Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 AUUSTOS 1990 • HABERLERÎN DEVAMI CUMHURÎYET/19
CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor
GÖZLEM
Anayasanın Katli
ANKARA — Saatbaşı olaylar
getişiyor, boyutlanıyor. Pazar gü-
nü Kösk'teki "değefiendirme"
topJanüsına katılanlardan kimileri
"Saddam Hüseyin temizlenme-
dikçe" Ortadoğu'ya huzur ve ba-
nşın gelemeyecegini kuliste yük-
sek sasle söyiüyor.
Dün sabah ABD yönetimine
yakınlığıyla tanınan VVashington
Fost gazetesi, Başkan Bush'un
Irak'a karşı askeri harekât için
"gizli" buyruk verdiğini açıklıyor.
Ankara'daki Saddam'ın temiz-
lenmesini öngören bakış açısıy-
la ünlü Amerikan gazetesindeki
koşut haber acaba bir rastlantı
mı? Dar cercevedeki kadro dışın-
da devletin hiçbir organında ke-
sin bilgi yok.
Bu arada ABD Savunma Ba-
kanı Cheney, dün Suudi Arabis-
tan'a gidiyor. Oradan Türkiye'ye
gelmesi otasıbğından söz edili-
yor. Riyad'da ABD planlarına uy-
gun zemin oluşturduktan sonra
Ankara'ya geierek aynı uygula-
malara Türkiye'yi zorlaması ola-
sılığı güçleniyor. En azından
ABD'nin, Suudileri Irak bom hat-
önı kapamaya razı ederse aynı is-
temi Türkiye'nin önüne uzatarak
Ankara'ya baskı yapacagı söyle-
niyor.
Bir Arap kcvboyu belinde ta-
banca Çankaya'da kabul gorüyor.
Mafya babaları bile önemli top-
lantılara bellerindeki tabancala-
n dışarda bırakarak girerken
Irak'ın Başbakan Birinci Yardım-
cısı silah kuşanmış, Köşk'teki
kottuklarda oturuyor. Kendi ûike-
sindeki protokolun Türkiye'de ge-
çersizliği ortadayken Saddam'ın
ketamtnı TÖ'ye bildirecek olan
Taha Ramazan'a görüşmeJere s»-
lahla girmösindeki yakışıkstzlığı
kimse anımsatmıyor.
Ve Türkiye'de, anayasaya gö-
re sorumsuz olan Başkan Baba,
hükümeti, pariamentoyu, yetkili
ve etkili bütün kurumları bir ya-
na atarak tek başına Köşk'te ka-
rarlar alıyor, uyguluyor, Bush'la
üç kez görüşüyor. Başkan Busb1
un Amerikan Anayasası gereği
resmi ve açık konumu belli. Kral
Fahd keza, Hafız Esad ve Müba-
rek öyle, Irak'ın düşürdüğü El Sa-
bah da. TÛ anayasadan kaynak-
lanmayan başkanlık konumuna
karştn öteki ülkelerin tek adam-
larıyla ilişki kuruyor.
Başkan Bush'la konuşuyor TÛ,
örneğin Ramazan'a söytedikleri-
ni, Irak'tan öğrendiklerini Bush'a
aktanyor. Fakat hükümeti toplan-
tıya çağırmıyor. Türkiye'nin egi-
limlerini Bush, Fahd, El Sabah,
Mübarek, Hafız Esad biliyor. Fa-
kat anayasadan kaynaklanan so-
rumluluğuyla Türkiye Cumhuri-
yeti Hükümeti bilmiyor. Parla-
mento duymuyor. Kamuoyu Çan-
kaya sözcüsünün açıkladıgıyla
yetinmek zorunda bırakılıyor.
Başbakan nasıl
dışlandı?
Geçen pazar günü Türkiye ta-
rihinde görülmemiş ölçülerde
anayasa ihlal ediliyor. Yadsımak
yeterli değil; anayasa, yasalar,
gelenek ve görenekler çignene-
rek devletfikrinitemekten sarsan
kimi tablolar örülüyor.
Ramazan gelecek. Bush'a
hem ziyaret öncesi hem de son-
rası bilgiler sunan, bu arada
ABD'nin eğHimlerini kaparak si-
yaset tezgâhlayan TÖ, asıl so-
rumlu kurulun hükümet olduğu-
nu düşünmüyor bile. Türkiye'yi
stcak günlere itmeye yöneten gö-
rûşmeler yapılırken Başbakan
her şeyden habersiz, Ankara'nın
bir köşesinde temel atryor, bez-
dirici üslubuyla nutuklar atıyor.
Dün öğreniyoruz. Taha Rama-
zan ile yapılacak görüşmelere
Başbakan'ın katılıp katılmaması
iç kabinede gözden geçiriliyor.
Akbulut soruyor "Kiminle gorüş-
mek istiyor?" TÖ ile bir araya ge-
leceğini öğrenince, "Madem ki
benimle görüşmek istemiyor, öy-
leyse orada bulunmam" diyor.
Oysa TÖ'ye telefon ederek hükü-
met olmanın ne demeve geldiği-
ni, anayasal sorumluluğunu
anımsatması gerekirken önemli
gelişmelerin "dışında kalmayı"
yeğliyor. Tabii bu arada başkan-
lığını her fırsatta pekiştirmeye ça-
lışan, basından, ilgili çevrelerden
bulduğu yüzle, tek otorıtenin ken-
disi olduğunu kanıtlamaya, hat-
ta Batı'da sözü edilir lider olama-
yınca Ortadoğu'da önemli, anah-
tar adamlığa soyunan TÖ, Baş-
bakan'ın konumunu anımsayarak
Akbulut'un toplantıda mutlaka
bulunmasını istemiyor.
önceki gün manzara bu, ya
dün? Kars'ta yine temel atma tö-
renlerinde Akbulut. Soru: "Olay-
lar devre dışı bırakıldığınız yo-
rumlannı getiriyor, bir değerlen-
dirme yapar mısınız?" Başba-
kan, "Hayir" diye yanıtlıyor.
Ve de Cumhuriyet tarihinde
önceki gün daha başka bir olay
gerçekleşiyor. "Bir Cumhurbaş-
kanı bir Başbakan'a bilgi vermek
için" Köşk'e çağırıyor. Her şey
olup bitmiş, Bushtan Fahd'a ka-
dar dizi konuşmalar, nereden bi-
leiim, belki de pazarlıklar sürüp
gitmiş, TÖ, sorumlu Başbakan'ı
Köşk'e getirtiyor. Kısaca
"durumu" anlatıyor. Bir Başba-
kan anayasanın bağışladığı onu-
ru dikkate almıyor.
TÖ ise anayasaya karşı dış po
litikayı yürütüyor. Hükümet adına
kararlar alıyor, uluslararası gö-
rüşmeler yaparak Türk siyaseti-
ni yönlendiriyor. TÖ, tek adam!
İçerde öyleydi, dışarıya da aynı
mesajı veriyor. Eryaman törenle-
rinde bir gün önce bir başbakan,
bir parti başkanı gibi konuştuğu
yetmezmiş gibi; hükümetin, par-
lamentonun görevlerini üstleni-
yor. Düpedüz anayasa çiğneni-
yor, bir yana atılıyor.
Basında çıt yok. Muhalefet
partileri ise Irak-Kuveyt bunalımı-
nın içeriğini özenle izlerken TÖ:
nün anayasa dışı başkanlık uy-
gulamalarına patlıyoriar dûn.
"Kolektif yönetim!"
Başkan babalığın Türkiye'yi
hangi serüvenlere sürükleyece-
ği bilinmiyor. TÖ, yurt gezisini ip-
tal ederek Ankara'da gelışmele-
ri izleyeceğini, uluslararası gö-
rüşmelere katılacağını resmen
duyururken hükümet Ankara dı-
şına taşınıyor. TÖ'nün uygun gör-
düğü yetkıliyi yanına alarak hat-
ta Genelkurmay Başkanı'na, Ak-
bulut'la birlikte kısaca bilgi vere-
rek dilediği gibi at koşturduğu or-
tam sürerken, kulise yetkili ağız-
lardan kimi bilgiler sızıyor.
Genelkurmay Başkanı'nın,
"TÖ'nün değerlendirmelerine
katıldığı" söyleniyor. Bu aşama-
da güney sınırlarımızda askeri
önlemlere gerek görülmediği du-
yuruluyor. Uzun saatler boyu her
şey tezgâhlanmış, geceye doğru
iki saatlik bir toplantıda Başba-
kan'a ve Genelkurmay Başkanı-
na kısaca bilgiler sunulmuş. Oy-
sa TÖ, hükümeti dışiamış, tek ba-
şına hem devlet hem de hükü-
met olmuş. Bu garabet Köşk çev-
resindeki yetkililere söylendiği,
anayasa dışı ve anayasa çiğne-
nerek girişilen uygulamaların ül-
keyi boşluğa sürükleyeceğı anla-
tıldığı zaman, şimdi sıkı durunuz
lütfen, şu yanıtı alıyoruz:
"TÖ tek başına değil. Kolektif
çalışma düzeni içinde durum de-
ğerlendirilmesi yapıkjı, yapılıyor."
Anayasayı karıştırınız, "kolek-
tif degerlendirme ve uygulama"
yı öngören tek sözcük, bir virgül
bulabilirseniz ne alâ! Tek adam-
lığın, devlet babalığı taslamanın
yeni örtüsü "kolektif yönetim"e
dönüşûyor.
Şaşırtıcı olasılık
ABD'nin Bush görüşmelerinde
Türkiye'yi "yokladığı" belirtiliyor.
Bush, "çok yakın dostu" ile gö-
rüşürken kafasındaki planlarda
Türkiye'ye verdiği yeri yavaş ya-
vaş çıtlatıyor olmalı. Ama Türki-
ye "ne Batının önünde ne de çok
gerisinde hareket etmemek" gi-
bi bir ilkeye sarılmış. Öyle diyor-
lar. Sonra Washington Post as-
keri müdahaleden söz ediyor ve
bu arada ABD'nin askeri saldırı
düzenine geçmesi durumunda
Türkıye'dekı üsleri kullanıp kul-
lanmayacağı sorusu gündeme
giriyor. Yetkili biri, "İncirlik söz kc-
nusu değil, Diyarbakır olabilir"
diyor.
Tabii bu, doğrudan savaşın içi-
ne gireceğimizi gösteriyor. Daha
ilginç olasılıklar öğreniliyor. Tür-
kiye, Irak'a karşı 'kolektif askeri
bir harekette ne ölçüde yer alâ-
bilir? Yanıtı, "almaz" olacak di-
ye beklerken, daha şaşırtıcı bil-
gi aktarılıyor:
"Batının müştereken yapaca-
ğı bir savaş, mesela 1950'deki
Kore savaşında olduğu gibi 'or-
tak bir askeri güç' kurularak ya-
pılabilir."
Bilindiği gibi, ABD'nin zorla-
masıyia 1950lerde Kore Savaşı:
na Birleşmiş Milletler Gücü adı
artında çeşitli ülkelerin katılımda
bulunduğu askeri biriikle giril-
mişti. Türkiye, Kore'de 4500 kişi-
lik tugayla savaşmıştı. Demek ki
şimdi, benzeri kimi kıpırdanma-
lar yaşanıyor. Demek ki Irak'a
karşı Birleşmiş Milletler ordusu
namıyla kurulacak askeri güçle
savaşılacak. BM kararı herkesi
bağlayacağı için Türkiye de
"üzerine düşeni yapacak."
Su altındaki gelişmeler, Gü-
venlik Konseyi bir tüıiü sonuç ve-
recek kararlar alamazken söyle-
nen bu olasılıklar gerçekleşirse
Türkiye'yi fiilen savaşın içine ite-
cek. Anayasa dışı başkan karar
vermiş, sonra parlamento topla-
narak kararı onaylamış, sonra
hükümet bilgilenmiş. Anayasa hi-
çe sayıldığı sürece ortaya çıka-
cak sonuç bu!
Bütün bu bilgiler kimi senaryo-
lann gerçeğe dönüşmesine bağ-
lı. Fakat başkan babalık almış ba-
şını gidiyor. Dur diyen yok, dur-
ması gerektiğini -bir avuç basın-
la muhalefetteo, başka- soyleyen
yok. Gelişmeler sıcak savaşa dö-
ner, Türkiye'de söylendiği gibi
BM uğruna içinde yer alırsa, Or-
tadoğu'daki çatışmalarda yansız
kalan Türkiye, artık sürekli savaş-
ların, kavgaların göbeğinde ola-
cak.
Kuliste yetkililerden alınan bil-
gilerin gerçekleşmeyeceğine
inanmak istiyor insan.
Yoksa sonumuz hayrola!
UGURMUMCU
Türkiye'de ilk defa
hisse senedinde
Undervvriting
Uzman Bankalar araştırdı..
değerlendirdi.
Profilo ve AEG markalı ürünlerin üreticisi
Profilo'ya
ortak olun!
İKTİSAT BANKASI
T. KALKINMA BANKASI OSMANLI BANKASI
Underwriting: Türk Sermaye Piyasasında Tarihi Bir Adım
Tüm dünyada yıllardır uygulanan ve hisse senetlerine belli bir fiyattan satış garantisi anlamına
gelen undervvriting işlemini Türkiye'de ilk defa bir bankalar konsorsiyumu gerçekleştiriyor. Bundan
sonra her sanayici hisse senedi satışında underwriting güvencesi isteyecek, tahvilde olduğu gibi...
Tasarruf Sahibine Güven
Undervvriting, yatırımcıya hisse fiyatının doğru belirlendiğinin en sağlam güvencesidir. Çünkü
konsorsiyum bankaları satılmayan tüm hisseleri aynı fiyattan almayı taahhüt etmişlerdir.
İktisat Bankası öncülüğünde kurulan konsorsiyum, yaptığı araştırma, inceleme ve degerlendirme
sonucu kârlı ve güvenilir bulduğu PEG-Profilo Elektrikli Gereçler Sanayii A.Ş. hisse senetlerini
satışa sunuyor. Ve sizi de bu yatırıma ortak olmaya davet ediyor.
Bankalar Konsorsiyumu Neden PEG'i Öneriyor?
• Bir Profilo Holding kuruluşu olan PEG, Profilo ve AEG
markalı soğutucu, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve
fınnların üreticisidir. Çerkezköy'deki modem tesislerinde yıllık
üretim kapasitesi 1.000.000 adedin üzerindedir.
• PEG'in %10'luk hissesi Alman AEG Aktiengesellshaft
şirketine aittir. Bu hisse 1992'de %20'ye çıkabilecektir. Yönetim
Kurulu'nda AEG'nin iki temsilcisi bulunmaktadır.
• 1989 yılında cirosu 371 milyar TL'ye ulaşan PEG'in aynı yıl
buzdolabında pazar payı %43, çamaşır makinesinde ise %28
olmuştur.
• Kârlılık oranı çok yüksek olan bu dev sanayi kuruluşu 1990
yılının ilk 6 ayında kârını geçen yılın aynı dönemine göre
%758 arttırmıştır.
• PEG fiyat/kazanç oranı hem borsa ortalaması ve hem de
sektörünün altmdadır. Fiyatı yükselmeye aday bir hisse
senedidir.
• PEG'in sermayesi Ekim ayında %50 oranında arttınlacaktır.
Her 2 hisseye 1 hisse nominal (1000 TL) fiyattan verilecektir.
(Baştaraft 1. Say/ada)
rin kesilmesi kararı aldıktan sonra çatışma olasıiığı artmıştır.
ABD, Irak'a karşı tek başına bir savaş açabilir mi?
Pentagon, herhalde tek başına değil NATO ülkeleri ile bir-
likte bir askeri müdahalede bulunmayı yeğleyecektir.
Bu durumda, Türkiye'deki Amerikan üsleri ister istemez
kullanılacaktır.
Türkiye'nin NATO'ya girdiği günlerde İngiltere, Körfez'deki
Batı çıkarlarını korumak üzere bir "Ortadoğu Komutanltğı"
kurmak istemiş, Menderes hükümeti, NATO'ya girerken Tür-
kiye'nin NATO içinde bu işlevi yapacagı yolunda güvence-
ler vermiş ve İngiltere bu güvencelerden sonra Türkiye'nin
NATO'ya girmesine izin vermişti.
NATO ülkelerinin Türkiye'den istedikleri, Arap rejimleri-
ne karşı Batı'nın petrol bekçiliğini yapmasıydı.
Türkiye'nin NATO'ya girdiği 1951 yılından bu yana Orta-
doğu'da köprülerin altından çok sular akmış; Türkiye, Arap
rejimlerine karşı kullanılamamıştır. Kullanılamamıştır, ama
Menderes hükümeti Irak'ta ihtilal olunca, ABD askeıierinin
İncirlik Üssü'nü kullanmalanna ve İncirlik Üssü aracılığı ile
Amerikan deniz piyadelerinin Ürdün'e çıkarma yapmalan-
na ses çıkarmamıştır.
Belleklerimizi tazelersek, Kral Faysal'ın General Kasım
tarafından devrilmesinden sonra Başbakan Menderes ve
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun Irak'ı işgal planı ha-
zırlattıklarını; bu kararın ABD tarafından son dakikada en-
gellendiğini anımsarız.
Savaş olasılıklarının gündeme geldiği günlerde zaman
zaman hükümetlerin, ABD dışında, kendiliklerinden ietih
rüyalan' da gördükteri olur. Menderes hükümeti o günler-
de "kraldan da kralcı" kararlar alabilir ve Irak'ı işgal edebi-
lirdi.
Bugün hükümet içinde buna benzer bir eğilim olduğu-
nu hiç sanmıyoruz. Ancak hükümet dışında da otsa bazı
çevrelerin "Fırsat bu fırsat, girip Musul'u alalım" gibi düşün-
celer taşıdıkları öteden beri bilinir.
Bu istekler de içeriden ve dışarıdan kışkırtıiır ve destek-
lenir.
Türkiye, Irak'a tek başına bir askeri müdahalede bulun-
maz. Ancak ABD ve NATO, Türkiye'yi böyle bir savaşa so-
kabilirier.
"Musul'u fetih rüyalan" da bu arada canlanabilir.
Bu olasılık ve tehlikelere karşı uyanık olmalıyız.
Türkiye, toprak bütünlüğüne karşı açık bir saldırı olma-
dıkça bölgedeki hiçbir savaşa katılmamalıdır.
Şah rejiminin yıkılması ile
birlikte Ortadoğu'daki en bü-
yük kalelerinden birini elin-
den kaçıran ABD, Irak'ın Ku-
veyt'e saldınsından sonra böl-
gede egemenliğini yeniden
kuracak ve "Pentagon des-
tekli İslamcılık" Ortadoğu'nun
vazgeçilmez modeli olacaktırl
Uluslararası silah tekelleri,
bugüne kadar kullandıkları
bütün yolları işleterek Batı'nın
ambargo koyduğu Irak'a her
tüıiü silahı satacaktır.
Türkçemizdeki "Tavşana
kaç, tazıya tut" özdeyişinde-
ki gibi bir yandan Güvenlik
Konseyi'nde ambargo karar-
ları alınacak, aynı günlerde
ambargo kararı ala/i ülkeler-
deki silah tekelleri Saddam
rejimine her türlü silahı sata-
caktır.
ABD'nin molla rejimine si-
lah sattığını hiç unutmamak
gerekir.
Türkiye'nin işte tam bu
günlerde bölgede nasıl bir
"istikrar unsuru" olduğunu
kanıtlaması gerekir. Bu da an-
cak silahlı serüvenlerden
uzak durmakla sağlanabilir.
ABD, NATO aracıhğı ile
Irak'a silahlı müdahaie yap-
ma yerine Saddam rejimini
bir askeri ihtilalle devirmek
için türiü planlar yapabilir. Na-
sıl İran'daki Musaddık rejimi-
ni devirmişse, nasıl Şili'de Al-
lende CIA darbesiyle devril-
mişse Saddam için de aynı
yollar denenebilir.
O zaman ne olur?
O zaman da Saddam yan-
lıları, bütün dünyada ABD
temsilciliklerine karşı bireysel
terör yöntemlerine başvurur-
lar. Böylece dünyada terör dö-
nemi yeniden başlar.
Şu önümüzdeki günler, bü-
tün bu olasılıklar için bekleme
günleridir.
Her tüıiü sürprize hazır ol-
malıyız...
inceledi...
öneriyor!
Bilanço kârı
(milyonTL)
Ödenmiş sermaye
(milyonTL)
ESBANK INTERBANK TEKSTİLBANK
PEG Profilo hisse senetleri yarından itibaren
konsorsiyumdaki bankalar vasıtasıyla İstanbul Menkul 2U1O
Değerler Borsası'nda satışa sunulacaktır. Ayrıntılı bilgi
için ilgili banka şubelerine başvurunuz.
l.ıl1W8 IW |«n
tktisat Bankası: 174 11 11 T. Kalkmma Bankası : 166 69 59 Osmanlı Bankası : 152 3 0 0 0 Esbank 151 72 7 0 Inıerbank : 174 2 0 0 0 Tekstilbank : 159 17 63
ARDEND
GERCEK(Boştarafı 1. Sayfada)
da Hüsnü Mübarek olabilir.
Ancak işin ilginçyanı şu ki te-
lefon diplomasisinde adı geçen
liderlerin hepsi gücünü ya ana-
yasadan alıyor ya da diktatör-
lükten!.. Gorbaçov, Bush ve
Mitterrand'ın anayasal daya-
nakları bellidir; Ortadoğu kral-
ları ve devlet başkanlarmın ise
böyle bir kaygılan yok...
Ha bir de Sayın özal var ki
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel
hukukunu dışlayarak tek başı-
na dışpolitika oluşturmaya kal-
kışıyor; ne Başbakan, ne hükü-
met, ne Meclis ne de muhalefe-
tin esamesi okunuyor; varsa
yoksa elinin altındaki telefon-.
Türkiye son yıllarda arabesk
kültürün baskısı altında yaştyor,
en ciddi devlet işlerinin bile "ala-
turka şov"a dönüştürüldüğü or-
tamı kimse yadırgamaz oldu;
ulusal çıkarlar açısından yasam-
sal süreçlerde dış sorunlanmız,
iç politikaya dönük propagan-
da malzemesi gibi kullamhyor.
Kökeninde petrol savaşımı
yatan Ortadoğu krizini yaşarken
ortaya çıkan manzara, Türkiye^
de her şeyin baştankara olduğu-
nu vurgulamaktadır.
• • •
Hüviyetimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
NERÎMAN KlREMlT
Subay kimlik kartımı
kaybettim. Geçersizdir.
ŞENEL GÜVEN