27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 OCAK 1991 Nuammer Aksoy Bîr Y ıl ©nee Y aşıyordu... HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Evet sevgili okurlarım, 31 Ocak 1990 akşamı alçakça bir suikasta kurban giden Prof. Dr. Mu- ammer Aksoy, bır yü once bugunlerde hayattaydı ve bin guçlüİde kurmuş olduğu Ataturkçu Diı- şunce Derneği'nin başında, derneğın çalışmala- nnı bütun ulkeye yaymak ıçın gece günduz uğ- raşıyordu. 31 ocak günu de yine böyle yorucu bır çalışmadan sonra dernek merkezinden yuruye- rek evine dönduğunde apartman gmşinde sui- kastçılann kurşunlanna hedef olarak yaşamını yitirdi. Orada, duşunce ve çalışma gucu bakımın- dan dev bir insan yere yıkılmıştı. îleriyi goren, az rastlanır zekâlardan biriydi. Eğer sağ olsaydı, Turkiye'nın bu petrol savaşına girmemesi ıçın sesinı yukseltir, vargucuyle sonu- na değin uğraşır, bu doğrultuda kamuoyu yarat- ma yolunda, Ataturk'un 'Yunta barış, cıhanda banş' ilkesini kullanarak herkesı uyarırdı. Aksoy, savaşımlannda hiç yılmayan, doğru bıl- diğı yoldan şaşmayan; yurekh, gozupek bir ay- dın olduğu halde kişisel tutum ve ilişkilennde yu- muşak, neşeli ve nuktesever bır kışiydı. 12 Mart 1971 faşizmi döneminde Istanbul Unıversıtesi Hukuk FakuJtesi'nde bulunduğu bir sırada, göz- altına alınıp Rami Kışlası'na göturulmuştu. Onunla birlikte Prof. Tank Zafer Tunaya ve Prof. Ismet Sungurbey de gozaltına alınmışlardı. Ge- rek lstanbul'daki gozaltı suresınde, gerekse An- kara'ya nakledıldikten sonra bulunduğu tutuke- vinde neşe ve nukteleriyle yoresındekı arkadaş- lannın yurekhliğiıu bir kat daha arttırdığıru, daha sonra onlardan dinledim. Gozaltına alındığı haberinı duyunca çok üzul- düm, çünku evi ve ailesi Ankara'da idi. Yanında gerekli eşyası olmayabilirdı. Hemen o gun bir ku- çuk bavula birkaç parça çamaşır, havlu, diş fır- çası, sabun gibi eşya kovup avnca etsız poğaça yaptırarak, bıraz da mevsim meyvesı ekleyıp, tu- tuklu bulunduğu kışlaya göturdum. Ne yazık ki, daha ajağı yoldaki karakolda nöbetçi beni dur- durdu; gozaltında bulunanlarla goruşmenın ya- sak olduğunu söyledi. Nöbetçi subayla telefon bağlantısı kurdum, o da nöbetçınin söyledikle- rini yineledi. "Ama" dedim; "Prof. Muammer Aksoy rahatsızdır, sık sık terler, sonra et ve etle pışiriİmiş yemeklen ağzına koymaz, aç kalır ve hastalanabilir. Bu nedenle gerekli olan birkaç parça gıyecek ve yiyecek getirdım, bunları ken- dısine nasıl ulaştırabilirım?" dıye sordum. No- betçi subayı anlayışlı, temız yurekh bır insan ola- cak kı, benim sözlerimi iyi karşıladı, hemen aşağı karakola bır er göndererek getirdiklerımi aldınp, Prof. Muammer Aksoy'a ulaştıracağını bıldirdı. Ben yıne de karakolda bekledim. Aksoy'a bir- kaç satırlık bır pusula yazdım. Az sonra gelen ere hem pusulayı hem de kuçuk bavulu ve yiye- cek paketıni verip gonderdım. Durumu telefon- la nobetçı subayına da bıldırdim, bana Prof. Mu- ammer Aksoy'dan bır haber iletmesinı rica et- tım. O andaki duygularımı saklayamayıp, Mu- ammer'i yalnız meslektaş olarak değil, bir evlat gibı de sevdiğimi açıkladım. Bıraz bekledikten sonra Muammer Aksoy'un elyazısıyla "Ağabey- cığim, (bana ağabey derdi) bizler burada ıyıyız, hıç merak etme, Her şey^çın teşekkur eder elle- rınizden operım" sözlerini içeren bir pusula gel- dı; ben de uzulerek eve döndum. Bu profesorle- nn, Istanbul sıkıyonetim komutanı Org. Faık Tu- run'un emriyle gozaltına alındıkları söylenıyor- du. 12 Mart faşlzmı aydın kırımını başlatmıştı. Bu, korkunç bir acımasızlıktı. Tanıdığım bu öğ- retim üyelerinin ve kıyıma uğrayan öteki aydın- ların ^icbir suçu yoktu, olamazdı da. Beni bu- yuk üzuntuye duşüren de bu haksızlıklardı. Hu- kuk çığneniyordu. Ataturkçu aydınlarla cana kı- yıcı sol eylemciler arasında bir aynm gormuyor- lardı. Buna karşılık gericilerin sırtları sıvazlanı- yordu. Uzulmemek elde değildı. Muammer Ak- soy'un, Istanbul'da gozaltında bulunduğu sure- ce yiyecek ve otekı gereksınmelerıni karşılamayı surdurdum. Son kez gittiğimde, Ankara'ya go- turulduğunu öğrendim. Hiçbir suçu olmadığı ve olamayacağı için, uzunca bır süre sonra kendi- sıni serbest bırakmışlar. Telefonda sesıni duyunca buyuk bir sevınç duygusu kapladı ıçımi. Muammer Aksoy'un babası vaktiyle Cumhu- riyet Halk Partisı milletvekilıydi. Muammer de bu partıye girmişti. Doğru bildiği göruşlerini da- ha pek genç yaşında babasına karşı savunduğu gıbı, uzun yıllar sonra parti başkanı Ismet Ino- nu'ye karşı da savunmuştu. Bılındiğı gibi onüne çıkanlan binbir türlu bu- rokratik engeli asarak Ataturkçu Duşunce Der- neğı'nı kurdu. Kendi başkanlığı altmdaki bu der- neğın amacı, Ataturk ılkelerıni, özellikle laiklik ilkesini butun ulkede tam olarak yerleştirmek, hukumet içindeki odaklarca desteklenen laiklik karşıtı gerici akımlarla duşun savaşımım surdur- mekti • • • Muammer Aksoy'u kımi çevreler tanrıtanımaz (Allahsız) olarak tanıttılar. Oysa rahmetli Aksoy mistik bir ruh taşıyordu. Oncesızliğe ve sonsuz- luğa bakarak Tanrı dedıği duzenleyıci ve bızım duşunce boyutlarımıza sığmayan buyuk bir gu- cun bulunduğuna ınanırdı. Yalnız kuçuk dunya- rruzdakılenn değıl evrendeki butun varlıkların bır başlangıç, bır gelişim, bır sona varış ve yeniden doğuş aşamalarından geçtığını duşunerek, evre- nin surekli hareket ve değişim temeline dayan- dığını soylerdi. Duşun ve duyunç (vıcdan) özgurluğunu her za- man savunur, özellikle duyunç ozgurluğunde herkesin inandığı Tanrı ile (o, kendi Tanrısı ıle derdi) hesabının kendi arasında olmasını ıster, bu ınanç yuzunden kımsenin kimseye karışma- ması gerektiğim ilke olarak kabul ederdı. Klasık Turk muzığini, tekke musikisini, Jo- hann Sebastian Bach'ın klasik mistik muziği ka- dar sever, derin bir hazla dınlerdi. Genç yaşın- dan beri butun bılimsel çalışmalarını yaparken evinde, bu muzik turlerinden bir parçayı, fon mu- zıği olarak çalar ve bundan ruhsal bır destek bu- lurdu. • • • Turkiye Cumhunyeti'nin çağdaş bir devlet ola- rak yaşayıp gelişmesinın laiklik ilkesine bağlı ol- duğunu, Ataturkçu geçinen birçok aydından on- ce gormuştu. Bu nedenle duşunsel çalışmalan- nın önemli bir bolumunu, son yıllarda tehlikeye duşen laiklik ilkesının savunmasına adadı. Şeri- atçıhğm bu ulkeyi yeniden ortaçağ ortamma su- nıkleyeceğini çok iyi biliyor ve bu akımla yüma- dan savaşıyordu. Şeriatçılann ancak devlet ıçin- dekı odaklann desteğiyle başanh olabileceklerini duşunerek, Ceza Yasası'nın 163. maddesinin kal- dırılmasından yana değildi. Zaman zaman ba- na, "Eğer bir gun şenatçı partıler serbestçe ku- rulur ve propaganda yapma fırsatını ele geçirir- lerse, dıştan gelecek geniş kavnaklan da kulla- rup, eğitımsiz bırakılan halkımızı kandırarak se- çimle hilafetı bile geriye getirebilırler" derdi. Bu noktada ben de kendisını onaylardım. Buna kar- şılık 141 ve 142. maddelerin ve siyasal suçlarda ıdamın kaldınlmasından yanaydı. Turkiye'nin tam anlamıyla hukuka bağlı, in- san haklanna savgılı demokratik bir devlet ol- ması içın hiç ara vermeden savaşım veriyordu. Gerçek bir insan yureği taşıyan herkes gibi, o da terorden nefret ederdi. "Adamın arkasından bir yılan gıbı sinsice gideceksin, bir yerde kıştı- rıp yok edeceksin ya da masum insanlar üzerine ateş yağdıracaksın ve kaçacaksın. Bu, alçaklık kalleşhk değıl de nedır?" derdi. (Kullandığı en ağır küfur sözcuklerı alçak ve kalleş idı). Sonun- da kendisine de "kalleşçe" kıyıldı. Turkiye, yerı kolay doldurulamayacak buyuk bır evladıru yi- tırdi. Aramızdan ayrıldığının birincı yılına yak- laşırken butun dileğım, inandığın kendi ışıklı ev- reninde sonsuzluğa katılmandır, sevgili evladım Muammer Aksoy!.. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Anday'a Saygı Gecesine... "Şıırlerıme topluca bakmak benım ıcın sanırım öğretıci ol- du. Bütün yaşamım boyunca ıkı-uc tema içınde dönüp dur- muşum. Bu temalar başlangıçta belkı bıraz sezgı durumun- da, ama gıde gide onları daha bıiınçle ışlemeye başlıyorum. İnsanın dünyaya, doğaya yabancılaşması, zamanın olup ol- madığından kuşku. 'dıl'in ınsanı yanlış bır yola saptırdığı, hay- vanları yuceltme.. gıbı temalar bunlar. llk şıırlerımde de son yazdıklarımda da var bunlar. Sonra, sorunuzla ılgılı olarak şunu da ekleyeyım, duygululuğun ağır basması gereken gençlik yıllarımdan başlayarak bıçım'e onem vermışım." (Doğan Hızlan'la konuşma, 18 Kasım 1978, Cumhurıyet.) Yann akşam Karaca Tıyatro'da TYS'nın 'Ustalara Saygı' programında sanatseverler, şıırseverler Melıh Cevdet Anday 1 ın 75. yaşını kutlama toplantısında birlikte olacaklar TYS ge- çen yıl içınde Cevdet Kudret, Burhan Arpad, llhan Berk, Sa- it Faık, Sabahattın Ali, Aziz Nesin, Rıfat llgaz, Vedat Günyol tçin saygı gecelerı düzenlemıştı Genış ılgi gören bu 'saygı' gecelerı 1991'de de sürdürülecektır Yarın Melıh Cevdet An- day, ardından Fazıl Hüsnu Dağlarca, Cahıt Külebı, Sabahattın Kudret, Salâh Bırsel, Necatı Cumalı vb . unlu yazar ve şaır- lerımizı anma geceleri oluşturulacak. Mel'h Cevdet Anday, 'Cumhurıyet'in her zaman ilgiyle oku- nan bır yazarıdır. Bu uğraşı en azından otuz yıldır sürdürü- yor. Anday, çağdaş yazınımızın unlu bır şaırı, Türk şiınnde yol açıcı bır usta olduğu kadar oyunları, romanları, deneme- teriyle de önde gelen bır sanatçısıdır. Roman, şiır, oyun ve deneme kitaplarının sayısı kırkı buluyor. Yarım yüzyılı geçen sanat yaşamında kendi çızgisını boyuna daha ılerı gotüren, süreklı arayan, bulan, yaratan bır kişılık . Anday ıçın zaman denen bır sey yoktur. Birlikte okuyaca- ğımız 'Şaşırtıcı Karşılaşma" adlı şiınnde bu kuşku en guzel biçimde dile getırilmıştır. '^Çok eskiden yaşadım bu anı ben- / Dersınız şaşkınlık içın- de / llk girdığıniz bır ev, bir merdıven / Bırden guneş vuran pencere Ve tam sırasında tren düduğu / Işte boyle gelmıştı sız dün- yada / Değılken bır gün öğle ustü / Bu renklerle bu sesler bır araya. Yaşamak anımsamak mıdır yoksa? / Sanmam, bız de bır sestık belkı / Bırılerı ıçin yıllar oncekı / Şaşırtıcı karşılaşma " Anday'ın 1960'tan sonrakı şıırlennın, konuşmasında da söy- ledığı birkaç değışmez tema'sı vardır. Ama ya 40'lardakı, 50'lerdeki şıırler! Onlar guncel öğeler taşıdıkları halde bu- gün de her okunuşta yenı bir tat verıyoriar. işte guncellığı aş- mış kısa şıırlerınden bin: "Mehmet / Hazıneler ıçındesın / Bu toprağın altında ne var ne yok / Kömur bakır altın demır / Hepsı senın hepsi senın- dir / Çıkar çıkarabıldığın kadar / Ne çıkarırsan hepsı benım- dir." Yıne o yıllarda yazdığı unutulmaz şiırlerden bin: Telg- rafhane': "Uyuyamayacaksın / Memleketının hali / Seni seslerle uyandıracak / Oturup yazacaksın / Çünkü sen artık o sen de- ğılsin / Sen şımdi ıssız bır telgrafhane gıbısın / Durmadan sesler alacak / Sesler vereceksın / Uyuyamayacaksın / Du- zelmeden memleketının hali / Duzelmeden dünyanın halı / Gözüne uyku gıremez kı / Uyuyamayacaksın / Bır sıs çanı gibi gecenın ıçinde / Ta gün ışıyıncaya kadar / vakur metın sade / Çalacaksın." Melıh Cevdet Anday bu duyarlığı şıırleriyle, yazılarıyla ki- şısel yaşamında uyguladı Dünyanın ve memleketımizin ıçi- ne gırdıği bır kargaşayı, bır kanlı çıkmaz seruvenını şu gün- lerde yeniden yaşarken 'Telgrafhane' şiın hepimızı bır sis çanı gibi çalmaya ıtmektedır Şaır, sanatcı bır ülkenın en saygın, en etkıli yurttaşıdır Melıh Cevdet Anday 75 yıllık yaşamı bo- yunca gerçek aydın, gerçek sanatçı, gerçek yurtsever olma- nın örneklerıni vermış mutlu bır kisı . Yarın akşam Karaca Tıyatro'da "Anday'a Saygı" gecesın- de buluşmak uzere... 2588 ADET DERİ MONT VE 5843 ADET LASTİK ÇİZME - SATIN ALINACAKTIR SEKA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KOCAELİ Teşekkülumuz ıhtiyacı 2588 adet derı mont \e 5843 adet lastık çiz- me şartnamesi esaslannda satın alınacaktır Idari ve Tekruk Şartnameler Izmıt'te Genel Mudurluğumüzden, Is- tanbul, Ankara, îzmir Alım-Satım Mudurluklenmizden bedelsız te- nun edılebılır. Teklıf mektuplarının 25 2.1991 gunu saat 17.30'a kadar Izmit'te Te- şekkul Merkezımız Haberleşrae ve Arşiv Mudurluğu'ne verılmesi ge- rekmektedır. Postadaki gecıkmeler, kapalı zarf ıçıne konmayıp açtk olarak ven- len ve telexle bıldinlen teklıfler dıkkate ahnmayacaktır. Teşekkülumuz 2886 sayıh kanuna labı değıldır. Eranıyetlı, kârlı ve verımli teklif değerlendinleceğınden ucuz teklıfın dıkkate abnmaması ve sıpanşın kısmen veya tamamen ıptalı teklıf \enciye bır hak sağlamaz. Ba-,ın 18527 T.C. YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜOÜ VAN 21 Ocak 1991 tarihlı Cumhunyet Gazetesı'nde vayınlanan akade- nık personel ılamnda eksıklık gorulmuştur Du^eltırız Progranun Yuksek Kadro Doklora Kadro Adı Lisans Durumu Durumu Bahçe Bıtkılen 8 — 8 — Uzıınyasa, , Anayasa Çağdaş anayasalar, halka 'masallar' söylenmesin diye, inceden inceye yazılır ve 'bireysel özgürlükler' ile 'açık toplum'un temel kurumlarını, siyasal iktidarı her nasılsa ele geçirenlerin saldırılarına karşı korumak için, ayrıntılı bir güvence sistemine bağlanır. Prof. Dr. AYDIN AYBAY ANAP'ın bır yasada, beş altı yasayı bir çırpıda değıştırerek gerçekleştırdiği 'labulan vıkma' operasyonuna, en sonunda, anaya- sa da eklendı. Germenofil Enver Paşa'nın 'yok kanun, yap kanun" sozuyle ozetlenen tavrına uygun olarak, ANAP'ın eylemsel başı, bu kez, "Madem ki sız de beğenmı- yorsunuz, haydı gelin yenısını yapahm" di- >erek, anayasa değışıkliğınde de onderliğe so>Tindu. Ama, bu yenılik için bırtakım on- koşuliarı var; yapılacak yeni anayasa 'kısa' olacak ve kendisini (şımdi eylemsel olarak kullandığı vetkilerın mısliyle donatacak şe- kilde) yeniden cumhurbaşkanlığına getıre- cek guvenilır bir seçim mekanızması içere- cek! Yazılı yasalar yapma 'Kısa' anayasa ne demek? Bildığım kada- nyla dunyada, anayasalann 'kısa' >azılma- sı gibi bir >öntem ya da gelenek yok. Orne- ğın, bizım ornek tuttuğumuz Alman Ana- yasası (1949), bırçoğu uzun metınler halın- de yazılmış 146 maddeden oluşuyor. İtalyan Cumhuriyeli Anayasası'nda (1947). geçıcı hukumler dışında, 139 madde var. Fransız Anayasası (1958) sadece 92 madde, ama bu sayıya karşın metnı kocaman bır kıtap oluş- turu>or. Benim gorduğum en kısa anavasd, 'çalışmayana ekmek \ok', 'devlet butun kar- şı devrımcı faahyetlerı bastırır, haınleri cezalandınr' gıbı hukumler içeren Çin Halk Cumhuriyeti Anavasası (1975); sadece 30 maddeden oluşuyor. Hemen belırtelım: Bu- nu bizım bıldiğımız turden bır anayasa say- mak pek doğru olmaz. Bır yasa kısa mı olsun, uzun mu olsun tartışmasına girmek ıçın, once yenı çağın bu 'yazılı yasa' yontemı nerden çıkmış, onu de- nnıne bilmek gerek. Uzman olmayan kım- senin, evındekı elektrık donanımına >Tizey- den bakarak, elektrık teknikleri hakkında ahkâm kesmesi nasıl yanlış olursa, bir elek- trik ustasının bir ıkı anayasa metnı okuya- rak, 'kısası iyidir' şeklınde kendi kendine vargıya varması da o derece yanlış bır dav- ranış olur. Sozu uzatmadan durumu ozet- leyelım: Çağdaş '>azılı >asa' >ontemı, 19 yuzvılın 'akılcılık' (rasvonalizm) akımının urunudur Bunun toplumsal siyasal dava- nağı da 'anamalcı devrim'dır. Bu devnmde, bireysel mulkıyete dayalı serbest rekabet du- zenı (lıberalızm) 'insan doğasına ve akla en uygun düzen' olarak kabul edildığı ıçin, bu- nun 'korunup, guçlendırılmesı', siyasal ya- şamın baş sorunu olmuştur. Hem 'akla', hem de 'ozgurluğe' avkırı olan feodal du- zen ve arıstokrası tasfıye edilmiş, hukuksal guvenlığe karşı bır tehlike oluşturan 'monarşik' yonetım yerine de ulusal ege- menlik kavramına dayanan 'parlamenter' yönetim konmuştur. Bu yapıda, artık kra- lın, prensin ya da imparatorun 'akla uygun- luğu kesın olarak kabul edılmış' olan >er- leşik düzeni ve bunun hukuksal çerçevesıni ke>'fi müdahalelerle bozmaya kalkışmasına izin verilemez. Bunu sağlayacak çare de par- lamentolar aracılığıyla hukuku belırlı hale koymak, yanı vazılı v-asalar yapmaktır. İş- te, geniş kapsamlı hukuk dallannda geçer- lı olmak uzere >apılan ayrıntılı yasalann (kod'lann) kokeni budur. Bu yasalaştırma akımına da 'kodifikasvon' denmektedir Çağdaş anayasalar bu akımın urunudur. Bu yöntemın temelı, 'kazuistik' denilen batak- lığa duşmeden, duzenlenen konu ıle ılgıli butun olguları olanak olçusunde ıçerıp, ku- caklavacak sovut kurallardan meydana ge- len >asa metınlerı oluşturmaktır. Bunun uzun ya da kısa olması duzenlenmek ıste- nen konuva bağlıdır ve bu bakımdan uzun- luk ya da kısalık tumden 'goreceli' bır kav- ramdır. Kandırmaca-aldatmaca ANAP'ın eylemsel başı tarafındajı orta- ya atılan 'kısa anayasa' savını, once, ozet olarak aktardığıımz bu çerçevede değerlen- dirmek gerekir. Burada hemen belirtelım kı, 'kısa'hkla anlatılmak ıstenen, hukuksal guvenlik ve ozgurluk konularında 'açık kapılar' bırak- maksa, buna halkın razı olması sözkonusu bıle değıldir. Zaten, 1982 Anayasası'nın en buyuk yanlışı bu noktadadır; bu anayasa- da yurttaşın temel hak ve özgurlüklerıne karşı "açık saldırı kapılan' bırakılmakla ye- tinilmemış, bu saldınların destek ve strate- jilerı de saptanarak, buyuk bir özenle mad- de metinlerine işlenmiştir. Bunun Turk top- lumuna neye mal olduğunu 198O'li yılları yaşayan herkes denevsel olarak gormuş ve algılamıştır. Bu durumda, toplumu *açık toplum'a, ınsanı da 'özgur insan'a donuş- turme>ı amaçlayan >eni bir anayasd duzen- lemede, hem temel hak ve ozgurlukler in- ceden ınceye bır bir sajılacak, hem de bun- ların guvencelerıne ılışkin ayrıntılı hukum- ler getırılecektir. Yoksa, anavasaya 'herkes kanun dairesinde hurdur' turunden kısa bir- kaç kural yazıp, sonradan, bu ozgurluğun 'vabancı peynır alma', 'çıkita muz yeme", 'Amerikan sigarası içme' ya da 'dolarla ev kıralama' gibi çok önemli (!) hak ve ozgur- lukleri içerdiğı; buna karşılık, 'duşunme ve duşunceyi açıklama'yı, 'orgutlenme'yi, 'top- lantı ve gösteri yapma'yı, 'sendikal hakla- rı', 'basın serbestlıği'nı, 'sosyal guvenlik haklan'nı vb. kapsamadığını ve 'kanun daire- sinde hurriyet'ın de bovlece belirlenmiş ol- duğu soylenebilir. Tekrar belirtelım: Çağdaş anayasalar, ışte halka bu tur 'masallar' söy- lenmesin dıye, inceden ınceye yazılır ve 'bi- re>sel ozgurlukler' ıle *açık toplum'un temel kurumlannı, siyasal iktidarı her nasılsa ele geçirenlerin saldırılarına karşı korumak ıçın, bu şekılde ayrıntılı bir guvence siste- mine bağlanır. Yapılması gerekli, giderek zorunlu olan budur; anayasalann temel ış- levı de boylece gerçekleşır. Sonuç Hiç kuşkusuz, Turkıye'de guncel bir ana- yasa değişikliği sorunu vardır. Ama bu ne 'kısalık' sorunu, ne de 'başkanlık sıstemı' sorunudur. Gundemdekı sorun anayasal duzeyde 'demokrasi, ozgurluk ve guvence' sorunudur. Bunu çozmek ıçın hıç gecıkme- den, yapıldığı zaman bıle zaten çağdışı olan 1982 Anayasası'nı tumuyle terk ederek *>e- ni, doğru ve çağdaş' bır anayasa yapmak- tır. Gerekli olan budur. Bu gereksinimı gor- mezden gelip, 'anayasa uzun mu olsun, kı- sa mı olsun', 'başkanlık sıstemi kabul edıl- sın mi* gibısınden yapay tartışma konuları yaratmaya kalkışmanın ıse gundemı 'saptır- mak'tan başka bu- amacı ve anlamı yoktur. TC RİZE SULH CE7A MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ 1989/316 Es 1990/148 Karar Hakim: Salıh Deruz Erensoy 182% Ylşlerı Mud: Sanıve Kırrnızıaltın 623 Davacı. K.H Sanık: Yaşar Kaptan / Hakkı oğ Cevnve'den 1938 D lu Rıze Mer- kez Bağdatlı Mah. Nuf. ka> aynı yerde oturur Altınfıhz Çay Fabn- kası'nda yonetıcı Suç' Gıda Maddelen Tuzuğu'ne Muh. Suç Tar: 24 2.1989 Karar Tar. 24 5 1990 Yukarıda suçu ve suç tarıhi ve açık huvıyetı yazılı sanık YAŞAR KAPTAN bu suçundan dolayı mahkememızce yargılanmış yapılan açık yargılaması sonunda TCK'nun 398 maddesı gereğınce netıceten DORTYUZ ALTMIŞBEŞ BİN LIRA AĞIR PARA CEZAS1 ILE TECZIYE EDILMIŞ VE AYRICA TCK'NUN 402/1 maddesı gere- ğınce sanığın curme vasıta kıldığı meslek. sanat ve tıcaretının uç a> muddetle tatılıne \e aynca TCK'nun 402 2. raaddesı gereğınce \\\\- LATHANESININ YEDI GÜN MUDDETLE KAPATILMASINA ka- rar verümıştır Hukum ozetının bılahare sanıktan tahsil edilmek uzere Izmir, Is- tanbul ve Ankara'da tırajı 100 OOO'in uzennde bulunan gazetelerden bırınde ve mahallı gazetede ilan edılmesıne. Hukum ozetinın üan ışlemı ve kapatma ışlemlenne esas olmak uzere Rıze, C Başsavcıhğı'na tevdıine daır verılen ış bu hukurn ozetı kesın- lpsmis ılamHan a\npn alınrh&ı nnanır. ?.4 17..1O9O ANKARA SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ Esas: 1990/942 Karar- 1990/1031 Hâkım Seyfettın Ozkan Kâtıp- Işık Seyfe Sanık- Husevın Çakıroğlu-Mustafa ve Emme'den olma 1959 doğura- lu, Ankara nufusuna kayıtlı olup, Demetevlen 2 Sokak Çalar Apt. No: 7/3'de oturur Taksım Ekmek Fabrıkası'nda meshul mudur Hu- kümlu T.C. Islam. Suç. Gıda Maddelen Nızamnamesıne muhalefet ettnek. Suç tarıhi. 28.6.1990 Sanığın Gıda Maddelen Nızamnamesıne muhalefet etmek suçun- dan TCK'nun 398, 647/4, 402/2 uç av curme vasıta kıldığı meslek ve sanatının tadilıne \e taktiden yedı gun ışyerının kapatılmasına, hu- kum ozetının kapatma suresı kadar i}\ennın goze çarpan bır >erıne asılmaMna, karann kesınleşme^ım mutakıp hukum ozetının Ankara'da tırajı 100 000 uzennde bulunan bır gazete ile ılan edılmesıne, vargıla- ma gıderır.ın sanıktan tahsılıne, sanığın yuzune karşı \argıtav yolu açık olmak uzere karar verildı. 29/11/1990 Basın 18508 TEŞEKKUR Florence Nıghnngale Hastanesı'nde başanh ameliyatla kalbımi yenıleyen ve sağhğımı pekiştıren Op. Dr. İS^LAİL YÜKSELTEN ameli>at ekıbınde >er alan Doç. Dr. ERHAN KANSIZ, Uzman Dr. OKTAY ÇİNİ Anestezi Şefi Doç. Dr. OSMAN BAYINDIR Anestezi Uzman Dr. ÜMİT ÖNER Anestezi Başhemşire YAŞAR TÜRKER Tekniker İDRİS YILMAZ'a amehyat hemşırelerı EMEL AKYOL \e MELİKE AYDIN'a, >oğun bakım doklorları. Ka>a Koçataşkın \e Musa Musaoğullan'na başta NİLGÜN TOSUN olmak uzere tum yoğun bakım hemşırelerıne, kısa surede lyüeşmeme katkıda bulunan Dr. ŞAFAK SERTEL'e, A-4 servısı hemşırelenne, fızvoterapistler SÜLEYMAN GLRSAY, UFUK YURDALAN, BURHAN POLAT'a Başhemşıre \XT(SEL TUFAN, HAMZA ALİ KUTUKÇU ve tum hastane personelıne, sağlığımla başından berı ılgılenen dostça yardımlannı esırgemeyen Ankara Universitesi Tıp Fakultesi ogretim uyesi Prof. Dr. DERVİŞ ORAEa teşekkur ederım HAKKI ERDEM PENCERE İLAN BALIKESJR 2. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 1990/184-679 Davacı Emıne Yuksel vekilı Avukat: Sevım köse tarafından davalı Ibrahım Yuksel aleyhine mahkememızde açılan boşanma davasının yapılan j-argılaması sonunda- Konya ıh, Sara>önu ılçesı, Yenicekaja koyu Cilt: 028/02, Sayfa: 30, Kutuk 73'de nutusa kavıtlı Husevın Husnu \e Nezihe'den doğma 1% 7 doğumlu Emıne Yuksel ıle, Mehmet ve Nazmne'den doğma 1950 do- ğumlu Ibrahım Yuksel'ın boşanmalarına daır verılen ılâm, davalı tb- rahım \uksel'e teblıği yenne kaım olmak üzere ılafı olunur Basın 45347 Halk ve Devlet Halk savaş ıstemıyor Iktidar partisı ANAP'ın yaptırdığı kamuoyu yoklamasında savaşa karşı olanlar: Yuzde 74!. Daha sonra başka kuruluşların gerçekleştırdiği kamuoyu yoklamalarında savaş ıstemeyenlerın oranı yükseldı. Sonuçta şu gerçek vurgulanıyor, halk kıtlelerınde Ortadoğu savaşı- na katılmak ıstemeyenlenn oranı. Yuzde 90!. Halk savas ıstemıyor. Isteyen kım? Devlet!.. • Devletın ıki gozu, ıki ayaöı, çifte boynuzu ve kuyruğu yok Devlet dedığimız orgütü eline geçırıp kullanan siyasal ıkti- dardır; ANAP'tır, Ozal'dır, Akbulut'tur, partinın Meclis grubun- dakı sayın milletvekılleridır, Savunma Bakanı Hüsnü Doğan1 dır, hükümettır; halk tabanı yüzde 20'nın altına kaymış, se- çim sandığında umutlarını yıtırmiş bır avuç adamdır. Devlet diyor kı: — Savaşta kârlı çıkacağım; fırsat bu fırsat, Ortadoğu'da li- der olacağım Halk dırenıyor: — İstemem1 . • "Halkın sesı, hakkın sesı" değıl mı?.. Evet, tarıhi halk yapar. Ancak bu uzun sureli bır gerçeklıktır; halkların uygariaş- ması, tarıhsel süreçlerın aşamalanyla eklemlenir. Bugün yer- yüzunde 24 ülkenın demokrasıyı benımseyıp özümsedığı söy- lenıyor; sosyalıst kesımin katılmasıyla bu sayı büyuyecek, ama ya geride kalanlar? Bırleşmış Mılletter'e üye 160 ülke- deki halklar neden demokrasıye ulaşamamış? Bır toplumda demokrasıye ulaşmak ıçın "insan Hakları ve Temel Ozgurlukler Bıldirgest"n\n hukukunu paylaşan halk ço- ğunluğunun oluşması gerekıyor. "Uygarlık sorunu" bu1 . Halkların savaşçılıktan (cengâverlikten) barışçılığa dönü- şümü de uygarlık sorunudur Geçmişte, şairin dediğı gıbı "Ci- nangırane bır mıllet çıkardık bır asıretten" dıye övunürdük; Os- manlı devletının temel felsefesı 'savaş ve fetıh'e dayanıyor- du, "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesini Turkiye Cumhuriyeti devrimle benımsedi, uygar devlet olmanın gereği saydı. Çağımız uygarlığında ınsanlık ıkı temel dünya görüşünü paylaşıyor: Demokrasi.. Ve barış. 21'ıncı yüzyıla 9 kala Turkıye'de halk uygarlığın temel ilke- lerıne yönelmıştır, ama "devlet baba" ne diyor: — Hayır'.. Devlet halka, halk devlete ters düşüyor; siyasal iktidarı ele geçırenler, halkın karşısındadır. • Belkı de çok az ülkenın tarıhınde yaşanmış çarpıcı bır ola- yın gunlerını sayıyoruz. Devlet savaşçı. Halk barışçı Devletın kuyruğu kulağı yok, burnu boynuzu da yok; dev- let 12 Eylül darbesiyle bıçımlendirıldı, askeri yönetımin gü- dümünde ANAP'ın eline verıldi Bugün genel seçim yapılsa ANAP yoktur; halkın defterınden sılınmiştir. Halk yuzde 90'ıyla barış ıstıyor... Hakaret gorüyor. Devlet yetkilerını eline geçirmiş ıktidar sahıpleri, halkın ba- rışçılığından yakınıyorlar, derın bir öfkeye kapılmışlar, ağız- larına gelenı soylüyorlar, sovuyorlar — Tabansızlar... — Rahata alıştınız, haydı kıpırdayın, savaşın sonunda ga- nimetipaylaşacağız . X '-^ Korkakiar!. •k Halka "korkakiar, tabansızlar" diye sövenler, insanlık suçu ışliyorlar. Halkın sesı, hakkın sesı değıl mıdir? Dınleyın onu! . T.C. Resmî Gazete YARGI B O L C M Ü A.SAYASA MAHKEMESİ KARARI MESLEKTAŞLARIMIZA ÇAĞRI Basılı evrakla ılgıli Anayasa Mahkemesı kararı yukarıya çıkarıl- mıştır Burada, söz konusu evrakın zorla satılamayacağı açıkça vurgulanıyor, ama adlıyelerde Anayasa Mahkemesı kararı hıçe sa- yılıyor ve yasa dışı bır uygulama surdürüluyor Fona para odeme- yenlerın davatarı ve takıplen kabul edılmıyor. Yanı, tıcarete bulaştırılan adalet genelgelere boyun eğiyor. Ancak avukatlık çö- zum üretme sanatıdır. Biz, yaratılan fiılı durumu aşacağımıza ına- nıyoruz Bu nedenle 29 Ocak 1991 günü, saat 11.00'de, Sultanahmet Adlıyesı'ndekı baro odasında buluşacağız Basın top- lantısı yapıp düşündüğümüz yolları açıklayacağız Aynca, Anaya- sa Mahkemesı karannı içeren 18 1.1990 günlü Resmı Gazete'yi okumaları ıçın Adalet Bakanlıgı'na postalayacağız. Meslektaşla- rımıza duyuruyoruz İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Canımız, oğlumuz, ağabeyimız Turkiye Işçı Partisı 1965-1971 Amasya il Başkanı ŞERAFETTİN ATAUY' Olümunün 20 yılında o günün heyecanı ve sıcaklığı ıle anıyoruz. AİLESİ ANKARA İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN ALACAKLILAR EK SIRA CETVELİ İLANI 1985/47 Muflıs Hanıfoğulları Inşaat ve Tıcaret Sanayu Lınutet Şirketı (Esat Caddesı Çırağan Apt No 60 T Kuçukesat-Ankara, Tıc. Sıcil No. 47260) hakkındakı tasfıye ışlemınde, Iflas Idaresınce IlK 206-207 mad- deleri gereğınce duzenlenen Ek-3 alacaklılar sıra cetvelı tanzimle daı- rede ılgılılerın tetkıkıne hazır bulundurulmuştur Alacak kaydının sı- rasına ıtırazı olanlann ılandan ıtıbaren yedı gun içınde lcra Hakimli- ğıne, alacağı reddedılenlerın onbeş gun içınde Aslıye Tıcaret Mahke- mesıne IlK 235'ncı maddesı gereğınce alacak kaydı davası açmaları ilan ve teblığ olunur. Basın. 18505
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle