22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 OLAYLARIV Talabani, PKK'yı ikna etmeye çalıştığını söyledi ARDENDAKI 2 suikastm sanıklarıAKUIHUAKI cjr\TT-*T T 1 •) 1 11 5 saıııklar GERÇEK FKK Irakı kullanamaz *****(bftarafi I. Sayfada) İHşkanı'nın konuşmasındaki Âvgu, "özal devri"ni övmek uizrine oturtulmuştu. Oysa dmhuriyet Bayramı'nda yurt- talara duynnılması gereken cmhuriyet devriminin ne de- rrek olduğudur. Bunu yapabil- mk için 20'nciyilzyıhn ilk çey- r&ine inmek, dünya tarihinde uusal kurtuhtş savaşının yerini satamak, "Aydınlanma fesefesi" içinde cumhuriyet devriminin anlamım belirtmek geekir. Bütün bunlar nal çivi- süesığmaz. Cumhuriyet Bayra- rn, ödeme dengesi tartısmasını, dmhurbaşkanı'nın televizyona tmması için bir "vesile" olarak deŞerlendirilirse, kötüye kulla- nımış olmaz mı? Ulus bütünlüğünü pekiştire- cec "üslubu" biryana bırakarak gçmişi azımsamak, belki Sayın öuü'm kişiliğine yakışabilir; ama, devleti temsil eden veyan- sn oîması gereken bir cumhur- boşkanına yakışabilir mi? Seyazık ki Sayın özal, parti başkam olmaktan sıyrılamadı. Cumhurbaşkam kimliğini be- nimsemekten çok uzakta bir "nth haleti"nin içinden çıkabil- nvş değildir. • • • VELİKFKINDt HtPODROMlPNDAN FÎKRETDAĞLIOĞLU TAHMtVLERİMtZ l.KOŞU:F. (2)Mihre, P. (3) Aslanım, S. (5) Türirish Music. 2. KOŞU: F. (3) Alarat, P. (1) Babatuluy, P. (4) Mesudem, S. (5) Alara. 3. KOŞU: F. (2) Ebru 4, P. (6) Serenad, P. (7) Akbatur, S. (4) Cemil. 4. KOŞU: F. (9) Good by, P. (2) Işüü, P. (3) Mjnmino, S. (6) Gambler. 5. KOŞU: F. (5) Bahadırbey, P. (6) Arat, P. (3) Serap 25, S (1) Kerim. 6. KOŞU: F. (1) özcanbey, P. (3) Sedam, P. (2) Çelikoğlu, S. (6) Şanlı 2, S. (4) Leyla 456. 7. KOŞU: F. (1) Tulnea, P. (6) Altolgah, P. (5) Ulubey, S. (4) Tanyıldıa. ANKARA (Cnmhuriyet Bn- rosıı) — Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) lideri Celal Tala- bani, "tki tarafın da istemesi hatinde, Türk hikömeti üe PKK arasıada arabalucnluk yapabilecefini" söyledi. PKK'nın Kuzey Irak toprakla- rını Türkiye'ye "saldın üssü" olarak kullanmasına karşı ol- duklannı belirten Talabani, bu çerçevede PKK'yı "ikna" çaba- sını sürdüreceğhıi ve sonuçtan "umudu" olduğunu açıkladı. Talabani, Türk Silahlı Kuvvet- leri'nin (TSK) operasyonunda sivillerin ölmesinden duyduğu rahatsızlığı vurguladı ve "sınır denetimi" için bölgede peşmer- ge köyleri kurulması önerisini TUrk yetkililere aktardığını bil- dirdi. Geçen hafta sonu Tûrkiye'ye gelen ve önümüzdeki günlerde Kuzey Irak'a geçraesi beklenen KYB lideri Talabani, örgütünün Ankara'da açtığı "irtibat bürosunda" bir basın toplantı- sı düzenledi. Toplantı boyunca, PKK'nın kendüerine yönelik suçlamalanna değinen, ancak bu örgütü "terörist" olarak ta- nımlamaktan kaçınan Talabani, "PKK'aın sizin bölgenizden Törldye'ye saMırüannı engelle- yebfleceginlz konnsnnda güven- ce verebilir misiniz" şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtladı: "Yözde yöz garaoti vere- mem. Ama biz, PKK'ya mek- tap ve elçi göndererek bizim topraldanmızı Tûrkiye'ye kar- $ı saMın iissü olarak kullanma- masını sağlamaya çalışıyoruz. Onlan ikna edebüecegiiniz ko- nnsonda sizin kadar umutsuz degflim. Biz PKK'dan askeri macadeleye bir yıllığına ara ve- rip banşçı çözüm yolunu dene- melerini önerdik." Talabani, PKK lideri Abdul- lah Öcalan'la en son bu yılın mart ayında yiiz yüze görüştü- ğünü ve o göriişmede, PKK'nın "Ankara ile siyasi diyalogdan yana oidngu" izlenimini edindi- ğini söyledi. "Banşçı çözüm ko- nnsundaki görüşlerinizi Türk tarafına da aktardmız mı" şek- lindeki bir soruya, "Bana sonıi- madıkça bnraumu soknuun. tş- lerinize kanşmam. Eğer fikrimi sorarlarsa söylerim" yanıtıru ve- ren Talabani, bir başka soru üzerine "Evet, göriişümü soran- lar oldu, onlara da bunlan anlatüm" dedi. 'PKK ile An- kara arasında arabuluculuk mu yapıyorsunuz" sorusuna Tala- bani'nin yanıtı "Eger iki taraf da isterse yapanm" oldu. An- cak KYB lideri, henüz kendisi- ne böyle bir talebin gelmediği- ni bildirdi. Kaddafi'den kınama Libya lideri Albay Muammer Kaddafı'nin, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a bir mektup gön- dererek, Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin, Kuzey Irak'taki PKK kamplarına karşı giriştiği sınır ötesi operasyonu kınadığı bil- dirildi. Fransız haber ajansı AFP'nin, Libya ajansı JANA'ya dayana- rak verdiği haberde, Kaddafi'- nin, Turgut özal'a mektubu hangi yoldan gönderdiği konu- sunda bir bilgi verilmedi. İnceleme heyeti Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) sınır ötesi operasyonun- da zarar gördüğü öne surülen Kuzey Irak köylerinde inceleme yapan Türk heyeti Diyarbakır'a döndü. Dışişleri Bakanlığı'ndan "is- tihbarattan sorumlu" Müstakil Daire Başkam Cenk Duatepe ile Ikili Siyasi Jşler Genel Müdür Yardımcısı Tarkekul Kurttekin- in katıldığı heyet, Kuzey Irak'ta sırurdan 30-35 kilometre iceride- ki bölgede yaptığı incelemeleri tamamladı. Heyetin, Diyarba- kır'da Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve askeri yetkililerle te- maslannı tamamladıktan sonra bugün Ankara'ya gelmesi ve bir rapor hazırlaması bekleniyor. Edinile,n bilgiye göre heyetin Kuzey Irak'taki gözlemlerini içe- ren raporu, Dışişleri Bakanlı- ğı'ndan yapılacak bir acıklama ile "kısmen" kamuoyuna akta- nlacak. Söz konusu heyetin bul- gulannın diplomatik kanallar- dan yabancı başkentlere ne öl- çüde yansıtılacağı ise henüz ke- sinlik kazanmadı. Öte yandan Gökçebağ Köyü Jandarma Karakolu'nun üç gün önce PKK militanlan tarafından bombalanmasıyla ilgili olarak 40 köylünün gözaltına ahndığı bildirildi. Milü Eğitim Bakanı Avni Ak- yol, Hakkâri'nin Çukurca ilçe- sindeki jandarma karakolunda cumartesi günü cıkan çatışma- da şehit edilen erlerin adlannı okullara vereceklerini bildirdi. Avni Akyol, 17 askerin isim- lerinin verileceği okulların, Ata- türk ve Türk büyükleri ile bağış yapanlann adını taşıyan okullar dışındaki eğitim kurumlan ola- cağını söyledi. Hakkâri'deki "Müited Bann- ma Merkezi" de Sosyal Yardım- laşma ve Dayanışma Vakfı'nca öğrenci yurduna dönüşturüldü. Özal, Demireri çağıracak ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, DYP lideri Süleyman De- mirel'i TBMM Başkanlık Diva- nı'nın oluşmasından sonra Çan- kaya Köşkü'ne davet edeceğini beUrterek "Teamiüen Demirel- in Köşk'e çıkması gerekir. Çıka- cagına inanıyorum" dedi. özal, ANAP'ın koalisyon yapmayaca- ğım sandığını söyledi. özal, secimlerden birinci parti olarak çıkmış parti liderlerine hükümeti lcurma görevinin veril- mesi yolunda hiçbir yerde yazılı kayıt bulunmadığını anımsata- rak "Bu da bir teamüldür. Biz bn teamülü yerine getirip birin- ci parti liderine bn görevi verecegiz" dedi. özal, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köşkü'nde dün akşam ikincisini verdiği ka- bul töreninde bir grup gazeteci ile sohbet etti. Cumhurbaşkanı , koalisyon çahşmalannın uzamasının ana- yasanın hükmü gereği olduğunu belirterek salı veya çarsamba gü- nü Meclis'in toplanabileceğini, yemin töreninden 10 gün sonra da Başkanlık Divanı'nın oluş- masını bekleyeceğini ve daha sonra DYP liderine hükümeti kurma görevini vereceğini anlat- tı. özal, bir soru üzerine, ANAFın koalisyona katılmaya- cağını sandığını söyledi. Onemli bir bölümünü Kürt sorununun oluşturduğu sohbet- te özal, televizyonda ve kamu- oyunda otonomi de dahil olmak üzere her türlü istek ve görüşün tartışılması gerektiğini anlattı; gazetecilere "Bunlan televizyon- da niye tartışmıyorsunuz?" de- di. Gazeteciler de "Bunu bize degil, TRT Genel MUdürü'ne söyleyiniz" dediler. Bu arada bir gazeteci, "tele- vizyonda bu tttr konulann tar- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL (Baftara/ı 2. Sayfada) tirır. Uygarlık nerelere varmış! Erbakancılar nerelerde kalmış! 1979da bu sütunda yayımladığım "Erbakan'la Birlikte Ol- mak mı?"yı bir kez daha okurlarıma sunmakta yarar görüyo- rum Nedeni de on ikı yıl önce yazdıklarım bugün için de yürür- lükte! Niye bir kez daha aynı sözleri yınelemeli? Işte 1979da yazdıklarım: 'Bakıyorum, ileri çevrelerden, solcu aydınlardan Erba- kan'a güven duyabilenler, onun emperyalizmle savaşta ortak cephede yer alabileceğıni sananlar sık sık çıkıyor. Erbakan'- ın, MSP'nin, gerçekten de antiemperyalist bir çızgiye gelme- si hepimizce ıstenen bir durumdur. Ama istemek, özlemek başka, gerçek daha başka!.. Yazar arkadaşımız Kökende Mustafa Kemalcilikle antiemperyalizmin şanlı bayrağına sarılmış bir ulusu bir daha emperyalizmin kucağına atabile- cekler mi1 diye soruyor. Soru doğru. Emperyalizmle savaşa çağrı da yerınde bir sesleniş. Mustafa Kemalciliğin emperyalizme karşı direnişte, savaşım vermede bize öncülük edecek bir güç olduğu da ger- çek... Ne var ki bızleri Bay Erbakan'la birlikte olmayaçağır- mak, orası yanlış işte!.. önce Bay Erbakan, Mustafa Kemal'- ın çizgısinde değil; sonra da MSP liderinin 'emperyalizm' saydığı nedir, ne değildir orası da karışık!.. Mehmet Akif in tek dişi kalmış canavar' saydığı çağdaş uygarlık, Bay Erba- kan'ın da karşısında olduğu. düşmanı olduğu bir güçtür. Oysa Atatürk Türkiyesı çağdaş uygarlığa karşı değildir, o uygarlığı benimsemiştir, o uygarlığın verılerine dayandırılmıştır. Türki- ye Cumhuriyeti'nin kökeninde hem emperyalizme karşı sa- vaş vardır hem de çağdaş uygarlığın bir parçası olmak... Bir çelişki değildir bu, tam tersine o uygarlıktan alınacak güçle emperyalizmı yenmek isteğı vardır bu davranışta... Bu- gün bir 'tek' uygarlık var ayakta kalan, etkisını surdüren, o da çağdaş uygarlık...' Bay Erbakan ve onun gibi kişiler önce bu uygarhkın karşısındadır. Onlar, 'ılkel' bir düşünüşe gerı dön- memızi istiyorlar. Hiç duydunuz mu Bay Erbakan'ın dılinden Atatürk'ün 'büyük bir devlet adamı' olduğunu, Atatürk'ün dev- rimci eylemleriyle Türk halkını kurtardığını, Atatürk devrimi- nin daha güçlendirilerek, yeni anlam kazandırılarak sürdürül- mesını... Hayır, Bay Erbakan'ın ve benzerlerinin sevmedıkle- ri, tutmadıkları bir önderdır Mustafa Kemal Atatürk Bağımsızlık savaşı 'Cenab-ı Hak'ın lütfuyla' kazanılmıştır on- lara göre, Gazi Paşa İse busavaşınönde gelen komutanların- dan biridir, hepsi bu. Bay Erbakan ve benzerlerinin ne 19 Mayıs'ta ne 10 Kasım'da övücü bir söz söylemedıkleri, bir saygı gösterisinde bıle bulunmadıkları bılinen bir gerçektir Türk halkını emperyalizmden, yabancı ışgalcilerden kur- tarmış, dolayısıyla islamlığın Batı sömürgenlerı önünde ezil- mesini önlemış büyük önder, Erbakan kafası taşıyanların gö- zünde önemsız bir kişidir. Hatta uygarlıktan yana attığı ilerı atılımlar, devrımci eylemleryüzünden padişahların, hilafetçi- lerin, şeriatçıların bağışlamadıkları zararlı bir adamdır. Erbakan, sayısız konuşmalarında bu tür düşuncelerinı apa- çık söylemekten çekinmemiştir de... Birinci 25 yılı Avrupa- dakı komünistlikten, sosyal istlikten ve solculuktan mülhem fi- kirlere dayanan solcu taklitçi CHP israf etti, manevi kalkınma yapacağına inananlara baskı yaptı, din düşmanlığı yaptı. Ma- arifte materyalizme döndü. Eski Yunan safsatasıyla maddecı- liği ve inkârcılığıyla geldi, felsefe kitaplarımızın, sosyolojı ki- taplarımızın içinde yerleşti' diyen MSP lideri, elıne fırsat gec- se Atatürk'ün de, Atatürk'ten kalan tüm ilericı işlerin, davranı- şların, yapıtların da köküne kibrit suyu döker. Bay Erbakan'ın emperyalizme savaşta 'öncü.lüğü' ise boş bir savdır. ABD'nin en sadık dostu, Amerikan petrol kumpan- yalarının işbirlikçisi Suudi Arabistanı durmadan goklere çı- karan bu bay değil midır? Bugün Humeyni iranı'ndan yana görünmesi, ABD'ye karşı birtakım saldırılarda bulunması mıdır Bay Erbakan'ın antiemperyalistliğinin kanıtı? Gerçek- te, Iran'ı hangı ilkel çağdışı, uygarlık dışı çızgiye getirdiği, ne- redeyse Şah döneminden beter bir ılkellığe ulaştırdığı.gün- den güne daha iyi anlaşılan gerici Humeynı'ye bağlılığıdır ona bu sözleri söyleten... Türkiye'de bir başka 'Humeyni' ol- mak özlemi, Türk toplumunu 31 Martlarda, Kubilay olayla- rında ulaştırılmak ıstenen gericı çizgiye getirmek tutkusudur." tışılmasına Terörie Mücadele Yasası'nın engel olacagım" ha- tırlattı. özal, "Dognı. Ama bn kanunn da Meclis çıkarttı, ne yapalım? Bu da düzeltilmeli" dedi. Ankara'da bulunan Kürdista- ni Cephe liderlerinden Cdal Ta- labani ile bir telefon görüşmesi yaptığmı doğrulayan Cumhur- başkanı, Talabani'nin PKK'ya arabuluculuk yapması yolunda- ki önerisinin kabul edilemez ol- duğunu belirterek "Terörie mü- zakere edilemez" diye konuştu. Özal, Güneydoğu'daki il ve il- çelere devletin aldığından çok fazlasını verdiğini ammsatu-ken "Amerika'da bile bu kadar bü- yük hizmetler en küçük köylere götürulemez. Örnegin elektrik alan bir dag köyunde elektriğin malheti kilovat saatte 100 bin li- nıya uiaşıyor. Bunu da Ameri- ka'da yapmazlar, parayı alırtar" dedi. Cumhurbaşkanı özal, seçim- lerdeki barajlarla ilgili bir değer- lendirmeyi de şöyle yaptı: "Secimlerde yüzde 10 barajı çok yüksektir. Buna ragmen 5 parti bu barajı aştı. Bu bizim işi- mizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Batı'daki kıiltür yel- pazesi bu kadar yaygın değildir. Piramit bu kadar yaygın değil- dir. Görüşler, yaşayışlar, renkler arasında aşagı yukan benzeriik, yakuıhk vardır. Beş ayn partinin Meclis'e girmesi Türkiye'deki kültürün ne kadar farklı oldu- ğunu sözler önüne sermiştir. Yüzde 10 barajınu 12 Eylül yö- netimi koydu. iki partiden faz- lası oluşmasın diye. Ama şimdi vanlan nokta budur." S î n c r f i n i l t * P V e t î v n l î Singapur Yiyecek ve Kültür Festivali, dün Sheraton tstanbul o u ı g a p u ı M. C S U t a u Oteli'nde başladı. Otel Mudünı Johann VVeinzettrın konuş- masının ardından Malay, Çinli ve Hintli dansçılardan oluşan Singapur Kultur Grubu, gelenek- sel kıyafetieri içinde ülke danslanndan ornekler sundular. 4 kasıma kadar sürecek hafta bo- yunca, konuklara, "tırnak ve parmakla yapılan resimler" sergilenecek. Aynca Singapurlu fal- cı da isteyenlerin kâgıt falına bakacak. Otelin La Coupole Restaurant'ı da basın mensuplarına tanıtıldı. Tanıtım toplantısında Singapur Turizm Tanıtma Kurulu Türkiye Direktorü Richard Ng, Singapur Ha\ayolları -Türkiye Genel Müdürü Hasan Somer. Singapur Havayollan Tu- rizm Müdürii Demirhan Aşete> de hazır bulundular. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU) DISK davası sanıklarına taztninat (Baftarafı 1. Sayfada) da gerekçeli karann sanıklara tam olarak tebliğ edilmemesi ne- deniyle de sanıklann halen taz- minat davası açma hakkına sa- hip oldukJan belirtildi. 12 Eylül sonrasında yargıla- ması 6 yü süren toplam 1477 sa- nıkiı DISK davası, bu kez sanık- lannın lehinde yeni boyutlar ka- zanıyor. Yargılama sonucunda hakJannda beraat kararı verilen 1215 sanıktan 57'si haksız ve keyfi olarak tutuklu kaldıkları süreler için devlet aleyhine mad- di ve manevi tazminat davası aç- tı. DİSK davası sanıkJarımn bu kez davacı sıfatıyla, ikamet et- tikleri illerdeki ağır ceza mahke- melerine açtıklan bu davaların 35'inde tazminat istemleri hak- h bulundu. Yargılandıklan süre- lerde 6 ayla 4 yıl arasında tutuk- lu kaldıktan sonra beraat eden DİSK davası sanıklarına devle- tin 500 bin lira ile 5 milyon lira arasında değişen miktarlarda maddi ve manevi tazminat öde- mesi kararlaştınldı. Hazine'nin bu kararlar için Yargıtay'a yap- tığı temyizler ise reddedildi. Di- ğer 22 tazminat isteminde ise mahkemelerce dava açma süre- si geçtiği gerekçesiyle ret kararı verildi. Ancak Yargıtay 9. Dai- resi, sanıklara mahkeme karan- nın tam olarak tebliğ edilmedi- ğini ve dava açma süresinin teb- liğ tarihinden sonraki 3 ay oldu- ğunu beUrterek mahkemelerin ret kararlarını bozdu. Bu dava- ların da büyük bir olasılıkla DtSK davası sanıkları lehine so- nuçlanması bekleniyor. Bu arada, DİSK davasında çeşitli cezalara çarptu-ılan 264 kişinin, TCK'nın 141. maddesi- nin kalduılmasıyla beraat ettik- lerine dikkat ceken Av. Rasim Öz, bu durumdaki bazı kişiler için de tazminat davası açıldığı- nı, diğerlerinin önümüzdeki günlerde benzer davalar açacak- lannı duyurdu. DİSK davasımn 1986 aralık ayında sonuçlanma- sına karşın 1989 başmda yaalan gerekçeli karann hâlâ sanıkJara tebliğ edilmediğini vurgulayan Rasim Öz, bu nedenle de hak- sız ve keyfi olarak tutuklu kalan tüm DİSK davası sanıklannın devlet aleyhine tazminat davası açma haklarının bulunduğunu bildirdi. Rasim öz, haksızlığa uğrayan sanıklara tazminat da- vası açma çağrısında bulundu. Avukat Rasim Öz, bugüne kadar devletin aleyhine sonuçla- nan davalarda müvekkillerine ödenmesi gereken paranın hâlâ tahsil edilmediğine de dikkat çe- kerek "Çnnktt devlet para öde- miyor. Devletin mallanna icra yoluyla haciz koymak da müm- kün degil. Böylece devlet, sanık- lara ikinci bir ceza daha veriyor. Devlet kendi yargı düzeninin ka- rannı tanımıyor" dedi. Maddi ve manevi tazminat miktarları- nın çok yetersiz olduğunu savu- nan Av. Rasim öz, bu konuda- ki 466 sayüı yasanın değiştiril- mesini, aynca adli ve idari ma- kamların da sorumlu tutulma- larım istedi. Rasim öz bu konu- da "Bu makamların olaylarda kişisel kusurlan vardır. Devlet onun kefili sıfatıyla bu tazmi- natlan ödemeli, ama o haksız- lık yapan kişilerden bunu geri almalıdır. O zaman haksız tu- tuklamalar ve keyfi uygulama- lar ortadan kalkacak veya iyice azalacaktır" diye konuştu. Bu arada, dün haksız yere tu- tuklu kaldıklan gözaltı süresi de dahil 2 yıl 3 ayhk süre için dev- let aleyhine açtıklan davayı ka- zanarak kendilerine 2.5 milyon lira tazminat ödenmesine karar verilen DtSK davası sanıklann- dan Keramik-lş Sendikası yöne- ticileri Mehmet Dikmen ve Nev- zat Akkaş, tazminat miktannın az olduğu gerekçesiyle kararı Yargıtay'a temyiz ettiler. Galata (Baştarafı 1. Sayfada) köprünün keşif bedelinin art- masına neden olacak. 1991 yüı haziran ayına yetiştirilmesi planlanan köprünün gecikmesi üzerine keşif bedeli 12 milyon dolar artarak 47 milyon dolar- dan 59 milyon dolara ytlksel- mişti. Müteahhidin işi durdur- masıyla meydana gelen gecik- menin keşif bedelinin daha da yukselmesine yol açacağı belir- tiliyor. Çahşmaların 5 ay uza- ması Eminönü ve Karaköy mey- danlarındaki trafik keşmekeşi- nin de uzaması anlamına geli- yor. Çahşmaların durmasıyla Eminönü ve Karaköy meydan- larının düzenlenmesi de şimdi- lik yapılamayacak. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Emekli Orgeneral Hu- lusi Sayın cinayeti davasında idamı ıstenen tbrabim Bingöl ve emekli Korgeneral Ismail Selen cinayeti davası sanıklanndan Lütfü Topal, Ankara Merkez Cezaevi'nden firar ettiler. Dev-Sol örgütünün Ankara sonımlusu olduğu ifade edilen tbrahim Bingöl ile Dev-Sol Si- lahh Devrim Birlikleri üyesi ol- duğu kaydedilen Lütfü Topal- ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayra- mı nedeniyle yapılan açık görüş sırasında, adi suçlulann arasma kanşarak firar etmiş olabilecek- leri bildirildi. Dün akşam saat- lerinde anlaşılan Tırar üzerine Ankara'da güvenlik birimleri ge- niş caplı operasyon başlattı. lbrahim Bingöl, Hulusi Sa- yın'ın öldürümıesinden sonra, katil zanlısı olduğu iddia edilen Erol Özbolat'ın, Ankara DGM Savcdığı'na teslim olmasımn ar- dından, Ankara Emniyet Mü- dürlüğü siyasi polisince düzen- lenen operasyonlar sonucu ocak ayı başlannda yakalanmıştı. Gözaltı sonrasında Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden yapı- lan açıklamada, lbrahim Bin- göl'ün yasadışı Dev-Sol örgütü- nün Ankara sorumlusu olduğu belirtilmiş, Bingöl'ün, 25 Ekim 1990 günü emekli Astsubay Ha- IU Çeün ile 17 Arahk 1990 tari- hinde Ankara Hastanesi dok- torlanndan Musa Duman'm öl- dürülmesi olaylannı gerçekleş- tiren Erol Özbolat, Alişan Tu- ran ve Birtan Altunbaş'ı azmet- tirdiği belirtilmişti. Açıklamada, Bingöl'ün 31 Ocak 1991 tarihinde emekli Ge- neral Hulusi Sayın'ın öldürül- mesi olayının istihbaratını yap- tığı ve bizzat öldürme olayına katıldığı ifade edilmişti. Ankara DGM Savcılığı, Çe- tin ve Duman cinayetleri için ay- n, Sayın cinayeti için ayrı dü- zenlediği iddianamelerde, Bin- göl hakkında iki kez azmettir- mekten, bir kez de cinayete ka- tılmaktan toplam 3 kez idam is- temli dava açmıştı. Ankara Emniyet Müdürlü- ğü'nden yapılan açıklamada, lbrahim Bingöl'ün, 12 Eylül sonrası, Istanbul Emniyet Mü- dür Yardımcısı Mahmut Dik- ler'in öldürülmesi olayından sonra polisle girdiği silahlı çatış- mada yaralı olarak ele geçirildi- ği kaydedilmişti. Açıklamada, yaklaşık 10 yıl cezaevinde yattığı beUrtilen Bin- göl'ün daha sonra firar ettiği ve "arandıgı" bildirilmişti. tbrahim Bingöl ile birlikte fi- rar eden Lütfü topal ise, emek- li General Ismail Selen'in öldü- rülmesinde kullamlan silahı te- min etmekten tutuklanmıştı. İki öğretmenle birlikte yaka- lanan Lütfü Topal, Jandarma Genel Komutanhğı'ndan sağla- dığı silahlan, yasadışı Dev-Sol örgütüne vermek ve Mehmet Terzi'nin öldürülmesi olayına katılmakla da suçlanıyordu. GOZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) tinin bugünkü yönetimi tarafından alınmasını, bu amaçla olağanüstü kurultayın hükümetin kurulmasından sonra top- lanmasını istiyor. Siyasi Partiler Yasası'nda, olağanüstü kurultayın hangi süreler içinde toplanacağını gösteren bir hüküm yok. Bu yüzden, Dernekler Yasası'nın 20. maddesine başvuruluyor. Bu madde, olağanüstü toplantı için bir aylık süre veriyor. Ancak bu bir aylık süre, "toplantı çağnsı" içindir. Genel mer- kez, olağanüstü kurultay çağrısını alınca toplantı için birtarih saptayacaktır. Bir aylık süre yalnızca toplantı çağnsı ile ılgilidir. Bundan, "kurultayın bir ay içinde yapılması" diye bir sonuç çıka- rılamaz. Bu, işin Dernekler Yasası ile ilgili hukuksal yanıdır. İşin bu yanına bakarsanız; İnönü haklıdır. Maddenin özü ve sözü inönü'ye hak veriyor. Konunun duyarlılığı da Bay- kal'a! Kurultayın elden gelen kısa sürede toplanmasında yarar vardır. Kurultay delegelerinin yarıya yakını imza toplayıp "Kurul- tay istiyoruz" diyorlarsa, parti genel merkezi, Dernekler Ya- sası'nasığınarak kurultay tarihini hükümetin kuruluşundan sonraya bırakamaz. Bu hesaplaşma çok daha geniş bir zamanda yapılma- lıydı. Ve bu hesaplaşmadan SHP ve DSP'yi kapsayan bir yeni parti yapılanma modeli ortaya çıkmalıydı. Yeniden yapılanma ve buna bağlı kadro değişikliği kü- çük kurultay ile olağanüstü kurultay takvimleri arasına sı- kıştırılamaz. Ancak partinin bir kanadı olağanüstü kurultay istiyorsa bundan da kaçınılamaz. Düğümün bir başka ilmi- ği de buradadır. Bu hesaplaşma kaçınılmazdır. Bu hesaplaşma, uzun so- luklu ve uzun erimli bir yapılanma sürecinde küçücük bir noktadır. En azından nelerin çözüm yolu olmadığının iyice anla- şılması için bu noktanın da aşılması gerekiyor... Sosyal demokrat kesimde yeniden yapılanma, kişisel he- saplaşmaları aşarsa başarılı olur. Aşamazsa, yine kısırdön- gülere saplanıp kalınır. Sandıkta açan güller. gül kuruları- na döner. Peki, nasıl aşılacak bu kişisellik? Sosyal demokratlar yeni parti modelini nasıl oluşturacaklar? Nasıl olacak bu iş? Bütün bunlar için olaylara çok daha genış açılardan bak- mak gerekiyor. Anayasa ve yasalar, partilerin sendikalaria ilişki kurma- larını yasaklamıştır. Düğümün bir ılmiği de buradadır DYP ve SHP'nin sandalye sayılan anayasayı değiştire- cek bir arrtmetik güce ulaşsaydı, bu değişiklikler yapılır; sos- yal demokratların; sendikalar, vakıflar, dernekler ve üniver- sitelerle örgütsel bağlan kurulabilirdi. Anayasa düzeni, Batı türü sosyal demokrat partilere izin vermiyor. Düzen, sosyal demokrat partileri, işçilerden ve sendikalardan soyutlayarak kişiselliğe ve kısırlığa hapse- diyor. Bu kişisellik de kısırdöngülere ve sen-ben kavgaları- na yol açıyor. İşçilerle. işçi sendikalan ile örgütsel bağlar kuramayan partiler nasıl "sosyal demokrat" olurlar? Olamıyorlar; olamayınca da ister istemez, bu partilerde "kişisellik" ağır basıyor. Olağanüstü kurultayda kazanan kim olursa olsun, kişi- selliğin ve sen-ben kavgalannın çözüm yolu olmadığı bir kez daha kanıtlanacak. Sosyal demokrasiye soluk aldıracak olay, yeni yapılan- ma ve bu yapılanma ile olusacak yeni lider kadrosudur. Secimlerden önce bir partinin tek başına iktidara gele- meyeceğini düşünenler, anayasa ve yasalan değiştirmeyi parti programlanna alan DYP ve SHP'nin bir koalisyon kur- malannı savundular. Seçim sonuçları ve SHP'nin seçımden sonra içine itildiği kargaşa böyle bir hükümetin kurulması- na izin vermiyor. Bu koşullar Demirel'i ANAP-DYP koalisyonuna itiyor. Siyaset kilitlendi; sosyal demokratlar düğümlendi. Olağanüstü kurultayda bu düğümün ilmiklerini çözülme- yecek; düğümün "yangından mal kaçınrcasına" toplanan kurultaylarla, olağanüstü toplantılara karşı sığınılan dernek- ler yasalan ile, bu yollarla ve bu yöntemlerle çözülmeyece- ği artık iyice anlaşılacak! Yeni lider, yeni kadro, yeni yapı... Bunlar da uzun soluk- lu, inançlı ve dirençli bir savaşımı gerektiriyor. BASKENT AHMETTAN (Baştarafı 1. Sayfada) Akbulut, yeni lideri Mesut Yılmaz'ı hiç mi hiç inandıncı bulmuyor. Aynca ANAP'ın ge- lecegi için de tehlikeli buluyor. Eski Başbakan Ue TBMM'deki "yeni makamı"nda konuşuyo- ruz: "Nasıl bulmam ki?" diyor ve devam ediyor "Parti lideri ve başbakan ola- rak ne dediyse tersini yapıyor. Aynca sözünde dnnnuyor. Se- çimden önce, 'Koalisyon yaparız' demişti. Şimdi 'Yapmam' diyor. Seçimden ön- ce 'Lideriik dönemi bitti. artık partileştik, parti organlannı çalıştıracağım' dedi. Parti orga- nına sormadan kendisini erken seçime angaje ettiği yetmiyor- muş gibi, şimdi de 'Koalisyona kaülmam' diyor. Kime soru- yor? Koalisyon kararı MKYK'nındır. Hani partinin organlan çalısacakü?" Akbulut, yalnızca memleke- ti Erzincan'da, ANAP'ın genel ortalamasının çok çok Ustünde oy alarak yeniden seçilmiş ol- manın özgüveni ile degil, biraz da kızgıniık içinde konuşuyor. Cumhurbaşkanı ve yakınlan- nın destegi Ue 'kaybettigi kong- renin haksızlığını' şimdi daha derinden hissediyor gibi: "Hani partiyi iktidara taşıya- cakü? Bırâkın iktidan. şimdi de iktidara ortak olma şansını bile kullanmak istemiyor... Hem de hiç kimseye danışmadan. Daha dogrusu, yalnızca Cumhurbaş- kam Ue müzakere ederek... Par- ti ile Sayın Özal'ın bir üişkisi var mı ki?" Bu soruyu üzerimize alınıp yanıtlıyoruz: "Belki de Istanbul İl Başka- nı'nın eşi sıfatı nedeniyle Sayın Özal müzakere etmiş, bilgi ver- miş olamaz mı?" Akbulut, "Aaa, bak o zaman olur" diyerek muzip muzip gü- lüyor. Ama birden ciddileşcrek, ye- niden başparmagı ile destek ve- rerek laflannı sıralıyor: "Belki Başbakan'ın, Cum- hurbaşkanı'rm kurulacak bir koalisyon hükümetine katılma- yacagını bildirmesine dogal de- nebüir. Biz de diyoruz ki bu do- ğal değildir. Niye mi? Çunkü dogal olan, Yılmaz'ın bu bilgi- yi önce parti organlanna verme- si ve oradan karar çıkardıktan sonra Cumhurbaşkam'na mahı- maten arz etmesi gerekirdi. Bu mudur çağdaş parti denilen an- layış? Bu mudur gerçek partileş- me?" Akbulut'un sorulanna yanıt vennemek için kalemimizi diş- lerimizin arasına götürecek olu- yoruz. Kendimizi tutup susuyonız. Akumıza, benzetmek gibi olma- sın, bir soru geliyor. "Acaba Yılmaz, Cumhurbaşkanı'nı ANAP'ın içine çektigi gibi, Ak- bnlut da bizi gazeteci olarak, ANAP'ın içişlermin içine mi çekmek istiyor?" Ama konuşma ilerledikçe Akbulut'un böyle bir niyetinin olmadığı ortaya çıkıyor. Akbu- lut, iki yıla yakın bir süre Türk milletine sergüediği alçakgönül- liilügü içinde, "kimseyi, yani hiçbir ANAP'lryı Ydmaz'a kar- şı ayaklandırmaya niyeti olmadıgını" belirtiyor. Bizce, bunu söylerken çok iç- tenlikli... Kongrenin hemen ertesinde, önüne yığılan ve aralannda ba- kanlann da bulunduğu 100'e yakm ANAP'lı milletvekilinin istifasını işleme koyması ve or- talığı kanştırması işten bile de- ğildi. Ama Akbulut bunu yapma- dı... Soruyonız: "115 kişüik yeni ANAP mil- letvekUlerinin listesini inceledi- niz mi? Kaçı sizden yana olabi- lir?" Akbulut, başım iki yana sal- lıyor. Belli ki böyle bir şey aklı- na bile gelmemiş... Zaten, ANAP'ın eski lideri- nin parti içinde berhangi bir ey- leme önayak olmak gibi felsefe- si yok. Eger kendiliginden bir oluşum ortaya çıkarsa, ona ka- tılma veya istenirse önderlik edebileceği izlenimi veriyor. Soruyonız: "Sayın Başbakan 'h'beral' ol- duğunu, siz 'muhafazakâr' ol- dugunuzu sövtüyorsunuz. Bu li- beralligi ve mubafazakârhgı na- sıl tanımlıyorsunuz?" Yine gülerek yanıtlıyor: "Onunkini git ona sor. Be- nim muhafazakârlığım mı?.. Şöyle diyeyim. şeriata karşı la- ikliği muhafaza etmek karan benim için muhafazakârlıktır. Benim rauhafazakârlık anlayı- şımdan, millet benim idarem sı- rasında belli fikir sahibi olmuş- tur." Akbulut'un yeni çalışma ma- kamı mini bir p^arti genel mer- kezi gibi... Telefonlar işliyor. Gidenler gelenler, hatta hazır iktidar bizde iken' diye düşü- nüp, ellerinde iş talepleri 0e kuyrukta bekleyenler... Akbulut, seçfldigi 1983 secim- lerinin bemen ertesinde bakan olmuş, ardından TBMM Baş- kanlıgı'na, oradan da başba- kanhga geçmişti. Bu yüzden sa- de milletvekilliği deneyimi hiç yoktu. Yeni dönem, Akbolut için gerçekten yepyeni bir dö- nem olacak. "Ortası baghk, etrafı dağhk" Erdncan'ın döıt bir yanmda se- çim kampanyası ynriitmek, Ak- bulnt'ta "ABD'de zayıflama kürii" türünden etki yapmış, epey kilo verrniş. Çalan bir telefonu yanıüadık- tan sonra başını iki yana "Fesüphanallah" anlamında sallayarak devam ediyor: "Mesut Bey diyor ki, 'Koa- lisyona ginneme karanmı teşki- laüa ve arkadaşlanmla konuşa- rak aldık'. Yav, kardeşim, de- min çalan telefonlar teşkilatlar- dan geliyor. Onlar da diyor ki, 'Aman koalisyona kablahm, yoksa muhalefette kalmak bizi eritir'. Onunki gibi bizim de ar- kadaşlanmız var. Onlar da ay- nı dnşüncedeier. Şimdi, Mesut Bey'in 'teşkilat' dedigi, 'arkadaşlar' dedigi Idmler? Par- tide arkadaş olur mu? Partide, yetkili organlar vardır. Orada kararlar alınır. Mesut Bey, der- hal olağanüstü kongrenin top- lanmasım temin etmelidir. Bu- rada seçimin hesabını vermeii- dir. Yoksa 276'dan 115 millet- vekiline indigi hızla ANAP eri- yip gidecektir." Akbulut, yeniden kongreye getiriyor sözü. ANAP tüzügü- nün, olağanüstü kongrelerde ge- nel başkanlık seçimi öngörme- digini anımsatıyoruz. 'O da engel mi?' anlamına omuz silkip "Tüzük hemen değişir" diyor. Akbulut, Cumhurbaşkanı için "Otur oturduğun yerde" demişti. Şimdi o olasdık çıkti. "Olağanüstü kongre"yi gün- deme getirirken, "haksız" dedi- gi kongrenin rövanşını mı isti- yordu? "Evet" dedi, "Kayıkçı kav- gasının gerçek olup olmadıgını sınamanın tek yolu budnr..."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle