Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4EKÎM 1991 KENTYAŞAM
GEREKLI
TELEFONLAR
CUMHURÎYET/17
UGUN
• Intemational Hospitai
İstanbul ile Londra Hospitai
Medical College'ın işbiıiiğiyle
düzenlenen "Yardımcı Üreme
Yöntemleri ve GeHsmeteri"
konulu sempozyum, saat
15.30'da yapılacak.
• Zeytinbumu
Belediyesı'nin yaptırdığı
Nunpaşa Semt Konağı, saat
14.00'te Nurettin Sozen
tarafından açılacak.
• TÜSİAD'ın düzenlediği
"Türk Toplumunun
Değerleri" konulu toplantı
Sheraton Oteli'nde saat
10.30'da yapılacak.
• Turizm Bakanı Bülent
Akarcalı ile Hükümet
Sâzcüsü İmren Aykut'un
katılacağı TUGEM dıploma
töreni, saat 14.00'te The
Marmara Oteli'nde.
• istanbul Tıp Faküftesi'nce
düzenlenen "Ağn Kongresi"
saat 09.30'da "14 Mart
Amfisi'nde başlıyor.
• Besiktaş Belediyesi'nce
gerçekleştmlen "Özlom" ve
"Sevgl" parklarının açılışları
saat 10.30 ve 1130'da
yapılacak.
K n c t ı r r l l İsUnbul'dahaftabaşındanberietkiliolanbunaltıcısıcaklarınar-
g UUSU1TA1 d ı n d a n d ü n s a ga n a k y a gı ş tstanbullularaheınferah|ıkhemsıkıntı
verdi. Günboyu etkisini siirdüren yagmur ile birlikte hava sıcaklığında da önemli düşttş oldu. Buna
karşınyağmur nedeoiyle kentin işlek caddelerinde trafik daha da sıkıştı. Yetkiiiler, dün saat 20.00'ye
kadar Istanbul'daraetrekareye düşen yağış miktannın 8 kilograma ulaştıgını bildirdiler. Diinkü ya-
gışlarda barajlara da 336 milyon 94 bin 500 metreküp > ağış diıştü. Meteoroloji yetkilileri, bir giın ön-
ce 24 dereceyi bulan bava sıcaklığının diinkü > ağışta 20 dereceye duştüğünü, yagışların devam etme -
siyle ısının İS dereceye kadar düşmesinin beklendiğini söylediler. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU)
Özal'ı Indirmek...
(Baştarafı 1. Sayfada)
herkes, demokrasiyle biıiikte siyasal istikrar
ve huzurun da tam anlamıyla yerleşmesinı
istiyor bu ülkede. Onun için, cumhurbaşka-
nını indirmek gibi bir operasyon kimi zihin-
lerde soru işaretlerine yol açabiliyor.
*
Ama böyle düşünenlerin bir sorunun kar-
şılığını da aramalarında yarar var:
işler neden bu noktaya geldi?
Türk siyaset sahnesinde böylesine bir ku-
tuplaşmanın tohumlanm kendi elleriyte eken,
Sayın Özal'dan başkası değildir.
Bu açıdan 1987 yılını anımsayalım, siya-
sal yasaklarta ilgili halkoylamasını...
O tarihte başbakan olan Turgut Özal, 12
Eylül'ün başta Demirel ve Ecevit olmak üze-
re siyaset adamlanna koymuş okjuğu beş ve
on yıllık siyaset yapma yasaklannı halkoyla-
masına götürebilmiş; bununla da yetinme-
yip daha önce vermiş olduğu sozü tutmamış
ve yasakların devam etmesi için "hayır"
kampanyası da yürütebilmiştir.
Oysa Özal, bunun yerine, örneğin siyasal
yasakların parlamentoda kaldırılmasına ön-
cülük edebilirdi. Böylece, hem Türkiye'de si-
yasal yaşamın normalleşmesine ve demok-
ratikleşmesine katkıda bulunmuş olur, hem
de "Demirel'i ben affettim" havasını istedı-
ğı zaman basabilirdi (Bu olasılığın o tarihler-
de Demirel'in korkulu rüyası olduğunu söy-
leyebiliriz).
Özal bunu yapacağı yerde, bir askeri yö-
netimin demokrasiyi hiçe sayarak koymuş ol-
duğu siyasal yasakları savunma yolunu seçti
1987'de.
Demokrasi kültüründen böylesine yoksun
bir siyasal oportünizm, politik arenada yumu-
şamaya değil çatışmaya zemin hazırlamış ol-
du. •'•- - ^
ANAP lideri, ikinci temel yanlışı cumhur-
başkanlığı seçimiyle yaptı.
Şöyle:
Ozal, tam 11 kez oynadtğı son derece aön-
letsiz bir seçim sistemiyle 1987 halkoylama-
sından hemen sonra, baskın tarzında bir er-
ken seçime gitti. 1983 seçimlerine göre oy
oranı yuzde 45'ten yüzde 36'ya düşmesine
karşın, milletvekili oranını yüzde 52'den yüz-
de 65e yükseltti.
1989 mart ayında sıra yerel seçimlere gel-
di.
26 Mart yerel seçimleri, öyle herhangi bir
yerel seçim değildi. Özal, bu seçimleri bir ye-
rel seçim olmakian çıkararak, kendisi hak-
kında bir halkoylamasına dönüştürmüştü.
"Yeterli" oyu alamazsa başbakanlıktan is-
tifa edeceğini, sonradan hatırlamak isteme-
se de o zaman açıkça ilan etmişti.
Sonuç, büyük bir yenilgi oldu özal için:
ANAP oyları yüzde 21 'e indi.
Böylesine büyük bir yenilginin ardından
yaptlacak tek bir iş vardı: önce verilmiş olan
sözü tutup başbakanlıktan istifa etmek, ar-
kasından ülkeyi erken seçime götürmek... Zi-
ra seçmen tabanındaki yüzde 21 'lik destek,
ANAP'ın pariamentodaki yüzde 65 oranın-
daki sandalyesini artık taşıyamazdı.
Ama ne yazık ki ne sözünü tuttu Sayın
Özal, ne de erken seçim yolunu açtı.
•
ANAP lideri, üçüncü hatasını da cumhur-
başkanı seçtlmekte göstermiş olduğu inatla
işledi.
Şöyle:
Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldi-
ğinde, muhalefetin Özal'a önerisi şu oldu:
ANAP'ın seçmen desteği 26 Mart seçimle-
rinde yüzde 21 'e inmiş bulunuyor; yüzde 21
destekle Çankaya'ya çıkmak doğru olmaz;
çünkü cumhurbaşkanı "herkesin cumhur-
başkanı" olmak durumundadır paıiamenter
sistemde; hiç olmazsa yüzde 50 destekle se-
çilmesinde yarar vardır, aksi haJde anayasal
açıdan değilse bile, siyasal açıdan
"tartışmalı" bir cumhurbaşkanlığı ortaya çı-
kar ki, bu da ülkemizde siyasal istikrarsızlı-
ğa kapıyı aralar...
Ne uyarılara kulak astı, ne de gayet ma-
kul olan uzlaşmaya yanaştı Sayın Özal.
Her zamanki gibi bildiğini okudu. Yüzde
21'lik seçmen desteğine karşın gidip Çan-
kaya Köşkü'ne oturabildi. Oysa muhalefet-
le uzlaşmaya varsaydı, hem politik yaşam-
da yumuşamaya katkıda bulunabilecek, hem
de partisinin başında kalarak belkı daha akıl-
lıca davranmış ofacaktı.
Yapmadı.
O denli iktidar hırsıyla doluydu ki, tüm gü-
cü bir tek kendi elinde toplamayı o denli is-
tiyordu ki, kendi kurtarıcılığına o denli inan-
mıştı ki, dinlemedi hiç kimseyi.
Böylece anayasal açıdan olmasa bile si-
yasal açıdan tartışmalı, bu anlamda yasallı-
ğı su götüren bir cumhurbaşkanı olmayı
göze alabildi.
•
Burada durmayı da bilseydi belki işler bu-
günkü noktaya gelmeyebilirdi. Bir başka de-
yişle. siyasal bakımdan zaten tartışmalı olan
cumhurbaşkanlığını anayasal çerçevesi için-
de tutabılseydi, kendısinin Çankaya'dan in-
dirilmesi, şimdikı kadar gündernde olmaya-
bilirdi.
Çankaya Köşkü'ne çıktı, ama anayasanın
çizmiş olduğu sınırlar içinde de kalmadı.
1982 Anayasası'na göre cumhurbaşkanı ta-
rafsızdır, partjjer üstü bir konumda olmak ge-
rekir.
Bunu da hiç umursamadı Sayın Özal. .
Dış politikayı da ekonomiyi de kendisi yü-
rüttü; başbakanlığı da partı liderliğini de üst-
lendi. O kadar ileri gidebildi ki eşini de geti-
rip İstanbul'a il başkanı yaptırttı; o kadar ileri
gidebildi ki gayet haklı olarak buna karşı çı-
kan yeğeni Hüsnü Doğan'ı bakanlıktan attı-
rabildi.
Saymakla bitmez anayasa ihlalleri...
Kısacası:
Yüzde 21 'te cumhurbaşkanı seçilmekle de
yetinmedi, bir de üstelik anayasayı hiçe say-
maya devam ederek dördüncü hatasını yap-
tı.
Şimdi sormak isteriz:
Biraz hukuk nosyonu olan kim çıkıp da Sa-
yın Özal'ın anayasayı çiğnemediğini iddia
edebilir? Sanmıyoruz ki iddia edebilsin.
O zaman bu kadar hata karşılıksız mı ka-
lacak? Hiç olmazsa anayasayı çiğnemek,
demokratik yollardan cezalandırılmasın mı?
Anayasayı bu kadar umursamayan bir cum-
hurbaşkanına, demokrasi çerçevesinde bir
ders verilmezse, o zaman demokrasinin ol-
mazsa olmaz koşulları olan yasa devleti, hu-
kuk devleti gibi kavramlar nasıl yerleştirile-
bilir bir ülkede? Devlet yönetimınde ciddiyet
nasıl sağlanabilir? Rejimin çivisi nasıl yerirv
de tutulabilir?
Özal'ın Çankaya'dan indirilmesine dönük
düşüncelere kuşkuyla bakanların, bu soru-
ları da serinkanlı biçimde değerlendirmele-
rinde yarar görüyoruz.
Köyden
MELİH CEVDET ANDAY
Bu köyde hiç hırsızhk olmazdı. Bu kez
"Aman kapınıza bacanıza dikkat edin!" deni-
lince kurcaladım; meğer bakkal Mehmet'in
dükkânına arka pencereyi kırarak hırsız gir-
miş gece. Acıklı bir hikâye. Bakın anlatayım:
Kınk camdan geçerken hırsızın kollan, yü-
zü, göğsü berelenmiş, kanamış. Adamcağız bir
torbaya zeytindi, peynirdi, ekmekti, yiyecek
ne bulduysa doldurmuş. Artık kaçacak değil
mi! Girdiği yerden çıkarken ayakkabısınm te-
ki düşmüş. içerde kalmış. Ertesi gün jandar-
ma, yapılarda çalışan bütün işçileri (ki bunlar
o bölgeden değil) toplamış... Bir de ne görsün-
ler! Bu işcilerden biri yara bere içinde ve
pabucunun teki yok... Dokundu bana bu
olay.
Neden bunca yapı işçisi geliyor bü köye?
Gelişme var da ondan. Bizde yapılann çoğal-
masına "gelişme" diyorlar. Çoğalsın da nasıl
çoğahrsa çoğalsın! Burası için tehlike şimdilik
kapıya dayanmış değil, ama ilerisi için korku-
lur. Bereket Belediye Başkanı, yozlaşmaya göz
yumacak bir.kişi değil, gelişim plânını titizlikle
adasında yapmışlardı ve bayramlarda tekne-
lerle orava gıderlerdi. (Unutmadan söyleyive-
reyim: Oren adı Farsça viran'dan bozmadır.
Lâtincesi ruine, yıkıntı demek, Batı Avrupa
dillerinde de bu anlamda kullanılır.) Bugün
Ören'de hiç üzüm bağı yok. kalmamış, demek
bakımsızhktan yok olmuş tümü. Eskiden, çok
eskiden büyûk bir deniz çekilmesi olmuş ola-
cak ki. köy bugün kıyıdan iki kilometre içerde-
dir ve eskil Keramos'un yüce duvarlan
arasına sığınmıştır. Fakat Örenliler kıyıda da
bir oturma yeri kurmakta gecikmemişler. Bu-
raya Yalı mahallesi deniyor. Avrupai bir
görünümdedir. Denizi eşsizdir ve ayışığı insanı
büyüler. Sessizliği bana şaşkınlık veriyor, dü-
şüncemi bütün saflığı ve gücüyle yaşayabiliyo-
rum. Eskiden epey şiir yazmıştım burada,
doğayı unutturan şiirJer. Çünkü doğarun en
güzeli doğayı unutturur.
Örenin, özellikle Yah'nın bunca güzelleş-
mesıni sağlayan elbette ki Belediye Başkanı
Kâzım Turan'dır. Sayın Turan genç, uygar,oz . _ . . . _ .
, .—, _.<=-,o—T r ._ _...de çahşkan bir orman mühendisi. Son yerel se-
uyguluyor. Ören, bu gidişle, Ege'nin incisi ola- çimlerde SHP'den başkan seçildi.
cak. Dostum Kâzım Turan la arada bir buJuşup
Ören dedimse, Müşerref Hekimoğlu'nun konuşuyoruz. Geçende şöyle diyordu:
sevgilisi yücejda dağının eteğindeki ünlü.Ören - Turist bize denizimiz, güneşimiz ve eskı
• M s hrisfc 055
: 000
:056
172 13 73 -74-75 ve 088
tad 068
527 57 00
m
Hmr AeH: 077
SaiHc HMMkP: 511 89 18
C l l T ^ n ı T»: 588 46 00
Ça»a T»: 534 00 00 (100 hat)
M m v a T*: 340 01 00
Har**P**» ••ıımıı. 345 46 80
ft* Ettt: 131 22 09
TakriatakyartMK152 43 00
SM Smatft: 588 44 00
SSK mmyim: 121 77 77
SSX ttz^pf. 358 67 60
• TMFtt:
Tnflk $rtt m.: 176 24 14 (k).
356 04 85-86 (Kadıköy)
Ulfe Tnflk: 377 22 07 (E-5),
356 04 86 (Şehınçi).
314 36 (B Çekmece)
• TNY:
iç Hatlan 573 13 31.
DÜf Hattor 574 73 00 (25 hat),
Saatnl: 574 73 00
574 82 00 (4»at)
011 (Bılınmeyen numaralar ve
nöbetcı eczane sorma),
G O Z L E M UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
zanır.
Ankara SBF Anayasa Hukuku öğretim üyesi ve Milliyet ga-
zetesi yazarı Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın SHP'den Ankara mil-
letvekili kontenfan adayı' olması, bu açıdan sevindirici bir olay-
dır. Soysal, SHP'ye güç kazandırmıştır.
Prof. Soysal ile 12 Mart faşizmi günlerinde Ankara Yıldırım
Bölge ve Mamak Askeri tutukevlerinde beraber kaldık. Yılgın-
lığın ve korkunun kol gezdiği günlerde Prof. Soysal'ın soylu di-
renişine yakından tanık oldum.
Cunta, Soysal'a bu direnişi pahalıya ödetti.
Soysal, Anayasaya Ginş' adlı ders kitabı nedeniyle bugün
DYP Ankara milletvekili adaylarından Baki Tuğ'un düzenledi-
ği ipe-sapa gelmez saçmalarla dolu bir iddianame ile suçlan-
dı; tutuklandı ve yargılandı.
Duruşma yargıçlığını Yargıç Albay Süha Umurhan'ın yaptığı
Piyade Albay izzettin Avlar başkanlığındakı Sıkıyönetim Aske-
ri Mahkemesi, sağ eğilimli öğretim üyelerinden oluşan bir bi-
lirkişi kurulundan aldığı rapora dayanarak Soysal'ı mahkûm etti.
Askeri Yargıtay, bilirkişilerin yansız' olmadıkları gerekçesi ile
karan iki kez bozdu. Bu arada çıkan 1974 affı ile de sorustur-
ma dosyası kapandı.
Aynı cunta, Soysal'ın eşi, öykü ve roman yazarı Sevgi Soy-
sal'ı da tutuklattı.
Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Savcı Baki Tuğ'a karşı anaya-
sa kitabını savunan sanık Mümtaz Soysal' ile ASALA çetelerı-
ne karşı Paris'te Vrfy davası'nöa Türkiye'nin haklarını savunan
Prof. Soysal, aynı Mümtaz Soysal'dır.
İnsanların devrimcilikleri, demokratlıkları ve milliyetçilikleri
gibi kişilikleri de ancak ömür boyu koşulan bir maraton sonunda
belli olur.
Soysal, bu maratonun soluğu kesilmeyen koşucularından bi-
ridir.
* * *
Birand...
TRT Teftiş Kurulu'nun düzenlediği 14 Haziran 1991 günlü ra-
por sonucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 'hu-
susi evrakta sahtecilik' ve 'dolandıncılık' suçlanndan soruştur-
ma sürdürülen Milliyet gazetesi yazarlarından M.AIi Birand, AA
ya TRT'de sunduğu '32. Gûri programı ile ılgıli bir açtklama
yapmış. Diyor ki:
—32. Gün, tüm hırpalamalara ve ititrp kakılmalara rağmen yedi
yıldirdevam ediyor. (...) Ocak ayından sonra 15 günde birekra-
na gelme durumumuz söz konusu (...) 32. Gün Süper Chan-
nel'da yılbaşından itibaren 15 günde bir yanm saat yayımlana-
cak.
Birand'ın bu soruşturmadan önce TRT'de nasıl 'hırpalandığı'
ve 'itilip kakıldığını' doğrusu bılemıyorum. Bılebildiğim, Birand'ın
program başına 65 bin dolar aldığı, gerektığınde, sözleşme
maddelerinin değiştirilerek bu paranın kendisine ödendiğidir.
Böylesine bir 'itilip kakılma' TRT'de program yapan hiç kim-
seye bugüne kadar 'nasip' olmuş değildir!
TRT Genel Müdürlüğü, bir yandan Bırand'ı 'hususi evrakta
sahtecilik' ve tiolandıncılık' gibi yüz kızartıcı suçlarla savcılığa
veriyor; bunu yaparken 'güvendiğimiz arkadaştır' dıye övgüler
dolusu açıklamalarda bulunuyor.
Birand, TRT Genel Müdüriüğü'nün güvendiği bir gazeteciyse,
hakkında neden 'hususi evrakta sahtecilik' ve 'doiandıncıhk' suç-
lanndan soruşturma açıyor ve suç duyurusu ile dosyayı savcı-
lığa gönderiyor? Genel Müdürlük, 'hususi evrakta sahtecilik'
ve 'dolandınalık' suçlanndan Birand'ı savcılığa verirken, aynı
Birand'a "güvendiğini' neden açıklama gereği duyuyor? Güve-
niyorsa neden savcılığa veriyor? Savcılığa veriyorsa, nasıl gü-
veniyor?
Hakkında bu kadar ağır ve yüz kızartıcı suç gerekçeleriyle
soruşturma açtırdığı bir gazeteciyi tahrifat dolu faturaları, Brük-
sel ve Paris büyükelçilerimizin yazılarını, polis ekspertiz rapo-
runu ve tûm soruşturma dosyasını görmezlikten gelip ekran-
lara nasıl çıkarabiliyor?
Birand, 32. Gün'ün bundan sonra 15 günde bir yayımlana-
cağını açıklarken kime ve neye dayanıyor?
Eldeki sözleşme, '32. Gün' programının ayda bir yayımlan-
masını öngörüyor. Progrannın bir yıl uzayıp uzamaması da ka-
sım ayında verılecek karara bağlı. Bu karan genel müdür ve-
recek; karar, yönetim kurulunca da onanacak.
Birand, TRT Genel Müdürü ile Yönetim Kurulu'nun da yer-
lerine geçerek karar alıyor ve bu kararını devletin ajansı aracı-
lığı ile duyuruyor!
Birand, Cumhuriyet dışındaki bütün gazeteleri etkileyerek
hakkındakı bu soruşturma raporu ile ilgili tek satır yazdırma-
mayı başardı. Şimdi de TRT'yi kullanarak kamuoyunu, savcı-
ları ve mahkemeleri etkilemeye çalışıyor.
Ya]maz
9
ın seçim tahmini
(Bajtomfi 1. Sayfada)
mızdır."
Başbakan, "kritik" sorulan
genellikle yanıtlamaziık etmiyor.
Ama bu tür sorulann yanıtlan-
nı Dışişleri Bakanlıgı sırasında
edindiği deneyiırüe diplornatik
bir ambalaja sanp sunuyor.
Yılmaz ile yapüğımız görüş-
mede şu spotlar göze çarpıyor:
"Cumhurbaşkam'mıı tntu-
manun bizi rahatsız eden bir ya-
nı yok."
"Cumhurbaşkanı'u hasun al-
mak, mubaJefetin oy kaybına
sebep olacak."
"ANAP'a oyn biz isüyornz,
Cumhurbaşkanı istikrara oy is-
tiyor."
"Demirel'i daha öncelikli ra-
kip olarak değerlendiriyorum."
"Kürt sorununu partilerustü
bir devlet politikası olarak gö-
rüyonım."
Yümaz'a yöneltilen sorular ve
yanıtları şöyle:
"— Kanmoyuoda denildiği gi-
bi ANAP inişte midir?
YILMAZ — Hayır, tam ter-
sine. Ben sade vatandaştan, so-
kaktaki vatandaştan, ANAP'a
karşı çok büyük bir i^i olduğu-
nu görüyorum. Her gezimde ye-
niden tespit ediyorum. Ama
muhalefet partileri, birtakım or-
ganize kalabalıklarla tersi bir
imaj yaymaya çahşıyorlar. Bazı
basın organlan da bu konu-
da muhalefetc destek sağlıyor-
lar. Ben her zaman söyledim.
ANAP birinci partidir. Seçim-
lerden birinci parti olarak çıka-
cağız, ama bunun tek başımıza
iküdar olmaya yetip yetmeyece-
gini bilmiyorum.
— DYP'nin durumu ne olur?
YILMAZ — DYP, üçüncü
parti olur.
— O halde SHP ikinci parti.
RP-MÇP-IDPnin duramu ne
olur?
YILMAZ — Beşinci olur.
— Barajı aşarlar mı?
YILMAZ — Baraj civannda
oy alırlar.
— SLri, özellikle Orta Anado-
In'da zorlarlar mı?
YILMAZ — Oradan bize ge-
lebilecek bir oy kaldığını sanmı-
yorum. Onlar zaten bizden gide-
cek oylardır. Sadece birleştikle-
ri için, bu barajı aşmalannı sağ-
lar mı sağlamaz mı, o konuda
da kesin bir tahminim yok.'
— Refah'ın MÇP ile birleş-
mesi Güneydoğu'da oy kazandı-
nr mı?
YILMAZ — Sanıyorum, Gü-
neydoğu'da bir ittifak, bir artı
eşittir iki sonucunu vermez. Ter-
sine, belki bir oy azalmasına yol
açabilir.
— Kamuoyunda DYP'nin sü-
rekli tırmandıgı kanaati vardı.
DYP'nin şu anki durumu nedir?
Tırmanma devam ediyor mu?
YILMAZ — Demin dediğim
gibi DYP, çok fail organize bir
örgüt çalışması ile ve basının pa-
yandası ile şişirilmiş bir balon-
du. Biz seçime kadar bu balonu
patlatacağız.
— Basından yalunıyorsunuz.
Basın, şimdi sizden vazgeçti de
DYP'nin >*anına mı gitti?
YILMAZ — Mesele, benim
şahsımla ilgili değil. Benim ka-
naatim, basın güçlü iktidar iste-
miyor. Basın, parçah iktidar is-
tiyor. Zayıf iktidar istiyor. Bu
benim şahsi kanaatim. Benim
şahsımdan değil.
— Basın niye güçlü iktidar is-
temesin? Daha etkin olmak için
mi?
YILMAZ — Bunu bana sor-
mayacaksınız. Bunu basına so-
racaksınız. Benim tahminim
odur.
— Cumhurbaşkanı kampan-
yanın neresinde?
YILMAZ — Üstünde. Cum-
hurbaşkanı istikrar için oy isti-
yor. Vatandaş, istikrardan kimi
anlıyorsa, onu anlıyor. Cumhur-
başkanı'nın tutumunun bizi ra-
hatsız eden bir yanı yok. Ama
muhalefet liderleri, Cumhurbaş-
kanı'nı muhatap aimakla, hat-
ta Cumhurbaşkanı'na karşı bir-
takım tehditleri içeren bir kam-
panya yürütmekle, Türkiye'de
artık kriz politikasının son bul-
masını bekleyen toplumun bek-
lentiJerine ters düşüyorlar. Bana
göre Cumhurbaşkaru'nı muha-
tap alrnak, hatta hasım almak
geri tepecektir. Muhalefetin oy
kaybına sebep olacaktır.
— Cumhurbaskanı istikrara
oy isterken ANAP'ı tarif etmi-
yor mu?
YILMAZ — Dediğim gibi,
ANAP'a oyu biz istiyoruz.
Cumhurbaşkanı istikrara oy
istiyor.
— DYP'nin iktidar olması,
Türkeş ve Erbakan'ın Meclis'e
ginnesi nasıl bir siyasal görün-
tü ortaya çıkanr?
YILMAZ — Muhalefet, 12
Eylül'ün Türkiye için kayıp bir
dönem olduğunu kabul etse ve
bundaki sorumluluğunu ikrar
etse mesele kaimayacak. Ama
Süleyman Bey, tam tersine, 80'h'
yıllann kayıp yıl olduğunu,
70"lerin aslında iyi bir dönem ol-
duğu imajını yaratmaya çahşı-
yor. Bunun toplumda yankı bul-
ması mümkün değil.
— Üslubunuzu biraz sertleş-
tirmediniz mi?
• YILMAZ — Öyle gerektiği
izlenimini aldım. Bizim tabanı-
mızm, artık bize karşı yöneltilen
haksız eleştirilere daha yüksek
dozda cevap verilmesi beklenti-
sine girdiğini tespit ettim. Biraz
da onun etkisi var.
— Sayın Demirel'in Koskotas
skandalına benzer dosyaJar ha-
zıriadıgı yolundaki iddialara ne
diyorsunuz?
YILMAZ — Bu konuda ev-
vela sağduyulu bazı kişilerin tep-
kikrini bekledim. Nitekim bek-
lediğim tepkiler geldi basından.
Sayın Demirel, bunun üzerine
bir açıklama daha yapmak du-
rumunda kaldı. Ne ilk açıkla-
ması, ne son açıklaması katiyen
tatmin edici değildir. Bu konu-
nun üzerine gideceğim. Sayın
Demirel 20 Ekim seçimlerinin
kendisi için son siyasi fırsat ol-
duğunu biliyor. Bu fırsatı leb.i-
ne çevirmek için ehnde olan ve
olmayan bütün kozlannı sefer-
ber etmiştir. Koskotas benzet-
mesi de tamamen havayı bulan-
dırmaya ve bu bulanık havada
partisini avantajh kılmaya yöne-
liktir. Bu konuya önümüzdeki
günlerde gireceğim.
— ANAP birinci parti olur ve
DYP birkac puan gerisinde ikin-
ci parti olursa, siz sağın patron-
luğunda ANAP-DYP birlesme-
si için kollan sıvayacak mısınu?
YILMAZ — Seçim sonrasıy-
la ilgili şimdi hiçbir şey söyle-
mem. O tabloyu görmeden, sı-
rursız ihtimaller üzerine spekü-
lasyonlara girmem. Hedefimiz,
tek başımıza iktidar olmak. Bu
mümkün olmadığı takdirde,
ikinci hedefimiz en büyük parti
olmak. Bunun dışındaki bütün
alternatifleri yok sayıyorum.
— En büyük parti derken, ko-
alisyonun büyük ortağı mı de-
mek istiyorsunuz?
YILMAZ — O, seçim sonra-
sı gelişmelere bağlıdır. Seçimden
ya tek başımıza iktidar ya da bi-
rinci parti olarak çıkmak.
— Yani tek basınıza iktidar
olmama duramunuz var?
YILMAZ — Gayet tabü. Tek
başına Meclis çoğunluğunu sağ-
lamaya yetersiz kalan birinci
parti.
— Tek basınıza iktidar ola-
mazsanız hangi partiyle koalis-
yon olur?
YILMAZ — Şu anda üzerin-
de düşünmek istemediğün ko-
nularla ilgili bir soru soruyorsu-
nuz. Şu anda o konularda hiç-
bir spekülasyona girmem. He-
defimiz tek başımıza iktidara
gelmektir. En asgari hedefimiz,
en büyük parti olmak.
— Ekonomide tıkanıklık ol-
duğu için erken seçim karan al-
dınız. Seçim ekonomisi sebebiy-
le bu tıkanıklık daha büyük haJe
gelecek. Türkiye bu tıkanıklıgı
nasıl aşacak?
YILMAZ — Şimdi, önümüz-
deki dönemden bahsettiğiniz za-
man seçimi arkasında bırakmış
ve önünde 5 yıl olan bir iktidar-
dan bahsediyonız. Dolayısıyla 5
yıl bir perspektif içerisinde bu-
güne kadarki altyapı baskısm-
dan da annmış bir iktidann, tu-
tarh, sürekli bir politikayla ve bi-
zim seçim beyannamemizdeki
gerçekçı hedeflere ulaşmakta
hiçbir sorun görmüyorum. Bu-
rada sorulann muhatabı, gün
vererek 100 günde, 500 günde bu
hedefleri sağlayacağını iddia
eden partilerdir.
— iktidar olarak verilen söz-
lerin yerine getirilmesi, ücret
zammı ve savı ekonomik üka-
nıklığı daha da arttırmıyor mu?
YILMAZ — Sayın Demirel
bugün, bütün Bağ-Kur borçla-
rının affından ve orman köylü-
lerinin borçlannın affından
bahsetmiş. Bizim bu konuda al-
dığunız tedbirleri yetersiz görüp,
ilave bazı tavizleri içeren politi-
kalar düşünüyor. Onun için so-
runun asıl muhatabı odur.
— Demirel vaal ediyor. Oysa
ki siz fiilen yapıyorsunuz, veri-
yorsunuz?
YILMAZ — Ben bu tür va-
atlerin seçmen nezdinde fazla
itibar göreceğini sanmıyorum.
87 senesinde Doğru Yol çok bü-
yük vaatier yapmıştı. önemli
olan, yapılan şeylerin veyahut da
vaat edilen şeylerin inandu"icıh-
ğıdır. DYP için bu konuda hal-
kın olumlu bir yargısı olduğunu
sanmıyorum.
— İyi bir ekiple seçime girdi-
ğinizi kabul ediyor musunuz?
Ekibinizi nasıl buluyorsunuz?
YILMAZ — Kadro meselesi,
mevcut şartlar ve süreç mesele-
si. Onun için, herhangi bir nok-
tada en ideal kadronun oluştu-
ğunu iddia etmek mümkün de-
ğildir. Önemli olan, biz kongre-
de parti yönetimini yenilemiştik,
daha doğrusu, bizim büyük
kongremiz partinin yönetimini
yenilemişti. Bize düşen görev,
şimdi bu yenileşmeyi Meclis'e
yansıtmaktır. Aday belirlemede-
ki yapılan husus budur.
— Kendinizi, 21 ekim günü
seçimi kaybetmiş bir başbakan
olarak düşündunüz mü? Eğer
kaybederseniz potitikaya 'elveda'
der misiniz, yoksa "Politika
uzun bir maratondur' deyip tek-
rar yünir müsünüz?
YILMAZ — Şimdi, bu seçi-
min son fırsat olduğu liderler
\'ar. Bu benim için söz konusu
değil. Bu benim daha ilk sına-
vım. Demirel'in 11. seçimi.
— Güneydogu bölgesindeki
Kun kokenli seçmenden o> alan
HEP'i, SHP bünyesine aldı.
SHP, o bölgede tek iddia sahibi
olduğunu söylüyor. Sizin iddia-
nız var mı?
YILMAZ — SHP'nin HEP'-
le, MÇP'nin Refah'la ittifaka
ginnesi, Güneydoğu'da ANAP-
ın oy yüzdesini önemh' şekilde
arttıracaktır. Bize ulasan son ha-
berler bu yönde. Çünkü her iki
parti de, Güneydoğu'da oy po-
tansiyeline sahip olan partiler,
HEP ve Refah, bu birleşmeler-
le inandırıcılıklarım kaybetmiş-
lerdir. Her ikisi de, kendilerine
destek olan seçmenJeri kendi ira-
deleri dışında tercihleri dışmda
bir ittifaka zorlamışlardır.
— Secimde rakibinjz Demirel
mi, Inönii mü?
YILMAZ — Gerek seçmen
tabanını, gerekse liderlerin bize
karşı tutumlarını dikkate aldı-
ğunda, Sayın Demirel'i daha ön-
celikli rakip olarak değerlendi-
jiyorum.
— Kürt sorunu ile ilgili değer-
lendirmeniz nedir?
YILMAZ — Bunu, daha ön-
ce de çeşitli vesilelerle cevapla-
dım. Meseleyi, partilerüstü bir
devlet politikası meselesi olarak
görüyorum. Hangi parti iktidar-
da olursa olsun, uygulanacak
politikalann tutarbiık içinde, sü-
reklilik içinde ve bütünlük için-
de yürütülmesi gerektiğine ina-
nıyorum. Bu sorun, şu andaki
durumu ne olursa olsun, maa-
lesef bir süre Türkiye*yi rahatsız
edecek bir sorundur. Buna ha-
zırlıklı olmamız lazım. Ama
münferit olaylardan paniğe ka-
pılmadan, uzun vadeli bir dev-
let politikası uygulanması la-
zımdir.
— Kürt sonınuna partilerin
yaklaşımlannı nasıl degerlendi-
riyorsunuz?
YILMAZ — SHP son tutu-
muyla bütün inandırıcılığmı
kaybetmiştir. DSP'nin konuya
yaklaşımjnı olumlu buluyorum."
me şansı olduğunu biliyorum, ama yedi sekiz dayanarak söyleyeyim: Bu parti için asıl sorun
yıldır her yaz geldiğim. sevdiğim. dostlar edin- üçüncü milletvekilîiğini kazanmaktır. bunun
diğim buyerikalabalığaboğulmuşgörmekten için çahşıyorlar. Ben SHP'yi şanslı görüyo-
korkuyorum. Güzellikçağırıcıdır. bunun önü- rum. Öteki iki milletvekillıği için DYP ile
ANAP yanşacaklar. Bu konuda bir tahminde
Kadınlar listezede
sanılmasın. Burası Gökova körfezinin Ören'i
Elbet bütün örenlerde olduğu gibi, burada da
eskil (antik) kahntılar var. Bunlar ilkçağın ün-
lü Keramos kentinden kalmadır. Keramos,
seramikleri ve şarabı ile tanınmıştı, amblemi
şarap bardağı idi. Gariptir, Keramoslular ti-
yatrolannı kentte değil de, karşıdaki Sedir
eserlerimiz için geliyor. Bunu biliyonız. Fakat
başka bir şey daha var. insanımızı tanımak
için de gehyorlar. doğal olarak. Doğayı insan-
sız düşünmek neye yarar! Güneş, deniz ve eski
eser kalıntısı bizim ürünümüz değil, biz asıl in-
sanımızla vanz.
Ören"in turizm bakımından büyük birgeliş-
ne geçilemez, yapılacak iş. düzenli gelişmeyi
sağlamaktır. Başkan Turan'ın bütün amacı da
bu.
O gün bana baska bir tasanmından daha
söz etti Başkan: Oren'de bir sanat konukevi
kurmavı düşünüyor, "Ressamlan, yazarlan,
şairleri, müzikçileri konaklayalım. gelsinler,
burada özgürce yaratma olanağını bulsunlar"
diyor.
Bu tasanmı ben de destekledim, bir öneri
ekleyerek dedim ki:
-Buna yabancı sanatçılan da katsanız daha
iyi olmaz mı Kâzım bey? dedim.
Başkan onayladı bu önerimi. Öyle ya, her
yıl yabancı ülkelerden belli sayıda sanatçıyı
konuk etmek ne iyi olur!
Sayın Kâzım Turan'la ortak bir tasanmı-
mız da var: Bir "'Keramos"u sevenlerderneği"
kuracağız. Buna katıhnaya hazır dostlarımız
az değil. Akyaka- köyünde, BodrurrTda,
Muğla"da evi barkı olan yazar çizerlerimizin
destek olmalannı ısteyeceğim.
Ünlü deniz gezginimiz Sadun Boro. '•Bü-
tün dünyayı gezdim. Gökova körfezi gibi
güzelini görmedim" demişti bir konuşmasın-
da. Ben bütün dünyayı gezip görmedim, ama
denizcimizin bu görüşüne candan katılıyo-
rum. Aziz Müşerref Hekimoğlu '1da dağı"
diye tutturur da ben "Gökova" diye tuttura-
maz mıyım! Görüşürüz bakalım!
Köyümüz Milas'a bağlı, Milas da Muğla'-
ya. Muğla önümüzdeki seçimlerde beş millet-
vekili çıkaracak. Bu beş milletvekilliğinin
partiler arasında nasıl bölüneceği, bölgenin
başlıca konusudur elbet. SHP"nin iki milletve-
kili çıkaracağı kesin gibidir. İzlenimlerime
bulunacak durumda değilim. Fakat SHP ada-
yı, Muğla'nın önceki belediye başkanı Erman
Şahinin seçileceği muhakkak gibidir. Bütün
bölgede çok seviliyor Sayın Şahin.
Evet, particiler hanl hanl çalışıyor. siyaset
adamlan, adaylar oradan oraya gidip geü'yor-
lar, tümünde bir heyecan. dahası bir sinirli-
lik... Seçrnenlere, halka bakıyorum, hergünkü
gibi işleriyle güçleriyle uğraşmaktalar, hiç bi-
rinde telaş, merak yok sanki. Bu durum
bende. siyasetçilerin sanki başka bir milletten
oldukları kuşkusunu yaratıyor, kendi arala-
(Baştarafl 1. Sayfada)
çu Kadınlar Derneği Başkanı
Prof. Dr. Aysel Çelikel, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği
Başkanı Prof. Dr. Türkân Say-
lan, t.U Kadın Sorunları Araş-
tırma ve Uygulama Merkezi
Müdürü Prof. Dr. Necla Arat,
Kadın Sorunları Araştırma ve
Uygulama Derneği Başkanı
Gülsevil Erdem ve 2. Başkan Si-
bel Asna, Türk Soroptimist Ku-
lüpleri Federasyonu Genel Baş-
kanı Prof. Dı. Zeynep Davran,
"Partiler ve liderler seçim ön-
cesi kotalarla ve vaatlerie kadın
adaylara gerekeo yeri verecek-
lerini ilan etmelerine rağmen
parlamentoda mevcut kadın
miüetvekillerinin sayısını bile
konımadılar. Yasak savmak
için seçilemeyecek yerlerde ka-
dın aday göstererek kadın oyla-
nnı almayı planladılar."
Kadın örgütlerinin başkanlan
ortak açıklamalarında kadın
seçmenlerin oy verecekleri siyasi
parti listelerindeki kadın aday-
lar için tercihli oy kullanmala-
nru istediler. Kadın örgütleri bu
Türk Kadınlar Birliği İstanbul
nnda savaşım venyorlar, halktan ayrı bir Başkanı Gültekin Baktır, Kadın
kume. Yoksa politika hep mi böyle oldu? Es- Haklan Koruma Derneği Baş- . U ü
« l t
^ ^ . «uu. w
.»uUC1J
»u
kıden. dıyelım Ingıltere de ıç savaşlar hep kanı Gönül tşler, Türk Üniver- secimlerin kadınların aday liste-
soyluaıleler arasında olupgeçerdı,halk. köylü s
it e
ü Kadınlar Derneği Genel lerinde yer almadığı son siyasi
hiç ışe kanşmazdı. Bu yaşıma geldım, polıtı- Başkam tnci Başkurt, Çağdaş etkinlik olacağım, siyasi parti-
kanın halka ındığını, dahası halkı ılgılendırdı- Yaşamı Destekleme Derneği lerin aday listelerinin kadınların
gını hiç görmedim. Guzel bir oyun oynanıyor, Ankara Başkanı Dr Demet
halk da şeyredıyor. Tanıdığım ve değer verdı- ^^^ d a b u j u n d u ğ u k a d ı n ör-
gütleri başkanlanmn yazıh açık-
lamalarında şöyle dediler:
ğim politikacılarımız var, onlarla toplum
sorunlannı konuştuğumuz oluyor, bu sırada
da ortaya çok önemli, çok derin görüşler atıl-
dığını bilmiyor değilim, fakat bu görüşler
aramızda kalıyor, halkla başka, her halde
onun anlayabileceği gibi konuşuluyor. Bun-
dan ötürü de düşünüyorum, yoksa politik
dediğimiz sorunlar sadece aydınlara özgü so-
runlar mı? Ama bakıyorum, aday adaylan
içinde. adaylar içinde aydın olmayanlar da
var, işin içinden çıkamıyorum.
Politikanın ne olduğunu, birtakım insanla-
n neden çektiğini, halkın politikayla ilişkisini
yeniden düşünmem gerekiyor.
bütün çalışma alanlannda kar-
şı karşıya oldukları haksız uy-
guJamalann ve adaletsizliğin bir,
örneği olduğu vurgulandı.
Yugoslav yönetimînde
(Baştarafı 1. Sayfada)
mışü. Abluka Hırvatistan'ın Ad-
riyatik kıyısmdaki yedi liman
kenti Dubrovnik, Pula, Rijeka,
Sibenik, Split, Zadar ve Ploce^
yi kapsıyordu.
Federal Ordu'nun kente bin-
lerce askerin yanı sıra 30 tank ve
çok sayıda roketatarla saJdırdı-
ğını öne süren radyo, kanh çar-
pışmalar sonucunda 20 askeri-
ni yitiren ordunun geri çekihnek
zorunda kaldığını duyurdu.
Belgrad televizyonu çatışma-
larda 10 federal askerle yüzler-
ce Hırvat güvenlik görevlisinin
öldüğünu, yaralı sayısının ise
1000'i aştığını duyurdu.