Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 OCAK 1991
ISTANBUL'DA BUGÜN
• İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin
Sözen, Bilim ve Teknoloji Straıejileri Araştırma
Enstitüsü îarafından düzenlenen "Körfez Bunalımı,
Türkiye ve Güvenlik Politikalan" konulu seminerin The
Marmara Oteli'nde saat 10.30'da açılışına katılarak bir
komışma yapacak.
KENTY4ŞAM HURİYET/17
TELEFONLAR
BIR
Fatih Belediyesi ve Mimarlar Odası Beşiktaş-Samatya otoyolprojesine karşı
Surîçi koruma planına itiraz
MEKTUP
Telefon kulübeleri arızalı
• Ülkemizin en küçük yerleşim birimleri şehirlerarası
ve uluslararası otomatik telefon görüşmelerine açılırken,
Istanbul'un birçok semtinde bulunan telefon
kulübelerinin arızalı ve bakımsız oluşlan kabul edilemez
bir çelişkiyi oluşturuyor. Bu konuda vatandaşların da
sorumlu olduklarmın bilincinde olduğumu belirterek
ilgililerden gereken çahşmaların yapılmasını ve önlem
almalarını diliyorum.
Aktuna:"Saddam değiliz"
• tstanbul Haber Servisi — Bakırköy Mahmutbey'de
hisseli arazi sahiplerine tapulan törenle verildi. Bakırköy
Belediye Başkanı Yıldınm Aktuna törende yaptığı
konuşmada bu yıl içinde toplam 50 bin tapu
dağıtılacağını bildirerek, "Bizden önce burada yapılaşma
vardı. Onu yok edip yıkmamız mümkün değil. Çünkü
biz Saddam değiliz" dedi.
Usküdar'da market soygunu
• İstanbul Haber Servisi — Üsküdar'da bir market,
silahlı kişilerce soyuldu. Yenitopbaşı Caddesi'ndeki
markete 18.30 sıralarında giren silahlı 4 kişi, market
sahibi Yalçın Toprakçı'yı başına tabanca kabzasıyla
vurarak etkisiz riale getirdiler. Saldırganlar, kasada
bulunan 45 milyon lira para ve 100 milyon lira
değerindeki çek ve senedi alarak kaçtılar.
REMZİ GÖKDAĞ
İstanbul suriçi bölgesindeki
tarihi dokuyu korumak, araç ve
insan yoğunluğunu azaltmak
amacıyla hazırlanan Tarihi Ya-
rımada Koruma İmar Planı iie
ilgili çalışmalar sürüyor,
Planın sınırları içinde kalan
Eminönü ve Fatih ilçe belediye
yetkilileri, planın genelinin ka-
bul edilebilir nirelikte olduğunu
belirtirken, ulaşım ve bina yük-
sekliği gibi konularda değiştiril-
mesi gereken yerler olduğunu
belirtti. Mimarlar Odası İstan-
bul Şubesi de planla ilgili bazı
bölümierin kabul edilemez nite-
likte olduğunu bildirdi. Planda
yer alan Beşiktaş - Samatya (Be-
Sa) projesinin Fatih ilçesinde
araç yoğunluğunu arttıracağını
belirten Mimarlar Odası yetki-
lileri. bu projenin ilçede büyük
yıkımlara neden olacağını da
bildirdi.
Surlardan Sarayburnu'na ka-
dar olan bölgeyi, merkezi iş ala-
nı ve kentsel yığılma merkezi ol-
maktan çıkarıp, yerleşik nüfusu-
nu sınırlamak amacıyla hazırla-
nan Tarihi Yarımada Koruma
İmar Planının, 1/1000 ölçekli
uygulama planlannın da hazır-
janmakta olduğu bildirildi.
İmar Daire Başkanı Mehraet
Yıldız, itirazların değerlendiril-
diğini, uygulama planlarında
bazı değişikliklerin yapılabilece-
ğini belirtti.
Fatih ve Eminönü ilçelerini
kapsayan planla ilgili olarak iki
ilçe belediyesi hazırlıklannı sür-
dürüyor. Yetkililer, plana uygun
olarak 1/1000'lik ve 1/500'lük
uygulama planlannın hazırhkla-
rına başlandığını belirtti.
yüksekliğinin 1 kat aşağı çekil-
mesi bir şey ifade etmiyor. Bu-
na karşın planın geneiine bir iti-
razımız yok" dedi. Ulaşım ko-
nusunda da bazı sıkıntıların ol-
duğunu söyieyec Akçay, "Bu sı-
kıntılann başuıda Beşiktaş - Sa-
maiya oloyol projesi geliyor. Bu
projeye göre Haliç'te yeni bir
köprii yapılması da planlanıyor.
Bu Fatih ilçesinde zaten yogun
olan trafiği daha da yoğunlaş-
tıracak. Bunu benimsemiyomz.
ların yapıldığını söyleyen Argun
Ogan, çahşmalann tarihi yarı-
madanın geleceği için önemli bir
adım olduğunu söyledi.
Büyükşehir Belediyesi İmar
Daire Başkanı Mthmet Yddız ise
askıdan inen planla ilgili olarak
vatandaşların özel şikâyetleri ol-
duğunu, bunların planın gene-
lini bozacak bir nitelik taşıma-
dığını söyledi. Koruma planına
uygun olarak 1/500'lük uygula-
ma planlannın 5 ay içinde ha-
Fatih Belediyesi tarihi yarımada
koruma planına genelde itiraz etmiyor.
Ancak başta ulaşım olmak üzere
birçok konuda sıkıntıları var. Bç-Sa
projesinin bölgede trafik yoğuniuğunu
daha da arttıracağına inanıyor.
Büyükşehir Belediyesi İmar Daire
Başkanı Mehmet Yıldız da itirazların
değerlendirildiğini, uygulama planında
değişiklik yapılabileceğini söyledi.
Yıldız "Planın geneiine bir itiraz yok"
dedi.
asgariye indirildi. İstimlakler
nedeniyle canları yananlar ola-
bilir. Bu planın genelini elkile-
mez."
Öte yandan Mimarlar Odası
İstanbul Şubesi, planda yer alan
Beşiktaş - Samatya yolunun Fa-
tih ilçesinden geçirilmesine böl-
gede araç yoğunluğunu arttıra-
cağı gerekçesiyle karşı çıktı. Su-
riçi bölgesinin kentin diğer böl-
gelerine gidecek kişilerin geçti-
ği bir alan olmaktan çıkarılma-
sı gerektiğini bildiren Mimarlar
Odası, açıklamasında "Be-Sa iie
Fatih bolgesi tam anlamıyla yol
geçen hanına dönecek" denildi.
Be-Sa projesi
Fatih Belediyesi'nin imar işle-
rinden sorumlu Başkan Yardım-
cısı Reşat Akçay, planın geneli-
nin benimsendiğini, az da olsa
bazı yanhşların bulunduğunu
belirtti. Planda ulaşım ve bina
yükseklikleri iie ilgili bazı sıkın-
tıların olduğunu söyleyen Reşat
Akçay, "Bina yüksekliği ve ula-
şıma ilişkin sıkıntılanmıı uygu-
lama planına geçildiğinde gide-
rilebilecek türden. Örneğin Va-
lan ve Millet caddelerinde bina
Bu projenin güzergâhının değiş-
tirilerek, Tarihi Yanmada'nın dı-
şına çıkartılabileceğine
inanıyoruz" diye konuştu.
Eminönü Belediyesi'nin imar
işlerinden sorumlu Başkan Yar-
dımcısı Argun Ogan da planın
Eminönü Belediyesi olarak
olumlu bulunduğunu ve
1/500'lük uygulama planlarının
hazırlıklanna başlandığını söy-
ledi. Uygulama planının hazır-
lanması iie ilgili çeşitli toplantı-
zırlanması gerektiğini belirten
Mehmet Yıldız şunları söyledi:
"Planın 5 ay içinde yetiştiri-
lememesi dunımunda vetiştirile-
ne kadar beklenecek. İlçe bele-
diyelerinin irtifaya Uişkin bazı sı-
kıntıları var. Bunlar uygulama
planlarında giderilecek türden
sorunlar. Planın geneiine bir iti-
raz yok. İlçe belediyelerinin bu
konuya ters bakacaklannı san-
mıyorum. Bu konuyla ilgili en
az 15 toplantı yapıldı. Sorunlar
Büyükşehir Eski Belediye
Başkanı Bedrettin Dalan döne-
minde gündeme gelen Beşiktaş
Samatya otoyol projesine şehir
planlamacıları, "vahşi proje' di-
yerek karşı çıkmışiardı.
26 Mart yerel secimlerinden
sonra Sözen'in Belediye Başkan-
lığına gelmesi iie Be-Sa Projesi
askıya alınmıştı. .Ancak proje ta-
rihi yarımadayı koruma planı
çerçevesinde yeniden gündeme
geldi. Mimarlar Odası ve bazı
belediyeler, projenin bazı nok-
talarına karşı çıkıyor.
m Polis İmdat: 055
• İtfaiye: 000
• Jandamıa: 056
• Zabıta Mûdûrlûği: 527 57 00
A MeztrUkttr Murinıtüğı:
172 ;3 73 -74-75 ve 0M
• İSKİ anza: 068
• SAĞIIK:
Hızır Acil: 077
Sağlık Müdyrlüğü: 511 89 18
Cerrahpaşa Tıp: 568 48 00
Çapa Tıp: 534 00 00
Marmara Tıp: 340 01 00
Hajdarpaşa Nunrane: 345 46 80
şisli Etfal: 131 22 09
Taksim İlkyardım: 152 43 00
SSK Samatya: 588 44 00 •
SSK Okneydaıtı: 132 30 00
SSK Geztepc: 358 67 60
• TRAfM:
Trafik Svoe IM.: 176 24 14 (Isf i.
356 04 85-86 (Kadıköy)
B*ige rrafik: 377 22 07 (E-S).
356 34 86 (Sehirıçi).
314 36 (B.Cekmece)
• THY:
İ**Wlar:573 13 31.
Drj Hatlar: 573 04 33.
Saırtral: 574 73 00.
Rezervasyon: 574 82 00 (25 tıat)
• DDr:
Sirkeci Damşma: 527 00 50.
H.Pasa Dampna: 338 30 50
• VAPUB:
Şefcir Hattan: 526 40 20.
144 42 33.
Deniz Y«Nan (Aceırte): 145 53 66.
144 25 02, 149 18 96
• TEK: 069
• PTT:
911 (Bıi'nmeyen numaraiar ve
nöbefci sczane sorma).
021 (ariM.i.
026 (danışma).
03t (sehırlerarasıl. 061 (sıra sorma).
HABERLERIN DEVAMI
Serinkanlı Düşünmek
(Raftarafı l. Sayfada)
Vurgulanması gereken ikinci nokta şudur:
Özal politikası, kendini baştan beri barışla
değil, savaşla özdeş kılmıştır. Sayın Özal,
Türkiye'yi bu politikanın yörüngesinde serü-
venlere sürüklemeye çalışırken, buna karşı
çıkanlan, buna eleştirel gozle bakanları sin-
dirmek için de çok ucuz bir demagojiye baş-
vuruyor: Saddamcılık...
Cılkı çıkmış bu tür yöntemlerin hiçbir inan-
dırıcılığı yoktur. Karşı tarafı değil, kullananı
yaralar.
Savaşa karşı çıkmak Saddamcılık değildir;
barışın yanında olmak Saddam'm yanmda
yer almak anlamına gelmez!
Saddam'm uluslararası hukuku hiçe saya-
rak Kuveyt'i yutmasına hep birlikte karşı çı-
kılmıştır. Acımasız diktatörü yola getirmek
için Birleşmiş Milletler'in ambargo kararı ve
Türkiye'nin buna katılması desteklenmiştir.
Saddam'm olası bir çılgınlığına karşı da sı-
nırımi2da ek askeri önlemler alınması, yerin-
de bir düzenleme olarak görülmüştür.
Böylece Türkiye, Irak'a karşı uygulanan
ambargoda, bir yandan petrol boru hatları-
nı kapatıp kilit ülke haline gelirken, öte yan-
dan trak sınmna kaydırdığı birliklerle askeri
açıdan da önemli bir işlevi üstlenmiştir.
Amabu arada iki noktaya özellikle işaret
edilmiştir:
• Askendeğif diplomatik çözüm yeğlenme-
lidir. Zamana ve sabra ihtiyaç gösterse de
bu yddan sapılmamalıdır. Çünkü savaşın
maliyeti her açıdan, herkes için çok yüksek
olabilir.
• Savaş patlarsa, Türkiye dışında kalma-
lıdır. Türkiye, ambargoda kilit rol oynayarak,
Kuzey Irak sınınna asker kaydırarak, zaten
çok büyük bir yükün altına girmiş ve özveri-
de bulunmuştur. Bunun ötesine geçmeme-
li, topraklarındaki üsleri Irak'a karşı kullan-
dırmaktan kaçınmalı, çok gerekirse, insani
amaçlı destekle yetinmelidir. Daha ileri gi-
dilirse, Türkiye sonu bilinmez serüvenlere
bulaşabilecektir.
Ne yazık ki Özal-ANAP iktidarı bu nokta-
da durmasmı bilmedi. Savaşın patlamasıy-
la birlikte İncirlik Üssü'nü Amerikan avcı
bombardıman uçaklarına açtı ve Türkiye'yi
bıçak sırtındaki bu noktaya getiriverdi.
Türkiye bugün cephededir; kendini her an
savaşın içinde bulabilir.
Özal-ANAP iktidarıdır, Türkiye'nin bu nok-
taya gelmesinden sorumlu olan.
Iktidar, "Saldırıya uğramadıkça Türkiye sa-
vaşa girmeyecek" diyor.
Pek iyi, pek güzel!
Ama saldırıya davetiye çıkaran bir politi-
ka izledikten sonra, yani topraklarından kal-
kan yabancı uçaklann karşı tarafı bombala-
masına izin verdikten sonra, böyle açıklama-
lar garip kaçmıyor mu?
Tıpkı, hem İncirlik'in kullandırılmasını des-
tekleyip, hem de "Savaşa girmeyelim!" di-
yenlerin düştükleri gariplik gibi...
Türkiye'yi savaş çılgınlığının eşiğine Özal-
ANAP iktidarının savaş politikası getirmiştir.
Bu politikanın geleceğe dönük bilinmezleri
de vardır. Sayın Özal'ın yönelişleri, taşlan ye-
rinden oynamış bir bölgede, Türkiye'ye sel-
den kütük kapmaya hazırlanan bir ülke gö-
rüntüsü vermektedir. Türkiye savaşa girme-
se bile, Türk dış politikasının geleceğine ipo-
tek koyan ve manevra alanını daraltan, ma-
ceralara kapı aralayan özelliklen vardır Özal
politikasının.
Kendini savaşla özdeş kılmış bu politika-
yı kimse kabullenmek zorunda değildir. Ki-
mi yerde millibirlik ve beraberlik adına, kimi
zaman Saddamcılık suçlamalanyla, "savaş
politikası'.'na karşı çıkanlar sindirilmeye ça-
lışılıyor.
Boşuna bir çabadır bu.
Ya Türkiye saldırıya uğrayıp savaşa gir-
mek zorunda kalırsa?..
Cumhurbaşkanı Özal, elinde bu kartı da
sallayarak muhalefetı kendi savaş polıtika-
sına ortak etmeyi, hiç olmazsa DYP iie
SHP'yi bölmeyi amaçlamaktadır. Tıpkı SS
Kararnamesi öncesinde olduğu gibi, onları
Çankaya Köşkü'ne çıkartıp politikalarını
onaylatmış görüntüsünü kamuoyunda yarat-
mak peşindedir. Sayın İnönü'nün deyişiyle,
"Özal ve ANAP iktidarı, savaş politikasını
kendilerini ayakta tutmak için sürdürüyorlar."
Her iki partinin lideri de Çankaya'nın bu
oyununu görüyor kuşkusuz; Sayın inönü de
Sayın Demirel de bu oyuna gelmek niyetin-
de değiller.
Böyle bir savaşın Türkiye açısından yan-
lış olacağına inanıyorlar haklı alarak. Ancak
savaş çıkarsa, o zaman da "gere£/"ni yapa-
caklar ve cephedeki askerin arkasında yer
alacaklardır.
Bunda kuşku yok.
Ama daha sonra, Türkiye'yi savaşa sokan
politikalann sorumlularından da hesap sora-
caklardır.
Dileriz, işler böyle bir noktaya gelmez.
Kürtçeye sınırb serbestlik
Kaddafiiden Türkiye'ye gözdağı
(Baştarafı 1. Sayfada)
ve savaş bareketlerinin mümkün
olduğu kadar sınırlı bir şeküde
kalma>ını saglamak içindi. Tür-
kiye'nin bunu Arap sınıriannın
dışına taşıması uluslararası ba-
nşı tebdit etmektedir." Tür-
kiye'nin bu tutumuyia "bütün
Arap ülkeleri iie olan menfaat-
lerini yıküğını" sa\-unan Kadda-
fi, "Batı, gerçek bir Türk miit-
tefiki değildir. Belki tatlı bir dost
görünümündedir, ama aslında
bir düşmandır" dedi.
Kaddafi, NATO'nun Körfez
savaşına katılmasıyla "Türkiye1
nin bu örgütten çıkmasını ve üs-
lerini kapalmasını bekledikleri-
ni" bildirerek, >ıkılan Doğu Blo-
ku'nun Türkiye için artık bir
tehlike oluşturmadığını söyledi.
"Onun için Türkiye'nin NATOi
da kalmasına bir neden kalma-
dı. Türkiye'nin asıl ilişkileri Sov-
yetler Birliği ve Arap ülkeleriy-
le olmalıdır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'dan "yakın dostum" diye
söz eden Kaddafi daha sonra
şunları söyledi:
"Trablus'ta bizi ziyaret ettiği
zaman akşam namazını beraber
kıldık kendisiyle. Ben imamljk
yaptım ve bunu da mukaddes
bir beraberlik saynuştım. Tabii,
Türkiye'nin bu savaşa alel oldu-
ğunu duyduğum zaman 'buna
son vermelidir' diye demeç ver-
dim CNN televiz>onunda. 'Tür-
kiye'de harp nağmeleri çalıyor.
Bunlar susmalıdır' dedim. Aynı
akşam sayın dostum Özal beni
telefonla aradı ve aynen kendi-
sine 'Doğrudur. Siz harp nağ-
meleri çaljyorsunuz. Çünkü sa-
vaşa girmek niyetindesiniz' de-
dim... Kendisine bir öneride bu-
lundum ve ona tembih ettim.
Dedim ki: 'Türkiye, Arap ülke-
leri iie olan çıkarlarını tehlike-
ye atar. savaşa girerse aynı za-
manda savaş genişleyecek ve bu
da üçüncü dünya savaşına neden
olabilecekiir.' Uzun bir telefon
görüşmesi oldu. Bu görüşmeden
sonra maalesef Türkiye, toprak-
larınj sa\aşta kullandırdı. San-
ki hiç birini ve ikinci dünya sa-
vaşını görmemiş gibi bir tutum
içinde. Libya halkı îurKiye ıle
olan ilişkilerini herhalde tasfiye
etmek durumunda olacak. Na-
HİPODROMl M)A> FÎKRET DMAMH.U
1. KOŞL': F: Beybaba (1), P:
ruluyşah (3), S: Cemil (2).
2. KOŞU: F: Hanky Penky
5), P. Moulen Rouge (4), PP:
-lelloBaby(l), S: Afrika (6).
3. KOŞU: F: Disneyland (3),
>: Karagülle (7), PP: Bey (1),
I: Vera (10).
4. KOŞU: F: Sambey (7), P:
ıkbulut(l), PP: Pırıltı (9). S:
lertergüzeli (6).
5. KOŞU: F: Yağızcan (9),
: Ilgm (1), PP: Altepe (5),
P: Yeniçeri (4), S: Nazıma
1), S: Onurhan (3).
6. KOŞU: F: Tender Line
(10), P: Flair (6), PP: Be My
Love (1>, S. Sö2İü (8), S: Ta-
lihkuşu (9).
7. KOŞU: F: Aknasip (I), P:
Tosoğlu (8), PP: Alışık (2), S:
Osmanağa (7).
55 |ğl [§3 [531
sıl Irak Kuveyt'i işgal ettiği za-
man bir ekonomik ambargo iie
cezalandırıldıysa, savaşın geniş-
lemesine neden olan ülkeler de
cezalandırılmalıdır."
Kaddafi, "İlişkilerin tasfiye
edilmesinden söz ettiniz. Bun-
dan, ekonomik ilişkileri mi kas-
tediyorsunuz?" biçimindeki so-
ruyu ise "Zannediyorum ki bü-
tün ilişkiler zarar görecektir. Bu-
nun başında ekonomik ilişkiler
geliyor. Bunu üzülerek maalesef
söylemek zorundayım. Bu men-
faatlerin yıkılmasından sorum-
lu Caraf Türkiye'dir" diye ya-
nıtladı.
Kaddafi, Libya'daki Türk şir-
ketlerinin Körfez krizinin başın-
dan bu yana Libya hükümetin-
den para alamamalannın, An-
kara'nın krizdeki tutumundan
mı kaynaklandığtna ilişkin soru-
ya ise "Bu soruya >anıt verdim
zalen" karşılığını verdi.
Bir diğer soru üzerine Libya-
nın barışın sağlanmasma yöne-
lik çabalannın sürdüğünü belir-
ten Kaddafi, "Ama Türkiye'nin
tutumu benim barcadığım çaba-
yı yıkmaktadır ve baltalamak-
tadır" suçlamasında bulundu.
Kaddafi, Irak'a karşı oluştu-
rulan uluslararası ittifakta Suri-
ye, Mısır ve Fas gibi ülkelerin de
yer aidığının anımsatılması ve
"Bu durumda Türkiye'nio Arap
ülkeleri iie üişkilerinin bozula-
cağını hangi anlamda söylüyor-
sunuz?" diye sorulması üzerine
de şöyle konuştu:
"Bu sorun Araplar arasında-
dır. Bir Arap ülkesi bir Arap ül-
kesine saldırmıştır. Bu, Arap ül-
keleri arasında bir sorun olun-
ca Türkiye niçin kendisini bu so-
runa sokuyor veya karışıyor'/
îehlike şundan kaynaklanıjor:
(Baştarafı 1. Sayfada)
serbest olacağı, buna karşılık
Kürtçe eğitim - öğretimin, res
mi yazışma-konuşmanın ve ba
sılı eserin yasak kapsamında bu
lunacağı öğrenildi.
Kürtçe konuşulmasını serbesı
bırakmak konusunun görüşül
düğü önceki günkü Bakanlaı
Kurulu toplantısı sırasında ye
ni düzenlemeyi savunan Dev leı
Bakanı Kamran İnan iie karş
çıkan devlet bakanları Muslafa
Taşar ve Cemil Çiçek'in tartış-
tıklan öğrenildi.
Devlet Bakanı Mehmel Keçe-
ciler yeni düzenlemeyi değerlen-
dirirken Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Konferansı (AGlK) so-
nuç bildirgelerine konulan im-
za gereği Kürtçenin konuşulma-
sının serbest bırakılmasını uy-
gun bulduklarını söyledi. Keçe-
ciler, Türkiye'de yaşayan 8 mil-
yon insanın fıilen Kürtçe konuş-
tuğunu, 2932 sayüı yasaya göre
ise bunun suç oluşturdu|unu
anımsattı. Keçeciler, bu yasaJ
düzenleme nedeniyle Türkiye'-
nin içte ve dışta sıkıntılarla kar-
şılaştığını vurguladı. Keçeciler'-
in verdiği bilgiye göre yeni dü-
zenleme sadece "anadil" kavra-
mı yerine "resmi dil" kavramı-
nı getiriyor. Resmi dil olarak
Türkçe korunuyor. Bu durum-
da eğitim, öğretim, resmi yazış-
malar ve konuşmalar Türkçe
yapılacak. Kürtçe yayın, basım,
eğitim-öğretimde kullanılama-
yacak. Ancak Kürtçe plak, ses
ve görüntü bantları bir başka
suç içermediği takdirde serbest
olacak. Yasada hangi durum-
larda Kürtçe ses ve görüntü ka-
yıtlarının suç oluşturacağı belir-
tilecek.
Önceki günkü Bakanlar Ku-
rulu toplantısına Kürtçe serbes-
tisi konusunu gündeme getiren
Özal, fiilen uygulamanın yasa-
ların önüne geçtiğini belirterek
bakanları bu konuda esnek ol-
maya davet etti. Ayrıca ulusla-
rarası platformlarda Türkiye'-
nin pek çok konuda yalnız kal-
masında kullanılan propagan-
dalann da buna dayandığını be-
lirten Özal'ı bakanların büyük
Türkiye toprakları kuilanılıyor.
Yani sembolik bir kuvvet gön-
dermesi veya bazı yardımda bu-
lunması açısından söylemiyo-
rum. Toprakiannın kullanılma-
sı,. Asıl tehlike bundan kaynak-
lanıyor."
Daha sonra "üzülerek Türk
bükümetinden umudunu
kestiğini" belirten Kaddafi söz-
lerini şöyle tamamladı:
"Yine üzüierek söylüyorum, o
hükümetin başında dostum ve
kardeşim Özal olmasına rağmen
bükümetiniz kardeşlerimizte
olan ilişkilerini yıkmış bulun-
maktadır. Gelecek nesiller ara-
sında düsmanlık hisleri bile bes-
lenebilir bu tutum karşısında.
Irak'taki çocuklar, kadınlar 61-
dîirülmektedir ve bunlar Türki-
ye'den kalkan uçaklar tarafın-
dan bombalanmaktadır. Benim
bütün umudum Türk haikmda-
dır. Benim istegim Türk halkı-
nın bu üslere hücum etmesi ve
bu üskri kapatması ve tasfiye et-
mesidir. Ve hemen anında da
Türkiye'nin NATO'dan çıkması-
nı saglamasını istiyorum. Türk
halkından ve komşu Arap ülke-
leri ve Sovyetler Birliği iie olan
ilişkilerini iyi bir şekilde bir dü-
zene koyacağmı beyan eimesidir
Türk halkının. Devrimci hare-
ket, medeni isyan. nümayişler,
yürüyüşler... Türk halkı bunla-
n gerçekleşlirmelidir. Kardeş
Türk halkma bu çağrıyı yapma-
ya mecbur oldum. Bir üçüncıı
dunya savaşı çıkmaması için bu
çağnyı yaptım. Ve aynı zaman-
da uluslararası banşı kurtarmak
için ve Türkiye'nin çıkarları ve
geleceği için bu çağrıyı yaptım.
Kardeşim ve dostum Özal done-
minde bunları .söylediğim için
üzülü.vorum. Kendisini iktidara
gelinceye kadar destekledik'.'
bir bölümü destekledi. Özellik-
le Devlet Bakanı Kamran tnan
Özal'ın önerisini öven uzun bir
konuşma yaptı. Bunun üzerine
Devlet Bakanları Mustafa Taşar
ve Cemil Çiçek Kürtçe konuşul-
masının benimsenmesi duru-
munda ortaya çıkabilecek bazı
sakıncılar oldujunu ileri sürdü-
ler.
Bakanlar Kunılu, Türkiye'de
Kürt konusunda oldukça duyar-
lı dengelerin bulunduğunu, ve-
rilen hakların ileride Türkiye'-
nin "birlik ve beraberliği"ne bir
tehdit oluşturmaması gerektiği-
ni savundular. Ancak Cumhur-
başkanı Özal'ın da ağırlığını
koymasıyla bakanların itirazlan
yatışnrıldı ve yasada gerekli gü-
venlik sübaplarının bulunduru-
lacağı anlatıldı. Özal konuyla il-
gili yasal çahşmalann yapılma-
sı görevini Adalet Bakanı Oltan
Sungurlu'ya verdi.
ÂGİK
Kürtçe konuşma yasağının
kaldınlması kararında Türki-
ye'nin Avrupa Güvenlik ve İş-
brrKf r «onferar»sr«tm«-fA GİK)
21 Kasım 1990'da yayımladığı
"Paris Şartı"nın yanısıra, ABD
iie yapılan diplomatik temaslar-
da verilen sözlerden doğan yü-
kümlülüklerinin etkisi de bulu-
nuyor. Dışişleri Bakanlığı kay-
naİcları, "ABD'nin, Kanada'-
dan Türkiye'ye kadar bütün
AGİK ülkelerinin azınlık sorun-
larının bu kurum çerçevesinde
oluşturulacak bir mekanizmayla
ele alınması" önerisinin Bakan-
lar Kurulu kararında etkili oldu-
ğunu belirtiyorlar. Bu öneriye
göre, Türkiye'deki Kürt varlığı
da temmuz ayında Cenevre'de
yapılacak AGİK azınlıklar top-
lantısında ele alınacaktı.
Gerek AGİK çerçevesinde,
gerekse ABD iie yapılan ikili te-
maslarda Türkiye'nin son dö-
nemde Kürt sorununa "bazı
çözümler" aranacağını ifade et-
tiği belirtiliyor. ABD Dışişleri
Bakanlığı'nın 1991 insan hakla-
n yılhk raporunun Türkiye bö-
lümünde Kürt sorununa önem-
Ji bir yer vererek, bu etnik gru-
bun dilini kullanma ve gelenek-
lerini uygulama hakkından yok-
sun olmasını sert biçimde eleş-
tirmesi sonrasında konu Anka-
ra - Washington diyaloğunun
gündemine sık sık gelmişti. Dı-
şişleri çevreleri, Körfez savaşı
öncesinde ABD Dışişleri Baka-
nı Baker'ın Ankara'ya yaptığı
ziyaretlerde de konunun ele
alındığını ve ABD tarafına bu
konuda bazı güveneeler verildi-
ğini belirtiyorlar. Özellikle, Ba-
ker iie 12 ocakta yapılan son gö-
rüşmede, Amerikan yönetimin-
de "Irak'ın toprak bütünlüğü-
nün korunacağı ve bağımsız bir
Kürr devletine izin
verilmeyeceği" sözünün alınma-
sına karşıhk Cumhurbaşkanı
Özal'ın Kürt politikasında ba2i
değişiklikler yapılarak yumuşa-
malara gidileceğini ifade ettiği
bildirildi.
Ingiltere Dışişleri yetkilileri-
nin geçen hafta Iraklı Kürt ve
Şii liderleriyle yaptığı görüşmele-
rin Türkiye'nin kararını uygu-
lamaya koyması eğilimini arttır-
dığı belirtiliyor.
SHP'nin yasa önerisi
SHP Genel Başkanı Erdal
İnönü'nün imzası bulunan 2932
sayılı yasanın kaldınlması one-
risi hükümetin karşı görüşü ne-
deniyle benimsenmemişti. İnö-
nü ve arkadaşlarının verdiği ya-
sa önerisinde 2932 sayılı yasanın
yürürlükten kaldınlması isremi
"Hiç kimse biyolojik olarak be-
lirli bir dili öğrenme ve konuş-
ma yeteneğine sahip olarak doğ-
maz" gerekçesine dayandınlı-
yordu. Yasanın bilime ve ger-
çeklere aykırılığına da değinilen
öneride, Türk vatandaşlannın
resmi dilinin Türkçe olduğu,
anadillerinin Türkçe olamaya-
cağı belirtiliyor. "Anadil, resmi
dilin dışında bir gerçeklir'' de-
niliyordu. SHP liderinin gerek-
çesinde özetle şu görüş savu-
nulmuştu:
""Çagımı/da. başta ABD ve
Batı ülkeleri olmak üzere bura-
da yaşayan insanlar resmi dilleri
dışında anadilleriyle de iletişim
sağlamakta ve birbirleriyle iliş-
ki kurmaktadırlar. Otoriter ve
lotaliter ülkelerde dahi resmi
dilden ayrı bir dili konuşmak
suç sayılmamaktadır. 2932 sayı-
lı yasa ulusumuzu dünya ulus-
ları içinde küçük düşürmekte
olup yürürlükten kaldırılmalı-
dır."
Tamiri imkânsız
sonuçiar
İnönü ve arkadaşlarının bu
önerisine ilişkin Başbakan Yıl-
dırım Akbulut imzasıyla
TBMM Başkanlığı'na gönderi-
len hükümet görüşünde, öneri-
nin benimsenemeyeceği ve söz-
konusu yasanın anayasaya uy-
gunluğu görüşüne yer verilmiş-
ti. Hükümetin 24 Kasım 1989
tarihli görüşünde özetle şu de-
ğerlendirme yapılıyordu:
"Bilindiği üzere 1982 Anaya-
sası'nın başlanyıctnda-siHirasa-
nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusu, ölümsüz önder ve eş-
s'u kahraman Atatürk'ün belir-
lediği milliyetçilik anlayışı ve
onun inkılap ve ilkeleri doğrul-
tusunda anlaşılıp yorumlanaca-
ğı ve uyguianacağı ifade edilmiş
ve biçbir düşünce ve mülahaza-
nın Türk milli menfaatlerinin,
Türk varlığının devleli ve ulke-
siyle bölünmezliği esasının,
Türklügün tarihi ve manevi de-
ğerlerinin, Atatürk milliyetçili-
ği. ilke ve inkılapları ve mede-
niyetçiliğinin karşısında korun-
ma göremeyeceği belirtilmiş-
tir."
Öte yandan, 2932 sayılı yasa-
ya aykırı davranıştan nalen tu-
tuklu ya da hükümlü bulunma-
dığı belirlendi. Yasaya aykın
davranışta bulunanlar hakkm-
da daha ağır ceza öngördüğü
için Türk Ceza Kanunu'nun
142/3. maddesine göre soruş-
turma açıidığını belirten hukuk-
çular, 2932 sayılı yasanın öngör-
düğü en ağır cezanın 3 yıla ka-
dar hapis olduğunu anım-
sattılar.
Adalet Bakanı Oltan Sungur-
lu, ANKA'nın sorularını yanıt-
larken "Bakanlar Kurulu'nda
arkadaşlann bu konudaki gö-
ruşlerini aldık. Onları inceledik-
ten sonra bir ön çalışma yapaca-
ğtm" dedi. Sungurlu, yapacak-
ları çahşmanın Türkçenin han-
gi zamanlarda mecburi olacağı,
hangi durumlarda mecburi ol-
maktan çıkartılması gerektiği
yönünde olacağını belirtti. Sun-
gurlu, ''Kürtçenin günlük ya-
şamda kullanılması suç olmak-
tan çıkartılacak mı?" sorusuna,
"Biz Türkçenin mecburi olma-
ınası gereken durumları
belirlejeeeğiz" dedi, Sungurlu,
yapacakiarı çalışmamn uzun sü-
receğini sanmadığını belirterek,
•'Tasarıyı Bakanlar Kurulu'na
sunacağız. onların takdirine gö-
re de Meclis'e sevkedilecek"
derken yeni yasa tasansının ay-
rıntısı konusunda şimdiden bir
şey söylemenin mümkün olma-
dığını vurguladı.
Evren 'Olumlu karar'
Eski Cumhurbaşkanı Kenan
Evren, hükümetin Kürtçeye sı-
nırlı serbestlik getirecek yasa de-
ğişikliği girişimini olumlu bul-
duğunu söyledi. Manisa'da ga-
zetecilerin sorularını yanıtlayan
Evren, "Nasü Türkçe'den başka
İngilizce, Arapça ve İtalyanca
şarkı dinlenip söjlenebiliycr ve
kitap basılabiliyorsa, neden
Kürtçe şarkı söylenmesin ve ko-
nuşulmasın?" dedi.
Hükümetin kararının, AGİK
konferansı çerçevesinde değer-
lendirilmesi gerektiği anlatan
Evren, "Ancak önemli olan, o
konuda okullarda tedrisat ola-
rak getirilmemesidir. Bu, sakın-
caiı olabiiir. Mitinglerde pankart
asılması da sakıncalı olabilir"
diye konuştu.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
yetkisi veren "yetki yasası" hazırlanması,
3- Grevlerin bir ay için ertelenmesi...
Tartışmaya bu kararlann sonuncusundan başlayalım:
Toplu İş Sözleşmesi Yasası, Bakanlar Kurulu'na, grevle-
ri erteleme yetkisi veriyor, veriyor ama şu koşulla:
Grevler "genel sağlığı" ve "milli güvenliği" bozucu nite-
likte olurlarsa!
Zonguldak grevi görüşmeleri "anlaşma oldu, oluyor"öe-
nilerek hükümet tarafından uzatılmış ve sonunda erteleme
kararı alınmıştır.
Erteleme karanndan sonra yeni bir süreç başlayacaktır.
Bu süreçte Bakan İmren, kendisinin bulacağı ya da "resmi
arabulucu" listesinden seçeceği bir arabulucu aracılığı ile
uyuşmazlığı çözüyor izlenimi verebilir.
Olmadı mı?
Olmayacağı bellidir; bundan sonra "özelhakem" yolu açı-
lır. Zonguldak grevi burada da çözümlenmez ya da bu sü-
re içinde "özel hakem"e basvurulmamışsa, işte o zaman Ba-
yan Bakan, uyuşmazlığın çözümü için "Yüksek Hakem Ku-
rulu"na başvuracakt.r.
Bu kurul kimlerden oluşmaktadır?
Bu kurulun çoğunluğu oluşturan üyeleri uyuşmazlıkta ta-
raf olan Bakanlar Kurulu'nca seçilmektedir!
Bu kurulda DPT Sosyal Planlama Dairesi Başkanı, YÖK
:
ün seçeceği bir öğretim üyesi, Bakanlar Kurulu'nun ataya-
. cağibk başkaogratinküyssi, ÇaUşma ve.Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü, Bakanlar Kurulu'nca İş-
veren Konfederasyonu ile kamu işverenlerini temsil etmek
üzere iki kişi görev alıyor.
Yasa, kurul için Türk-iş'ten de iki üye öngörüyor, kurulun
başkanlığmı Yargıtay'ın iş davalarına bakan daire başkanı
yapıyor.
Görüldüğü gibi kurulun çoğunluğu oluşturan üyeleri Ba-
kanlar Kurulu tarafından seçiliyor. Bu kurulun vereceği ka-
rar da toplusözleşme hükmünde oluyor.
Buyurun liberalizme!
Gelelim ikinci konuya:
Hükümete verilecek yeni "yetki yasası" ile seferberlik ya-
sasına dayanılarak kullanılacak yetkililer, öyle anlaşılıyor ki
bundan sonra yasa gücünde kararnamelerle kullanılacak.
KİT'lerde yeni düzenlemeler yapılacak, bu arada kömür ma-
denleri de kapatılabılecek!
Bu kararnameler ile seferberlik ilan edilmeden seferberlik
uygulaması başlayabilecektir...
Bir "sivil sıkıyönetime" hazır olalım...
Kürt dili üzerindeki yasakları kaldırma kararı ise geç ka-
lınmış bir karardır. SHP'nin 1988 yılı ekim ayında bu konu-
da hazırlayıp TBMM Başkanlığı'na verdiği yasa önerisi ko-
misyonda bekletilmektedir.
Kaldınlması kararı alınan yasa 1983 yılı ekim ayında Mil-
li Güvenlik Konseyi tarafından çıkartılmıştı.
Bu yasa ile "Türkçeden başka d/llerin anadili olarak kul-
lanılması ve yayılmasına yönelik her türlü faaliyet" ile "7ur/c-
çeden başka dille yazılmış afiş, pankart, dcviz, levha ve ben-
zerlerinin taşınması, plak, ses ve görüntü bantları ve diğer
araç ve gereçlerle yayın yapılması" yasaklanıyor ve bu ya-
saya aykın eylemler, altı aydan iki yıla kadar uzayan hapis
cezasına bağlanıyordu.
Bu yasaya aykırı eylemler de genellikle Türk Ceza Yasa-
sı'nın 142/3. maddesiyle birlikte uygulanıyordu.
Bu dil yasakları bu yasa ile de sınırlı değildir. Söz gelişi,
anayasanın 42. maddesinde de "Türkçeden başka hiçbir dil,
eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadil
olarak okutulmaz" yasağı yer almaktadır.
Anayasanın bu maddesinin de değişmesi gerekir. Yoksa
yasanın kaldınlması ile "Kürtçe kaset ve gazete yaymlama"
özgürlüğü sağlanmış olur; o kadar!
AGİK sürecinden ve hele hele "Paris Şartı"nın imzalan-
masından sonra bu gibi yasakların hemen kaldırılması ge-
rekmekteydi. Hükümet, o günlerde bu konunun gündeme
gelmesini istemedi. SHP'nin getirdiği yasa önerisi de ko-
misyonda uyutuldu.
Körfez savaşının başladığı, Kürt kökenli yurttaşlarımızın
yoğun olarak yaşadıklan bölgelerde "Patriot füzeleri" ile NA-
TO çevik kuvvetinin konuşlandırıldığı günlerde gündeme ge-
tirilmesinin bir amacı var.
Bu amaçlardan biri savaş sonrası, Musul'u da içine ala-
cak bölgede ABD desteği ile kurulacak olası bir Kürt dev-
leti ile bugünden ilişkileri yumuşatmaktır. Bu olası ABD yan-
lısı sözde özerk bir Kürt devleti, belki de bir halkoylaması
ile kurulduktan bir süre sonra Türkiye'ye bağlanma kararı
alabilir.
İncirlik Üssü'nün bir Körfez bunalımında ABD uçakları-
nın kuilanımına açılması çok önceden tasarlanmıştı. Savaş
sonrasında Kürt sorununun nasıl çözüleceği de -hiç kuşku
yok- tıpkı İncirlik Üssü'nün amaç dışı kullanımı gibi önce-
den pianlanmıştır.
Hani ne derler:
— Dimyat'a pirince giderken...
Savaş bir serüvendir; savaştan sonra "pastada bizirn de
payımız olsun" diye masalara oturmak bir başka serüven-
dir...
IPEK TULUMEN
ile
MUSTAFA AFŞAROĞLU
nişanlandılar
BÜYÜK KULÜP 25.1.1991