18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Hükümetin grevleri 'erteleme 9 kararı işçiler arasında tepkiyarattı Fabrikalaı* huzursuzDanıştay'da dava Grevleri ertelenen bazı sendikalar Danıştay'da Erteleme 60 gün Bakanlar Kurulu'nun 30 gün olarak açıkladığı dava açacaklannı belirttiler. Türk-İş'in yayımladığı bildiride ise 'fşçilerin . grevleri erteleme süresinin yanlış beliHendiği bildirildi. İmren Aykut, mağdur edilmemesinin yolu, grevlerin sonuçlandırılmasıdır; hiçbir sürenin 60 gün olduğunu ve Yazar'ın 'usul hatası' yaptığını söyledi. gerekçe, grev hakkının ertelenmesi için geçerli değildir' denildi. Grevci maden işçileri, kesinlikle üretim yapmayacaklarını söylediler. DU1NYADA BUGUN İş-Sendika Servisi — Bakanlar Ku- rulu'nun yaklaşık 115 bin işçinin sür- dürdüğü grevlerin ertelenmesini öngö- ren ve "grev hakkının gaspedilmesi" anlamına gelen karanna tepkiler sürii- yor. Grevleri ertelenen baa sendikalar İcarann iptali için Danışray'a dava aça- caklannı bildirdiler. Sendikacılar ka- rarın "bokuki dayanağı bnlunmadığı" ve "işverenler lebine alındığı" göru- şünde birleştiler. Karar üzerine grev- cilerin işbaşı yapacağını açıklayan sen- dikacılar karann "çalışma barışını iyi- ce bozacağı ve işyerlerindeki huzursuz- luğu doruğa çıkaracağuıı" vurguladı- lar. Türkiye Taşkömürii Kunımn (TTK) ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nde (MTA) 48 bin üyesiyle 2 aydır grevde olan Genel Maden-tş'in Başkanı Şemsi Denizer, "Hükümet bir yanlış yapnuş- tır. Ceremesini çekecektir" dedi. De- nizer, grevdeki madencilerin Bakanlar Kurulu kararuun Resmi Gazete'de ya- yımlanmasından sonra işbaşı yapacak- larını bildirdi. SEKA'da 10 bin 700 üyesiyle 17 gündür grev sürdüren Selüloz-lş'in Başkanı Fikri Karakadüar, "tşçilere uygulanan bu zor, fabrikalarda buzur- luğun doruk noktasına çıkmasını da beraberinde getirecektir. Riizgâr eken fırtına biçecektir" diye konuştu. MESS üyesi 79 işyerinde 30 bin üye- siyle bir ayı aşkın süredir grev uygula- yan Bağımsız Otomobil-lş'in Genel Başkanı Cdai Özdogan, "lşçilerin d«v- lel zorn ile yasal grev haklarından mahrum edilerck zoria işyerlerine dönduriılmekri" nedeniyle çalışma ba- rışının daha çok bozulacağını söyledi. Türk-İş Yönetim Kurulu tarafından dün yayımlanan bildiride, hükümetin yetkilerini kotüye kullanma alışkanlı- ğını sürdürdüğü, ulusal ve uluslarara- sı her sorunun faturasının işçilere çı- karıldığını savundu. "Grev erteleme kararmın, işcUerin çıkan düşünülüyor- mttş gibi, bir yandan 'işcilerin mağdur olmamasf gibi masum bir gerekçeye dayandırıldıgı, öte yandan da 'güvenlik' nedenine baglandıgı" kay- dedilen Turk-lş bildirisinde, "Işcilerin magdur edilmemesi diişüniiliiyorsa, bunun yolu da işçi haklannın verilerek grevlerin sonuclandmlmasıdır. Hiçbir gerekçe grev hakkının ertelenmesi için geçerli değildir" denildi. Bakanlar Kurulu'nun aldığı grev er- teleme kararı Zonguldak'ta grevci ma- den işçilerinin tepkisine yol açtı. Ka- ran öğrenen madenciler sabahın erken saatlerinden itibaren sendiklarının ge- nel merkezinde toplanmaya başladılar. Bakanlar Kurulu'nun grev erteleme ka- rann! değerlendiren madenciler işbaşı yapmalan durumunda kesinlikle üre- tim yapmayacaklarını söylediler. 30 değil 60 gün Bakanlar Kurulu'nun 30 gün olarak açıkladığı grevleri erteleme süresinin yanlış belirlendiği, yasa gereği bu sü- renin 60 gün olacağı, Bakanlar Kuru- lu karannı açıklayan Devlet Bakanı Mehmet Yazar'ın "usul hatası" yaptı- ğı bildirildi. Bakan Aykut, Bakanlar Kurulu'nun ertelenen grevlerle ilgili karannı bildi- ren Mehmet Yazar'ın açıklamasında usul hatası yapıldığını, hükümetin grev ertelemelerinin 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası'nın 33. maddesi gereği zorunlu olarak 60 gün erteleyebileceği, bunun daha az sü- re olamayaeağını vurguladı. Koç: Ekonomi canlanacak Koç Holding A.Ş. Idare Meclisi Baş- kanı Rahmi M. Koç dün yaptığı açık- lamada MESS ile Türk Metal Sendikası arasında 85 bin işçiyi kapsayan toplu- sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağ- lanarak bir aydır süren greve son veril- mesine ilişkin görüşlerini açıkladı. De- vam eden grevler ve Körfez savaşının getirdiği çekingenliğin piyasada "yay- gınlaşan bir duraklama" yarattığına dikkat çeken Koç şunlan söyledi: "Metal işkolunda işçiierimizin fab- rikalanna donmeleri ile başlayacak ha- reket ümit ediyorum ki daiga dalga bu- tttn ekonomiyi yeniden canlandıracak- ür" dedi. Grev ertelenmiyor, yasaklanıyor2822 sayılı Sendikalar Yasası'nın ilgili 33. maddesi hükümete ancak 'genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu' bir nitelik kazanmışsa grev erteleme hakkı tanıyor. Bu karannın özü grev hakkının gaspıdır. ŞÜKRAN KETENCİ Bakanlar Kurulu'nun adı erteleme, özu grev hakkının gaspı olan ve karar kapsamındaki 115 bin grevdeki işçinin grev haklannı bir daha kul- lanamamalan sonucunu getiren kararı, yasanın amacma da tamamen aykırı düşüyor. Hüküme- tin 1984 yılından bu yana almış olduğu benzer bütün kararlar, ya hükümetin yasa amacına ay- kın hareket ettiğinin yargıda saptanması ile ip- tal edilmiş ya da yargı iptal kararı vermek üzere iken hükümet tarafından geri alınmıştı. 2822 sayılı Sendikalar Yasası'nın ilgili 33. maddesi hükümete ancak "genel sağlığı veya mil- li güvenliği bozucu" bir nitelik kazanmışsa grev erteleme hakkı tanıyor. Hükümetin bütün eski uygulamalannda olduğu üzere bu birçok işyeri ve işkolunu kapsayan en geniş kapsamlı uygu- lamasında da karara gerekçe yapılan "milli gü- venliği bozucu" nitelik yok. Hükümet Ortado- ğu'daki savaşı gerekçe yaparak "savaş hali" ya da "olaganüstü hal" hükümlerini de uygulamış değil. Olağan hal içinde söz konusu grevlerin "milli güvenliği" tehdit ettiği ıddiası ile bazıları bir yıla varan süreden bu yana devam eden grev- leri fiilen yasaklıyor. Maden işçilerinin 40 gün- lük grevinde ömeğin "milli güvenlik tehdidi" ge- rekçesini bulmaya olanak yok. Cumhurbaşkanı başta, başbakan ve bakanlar sayısız kamuoyu açıklamalarında Türkiye'nin TTK'daki kömür üretimine gereksinmesi bulunmadığını, verimsiz- lik nedeniyle ocaklann kapanmasını yeğledikle- rini vurgulamış ve kömür stoklarından söz et- mişlerken şimdi 48 bin maden işçisinin iki ay son- ra devam etmekte olan grevinin "milli güvenlik tehdidi"yle nasıl bir bağlantısı kurulabilir? Ya da kâğıt işçilerinin grevinde daha da vahim bir yıla varan süredir devam etmekte olan çeşitü özel sektöre an ışyerlerinin grevlerinde nasıl böyle bir tehditten söz edilebilir? Kararla ilgili Bakan Mehmet Yazar'ın "uzayan grevlerden işcilerin mağdur olduğu haberleri ne- deniyle" yolundaki açıklaması, hükümet savun- ması büsbütün yasa amacmdaki hukuk ve ger- çekle çelişerek inandırıcıüğı yok ediyor. Işçile- rin uzayan grevlerden mağdur olmalarının ön- lenmesinin tek yolu, haklannın verilmesi ve top- lusözleşmelerin özgür pazarhk düzeni içinde im- zalanması iken hükümetin grev haklannı gaspı, işçileri çok daha ağır biçimde mağdur etmiş oluyor. Çünkü her ne kadar ilgili 33. madde yasa huk- münün adı "grev ertelemesi" ise de 34. madde düzenlemesi ile birlikte yasa aslında hükümete grev hakkını ortadan kaldırma yetkisi tanımış oluyor. Yasadaki 60 günlük hükümetin grev hak- kını ertelemesi sonunda yasa duzenlemesi gere- ği bir daha sdz konusu işyerlerinde grev yapıla- mıyor. Taraflar, Çalışma Bakanlığı aracılığın- da anlaşamazlarsa söz konusu toplusözleşme uyuşmazlıkları Yüksek Hakem Kurulu'na, yani 'zorunlu tabkim' sistemine gidiyor. Işin sonun- da zorunlu tahkim sistemi, hükümetin güdümün- deki Yüksek Hakem Kurulu olunca, erteleme hu- kuken grev hakkının gaspı niteliğini kazanıyor. Bizde ise hükümet sürekli yetkisini yasa ama- cı dışında kuliandığı gibi düzenleme biçimi grev hakkının özü ile tamamen çelişiyor. Bu nedenle söz konusu yasa hükümlerinin iptal edilmesi ge- rektiği yolunda Uluslararası Çalışma Örgütü ve tüm sendikal kuruluşlann Türkiye'ye sayısız baş- vuruları var. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün bütün ilgili uzmanlık raporlannda Türk hukuk sisteminde hükümete tanınan bu tehlikeli yetki- nin grev hakkının ozu ile ve Türkiye'nin bağlı olduğu uluslararası sözleşme hükümleri ile çe- liştiği vurgulanmış. Bu maddelerin yürûrlükten kaldırılması istenmiş. Hükümetin daha önceki ilgili bütün kararlan gerek İLO gerekse AT ile ilgili bütün u!\ıslara- rası platformlarda tepki ve eleştiri almıştı. Bu en geniş kapsamlı en son ve en önemli karannın bu nedenle çok daha siddetli tepkilere yol açması surpriz olmayacak. Türkiye'de Türk sığınmacılar' u N c B LU 0 T E AŞL D L L A ER AR A NGI E 1 L Ç Geçen sene ocak ayında bölgedeki baskılardan bunalan Kayadibi köylüleri çoluk çocuk Irak'a sığınmışlardı. Bir yıl sonra önceki gün Türkiye'ye dönen köylüler Pasaport Kanunu'na muhalefetten yargılanacaklar. ULUDERE — Dicle'nin yü- zü bulanık. Silopi köprüsünün altından gecip elini kolunu sal- laya sallaya Irak'a akıyor. Sol- da Gabar, sağda Cudi. İki dağ Kasnk Boğazı'nda buluşmuş. Dağların tepeleri kar beyazı. Dicle'nin çamurlu suyuyla doruklardaki kar arasından uzanan ince asfalt yol Şırnak'a, Uludere'ye doğru ine çıka, kıv- nla kıvnla gidiyor. Tek bir oto- büse binmiş otuz kadar yerli ve yabancı gazeteci için alınan ko- ruma önlemi insanı ürkütecek kadar yoğun. Önde trafik poli- sinin eskortu var; arkasında özel timin aracı. Konvoyun or- tasına alınan otobüsün ardın- dan bir sivil koruma ile ikinci bir özel tim aracı daha geliyor. Otobüsün teybinde çalan şarkı- da Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun dizeleri: "Önde zeytin agaçlan, arka- smda yar / Yar seni kara saplı bıçak gibi bağnma sapladılar." Müttefik Basın Merkezi'nin yaptığı düzenlemeyle gazeteciler Irak'tan Uludere'ye "sığınan", içlerinde kadın ve çocuklann da olduğu otuz kadar insanla "ta- nışmaya" gidiyor. Silopi.köprüsünün girişinde ve çıkışında kum torbalan, üze- rinde askerler var. Gazetecilerin kendi başlanna köprüden Ha- bur'a doğru geçmeleri yasak. Kasnk Boğazı'nda, Şırnak giri- şinde ve çıkışında, Uludere yo- İunda denetimler var. "Korn- malı gazeteci konvoyu" dene- timleri takılmadan aşıyor. Diğer araçlarda kimliklere bakılıyor, bagaj aranıyor, plakalar ve sü- rücü adları askerler tarafından bir deftere geçiş saatleriyle bir- likte yazüıyor. Ancak bunlar ye- ni bir önlem değil. 1980'li yıllar- dan bu yana bölgenin doğal gö- rüntüsü. Sadece "Körfez sava- şı" nedeniyle biraz daha yoğun- laştınlmış. "Tanıştınlacak yeni konuk- lar" Şenoba Taktik Jandarma Sınır Alay Komutanlığı'nda. Hakkfiri'ye getirilen Iraklı sıguunacılar arasında Tirkfcria de boluması, bölgedeki göç trarığinin çift yönlülüğünü de ortaya koydu. (Fotograf: AP) Yarbay Reşit Demir güler bir yüzle karşılıyor gazetecileri. Otobüsten fırlayan yabancı te- levizyonculann kameraları as- kerlere, siperlere, araçlara dö- nüyor. Subaylar bu tür görün- tüleri engellemek için "no fllm, no film" çabasında. öğle saatleri Irak'tan gelen- ler askerlerle birlikte yemek yi- yor. Bir anda fotoğraf makine- leri, kameralar dokuz erkek, dokuz kadın, altısı kız, dokuz çocuğun üzerine çevriliyor. Bi- raz şaşkmlar. Ellerindeki kaşık- ları içinde kurufasulye, pilav, kıvırcık salata ve üzüm hoşafı olan tabldot tepsisine bırakıyor- lar. Herkes yeni yıkanmış. Er- kekler sinekkaydı tıraş olmuş. Hiçbiri Türkçe konuşmuyor. "Tereiiman yok mu?" diyor ga- zeteciler. Birgörevli "Bunlar bi- zim vatandasımız. Bir yıl önce Kayadibi'nden Irak'a kaçmış- lardı. Şimdi geri geldiler" de>in- ce herkesi bir şaşkınlık alıyor önce. Herkes bu "git gel"in ne- denleri peşınde. Sorular "niye gitmiştiniz, neden Irak'a sıgın- mıştınız"a dönuşüyor. Kayadibi, Uludere'nin Taşde- len köyüne bağlı bir mezra. Adı ilk kez 1987 yıünda duyulmuş- tu. Uludere'den Irak sınınna doğru yirmi kilometrelik bir toprak yolla ulaşılabilen köy bir gece PKK baskınına uğramıştı, kanlı bir geceydi. Korucu aile- lerinden 14 can almıştı baskın. Hemen ertesinde tüm korucular ailelerini toplayıp Mersin'e göç- müşlerdi. Taşdelen köylülerinin sıkıntı- sı Ankara'ya "köy halkı Irak'a sıgındı" diye ulaşıyordu. 1990'ın ocak ayı başında da SHP Genel Başkanı Erdal Inö- nü, lçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya sormuştu: "Köylüler nerede..." Bakan Aksu'nun ya- nttı ise "Konuyla ilgili araştır- ma yapacağım" oluyordu. Köye giriş çıkışlann yasaklan- dığuıı, kimliklerinin toplandığı- nı, tarlalanna gitmelerinin, hay- vanlarını otlatmalarınm yasak- landığını, köy alanının ancak dörtte birini kullanabildiklerini, köyden her evin karakola bir katır yükü odun vermek zonın- da olduğunu, götürmeyene da- yak atıldığını anlatıyordu köy- lüler. Hava karardıktan sonra koyün içindeki her kıputıya ateş edildiğinden evlerinin bahçele- rindeki tuvaletlere gidemedikle- ri, köylülerin bakkaldan aldık- ları her malın çizelgelere yazıl- dığını, köye gelen bir torba unun karakolda kaydedildiği, "erzak kısıntısı uygulandıgı" nüfus kâğıtlannın karakol tara- fından toplandığı için köy dışı- na çıkamadıklan, yaşamlarını tehlikeye atarak geceleri komşu köylerden gidip gizlice yiyecek almaları da köylülerin anlattığı yakınma konulan arasındaydı. lşte bunlara dayanamayan Taşdelen'in Kayadibi mezrası halkından kimine göre elli, ki- mine göre yüzden fazla kiji Irak'a kaçmıştı. "Binlerce Kurde Irak kimya- sal bomba altı. Nasıl güvenip göçersiniz" uyarısına köylüler, "Bir kişi de kalsak hepimiz yol- larda ya da orada telef olsak da gidecegiz" diyorlardı. Olayı öğ- renen Olaganüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun ilk tepkisi "Bu anlattıklarınız çok ilginç. Konuyla daha yakın- dan ilgileneceğim" olmuştu. Gerçekten de geçen süre içeri- sinde Taşdelen köylülerinin du- rumlarında eskiye göre bir dü- zelme olduğu, kimden nasıl kaynaklandığı bilinmeyen bas- kılann giderek azalma eğilimi gösterdiği alınan haberler arasın- daydı. Taşdelen köylülerinin sı- kıntıları, Kayadibi mezrasmda yaşananlar "sınır ötesine kaçışlan" 10 ve 11 Ocak 1990 tarihli "Cumhuriyef'te "Köy- lüler Irak'a sıgındı", "Güney- dogu'da yasaklı yaşam" başlık- lanyla yer alıyordu. ...Ve geriye dönüş Gozleri fıldır fıldır dönüyor- du. Yolda biraz üşüttüğü için askerler ilaç vermişlerdi. Burnu aktıkça annesi Zekiye siliyor, babası Hıdır Olaç öyle ezik bir köşede duruyordu. Geçen yıl Türkiye'den kaçarlarken anne- si Zekiye beş aylık hamileymiş. Şimdi altı aylık. Zaho'da dün- yaya gelince adını "Gariban" koymuşlar. Şimdi Gariban an- nesinin karnında kaçtığı Türki- ye'ye kucakta dönmüş, fotoğ- raflarını, fılmini çeken gazete- cilere fıldır fıldır bakıyor: Şeno- ba Alayı'nın bahçesinde. Güvenlik güçlerine "Irak'a sığmanlar geri döndü" haberi verilınce sanki Antalya'da yap- tıkları bir yıllık tatilden dönü- yorlarmış gibi hiçbir şey olma- mışçasma evlerine yerleşen Ka- yadibililer, Şenoba Komutanlı- ğı'na getiriliyor. Suçlan yasadışı yoüardan vurtdışına çıktıklan için "Pasaport Kanunu'na mn- halefet." İfadeleri alınıp Ulude- re Cumhuriyet Savalığı'na gön- derilecekler. Içlerinde "Neden pasaportsuz yurtdışına çıktın" diye sorulamayacak tek kişi bel- ki de Gariban. Türkiye'den Irak'a geçerken pasaport için fotoğrafı çekilecek durumda de- ğildi; ancak ultrasonla bakılabi- lirdi. Altı aylık yaşamında Gariban bölge halkının yıllardan beri ya- şadığı git gellerdeki garip dra- mın bir sımgesi gibi. Bugunler- de "baskı göçü", "savaş göçü"ne dönuşmüş. ALtStRMEN Yersen... Bakanlar Kurulu topJanıp tüm yurttaki grevleri bir ay sü- reyle erteliyor. Gerekçe; "güvenlik" ve "işcilerin uzun süren grevlerden sıkıntıya düşmüş olmaları." "Böyle gerekçe de olur mu?" demeyin, gerekçeyi onlar böyle hazırlamışlar. Yersen. Adam yurdu ateşe atmak istiyor. Gerekçesi, kârlı iş yap- mak. Bir de hava basıyor: "Biz cengâver milletiz." Yersen. Halkın yüzde 80'i savaşı istemiyor, halkın büyük çoğunlu- ğu işbaşındaki iktidara ve politikasına karşı. Kritik bölgeler- de yaşayan insanlar hiçbir sivil savunma önlemi alınmamış olmasından tedirgin. İçişleri Bakanı hükümete düşen görev- lerin yerine getirilmesine çaJışacağı yerde halkı azariıyor, 'Anv ma tabansız bir millet olduk" diye. Yersen. Almanya ile Kalya'nın, Irak'ın Türkiye'ye saldırması halin- de Kuzey Atlantik Ittifakı Antlaşması'nın 5. maddesini hare- kete geçirip Ankara'nın yardımına koşup koşmayacaklan bt- le belli değil, ama iktidar, politikasının ülkemizin yeryuzün- deki önemini arttırdığını yineleyip duruyor. Yersen. Adam CNN'İ olduğu gibi yayımlamayı, atari oynar gibi sa- vaşın gelişmesini vermeyi habercılik sanıyor, savaş ıdeoloji- sini yaymaya çalısırken İncirlık Üssü'nün saldırı amacıyla kul- landınldığı haberini herkesin gözü önünde sansür ediyor, ger- çekleri gizliyor, sonra SHP'liler kendisini ziyaret edip yanlı yayın yaptığını söylediklerinde, gelenlerden bir bölümünün üslup yanlışını fırsat bilip olayı çarpıtıyor, gerçeklerin önemli bölümünü halktan gizleyip gizli kamerayla yaptırdığı çekimi kullanarak "Baskına uğradım" diye feryat ediyor. Yersen. Babıâli'de bir gazete silahlı insanlar tarafından basılıyor, bilinen mafya taktikleriyle baskıncıların eiebaşıları işin için- den sıynlıyorlar. Bir zamanlar basılmış olan gazetenin kimi sütunlarında SHP'lilerin TFTT ziyareti için Babıâli baskının- da bile çıkmayan yazılar çıkıyor, gösterilmeyen tepkiler gös- teriliyor. Gerekçe, eşkıyalığa karşı olmak. Yersen. Bir Basın Konseyi kurulmuş. Amaç, yayın organlannın güç- lerini yanlış ve haksız yerde kullanmamaları ve özgürlükleri- rte yönelecek saldırılara karşı da güç birliği olusturmaları. Cankaya'da oturan kişi, gazetecileri topluyor ve hakkında çı- kan yazılan "lehte", "aleyhte" diye sınıflandırıp topladığını soy- lüyor. Kimseden çıt çıkmıyor. Basın özgürlüğünü koruma gö- revini yüklenenler olaya deginmiyorlar bile. Ama Konsey bü- tün ciddiyetiyie ayaktadır. Yersen. Irak, Türkiye sınınna 200 kimyasal füze yerleştiriyor, bir an- da bu taraftaki mayıniar kaldırılıyor. Demeçler birbirini izli- yor: "Irak bize füze saidırısı yapmaz", "Biz de savaşa girmeye niyetli değiliz." Yersen. Yıllar yılı, İsrail saldırıları karşısında seyirci kalan, seyirci kalmaktan da öte, BM Güvenlik Konseyi'nin karar almasını engeileyen, Te( Aviv'in en güvenilir dostu olmakla övünen, Ortadoğu'da diktaları, krallıkları, şeyhliklerı destekleyen ABD, Irak'ın Kuveyt'i işgali üzerine Birleşmış Milletler ilkelerini, ül- kelerin toprak bütünlüğünü, demokrasiyi ileri sürerek sava- şı başlatıyor. Amaç, soylu ülkülerdir. Yersen. Adam, ülkesindeki yarımyamalak demokrasinin bile cant- na okuma sürecinin baş oyuncularından biri; ülkesinin tek adam sultasına girmesi oyununda oynuyor, sonra da tüm bol- geye demokrasiyi gotureceklerini ileri sürüyor. Yersen. Ankara'da adamın biri, Erzincan acurunu Ankara'da avo- kado diye sokuşturmaya çalışıyor. -' : ı u l Yersen... KlSA KISA • Samsun'un Terme ilçesinde dün sabah saat 04.00 , sıralannda meydana gelen trafik kazasında 4 kişi öldü, iki kişi de yaralandı. Samsun yönünden Trabzon'a gitmekte olan yolcu otobüsü karşı yönden gelen bir otomobille yoğun kar yağışı nedeniyle çarpıştı. Kazada otomobil sürücüsu Salih Yaralı, Esat Yenigüzel ve Ismail Sankaya hayatlannı kaybettiler. • Cumhurbaşkanı Turgut özal 105 yaşındaki bir mahkûmu affetti. Özal'ın imzaladığı Hacı özer'in af kararı, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Karara göre Hacı Ozer'in sürekli hastalığı, sakatlığı ve kocaması nedeniyle kalan 3 yıl, 5 ay, 20 gün hapis ve 52 bin 83 lira ağır para cezası kaldırıldı. • Trabzon'da çeşitü tarihlerde pankart asmak ve yasadışı faaliyetlerde bulunmak suçlanndan haklannda gıyabi tutuiclama kararı bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Ali Güvendik ile aynı üniversiteden Fatih Eğitim Fakültesi Biyoloji BölUmü son sınıf öğrencisi Hasan Kavzoğlu yakalanarak cezaevine gönderiidüer. • Sagbk Bakanlığı ile Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı arasında tıp ve sağlık alanında imzalanan işbirliği protokolü Resmi Gazete'de yayımlandı. Protokole göre taraflar, bu yıldan başlayarak öğrencilerine Gürcistan Tıp Enstitüsü ile Ankara ve lstanbul'daki üniversitelerde eğitim için her yıl burs temin edecekler. • Devlet memurları ve sözleşmeli personelden maaşlanna göre günlük yemek ücreti aİınacak. Maliye ve Gümruk Bakanlıgı'mn konuyla ilgili bütçe uygulama talimatı Resmi Gazete'de yayımlandı. Karara göre bu yıl için ek göstergeli görevlerde bulunmayan devlet memurlarından günlük yemek ücreti olarak 800 lira, 700 ek göstergeye kadar olanlardan bin lira, bin 300'e kadar ek göstergesi olanlardan bin 500 lira, 2 bin 600'e kadar ek göstergesi olanlardan 2 bin lira, 2 bin 700 ve daha yukan ek göstergesi olanlardan da 2 bin 500 lira ahnacağı belirtildi. • Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce dün gece geniş capiı bir operasyon yapıldı. Yapılan açıklamaya göre operasyonlar sonucu 82 kişi yakalanırken, kontrol ve aramalar sonucu 96 işyeri denetlendi. 12 işyeri hakkında yasal işlem yapılırken 24 dernek de kontrol edildi. Bölge trafik ekipleri de yaptıklan denetimlerde 750 araçtan 217'sine toplam 11 milyon 40 bin lira para cezası kestiler. Ehliyetsiz 29 sürücü yakalanırken 35 araç da trafikten men edildi. • Emekli gazeteci Müfıt Arda Istanbul'da öldü. 1912 yılında Istanbul'da doğan Arda, gazeteciliğe 1938 yılmda Ulus gazetesinde başladı. Ankara Radyosu'nda parlamento muhabiri ve haber bültenleri yan işleri müdürü olarak görev yapan Müfıt Arda, Basın Yayın Genel Müdürlüğü Haber Dairesi Şef Redaktörlüğü'nden emekli oldu. Basın şeref kartı sahibi Arda'nın cenazesi yarın Fatih Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Kozlu Mezarhğı'nda toprağa verilecek. • Kayseri'de cuma namazından sönra izinsiz olarak Amerika, Israil ve savaş aleyhtan slogan atıp gösteri yapan ve olaylardan sonra gözaltına alınan 25 kişiden 8'i çıkarıldıkları Kayseri DGM'ce tutuklandı. Tutuklananlar izinsiz gösteri ve yürüyüş yapmak suçundan yargılanacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle