Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 EKİM 1991
Söylev Sanatı
MELİH CEVDET ANDAY
Siyasetçilerimizin, seçım nedeniyle sık sık hal-
kın karşısına çıkmalannı. sanıyorum, insanımız
ilgi ve merakla karşıladı: \ alnızca bize ne gibi iyi-
likler getireceklennı öğrenmeğe ılışkin bir ilgı
değildir bu. bizi vönetmeğe aday olanlann kışi-
Hklerini tanımağa yönelik bır meraktırda. Kısa-
cası, bir değerlendirme sınavı geçireceğiz. Gerçi
bu değerlendirme. sadece dınlediklerimize, dıye-
sim siyasetçilerimizin alanlardaki, toplantı yerle-
rindeİci söylevlerine. söylediklerine dayalı
olacaktır, ne yaparsmız ki, bunun ılkçağdan beri
başka bir yolu yordamı bulunamamışür.
Halkın karşısında konuşmak. zorbalık rejim-
leri, buyurucu rejimler dışında hep demokratik
düzenle bırarada olmuştur. bu düzen bozuldu-
ğunda da söylev sanatı ya mantığın ya da edebi-
yatın bir parçası olup çıkar. Totaliter yönetim-
ierde ıse bu sanatı yalnızca şef kullanır.
Hitabet, belagat. fesahat. retorik... Bu kav-
ramlar, doğu ülkeleri aydınlannı da, batı ulkeleri
aydınlannı yüzyıllar boyu düşündürmüş. uğraş-
tırmıştır. Hitabet, bir düşünceyi, bir davayı
dinleyenlere iletmek ve onlan etkilemek anlamı-
na gelir. Belagaı, sözün açık ve düzgün olması
demektir; "ilm-i belagat" eskiden edebiyat yenne
kullanılırdı. Retorik de o anlamdadır. Belagat
için fesahat (açıklık) gereklidir, Ahmet Cevdet
Paşa'nın Belagat-i Osmaniye adlı yapıtı ünlüdür
(1881). Onu bır yıl sonra Recaizade Ekrem'in
Tafim-i Edebiyat adlı yapıtı izler. İlkı Arapça-
dan, ikincisi Fransızcadan etkılenerek yazılmış-
tır. Hitabet sanatının kuramsal temeli Retorik
olur.
tlkçağ Atina'sında bu sanat, mahkeme önünde
kendini savunma demek olan "Hukuksal Hita-
bet" adını alırdı. Likurgos, E>emosthenes (t.ö
4.yz.) bu becerinin ustalan idiler.
Hitabet'i (Retonk) eski Atina'dan öğrenen
klâsik Roma da büyük hatipler yetiştirdi. Cicero
bunlann başında gelir, daha çok seçkinlere sesle-
nirdi. Onun çağdaşı olan ünlü söylevciler şunlar-
dır: Cato, Catilina. Julius Caesar, Brutus,
Antonius, Avgustus.
Cicero'nun zaman zaman Capitol'de söz ahp
Yunanca konuşması şaşırtıcı, hatta şaka sayıla-
bilirse de, gerçekte seçkilen yüceltmek, geri
kalanı küçükgörme anlamına gelir.
Retorik, l.0.460"larda Syrakusa'da gelişen de
mokrası ile birlikte doğdu. Haklannı korumak
isteyen yurttaşlar rhtor denen öğretmenlerden
güzel konuşma dersi alırlardı Bu konuya ikinci
kez değinişim boşuna değildir; konuşma özgür-
lüğü her zaman demokrasinin vazgeçilmez
koşulu sayılmıştır.
Ama bununla bitmez; konuşmacılann dinleyi-
cileri inandırmalan, onlan değiştirmeleri de
gerekir. Bizim siyasetçiler bu iki konuda ne denli
başanlı oldular. bunu yakında göreceğiz, öğrene-
ceğiz.
Şu anda ister istemez Julius Caesar'ın öldürül-
mesi olayını düşündüm; daha doğrusu Shakes-
peare'in bu konudaki oyununu ansıdım.
Shakespeare, konuyu Plutarkhos'un Yaşamlar
adlı yapıtından almıştır. Julius Caesar'ın eski
dostu olan Cassius onu kıskanmaktadır, onun
ününün her gûn artmasıdır bu kıskançlığın nede-
Bİ. Bu gıdişle Caesar, Roma'nın başına zorba
kesilecektir. Cassius, herkesin sevdiği, saydığı
Brutus'u da kandınr bu işe katılmasi için. So-
nunda komplocular Caesar'ı Capitol'de bıçak-
layarak öldürürler.
Yaptığı işin yapılması gereken bir iş olduğunu
anlatmak için kürsüye gelen Brutus şöyle der:
Sabırlı olun sözüra bitinceye kadar. Romalılar.
yurttaşlarım. dostlarım, dinleyin anlatacaklarımı
ve ses çıkarmayın ki duyasınız beni. Şcrefim adı-
na inanın bana; şerefime saygınız olmalı ki inana-
sınız. Akhnızla yargılayın beni; can kulağınızı da
açın ki iyi birer yargıç olasınız. Bu toplulukta
Caesar'ı çok sevtniş biri varsa derim ki ona, Bru-
tus'un Caesar'a se>gisi daha a/ değildi onunkin-
den. öyleyse neden Caesar'a karşı ayaklandın
derse bu dost bana şu karşılığı veririm: Caesar'ı
daha az sevdiğim için değil, Roma'y ı daha çok sev-
diğhnden. Caesar yaşayıp da hepimizin köle ola-
rak ölroemiz mi daha iyi, yoksa Caesar ölüp de
hepimizin hür insanlar olarak yaşamamız mı?
Caesar beni severdi. ağlarım onun için; mutluluğa
ermişti. sevinirim; bir kahramandı. saygı duyarım;
ama tutkuya kapıldı, öldürürüm. Sevgisine gözya-
şı. mutluluğuna setinç. yiğitliğine saygı, tutkusu-
na öliim. Köle olmayı isteyecek kadar aşağılık biri
var mı burada? Varsa söyfesin: Ona kötülük ettirn.
Yurdunu sevmeyecek kadar alçak biri var mı bu-
rada? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Var mı
böylesi, sonıyorum.
Halkı kazanmıştır Brutus. kürsüyü Ceasar'ın
dostu Antonıus'a bırakır, gider. Katillere karşı
konuşmayacağına söz veren Antonius şöyle baş-
lıyor sözlerine:
Dostlar. Romalılar. yurttaşlar. dinleyin;
Ben Caesar'ı gömmeğe geldim. övmeğe değil.
tnsanın ettiği kötülük y aşar ardından,
tyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle.
Bırakın öyle olsun Caesar için de.
Soylu Brutus muhteris dedi onoD için:
öyle idiyse ağır bir suç bu.
Ve Caesar bütün ağırlığı ile ödedi suçunu.
Burada Brutus ve ötekilerin izniyle
(Çünkü Brutus şerefli bir insandır,
Otekiler de öyle hep şerefli insanlardır)
Konuşmaya geldim cenazesinde.
Dostumdu; vefalne dürüsttü bana karşı;
Ama Brutus muhteristi diyor*.
Brutus şerefli bir insandır.
Caesar nice esirler getirdi Roma'ya,
Fidyeleriy le devlet hazineleri doldu:
Bundan ötürü mü muhteris göründü Caesar?
Fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı;
Bir muhteris daha katı yürekli olsa gerek.
Ama Brutus muhteristi diyor,
Brutus'sa şerefli bir insandır.
Geçen bayram hepiniz gördünüz,
Kırallık tacını üç kez sundum ona,
Üçünde de almadı. lhtiras denir mi buna?
Ama Brutus muhteristi diyor;
Brutus'sa şerefli bir insandır, şüphesiz.
Ben Brutus'a karşı konusmuyoram, hayır;
Bildiğitn kadarını söy lüyorum yalnız.
Hep sevdiniz onu bir zamanlar,
Boşuna da değildi elbet sevginiz:
Sonra ne oldu da v anmıy orsunuz ölümüne?
Ey düşönce yırtıcı hayvanlar arasına kaçmışsuı;
İnsanlar yitirmiş akıllarını...
(Çeviri: Sabahattin Eyuboğln)
tşte böyle... Antonius kazanır halkı ve halk
Brutus"a karşı ayaklanır.
Yazımın başından beri güzel konuşma sana-
tından söz ettim. Kim daha güzel konuşsa o mu
kazanır halkı?
Romalılar o gün bu kadar çabuk nasıl döndü-
ler?
Yoksa güzel konuşma sanatı, halkı kandırma
sanatı olmasın?
FTC1VCKRF
ARADABIR
Prof. Dr. EROL MANİSALJ
Ankara'da Hükümet Yok mu?Perez de Cuellar'ın Tûrk taratmı hedef alan yanlı raporundan sonra
Güvenlik Konseyi'nin 716 sayılı kararı Kıbrıs sorununda tansiyonu
tyiden iyiye yüksettti. İlk bakışta Tûrk tarafının talepierini karşılar gi-
bi görünen raporda, aslında, Ankara ve KKTC üzerinde büyük bas-
kı getirilmektedir Cuellar'ın raporu ve 716 sayılı karar, bir bütün ola-
rak ele alındığı zaman, Türk tarafını rahatsız eden ve baskı altına
alan öğeler şöyle ozetlenebilır:
Üniter devletten başka bir çözümün olmayacağı ve tek bir çatı al-
tında kalınması fikri empoze edilmektedir. Oysa adada, de facto iki
devlet vardır ve bunlar arasında görüşmeler sürmektedir. iki taraf,
adı federasyon, konfederasyon, ne olursa olsun, "nasıl bir yapı oluş-
turacaklarına ya da oluşturmayacaklarına" kendileri karar vermeli-
dirter. İki halkın kendi özgür kararlarını ortadan kaldırmaya çalışan
716 sayılı karar, ne bugünkü dünya konjonktürünün koşullanna ne
de AGIK sürecine uyar Fîilen Rum ıdaresi tanındığı için özgürlük
ve bağımsız ırade. yalnızca Rum tarafına vehlmış oluyor.
1963'ten beri zaten bulunmayan, Rumlann tek yanlı ortadan kal-
dırdıkları Kıbrıs Cumhurıyetı, yapay olarak ve dış baskı ile zoria kur-
durulmak ıstenmektedir.
Kısacası, Kıbrıs Türk halkı, yapay olarak Rum denetimindeki dev-
lete, "üniterlik ilkesi ile" itilmek istenmektedir. Bir yandan siyasal
eşitliği kabul ederken öte yandan bu eşıtliği yalnızca Rumlara ve-
ren 716 sayılı karar, bu yönü ile kesınlikle kabul edilemez.
Güvenlik Konseyi, 4'lü toplantının yapılması ve bunun belli bir süre
içinde sonuç alacak şekilde düzenlenmesi konusunda görüş belir-
terek bir "baskı" ortamı yaratmış olmaktadır Konsey kendisine, bun-
lar olmadığı takdirde,' müdahale" için kapı aralamak amacını güt-
mektedir. Ayrıca Türk tarafının, şimdiye kadar savunduğu, "sorun,
İki toplum arasında çözülmelıdir" görüşünü ortadan kaldırmak iste-
mekte, bir yandan Türkiye ve Yunanıstan'ı 'taraf olarak gördüğünü
belirtmiş olmakta, öte yandan da konuyu "uluslararası konferansa"
götürmek için ortam hazırlamaktadır.
Bu yaklaşim, adadaki iki toplumun çözümdeki etkisini azattmak,
dışandan formül empoze etmek için ortaya konmaktadır Açıkça söy-
lernek gerekırse, dışarısı "Amenka" olmakta, VVashington adada is-
tediği formulü uygulamak için işini rahatlatmak ve GüvenNk Kon-
seyi'ni maşa olarak kullanmak is-
temektedir. Perez de Cuellar'ın ra-
poruna ve 716 sayılı karara, Türkı-
ye'deki bütün büyük partıler karşı
çıkmışlardır. DYR SHP ve DSP'de-
ki tepkiler, Başkan Bush'u itham
eder nitelikte olmuştur
Bush'un başı çektiği ve Kıbrıs
1
ia Türk halkının haklannı hiçe sa-
yan tutum, Özal ve Bush'un Orta-
dogu bunalımı strasında yakınlaş-
malan ile başlamışttr. Türkiye'de,
iktidar partisi dahil, hiçbir siyasal
parbden destek görmeyen bazı gö-
rüşler, Özal tarafından ortaya atıl-
mıstır. Kıbrıs sorununun kısa süre-
de çözülebileceği imajı VVashing-
ton ve Brüksel'de yaratılmıştır.
Türkiye'de erken seçimin olması
dolaytsıyla Ankara'daki siyasal bos-
>uk ve Başbakan Mesut Yılmaz'm
aktif olarak devreye girmemesı
Bush'un yakın çevresini ümitlendir-
miş ve özellikle, Kıbrıs Türk halkı-
nın "geleceğini tayin" konusunda
adımlar atması engellenmek isten-
mistir.
Ozal faktörünün, VVashington ve
Brûksel'i cesaretlendiren önemli
bir unsur olduğunu kabul etmek
gerekir.
Ankara'da hükümet boşluğunun
bulunması eylüldekı Türkiye-AT
Ortaklık Konseyi'nde, Türkiye-AT
ilişkilerinin gelişmesini. Kıbrıs'a
baglayan bir karar çıkmasına ne-
den olduğu gibi Cuellar'ın, şimdi-
ye kadar görülmeyen ölçülerde,
tek yanlı bir rapor hazırlamasına ve
Güvenlik Konseyi'nin 716 sayılı ka-
ran çıkarmasına neden olmuştur.
Ankara, konunun üzerine gereklı
agırlıkla gitmemistir. Başbakan Me-
sut Yılmaz, bütün bu gelişmeler
karşısında, hiçbir tepkı gösterme-
miştir. Bütün bunlan iyi hesaplayan
VVashington ve Brüksel, art arda,
eylül ve ekirn aylarında, bilınen ka-
rarlan çtkartabilmiştir. İnönü, Demi-
rel ve Ecevit kararları sert bir şe-
kilde eleştirirken, başbakanlıktan
herhangi bir tepki gelmemiştir.
Cuellar ve Bush yönetimi, doğ-
rudan doğruya Denktaş'ı hedef
ahrken, Çankaya ve hükümet,
Denktaş'a arka çıkmamış, ancak
bütün öbür partiler Oenktaş'ı des-
(eklemiştir.
20 ekim seçimleri sonrasında,
hükümette kim olursa olsun, ikti-
dara kim gelirse gelsın, konunun
üzerine çok ciddı olarak gitmeli ve
Ankara, bir hükümetin bulunduğu-
nu göstermelidir. Yeni yönetim, son
ikiaydaki gelişmeler karşısında şu
tutumu almalıdır.
Kıbns sorunu, adadaki ıkı halk
arasında çözülecektir ABD'de
Rum lobisinin ipoteğı altındaki baş-
kanlık müdahale etmemelıdir Ay-
mşekilde, AT'nin tutumuna karşı
Memler alınmalıdır.
KKTC'nin, dünyada tanıtılması
tenusunda yoğun bir kampanyayB
grişilmelidir. Kıbrısta Türk halkınır
Hderi olarak Denktaş'a tam destek
Mrilmelidir.
Yunanistan'ın Türkiye'ye karş
yirûttüğü ve şiddeti son aylarde
iyce artan global soğuk savaş gi
rtemine karşı, aynı ölçü ve şiddet-
teönlem alınmalıdır
Bûtün bunlar yapılmazsa dış
çtrater Ankara'da hükümet olma-
dğıdüşüncesiyle girişimlerıni sür-
direceklerdir.
KERİME
AOAN'ı
kaybettik.
Cenazesi 18.10.1991 Cuma günü ikindi namazını
müteakip Teşvikiye Camii'nden kaldınlarak
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedilecektir.
ÇETtN ALTAN, AHMET ALTAN,
MEHMETALTAN,
ZEYNEPBAKAN
EE
HAYBİKOÇ
1956-....
11.10.1991 Perşembegünü
yitirdiğimiz
HAYRİ KOÇ'un
ANISINIYAŞATACAĞIZ
Ailesi ve Arkae<aşları Adına
CÜITENŞEŞEN
mre ıvongar
R E M Z I K I T A B E V I
TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI
(2 cilt)
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMI VE
TÜRKİYE GERÇEĞİ
TÜRK TOPLUMBİLİMCİLERİ
(2 cîlt)
TÜRKİYE ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR
ACELE SATILIK DAİRE
Bakırköy İncirli Cad. ihsan Kalmaz Sk. No: 4/A D-1
2 oda, 1 salon, salomanje, kaloriferli. hidroforiu yan
bodrum daire. Son fiyat 60 milyon TL. peşindir.
Tel: 561 27 70
SATBJK r,t
1990 model Serçe '""'
Tel: 512 05 05 (485-48gT
Matematiğe Kızılmaz...Kurucumuz Yunus Nadi:
"- İnsanları kızdırmak için değil" demiş "fikirleh yürütmek
için yazınız."
Çok severım bu özdeyişi...
Ne var ki son günlerde insanları ister istemez kızdırıyoruz.
Çünkü biri DSP'yi tutuyor, öteki SHP'yi, biri inönü'ye tutkulu,
öteki Ecevıt'e âşık.
Ya Süleyman Bey?
Demirel'e ilişkin olumlu bir yazı, kimisini kızdınyor. Bir
öfke, bir tepkı ki şaşarsınız!.. Sanki Süleyman Bey döneminde
ağır cezalı davaların sanık sandalyesinde ben oturmadım;
bana mektup yazan dostum bu işın çilesini çekti.
Sonuçta anladım:
Fikırleri yürütmek için yazsan bıle insanları kızdırmaktan
kaçınamıyorsun.
•
Peki.fikirne?
Demokrasi!..
Cumhuriyet 7 Mayıs 1924'te çıktı. Kurucumuz Yunus Nadi
ilksayidayazıyor:
"... gazetemiz ne hükümet gazetesi ne de bir parti gazetesi-
dir. Cumhuriyet, yalnız cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın
deyişiyle demokrasinin savunucusudur."
Temel ilkemiz bu!.
Gazetemizin adını koyan Atatürk'ün sağlığında bile Cumhu-
riyet bu ilkeye göre işlevini yürüttü; tek partili dönemde bu
yüzden birkaç kez kapatıldı.
Lıderlerden, partilerden, hükümetlerden bağımsızdır Cum-
huriyet, özgür eleştiriden yanadır. özgür eleştirı, ancak
demokrasıde olanak kazanır. Uygarlık tarihinde demokrasi
"Aydınlanma" felsefesınin ürünüdür; aklın inançtan, bilimin
dinden bağımsızlaşması sürecınde ortaya çıkmıştır; Cumhu-
riyet, yolunu aydınlatan bu ışığın izdüşümünde yürür.
Partilere, hükümetlere, liderlere, kişilere göre dümen tut-
mak, bu ölçüye sığmayan ufuksuzlukla eşanlamlı değil mi?
*
20 Ekimseçimınin kaba bir matematiği var; basit bir hesap
hem sağda hem solda geçerli..
Demokrasi mı ıstıyorsun?
Evet..
öyleyse sandıkta oy'unu lidere ve partiye bakarak değil,
bu hesaba göre kullanmak zorundasın Çünkü sağ seçmenin
oyu DYP'ye kaydıkça ANAP küçülecek, ıktıdardan kayacak.
Peki, iktidara kim geçecek? işte sorun bu!.. Solda iki tane
sosyal demokrat parti var. Oylar bölünürse iki parti bir parti
bıle etmiyor. Soldaki seçmen DSP'ye yönelırse sosyal de-
mokrat iktidar olanağı yaratır; ama bütün anketlerde DSP'nin
oyları yüzde 10'lar düzeyinde görünüyor; SHP'nin oyları yüz-
de 20yi aşıyor. Eğer SHP'nin oy oranı yüzde 3 ya da 4
oynarsa, sol Türkiye'de iktidara geçebilir.
Hesap bu...
Lıderlerden. partilerden, duygulardan, çıkarlardan arınmış
birmatematik...
Matematiğe kızılmaz.
Cumhuriyet köşe yazarlarının gazetenin temel ilkeleri yel-
pazesinde bağımsızlığı ve dokunulmazlığı vardır. Cumhuri-
yet, ilk ve ortaöğretimde din dersleri zorunluğunu
savunamaz. Bu fikrı savunmak isteyen kışinın yeri Aydın-
lanma'ya ters ilkeleri benımsemış bır gazetedır; ama
Cumhuriyet yazarları sol kesimde bırleşmenin yararmı ve
gereğini savunuyorlarsa, bu, demokrasinin ülkemızde kurul-
ması için gereklı mantığın bir ürünü değil midir?
Kimisi bu fikre kızabiür.
Ne var kı bu bir fikirdir, ne SHP'ye ne de İnönü'ye bağlan-
maktır; ne DSP'li okuru kızdırmak ıçın yazılmıştır ne de
Ecevit'i öfkelendirmek için kaleme alınmıştır.
Ama bu fikre kulak asmadan oyunu kullanan okurumuza
Nasrettin Hoca'ya duyduğumuz sevgi ve saygıyı eksıksiz
sunarız. Hoca da ağaca çıkıp bindıği dalı kesmemiş miydi?
Ûnlü öyküdür, bilmeyen yoktur
GARANTI' DE HER MUŞTERI
BİR YILDIZDIR
G a r a n t i ' l i B a n k a c ı l a r i ç i n , y ı l d ı z l a r
hiç d e u z a k d e ğ i l . . . Çünkü G a r a n t i ' d e
h e r m ü ş t e r i b i r " y ı l d ı z " . G a r a n t i ' d e
çağdaş bankacılığın bütün olanakları
yıldızların hizmetinde: Şubeler arası
yaygın otomasyon sistemi, 365 günün
her s a n i y e s i n d e h i z m e t s u n a n
Garanti 24, Bireysel Kredilerden Yatırım
Fonlarına Garanti'de her şey yıldızlar
için, müşteri için. Garanti'li Banka-
cıların özenli, kaliteli, tatmin edici
h i z m e t i y l e s i z d e m u t l a k a t a n ı ş ı n .
" Y ı l d ı z j a r " a r a s ı n d a y e r i n i z i a l ı n .
BANKACILIKTA
GARANTİ
Müşteri Yıldızi:JüpUergezegeninin djğer adı. Buytidszm özelhği,
bütün iyi nitetkleri kendinde tophzmtş olmasuhr Meydan Larcusse.
H E D E F . Y I L D I Z A U L A Ş M A K