Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecılık Turk Anomm
Şırketı adına Berin Nadi • Murahhas Üye Emine Lşaklıgil
9 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal, Yazı Işlerı Müduru. Okay
Gonensin 0 Haber Merkezı Muduru Yalçın Bayer, Sayfa
Düzenı Yönetmenı: Ali Acar 0 Temsılaler ANKARA Ahmct
Tan, tZMİR Hikmet Çetinkaya, ADANA Çctin Yigenoglu
U Polıtıka CH»I Başlangrç, btanhul Haberlen Şenay Kalkaa, Ekonomı Mend Tamer. Dış Haberle-
Krgun Balcı, İş-Sendıka Şukraa Ketencı. Kultur Olal Lsltr. E&tım Gencay Şajlan, "ıur Haberlen
Necdet Dogan, Spor Danışmanı Abdulkadır Yncetmııı, Dızı Yazıiar Kcrem Çalışkan, Araşıırma
Şahın Mp«y, Dazcltmc Abdııllak Yancı 0 Koordınatör Ahmct Koruban £ Malı tşler Erol Eritnt
£ Muhasebe Bulenl Yener • Butçe Planlama Scvp Osmanbc^oghı £ Reklam Ayşt Tonın % Idare
Huy>ın Gorer 0 tşletme Onder Çelık 0 Bıigı-lşiem Naıl İnal 0 Personel Srvgi Bostancıoglu
Yavın Kurulu Başkan Ilkan
Selçuk, Oktay Akbal.
Yalçın Bayer, Hasan Cemal,
Hıkmct Çttınkaya, Okay
Goocnsın, Ufur Munıca.
Alı Sirmen, Ahmet Tan
Basan ve Yayan. Cumhunyet Matbaaahk ve Gaznealık T A Ş. TürVocafcı Cad
39/41 Cağaloğlu 34334 lst PK 246 - İstanbul Tel 512 05 05 (20 hat), Teleı
22246, Fax (I) 526 60 "^ # Bumlar Ankara: Zıya Gökalp Blv tnkılap S. No.
19/4. Tel 133 11 41-47, Telex 42344, Fax (4) 133 05 65 « Izmir: H Zly
» Blv
1352 S. 2/3, Tel 13 12 30. Tdec 52359. Fax: (51) 19 53 60 # Adam: lnönü Cad
119 S No 1 Kaı 1, Tel 19 37 52 (4 hat), Telra 62155. Fax (71) 19 25 78
TAKVÎM. 2 EKİM 1991 lmsak: 4.29 Güneş: 5.54 öğle: 11.59 lkındı: 15.15 Akşarn: 17.53 Yatsı: 19.12
500. YIL
10 müyon
Musevı
Türkiye'ye
gelecek
ANTALYA (AA) — tspan-
ya ve Portekiz'deki Musevile-
rin engizisyonun zulmünden
kaçarak Osmanlı Imparatorlu-
ğu'na sığınmalannın 500. yıb
dolayısıyla Türkiye'nin 1992
yüında Musevi turist akınına
uğrayacağı bildirildi.
Akdeniz Seyahat Acentele-
ri Derneği (AKSAD) yetkilile-
ri, 1992-1997 yülan arasmda
Türkiye'nin Musevi turistler
açısından tam bir 'kültttr tu-
rizmi' patlaması yaşayacağmı
belirterek Musevi cemaatı için
kutsal sayılan mekânlann va-
kit geçirilmeden onanlarak fa-
aliyete geçirümesi ve ziyarete
açılmasını istediler.
Hıristiyanlığı kabul etme-
dilderi için zubne uğrayan Mu-
sevilere Osmanlı Imparatorhı-
ğu'nun kucak açmasımn bü-
tün dünyada önemli etkinlik-
lerle kutlanacağını kaydeden
AKSAD yetkilüeri, "ABD'de-
ki Moseviler bu otayın 500. yı-
lını önemli bilim adamlannın
katılacağı seminerler, unlu
isimlerin yer alacagı kokteyl-
ler ve şenliklerle kotlama ha-
zırhğındalar. Türkiye olayın
önemli bir yanını oluşturma-
sına ragmen bu hazırlıklann
dışmda kalmaktadır" dediler.
500. yıl etkinlikleri kapsa-
mına Türkiye'deki sinagoglar,
Musevilerin ilk göç etıikleri
merkezlere ziyaretler ve turla-
nn alınmasını isteyen yetkili-
ler, "Göç yohmu kapsayan bir
tur programının Ugi çekid bir
kültürel etldnlik olacagını
sanıyoruz" dediler.
Oscar ailesinin
üyesi Istanbul'daydı
y oyuncu
büet
demektir'
ZEYNEP UYSAL
lsıanbul, geçen hafta Oscar
ailesinin bir üyesini konuk et-
ti. Amerikan Sinema Akade-
misi öğretim üyesi ve Oscar Ya-
bancı Filmler Komitesi Başka-
ru Rudi Fehr. Turizm Bakan-
lığYnın davetlisi olarak Türki-
ye'ye gelen Fehr ile Oscar ödül-
leri, Oscar karanmış filmler ve
Türk sineması üzerine konuş-
tuk.
Oscar, tüm sinemaalann
düşlerini süsleyen bir ödül. Te-
levizyonlarımız her yıl şatafath
gösterilerle bezenmiş, şık ha-
nım ve beylerin katıldijı renk-
11 Oscar törenlerine sahne olu-
yor. Oysa bu renkü dünya ay-
larca süren zorlu çalışmalann
yalnızca son perdesi. Peki, bu
aşamaya gelininceye dek neler
yapılıyor? Rudi Fehr öncelik-
le pek çok filmin içüıden "se-
çibneye uygun" aday adayla-
nnın belirlendiğini söylüyor.
Seçimler 13 dalda yapılıyor.
Yönetmen, aktör, aktris, ka-
meraman, senaryo, kostüm,
ışık, efekt, prodüktör, editör,
set düzenlemesi, fdm ve ya-
bancı fılm dallannda beşer
aday belirleniyor.
Fehr, Oscar'ın diğer pek çok
festivalden farkının bir fılme
birden çok ödül verilebilmesi
olduğunu vurguluyor. "Geoel-
likJe fılm festivaUerinde bir fil-
me yalnızca bir tek ödül veri-
lir. Oysa Amerika'da bazen bir
fflme 11 Oscar veriMigi otnyor.
Örneiin "My Fair Lady" en
iyi film, en ryi mnzik, en iyi
aktör, en iyi aktris, en iyi yö-
netmen, en iyi kameraman ve
en iyi editör Oscartannı kazan-
mısü. Oysa Beriin Film Festi-
vali'nde sadece bir Altuı Ayı
var. Bence bn dogru dejfl."
Oscar ödülü'nün bir fılmi
nasıl etkilediğini ise söyleme-
ye gerek yok. Pek çok insan
fümi görmek istiyor. Fehr, Os-
car kazanmış bir filmin mil-
yonlarca dolar hasılat getirdi-
ğini belirtiyor. "Eger Ho0ywo-
od'da sinemadan anlayan birisi
bu en iyisidir diyorsa o film iyi
otmalıdır. Böylece berkes o fU-
mi görür."
Peki ya Türk sineması?
Fehr'in Türkiye'ye geliş amaç-
lanndan biri sinemamızuı ge-
lişimi için tavsiyelerde bulun-
mak. Turizm Bakanı Bülent
Akarcaiı ile görüşmelerinde de
bu konuya değinmiş. Fehr,
"Bir filmin iyi olması, pahalı
olmasını gerektinnez" diyor.
"Bir filmin ihtryacı olan en
önemli şey, iyi bir senaryo, iyi
bir yönetmen ve iyi oyuııcular-
dır. Senarist iyi bir öykt vaâar,
karakterlerini gdisürir. Ardm-
dan oynncn gelir. İyi bir oyun-
cu bflet demektir. Yöntlmen,
prodüktör, kameraman, editör
iyi bir fflmin vBzgecilnKz ele-
manlandır."
Türkiye BilgisayarAğı Başkanı Prof. Dr. OğuzManas "teknoloji üretmemiz gemktiğini"söylüyor
Bilgisayarbankası kıınüiîiabHAKAN KARA
tZMİR — Bir konuda araştır-
ma yapıyorsunuz. Haftalar ve
aylarca kaynak taraması yap-
rnak yerine bilgisayarı açıp mo-
dem bağlantısıyla, telefon ara-
cüıgıyla bir bilgi bankasına bağ-
lanıyorsunuz.
Birkaç dakika içinde o konu-
ya ilişkin Turkiye"de gerçekleş-
tırilmiş tum araştırmalann liste-
si ekrarunıza geliyor. Bilgisayar
uzmanlanna göre, bügısayannız
ve bunu telefona bağlayacak bir
"modem karbnız" varsa tekno-
lojik olarak bunu gerçekleştir-
mek güç değil. Ancak bağlantı
kurabileceğiniz bir bilgi banka-
sının olması gerekiyor.
Türkiye'de bilgisayar kullanı-
mının giderek yaygınlasmasıyla
bırlikte bilgisayar ağlan ve bil-
gi bankaları da gündeme geldi.
Bilgisayar kullanıalan, bu aygı-
Türkiye'de şu anda 26 üniversite
bilgisayar ağma bağlanmış
durumda. Yakında başka
üniversiteler de bağlanacak ve
beürlenen merkezler üzerinden
dünyanın tüm üniversiteleri ile
bağlantı kurabilecekler.
Biz artık kendi bilgi
bankalarımızı oluşturmak
zorundayız. Bu konuda önemli
bir proje üzerinde çalışıyoruz.
Yıldız Üniversitesi'nde bir merkez
kurmayı amaçlıyoruz. Buraya
özet bilgi verilecek.
tın kendilerine sunduğu olanak-
lann sımrlarını zorlamak ve on-
dan daha çok yararlanmak isti-
yorlar.
Bilgisayar ağlan ve bilgi ban-
kalan konusunda görüşünu al-
dığımız Türkiye Milli Bilgisayar
Komitesi ve Türkiye Bilgisayar
Ağı Başkanı Prof. Dr. Oguz
Manas, "On yü önce hayal bUe
edemedigimiz şeyler bugün gi-
derek gerçekJeşmeye başüyor"
diyor.
Prof. Dr. Manas'a göre önü-
müzdeki on yılda bu konuda
önemli atıhmlar gerçekleşecek.
Prof. Dr. Manas, "Türkiye ge-
lişmiş ulkeler düzeyine ulaşmak
istiyorsa bu alanda gerçekleşen
teknolojik yenilikleri izlemek
zorunda. Hatta kendisi de tek-
noloji uretmeye başlamak duru-
munda. Bunu gercekleşürmek
için bana göre mutlaka bir tek-
noloji bakanlıgmın kurulması
gerekir. Bu, Türkiye için bttyttk
bir eksikliktir" görüşunü dile
getiriyor.
Prof. Dr. Manas'tan bilgisa-
yar ağlan ve bilgi bankaları ko-
nusunda bilgi alırken, önce hep
yanhş anlaşılan bir konuya de-
ğiniyor:
— Şimdi birçok kişi 'biz bil-
gisayar agına baglanacağız. Boy-
lece Avrupa'da ya da Amerika-
da diledigimiz bir universiteyle
baglanU knracagız ve buranın
ktirüphaııesini kullanma olana-
gına kavuşacagız' diye düşuniı-
yor. Yok öyle birşe>. Eğer bu
universite size kötüphanesini
kullanma izni verirse onu kulla-
nabilirsiniz. Bilgisayar ağı, degi-
şik turde bilgisayarlan birbirine
baglayan bir sistemdir. Temd iş-
levi enfonnasyon Detimkür. Ha-
ber, bilgi alış-verişinde bulun-
maktır. Bu ağ sayesinde farkb
üniversitelerden bilim adamlan
ortak araştırmalar gTcekkştire-
bilir. Yapılmıs araşürmalar ko-
nusunda birbuierini bttgilendi-
rebilirier. Bilgi bankalanna bag-
lanıp bilgi de alabilirier. Ya da
diyelim ki uluslararas bir kong-
^Câcırırlr^takov Turizm Merkezi içinde ver alan Gal-
yaşınaarl e r i a 3
.kunıluş y ü d
ön u ı I l u kuü
,mahıruıl
diıngerçekkştirilen ozel "Moda Show" gösterisiylebaşlatü. PrintempsveFameCit)
gibi ıki ana unitenin dısında 127 mağazanın bulunduğu Galleria'yı 3 yıl boyunca 31
milyon 200 bin kişi ziyaret etti. Beyaz eşyadan mücevbere, giyim, mobilyadan eg-
lenceye kadar uzanan genişbir hizmet yelpazesinesahip Alaköy Galleria77 bin met-
rekarelik bir alan üzerinde bnlunuyor. Yerli ve yabancı turistler için en buyuk
alısveriş-eglenceve dinlenme merkezi nitdigindeki Galleria 3. yaşını ünliı manken-
leriniççamaşırdan abi>egivsi>e, deridensporgiyimekadarçeşitlikreasyonlannın
sergilendigi "Moda Show" gösterisiyle kutluvor. 1-6 ekim tarihleri arasmda tekrar-
lanacak defileyi Galteria'dan 400 bin liranın üzerinde aiışverişyapan ilk bin miışte-
ri iicretsiz olarak ideyebilecek. Bu müşteriler arasmda kurayla belirienecek bir çift
ise 1 haftalık bedava tatil kazanacak. Fuar alanı, kokteyl salonu, seminer ve show ro-
omlann da bulunduğu Galkria'ıun 3. yıldönümü kutlamalan çercevesinde düzen-
lenen moda gösterisinde "tskoç tipi etekler" ile Merve İldeniz'in beyaz dantelden
oluşan içcamaşın begeni topladı. (Fotograf: MUHARREM AYDIN)
Nükleer kazanın kurbatn olan bu çocuklaryalnızca çağımızı değil hepimvâ sorguluyor
ÇernobilçocuklarınındramıDr. ERDAL ATABEK
Helena Bosistaya - Kız,
31.05.1975, Andrei Boronyak -
Erkek, 02.10.1977, Anatoti Ven-
ger - Erkek, 21.12.1975, Alek-
sander Belenko - Erkek,
01.01.1980, Tamila Karaeva •
Kız, 29.06.1978, Anna Nozdrac-
heva - Kız, 27.05.1982, Natasha
Shaleyko - Kız, 25.10.1976.
En küçukleri 9, en büytıkleri
16 yaşında olan 33 Çernobil ço-
cuğu... Kiev'den geliyorlar. Çer-
nobil'de patlayan nükleer sant-
ral felaketinde yüksek dozda
radyasyon alarak hastalanan ço-
cuklann bır bölümü. Surekli tıp
denetimi altmda tutuluyorlar.
Gelecekleri belirsiz. Önlerinde-
ki yaşama suresini doğru kestir-
mek bile pek olası değil. Artık
'çevre değiştirmek' mi demeli,
'moral gezisi' mi demeli, 'son is-
tek mi demeli, bilemiyorum, bir
Türkiye gezisi için geldiler. ts-
tanbul'da Liones Çevre Yöneti-
mi tarafmdan ağırlandılar.
Haberin kendisi bile sarsıcıy-
dı. Dunyayı sarsan bu nükleer
felaketin masum kurbanları
olan bu çocuklann 'veda gezi-
si'ne çıkrnış olmalan, insam hiç
bilmediği bir yerinden vurmak
için yeterliydi. Onlan mutlaka
görmek için dayanılmaz bir is-
tek duyuyordum. Onlan bir kez
olsun görmek, gidenlerin kalan-
lara uzattıklan eli sıkmak için
belki de son olanaktı. Bu bir
meslekraerakıdeğildi, olayı yaz-
ma isteği değildi, kişisel bir borç
gibiydi. ödenmesi zonınlu kişi-
sel bir borç. Belki de insanın in-
sana her zaman duyması gere-
ken bir borçtu bu.
Çocuklardaki sessizlik bir
arada oldukları zaman daha bir
göze çarpıcıydı. Ne yapmalan
gerekirse onu yapıyorlardı. Ken-
dı aralarında bile az konuştuk-
lan dikkatimi çekti. O yaşa öz-
gü hareketülik, yerinde durama-
mak, konuşmak, gülmek, şaka-
laşmak... Hiçbiri yoktu. Sessiz,
akıllı, usluydular. Her şeyi ^di-
yor, açıkça bakmadan göruyor,
grup şeflerinin söylediklerini ya-
pıyorlardı. Ama o yaşlann coş-
kulu katüımı? O yoktu. Içlerinde
bir yerleri hiçbir şeye katılma-
dan duruyor gibiydi. Bir yerleri
bugunden kopmuş muydu? lç-
lerindeki saat bir yerlerde dur-
muş muydu? Bilemiyordum.
Onlarla bir çok şeyi konuşmak
istiyordum. Aklımda ne çok so-
ru vardı, onlarla ne çok şeyi pay-
laşmak istiyordum. Hiçbirini ya-
pamadım. Belki de bu sorulann
anlamı kalmanuşü. Belki kalmış
leri kemikli bir erkek genci. In-
gilizce büiyor, grubuna çevirileri
o yapıyor.
— Güzel bir gün, diyorum.
— Çok guzel, diyor. Deniz-
den esen ıhk rüzgârü havayı içi-
ne çekiyor.
(Hep 'taze hava' diyorlarmış.
Fresh air. Kapalı, havasız yerler-
den sıkılıyorlarmış. Taze hava is-
tiyorlarmış. Içlermdeki kötulu-
ğun kirli havadan geldiğini unu-
tamamalan doğal değil mi? Kir-
li hava. Radyasyonla, egzoz gaz-
lanyla, fabrika dumanlanyla
kirlettiğimiz hava. Burada bile,
Tuzla'da, bu guzel villadan, üı-
sanm içine dolan güz havasının
temizliğinde bile insanın içini
sevımyoruz.
Gösteri bitiyor. Çocuklar iceri
girip çıkmaya başlıyorlar. Yanı-
mızdan geçen en küçüklerden
birine soruyoruz: Name?.. Saz
benizli, zayıf, gözleri büyük bü-
ytik duran çocuk: Aleksi, diyor.
Aleksi? Karamazof Kardeşler-
in küçuk Aliyoşa'sı mı bu? Saç-
lanm hafıfçe seviyonız. Aleksi
bahçeye fırlıyor.
Aleksander Belenko'nun do-
ğum tarihine bakıyorum:
01.01.1980. On bir yıl önce yeni
gelen yılda doğmuş. Bir kadın-
la bir erkek ne sevinmiştir kim-
bilir? Yeni yılla gelen küçük be-
bek. Aleksi bebecik. Yeni yılda
doğmuş. Bir anne, bir baba. Ne
Soyyetler Birliği'ndeki "nükleer kaza" sonucu radyasyon
etkisi altında kalan Çernobil çocuklarının ülkemizi
ziyareti, bu büyük felaketin, insanlığı nasıl bir tehlike ile
yüzyüzegetirdiğini, nasıl bir insanhk sorunu yarattığını bir
kez daha yüzümüze çarpıyor.
ama ben duralamıştım, bilmiyo-
rum.
Duygulan neydi? Düşüncele-
ri değişmiş miydi? Hayata nasıl
bakıyorlardı? Bildikleri bu acı
gerçeğe karşı nasıl davramyor-
lardı? Gelecekten bekledikleri
nelerdi? tnsanlara neler söyle-
mek istiyorlardı? Sevgi konu-
sunda ne düşünüyorlardı? Dün-
yanın gelecegini nasıl görüyor-
lardı? Yaşamanın anlamım na-
sıl görüyorlardı? Mutlaka yap-
mak istedikleri şeyler var mıydı?
Daha nice soru aklımda dunı-
yordu ama hepsi de çocukları
gördükten sonra anlamlannı yi-
tirdi. Birlikte olduğumuz o gun,
sadece birlikte olduğumuz bir
gün olacaktı. Sorulanmı sözsüz
soracaktım, yamtlanru sözsüz
alacaktım. Bu çocuklara hiçbir
soru soramazdım.
Andrei (14) sanşın, yüz çizgi-
burkan bir şeyler nereden geli-
yor olmalı? Nereye bakarsak ba-
kalım neden bu güzel çocukla-
nn içini göniyoruz ki?)
— Istanbul'u sevdiniz mi?
Geziniz iyi geciyor mu?
Andrei gülümsüyor. Içtenlikle
gülumsuyor.
— Çok güzel. Gezimiz çok
güzel. Her şey güzel. Iki ülke, ül-
kelerüniz hep dost olmalı.
