22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4EKÎM 1991 KENTYAŞAM GEREKLI TELEFONLAR CUMHURÎYET/17 UGUN • Intemational Hospitai İstanbul ile Londra Hospitai Medical College'ın işbiıiiğiyle düzenlenen "Yardımcı Üreme Yöntemleri ve GeHsmeteri" konulu sempozyum, saat 15.30'da yapılacak. • Zeytinbumu Belediyesı'nin yaptırdığı Nunpaşa Semt Konağı, saat 14.00'te Nurettin Sozen tarafından açılacak. • TÜSİAD'ın düzenlediği "Türk Toplumunun Değerleri" konulu toplantı Sheraton Oteli'nde saat 10.30'da yapılacak. • Turizm Bakanı Bülent Akarcalı ile Hükümet Sâzcüsü İmren Aykut'un katılacağı TUGEM dıploma töreni, saat 14.00'te The Marmara Oteli'nde. • istanbul Tıp Faküftesi'nce düzenlenen "Ağn Kongresi" saat 09.30'da "14 Mart Amfisi'nde başlıyor. • Besiktaş Belediyesi'nce gerçekleştmlen "Özlom" ve "Sevgl" parklarının açılışları saat 10.30 ve 1130'da yapılacak. K n c t ı r r l l İsUnbul'dahaftabaşındanberietkiliolanbunaltıcısıcaklarınar- g UUSU1TA1 d ı n d a n d ü n s a ga n a k y a gı ş tstanbullularaheınferah|ıkhemsıkıntı verdi. Günboyu etkisini siirdüren yagmur ile birlikte hava sıcaklığında da önemli düşttş oldu. Buna karşınyağmur nedeoiyle kentin işlek caddelerinde trafik daha da sıkıştı. Yetkiiiler, dün saat 20.00'ye kadar Istanbul'daraetrekareye düşen yağış miktannın 8 kilograma ulaştıgını bildirdiler. Diinkü ya- gışlarda barajlara da 336 milyon 94 bin 500 metreküp > ağış diıştü. Meteoroloji yetkilileri, bir giın ön- ce 24 dereceyi bulan bava sıcaklığının diinkü > ağışta 20 dereceye duştüğünü, yagışların devam etme - siyle ısının İS dereceye kadar düşmesinin beklendiğini söylediler. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU) Özal'ı Indirmek... (Baştarafı 1. Sayfada) herkes, demokrasiyle biıiikte siyasal istikrar ve huzurun da tam anlamıyla yerleşmesinı istiyor bu ülkede. Onun için, cumhurbaşka- nını indirmek gibi bir operasyon kimi zihin- lerde soru işaretlerine yol açabiliyor. * Ama böyle düşünenlerin bir sorunun kar- şılığını da aramalarında yarar var: işler neden bu noktaya geldi? Türk siyaset sahnesinde böylesine bir ku- tuplaşmanın tohumlanm kendi elleriyte eken, Sayın Özal'dan başkası değildir. Bu açıdan 1987 yılını anımsayalım, siya- sal yasaklarta ilgili halkoylamasını... O tarihte başbakan olan Turgut Özal, 12 Eylül'ün başta Demirel ve Ecevit olmak üze- re siyaset adamlanna koymuş okjuğu beş ve on yıllık siyaset yapma yasaklannı halkoyla- masına götürebilmiş; bununla da yetinme- yip daha önce vermiş olduğu sozü tutmamış ve yasakların devam etmesi için "hayır" kampanyası da yürütebilmiştir. Oysa Özal, bunun yerine, örneğin siyasal yasakların parlamentoda kaldırılmasına ön- cülük edebilirdi. Böylece, hem Türkiye'de si- yasal yaşamın normalleşmesine ve demok- ratikleşmesine katkıda bulunmuş olur, hem de "Demirel'i ben affettim" havasını istedı- ğı zaman basabilirdi (Bu olasılığın o tarihler- de Demirel'in korkulu rüyası olduğunu söy- leyebiliriz). Özal bunu yapacağı yerde, bir askeri yö- netimin demokrasiyi hiçe sayarak koymuş ol- duğu siyasal yasakları savunma yolunu seçti 1987'de. Demokrasi kültüründen böylesine yoksun bir siyasal oportünizm, politik arenada yumu- şamaya değil çatışmaya zemin hazırlamış ol- du. •'•- - ^ ANAP lideri, ikinci temel yanlışı cumhur- başkanlığı seçimiyle yaptı. Şöyle: Ozal, tam 11 kez oynadtğı son derece aön- letsiz bir seçim sistemiyle 1987 halkoylama- sından hemen sonra, baskın tarzında bir er- ken seçime gitti. 1983 seçimlerine göre oy oranı yuzde 45'ten yüzde 36'ya düşmesine karşın, milletvekili oranını yüzde 52'den yüz- de 65e yükseltti. 1989 mart ayında sıra yerel seçimlere gel- di. 26 Mart yerel seçimleri, öyle herhangi bir yerel seçim değildi. Özal, bu seçimleri bir ye- rel seçim olmakian çıkararak, kendisi hak- kında bir halkoylamasına dönüştürmüştü. "Yeterli" oyu alamazsa başbakanlıktan is- tifa edeceğini, sonradan hatırlamak isteme- se de o zaman açıkça ilan etmişti. Sonuç, büyük bir yenilgi oldu özal için: ANAP oyları yüzde 21 'e indi. Böylesine büyük bir yenilginin ardından yaptlacak tek bir iş vardı: önce verilmiş olan sözü tutup başbakanlıktan istifa etmek, ar- kasından ülkeyi erken seçime götürmek... Zi- ra seçmen tabanındaki yüzde 21 'lik destek, ANAP'ın pariamentodaki yüzde 65 oranın- daki sandalyesini artık taşıyamazdı. Ama ne yazık ki ne sözünü tuttu Sayın Özal, ne de erken seçim yolunu açtı. • ANAP lideri, üçüncü hatasını da cumhur- başkanı seçtlmekte göstermiş olduğu inatla işledi. Şöyle: Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldi- ğinde, muhalefetin Özal'a önerisi şu oldu: ANAP'ın seçmen desteği 26 Mart seçimle- rinde yüzde 21 'e inmiş bulunuyor; yüzde 21 destekle Çankaya'ya çıkmak doğru olmaz; çünkü cumhurbaşkanı "herkesin cumhur- başkanı" olmak durumundadır paıiamenter sistemde; hiç olmazsa yüzde 50 destekle se- çilmesinde yarar vardır, aksi haJde anayasal açıdan değilse bile, siyasal açıdan "tartışmalı" bir cumhurbaşkanlığı ortaya çı- kar ki, bu da ülkemizde siyasal istikrarsızlı- ğa kapıyı aralar... Ne uyarılara kulak astı, ne de gayet ma- kul olan uzlaşmaya yanaştı Sayın Özal. Her zamanki gibi bildiğini okudu. Yüzde 21'lik seçmen desteğine karşın gidip Çan- kaya Köşkü'ne oturabildi. Oysa muhalefet- le uzlaşmaya varsaydı, hem politik yaşam- da yumuşamaya katkıda bulunabilecek, hem de partisinin başında kalarak belkı daha akıl- lıca davranmış ofacaktı. Yapmadı. O denli iktidar hırsıyla doluydu ki, tüm gü- cü bir tek kendi elinde toplamayı o denli is- tiyordu ki, kendi kurtarıcılığına o denli inan- mıştı ki, dinlemedi hiç kimseyi. Böylece anayasal açıdan olmasa bile si- yasal açıdan tartışmalı, bu anlamda yasallı- ğı su götüren bir cumhurbaşkanı olmayı göze alabildi. • Burada durmayı da bilseydi belki işler bu- günkü noktaya gelmeyebilirdi. Bir başka de- yişle. siyasal bakımdan zaten tartışmalı olan cumhurbaşkanlığını anayasal çerçevesi için- de tutabılseydi, kendısinin Çankaya'dan in- dirilmesi, şimdikı kadar gündernde olmaya- bilirdi. Çankaya Köşkü'ne çıktı, ama anayasanın çizmiş olduğu sınırlar içinde de kalmadı. 1982 Anayasası'na göre cumhurbaşkanı ta- rafsızdır, partjjer üstü bir konumda olmak ge- rekir. Bunu da hiç umursamadı Sayın Özal. . Dış politikayı da ekonomiyi de kendisi yü- rüttü; başbakanlığı da partı liderliğini de üst- lendi. O kadar ileri gidebildi ki eşini de geti- rip İstanbul'a il başkanı yaptırttı; o kadar ileri gidebildi ki gayet haklı olarak buna karşı çı- kan yeğeni Hüsnü Doğan'ı bakanlıktan attı- rabildi. Saymakla bitmez anayasa ihlalleri... Kısacası: Yüzde 21 'te cumhurbaşkanı seçilmekle de yetinmedi, bir de üstelik anayasayı hiçe say- maya devam ederek dördüncü hatasını yap- tı. Şimdi sormak isteriz: Biraz hukuk nosyonu olan kim çıkıp da Sa- yın Özal'ın anayasayı çiğnemediğini iddia edebilir? Sanmıyoruz ki iddia edebilsin. O zaman bu kadar hata karşılıksız mı ka- lacak? Hiç olmazsa anayasayı çiğnemek, demokratik yollardan cezalandırılmasın mı? Anayasayı bu kadar umursamayan bir cum- hurbaşkanına, demokrasi çerçevesinde bir ders verilmezse, o zaman demokrasinin ol- mazsa olmaz koşulları olan yasa devleti, hu- kuk devleti gibi kavramlar nasıl yerleştirile- bilir bir ülkede? Devlet yönetimınde ciddiyet nasıl sağlanabilir? Rejimin çivisi nasıl yerirv de tutulabilir? Özal'ın Çankaya'dan indirilmesine dönük düşüncelere kuşkuyla bakanların, bu soru- ları da serinkanlı biçimde değerlendirmele- rinde yarar görüyoruz. Köyden MELİH CEVDET ANDAY Bu köyde hiç hırsızhk olmazdı. Bu kez "Aman kapınıza bacanıza dikkat edin!" deni- lince kurcaladım; meğer bakkal Mehmet'in dükkânına arka pencereyi kırarak hırsız gir- miş gece. Acıklı bir hikâye. Bakın anlatayım: Kınk camdan geçerken hırsızın kollan, yü- zü, göğsü berelenmiş, kanamış. Adamcağız bir torbaya zeytindi, peynirdi, ekmekti, yiyecek ne bulduysa doldurmuş. Artık kaçacak değil mi! Girdiği yerden çıkarken ayakkabısınm te- ki düşmüş. içerde kalmış. Ertesi gün jandar- ma, yapılarda çalışan bütün işçileri (ki bunlar o bölgeden değil) toplamış... Bir de ne görsün- ler! Bu işcilerden biri yara bere içinde ve pabucunun teki yok... Dokundu bana bu olay. Neden bunca yapı işçisi geliyor bü köye? Gelişme var da ondan. Bizde yapılann çoğal- masına "gelişme" diyorlar. Çoğalsın da nasıl çoğahrsa çoğalsın! Burası için tehlike şimdilik kapıya dayanmış değil, ama ilerisi için korku- lur. Bereket Belediye Başkanı, yozlaşmaya göz yumacak bir.kişi değil, gelişim plânını titizlikle adasında yapmışlardı ve bayramlarda tekne- lerle orava gıderlerdi. (Unutmadan söyleyive- reyim: Oren adı Farsça viran'dan bozmadır. Lâtincesi ruine, yıkıntı demek, Batı Avrupa dillerinde de bu anlamda kullanılır.) Bugün Ören'de hiç üzüm bağı yok. kalmamış, demek bakımsızhktan yok olmuş tümü. Eskiden, çok eskiden büyûk bir deniz çekilmesi olmuş ola- cak ki. köy bugün kıyıdan iki kilometre içerde- dir ve eskil Keramos'un yüce duvarlan arasına sığınmıştır. Fakat Örenliler kıyıda da bir oturma yeri kurmakta gecikmemişler. Bu- raya Yalı mahallesi deniyor. Avrupai bir görünümdedir. Denizi eşsizdir ve ayışığı insanı büyüler. Sessizliği bana şaşkınlık veriyor, dü- şüncemi bütün saflığı ve gücüyle yaşayabiliyo- rum. Eskiden epey şiir yazmıştım burada, doğayı unutturan şiirJer. Çünkü doğarun en güzeli doğayı unutturur. Örenin, özellikle Yah'nın bunca güzelleş- mesıni sağlayan elbette ki Belediye Başkanı Kâzım Turan'dır. Sayın Turan genç, uygar,oz . _ . . . _ . , .—, _.<=-,o—T r ._ _...de çahşkan bir orman mühendisi. Son yerel se- uyguluyor. Ören, bu gidişle, Ege'nin incisi ola- çimlerde SHP'den başkan seçildi. cak. Dostum Kâzım Turan la arada bir buJuşup Ören dedimse, Müşerref Hekimoğlu'nun konuşuyoruz. Geçende şöyle diyordu: sevgilisi yücejda dağının eteğindeki ünlü.Ören - Turist bize denizimiz, güneşimiz ve eskı • M s hrisfc 055 : 000 :056 172 13 73 -74-75 ve 088 tad 068 527 57 00 m Hmr AeH: 077 SaiHc HMMkP: 511 89 18 C l l T ^ n ı T»: 588 46 00 Ça»a T»: 534 00 00 (100 hat) M m v a T*: 340 01 00 Har**P**» ••ıımıı. 345 46 80 ft* Ettt: 131 22 09 TakriatakyartMK152 43 00 SM Smatft: 588 44 00 SSK mmyim: 121 77 77 SSX ttz^pf. 358 67 60 • TMFtt: Tnflk $rtt m.: 176 24 14 (k). 356 04 85-86 (Kadıköy) Ulfe Tnflk: 377 22 07 (E-5), 356 04 86 (Şehınçi). 314 36 (B Çekmece) • TNY: iç Hatlan 573 13 31. DÜf Hattor 574 73 00 (25 hat), Saatnl: 574 73 00 574 82 00 (4»at) 011 (Bılınmeyen numaralar ve nöbetcı eczane sorma), G O Z L E M UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) zanır. Ankara SBF Anayasa Hukuku öğretim üyesi ve Milliyet ga- zetesi yazarı Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın SHP'den Ankara mil- letvekili kontenfan adayı' olması, bu açıdan sevindirici bir olay- dır. Soysal, SHP'ye güç kazandırmıştır. Prof. Soysal ile 12 Mart faşizmi günlerinde Ankara Yıldırım Bölge ve Mamak Askeri tutukevlerinde beraber kaldık. Yılgın- lığın ve korkunun kol gezdiği günlerde Prof. Soysal'ın soylu di- renişine yakından tanık oldum. Cunta, Soysal'a bu direnişi pahalıya ödetti. Soysal, Anayasaya Ginş' adlı ders kitabı nedeniyle bugün DYP Ankara milletvekili adaylarından Baki Tuğ'un düzenledi- ği ipe-sapa gelmez saçmalarla dolu bir iddianame ile suçlan- dı; tutuklandı ve yargılandı. Duruşma yargıçlığını Yargıç Albay Süha Umurhan'ın yaptığı Piyade Albay izzettin Avlar başkanlığındakı Sıkıyönetim Aske- ri Mahkemesi, sağ eğilimli öğretim üyelerinden oluşan bir bi- lirkişi kurulundan aldığı rapora dayanarak Soysal'ı mahkûm etti. Askeri Yargıtay, bilirkişilerin yansız' olmadıkları gerekçesi ile karan iki kez bozdu. Bu arada çıkan 1974 affı ile de sorustur- ma dosyası kapandı. Aynı cunta, Soysal'ın eşi, öykü ve roman yazarı Sevgi Soy- sal'ı da tutuklattı. Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Savcı Baki Tuğ'a karşı anaya- sa kitabını savunan sanık Mümtaz Soysal' ile ASALA çetelerı- ne karşı Paris'te Vrfy davası'nöa Türkiye'nin haklarını savunan Prof. Soysal, aynı Mümtaz Soysal'dır. İnsanların devrimcilikleri, demokratlıkları ve milliyetçilikleri gibi kişilikleri de ancak ömür boyu koşulan bir maraton sonunda belli olur. Soysal, bu maratonun soluğu kesilmeyen koşucularından bi- ridir. * * * Birand... TRT Teftiş Kurulu'nun düzenlediği 14 Haziran 1991 günlü ra- por sonucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 'hu- susi evrakta sahtecilik' ve 'dolandıncılık' suçlanndan soruştur- ma sürdürülen Milliyet gazetesi yazarlarından M.AIi Birand, AA ya TRT'de sunduğu '32. Gûri programı ile ılgıli bir açtklama yapmış. Diyor ki: —32. Gün, tüm hırpalamalara ve ititrp kakılmalara rağmen yedi yıldirdevam ediyor. (...) Ocak ayından sonra 15 günde birekra- na gelme durumumuz söz konusu (...) 32. Gün Süper Chan- nel'da yılbaşından itibaren 15 günde bir yanm saat yayımlana- cak. Birand'ın bu soruşturmadan önce TRT'de nasıl 'hırpalandığı' ve 'itilip kakıldığını' doğrusu bılemıyorum. Bılebildiğim, Birand'ın program başına 65 bin dolar aldığı, gerektığınde, sözleşme maddelerinin değiştirilerek bu paranın kendisine ödendiğidir. Böylesine bir 'itilip kakılma' TRT'de program yapan hiç kim- seye bugüne kadar 'nasip' olmuş değildir! TRT Genel Müdürlüğü, bir yandan Bırand'ı 'hususi evrakta sahtecilik' ve tiolandıncılık' gibi yüz kızartıcı suçlarla savcılığa veriyor; bunu yaparken 'güvendiğimiz arkadaştır' dıye övgüler dolusu açıklamalarda bulunuyor. Birand, TRT Genel Müdüriüğü'nün güvendiği bir gazeteciyse, hakkında neden 'hususi evrakta sahtecilik' ve 'doiandıncıhk' suç- lanndan soruşturma açıyor ve suç duyurusu ile dosyayı savcı- lığa gönderiyor? Genel Müdürlük, 'hususi evrakta sahtecilik' ve 'dolandınalık' suçlanndan Birand'ı savcılığa verirken, aynı Birand'a "güvendiğini' neden açıklama gereği duyuyor? Güve- niyorsa neden savcılığa veriyor? Savcılığa veriyorsa, nasıl gü- veniyor? Hakkında bu kadar ağır ve yüz kızartıcı suç gerekçeleriyle soruşturma açtırdığı bir gazeteciyi tahrifat dolu faturaları, Brük- sel ve Paris büyükelçilerimizin yazılarını, polis ekspertiz rapo- runu ve tûm soruşturma dosyasını görmezlikten gelip ekran- lara nasıl çıkarabiliyor? Birand, 32. Gün'ün bundan sonra 15 günde bir yayımlana- cağını açıklarken kime ve neye dayanıyor? Eldeki sözleşme, '32. Gün' programının ayda bir yayımlan- masını öngörüyor. Progrannın bir yıl uzayıp uzamaması da ka- sım ayında verılecek karara bağlı. Bu karan genel müdür ve- recek; karar, yönetim kurulunca da onanacak. Birand, TRT Genel Müdürü ile Yönetim Kurulu'nun da yer- lerine geçerek karar alıyor ve bu kararını devletin ajansı aracı- lığı ile duyuruyor! Birand, Cumhuriyet dışındaki bütün gazeteleri etkileyerek hakkındakı bu soruşturma raporu ile ilgili tek satır yazdırma- mayı başardı. Şimdi de TRT'yi kullanarak kamuoyunu, savcı- ları ve mahkemeleri etkilemeye çalışıyor. Ya]maz 9 ın seçim tahmini (Bajtomfi 1. Sayfada) mızdır." Başbakan, "kritik" sorulan genellikle yanıtlamaziık etmiyor. Ama bu tür sorulann yanıtlan- nı Dışişleri Bakanlıgı sırasında edindiği deneyiırüe diplornatik bir ambalaja sanp sunuyor. Yılmaz ile yapüğımız görüş- mede şu spotlar göze çarpıyor: "Cumhurbaşkam'mıı tntu- manun bizi rahatsız eden bir ya- nı yok." "Cumhurbaşkanı'u hasun al- mak, mubaJefetin oy kaybına sebep olacak." "ANAP'a oyn biz isüyornz, Cumhurbaşkanı istikrara oy is- tiyor." "Demirel'i daha öncelikli ra- kip olarak değerlendiriyorum." "Kürt sorununu partilerustü bir devlet politikası olarak gö- rüyonım." Yümaz'a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle: "— Kanmoyuoda denildiği gi- bi ANAP inişte midir? YILMAZ — Hayır, tam ter- sine. Ben sade vatandaştan, so- kaktaki vatandaştan, ANAP'a karşı çok büyük bir i^i olduğu- nu görüyorum. Her gezimde ye- niden tespit ediyorum. Ama muhalefet partileri, birtakım or- ganize kalabalıklarla tersi bir imaj yaymaya çahşıyorlar. Bazı basın organlan da bu konu- da muhalefetc destek sağlıyor- lar. Ben her zaman söyledim. ANAP birinci partidir. Seçim- lerden birinci parti olarak çıka- cağız, ama bunun tek başımıza iküdar olmaya yetip yetmeyece- gini bilmiyorum. — DYP'nin durumu ne olur? YILMAZ — DYP, üçüncü parti olur. — O halde SHP ikinci parti. RP-MÇP-IDPnin duramu ne olur? YILMAZ — Beşinci olur. — Barajı aşarlar mı? YILMAZ — Baraj civannda oy alırlar. — SLri, özellikle Orta Anado- In'da zorlarlar mı? YILMAZ — Oradan bize ge- lebilecek bir oy kaldığını sanmı- yorum. Onlar zaten bizden gide- cek oylardır. Sadece birleştikle- ri için, bu barajı aşmalannı sağ- lar mı sağlamaz mı, o konuda da kesin bir tahminim yok.' — Refah'ın MÇP ile birleş- mesi Güneydoğu'da oy kazandı- nr mı? YILMAZ — Sanıyorum, Gü- neydoğu'da bir ittifak, bir artı eşittir iki sonucunu vermez. Ter- sine, belki bir oy azalmasına yol açabilir. — Kamuoyunda DYP'nin sü- rekli tırmandıgı kanaati vardı. DYP'nin şu anki durumu nedir? Tırmanma devam ediyor mu? YILMAZ — Demin dediğim gibi DYP, çok fail organize bir örgüt çalışması ile ve basının pa- yandası ile şişirilmiş bir balon- du. Biz seçime kadar bu balonu patlatacağız. — Basından yalunıyorsunuz. Basın, şimdi sizden vazgeçti de DYP'nin >*anına mı gitti? YILMAZ — Mesele, benim şahsımla ilgili değil. Benim ka- naatim, basın güçlü iktidar iste- miyor. Basın, parçah iktidar is- tiyor. Zayıf iktidar istiyor. Bu benim şahsi kanaatim. Benim şahsımdan değil. — Basın niye güçlü iktidar is- temesin? Daha etkin olmak için mi? YILMAZ — Bunu bana sor- mayacaksınız. Bunu basına so- racaksınız. Benim tahminim odur. — Cumhurbaşkanı kampan- yanın neresinde? YILMAZ — Üstünde. Cum- hurbaşkanı istikrar için oy isti- yor. Vatandaş, istikrardan kimi anlıyorsa, onu anlıyor. Cumhur- başkanı'nın tutumunun bizi ra- hatsız eden bir yanı yok. Ama muhalefet liderleri, Cumhurbaş- kanı'nı muhatap aimakla, hat- ta Cumhurbaşkanı'na karşı bir- takım tehditleri içeren bir kam- panya yürütmekle, Türkiye'de artık kriz politikasının son bul- masını bekleyen toplumun bek- lentiJerine ters düşüyorlar. Bana göre Cumhurbaşkaru'nı muha- tap alrnak, hatta hasım almak geri tepecektir. Muhalefetin oy kaybına sebep olacaktır. — Cumhurbaskanı istikrara oy isterken ANAP'ı tarif etmi- yor mu? YILMAZ — Dediğim gibi, ANAP'a oyu biz istiyoruz. Cumhurbaşkanı istikrara oy istiyor. — DYP'nin iktidar olması, Türkeş ve Erbakan'ın Meclis'e ginnesi nasıl bir siyasal görün- tü ortaya çıkanr? YILMAZ — Muhalefet, 12 Eylül'ün Türkiye için kayıp bir dönem olduğunu kabul etse ve bundaki sorumluluğunu ikrar etse mesele kaimayacak. Ama Süleyman Bey, tam tersine, 80'h' yıllann kayıp yıl olduğunu, 70"lerin aslında iyi bir dönem ol- duğu imajını yaratmaya çahşı- yor. Bunun toplumda yankı bul- ması mümkün değil. — Üslubunuzu biraz sertleş- tirmediniz mi? • YILMAZ — Öyle gerektiği izlenimini aldım. Bizim tabanı- mızm, artık bize karşı yöneltilen haksız eleştirilere daha yüksek dozda cevap verilmesi beklenti- sine girdiğini tespit ettim. Biraz da onun etkisi var. — Sayın Demirel'in Koskotas skandalına benzer dosyaJar ha- zıriadıgı yolundaki iddialara ne diyorsunuz? YILMAZ — Bu konuda ev- vela sağduyulu bazı kişilerin tep- kikrini bekledim. Nitekim bek- lediğim tepkiler geldi basından. Sayın Demirel, bunun üzerine bir açıklama daha yapmak du- rumunda kaldı. Ne ilk açıkla- ması, ne son açıklaması katiyen tatmin edici değildir. Bu konu- nun üzerine gideceğim. Sayın Demirel 20 Ekim seçimlerinin kendisi için son siyasi fırsat ol- duğunu biliyor. Bu fırsatı leb.i- ne çevirmek için ehnde olan ve olmayan bütün kozlannı sefer- ber etmiştir. Koskotas benzet- mesi de tamamen havayı bulan- dırmaya ve bu bulanık havada partisini avantajh kılmaya yöne- liktir. Bu konuya önümüzdeki günlerde gireceğim. — ANAP birinci parti olur ve DYP birkac puan gerisinde ikin- ci parti olursa, siz sağın patron- luğunda ANAP-DYP birlesme- si için kollan sıvayacak mısınu? YILMAZ — Seçim sonrasıy- la ilgili şimdi hiçbir şey söyle- mem. O tabloyu görmeden, sı- rursız ihtimaller üzerine spekü- lasyonlara girmem. Hedefimiz, tek başımıza iktidar olmak. Bu mümkün olmadığı takdirde, ikinci hedefimiz en büyük parti olmak. Bunun dışındaki bütün alternatifleri yok sayıyorum. — En büyük parti derken, ko- alisyonun büyük ortağı mı de- mek istiyorsunuz? YILMAZ — O, seçim sonra- sı gelişmelere bağlıdır. Seçimden ya tek başımıza iktidar ya da bi- rinci parti olarak çıkmak. — Yani tek basınıza iktidar olmama duramunuz var? YILMAZ — Gayet tabü. Tek başına Meclis çoğunluğunu sağ- lamaya yetersiz kalan birinci parti. — Tek basınıza iktidar ola- mazsanız hangi partiyle koalis- yon olur? YILMAZ — Şu anda üzerin- de düşünmek istemediğün ko- nularla ilgili bir soru soruyorsu- nuz. Şu anda o konularda hiç- bir spekülasyona girmem. He- defimiz tek başımıza iktidara gelmektir. En asgari hedefimiz, en büyük parti olmak. — Ekonomide tıkanıklık ol- duğu için erken seçim karan al- dınız. Seçim ekonomisi sebebiy- le bu tıkanıklık daha büyük haJe gelecek. Türkiye bu tıkanıklıgı nasıl aşacak? YILMAZ — Şimdi, önümüz- deki dönemden bahsettiğiniz za- man seçimi arkasında bırakmış ve önünde 5 yıl olan bir iktidar- dan bahsediyonız. Dolayısıyla 5 yıl bir perspektif içerisinde bu- güne kadarki altyapı baskısm- dan da annmış bir iktidann, tu- tarh, sürekli bir politikayla ve bi- zim seçim beyannamemizdeki gerçekçı hedeflere ulaşmakta hiçbir sorun görmüyorum. Bu- rada sorulann muhatabı, gün vererek 100 günde, 500 günde bu hedefleri sağlayacağını iddia eden partilerdir. — iktidar olarak verilen söz- lerin yerine getirilmesi, ücret zammı ve savı ekonomik üka- nıklığı daha da arttırmıyor mu? YILMAZ — Sayın Demirel bugün, bütün Bağ-Kur borçla- rının affından ve orman köylü- lerinin borçlannın affından bahsetmiş. Bizim bu konuda al- dığunız tedbirleri yetersiz görüp, ilave bazı tavizleri içeren politi- kalar düşünüyor. Onun için so- runun asıl muhatabı odur. — Demirel vaal ediyor. Oysa ki siz fiilen yapıyorsunuz, veri- yorsunuz? YILMAZ — Ben bu tür va- atlerin seçmen nezdinde fazla itibar göreceğini sanmıyorum. 87 senesinde Doğru Yol çok bü- yük vaatier yapmıştı. önemli olan, yapılan şeylerin veyahut da vaat edilen şeylerin inandu"icıh- ğıdır. DYP için bu konuda hal- kın olumlu bir yargısı olduğunu sanmıyorum. — İyi bir ekiple seçime girdi- ğinizi kabul ediyor musunuz? Ekibinizi nasıl buluyorsunuz? YILMAZ — Kadro meselesi, mevcut şartlar ve süreç mesele- si. Onun için, herhangi bir nok- tada en ideal kadronun oluştu- ğunu iddia etmek mümkün de- ğildir. Önemli olan, biz kongre- de parti yönetimini yenilemiştik, daha doğrusu, bizim büyük kongremiz partinin yönetimini yenilemişti. Bize düşen görev, şimdi bu yenileşmeyi Meclis'e yansıtmaktır. Aday belirlemede- ki yapılan husus budur. — Kendinizi, 21 ekim günü seçimi kaybetmiş bir başbakan olarak düşündunüz mü? Eğer kaybederseniz potitikaya 'elveda' der misiniz, yoksa "Politika uzun bir maratondur' deyip tek- rar yünir müsünüz? YILMAZ — Şimdi, bu seçi- min son fırsat olduğu liderler \'ar. Bu benim için söz konusu değil. Bu benim daha ilk sına- vım. Demirel'in 11. seçimi. — Güneydogu bölgesindeki Kun kokenli seçmenden o> alan HEP'i, SHP bünyesine aldı. SHP, o bölgede tek iddia sahibi olduğunu söylüyor. Sizin iddia- nız var mı? YILMAZ — SHP'nin HEP'- le, MÇP'nin Refah'la ittifaka ginnesi, Güneydoğu'da ANAP- ın oy yüzdesini önemh' şekilde arttıracaktır. Bize ulasan son ha- berler bu yönde. Çünkü her iki parti de, Güneydoğu'da oy po- tansiyeline sahip olan partiler, HEP ve Refah, bu birleşmeler- le inandırıcılıklarım kaybetmiş- lerdir. Her ikisi de, kendilerine destek olan seçmenJeri kendi ira- deleri dışında tercihleri dışmda bir ittifaka zorlamışlardır. — Secimde rakibinjz Demirel mi, Inönii mü? YILMAZ — Gerek seçmen tabanını, gerekse liderlerin bize karşı tutumlarını dikkate aldı- ğunda, Sayın Demirel'i daha ön- celikli rakip olarak değerlendi- jiyorum. — Kürt sorunu ile ilgili değer- lendirmeniz nedir? YILMAZ — Bunu, daha ön- ce de çeşitli vesilelerle cevapla- dım. Meseleyi, partilerüstü bir devlet politikası meselesi olarak görüyorum. Hangi parti iktidar- da olursa olsun, uygulanacak politikalann tutarbiık içinde, sü- reklilik içinde ve bütünlük için- de yürütülmesi gerektiğine ina- nıyorum. Bu sorun, şu andaki durumu ne olursa olsun, maa- lesef bir süre Türkiye*yi rahatsız edecek bir sorundur. Buna ha- zırlıklı olmamız lazım. Ama münferit olaylardan paniğe ka- pılmadan, uzun vadeli bir dev- let politikası uygulanması la- zımdir. — Kürt sonınuna partilerin yaklaşımlannı nasıl degerlendi- riyorsunuz? YILMAZ — SHP son tutu- muyla bütün inandırıcılığmı kaybetmiştir. DSP'nin konuya yaklaşımjnı olumlu buluyorum." me şansı olduğunu biliyorum, ama yedi sekiz dayanarak söyleyeyim: Bu parti için asıl sorun yıldır her yaz geldiğim. sevdiğim. dostlar edin- üçüncü milletvekilîiğini kazanmaktır. bunun diğim buyerikalabalığaboğulmuşgörmekten için çahşıyorlar. Ben SHP'yi şanslı görüyo- korkuyorum. Güzellikçağırıcıdır. bunun önü- rum. Öteki iki milletvekillıği için DYP ile ANAP yanşacaklar. Bu konuda bir tahminde Kadınlar listezede sanılmasın. Burası Gökova körfezinin Ören'i Elbet bütün örenlerde olduğu gibi, burada da eskil (antik) kahntılar var. Bunlar ilkçağın ün- lü Keramos kentinden kalmadır. Keramos, seramikleri ve şarabı ile tanınmıştı, amblemi şarap bardağı idi. Gariptir, Keramoslular ti- yatrolannı kentte değil de, karşıdaki Sedir eserlerimiz için geliyor. Bunu biliyonız. Fakat başka bir şey daha var. insanımızı tanımak için de gehyorlar. doğal olarak. Doğayı insan- sız düşünmek neye yarar! Güneş, deniz ve eski eser kalıntısı bizim ürünümüz değil, biz asıl in- sanımızla vanz. Ören"in turizm bakımından büyük birgeliş- ne geçilemez, yapılacak iş. düzenli gelişmeyi sağlamaktır. Başkan Turan'ın bütün amacı da bu. O gün bana baska bir tasanmından daha söz etti Başkan: Oren'de bir sanat konukevi kurmavı düşünüyor, "Ressamlan, yazarlan, şairleri, müzikçileri konaklayalım. gelsinler, burada özgürce yaratma olanağını bulsunlar" diyor. Bu tasanmı ben de destekledim, bir öneri ekleyerek dedim ki: -Buna yabancı sanatçılan da katsanız daha iyi olmaz mı Kâzım bey? dedim. Başkan onayladı bu önerimi. Öyle ya, her yıl yabancı ülkelerden belli sayıda sanatçıyı konuk etmek ne iyi olur! Sayın Kâzım Turan'la ortak bir tasanmı- mız da var: Bir "'Keramos"u sevenlerderneği" kuracağız. Buna katıhnaya hazır dostlarımız az değil. Akyaka- köyünde, BodrurrTda, Muğla"da evi barkı olan yazar çizerlerimizin destek olmalannı ısteyeceğim. Ünlü deniz gezginimiz Sadun Boro. '•Bü- tün dünyayı gezdim. Gökova körfezi gibi güzelini görmedim" demişti bir konuşmasın- da. Ben bütün dünyayı gezip görmedim, ama denizcimizin bu görüşüne candan katılıyo- rum. Aziz Müşerref Hekimoğlu '1da dağı" diye tutturur da ben "Gökova" diye tuttura- maz mıyım! Görüşürüz bakalım! Köyümüz Milas'a bağlı, Milas da Muğla'- ya. Muğla önümüzdeki seçimlerde beş millet- vekili çıkaracak. Bu beş milletvekilliğinin partiler arasında nasıl bölüneceği, bölgenin başlıca konusudur elbet. SHP"nin iki milletve- kili çıkaracağı kesin gibidir. İzlenimlerime bulunacak durumda değilim. Fakat SHP ada- yı, Muğla'nın önceki belediye başkanı Erman Şahinin seçileceği muhakkak gibidir. Bütün bölgede çok seviliyor Sayın Şahin. Evet, particiler hanl hanl çalışıyor. siyaset adamlan, adaylar oradan oraya gidip geü'yor- lar, tümünde bir heyecan. dahası bir sinirli- lik... Seçrnenlere, halka bakıyorum, hergünkü gibi işleriyle güçleriyle uğraşmaktalar, hiç bi- rinde telaş, merak yok sanki. Bu durum bende. siyasetçilerin sanki başka bir milletten oldukları kuşkusunu yaratıyor, kendi arala- (Baştarafl 1. Sayfada) çu Kadınlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkân Say- lan, t.U Kadın Sorunları Araş- tırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necla Arat, Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Derneği Başkanı Gülsevil Erdem ve 2. Başkan Si- bel Asna, Türk Soroptimist Ku- lüpleri Federasyonu Genel Baş- kanı Prof. Dı. Zeynep Davran, "Partiler ve liderler seçim ön- cesi kotalarla ve vaatlerie kadın adaylara gerekeo yeri verecek- lerini ilan etmelerine rağmen parlamentoda mevcut kadın miüetvekillerinin sayısını bile konımadılar. Yasak savmak için seçilemeyecek yerlerde ka- dın aday göstererek kadın oyla- nnı almayı planladılar." Kadın örgütlerinin başkanlan ortak açıklamalarında kadın seçmenlerin oy verecekleri siyasi parti listelerindeki kadın aday- lar için tercihli oy kullanmala- nru istediler. Kadın örgütleri bu Türk Kadınlar Birliği İstanbul nnda savaşım venyorlar, halktan ayrı bir Başkanı Gültekin Baktır, Kadın kume. Yoksa politika hep mi böyle oldu? Es- Haklan Koruma Derneği Baş- . U ü « l t ^ ^ . «uu. w .»uUC1J »u kıden. dıyelım Ingıltere de ıç savaşlar hep kanı Gönül tşler, Türk Üniver- secimlerin kadınların aday liste- soyluaıleler arasında olupgeçerdı,halk. köylü s it e ü Kadınlar Derneği Genel lerinde yer almadığı son siyasi hiç ışe kanşmazdı. Bu yaşıma geldım, polıtı- Başkam tnci Başkurt, Çağdaş etkinlik olacağım, siyasi parti- kanın halka ındığını, dahası halkı ılgılendırdı- Yaşamı Destekleme Derneği lerin aday listelerinin kadınların gını hiç görmedim. Guzel bir oyun oynanıyor, Ankara Başkanı Dr Demet halk da şeyredıyor. Tanıdığım ve değer verdı- ^^^ d a b u j u n d u ğ u k a d ı n ör- gütleri başkanlanmn yazıh açık- lamalarında şöyle dediler: ğim politikacılarımız var, onlarla toplum sorunlannı konuştuğumuz oluyor, bu sırada da ortaya çok önemli, çok derin görüşler atıl- dığını bilmiyor değilim, fakat bu görüşler aramızda kalıyor, halkla başka, her halde onun anlayabileceği gibi konuşuluyor. Bun- dan ötürü de düşünüyorum, yoksa politik dediğimiz sorunlar sadece aydınlara özgü so- runlar mı? Ama bakıyorum, aday adaylan içinde. adaylar içinde aydın olmayanlar da var, işin içinden çıkamıyorum. Politikanın ne olduğunu, birtakım insanla- n neden çektiğini, halkın politikayla ilişkisini yeniden düşünmem gerekiyor. bütün çalışma alanlannda kar- şı karşıya oldukları haksız uy- guJamalann ve adaletsizliğin bir, örneği olduğu vurgulandı. Yugoslav yönetimînde (Baştarafı 1. Sayfada) mışü. Abluka Hırvatistan'ın Ad- riyatik kıyısmdaki yedi liman kenti Dubrovnik, Pula, Rijeka, Sibenik, Split, Zadar ve Ploce^ yi kapsıyordu. Federal Ordu'nun kente bin- lerce askerin yanı sıra 30 tank ve çok sayıda roketatarla saJdırdı- ğını öne süren radyo, kanh çar- pışmalar sonucunda 20 askeri- ni yitiren ordunun geri çekihnek zorunda kaldığını duyurdu. Belgrad televizyonu çatışma- larda 10 federal askerle yüzler- ce Hırvat güvenlik görevlisinin öldüğünu, yaralı sayısının ise 1000'i aştığını duyurdu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle