Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 EKİM 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17
OLAYLARIV Talabani, PKK'yı ikna etmeye çalıştığını söyledi
ARDENDAKI
2 suikastm
sanıklarıAKUIHUAKI cjr\TT-*T T 1 •) 1 11 5 saıııklar
GERÇEK FKK Irakı kullanamaz *****(bftarafi I. Sayfada)
İHşkanı'nın konuşmasındaki
Âvgu, "özal devri"ni övmek
uizrine oturtulmuştu. Oysa
dmhuriyet Bayramı'nda yurt-
talara duynnılması gereken
cmhuriyet devriminin ne de-
rrek olduğudur. Bunu yapabil-
mk için 20'nciyilzyıhn ilk çey-
r&ine inmek, dünya tarihinde
uusal kurtuhtş savaşının yerini
satamak, "Aydınlanma
fesefesi" içinde cumhuriyet
devriminin anlamım belirtmek
geekir. Bütün bunlar nal çivi-
süesığmaz. Cumhuriyet Bayra-
rn, ödeme dengesi tartısmasını,
dmhurbaşkanı'nın televizyona
tmması için bir "vesile" olarak
deŞerlendirilirse, kötüye kulla-
nımış olmaz mı?
Ulus bütünlüğünü pekiştire-
cec "üslubu" biryana bırakarak
gçmişi azımsamak, belki Sayın
öuü'm kişiliğine yakışabilir;
ama, devleti temsil eden veyan-
sn oîması gereken bir cumhur-
boşkanına yakışabilir mi?
Seyazık ki Sayın özal, parti
başkam olmaktan sıyrılamadı.
Cumhurbaşkam kimliğini be-
nimsemekten çok uzakta bir
"nth haleti"nin içinden çıkabil-
nvş değildir. • • •
VELİKFKINDt
HtPODROMlPNDAN
FÎKRETDAĞLIOĞLU
TAHMtVLERİMtZ
l.KOŞU:F. (2)Mihre, P. (3)
Aslanım, S. (5) Türirish Music.
2. KOŞU: F. (3) Alarat, P. (1)
Babatuluy, P. (4) Mesudem, S.
(5) Alara.
3. KOŞU: F. (2) Ebru 4, P. (6)
Serenad, P. (7) Akbatur, S. (4)
Cemil.
4. KOŞU: F. (9) Good by, P.
(2) Işüü, P. (3) Mjnmino, S. (6)
Gambler.
5. KOŞU: F. (5) Bahadırbey,
P. (6) Arat, P. (3) Serap 25, S
(1) Kerim.
6. KOŞU: F. (1) özcanbey, P.
(3) Sedam, P. (2) Çelikoğlu, S.
(6) Şanlı 2, S. (4) Leyla 456.
7. KOŞU: F. (1) Tulnea, P. (6)
Altolgah, P. (5) Ulubey, S. (4)
Tanyıldıa.
ANKARA (Cnmhuriyet Bn-
rosıı) — Kürdistan Yurtsever
Birliği (KYB) lideri Celal Tala-
bani, "tki tarafın da istemesi
hatinde, Türk hikömeti üe PKK
arasıada arabalucnluk
yapabilecefini" söyledi.
PKK'nın Kuzey Irak toprakla-
rını Türkiye'ye "saldın üssü"
olarak kullanmasına karşı ol-
duklannı belirten Talabani, bu
çerçevede PKK'yı "ikna" çaba-
sını sürdüreceğhıi ve sonuçtan
"umudu" olduğunu açıkladı.
Talabani, Türk Silahlı Kuvvet-
leri'nin (TSK) operasyonunda
sivillerin ölmesinden duyduğu
rahatsızlığı vurguladı ve "sınır
denetimi" için bölgede peşmer-
ge köyleri kurulması önerisini
TUrk yetkililere aktardığını bil-
dirdi.
Geçen hafta sonu Tûrkiye'ye
gelen ve önümüzdeki günlerde
Kuzey Irak'a geçraesi beklenen
KYB lideri Talabani, örgütünün
Ankara'da açtığı "irtibat
bürosunda" bir basın toplantı-
sı düzenledi. Toplantı boyunca,
PKK'nın kendüerine yönelik
suçlamalanna değinen, ancak
bu örgütü "terörist" olarak ta-
nımlamaktan kaçınan Talabani,
"PKK'aın sizin bölgenizden
Törldye'ye saMırüannı engelle-
yebfleceginlz konnsnnda güven-
ce verebilir misiniz" şeklindeki
bir soruyu şöyle yanıtladı:
"Yözde yöz garaoti vere-
mem. Ama biz, PKK'ya mek-
tap ve elçi göndererek bizim
topraldanmızı Tûrkiye'ye kar-
$ı saMın iissü olarak kullanma-
masını sağlamaya çalışıyoruz.
Onlan ikna edebüecegiiniz ko-
nnsonda sizin kadar umutsuz
degflim. Biz PKK'dan askeri
macadeleye bir yıllığına ara ve-
rip banşçı çözüm yolunu dene-
melerini önerdik."
Talabani, PKK lideri Abdul-
lah Öcalan'la en son bu yılın
mart ayında yiiz yüze görüştü-
ğünü ve o göriişmede, PKK'nın
"Ankara ile siyasi diyalogdan
yana oidngu" izlenimini edindi-
ğini söyledi. "Banşçı çözüm ko-
nnsundaki görüşlerinizi Türk
tarafına da aktardmız mı" şek-
lindeki bir soruya, "Bana sonıi-
madıkça bnraumu soknuun. tş-
lerinize kanşmam. Eğer fikrimi
sorarlarsa söylerim" yanıtıru ve-
ren Talabani, bir başka soru
üzerine "Evet, göriişümü soran-
lar oldu, onlara da bunlan
anlatüm" dedi. 'PKK ile An-
kara arasında arabuluculuk mu
yapıyorsunuz" sorusuna Tala-
bani'nin yanıtı "Eger iki taraf
da isterse yapanm" oldu. An-
cak KYB lideri, henüz kendisi-
ne böyle bir talebin gelmediği-
ni bildirdi.
Kaddafi'den kınama
Libya lideri Albay Muammer
Kaddafı'nin, Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'a bir mektup gön-
dererek, Türk Silahlı Kuvvetle-
ri'nin, Kuzey Irak'taki PKK
kamplarına karşı giriştiği sınır
ötesi operasyonu kınadığı bil-
dirildi.
Fransız haber ajansı AFP'nin,
Libya ajansı JANA'ya dayana-
rak verdiği haberde, Kaddafi'-
nin, Turgut özal'a mektubu
hangi yoldan gönderdiği konu-
sunda bir bilgi verilmedi.
İnceleme heyeti
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
(TSK) sınır ötesi operasyonun-
da zarar gördüğü öne surülen
Kuzey Irak köylerinde inceleme
yapan Türk heyeti Diyarbakır'a
döndü.
Dışişleri Bakanlığı'ndan "is-
tihbarattan sorumlu" Müstakil
Daire Başkam Cenk Duatepe ile
Ikili Siyasi Jşler Genel Müdür
Yardımcısı Tarkekul Kurttekin-
in katıldığı heyet, Kuzey Irak'ta
sırurdan 30-35 kilometre iceride-
ki bölgede yaptığı incelemeleri
tamamladı. Heyetin, Diyarba-
kır'da Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği ve askeri yetkililerle te-
maslannı tamamladıktan sonra
bugün Ankara'ya gelmesi ve bir
rapor hazırlaması bekleniyor.
Edinile,n bilgiye göre heyetin
Kuzey Irak'taki gözlemlerini içe-
ren raporu, Dışişleri Bakanlı-
ğı'ndan yapılacak bir acıklama
ile "kısmen" kamuoyuna akta-
nlacak. Söz konusu heyetin bul-
gulannın diplomatik kanallar-
dan yabancı başkentlere ne öl-
çüde yansıtılacağı ise henüz ke-
sinlik kazanmadı.
Öte yandan Gökçebağ Köyü
Jandarma Karakolu'nun üç gün
önce PKK militanlan tarafından
bombalanmasıyla ilgili olarak
40 köylünün gözaltına ahndığı
bildirildi.
Milü Eğitim Bakanı Avni Ak-
yol, Hakkâri'nin Çukurca ilçe-
sindeki jandarma karakolunda
cumartesi günü cıkan çatışma-
da şehit edilen erlerin adlannı
okullara vereceklerini bildirdi.
Avni Akyol, 17 askerin isim-
lerinin verileceği okulların, Ata-
türk ve Türk büyükleri ile bağış
yapanlann adını taşıyan okullar
dışındaki eğitim kurumlan ola-
cağını söyledi.
Hakkâri'deki "Müited Bann-
ma Merkezi" de Sosyal Yardım-
laşma ve Dayanışma Vakfı'nca
öğrenci yurduna dönüşturüldü.
Özal, Demireri çağıracak
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal, DYP lideri Süleyman De-
mirel'i TBMM Başkanlık Diva-
nı'nın oluşmasından sonra Çan-
kaya Köşkü'ne davet edeceğini
beUrterek "Teamiüen Demirel-
in Köşk'e çıkması gerekir. Çıka-
cagına inanıyorum" dedi. özal,
ANAP'ın koalisyon yapmayaca-
ğım sandığını söyledi.
özal, secimlerden birinci parti
olarak çıkmış parti liderlerine
hükümeti lcurma görevinin veril-
mesi yolunda hiçbir yerde yazılı
kayıt bulunmadığını anımsata-
rak "Bu da bir teamüldür. Biz
bn teamülü yerine getirip birin-
ci parti liderine bn görevi
verecegiz" dedi.
özal, Cumhuriyet Bayramı
nedeniyle Çankaya Köşkü'nde
dün akşam ikincisini verdiği ka-
bul töreninde bir grup gazeteci
ile sohbet etti.
Cumhurbaşkanı , koalisyon
çahşmalannın uzamasının ana-
yasanın hükmü gereği olduğunu
belirterek salı veya çarsamba gü-
nü Meclis'in toplanabileceğini,
yemin töreninden 10 gün sonra
da Başkanlık Divanı'nın oluş-
masını bekleyeceğini ve daha
sonra DYP liderine hükümeti
kurma görevini vereceğini anlat-
tı.
özal, bir soru üzerine,
ANAFın koalisyona katılmaya-
cağını sandığını söyledi.
Onemli bir bölümünü Kürt
sorununun oluşturduğu sohbet-
te özal, televizyonda ve kamu-
oyunda otonomi de dahil olmak
üzere her türlü istek ve görüşün
tartışılması gerektiğini anlattı;
gazetecilere "Bunlan televizyon-
da niye tartışmıyorsunuz?" de-
di. Gazeteciler de "Bunu bize
degil, TRT Genel MUdürü'ne
söyleyiniz" dediler.
Bu arada bir gazeteci, "tele-
vizyonda bu tttr konulann tar-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
(Baftara/ı 2. Sayfada)
tirır. Uygarlık nerelere varmış! Erbakancılar nerelerde
kalmış!
1979da bu sütunda yayımladığım "Erbakan'la Birlikte Ol-
mak mı?"yı bir kez daha okurlarıma sunmakta yarar görüyo-
rum Nedeni de on ikı yıl önce yazdıklarım bugün için de yürür-
lükte! Niye bir kez daha aynı sözleri yınelemeli? Işte 1979da
yazdıklarım:
'Bakıyorum, ileri çevrelerden, solcu aydınlardan Erba-
kan'a güven duyabilenler, onun emperyalizmle savaşta ortak
cephede yer alabileceğıni sananlar sık sık çıkıyor. Erbakan'-
ın, MSP'nin, gerçekten de antiemperyalist bir çızgiye gelme-
si hepimizce ıstenen bir durumdur. Ama istemek, özlemek
başka, gerçek daha başka!.. Yazar arkadaşımız Kökende
Mustafa Kemalcilikle antiemperyalizmin şanlı bayrağına
sarılmış bir ulusu bir daha emperyalizmin kucağına atabile-
cekler mi1
diye soruyor.
Soru doğru. Emperyalizmle savaşa çağrı da yerınde bir
sesleniş. Mustafa Kemalciliğin emperyalizme karşı direnişte,
savaşım vermede bize öncülük edecek bir güç olduğu da ger-
çek... Ne var ki bızleri Bay Erbakan'la birlikte olmayaçağır-
mak, orası yanlış işte!.. önce Bay Erbakan, Mustafa Kemal'-
ın çizgısinde değil; sonra da MSP liderinin 'emperyalizm'
saydığı nedir, ne değildir orası da karışık!.. Mehmet Akif in
tek dişi kalmış canavar' saydığı çağdaş uygarlık, Bay Erba-
kan'ın da karşısında olduğu. düşmanı olduğu bir güçtür. Oysa
Atatürk Türkiyesı çağdaş uygarlığa karşı değildir, o uygarlığı
benimsemiştir, o uygarlığın verılerine dayandırılmıştır. Türki-
ye Cumhuriyeti'nin kökeninde hem emperyalizme karşı sa-
vaş vardır hem de çağdaş uygarlığın bir parçası olmak...
Bir çelişki değildir bu, tam tersine o uygarlıktan alınacak
güçle emperyalizmı yenmek isteğı vardır bu davranışta... Bu-
gün bir 'tek' uygarlık var ayakta kalan, etkisını surdüren, o da
çağdaş uygarlık...' Bay Erbakan ve onun gibi kişiler önce bu
uygarhkın karşısındadır. Onlar, 'ılkel' bir düşünüşe gerı dön-
memızi istiyorlar. Hiç duydunuz mu Bay Erbakan'ın dılinden
Atatürk'ün 'büyük bir devlet adamı' olduğunu, Atatürk'ün dev-
rimci eylemleriyle Türk halkını kurtardığını, Atatürk devrimi-
nin daha güçlendirilerek, yeni anlam kazandırılarak sürdürül-
mesını... Hayır, Bay Erbakan'ın ve benzerlerinin sevmedıkle-
ri, tutmadıkları bir önderdır Mustafa Kemal Atatürk
Bağımsızlık savaşı 'Cenab-ı Hak'ın lütfuyla' kazanılmıştır on-
lara göre, Gazi Paşa İse busavaşınönde gelen komutanların-
dan biridir, hepsi bu. Bay Erbakan ve benzerlerinin ne 19
Mayıs'ta ne 10 Kasım'da övücü bir söz söylemedıkleri, bir
saygı gösterisinde bıle bulunmadıkları bılinen bir gerçektir
Türk halkını emperyalizmden, yabancı ışgalcilerden kur-
tarmış, dolayısıyla islamlığın Batı sömürgenlerı önünde ezil-
mesini önlemış büyük önder, Erbakan kafası taşıyanların gö-
zünde önemsız bir kişidir. Hatta uygarlıktan yana attığı ilerı
atılımlar, devrımci eylemleryüzünden padişahların, hilafetçi-
lerin, şeriatçıların bağışlamadıkları zararlı bir adamdır.
Erbakan, sayısız konuşmalarında bu tür düşuncelerinı apa-
çık söylemekten çekinmemiştir de... Birinci 25 yılı Avrupa-
dakı komünistlikten, sosyal istlikten ve solculuktan mülhem fi-
kirlere dayanan solcu taklitçi CHP israf etti, manevi kalkınma
yapacağına inananlara baskı yaptı, din düşmanlığı yaptı. Ma-
arifte materyalizme döndü. Eski Yunan safsatasıyla maddecı-
liği ve inkârcılığıyla geldi, felsefe kitaplarımızın, sosyolojı ki-
taplarımızın içinde yerleşti' diyen MSP lideri, elıne fırsat gec-
se Atatürk'ün de, Atatürk'ten kalan tüm ilericı işlerin, davranı-
şların, yapıtların da köküne kibrit suyu döker.
Bay Erbakan'ın emperyalizme savaşta 'öncü.lüğü' ise boş
bir savdır. ABD'nin en sadık dostu, Amerikan petrol kumpan-
yalarının işbirlikçisi Suudi Arabistanı durmadan goklere çı-
karan bu bay değil midır? Bugün Humeyni iranı'ndan yana
görünmesi, ABD'ye karşı birtakım saldırılarda bulunması
mıdır Bay Erbakan'ın antiemperyalistliğinin kanıtı? Gerçek-
te, Iran'ı hangı ilkel çağdışı, uygarlık dışı çızgiye getirdiği, ne-
redeyse Şah döneminden beter bir ılkellığe ulaştırdığı.gün-
den güne daha iyi anlaşılan gerici Humeynı'ye bağlılığıdır
ona bu sözleri söyleten... Türkiye'de bir başka 'Humeyni' ol-
mak özlemi, Türk toplumunu 31 Martlarda, Kubilay olayla-
rında ulaştırılmak ıstenen gericı çizgiye getirmek tutkusudur."
tışılmasına Terörie Mücadele
Yasası'nın engel olacagım" ha-
tırlattı. özal, "Dognı. Ama bn
kanunn da Meclis çıkarttı, ne
yapalım? Bu da düzeltilmeli"
dedi.
Ankara'da bulunan Kürdista-
ni Cephe liderlerinden Cdal Ta-
labani ile bir telefon görüşmesi
yaptığmı doğrulayan Cumhur-
başkanı, Talabani'nin PKK'ya
arabuluculuk yapması yolunda-
ki önerisinin kabul edilemez ol-
duğunu belirterek "Terörie mü-
zakere edilemez" diye konuştu.
Özal, Güneydoğu'daki il ve il-
çelere devletin aldığından çok
fazlasını verdiğini ammsatu-ken
"Amerika'da bile bu kadar bü-
yük hizmetler en küçük köylere
götürulemez. Örnegin elektrik
alan bir dag köyunde elektriğin
malheti kilovat saatte 100 bin li-
nıya uiaşıyor. Bunu da Ameri-
ka'da yapmazlar, parayı alırtar"
dedi.
Cumhurbaşkanı özal, seçim-
lerdeki barajlarla ilgili bir değer-
lendirmeyi de şöyle yaptı:
"Secimlerde yüzde 10 barajı
çok yüksektir. Buna ragmen 5
parti bu barajı aştı. Bu bizim işi-
mizin ne kadar zor olduğunu
gösteriyor. Batı'daki kıiltür yel-
pazesi bu kadar yaygın değildir.
Piramit bu kadar yaygın değil-
dir. Görüşler, yaşayışlar, renkler
arasında aşagı yukan benzeriik,
yakuıhk vardır. Beş ayn partinin
Meclis'e girmesi Türkiye'deki
kültürün ne kadar farklı oldu-
ğunu sözler önüne sermiştir.
Yüzde 10 barajınu 12 Eylül yö-
netimi koydu. iki partiden faz-
lası oluşmasın diye. Ama şimdi
vanlan nokta budur."
S î n c r f i n i l t * P V e t î v n l î Singapur Yiyecek ve Kültür Festivali, dün Sheraton tstanbul
o u ı g a p u ı M. C S U t a u Oteli'nde başladı. Otel Mudünı Johann VVeinzettrın konuş-
masının ardından Malay, Çinli ve Hintli dansçılardan oluşan Singapur Kultur Grubu, gelenek-
sel kıyafetieri içinde ülke danslanndan ornekler sundular. 4 kasıma kadar sürecek hafta bo-
yunca, konuklara, "tırnak ve parmakla yapılan resimler" sergilenecek. Aynca Singapurlu fal-
cı da isteyenlerin kâgıt falına bakacak. Otelin La Coupole Restaurant'ı da basın mensuplarına
tanıtıldı. Tanıtım toplantısında Singapur Turizm Tanıtma Kurulu Türkiye Direktorü Richard
Ng, Singapur Ha\ayolları -Türkiye Genel Müdürü Hasan Somer. Singapur Havayollan Tu-
rizm Müdürii Demirhan Aşete> de hazır bulundular. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU)
DISK davası sanıklarına taztninat
(Baftarafı 1. Sayfada)
da gerekçeli karann sanıklara
tam olarak tebliğ edilmemesi ne-
deniyle de sanıklann halen taz-
minat davası açma hakkına sa-
hip oldukJan belirtildi.
12 Eylül sonrasında yargıla-
ması 6 yü süren toplam 1477 sa-
nıkiı DISK davası, bu kez sanık-
lannın lehinde yeni boyutlar ka-
zanıyor. Yargılama sonucunda
hakJannda beraat kararı verilen
1215 sanıktan 57'si haksız ve
keyfi olarak tutuklu kaldıkları
süreler için devlet aleyhine mad-
di ve manevi tazminat davası aç-
tı. DİSK davası sanıkJarımn bu
kez davacı sıfatıyla, ikamet et-
tikleri illerdeki ağır ceza mahke-
melerine açtıklan bu davaların
35'inde tazminat istemleri hak-
h bulundu. Yargılandıklan süre-
lerde 6 ayla 4 yıl arasında tutuk-
lu kaldıktan sonra beraat eden
DİSK davası sanıklarına devle-
tin 500 bin lira ile 5 milyon lira
arasında değişen miktarlarda
maddi ve manevi tazminat öde-
mesi kararlaştınldı. Hazine'nin
bu kararlar için Yargıtay'a yap-
tığı temyizler ise reddedildi. Di-
ğer 22 tazminat isteminde ise
mahkemelerce dava açma süre-
si geçtiği gerekçesiyle ret kararı
verildi. Ancak Yargıtay 9. Dai-
resi, sanıklara mahkeme karan-
nın tam olarak tebliğ edilmedi-
ğini ve dava açma süresinin teb-
liğ tarihinden sonraki 3 ay oldu-
ğunu beUrterek mahkemelerin
ret kararlarını bozdu. Bu dava-
ların da büyük bir olasılıkla
DtSK davası sanıkları lehine so-
nuçlanması bekleniyor.
Bu arada, DİSK davasında
çeşitli cezalara çarptu-ılan 264
kişinin, TCK'nın 141. maddesi-
nin kalduılmasıyla beraat ettik-
lerine dikkat ceken Av. Rasim
Öz, bu durumdaki bazı kişiler
için de tazminat davası açıldığı-
nı, diğerlerinin önümüzdeki
günlerde benzer davalar açacak-
lannı duyurdu. DİSK davasımn
1986 aralık ayında sonuçlanma-
sına karşın 1989 başmda yaalan
gerekçeli karann hâlâ sanıkJara
tebliğ edilmediğini vurgulayan
Rasim Öz, bu nedenle de hak-
sız ve keyfi olarak tutuklu kalan
tüm DİSK davası sanıklannın
devlet aleyhine tazminat davası
açma haklarının bulunduğunu
bildirdi. Rasim öz, haksızlığa
uğrayan sanıklara tazminat da-
vası açma çağrısında bulundu.
Avukat Rasim Öz, bugüne
kadar devletin aleyhine sonuçla-
nan davalarda müvekkillerine
ödenmesi gereken paranın hâlâ
tahsil edilmediğine de dikkat çe-
kerek "Çnnktt devlet para öde-
miyor. Devletin mallanna icra
yoluyla haciz koymak da müm-
kün degil. Böylece devlet, sanık-
lara ikinci bir ceza daha veriyor.
Devlet kendi yargı düzeninin ka-
rannı tanımıyor" dedi. Maddi
ve manevi tazminat miktarları-
nın çok yetersiz olduğunu savu-
nan Av. Rasim öz, bu konuda-
ki 466 sayüı yasanın değiştiril-
mesini, aynca adli ve idari ma-
kamların da sorumlu tutulma-
larım istedi. Rasim öz bu konu-
da "Bu makamların olaylarda
kişisel kusurlan vardır. Devlet
onun kefili sıfatıyla bu tazmi-
natlan ödemeli, ama o haksız-
lık yapan kişilerden bunu geri
almalıdır. O zaman haksız tu-
tuklamalar ve keyfi uygulama-
lar ortadan kalkacak veya iyice
azalacaktır" diye konuştu.
Bu arada, dün haksız yere tu-
tuklu kaldıklan gözaltı süresi de
dahil 2 yıl 3 ayhk süre için dev-
let aleyhine açtıklan davayı ka-
zanarak kendilerine 2.5 milyon
lira tazminat ödenmesine karar
verilen DtSK davası sanıklann-
dan Keramik-lş Sendikası yöne-
ticileri Mehmet Dikmen ve Nev-
zat Akkaş, tazminat miktannın
az olduğu gerekçesiyle kararı
Yargıtay'a temyiz ettiler.
Galata
(Baştarafı 1. Sayfada)
köprünün keşif bedelinin art-
masına neden olacak. 1991 yüı
haziran ayına yetiştirilmesi
planlanan köprünün gecikmesi
üzerine keşif bedeli 12 milyon
dolar artarak 47 milyon dolar-
dan 59 milyon dolara ytlksel-
mişti. Müteahhidin işi durdur-
masıyla meydana gelen gecik-
menin keşif bedelinin daha da
yukselmesine yol açacağı belir-
tiliyor. Çahşmaların 5 ay uza-
ması Eminönü ve Karaköy mey-
danlarındaki trafik keşmekeşi-
nin de uzaması anlamına geli-
yor. Çahşmaların durmasıyla
Eminönü ve Karaköy meydan-
larının düzenlenmesi de şimdi-
lik yapılamayacak.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Emekli Orgeneral Hu-
lusi Sayın cinayeti davasında
idamı ıstenen tbrabim Bingöl ve
emekli Korgeneral Ismail Selen
cinayeti davası sanıklanndan
Lütfü Topal, Ankara Merkez
Cezaevi'nden firar ettiler.
Dev-Sol örgütünün Ankara
sonımlusu olduğu ifade edilen
tbrahim Bingöl ile Dev-Sol Si-
lahh Devrim Birlikleri üyesi ol-
duğu kaydedilen Lütfü Topal-
ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayra-
mı nedeniyle yapılan açık görüş
sırasında, adi suçlulann arasma
kanşarak firar etmiş olabilecek-
leri bildirildi. Dün akşam saat-
lerinde anlaşılan Tırar üzerine
Ankara'da güvenlik birimleri ge-
niş caplı operasyon başlattı.
lbrahim Bingöl, Hulusi Sa-
yın'ın öldürümıesinden sonra,
katil zanlısı olduğu iddia edilen
Erol Özbolat'ın, Ankara DGM
Savcdığı'na teslim olmasımn ar-
dından, Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü siyasi polisince düzen-
lenen operasyonlar sonucu ocak
ayı başlannda yakalanmıştı.
Gözaltı sonrasında Ankara
Emniyet Müdürlüğü'nden yapı-
lan açıklamada, lbrahim Bin-
göl'ün yasadışı Dev-Sol örgütü-
nün Ankara sorumlusu olduğu
belirtilmiş, Bingöl'ün, 25 Ekim
1990 günü emekli Astsubay Ha-
IU Çeün ile 17 Arahk 1990 tari-
hinde Ankara Hastanesi dok-
torlanndan Musa Duman'm öl-
dürülmesi olaylannı gerçekleş-
tiren Erol Özbolat, Alişan Tu-
ran ve Birtan Altunbaş'ı azmet-
tirdiği belirtilmişti.
Açıklamada, Bingöl'ün 31
Ocak 1991 tarihinde emekli Ge-
neral Hulusi Sayın'ın öldürül-
mesi olayının istihbaratını yap-
tığı ve bizzat öldürme olayına
katıldığı ifade edilmişti.
Ankara DGM Savcılığı, Çe-
tin ve Duman cinayetleri için ay-
n, Sayın cinayeti için ayrı dü-
zenlediği iddianamelerde, Bin-
göl hakkında iki kez azmettir-
mekten, bir kez de cinayete ka-
tılmaktan toplam 3 kez idam is-
temli dava açmıştı.
Ankara Emniyet Müdürlü-
ğü'nden yapılan açıklamada,
lbrahim Bingöl'ün, 12 Eylül
sonrası, Istanbul Emniyet Mü-
dür Yardımcısı Mahmut Dik-
ler'in öldürülmesi olayından
sonra polisle girdiği silahlı çatış-
mada yaralı olarak ele geçirildi-
ği kaydedilmişti.
Açıklamada, yaklaşık 10 yıl
cezaevinde yattığı beUrtilen Bin-
göl'ün daha sonra firar ettiği ve
"arandıgı" bildirilmişti.
tbrahim Bingöl ile birlikte fi-
rar eden Lütfü topal ise, emek-
li General Ismail Selen'in öldü-
rülmesinde kullamlan silahı te-
min etmekten tutuklanmıştı.
İki öğretmenle birlikte yaka-
lanan Lütfü Topal, Jandarma
Genel Komutanhğı'ndan sağla-
dığı silahlan, yasadışı Dev-Sol
örgütüne vermek ve Mehmet
Terzi'nin öldürülmesi olayına
katılmakla da suçlanıyordu.
GOZLEM
UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
tinin bugünkü yönetimi tarafından alınmasını, bu amaçla
olağanüstü kurultayın hükümetin kurulmasından sonra top-
lanmasını istiyor.
Siyasi Partiler Yasası'nda, olağanüstü kurultayın hangi
süreler içinde toplanacağını gösteren bir hüküm yok. Bu
yüzden, Dernekler Yasası'nın 20. maddesine başvuruluyor.
Bu madde, olağanüstü toplantı için bir aylık süre veriyor.
Ancak bu bir aylık süre, "toplantı çağnsı" içindir. Genel mer-
kez, olağanüstü kurultay çağrısını alınca toplantı için birtarih
saptayacaktır.
Bir aylık süre yalnızca toplantı çağnsı ile ılgilidir. Bundan,
"kurultayın bir ay içinde yapılması" diye bir sonuç çıka-
rılamaz.
Bu, işin Dernekler Yasası ile ilgili hukuksal yanıdır.
İşin bu yanına bakarsanız; İnönü haklıdır. Maddenin özü
ve sözü inönü'ye hak veriyor. Konunun duyarlılığı da Bay-
kal'a!
Kurultayın elden gelen kısa sürede toplanmasında yarar
vardır.
Kurultay delegelerinin yarıya yakını imza toplayıp "Kurul-
tay istiyoruz" diyorlarsa, parti genel merkezi, Dernekler Ya-
sası'nasığınarak kurultay tarihini hükümetin kuruluşundan
sonraya bırakamaz.
Bu hesaplaşma çok daha geniş bir zamanda yapılma-
lıydı. Ve bu hesaplaşmadan SHP ve DSP'yi kapsayan bir
yeni parti yapılanma modeli ortaya çıkmalıydı.
Yeniden yapılanma ve buna bağlı kadro değişikliği kü-
çük kurultay ile olağanüstü kurultay takvimleri arasına sı-
kıştırılamaz. Ancak partinin bir kanadı olağanüstü kurultay
istiyorsa bundan da kaçınılamaz. Düğümün bir başka ilmi-
ği de buradadır.
Bu hesaplaşma kaçınılmazdır. Bu hesaplaşma, uzun so-
luklu ve uzun erimli bir yapılanma sürecinde küçücük bir
noktadır.
En azından nelerin çözüm yolu olmadığının iyice anla-
şılması için bu noktanın da aşılması gerekiyor...
Sosyal demokrat kesimde yeniden yapılanma, kişisel he-
saplaşmaları aşarsa başarılı olur. Aşamazsa, yine kısırdön-
gülere saplanıp kalınır. Sandıkta açan güller. gül kuruları-
na döner.
Peki, nasıl aşılacak bu kişisellik? Sosyal demokratlar yeni
parti modelini nasıl oluşturacaklar? Nasıl olacak bu iş?
Bütün bunlar için olaylara çok daha genış açılardan bak-
mak gerekiyor.
Anayasa ve yasalar, partilerin sendikalaria ilişki kurma-
larını yasaklamıştır.
Düğümün bir ılmiği de buradadır
DYP ve SHP'nin sandalye sayılan anayasayı değiştire-
cek bir arrtmetik güce ulaşsaydı, bu değişiklikler yapılır; sos-
yal demokratların; sendikalar, vakıflar, dernekler ve üniver-
sitelerle örgütsel bağlan kurulabilirdi.
Anayasa düzeni, Batı türü sosyal demokrat partilere izin
vermiyor. Düzen, sosyal demokrat partileri, işçilerden ve
sendikalardan soyutlayarak kişiselliğe ve kısırlığa hapse-
diyor. Bu kişisellik de kısırdöngülere ve sen-ben kavgaları-
na yol açıyor.
İşçilerle. işçi sendikalan ile örgütsel bağlar kuramayan
partiler nasıl "sosyal demokrat" olurlar?
Olamıyorlar; olamayınca da ister istemez, bu partilerde
"kişisellik" ağır basıyor.
Olağanüstü kurultayda kazanan kim olursa olsun, kişi-
selliğin ve sen-ben kavgalannın çözüm yolu olmadığı bir kez
daha kanıtlanacak.
Sosyal demokrasiye soluk aldıracak olay, yeni yapılan-
ma ve bu yapılanma ile olusacak yeni lider kadrosudur.
Secimlerden önce bir partinin tek başına iktidara gele-
meyeceğini düşünenler, anayasa ve yasalan değiştirmeyi
parti programlanna alan DYP ve SHP'nin bir koalisyon kur-
malannı savundular. Seçim sonuçları ve SHP'nin seçımden
sonra içine itildiği kargaşa böyle bir hükümetin kurulması-
na izin vermiyor.
Bu koşullar Demirel'i ANAP-DYP koalisyonuna itiyor.
Siyaset kilitlendi; sosyal demokratlar düğümlendi.
Olağanüstü kurultayda bu düğümün ilmiklerini çözülme-
yecek; düğümün "yangından mal kaçınrcasına" toplanan
kurultaylarla, olağanüstü toplantılara karşı sığınılan dernek-
ler yasalan ile, bu yollarla ve bu yöntemlerle çözülmeyece-
ği artık iyice anlaşılacak!
Yeni lider, yeni kadro, yeni yapı... Bunlar da uzun soluk-
lu, inançlı ve dirençli bir savaşımı gerektiriyor.
BASKENT AHMETTAN
(Baştarafı 1. Sayfada)
Akbulut, yeni lideri Mesut
Yılmaz'ı hiç mi hiç inandıncı
bulmuyor. Aynca ANAP'ın ge-
lecegi için de tehlikeli buluyor.
Eski Başbakan Ue TBMM'deki
"yeni makamı"nda konuşuyo-
ruz:
"Nasıl bulmam ki?" diyor ve
devam ediyor
"Parti lideri ve başbakan ola-
rak ne dediyse tersini yapıyor.
Aynca sözünde dnnnuyor. Se-
çimden önce, 'Koalisyon
yaparız' demişti. Şimdi
'Yapmam' diyor. Seçimden ön-
ce 'Lideriik dönemi bitti. artık
partileştik, parti organlannı
çalıştıracağım' dedi. Parti orga-
nına sormadan kendisini erken
seçime angaje ettiği yetmiyor-
muş gibi, şimdi de 'Koalisyona
kaülmam' diyor. Kime soru-
yor? Koalisyon kararı
MKYK'nındır. Hani partinin
organlan çalısacakü?"
Akbulut, yalnızca memleke-
ti Erzincan'da, ANAP'ın genel
ortalamasının çok çok Ustünde
oy alarak yeniden seçilmiş ol-
manın özgüveni ile degil, biraz
da kızgıniık içinde konuşuyor.
Cumhurbaşkanı ve yakınlan-
nın destegi Ue 'kaybettigi kong-
renin haksızlığını' şimdi daha
derinden hissediyor gibi:
"Hani partiyi iktidara taşıya-
cakü? Bırâkın iktidan. şimdi de
iktidara ortak olma şansını bile
kullanmak istemiyor... Hem de
hiç kimseye danışmadan. Daha
dogrusu, yalnızca Cumhurbaş-
kam Ue müzakere ederek... Par-
ti ile Sayın Özal'ın bir üişkisi var
mı ki?"
Bu soruyu üzerimize alınıp
yanıtlıyoruz:
"Belki de Istanbul İl Başka-
nı'nın eşi sıfatı nedeniyle Sayın
Özal müzakere etmiş, bilgi ver-
miş olamaz mı?"
Akbulut, "Aaa, bak o zaman
olur" diyerek muzip muzip gü-
lüyor.
Ama birden ciddileşcrek, ye-
niden başparmagı ile destek ve-
rerek laflannı sıralıyor:
"Belki Başbakan'ın, Cum-
hurbaşkanı'rm kurulacak bir
koalisyon hükümetine katılma-
yacagını bildirmesine dogal de-
nebüir. Biz de diyoruz ki bu do-
ğal değildir. Niye mi? Çunkü
dogal olan, Yılmaz'ın bu bilgi-
yi önce parti organlanna verme-
si ve oradan karar çıkardıktan
sonra Cumhurbaşkam'na mahı-
maten arz etmesi gerekirdi. Bu
mudur çağdaş parti denilen an-
layış? Bu mudur gerçek partileş-
me?"
Akbulut'un sorulanna yanıt
vennemek için kalemimizi diş-
lerimizin arasına götürecek olu-
yoruz.
Kendimizi tutup susuyonız.
Akumıza, benzetmek gibi olma-
sın, bir soru geliyor. "Acaba
Yılmaz, Cumhurbaşkanı'nı
ANAP'ın içine çektigi gibi, Ak-
bnlut da bizi gazeteci olarak,
ANAP'ın içişlermin içine mi
çekmek istiyor?"
Ama konuşma ilerledikçe
Akbulut'un böyle bir niyetinin
olmadığı ortaya çıkıyor. Akbu-
lut, iki yıla yakın bir süre Türk
milletine sergüediği alçakgönül-
liilügü içinde, "kimseyi, yani
hiçbir ANAP'lryı Ydmaz'a kar-
şı ayaklandırmaya niyeti
olmadıgını" belirtiyor.
Bizce, bunu söylerken çok iç-
tenlikli...
Kongrenin hemen ertesinde,
önüne yığılan ve aralannda ba-
kanlann da bulunduğu 100'e
yakm ANAP'lı milletvekilinin
istifasını işleme koyması ve or-
talığı kanştırması işten bile de-
ğildi.
Ama Akbulut bunu yapma-
dı...
Soruyonız:
"115 kişüik yeni ANAP mil-
letvekUlerinin listesini inceledi-
niz mi? Kaçı sizden yana olabi-
lir?"
Akbulut, başım iki yana sal-
lıyor. Belli ki böyle bir şey aklı-
na bile gelmemiş...
Zaten, ANAP'ın eski lideri-
nin parti içinde berhangi bir ey-
leme önayak olmak gibi felsefe-
si yok. Eger kendiliginden bir
oluşum ortaya çıkarsa, ona ka-
tılma veya istenirse önderlik
edebileceği izlenimi veriyor.
Soruyonız:
"Sayın Başbakan 'h'beral' ol-
duğunu, siz 'muhafazakâr' ol-
dugunuzu sövtüyorsunuz. Bu li-
beralligi ve mubafazakârhgı na-
sıl tanımlıyorsunuz?"
Yine gülerek yanıtlıyor:
"Onunkini git ona sor. Be-
nim muhafazakârlığım mı?..
Şöyle diyeyim. şeriata karşı la-
ikliği muhafaza etmek karan
benim için muhafazakârlıktır.
Benim rauhafazakârlık anlayı-
şımdan, millet benim idarem sı-
rasında belli fikir sahibi olmuş-
tur."
Akbulut'un yeni çalışma ma-
kamı mini bir p^arti genel mer-
kezi gibi... Telefonlar işliyor.
Gidenler gelenler, hatta hazır
iktidar bizde iken' diye düşü-
nüp, ellerinde iş talepleri 0e
kuyrukta bekleyenler...
Akbulut, seçfldigi 1983 secim-
lerinin bemen ertesinde bakan
olmuş, ardından TBMM Baş-
kanlıgı'na, oradan da başba-
kanhga geçmişti. Bu yüzden sa-
de milletvekilliği deneyimi hiç
yoktu. Yeni dönem, Akbolut
için gerçekten yepyeni bir dö-
nem olacak.
"Ortası baghk, etrafı dağhk"
Erdncan'ın döıt bir yanmda se-
çim kampanyası ynriitmek, Ak-
bulnt'ta "ABD'de zayıflama
kürii" türünden etki yapmış,
epey kilo verrniş.
Çalan bir telefonu yanıüadık-
tan sonra başını iki yana
"Fesüphanallah" anlamında
sallayarak devam ediyor:
"Mesut Bey diyor ki, 'Koa-
lisyona ginneme karanmı teşki-
laüa ve arkadaşlanmla konuşa-
rak aldık'. Yav, kardeşim, de-
min çalan telefonlar teşkilatlar-
dan geliyor. Onlar da diyor ki,
'Aman koalisyona kablahm,
yoksa muhalefette kalmak bizi
eritir'. Onunki gibi bizim de ar-
kadaşlanmız var. Onlar da ay-
nı dnşüncedeier. Şimdi, Mesut
Bey'in 'teşkilat' dedigi,
'arkadaşlar' dedigi Idmler? Par-
tide arkadaş olur mu? Partide,
yetkili organlar vardır. Orada
kararlar alınır. Mesut Bey, der-
hal olağanüstü kongrenin top-
lanmasım temin etmelidir. Bu-
rada seçimin hesabını vermeii-
dir. Yoksa 276'dan 115 millet-
vekiline indigi hızla ANAP eri-
yip gidecektir."
Akbulut, yeniden kongreye
getiriyor sözü. ANAP tüzügü-
nün, olağanüstü kongrelerde ge-
nel başkanlık seçimi öngörme-
digini anımsatıyoruz.
'O da engel mi?' anlamına
omuz silkip "Tüzük hemen
değişir" diyor.
Akbulut, Cumhurbaşkanı
için "Otur oturduğun yerde"
demişti. Şimdi o olasdık çıkti.
"Olağanüstü kongre"yi gün-
deme getirirken, "haksız" dedi-
gi kongrenin rövanşını mı isti-
yordu?
"Evet" dedi, "Kayıkçı kav-
gasının gerçek olup olmadıgını
sınamanın tek yolu budnr..."