Bahçede çocuklar meyveleri-
ni yiyor olmalılar. Birden bah-
çeden kahkahalar yükseliyor.
Bahçeye çıkıyorum. lllüzyonist
Sermet, şık siyah giysileriyle her
zamanki zarif sihirbaz gösteri-
lerini yapıyor. Çocuklar numa-
ralan neşeyle izliyor. Kahkahay-
la gülüyorlar. Bayan Zehra bize
dönüyor, 'ilk kez böyle
gülüyorlar' diyor. Ev sahibi ba-
yanlann hepsi sevinçli. Çocuk-
lann yuzü gulüyor diye hepimiz
sevinmişlerdir. 'Bu ydın uğuru
bebeğimizle birlikte geldi' de-
mişlerdir. Bebekle gelen uğunı
insan nasıl unutabilir?
Nataşa-Anna-Tatyana-
Balentina İS yaşında üç genç
kız. Tamila 13 yaşında. Olesya
14. O yaşlann tazeliğinde Slav
guzelliğinin bütün özelliklerini
taşıyorlar. Sahi bu kızlar bu yaş-
larda mı? Bakışları, davramş-
lan, hareketleri çok daha olgun
yaşlan düşündürüyor. Hepsinde
de ikon güzelliği var. Şimdiden
kilise duvarlanna asılrmş azize-
ler gibi duruyorlar. Yirminci
yüzyılın azizeleri. Daha içimiz-
deyken manastıra kapanmışlar.
Evlenmeyecekler, çocukları ol-
mayacak, bir yılbaşında bebek-
leri dogmayacak. Onun san saç-
U başım sevemeyecekler.
Matyoşa'lan kendilerini dört
gün boyunca ağırlayan ev sahi-
belerine verirken duygulu bir
hava esiverdi. Matyoşa, Rus kül-
türünde 'içinden bebek çıkan
bebekler'. Çernobil çocuklan on-
lan verirken ben Matyoşa'yı dü-
şundüm. İçinden bebek cıkaran
bebeği. Anneyi. Anne olmayı.
Bu güzelim kızlan, Nataşa'ları,
Tatyana'lan, Balentina'lan, Ta-
mila'lan, Oleysa'lan, Olga'lan
anne olmak hakkandan yoksun
bırakmıştık. Oleg'ler de, Igor-
lar da, Evgenı'ler de, Dimitri
1
-
ler de baba olamayacaklardı.
Onlann yılbaşı sevinci belki de
sadece 'bu yıla da çıktık' demek
olacaktı.
Kim sorumluydu bundan? Bu
suç kimindi? Nükleer santralın
sorumlulan mı? Santralın gece
bekçisi mi? Nükleer enerjiyi bu-
lanlar mı? Atom rızikçileri mi?
Oppenheimer mi? Atom bom-
basını düşunenler mi? Yapanlar
mı? Atanlar mı? Gelişen tekno-
loji mi? Çevreyi kirleten kalkın-
ma mı? Bütun bunlardan ben
mi sorumluydum? Siz mi so-
rumluydunuz? Hepimiz mi so-
rumluyduk?
Hayır, bin kere hayır. Bu ço-
cuklar dunyayı değiştiriyordu.
Yirminci yuzyüın bu cardı bel-
gesellen, dunyayı değiştiriyordu.
Hepimize sonımlu olduğumuzu
anlatıyorlardı. lcimizin sızlama-
sı, onlara armağanlar vermek
hiçbir şey değildi. Asıl olan, on-
lann yaşadıklannda kendi so-
rumluluğumuzu görebilmekti.
Hepimiz sorumluyduk, hepimiz
suçluyduk. Nükleer silahlara
karşı çıkmayan herkes sorum-
luydu. Nükleer enerjinin yanhş
kullanılışına karşı çıkmayan
herkes sorumluydu.
Andrei'ler, Aleksi'ler, Nata-
şa'lar, Olga'lar... Sizlere bınler-
ce teşekkur. Hepinize binlerce
teşekkür. Bizleri hiç bağışlama-
yın. Belki böylece biz de doğru-
yu görebiliriz...
re diizenleyeceksiııiz. Bunun du-
yurusunn yapacaksuuz. Bilgisa-
yara bir duyuru metni yazryor vc
de başvurn fonnu ekttyorsunnz.
Bunu bilgisayar agına verdigi-
nizde aynı anda binlerce, yüz
binlerce insanın bundan haberi
oluyor. Hatta aynı anda bemen
size yanıt bile verebiHyorlar. Bu,
dünyadaki gelişmeleri izlemek
ve bilgi alışverişinde bulunmak
açısından büyük Ur aşamadır.
— Türkiye'de bügisavar aglan
konasunda neredeyiz?
MANAS — Biz 1986 yılında
Avrupa Bilgisayar Ağı olan
EARN'a bağlandık. Ege Üni-
versitesi'nden sonra Yıldız ve
Anadolu Üniversitesi üçgenini
kurduk. Buna daha sonra OD-
TÜ de katıldi. Bu üniversiteler
aracığıyla şu anda Türkiye*deki
26 üniversite bilgisayar ağına
bağlanmış durumda. Şimdi bil-
gisayar merkezleri bulunmayan
Diyarbakır, Malatya, Konya,
Bursa, Edirne ve Van'daki üni-
versitelerin de bağlanma çalış-
maları sürüyor. Bu gerçekleşti-
ğinde onlar da bizdeki tüm ola-
naklardan yararlanacaklar. Be-
Urlenen merkezler üzerinden
dünyadaki tüm üniversitelerle
bağlantı kurabilecekler. Bu ger-
çekten önemli bir gelişmedir. Şu
anda bağh olan üniversitelerde-
kı öğrenci ve bilim adamlan ise
bu ağlan zaten yoğun bir biçim-
de kullanmaya başladılar.
Bilgi bankası
— Bilgisayar aracılığıyts çe-
şitH üniversitelerin kütüphaneie-
rindeki araştınnalardan ve ki-
taplardan yararianma olanagı
saglanabilecek mi?
MANAS — Bu yıne ayn bir
konu. Biz artık kendi bilgi ban-
kalanmızı oluşturmak zorunda-
yız. O konuda da önemli bır
proje üzerinde çahşıyoruz. Yıl-
dız Üniversitesi'nde bir merkez
kurmayı amaçhyoruz.
Buraya, gerçekleştirilen tüm
araştırmalann künyeleri ve içe-
riklen hakkında özet bilgiler gi-
rilecek. Ağ aracıüğıyla bilgisa-
yanmzla buraya ulaşacak ve
hangi konuda bilgi istediğinizi
gireceksiniz. Merkezdeki bilgi-
sayar hemen size bir döküm ya-
pacak. Düediğiniz araştırmamn
özet içeriğmi de görebileceksi-
niz. Ardından bir tuşa dokuna-
rak o yayınm bulunduğu univer-
siteye bağlanacak ve diyeceksi-
niz ki 'bu yayından bana on say-
falık bir fotokopi gönderin'.
Ama bu henüz proje safhasın-
da ve zaman alacak.
Ktinye kaydı
Bu arada TÜBtTAK'ta da bir
çalışma gerçekleştirihyor ve
Türkiye'de gerçekleştirilen bi-
limsel çalışmalann künyeleri
kaydediliyor. Onlar da bu veri-
leri bilgi bankasına yükleyip
kullamma açacakhr. Biz üniver-
sitelere diyoruz ki, açın kütüp-
hanelerinizi, herkes yararlansın.
Bilkent, Anadolu Üniversitesi ve
YÖK bunu yapü. Bu üç yer ken-
di kütüphanelerinin kuilanımı-
m tüm üniversitelere açtılar. He-
nüz yeni bir olay, ama bunu ge-
liştireceğiz.
— Bügisavar aglanna baglan-
mak ya da bilgi bankalanna
nlaşmak, kurumlann dışmdm,
kişiler için de mümkün olabOe-
cekmi?
MANAS — Tabii. Bir bilgi-
sayanmz ve bunu telefona bağ-
layabilecek bir modem kartınız
varsa bağlanabilirsiniz. Şu anda
3-4 kişi bunu yapıyor. Bizim
merkezimiz aracılığıyla kendi
bilgisayarlarıyla Avrupa'daki
bilgisayar ağına bağlanıyorlar.
Bu ağ aracıkğıyla da dünya-
nın diledikleri yerindeki başka
ağlarla bağlantıyı gerçekleştiri-
yorlar. Bunun yaygınlaştınlma-
sı için çalışıyoruz. OkulLar da bu
konuya ilgi gösteriyorlar. Izmir
1
de Amerikan Lisesi ve Türk Ko-
leji, bilgisayar ağına bağlanmak
konusunda girişımde bulundu-
lar. Sistemlerini tamamladıkla-
nnda bu da gerçekleştirilecek.
Bu konuda önümüzdeki yülar-
da önemli atıhmlar bekhyonım.
Phaselis
panayır gibi
• ANTALYA (AA) —
Antalya'da bulunan antik
Phaselis kentinde
düzenlenen eğlencede
turistler âdeta tarihi günleri
yeniden yaşadılar. Robinson
Clup tarafından düzenlenen
ve Turizm Müdurlüğü'nün
katkılanyla oluşturulan
gecede turistler teknelerle
Phaselis köyune getirildiler.
Phasehs antık kenti
koyunda tunstler akordeon
eşliğinde karşılanarak antik
kentin caddelerinde
kendileri için düzenlenen
çeşith eğlence yerlerine
göturülduler.
\abaneı
yatçılar
• İZMtR (AA) — Turban
Turizm AŞ Genel Müdür
Yardımcısı Ceyhan Güner, 6
ülkenin yat kulubu
yöneticıleri ile yat dergileri
editörlerinin 2-5 ekim
tarihleri arasında Kuşadası-
Antalya arasmda
düzenlenen bir gezıye
katılacaklanm bildirdi.
Ceyhan Güner, Almanya,
ltalya, Avusturya, Isvec,
Ingiltere ve Israıl'den
gelecek konukların 6
ekımde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetı'nde de misafır
edıleceğmi söyledi.
Turizmciler
vasa ata^ında
• tSTANBUL (AA) —
Turizmcilerin, 1991 yümı
değerlendirerek, 1992 yıhrun
Türk turizmıne
kazandınlması amacıyla
yaptıklan ıki gunluk
toplantı sona erdi. Toplantı
sonunda yapılan yazılı
açıklamada, Türkiye
Turistik Otelciler ve
Işletmeciler Birliğı Yasa
Tasarısı'nın en kısa
zamanda bakanhğa
sunulmasının
kararlaştınldığı belirtildi.
Şaraplar
yanşıyor
• NEVŞEHtR (AA) —
Tekel Genel Mudurlüğu
tarafından düzenlenen
Uluslararası Şarap
Yanşması dün Nevşehir'in
Ürgüp ilçesinde başladı.
Tekel yetkililerinden alınan
bilgilere göre yanşmaya
Almanya, Avustralya,
Çekoslovakya, Fransa,
Ingiltere, lspanya, tsviçre,
Kanada, Macaristan,
Portekiz, Romanya, SSCB,
Yugoslavya, Yunanistan ve
Türkiye katılıyor.
Prezervatifle
kaçakçılık
• ANKARA (AA) —
tçerisine eroin doldurduğu
prezervatifleri yutan lran
asıllı bir kaçakçı,
prezervatifin delinmesi
sonucu zehirlenerek öldü.
Ankara Emniyet
Mudurlüğu Narkotik
Şube'den yapılan
açıklamaya göre lran asıllı
Kanada vatandaşı Hamid
Ashraghı, 18 eylül günü
Kanada'ya gitmek uzere
Esenboğa Havaalanı'nda
uçağa bınerken fenalaştı.
Yetkililer tarafından
hastaneye kaldırılan
Ashraghi kurtanlamadı.
Doktorlar tarafından alkol
zehirlenmesi samlan olayın
boyutu otopsiden sonra
değişti. Hamid
Ashraghi'nin midesinde
10'ar gramhk eroin konmuş
13 prezervatif torbacığı
bulundu. Ashraghi'nin
prezervatiflerden birinin
patlaması sonucu eıoinden
zehirlendiği anlaşıldı.
Hamid Ashraghi'ye suç
ortaklığı yapan Iranlı
Houshman Mostafazadagan
yakalanarak gözaltına
alındı.
Eğer herkes
MESUT
konuşacaksa...
Y1LMA2