22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/14 31 EKİM 1991 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Çavre Bakanltâı Meteoroloji işlen â n e l Mûdûrtûöû'nden akran »gi>e g6re bütûn Migeler parçalı bulut- lu, Ktarmara'nın baüsırtetaoeyEge laytfan Aşında tûm yurt yağışlı ge- çiuk. V4İWaf yaOrmif, yer yer sa- gaıak, Batı KaradencTn iç tesim- tarinde karta lanş* yaûmur şeMMe o t a * . HMV SCANJGI: önemi bir (fcflişMk oknayacak. RCIZGAR: KU- . a y M dodu, yurtun gûney kesim- torinde güney ve batı yonlerden ta- «, arastra orta kuvvetfc, yurdun ku- aytnbtasimierindeyer yer kuvvetli esacek. Denizlerde, Do0u Akdeniz"- de kıt4e v*e lodos, Batı Akdenirae gûnbaksı ve karayei, Doğu Kaacfe- Y 24° W ftyartalor Y 1S» 8° E*m Y 22° 10° Erancan Y 10° 5°Ercunım Y 11» 2°E*5«lw Y 12° PGaaanlgp Y 24° 17° Srasun 20° 4°Manisa 10° 3°K.Maraş 13° 5°Mwsin 10° 2°Mu0a 12° 5°Muş 20° 7°MJde W°10°0rt Y 22° 13° Sûmüstane Y 8°H(*âi Y Y 22 13 s Y 10° 8°Ha(*âri Y 20° 11° Ispjrta B 16° 7°lsönixıl Y 12° 5°taw Y 17° PKare niz'de yıldız ve karayei, dijjer denizterimizde yıMız ve poyraz- dan saatte 10-21 deniz miii hızJa esecefc. Van Gûlü'nde hava yafltşlı geçecek Rüzgâr. güney ve batı yönlerden haftf. ara- sıra orta kuvvette esecek. Gfl küçük dalgaiı olup, gûrûş uzak- lıjı 10 km doiayında olacak. Bolu Bures Çanttato Çonım OtneJ Y 17 PKare Y Y 14° 3°K»sBmonu Y Y 10° PK^sari Y Y 15° S°KıhdatMi B B 16° 7°Konya Y Y 11° «°Kü&hya Y Y 13° 9°Mal»t*a Y 15° S°Samsun 11° 7°Sirt M° 8°Sinop 20° 10» Sıvas 9° 1°1WnlaC 8° 2° Tnbzofl 13* e°\mcai 11° 4°Uş* 13» 6°Van 9° 5r"*avt 18° S°Zongukbk Y 19° 9° Y 19° 10° Y 24° « ° Y 18° 10° Y 15° 4° Y 15° 9° B 13" 8° Y 15» 11° Y 12° 8° Y 19° 9° Y 12° 8° Y 12° 6° Y 13° 6° Y 15° 11° Y Y 12" 7° Y W° 3» Y 10= 4° Y 13° 7° y. açık <JİS» ouluöu ^yagmuriu § g | SJSII fâkariı A-açıK B-bulutlıı S-güneşl K-kan S-sslı Y-yaj)murlu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Mahkeme karar- lannda, karann da- yandığı yasal ve hu- kuksal nedenlerin gösterilmesi. 2/ Ki- mi hastalıklarda yüzde, ellerde ve ayaklarda görülen yangısız şiş... Atıl- gan, gözüpek. 3/ Demiryolu... Afri- ka'da yetişen ve par- lak kerestesi mobil- yacıhkta kullanılan bir ağaç. 4/ Gerçek- leştirilmesi olanaksız tasanya da düşünce... Satrançta bir taş. 5/ Samanından aynlmamış arpa ya da buğday yığınlan. 6/ Galyumun simgesi... Porselen yapımında kulla- nılan bir çeşit beyaz ve gevrek kil. 7/ "Ben senin krallığın —-ne yetiş- tim/Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle" (llhan Berk)... Sayfa çevresine çekilen çizgi. 8/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı... Kimi yer- lerde kadınlann boydan boya örtün- dükleri çarşaf. 9/ fnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün dö- şeme sıvası... Tiyatro niteliği taşıyan radyo ya da televizyon yayını. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Duyularla algılanabilen her şey. 2/ llgeç... Radyoaktif cisim- lerin yaydığı üç ışından biri. 3/ Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü... Giysi kesimi. 4/ Ilaç... Ambalajlanmış elde taşınabilir büyüklükteki nesne. 5/ Oyularak yapılan süsle- me... Şöhret. 6/ Mermi olarak çakıl taşı atan eski bir top. 7/ Avrupa Topluluğu'nun ortak para birimi... Suyu sıcak olarak yerden çıkan hamam. 8/ Gözleri görmeyen... Iki anlamı olan bir sözcttğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanıl- ması sanatı. 9/ Bir tür keten patiska ya da basma... Radyumun simgesi. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Otomatik telefon başladı 31 EKİM 1931 Evvelki gece saat 22.30'dan itibaren şehrin Istanbul cihetindeki telefonlan otomatik olarak işlemeğe başlamıştır. Dün sabahtan itibaren birçok kimseler telefonun otomatiğe döndügünü unutarak eskiden olduğu gibi ahizeyi açıp merkezi aramak istemişlerse de kulaklarına gelen mütemadi bir vızıltıdan vaziyeti kavnyarak derhal yeni telefon rehberini açıp kadranların kullanış tarzını öğrenmişlerdir. Bu münasebetle ilk otomatik tecrübesini yaprnak üzere eşini dostunu anyanlar çok olmuş ve bu tecrübe yüzünden diğer günlere nisbetle daha fazla mükâleme yapılmıştır. Ticaret Odası'nda lzmir ve Samsun mıntıkalannda tütün piyasasmda devam eden gayritabiilik hakkında ihracat ofisinin hazırlamakta olduğu rapor ikmaJ edilmiştir. Ticaret Odası tütün idare komitesi bugün öğleden sonra Ofîs merkezinde bu mes'eleyi tetkik için fevkalâde bir içtima aktedecek ofısin raporu okunarak müzakere edilecektir. Verilen malûmata nazaran ofıs buhranın izalesi için şimdiye kadar tavsiye edilen çarelerin faide vermediğini vc daha esaslı tedbirler almak zaruretinde bulunduğunu müdafaa ve almacak pratik tedbirleri birer birer izah edecektir. Bugünkü içtimaın neticesini tütün tüccarlan büvük bir alâka ile beklemektedirler. Ticaret Odası da buhran hakkında bir rapor hazırlamağa başlamıştır. 30 YIL ÖNCE CumhurİYet Stalin'in naaşı 31 EKİM 1961 Sovyet Komünist Partisi'nin 22. kongresine iştirak eden 5 bin delege bugün alkışlar arasında Stalin'in naaşının Kızıl Meydan'dan kaldınlmasına oybirligiyle karar vermişlerdir. Stalin'in naaşı, Lenin'in yanında Kızıl Meydan'daki muazzam Abide'de yatmakta idi. Bu teküf, Kruçef, Stalin'in kaatil Stalin ve hunhar olduğunu bildirdikten sonra Kongre'ye yapılmış ve bugün oybirligiyle kabul edilmiştir. Moskova Radyosu'nun bugün bildirdiğine göre binlerce delege ayağa kalkarak alkışlar ve tezahürat arasında bu kararı vermişlerdir. Kruçef, Stalin hakkındaki konuşmasında, Stalin'in temizlik ameliyelerinde, Komünist Partisi'nin en güzide elemanlannı temizlemiş olduğunu bildirmişti. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Körfez tetikte 31 EKİM 1990 Körfez krizinde yaşanan son gelişmeler ve yapılan açıklamalar, parmaklann tetiğe iyice yaklaştığının sinyallerini veriyor. Saddam Hüseyin dün yüksek düzeyde Iraklı generallerle olağanüstü bir toplantı yaparak Körfez'de birkaç gün içinde ABD ve müttefiklerinden gelebilecek 'saldınya' karşı alarm durumuna geçilmesini istedi. Saddam, Kuveyt'te meydana gelebilecek sokak çatışmaları için gerekli hazırlıklann da gözden geçirilmesini istedi. DÜZELTME • Dünkü gazetemizin "Cumhuriyeti ve Demokrasiyi Seviyonız" haberinde 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ismail Hakkı Karadayı'nın ismi yanhşlıkla tbrahim Türkgenci olarak çıkmıştır. Düzeltiriz. DÜNYA'DA BUGÜN Kahıre» T4RHŞMA Eski Bir Erenköylü'nmı Ethem Efendi Cad. Ethem Efendi, güzelim çınarları kesilmeden tek yönlü olarak kullanılıp kurtulamaz mı? Acaba eski tstanbtıllu ya da Erenköylü- lerden, eski hanımelleri kokan, bahçe duvarlanndan rozet gülleri sarkan ve bül- bül dinlemek için geceleri gezintiye çıkılan, Ethem Efendi'yi hatırlayan kaç kişi kalmış- tır? Çamlar içinde. resim güzelliğınde açıksa- n yağlıboya. ahşap köşkü ile Mis Keti'nın bahcesi; tren köprüsünün başındaki yüksek duvarlı, ormana dönüşmüş bahçesi ile Ka- dın Efendi'nın köşkü bülbüllerin kümelen- diği yerlerdi. Ama mehtapta bülbül beklediğimiz, fısıldaşarak konuştuğumuz çoğu geceler kendi bahçemize de bülbül ge- lir ve bizi ne kadar mutlu ederdi. Şimdi böyle masal gibi anlatacak kaç yıl geçti, topu topu otuz yıl. Bir semt, bircadde böylesine talihsiz nasıl değişti ve maalesef apartmana dönüşen aynı bahçedeki şimdiki daıremizde pencere açınca garaj gibi egzoz kokan mekânlar oluştu. Çok değıl bundan sadece yirmi yıl önce bir dönümlük bahçe ortasındaki küçük ev, yap-satçılara Sayın Çelık Gülersoy'un yazılannda belirttiği gi- bi salon-salomanje-marley kaplı daireler elde etmek için maalesef verilirken; imar planına göreu siz bitişik nizam oldunuz" dı- ye bahçedeki on-beş çamı kestirip, apart- manı caddenin kenanna yerleştirip, altını da mecburı dükkan yaptıran 'imar kanun- ları'nauyuldu. Şimdi yirmi yıl sonra sıkışan trafık, canı isteyenin arabasını park edip daralttığı kontrolsüz caddeyi, hem geliş-hem gidiş yolu olarak her iki Boğaz Köprüsö'ne bağ- ladığından dar görülüyor ve yirmi yıl önce zorla caddeye çıkartılan apartmana geri çe- kilmesi için ıstimlak öngören bir imar planı uygulanıyor. Medeni bir ülkede dava ko- nusu olurdu sanınm. Ethem Efendi, güzelim çınarlan kesilme- den tek yönlü olarak kullanılıp kurtulamaz mı? Cumhuriyet gazetesinde 8 Eylül 1991 ta- nhli "Trafiğe, Avustralya Formöln" başlıklı Remzi Gökdağ'ın yansında Dr. Rahmi Ak- çelik 'Avustralya'da Yol Araştırma Kurumu'nda çalışan bir bilim adamı ola- rak' şöyle diyordu: Gelişmeyle birlikte özel araç kullanımı da artacak. Bu bakımdan iyı bir düzenleme olmadıkça ne kadar yol açarsanız açm başanya ulaşamazsınız. So- nuçta bütün şehri yıkıp yol yapın. Bu, tabii ki kabul edilemez. Yine Cumhuriyet gazetesinde Mimar Si- nan Üniversitesi'ndefl Prof. Belkıs Mutlu, "tstanbullunun çaresiz yalnızlığı" adlı ma- kalesinde: Dağlarda davar güderken kaya- lardan atlamaya alışmış kişilere göre yükseltilmiş kaldınmlann yürümeyi Istan- bullulara imkansızlaştırdığını yazıyor ve arabalann arasında başıboş koyunlar gibi koşuşan zavallı kalabalığın arasında değil ailesi kendisi bile İstanbul'da doğmuş kaç kişi var diye soruyor ve tstanbullunun vah- şi bir istilaya karşı yalnız, korumasız, çare- siz bırakıldığını vurguluyordu. Ethem Efendi'de eski bir Erenköylü ola- rak kendimi aynen böyle korumasız, çare- siz hissediyorum. DR. NtLÜFER BAŞÖZDEMİR Istanbul İLAN Dosya No: 10/14537(88)10387 Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi'nin Esas: 1989/10, Karan 1990/228 sayıh, 2.11.1990 günlü kararı uyannca idaremize 100.000 TL. para cezası ödemeye yükümlO Celalettin Çelik kararda belirtilen adresin- de bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilernemektedir. Tebligata esas olacak başkaca bir adresi büinemediğinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29. maddelerine göre ilanen tebliğine karar verildi. Tebligat yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLERJ BAŞMÜDÜRÜ Basın: 39684 PENDİK 2. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Esas No : 1991/128 Davacı : Arsa Ofısi Genel Müdürlügü Vekili : Av. Serdar Ündemir Davalı : Mihrali Cengiz Ulular Mah. PTT Acentesi Erzincan Dava : 2942 s.yînın 17 md. göre tescil Cevap süresi: 10 gün Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tescil davasının mahke- raemizde yapılan açık yargılaması sonunda; Davalının belirtilen adresine dava dilekçesinin tebliğ edilemediği, adres araştırmasında da adı gecenin elverişli adresınin bulunamadı- ğı anlaşılmakla 7201 sayılı kanunun 28/29 md. hükmüne binaen da- va dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalının 28.11.1991 günü saat 10.30'da hazır olması belli edilen gün ve saatte getmesi veya kendinizi bir vekil ile temsil ettirmesi ge- rektiğinden gelrnediği veya özür büdirmediği ve kanıt ibraz etmediği takdirde HUMK'nın 213 ve 375. md. gereğince yargılamanın yoklu- ğunuzda yapılacağı ve hükilm kurulacağı dava dilekçesinin tebliği ye- rine geçerli olmak üzere ilan olunur. lşbu ilan yayımlandığı günden başlayarak 15 gün sonra yapılmış sayılacaktır. 18.10.1991 İLAN Dosya No: 10/11581(90)10236 tstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Esas: 1991/143, Karar: 1991/279 sayılı, 8.5.1991 günlü karan uyannca idaremize 26.200 TL. para cezası ödemeye yükümlü Murat Abbas kararda belirtilen adre- sinde bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememektedir. Tebligata esas olacak başkaca bir adresi büinemediğinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29. maddelerine göre ilanen tebliğine karar verildi. Tebligat yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDÜRÜ Basın: 39665 PENDİK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Esas No : 1991/158 Davacı : Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü Vekili : Av. Serdar Ündemir Davalı : Dursun Alanbay Sivrice, Dörtbölük köyü - Elazığ Dava : 2942 s.ylnın 16 md. göre tescil Cevap süresi: 10 gün Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tescil davasının mahke- memizde yapılan açık yargılaması sonunda; Davalının belirtilen adresine dava dilekçesinin tebliğ edilemediği, adres araştırmasında da adı geçenin elverişli adresınin bulunamadı- ğı anlaşılmakla 7201 sayılı kanunun 28/29 md. hükmüne binaen da- va dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalının 28.11.1991 günü saat 10.35'te hazır olması, belli edilen gün ve saatte gelmesi veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi ge- rektiğinden gelmediği veya özür büdirmediği ve kanıt ibraz etmediği takdirde HUMK'nın 213 ve 375. md. gereğince yargılamamn yoklu- ğunuzda yapılacağı ve hüküm kurulacağı dava dilekçesinin tebliği- yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. lşbu ilan yayınlandığı günden başlayarak 15 gün sonra yapılmış sayılacaktır. 18.10.1991 T.C. SAMSUN 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1990/117 Karar No: 1990/779 C.S.E. No: 1990/494 Hâkim: Cabir Genç 20499 C. Savcısı: Şeref Yümazer 19296 Kâtip: Münire Güvenç Davacı: K.H. Sanık: BATTAL YILDIZ — Ahmet ve Aysel'den oima, 1952 D.lu, Bafra kazası Ismetpaşa Mah. nüfusuna kayıtlı, halen Bafra Ismetpa- şa Mah. Bağ-Kur Evleri Birinci Blok No: 17'de oturur, aynca Hürriyet Mah. Istiklal Caddesi No: 86'da oturur, evli, 3 çocuklu, okuryazar, sabıkasız, Balkaymak dondurma imalatçısı, TC. tslam. Vekili: Samsun Barosu avukatlanndan Av. F. Melih lşman. Suç: Gıda Maddeleri Nizamnamesi'ne muhalefet. Suç tarihi: 1.3.1989 Karar tarihi: 21.11.1990 Yukarıda açık kimliği yazıh sanık hakkında mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda: G. DÜŞÜNÜLDÜ: İddianame ile sanığın TCK'run 395. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmışür. Mahkememizce bütün deliller toplanmış, mahallinde keşif yapılmış, uzman bilirkişi dinlenmiş, toplanan delillerden, dosya kapsamından sanık Battal Yıldız'ın Bafra ilçesinde Balkaymak adı ile tanınan dondurma üreticisi olduğu, sanığın Samsun dışına dondurma hammaddesi olan miks satışı yaptığı ve Ankara'da Ömer Kenan özcivelek isimli şahsa dondurma hammaddesi sattığı, daha sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi Sağlık tşleri Laboratuvarınca bu dondurmalardan numune alınıp tetkik edildiğinde yağ miktannın % 2.8'den düşük olduğu ve aynca patojen bakteriler ürediği, böylece sağlığa az veya çok zarar durumda olduğu, yağ miktarı düşük olduğundan dondurmamn da tabii olmadığı ve Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne aykırı bulunduğu, ancak bakteri üremesinin ve bozukluğun sanığın kusunından ileri gelip gelmedi- ğinin anlaşılamadığı ve önceki sanık ömer Kenan özcivelek hakkında aynı suçtan dolayı Yenimahalle 1. Sullı Ceza Mahkemesi'nin 1989/783-954 sayüı karan ile beraat kararı verildiği, boylece sanık Battal Yıldız'ın sadece dondurma hammaddesindeki yağ miktannın Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne göre düşük olduğundan bu eyleminden dolayı sanığın TCK'nın 398. maddesi gereğince cezalandınlması gerektiği kanaatine va- rılmıştır. Sanık ürettiği dondurmadaki sütün ve dondurmamn yağ miktanru kontrol edip ona göre dondunnadaki yağ miktannın tüzüğe göre ayarlamak zonındadır. NETİCE: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Bilirkişi raporunda belirtilen ve aynca ekspertiz raponında belirtilen patojen bakteriler üremesi ve böylece sağlığa zararh duruma gelmesi durumunun sanığın eyleminden doğduğu veya sanığın ürettiği sıvı nedeni ile meydana geldiği tespit edilemediğinden sadece raporda belirti- len dondurma hammaddesi olan miks tabir edilen sıvıda yağ miktarının düşük olması nedeni ile sanığın bu eyleminden dolayn TCK'nın 398. maddesi gereğince takdiren 3 ay hapis ve beş bin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, ağır para cezası 20.000.- TL'dan aşağı olamıyacağından sanığın 20.000.- TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın iş durumu nazara alınarak 647 sayüı yasamn 4'üncü maddesi gereğince hapis cezası günlüğü beş in liradan paraya çevrilerek sanığın 450.000.- TL. ağır para cezası ile cezalandmlmasına, ağır para cezalan içtima ettirilerek sanığın neticeten 470.000.- TL. ağır para cezası ile cezalandınlmasına. Sanığın TCK'nın 402. maddesi gereğince 3 ay süre ile cürme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretten tatiline, sanığın esas işyeri yani suç konusu sıvının üretildiği işyeri Bafra ilçesinde olduğundan sanığın Bafra'daki dondurma imalathanesinin takdiren yedi gün süre ile kapatılmasına, karar kesinleştiğinde karar özetinin büyük harflerle yaalmak süreti ile yedi gün süre ile kapatılacak işyerinin göze çarpan bir yerine yapıştmlmasına. Aynca karar özetinin C. Başsavcüığı'na bildirilmesine ve masraf sonradan hükümlüden ahnmak üzere Ankara, İstanbul, Izmir'de yayımlanan ve tirajı 100.000'in üzerinde bulunan gazetede bir defa ilan edilmesine, bu hususta C. Başsavcüığı'na müzek- kere yazılmasına, aynca Bafra'da yayımlanan mahalli bir gazetede karar özetinin bir defa ilan edilesine. Sanığın geçmişteki hali, suç işleme hususundaki eğilimleri, cezanın islah edici ve önleyici amaa nazara alındığında 647 sayıh yasamn 6'ncı maddesi gereğince sanığın cezasının ertelenmesine yer olmadığına. Keşif tutarı, 47.334.- TL. bir davetiye tutarı 2000.- TL. bir müzekkere tutan 600 TL. olmak üzere toplam 49.934.- TL. yargılama gideri- nin samktan alınmasma, sanığın ve vekilinin yüzüne karşı, C. Savcısı Şeref Yılmazer huzuru ile talebe uygun Yargıtay yolu açık olmak ûzere verilen karar açıkça okunup anlauldı. 21.11.1990 lşbu karar asb gibi olup, saruk hakkındaki hüküm, Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi'nin 13/9/1991 tarih ve 1991/3431-4645 sayıh ilamı ile tasdik olunmak suretiyle kesinleşmiştir. 14.10.1991 Basın: 39732 T.C. KARAMAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 1990/270 Davacı, S.S.Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından, davalı Kara- man Abbas Mahallesi, Yüzbaşı Camii Sokak'ta ikamet eden Muzaf- fer Canıtez aleyhine 1.687.750, 50 TL'sı bedel üzerinden alacak davası açılmış olup, yapılan araştırmalarda davalının adresi bulanamadığın- dan adına ilanen tebligat yapümasına karar verilmiş olmakla; durusma Basın: 49925 günü olan 3.12.1991 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bu- lunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi halde yargı- lamaya HUMK'nın 509-510, maddeleri gereğince yokluğunda devam edilip karar verileceği hususu, meşruhath davetiye yerine kaim ol- mak Uzere ilan olunur. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Bir Sendikacının Anlattıkları: (5) İşkence... DİSK yöneticisi, Gıda-İş Sendikası Başkanı Demirhan Turv cay'ın anlattiklannın sonuna geldim. Bir görüşmemizde De- mirhan Tuncay, Metris Askeri Cezaevi'nden dışan çıkarabil- diği mektup örneklerini, anılarını, "işkence" dilekçesini bir- likte getirmişti. Her biri yazılmamış, ilginç şeyterdi. Demir- han Tuncay'ın getirip bana verdikleri Brasında CHP Genel Başkanı İsmet Inönü'nün 5 Mayıs 1972'de toplanan 5. ola- ğanüstü kuruttayda yaptığı konuşma da vardı. Paşa, o konuş- masından sonra CHP Genel Başkanlığı'ndan ayrılacak, ge- nel başkanlığa Bülent Ecevit seçilecektir. Paşanın burada yaptığı konuşma Ecevit'le onun yandaşlarından "hizip"ten yakınmayla doludur. Paşa, konuşmasının çeşitli yerlerinde özetle şöyle demektedir: "Burada, bu davranışa itiraz sebebimi bir defa daha anla- tayım. CHP'li her üye için dolaşmak, parti ilkeleri içinde de- meçler vermek, parti içi toplantılarda bulunmak, bu ilkeleri her yerde savunmak benim gözümde bir haktan ileridir. Bir görevdir. Ancak resmi sıfatı bulunmayan hiç kimse parti teş- kilatına kumanda etmeye kalkışamaz... Ecevit'in bu faaliyet devri, istifa ettiği halde, partiyi bizzat idare etmek arzusu şeklindedir... Genel başkanın, parti teşkilatını ve Medis grupiarını ahenk içinde çalıştırmak gibi 40 yıldan beri tecrübe edilmiş bir va- zife anlayışı tamamıyla hükümsüz bırakılmış; Meclis içinde ve dışında parti beraberliği, vatandaş gözünde değersiz ilan edilmiştir. Parti içinde bir görevden istifa ettikten sonra istifa etme- miş gibi o partiyi idareye özenmek de, tabii tedbirine teves- sül olunmazsa, er geç bir karışıklığa sebep olacağından şüp- he edilmemelidir. Cumhuriyet Halk Partisi'ni, bir parti meclisinin hizip çoğun- luğu elinde hem teşkilata hem Meclis gruplanna hâkim du- ruma getirmek isteyen bir idare tarzı ile ciddi ihtilafım vardır. Bu vaziyetten parti behemehal kurtarılmalıdır..." İsmet Paşa'nın "hizipçilik" üzerine uyanları boşa gitmiş, sekiz yıl sonra ülke, 12 Eylül'e sürüklenmistir. Paşa, konuş- masının sonlarına doğru sanki bunun da haberini vermek- tedir. Darbelere varan olayların da demokratik rejimin geçirdi- ği gelişme evreleri sayılması gerektığini belirten ismet Pa- şa, "Ancak bunların dersi de alınmalıdır" dedikten sonra ko- nuşmasını şöyle sürdürür: "Gene bunun gibi demokratik rejimden ayrı düşen bir ida- renin bir türlü değişmesinin bir de ruhi sebebi vardır. iktidarda bulunanlar, marifetli tertipler veya usullerle ya da marifetli se- çimlerle iktidarda kalıriarsa, artık bir daha iktidardan ayrıl- maktan ürker hale gelirler ve bu ürküntülerinden, bir ihtiiale kadar kurtulamazlar..." İsmet Paşa'nın bundan 19 yıl önce bir darbenin (12 Mart darbesinin) külleri soğumadan söyledikleri bunlar. Düşünü- yorum, 12 Eylül darbesinin de altında hizipçilikler, uyuşmaz- lıklar, bağdaşmazlıklar yok mudur diye. O zamanın CHP'si- nin yerine, şimdi SHP'yi, o zamanki Ecevit'in yerine, şimdiki Deniz Baykal'ı koyabilirsiniz. Ecevit'le Baykal, hizipler için- de birlikte geldiler 12 Eylül'lere. Neden selamlaşmıyorlar? 20 Ekim 1991i bir çeşit "bayram" saydım. Emre Kongar, Starl'de "Kırmızı Koltuk"ta konuşmasında benzerini söyle- miş. Kutlarım Kongar'ı!.. 12 Eylül öncesinde CHP ile AP, yani Demirel'le Ecevit an- laşabilselerdi, 12 Eylülier olur muydu clmaz mıydı? Şimdi Demirel'le Erdal inönü'nün anlaşrnaları, bir demokratik or- tak yönetim kurabilmeleri olanağı doğmuştur. "İkinci Genel Merkez"de olusturulan "hizip" hırslan, hevesleri uğruna, bu- nu yok etmeye kimin ne hakkı vardır? Bu yurttaşlara, sosyal demokratlara "işkence" değil de nedir? Sendikacı Demirhan Tuncay, gözattında tutulduğu sırada, uğradığı işkenceleri bir dilekçeyle 3 No'lu Askeri Mahkeme Başkanı'na bildirdi. Sorguculara verdiği ifadeleri kabul etme- di. Nasıl gelip teslim olduğunu anlattıktan sonra bir yerde şöyle diyordu: "29 Ekim 1980 günü akşam Davutpaşa Kışlası'na getiril- dim. toğuşa eşyalanmızı bıraktırdılar. Ve sorguya götürüle- ceğimizi bildirerek koğuştan çıkarıldık. Gözlerimiz bağlandı. Birbirimize tutunarak yürütüldük. O andan itibaren küfür ve hakaret başladı. Bana vurmak isteyen birisine, "O vaşlı ada- ma vurma!" diye bir görevli uyarıda bulundu. Biraz sonra yi- ne de arkamdan sırtıma vuruldu. Bu şartlar altında arabaya bindirildim. Kısa bir yolculuk- tan sonra kışla içinde, sonradan "otağ-ı hümayun" veya "cami" diye adlandırıldığını öğrendiğim yere getirildim. Hüküm infaz edileceğini, helallaşmamızı söylediler. Uzun süre duvara dayalı olarak beklettiler. Marşlar söyiettiler. Ha- karetler devam etti. Bir görevli elimden tutarak götürdü ve bir sandalyeye oturt- tu. Seslerden geniş bir salonda olduğumu anladım. Aynı yer- de birçok kişinin ifadesi alınıyor ve dövülenlerin feryatları yan- kılanıyordu... Sorgudan gelenler arasında çok dövülmüş kişiler de var- dı. 30 Ekim 1980 günü yine gözlerim bağlı olarak aynı yere götürüldüm. Marş söyletme ve hakaretler yine tekrarlandı. Defalarca "çök-kalk" yaptırıldı. Yere yığılıp kalacak hale gel- dim. Ben 54 yaşındayım. Sorgu masasına götürüldüm. Salon çok gürürtülü idi. Da- yak sesleri, küfürler ve feryatlar yankılanıyordu. Sorguyu ya- pan görevli yine sigara ikram etti. İçinde bulunduğum şart- lara göre çok nazik davranıyordu. Çay isteyip istemediğimi de sordu. Teşekkür ettim. Sorular soruyordu. Verdiğim cevapları, çoğunlukla uygun şekilde dikte ettiriyordu. Bana göre yanlış veya € ..k, yanlış anlayışa yol açacağını söylediğim kısımları bazen istemime uygun düzelterek yazdırıyor, bazen de "mühim değil" diye kendi anlayışına göre yazdırıyordu. Sorgu saat 22.00'de birti. İmzadan önce okumak için izin istedim. "Bana güvenmiyor musun?" denildi. Son sahifenin son paragrafını okumama ısrarım üzerine izin verdiler. An- cak 12 saatten beri gözüm bağlı kalmam ve ışıkların yeter- sizliği okumama imkân vermedi; imzalamak zorunda kal- dım... 30 ekim tarihinden sonra ikinci defa 3 Aralık 1980 günü tekrar aynı sorgu yerine üst katta bir odaya götürüldüm. Davutpaşa Kışlası'nda kakjığım süre içinde aşın ölçüde dö- vülmüş insanlar gördüm. Okumadan imzalamayı kabul etmeyenlerin günlerce aç, uykusuz sandalyede oturtulduklannı, ağızlanndan dinledim... Bu ifadeleri kabul etmiyorum..." Demirhan Tuncay'ın beş gün süren, günümüze ve gele- ceğe ışık tutacak, dersler çıkarmamıza olanak sağlayacak serüvenini burada bitiriyorum. Demirtıan Tunca/a teşekkürier ediyorum... • • • Düzeltme: 20 Ekim 1991 günü çıkan "Hanedan Öyküle- ri..." başlıklı "Ankara Notlarfnda geçen Suttan Reşad'ın Şeyhül-İslamı Musa Kâzım Efendi'nin Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Orhan Onar'ın babası Musa Kâzım Bey : le ad benzerliği dışında bir ilgisi olmadığını öğrendim. Yazı çıktıktan sonra bu konuda beni uyaran Kâzım Yeniçe, yar- gıçlığı sırasında Keskin'de, asliye hukuk yargıcı olan İbrahim Çelik'in, Şeyhül-İslam Musa Kâzım Efendi'nin oğlu olduğu- nun söylendiğini bildirdi. Daha sonra Korrya Barosu'ndan sa- vunman İlhan Onar yazdığı mektupta, babası Musa Kâzım Efendi'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin son "Seriye vekili" oldu- ğunu, 1924'te Fethi Okyar kabinesinde görev aldığını açık- ladı. Bu iki adın her zaman karıştırıldığını bildirdi. Yanlışımı düzeltenlere teşekkür ederim. Şeyhül-İslam Musa Kâzım Efendi'yi Anabritanica'da bul- dum (1850-1920)... Tortum'da doğmuş, Edirne'de ölmüş. Er- zurumlu İbrahim Efendi'nin oğlu. Şeyh Bedrettin'in "Varidat" adlı yapıtını Türkçeye o çevirmiş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle