mahkemesi ile bazı yüksek
mahkemeler arasında sessiz sürtüşmelere ve
bu kaynak mahkemelerden bazılannın Ana-
yasa Mahkemesi'ne hasta ve emekliliğine 1-2
yıl kalan üyeler göndererek mahkeme bün-
yesinin zayıflamasına neden olmuştur.
Hukuk devletine yakışır hizmet verecek bir
Anayasa Mahkemesi oluşturmak için konu-
mu 1961 Anayasası'ndaki gibi değiştirilmeli
ve ilk kuruluşundaki çekiciliğine kavuşturul-
malıdır. Yoksa kimsenin, özellikle siyasilerin
Anayasa Mahkemesi'nden şikayete haklan
olmayacaktır.
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Bir de Sosyalist Parti Var!"Sosyalist Parti'ye göre son on yıltn bilançosu:
"10 milyon işsiz; 1 milyon fahişe; yarım milyon evsiz bark-
sız çocuk sokakta; 55 mılyar dolar dış borç; yüzde yüze da-
yanan enflasyon; yüzbinlere varan iflas, rüşvet, yolsuzluk, hır-
sızJık, soygun; bölgeler arasında derinleşen uçurum, Gü-
neydoğu'da adam başına ortalama gelir 382 dolar; Türkiye
1
nin batısında ise 1500, 2000
dolar."
Radyolar, TV'ler, gazeteler
yalnızca büyük partilerden sdz
ediyor. Ekranlarda üç dört par-
tinin liderleri, mitingleri, göste-
rileri.. SHP, CTYP, DSP, ANAP,
RP... Oysa bir parti daha var;
Sosyalist Parti. Ondan kimse
soz etmiyor. Görmezlikten ge-
liniyor. Öyle ya, nastl olsa yüz-
de 1O'luk barajı aşamaz, hele
bölge barajının yanına yaklas-
ması bile olanak dışı. Oyleyse
niye soz etmeli Sosyalist Par-
ti'den.
Oysa bu parti genel secime
katılan altı partiden biridir. Bü-
tün ülkede tam 107 seçim çev-
resinde adaylarını saptamıştır.
öteki partilerte yansa girmiştir.
Bile bile her şeyin kendisine
karşı olduğunu... Barajları, en-
gelleri, zoriukları bile bile!..
Sosyalist Parti seçim bildirisin-
de dtyor ki: "Seçim sandığını
TÜSİAD'da kuran serbest piya-
sa düzeni, televizyonu, basını,
anket kuruluşlarını, devtet gü-
cünü ve devlet zorunu kullana-
rak Sosyalist Parti'yi gözterden
gizlemeye çalışıyor. Adını an-
maktan bile korkuyorlar."
Solda dört parti var: Sosya-
list Parti, Sosyalist Biriik Parti-
si, Türkiye Birleşik Komünist
Partisi, Halkın Emek Partisi...
Bunlardan HEP, SHP ile anlas-
tı. HEP'in önde gelen kişileri
milletvekillerini kurtardılar. SBP
secime giremedi. TBKP de gi-
remedi. Sol cepheden seçim-
tere katılan, hem de geniş öl-
çüde katılan tek sol parti, Sos-
yalist Parti...
SP Genel Başkanı Doğu Pe-
rinçek şöyle yazıyor:
"12 Eylül'ün babası 24
Ocaktır. 24 Ocak ekonomisinin
babası ise Demirel'dir. 1980
öncesindeki 15 yılın 11 yılında
Türkiye'yi Demirel hükümetle-
ri yönetti. Ûlkeyi 1980 bunalımn
na getiren, Demirel'in emper-
yalizme bağımlı 'serbesi
piyasa' ekonomisidir. Bugün
ekonomiyi kurtarmaya soyu-
nan Demirel, aslında batmak-
ta olan ekonominin babasıdır
Elbette sorun sistem sorunu-
dur. Dünya kapitalist piyasası-
na bağlı bir ekonomi için 2A
Ocak da 12 Eylül de kaza de-
ğildi."
Serbest piyasanın 'Ceyar'la-
rın özel kâr sistemi' olduğunı
soyieyen SP Genel Başkanı dt-
yor ki:
"Genel secime iki parti katı
lıyor. Biri, Serbest Piyasa Par-
tisi'dir. Diğeri, Sosyalist Parti
;
dir." Bu partilerin serbest pi-
yasa ekonomisini savundukla
rını söyieyen SP lideri şöyle
sürdürüyor:
"Kâr ile faiz iki kardestir.
Dünya tarihi boyunca kann ol-
duğu her yerde kaçınılmaz ola-
rak faiz vardır. Çünkü bütün
mallar gibi para da alınıp satı-
Itr. Paranın alınıp satılmasında
elde edilen kârın adına faiz de-
nir. Bakmayın siz Refah Parti-
si'nin faize karşıyız' demesine.
özel sermayeciliği ve özel kârı
(ArkaalS. Sayfada)
T.C.
HINIS KADASTRO MAHKEMESİ
Siyıt 1985/339
Davacılar Hınıs Mılıye Hanöesi ve Tıpi Deresi koyllnden Fahrettin Atıcı, Gıya-
jettin Atıa ve Abdulbakı Şımşek'ın, davalılar Hınıs Cnlüce koyünden Fatma Şim-
»ek, Bahaıtin Aktas ve mûjtereklen aleylune UnlOce köyü 138, 142, 189, 187, 204,
205 ve 207 nolu parseiler hakkında »çmış olduklan komisyon karannın ıptıli dava-
sımn yargılanusı sıruında dava dılekçdien davalılar ÜnlOce koyünden Ounan kıa
Felek Akta? (Gûler) ile Gıyasettın kıa Fatma Şimjek'e tebUJ edilemediğinden ve açık
adreslerı de yapılan tum ara^tırmalara ra^men tespıt edıkmedı^ınden adlanna ıla-
nen tebligat yapılmasına karar venlmış olmakla; davalılar Fe:ek Aktaj (Gttler) ile
Fatma Şım?ek'ın yargılamanın aulı bulundugu 2J. 10.1991 gllnü saat 10.30'da mah-
kememizde hazır bulunmalan veya kendilenni bir vekille tenuil eturmelen. aksi halde
yargılarnının gıyaplarında yürtKttlüp sonuçlandırılacatı hususu davetiye yerine U-
im olmak olmak flzere ilanoı teblig olunur. 16.8.1991
Basın 49611
Raife ve Recep Bulut
kızlan
PELİN'in
doğumunu
akraba ve dostlanna duyururlar.
Kayseri Dogumevi 30.9.1991
öğretmeninden lise, ortaokullular ve ÖSS-ÖYS'ye
hazirhk için M A T E M A T Î K dersi verilir.
Td: 326 18 62
ARAYIN, SİZİ AYDINLATSIN
ı I
Sıgorla konusundaki
tüm sorulannıza cevap verecek
bir danışma merkezı kuruldu:
Anadolu Sıgorta DOST TELEFON.
Artık. gerek sigorta konusunda aklınıza
takılan herşeyı, gerekse Anadolu Sigorta
hakkında bıtmek ıstedıklerınizi
DOST TELEFON a sorup doğru bîlgiyt
birıncı ağızdan aiabileceksiniz.
Anadolu Sigorta DOST TELEFON'u
Türkiye nin her yennden arayabılirsıniz.
Uzmanınız tüm sorularmızı en küçük
ayrmtısına kadar cevaplandırır.
aynca size sıgortaiama işiemleri
konusunda yol gösterir.
Anadolu Sigorta sıze hizmet
etmek ıçın var.
ANADOLU SİGORTA
E k s i k s i z ö d e r . H e m e n ö d e r .
Anadolu Sigorta bir TÜRKİYE İŞ BANKASI kuruluşudur
OKURLARA.
OKAYGÖNES&N
Güven
T ürk Töpfumunun Değerieri araştırmasında basın en
az güvenilen kurumlar arasında yer alıyor.
Araştırmada basına güven oranlan şöyle: Çok
güvenenler % 15.6, oldukça gûvenenler % 27, pek
güvenmeyenler % 39.7, hiç güvenmeyenler % 17.7.
Araştırmada basının durumu şöyte yorumlanıyor:
"Basının verdiği haberierin ve yaptığı yorumlann büyük
bir kitie tarafından ttimada şayan görülmedfği izlenimini
veren bu bukju, yeterince gazete satılamamasından
basının önemli bir kısmmın yıllardır yakındtğı bir
ortamda önemte üzerinde duru/maya değerdir. Oddi
habercilik ve manttklı ve bilgilendihci yorumculuğa
dayanan gazeteierden çok, sansasyonel haber peşinde
koşan gazetelerin hem tiraj hem de sayı olarak son
yıllardaki artan önemi, bu bukjumuz ışığında, belkl de
basıntn aıtk haber kaynağı olarak Türkiyefdeki önemini
yitirmekte olduğunun bir işareti de sayılabilir!'
Araştırmada yazılı ve görsel basın ya da gazete türferi
gibi aynmlar yapılmamış olduğundan tüm basm, bu
ağır sonucun altında kalmaktadır. TVnin artan etkisi
nedeniyle araştırmada aynca konu edilseydi devlet
JYsi ve özel TVye ne kadar güven duyulduğu
görütmüş olacaktı.
Ancak araşûrma sonucu, genel bir gözlemi somut
olarak ortaya koymuştur; basın, tümûyle bir güven
erozyonu yaşamaktadır. Araştırmayı yönetenlerden Prof.
Yılmaz Esmer, dünkû gazetemizde yer alan, Şahin
Alpay ile söyleşlsinde basınla ilgili sonuç için "Siz
buna şaştınız mı?" diyor. Basının genel durumunu
izleyenler topium açısından ciddi kaygılar taşımaya
başlryorlar. Prof. Aydın Aybay da kaygısını bir yazıyla
ileth. Sayın Ayba/ın kısa yazısını aynen aktanyoruz:
"Sayın Okay Gönensin'in 19 ağustos pazartesi
yazısının konusu 'Referans Gazetesi'. 50 yıla
yaklaşan Cumhuriyet okuru olarak bu yazıdaki
açıklamalan zevkte, tadmı alarak okudum.
Cumhuriyetin bu nitelikteki gazetelerin en önde
gelen örneği olduğunu, ülkemizde bu tipte
başka bir günlük yayın organı da kalmadığmı
dûşündüm.
Gazetenin bir bahn ya da çiklet türûnden,
sıradan bir 'meta
1
gibi üretilip pazarianması
yöntemi karştsında, yargryı okurlara bırakmaktan
başka çare olmadığını da biliyorum. Ama etki
alanı ve etkSeme gücü karşısında, bu metaın
üretim ve pazarianması bakımından hiçbir
"standart aranmasın mı? Bir musluk ya da
çiklet üretidsi bile TSE'nin koyduğu ölçülere
uymak zorunda bırakılırken, gazete ürünü için
tam bir "orman yasası' mı geçerii olsun?
Çiklet alan yurttaşı 'zararlı' olana karşı korurken,
gazete alanı niçin mutlak bir 'korumasız alanda
1
bırakalım?
Biliyorum, 'basın özgürlüğünden doğan
sakıncaiar yine basın özgüriüğü ile öntenlr"
denecektir. Ne ki basın ve yayın işinin dev
boyutlu bir sermaye konusu olduğu çağımızda,
bu önlemin ne ölçüde geçerii olduğu .
sorgulanmak gerekmez mi?
Açıkça söylüyorum: Türk medyası bugün,
okurunu şartiayan, yanıltan, aldatan, yalan- ""'
. „ .... yanlış yönlendiren bir grubun eline geçmlştir.
Egemen olan çizgi 'sorumsuzluk' çizglsidir.
Buna tahilHk' de eklenince (Cumhuriyefte bile
II. Mahmufla Büyük Friedrich'i aynı zamanda
yaşamış gösteren haberier yer almaktadır) işin
içinden çıkılması olanaksızlaşmaktadır.
Sorun sadece 'kisilik haklanna saldınyı önleme'
sorunu da değildir. Daha geniş boyutlu olarak
'kamuyu yanıltma" yoluyla 'kamuya saldın'
sorunu vardır ve bu, bireysel alana tecavüzden
çok daha tehlikeiidir. Sayın Gönensin'in
yaklaşımı ile 'Biz referans gazetesiyiz, üst tarah
bizi değil okuru ikjilendirir' demek yeterli
değildir. Ne yapılması gerektiğini de aramak ve
bulmak gerekli, giderek zorunludurf'
Prof. Esmer, basının güven notunun çok düşük
çıkmasını doğal karşılıyor... Prof. Aybay tepkisini sert
biçimde dile getiriyor ve çözüm bulunmasını istiyor..
Peki kim bulacak çözümü?
•
Eylül 1991'de gazetelerin satış ffyaVan sık sık
değişirken futbol üstüne dayanan promosyonlar başanlı
oldu. Bileşim Araştırma'nın beliriemelerine göre,
gazetelerin TRT ve Stari'de yaptıklan reklam
harcamalannın dökümü şöyle:
Sabah 3.2 milyar lira
Hürriyet 2.1 milyar lira
MiHiyet 1.7 milyar lira
Meydan 1.3 milyar lira
Türkiye 800 milyon lira
Bugün 630 milyon lira
Fotomaç 600 mityon lira
Tercüman 175 milyon lira
Günaydın 82 milyon lira
Tan 75 milyon lira
Zaman . 70 milyon lira
Fotospor 23 mityon lira
Güneş 8 milyon lira
Eylül 1991'de gazetelerin günlük ortalama net satışian
ve bir önceki aya göre farklan şöyle oldu:
1.800 liralık gazeteler
Cumhuriyet
Sabah
115.466
758.487
+4.446
+a355
1.700 liralık gazeteler
Hürriyet
Mllliyet
YeniAaır
601.572
435.424
46.700
-6.608
+1&856
+6.000
1.500 liralık gazeteler
Türkiye
Zaman
Günaydın
Tercûman
Güneş
324.000
59.000
6&522
42.115
22.637
-15.419
-1.700
+2.230
+11.471
-5.193
1.300 liralık gazete
Tan 81.239 +5.830
1.200 liralık gazeteler
Bugün
Meydan
258X173
222.319
-47025
-19580
1.000 liralık gazeteler
fotospor
Fotomaç
202.888
167.659
-20.641
-96.240