Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHUR1YET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2 EKİM 1991
ÇocnkMahkemelerinin Anlamı
Bugün Istanbul Çocuk Mahkemelerinde yargılanan çocuklann suçlan
genelde hırsızlıktır. Bu çocuklann büyük bir bölümü kırsal kesimden gelip
de gecekondu bölgelerinde yerleşen ailelerin çocuklandırlar
UMRAN SÖLEZ TAN Hâkim, İsîanbul 2. Çocuk Mahke. Üyesi
19.yüzyılınbaşındasanayiningelişrnesi,ai- şunlardır; Genel bir dermansızlık. sık sık
lenin parçalanmasına neden oldu. Üretim bavanhk eecirme. basta vûcudun van tara-parçalanmas
araçlannın tek elde toplanması sonucu, işçiler
büyük yerleşim ve sanayi merkezlerine akın
ettüer. Konut sorunu büyük boyutlara ulaştı.
Konut bulan aıleler de sağlıksız koşullar altın-
da yaşıyorlardı. Ailelerinin bütün gün fabri-
kada çahşmalan sonucu tek başlanna kalan
küçüklerin bir bölümü ekonomik zorluklar
nedeni ile pamuk-yün vs. imalathanelerinde
günde 12-14 saat çalışmak üzere iş buldular
(1).
O günleri yansıtan ünlü "Dantelciler" (La-
cerunners) araştınnasma bir göz atalım:
"Bu işle uğraşan iki yaşında çocuğa dahi
rastlanılmıştır. Suni olarak karıştınlmış bir
dokunun bir tek ve aynı ipliğinin iğne ile çeki-
lişini gözle takip etmek, hele bu iş genellikle ol-
duğu gibi 14 ile 16 saat sürerse gözler için çok
zararhdır. Bu durum en hafıfînden, ilerlemiş
bir miyopluk, en ağınndan ki buna çok rast-
larur, göz sinirinin bozulmasına bağlı olarak
tedavisi olanaksız bir körlük meydana getirir.
Fakat bunun dışında devamlı öne eğik durum,
çocuklarda zayıflıga, kötü sindirim sonucu
olan göğüs kafesinın daralmasına ve sıracaya
neden olur. Omurga kemiğinin çarpılması
yanında, rahim hastahklan da küçük kızlarda
hemen hemen geneldir; o kadar ki bütün Dan-
telciler yürüyüşlerinden tanınabilirler. Dantel
işi gözlerde yaptığı tahribaün aynını bütün or-
ganizmada yapar. Dantel endüstrisinde çalı-
şan bütün çocuklann sağlıklannın büyük öl-
çüde bozulduğu, bu çocuklann solgun, zayıf,
yorgun, yaşlanna göre çok küçük kaldıklan ve
diğerlerinden çok daha ender olarak bir has-
tahğa karşı koyabildikleri hususunda doktor-
lar tam bir oybirliğine varmışlardır. Genellik-
le bu çocuklann maruz kaldıklan hastalıklar
baygınhk geçirme, başta vücudun yan tara
fında, sırtta ve midede ağnlar, bulantılar, iş-
tahsızlık, omurga kemiğinin eğrilmesi, çıban-
lar ve günden güne erime. Dantel fabrikasyo-
nunun bir diğer kolu iğ danteli, Northampton,
Oxford, Bedford ve Buckingham gibi, zaten
tanmsal bölgelerde çpğu zaman genellikle
kötü beslenmeden şikayet eden ve çok ender
olarak et yiyebilen çocuk ve gençler tara-
findan uygulanıyor. lşin kendisi son derece
sağlığa zararlıdır. Çocuklar havasız ve rutu-
betli küçücük odalarda devamlı dantel
yastığına eğilmiş olarak çalışmaktadırlar. Vü-
cutlannı bu yorucu pozisyonda tutabilmek
için küçük kızlar tahta korseler kullanıyorlar,
fakat bu durum, yaşlan gereği kemikleri daha
yumuşak olduğu için, bu kızlarda göğüs kafe-
sinin daralmasına yol açıyor. Kötü sindirim,
havasızlık ve bu zararlı pozisyonun etkisi al-
tında bu çocuklann çoğu veremden ölüyorlar.
Bu işte çahşan kızlar hiçbir eğitim görmezler
-hele ahlâki eğitim hiç görmezler- tuvaleti ve
lüksü sevmeleri sonucu da, fahişelik bunlann
arasında son derece yaygındır. Bu şekilde çok
defa ana-babalannm (ebeveynlerinin) da
buna dahil olduğu gayri ahlâki bir çevre içinde
vahşi bir şekilde büyüyen çocuklardan daha
sonra nasıl bazı ahlâki inceliklere sahip olması
beklenebilir?"
İngiltere'de başlayan bu durum 1820 yılla-
nnda Fransa'da etkisini gösterdi. İktisadi ve
sosyal bunalım, suçluluğun artmasma ve özel-
likle çocuk suçluluğunun artmasına neden
oldu. Bu durum resmi ve özel teşekkülleri, ço-
cuklann ve özellikle suçlu çocuklann korun-
ması hususunda düşünceye sevketti. Örneğin
Fransa'da hastane ve hapishanelerdeki yaşam
koşullan ve ihtilattan ürken Chaptal, eyalet-
lerde ikisi on sekiz yaşından küçük çocuklara
özgülenmek (tahsis edilmek) üzere evler kur-
du. Yine Fransız hükümeti tarafından incele-
me yapmak üzere Amerika'ya gönderilen Bea-
umont ve Tocaueville. dönüşlerinde söz konu-
su ülkedeki inıaz sistemini Fransa'ya tanıttı-
lar. 3 Aralık 1832 tarihli bakanlık sirküleri,
suçlu çocuklann çiftçilerin yanına yerleştiril-
mesini öngördü(l).
Bizde korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili
ilk adım Mithat Pasa'nın Tuna Valisiyken bu
bölgede açtığı Islahhaneler ile atılmıştır. Daha
sonra korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili
olarak devîet tarafmdan "Darüleytam^lar
kurulmuştur. Meşrutiyet döneminde kurulan
Darüleytamlar ile bu dönemin birbirini izle-
yen savaşlannda şehit düşenlerin, göçmen ve
sığınmacıların yetımleri yetiştirilmeye ve ülke-
ye yararlı kişiler olarak kazandınlmaya çalı-
şılmıştır. 30Haziran 1921 yılında yapıcı ve ku-
rucu büyük insan Atatürk'ün buyruğuyla "Hi-
maye-i Etfal Cemiyeti" adı ile Türkıye Çocuk
Esirgeme Kurumu kurulmuştur (2).
Suçlu küçüklerin cezalannın yerine getiril-
mesinin (infazının) iyileştirilmesi konusunda
yapılan çalışmalar dışında 19. yüzyüın sonla-
nna kadar failin kişilıği, psikolojisı göz önüne
alınmadan, suç soyut bir biçimde ele alınmıştı.
Bu düşünceye şiddetle cephe alan pozitivist
yöntem, ceza bilimine pozıtif deney ve gözlem
yöntemini uyguladı.
Bir yandan suçlu çocuğu, ceza hukuku dışı-
na çıkarmayı, bir başka yandan eylemin ceza-
landınlmasından çok failin ıslahını amaç edi-
nen yeni düşünceler, psikolojisı ve kendine
özgü davranışlan ile suçlu çocuğu. "sui gene-
ris" bir suçlu olarak kabul ettiler. Gerçekten
hakkında ceza uygulanmasının iyi sonuçlar
vermediği saptanan çocuğun henüz çabuk et-
kilenen bir yaşta olduğundan, çevresinden
uzak tutularak ahlakh ve dinsel eğiüme tabi
tutulması ve bu biçimde ıslahı öngörüldü. Bu
eğilimler 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın ba-
şında gözetim altında serbestlik ve dolayısıyla
çocuk mahkemelerinin düzenlenmesini amaç-
layan yasama faaliyetlerinde yerini aldı. 19.
yüzyılın sonunda Anglo Sakson ülkelerinde
başlayan söz konusu faaliyet 1914-1918 sava-
şından önce Belçika ve Fransa'da, savaştan
sonra ise Cermen ve Latin Amerika ülkelerin-
de görüldü. Gerçekten Avrupa'da çocuk suç-
luluğunun artması ve uluslararası kurultay-
lann etkisiyle kanunlar ABD'de olduğu gibi.
suçlu çocuklann gözetimini düzenlemeye
çahştılar. 1869'da Massachusetts, serbest bı-
rakılan mahkûmu hayırsever bir kimsenin gö-
zetimine tabi kılan probation sistemini uy-
gulamaya başladı. Sistem İngiltere, Ispanya,
Danimarka, Almanya ve Hollanda gibi Avru-
pa ülkelerine de yayıldı (3).
Yavaş yavaş çocuk ve gençlerin psikolojisi-
ne dayalı, cezadan çok eğitim (terbıye) önlem-
lerine hükmeden ve sadece suç işleyenlerle de-
ğil korunmaya muhtaç olan kimselerle de il-
gilenen özel yargı mercilerinin kurulması dü-
şüncesi ortaya atıldı (1).
Beklenen rapor
Hal böyleyken ülkemize dönüp baktığımız-
da "gözetim altında serbestlik" önlemine da-
yanmayan Çocuk Mahkemeleriyle karşılaş-
maktayız. Yeni düzenlemelere gereksinim du-
yulduğunu tanıtlayacak (ispatlayacak) dava
dosyajan gündemdedir. Çocuklarla ilgili ra-
por düzenlemekle görevli unnanlar (psikolog,
pedagog, sosyal hizmet uzmanı) yüzeysel birer
sayfalık basılı (matbu) raporlar hazırlamak-
tadırlar. Çocuk Mahkemesi hâkimlerine ve
yardımcı personeline düşen görevler "özellik"
isteyen işlerdendir. Anglo Sakson sisteminde
olduğu gibi hâkim tarafsız olmayan ve daima
küçüğün lehinde ve onun korunması için çalı-
şan olmak zorundadır kı, bu bizdeki Çocuk
Mahkemeleri yargılamalannda da böyledir.
Çocuk Mahkemesinde görevli yardımcı perso-
nelden yukanda yer verdiğimiz 'Dantelciler'e
ilişkin araştırma benzeri rapor düzenjerneleri
beklenmese de, yapmakta olduklan işin du-
yarlılığında; küçüğün karakter yapısının sap-
tanmasına yararlı olabilecek yaşam ve aile iliş-
kilerini, gehşmesini, o ana kadarki davranışını
ve diğer bütün hususlan içeren bir rapor hazı-
rlamaları beklenmektedir.
Bugün tstanbul Çocuk Mahkemelerinde
yargılanan çocuklann suçlan genelde hırsız-
lıktır. Bu çocuklann büyük bir bölümü kırsal
(Arkast 17. Sayfada)
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Nr Ayna Önünde...
Biri var aynadan beni seyreden. Saçları ağarmış. Dakikalardır
kftfirt'an karalayan biri. Acır gibi bakıyor. Nedir zorun, ne diye
sabahları akşamlan daktilo başında yorarsın kendini? Bak yıllar
akıp gitti. Ne kaldı elinde? Kitaplar. Roman, öykü. deneme, anı.
Senden sonra senin için konuşacak sözcükler yığını..
Dışarda güneş yakıcı. İşte yaşam bu Otelin havuzunda bir
kadın yüzüyor. Başka biri uzanmış sereserpe. Sense oturmuşsun
bir aynalı masanın önüne, yurt sorunlarını çözmeye kalkışıyor-
sun. Kırk yıl mı oldu, daha mı çok? Demokrasi, sosyalizm, insan
hakları, uygarlık, ekin, sanat. kısacası gücünün yettiğirvce güzel-
likleri yaratmak, yaşamı değiştırmek çabast... Sonunda bir otel
aynasının önünde kendini seyrederek bir şeyler yazmaya çalısan
sen...
Bir sabahtı. Cadde ustünde bir berbere girdim. Yıl 1950. Bir
seçim sonuydu Ülkede her şey değişmek üzereydi. Patron beni
tanıdı. Koşup geldi. Çırakları iteledi. Makas elinde şıkırdıyordu.
Derken durdu, azıcık uzaklaştı, baktı, "Ne kadar benziyorsunuz
ona" dedi. O, benim hiç sevmedigim bir politikacıydı. Ne yapsın,
yanılmıştı. Çaresiz, ilgisini sürdürdü. Belliydi düş kırıklığına uğ-
radığı...
Aynaların önünde bu eski anı canlanır hep. Berber aynalan
yasamımızın kesitlerini yansıtır. Zehirli bir araçtır ayna. Kendi-
mizi en uzun seyrettiğimiz yerlerdir berber aynalan. "Berber
Aynası" adlı eski bir öykümde anlattığım gibi. insan yaşlılığın ge-
lişini, gençliğin uçuşunu bu aynalarda görür.
Bu saörları Mersin'de bir otel odasının aynalı masasında yazı-
yorum Gündelik olaylar, kişiler, politikalar Birden fark ettim, ay-
nadaki adam guler gibi
1
Sen daha bıkmadın mı değişmez bir kısır
döngüde gidip gelmekten? Hep yazdın, yazdın. Yıllar boyunca.
Binlerce, on binlerce sözcük döküldü kaleminden. Insanlar oku-
du ya da okumadı, beğendi ya da begenmedi Belki etkilediklerin
de oldu. Bir değişimi başlatanlardan olmak istedin. öyle biri
saydın kendini. Oysa zaman akıp gitmiş, yeniden eski konular,
eski sorunlar, eskinin eskisi adamlar için yoruyorsun kendini, ka-
lemini...
"Aynalar söyleyin bana, ben kimin" diye sormuştu gençliğin-
de Necip Fazıl. O guzel şairlik günlerinde... "Ben miyim. ben mi-
yim yoksa arzı boynuzunda taşıyan öküz" demişti! Sonra da
'Ufacık gövdeme yüklü kafdağı" diye eklemişti. Her ayna karşısı-
nda ister istemez bu dizeler gelir dilimin ucuna. Ayna, insanoğlu-
nun bence en önemli buluşu Epey eski bir buluşu. "O ayna sa-
tardı - Aynacılar çarşısında- Bir gün öldü -Tabutunu aynacılar
taşıdı" diye yazmışö Orhon Anburnu 4O'lı yıllarda... Ayna,
yansızdır, acımasızdır. Sen busun der. Sen işte busun!
On gündür Mersin'deydim. Meksav'ın tiyatrolar karşılaşma-
sında. Ne iyi? Yarışma, müsabaka dememışler. Karşılaşma çok
daha yakışıyor. Güzel oyunlar izledik, ödüller verdik. Dostlar
tanıdık. Toplantılarda söyleştik. Ama beni en çok etkileyen odam-
daki ayna oldu, o aynadaki adam? Zaman zaman hafif eğlenerek
bana bakan o ikinci ben. Nice öykülere, romanlara, şiirlere anlam
veren, derinlikler yaratan bir ayna oyunu...
"Bir gün gelir aynalarda ararım seni" diyordu Asaf Halet
Çelebi Bulur muyuz, bulabilir miyiz yitirdiklerimizi? Bulsak da
tanır mıyız? Karşımdaki adam bana benziyor. Ama ben miyim?
Şair boşuna dememiş 'Aynada arama güzelliğinı, bana sor."
Sıcak bir Mersin gününde aynadaki adama, onun alaycı bakı-
şına, horlayan gülüşüne aldırmadan bir kez daha yazıyorum in-
sanlarla, yaşamla, mutlulukla ilgili özlemlerimi. Ne zamana ka-
dar? O aynadaki adam büsbütün yok oluncaya kadar...
ÇORUM SULH HUKUK MAHKEMESİ
1991/74 SALtH KIZI: SARİYE
Çonım merkez tlice mahallesi Ortailice mevkiinde Pafta: 115, Ada:
692, Parsel: 23 de kayıtlı gayri menkulün Sulh Hukuk Mahkemesi'n-
de lclf.K.nu umumi hükümleri dairesinde açık artırma suretiyle sa-
Ularak ortaklığın giderilmesine karar verilmişür.
Birinci sauş günü: 12.11.1991 günü Çorum belediyesi raüzayede sa-
lonunda, saat 14'OO'te bugün talipli çıkmadığı takdirde ikinci satış gunü
olan 22.11.1991 günü aynı yer ve aynı saatte icra olunacakur.
tlanen tebliğ olunur. 23.11.1991
DSHBStDCJ OBHHHEIC]
• Enfraruj uzaktan
kumanda
• 50 program
• On Screen Display
• SleepTimer
• CTI
(Renk geçişlerinde
keskinlik)
" 63 ekran FST
" 40 kanal kablolu
yayına tam uyum
• Teletekst yayınlarına
Türkçe harflerle
tam uyum
• Teletekst yayınlarından
bilgisayar çıkışı
Büyük televizyon!
Hemen bir Vestel Yetkili Satıcısı'na gelin,
"3 yıl garantili" Vestel Comfort 63 ekran
büyük televizyonu görün!..
TVESTEL
Öncü -> Önder -»Lider
PaVnFİYatı
Peşınat
STaksit
7Taksıt
9Taksıt
11 Taksıt
Vestel Comfort
63 FST
4.378.000
900 000
807.000
608.000
497.000
427.000
13Takstt j 378.000
Vestel Comfort
63 FST Teletekst
4.689000
900 000
306.000
682 000
55S.000
479 000
424.000
PENCERE
İki K'dan lUiKisL.
ilkyazdoğanın uyandığı mevsimdir.
Ağaç dallarına su yürür, tomurcuklar patlamaya hazırlanır,
canlılar kızışır, kişinin damarlannda kan dolaşımı hızlanır. Hava-
ya, suya, toprağa düşen cemrelerin yarattığı titreşimlerden hiç
kimse benligini sakınamaz.
Tartışma, çekişme, itişme, kakışma, hırgür, gerilim, çatışma,
kavga, artıp yoğunlaşır.
Seçim dönemi ilkyaza benzer...
Politika kızışır
Siyasetin cemreleri havaya, suya, topraga düştûkçe politika-
cıları etkiliyor.
Doğaldır.
Ozal'ın koltuğundan aşağıya doğru bakılınca dipsiz bir uçu-
rum görünüyor...
Ya düşerse?
Güzelim ülkemizde iktidardan düşmek hayat memat sorunu;
ama, "tarafsız, sorumsuz cumhurbaşkanlığı" iktidar saltanatına
dönüşürse, "düşme korkusu" da büyûr; ya herru, ya merru duy-
gusu benliği sarar. Çok partili rejimin tarihçesinde ilk kez cum-
hurbaşkanının da katıldığı bir seçim yaşanıyor; Ûzal doludizgin
ANAP'tan yana esip savuruyor, saçıp kavuruyor.
Inönü, serinkanlı, güleryüzlü...
Demirel "beşuş"; ama, hırslı. Yıllarca siyaset yasaklannın
cenderesinde sıkışmış; şimdi iktidann kokusu genzini doldurduk-
ça meydanlarda rüzgârlanıyor...
Ya Ecevir?..
•
Ecevit'in işi zor...
Belki de bu yüzden öfkeli...
Yüzünde en küçük bir gülümsemenin rahatlabcı ışığını yakala-
mak olanaksız...
Çünkü hesabı iktidarla değil...
SHP ile...
Ne diyor?
"SHP'ye verilen oy, PKK'ya gider..."
Oldu mu?
Ecevit'e yakıştj mı?
Çok uzun süre bu ülkede demokrasiye acılışı engelleyen vefi-
kir özgürlüğünü yasaklayan "İki K" vardı. "İki K'dan biri Komü-
nistlikti; öteki Kürtçülük!.. Sol, bu suçlamaların acısı ve ağırlığı
altında çile çekti. 12 Eylül askeri faşizmi "İki K"yı temel siyaset
olarak benimsedi; yüz binlerce kişi haksız suçlamalarla, yersiz
rftiralarla gözaltına alındı; ışkencenin turnikesinden geçırildi.
İki K'nın birincisi artık aşıldı sayılır; dış ve iç gelişmelerle ko-
münizm öcü olmaktan kurtuldu
Ecevit, ikinciyi kullanıyor.
•
Ecevit, ikinci K'yı gündeme sokarak SHP'yi suçlamasının ge-
rekçesini şöyle açıkladr.
- Ben milliyetçiyim...
öyledir...
Vaktiyle okumuştum; ama bir kez daha gözden geçirdim.
DSP'nin programını inceledim; partınin ilkeleri arasında "miili-
yetçilik" yok. Yalnız 150'inci sayfadaki "kurallar" bölümünde
bir tek kez, bir tek sözcükle "milliyetçilik" deyimi geçiyor. Oysa
CHP'nin programında altı temel ilkeden biri milliyetçilikti.
Sayın Ecevit, DSP'nin programını yazarken milliyetçiliği ne-
den dışladı?
SHP'nin temel ilkeleri arasında milliyetçilik var.
•
Evet, seçim mevsiminde politika kızışır, siyasetçiler ileri geri
konuşurlar. SHP'yi ya da DSP'yi tutan seçmenler de bu tartışma-
ya katılırlar, cjfkelenirler; "sosyal demokratlarbolünmesin"diye
yazanlara kızanlar da eksik olmaz; ama çok değil, 20 gün sonra
mevsim dönüşecek. 21 ekimde ayaklar suya erecek.
Dilerim, seçim surecinin arkasından gelecek mevsim, sosyal
demokratlar için sonbahar olmasın.
RAHMJ SALTUK
SÖYLÜYORSaltuk. Ptek ve KaseÇlık San. ve Tc. A.Ş.
I.M Ç / 6 Btok N0.6517 Unkapanh Istanbui
Tel 513 7369
tLAN
NUSAYBİN ASLtYE HUKUK
HÂKÎMLİGt'NDEN
ESAS: 1985/79
Davacı SSK Kurumu vekili tarafından davalılaı Hüseyin Tepe ve
MSB aleyhine açılan tazminat davasının yapılan açık yargüaması so-
nunda;
Davalılardan Hüseyin Tepe tüm aramalara rağmen adresinde bu-
lunamadıjından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmişür.
2.041.714 TL'nin 17.6.1985 tarihinden itibaren işleyecek yüzde 30
yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma vcrilmesine
28.5.1991 tarih ve 1991/68 No'lu kararla karar verilmiştir.
llan olunur.
Basın: 49542
YENÎ BÎR TURKIYE
TÜRKÎYE'DE İLK KEZ
EV KADINLARINA
SOSYAL SİGORTfl.
Bütün ev kadınlan DYP/ye!
DY TEK BA3INA İKTİDAR