22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TA&ÜSTÖS1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Meteoroio? Genel MûdürlüCünden alınan bilgiye göre, yurdun kuzeydo- Ou kesimfcn parçalı buluttu, Orta ve DoOu Karadeniz, Iç AnadokTnun ku- zeyooOusu ile Doju Anadohı'nun ku- zeyi saftanak yafrşlı, dijef yerier az butoflu ve açık geçecek. H « * SICAK- LIÖ: öneml btr deQtş*ik olmayacak RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yönlerden hafif, a n sın orta kuvvette esecek DENİZLEROE RÛZGAR Güney Ege ve Akdeniz'de gûnbatısı ve karayeMen, Kusy Ege, Marmara ve Karadenıztte yıklo ve poyrazdan 2 «e 4 yeryerS kuvvrtnde, saatk 4 ıle 16, yer yer 21 deniz mili hola esecek. Van Gölünde h«a: Parçalı ve aztaıkıttugeçecek. Rfegir kusv ve dofr/ yönterten ha m, ara sıra orta kuvvette esecek. Göi kûçûk aaigaiı olacak, go- rûş uzaklıflı 10 km. dolayında bulunacak. Mana Adapaan Adtyaman Afyon Afirı Ankara Antanya Antaiya Artvn Aydın BaiKesr Bıleak Bıngöl Bnfs Bdu Bursa Çanakkale Çonım A 36° 14° Oyar&akpf A 28°1S°Eı*me A 34° 18° Erancan A 29» 12° Eraınım Y 25" 8°Esl<S»tw B 30° 14° GaaanlBp A 32°25°Gıresun A 36° 17° Marasa A 31° 15° K Maraş Y 27° 14° Meran Y 24° 6°Mu8la A 27°12°Muş A 36° 19° Nijfc Y 25° 17° Ontu A 33°22°GûnıûşhaneY 26°11°Rne Y 28° 12° HaMdn A 33° 19° Samsun A 32° 15° Siırt A 27° 18° Smop A 33°21°Sıvas Y 26° 5°Te*WaO A 33° 18° Isparta A 29° 14° Istjnbul A 29°14°lzmr A 31° 15° KOT A 30° 12° Kastamono A 2 6 ° 1 3 ° M a o n A 24°10°Kü|Sen Y 3 2 ° 1 5 ° l m a « A30°i3°K»«anîl A 2 9 » 1 5 ° U ş * A 30° 16° Kttva Y 26° 16° Kûtahya A 34° 18° Matatyı B A 30°M°Y0Z8at A 34°17°ZonguWak A 33° 19° A 34° 19° A 31° 26° A 33° 20° A 32° 14° Y 30» 14° Y 25° 18° Y 25° 19° Y 24» 17° A 36°2r> A 26° 16° Y 28° 14° A 29° 18° Y 26° 19» A 31° 14° A 30° 16° A 28° 13° Y 27° 12° A 24° 16° ı buiuthi j yaflmurtı g £ ssh fl*** A-açı* B-bu<uOu G-gûneşlı K-fcartı S-sısh Y^ajmurlu L Helsınkı Lenıngrad Moskova Tebnz" DÜNYA'DA BUGÜN Afnsterüam Amman Atına Bağdat Barc«k>na Basel Bdgrad Bertn Bonn Brûksel Budapeîte Cenevrt Cejyır Odde Oubaı FranMurt an* Hetsmla Kal»re Kopentag Kün Letaşa Y 23° A 38» A 30° A 37» A 34» A 31° A 30° A 32° A 32° A 26° A 30° A 34° A 33° A 41» A 40° A 32° A 29° Y 25° A 37° Y 20° A 34° A 28° Leungraö LonOra Madnd Mılano Monfftal Mostora Munıh e Osio Pans Prag Rıyad Boma Srtya Şam TeiAvı» Tunus venedık Viyana A 28° A 26° A 38° A 33° A 34° A 26° A 32° A 30° Y 21° A 31° A 34° A 42° A 32° A 28° A 37° A 36° A 33° Y 28° A 26° A 28° Vvasfnngion A 31° Zünh A 32° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Sadrazamlık göre- viyle yükümlü olma- yan ve Osmanlı ordu- sunun komutanlığını yapan vezirin sanı. 2/ M«vi pcri kuşn da de- nilen ve Endonezya1 da yaşayan ötücü kus... Kuşun yavrusu- na taşıdığı yem. 3/ Hayvan yiyeceği... Bir olayın bellekte bırak- tığı öğretici iz. 4/ Ye- raltı suyunu taşıyan geçirimli katman... Bir nota. 5/ Kjsa ve özlü söz. 6/ Bir görevin yürüttilebilme- si için merkez olaıak seçilen yer... Gu- ney Amerika'da yabanıl hayvanlan ya- kaJamak için kullanılan kement. 7/ Gecikme... Buzul kokenlı blok kil. 8/ Bir ise verilecek zaman... TUrk resim sanatında önemli bir grubun ad ola- rak benimsendiğı harfın okunusu. 9/ Mevlevi ayini... Bir işe gönlü olma. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Çok güçlü bir zehir. 2/ Amaç.- Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa. 3/ Kum falı... Eksiği olmayan. 4/ tki tarla arasındaki sınır... Ahmct Rasim'in, çocukluk ve okul anıları- nı içeren yapıtı. 5/ Ayrıca degerli taşlarla süslü olmayan, altın ya da gümüşten yapılmış ku>-umculuk işleri. 6/ Yunan mitolojisinde aşk tannsı... Bir cetvel türü. 7/ Bulut... Bir şeyi anımsamak için yazılan kısa yazı. 8/ Devletle ilgili... Düşünce. 9/ tnsanı istenme- yen seçeneklerden birini izlemeye zorlayan durum. 60 YIL ONCE CumhuriYe( İran cevap vermedi 7 AGUSTOS 1930 Surye'de oturan Kürt sergerdelerinden Haco teşkil ettiği çetelerle hududumuzdan içeri girmiş ve akın yaptıklan sahanm hükümetle alâkasını kesmek için telgraf ve telefon hatlarını tahrip etmişlerdir. Aşiret reisi Haco Kürt'lere beyannameler dağıtmış, bunlar da hareketlerinin Türk gazeteleri tarafından irtica olarak gösterildiğini, balbuki kendilerinin Kürt istiklâlini temin için çalışmakta oldukiarım ve bu dava yolunda nihayete kadar uğraşacaklannı bildirmiştir. Sergerde, buna ilave olarak Türk'lerin, vatandaşlarını katjiettiklerini, intikam aiınmasını da söylemektedir. Haco üzerine derhal kuvvetfi kıtaat sevkedilmiştir. Surye"den gelen bu kıyam darbesinin de diğerleri gibi sür'atle durdurulup tenkil edileceği bekleniyor. Hakkâri'nin Oramar nahiyesine saldıran Barzan şeyhinin idaresindeki eşkıya da ihata edilmiştir. Bunlar için aynen Zeylân deresi baskını gibi bir hareket hazırlanmıştır. Binaenaleyh bunlann da bu suretle ve tamamen imha edilecekleri muhakkaktır. Ağn'da ayni vaziyet devam ediyor. Mahsur eşkıya yerlerinden kımıldamağa imkân bulamamakta ve şedit hava bombardımanı hemen hiç kesilmeden devam etraektedir. İran hükümetinin cevabı henüz gelmemiştir. Yarın (bugün) akşama kadar sefirimize tevdii bekleniyor. Hükümetimiz, notasında biri hudut boyundaki asilerin tedibi için müşterek hareket edilmesi ve diğeri hudutlanmızın müstakbel emniyetini temin maksadile tashihat icrası olmak üzere iki talepte bulunmuştu. iran, cevabı notasında bu talepleriraize muvafakat ettiği takdirde derhal müzakerata geçilecektir. Hududumuzun tashihine dair taiebiraiz, yansı İran toprağında olan küçük Ağndağı'nın hudutlarımız dahiline geçmesi esasını ihtiva etmektedir. 30 YIL ONCE Cumhuriyet C»Bİ Gursel Inönü-Gürsel7 AĞUSTOS 1960 Devlet ve Hükümet Başkanı Org. Cemal Gürsel, dün saat 21 de donanmaya ait bir motörle Floryadan hareket ederek saat 21.45*te Heybeliye muvasalat etmiş, Heybelide istirahat etmekte olan CHP Genel Başkanı tnönü'nün evine giderek kendisiyle 45 dakika görüşmüştür. Gürsel ve lnönü görüşmesi, lnönü'nün çalışma odasında cereyan etmiş ve başka hiç kimse bulunmamıştır. Gürsel saat 22.45'te Heybeli'den ayrılırken görüşmeden çok memnun olduğu etrafındakiler tarafından ifade edilmiştir. Gürsel saat 23'te Büyükada Anadolu Kulübü iskelesine gelmiş, iskelede Vali Tulga, CHP sabık milletvekillerinden Kemali Bayezıt, Nüvit Yetkin, Vedat Dicleli tarafından karşılanmıştır. Kulübün girişinde ise CHP Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Satır tarafından karşılanmıştır. Kemal Satır, Gürsel'e hatınnı sormuş, Gürsel de "Her şey yolunda, bu gece de çok memnunum" şeklinde cevap vermiştir. Anadolu Kulübünde Hazine yararına verilmekte olan baloda hazır bulunan Gürsel, kendisine aynlan masada MBK'den Deniz Kur. Bnb. Münir Köseoğlu, Vali Tulga, Nüvit Yetkin ve Kemal Satır'la birlikte oturmuştur. Gürsel'e gelişinde olduğu gibi balodan aynlışında da büyük sevgi tezahüratı yapılmıştır. Şehrimizde bulunan E>evlet ve Hükümet Başkanı Org. Cemal Gürsel, dün de Floryada istirahat etmiş, bazı dost ve arkadaşlarını kabul ederek kendileri ile görüşmüştür. Vilâyete ait mütevaa bir yazlıkta kalmakta olan Devlet Başkanı, öğleden önce saat 10'da, öğleden sonra da saat. 16'da olmak üzere iki defa denize girmiştir. Gürsel, deniz banyosu yapmaya giderken etrafını saran kalabalık bir halk kitlesi kendisine sevgi gösterilerinde buiunmuştur. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet *Kazı kazan' başlıyor 7 AGUSTOS 1989 Milli Piyango Idaresi, ismi "Hemen Kazan" olan yeni oyunun kuponlarını bugün piyasaya dağıtıyor. Bin liradan satılacak biletlerden devlet, 100 milyar gelir sağlayacak. Yurttaşlar, piyasaya sürülecek kartlardan anında bin liradan 20 milyon liraya kadar ikramiye kazanabilecekler. "Hemen Kazan" biletleri Hollanda'da bir tngiliz fırması olan Thomas Delarue tarafından basılıyor. Bu firmayla Milli Piyango tdaresi 100 milyon biletlik bir bağlantı sağladı. Tahrifı mümkün olmayan, tekniği çok önemli olan biletlerin laser-printerle basılıp Türkiye'de basılma olanağı olmadığı bildirildi. TARITSMA Sakın Hak Vermeyelînı! Tarih şiddet olaylarıyla dolu; Hitler'in Yahudi soykırımı, Amerikalıların Kızılderili soykırımı, Vietnam katliamı ve daha neler neler... 28 Temmuz 1990 tarihli Cumhuriyet'te, bir zamanlar bir gazetede aynı sayfayı barış, sevgi ve demokrasi yazılarıyla paylaştığım ağabe- yım Samim Kocagoz'un "Yabudi soykınmı nedeniyle neredeyse Hitler'e hak verir duru- ma gelme" sözlerinin maksadını aşan bir ifade değil sevhen yanlış anlasılabilecek bir ifade ol- masını diliyorum... Dünya banş ve sevgj peşinde koşuyor. •Komşulanmız )ine savasta, bu kez Irak \e Ku- veyt. Nedenlerinden biri de Saddam Huseyin'- in kişisel gücünün sürekliliği için çözümü sa- vaşta bulması. İran savaşının bitişinden son- ra modern eğitilmiş deneyimli 800 bin kişilik ordunun sivil yaşama döndüğü zaman çıka- racağı sosyal ekonomik sorunları ertelemek için bu insanlan üniforma içinde tutma ça- bası. Kuvvet, kuvveti elinde tutanlann bırakmak istemediği, cazibesi bol bir araç, bazüanna gö- re ise bir amaç. Yönetim tanımlarıyla sıfat- lanyla özdeşlesmiş bir kavram. Yönetimler kontrol edilmediği, denetlenmediğı zamanlar, kuvvet şiddete dönüşebilmekte veya şiddeti araç olarak kullanabilmekte. Bu da bazı ül- ke yöneticilerinin içte ve dışta sık sık ba$vur- duğu bir yöntem şiddet. Üstelik harekete geç- mesi için gerekli olan kin, nefret, öfke ve in- tikam duygularırun duygunluğa ulaştıktan sonra bile ileriye dönük yeşermeye hazır to- humlar bırakıyor. Tarih şiddet olaylarıyla dolu; Hitler'in Ya- hudi soykırımı, Amerikalılann Kızılderili soykınmı, Vietnam katliamı ve daha neler ne- ler... tnsanhk banş ve sevgi dolu bir dünyanın özlemini çekerken dün veya bugün şiddete, kı- yıma, soykınma hak vermek mümkün olabi- lir mi? Bırakın hak vermeyi, yaşanmış şiddet- lerin bıraktığı üzüntüyü ortadan kaldırabilir misiniz? Şiddet, başlı başına ortadan kalkması ge- reken bir olay. Ülkemizde adam oldürmeler tepki çekmezken, bir başka ülkede açıkhava- da bekletilen bir gencin kolunu kıran bir as- ker için tüm dünya ayağa kalkıyor. Vietnamh tutsağın şakağına tabanca dayayan Amerika- lının eli, tutsağın ölüm öncesi yüz ifadesiyle birlikte tüm dunyada şiddete karşı bir afiş ha- line geliyor. Dünya, aynı şekilde sivil yolcu uçağına bomba koyana da hükümetlere olan tepkisi- ni sivillere yönelten anlayışa da karşı çıkıyor. Amaç savaşsız dünya, kavgasız ülke. Bir zamanlar öfkenin kabartılmasının na- sıl olduğunu gördük. Çaresizlik ortamlan ya- ratılarak, çarenin şiddetten geçtiğine birtakım insanlann inandınldığını ve sonra bu kişile- rin kullanması öngörulen şiddet yöntemleriyle bu insanlann yok edildiğini gördük. Sakın ola ki şiddet kullanmaya inanılır bir gerekçe bulundurulabileceğine ilişkin kitlele- re mesaj verilsin. Buna da tarihten örnek bu- lunsun. Başka bir deyişle bugünun insanlık dı- şı davramşlarına geçmişte dayanak bulalım. O zaman gelmiş olduğumuz barış ortamını da dinamitlemiş oluruz. Geleceğimizi bilinçle kuracağız, tarihin aa- larını yaşamayacağız, yaşatmayacağız. Kaldı ki sevgi ve banş çemberi, devletler terörüne karşı da en etkili silahtır. tSKENDER ODABAŞOĞLU tstanbul Büvutşehir Belediyesi tştirakler Daire Başkanı Doğu Karadeniz'de ]\e Oluyor? Yamaç arazilerin her karışı parsellenmiş; köy, mahalle, oba ve tek tek yerleşimlerle dağınık ve çok düzensiz bir yerleşim sergilenmiştir. - 19 haziran günü Do^u Karadeniz'de yaşa- nan küçük bir "tufan" örneği sel ve heyelan felaketinden bu yana neredeyse bir ay geçti. Bu olay, bu yöre için şüphesiz ne ilk, temen- ni edilmemekle birlikte ne de sondur. Nitekim daha birkaç ay Once Rize ve Hopa taraflann- da karayolunda büyük kaymalar olmuş, bir süre yolcular denizden taşınrmş; 23 Haziran 1988 günü de 65 cana mal olan Maçka-Çatak heyelam ile karşılaşılmıştı. Olay artık olağan sayıldığından daha küçük çaplı sel ve heye- lan olaylannın üzerinde fazla durulmadığını da bihyoruz. Biraz daha gerilere gidersek, baş- ta Trabzon olmak üzere yine bu yörenin 1952'de ve 1929'da (146 insanımızın ölümü- ne neden olan) çok daha büyük sel/taşkın ve heyelan olaylan ile karşılastığını görürüz. Evet, Doğu Karadeniz'de ne oluyor? Yoksa Bangladeş'in kaderi gibi bir kader ile mi kar- şı karşıya? Olayın ardından birçok yetktlinin ve bazı bilim adamlarının TV'de konu ile ilgili açık- lamalarını dinledik, beklenen kadar olma- makla birlikte, basında bazı yazılar/makale- ler okuduk. Ne acıdır ki hep yağışın fadalı- ğına, arazdnin jeolojik olarak duyarlılığına ve dolayısıyle Karayollarf run yüksek standarth yol inşaatlarında bu duyarldığı pek dikkate almamasına ve akarsu yataklarındaki yer yer (Trabzon-Değirmendere'de olduğu gibi) ya- pılaşmalara değinildi, hiç kimse bu olaylann gerisinde bir de hem de başta olarak, bu yö- rede yaşanan ileri derecedeki ormansızlaşma ve onu izleyen çarpık/çok yanlış arazi kulla- nımı olayının yer aldığına dikkatleri çektne- di. Çok bekledim bu acı ve güncel/yaşamsal konuda orman fakültelerimizin sayın hocala- n, Orman Genel Müdüriüğü'nün değerli araş- tırmacı/uzman elemanlan veya TMMOB Or- man Mühendisleri Odası bu konuda bir şey- ler dile getirirler ve kamuoyunu aydınlatırlar diye, ama sonunda ülkemiz ormancüık sonın- lanna da gönül vermiş değerli H.V.Veiidcde- oglu Hocamızın yine gazetemizde (8 temmuz) bizlere serzenişte de bulunarak ele aldığı ma- kale dışında dikkat çekici bir yazıya rastlama- dım. Acaba bu suskunluğu neye vermeli? Yoksa bunu da bir cevap olarak mı kabul ede- lim? Bölgenin arazi ve jeolojik yapısına bir göz atıhrsa, kıyı şeridi ve dere tabanlanndaki belü başlı birkaç düzlük dışında yörenin neredey- se tümüyle dik ve sarp eğimli arazilerden oluş- tuğu, yine heyelanların eksik olmadığı (198S'te Zonguldak, Kastamonu ve Sinop'ta toplam 250 kadar yerleşim merkezindeki kay- malar hatırlansın) Orta Karadeniz'de "fliş" denen "kiltaşı + toztaşı + kumtaşı" arda- şık katmanlı dik ve dike yakın eğimli tortul yapılann, Doğu Karadeniz'de ise genelde ba- zalt, tüf ve piroklastik malzemelerin oluştur- duğu karmaşık volkanik oluşumların yaygın olduğu görülür. "Fliş"lerde kiltaşı katmanı yağmurlann da etkisi ile kolay çözünerek ve şişerek diğer sert katmanlar arasmda kaygan bir zemin oluşturmakta, arazinin yaşma, geç- mişte ve günümüzdeki iklim koşuİlanna bağlı olarak da volkanik yapılar, killeşme başta ol- mak üzere kuvvetli aynşım göstermekte, ya- ğışlarla çatlaklar arasına süzülerek inen ince kil filişleri burada da iri kaya bloklan arasmda eğimin etkisi ile kaymaya hazır ortamlan oluş- turmaktadır. Bize göre gözden kaçan asıl önemli konu ise bu yöredeki arazi kullanımında yaşanan çarpıklıklardır. Aslında orman olan ve arazi kullanım yetenek sıruflanna göre de bu şekilde korunarak işletılmesi gereken bu arazilerin çok yoğun bir nüfus baskısı altında olduğu- nu görmekteyiz. Yamaç arazilerin her karışı parsellenmiş, köy, mahalle, oba ve tek tek yer- leşimlerle dağınık ve çok düzensiz bir yerle- şim sergilenmiştir. Bu yoğun yerleşimlerle bir- likte çay, fmdık, tütün ve-mısır tanmı yamaç arazileri istila etmiş, verimli orman neredey- se dağlann zirvelerine/su aynm çizgilerine ka- dar çekilmiş ve geriye "YeşiJ Karadeniz"den aldatıcı/kof bir yeşillik kalmıştır. Eski Top- raksu'nun hazırladığı Türkiye Arazi Varlığı 1978'e bir gözatüırsa, kullanım yönünden, ül- kemizin en çok "sonınlu" arazilerinin bura- da yer aldığı görülür. Düşünebiliyor musunuz, işlenen arazilerin Trabzon'da sadece 228 ha'- ında, Giresun'da da 256 ha'ında "sornn yok"tur. Son sel ve heyelanların etkilediği üç ilin (Giresun, Trabzon, Gümüşhane) toprak- larının Vo89'unda çeşitli şiddette toprak aşı- nım olayı yaşanmaktadır. Yine bu üç ilde iş- lemeli tanma asla uygun olmayan, otlak ve orman olarak korunma ve işletümesi gereken en az 356 bin ha arazi maalesef işlemeli ta- rım altmdadır. Ormanlar 1973 sonu itibarıy- la bilinen rakamlan yansıtmaktan çok uzak- tır. Böylece, yağışın fazlalığından ve Jeolojik yapının duyarlılığından şikâyetçi olduğumuz bu yörede, toprağı koruyarak yüzeysel akışı ve erozyonu önleyen, tüm varlığı ile toprağı saran, tacı/gövdesi ile yağışın bir kısmını tu- tan ve buharlaşma-terleme ile de yağışı ve top- rak suyunu bir pompa sistemi gibi atmosfere tekrar gönderen (sadece terleme ile topraktan atmosfere yazın günde 60 ton/ha kadar su ve- rilmektedir) yoğun ve verimli orman örtüsü kalkmış, yerine usulsüz ve ölçüsüz bir şekil- de tarım yerleşmiştir. Böyle bir tablonun so- nucunun da üzücü ve hatta trajik olacağı açık- tır. Eğer ülke ve bu ülkenin insanlan olarak ba- zı şeylerden ders alabiliyorsak, bizler için şu son Doğu Karadeniz sel felaketinden herhal- de daha büyük bir ders olmasa gerek. Her- halde Karayollan'run yüksek standarüı yol ya- pımında yörenin iklim koşullanm ve duyarlı jeolojik yapısını dikkate almasında yarar var- dır. Aynca, sadece bu yöre için değil, tüm Türkiye için geçerli, ormanlan koruyucu, ge- liştirici ve erozyonu önleyici tutarlı politika- ların oluşturulması ve arazi yetenek sınıflan- na aykırı kullanımların da önlenmesi kaçmıl- mazdır. Ve şuna inanılsın ki gerek 1961 ve ge- rekse 1982 Anayasalanmızda (Madde 131 ve Madde 169) ormanlan kcruyucu hükümlere boşuna yer verihnemiştir. Ormanlar korunur- ken aslında mal ve can varlığı ile Türk insaru korunmaktadır. Deniz düzeyinin altında "alçak" arazilerin oluşturduğu Hollanda'da 1953 yılında Kuzey Denizi'nin kabarması ve Ren, Maas ve Ijssel nehirlerinin taşması sonucu bir gecede 1800 Hollanda yurttaşı kaybedilince, ertesi gün par- lamento olağanüstü toplanmış ve kilometre- lerce "dayk'Vsedde inşaatlanyla ünlü Delta Plam'nı tartışmasız kabul etmiş ve planı kısa sürede gerçekleştirerek yurttaşını sürekli teh- dit eden bu doğal afete karşı yaşam güvence- sine kavusturmuştur. Acaba, bizde de bazı so- runlara sahip çıkmak için binlerle ifade edi- len kurbanlar mı vermek geTekiyor? Yoksa daha büyük "tufan'Mar mı bekleniyor? MUSTAFA KASIM Orman Yüksek Mühendisi (E.) OKURLARDAN Telefon sistemi değişirse ne olur?' Gazetenizin 14.7.1990 tarihli Bilim Teknik Dergisi'nde yayımlanan "Telefon sistemi değişirse ne olur?" başbklı yazı incelenmiştir. Bugün Avrupa'daki araç telefon sistemlerinin lamamının frekans modülasyonu tekniği kullamlan, analog sistemler olduğu doğrudur. NMT, ETACS ve StSTEM C gjbi isimler altında değişik protokol ve frekans bantlarında çalışan çeşitli Avrupa ulkelerinin araç telefon sistemleri birbirlerine uyumlu değildir. Başka bir deyişle bir tngiliz araç telefonu ne Fransa'da ne Almanya'da ne de tsveç'te kuUanüabilir. Yurdumuzdaki araç telefon sistemi de benzer şekilde başka bir Avrypa ülkesinde kullamlamaz. Yukanda değinilen sistem uyumsuzluklannı ortadan kaldırmak ve tüm Avrupa'da standart tek bir protokolde çalışan araç telefon sistemini hizmete sunmak amacıyla 17 Avrupa ulkesinin ortak kararla kurmayı planladıklan GSM araç telefon sistemi 1991 yılı sonunda hazır olacaktır. Digital teknoloji ile çalışan ve frekans modülasyonu yerine zaman paylaşmalı çoklama ve digital modülasyon tekniğini kullanan bu sistemin kurulmasıyla mevcut çalışan analog sistemlerin devre dışı kalması Köyceğiz Belediye Başkanı'na Gecen Kurban Bayramı tatili sırasında Köyceğiz'de çok güzel 6 gün geçirdik. Beldenizin henüz bozulmamış doğal güzellikleri ve insanlanmn tokgözlü, sıcak yaklaşımlan herkes gibi beni de çok mutlu etti. Bu güzelük ve değerlere sahip olmaktan gurur duyuyor olmalısıruz. Ancak bu güzellik ve insani değerlerin asıl sahibinin gelecek kuşaklar olduğunu ve bunlan bozulmadan onlara teslim etmenin sizin ve bizim vicdani bir görevimiz olduğunu kabul etmek gerekir. Bu bağlamda bir kaç noktayı size iletmek istedim: • Köyceğiz'in en hoş yönlerinden biri sessizliği. Ama ne yazık ki sahildeki bir-iki restoranın gece saat 00.30'a kadar süren "piyanist şantör" işkencesini yalnız o restorana gelenler değil, çevredeki yüzlerce kişi çekmek zorunda kalıyordu. Sayın Başkan, lütfen bu ilkelliğe ve çirkinliğe izin vermeyin! Köyceğiz'e gelenlerin büyük bir bölümü, büyük şehirlerin gürültü kirlenmesinden kaçanlardır. Onları hayal kınkhğına uğratmayın. • Gürültünün bir başka kaynağı da, yörenizde çokça bulunan motosikletler! Sabahın en erken saatlerinde bunlann çirkin sesiyle uyanmak doğrusu çok tatsız oluyordu. Acaba, özellikle kentin sahile doğru ait yarısında, taşıt olarak yalnızca bisiklet ve benzeri motorsuz taşıtların kullamlması gibi bir düzenleme yapılamaz mı? • Yine sahildeki yola, yasak olmasına karşın zaman zaman taşıtların girdiğini gördüm. Buna kesinlikle engel olmak gerekir sanıyorum. • Bir diğer çirkinlik de göle atılan çöplerin kıyıda birikmesiyle oluşuyordu. Bunlan acaba sıyırarak temizlemek mümkün olabilir mi? • Tüm dünyanın —ve ne yazık ki hızla Köyceğiz'in de— başına bela olan pet şişe, kutu söz konusu değildir. Birbirinden tamamen bağımsız olan eski ve yeni sistemlerin bir arada çalışmaması için hiçbir neden yoktur. Yurdumuzda da 1992 yılı başında hizmete ginnesi beklenen GSM Pan Avrupa sisteminin yanında mevcut Analog NMT sistemimiz daha uzun yılar hizmet vermeye devam edecektir. PTT Genel Müdüriügii meşrubat ve plastik poşet virüslerinin beldenizde satışını ve kullanılmasını yasaklamanız mümkün olabilir mi? Böyle bir karar, inanın ki size yalnız Türkiye'de değil, dünya çapında ün kazandınr ve milyonlarca insanın desteğini sağlar. Sayın Başkan, Elinizdeki cennet parçasmın kutsallığını korumak gibi zor, ağır ama çok da saygıdeğer bir sorumluluğunuz var. Bu doğrultuda göstereceğiniz medeni cesaret ve aktif tutumunuzun, bir insanlık eylemi olacağıru biliyoruz. YUSUF KÖSE Erenköy/lslan bul ANKARA NOTLARI MUSTAFA EkMEM I Sinsi Cinayetier: (6) Hinthorozu'yla Hacı TO'nün Oğlu...Bundan iki ay mı ne önceydi; TFTTden Hinthorozu Erdal Bey'e gelmişlerdi. Amaçlan, TÜBITAK'la ilgili bir konuşma yapmaktı. Erdal Bey de iyi hazırlanmıştı doğrusu. Televizyon kamerası ku- ruldu; çekim başladı başlayacak. Bu sırada TV'den gelen arka- daş: —Efendim, dedi, konuşmanız denetime girdikten sonra yayım- lanacak! —Denetim mi, ne denetimi? —TRT'nin denetimi, oraya girecek! —Yok kardeşim, diye karşılık verdi Hinthorozu, benimle yapı- lacak konuşma denetime girecekse, ben konuşmam... Televizyoncular bunun üzerine kurdukları aygıtları, takım tak- lavatları toplayıp gittiler! Hinthorozu, gerçekte TÜBİTAK'ın içyüzûnü öğrenmişti. Bu bi- limsel arastırma kurumu, nicedir "tarikatçıların" yuvası mt olmuş- tu? Bir ödül törenınde Erdal Bey de vardı Doğramacı, bakanlar, odül vermeleri için çağrılıyorlar, ancak Erdal Bey çağrılmıyordu. Buradan anlaşılıyordu TÜBİTAK'ın ne duruma getirildiği. Bu yu- vaya zaman zaman Hacı TÖ'nün oğlu Ahmet de gelirdı. Ahmet, daha çok planlama ve koordınasyon yardımcısı Mehmet Hilmi Güler'in yanına gelirdi. Kurumda herkes namaz vakitleri işini bı- rakıp, aptestini alarak mescıde namaz kılmaya çıkarken Meh- met Hilmi Güler, namazını makamında kılar. Makam odasında, perdeyle bölünmüş bir yer vardır, orada kılar, eda eder namazı. Cuma günleriyse, bu bilimsel kurum, tam anlamıyla boşalır. Ye- mek, cumaları namaza gidenler düşünülerek erken verilir. Mehmef Hilmi Güler'in arası, Başkan Mehmet Ergin'le pek hoş değildir. Limonidir. Mehmet Hilmi Güler, Erdemır'de de yönetim kuruiu üyesi. Çalışkan adam1 TÜBİTAK'ın iki ayda bir yayımladığı "TÜBİTAK Bülteni"nde, ön kapağın arkasında Atatürk'ün resmiyle, altında da şu sözleri vardı: "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaf- fakiyet için, en hakiki mürşit ılimdir, fendir. ilım ve fennin hari- cinde mürşit aramak, gaflettir, cehalettir, delalettir." Prof. Mehmet Ergin göreve geldikten bir süre sonra Atatürk'ün o sözleri de res- mi de kaldırıldı. O sayfa şimdi boş çıkıyor. O tümcenin bir bölü- mü "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözü, Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi'nin alnında yazılı. Şimdilerde, o yazının durumu tehli- keli. Muzır Kuruiu Başkanı, DTCF Dekanı Bayan Rüçhan Arık'ın da içinde bulunduğu bir grup şu gorüşü mü savunuyor? —Bina eski, Atatürk'ün 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' sö- zü de iyi okunmuvor! Onarsak da yazı daha iyi okunsa olmaz mı acaba?.. Olur da onarım bahanesiyle yazı gitmesın de ortadan! Ben- den anımsatması... Prof. Mehmet Ergın, TÜBİTAK'ta, ilerici kişileri sindirmek için, Tez Koop-İş Sendikası Başkanı Kenan Gürbüz'le işbirtiği mi yaptı? Bununla ilgili olarak Cumhuriyet'te 6 Kasım 1989'da bir yazı da çıkmıştı. Mehmet Ergin, "İnsan ve Kâinat" dergisinin kasım 1989 sayısında, Kenan Gürbüz'ün kendisine bazı adlar verdiğini açık- lamış mıydı? Kenan Gürbüz, bu nedenle sendika kongrelerin- de eleştirı konusu oldu mu? Kuruma çeşitli gazeteler gelirdi, Cumhuriyet de. "Nokta" der- gisinin sürdürümcüsüyken bir yazıdan dolayı "Nokta" bırakıldı, onun yerine "İnsan ve Kâinat" dergisı alındı. İnsan ve Kâinat'ın yazarları arasmda Prof. Hikmet Üçışık vardı; Mehmet Ergin'le Hıkmet Üçışık, birbirlerini överlerdi. Mehmet Ergin, Hikmet Üçı- şık'i Gebze'de bulunan "Marmara Arastırma Merkezf'nin yöne- ticiliğine getirdi Hikmet Üçışık, işçileri tırpanladı, yani işten attı. Gebze işyeri temsilcisinin işten atılması olayı gazetelere geçti. Elimde "İnsan ve Kâinat" dergisinin kasım 1989 sayısı var. Bu- rada Ramazan Aydın, Prof. Mehmet Ergin'e soruyor: —TÜBİTAK'ın son yıllarda Türk bilim ve teknolojisine ne gibi kâtkıları olmuştur. Birkaç somut örnekle durumu açıklar mısınız? —TUBİTAK araştırıcılarının gerek yurtdışında ve gerekse yurt- içi yayımlarda bilimsel makaleleri az değildir. ileri teknolojilerde gerçekleştirdiği iki projeyi hemen burada söyleyebilirim; bunlar- dan biri, silahlı kuvvetler için geliştirilen "gece görüş dürbü- nü"dür. Yapılan prototip 2 kilo 700 gram kadar ağırlıktaydı ve Konya Karapınar'da İngiliz, Fransız ve Amerikan yapımı emsal- teriyle yapılan testlerde fevkalâde başarılı oldu. Ancak daha sonra bizim bu cihazımızın üretimi yerine, dışarıdan ithali yoluna gi- dildi. Burada konu ile ilgili dosyalarda bizim prototip dürbünün 12 kilodan ağır olduğu yazılmış. Elimizdeki dürbünü tartıp 2700 gram olduğunu maalesef kimseye anlatamadık... Prof. Mehmet Ergin, bundan başka eğitimde kullanılmak üzere kişisel bilgisayarlartn programlarının üretilmesi ile ilgili bir ça- lışmanın Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde denenmekte oldu- ğunu söylüyor; konuşmasını şöyie sürdürüyor: "Seri üretimi için de yerli bir elektronik firmasıyla ön protokol yapılmıştır Böyle pro- jeler seri üretıme aktarılırken, bilim adamlarının dışındaki bazı faktörlerin etkili olduğunu unutmamak lazımdır. Bakarsınız ba- şarılı olduğu yapılan testlerle ortaya konan bu cihazların üretimi yerine, ithal yoluna da gidilebilir... İki buçuk kiloluk dürbün dos- yada 12 kilo olduktan ve biz bunun doğrusunu ispatlayamadık- tan sonra!..." Prof. Mehmet Ergin, "bilim adamları dışındaki faktörler" sö- züyle kimleri vurgulamak istiyordu acaba? Bunlann arasmda Ha- cı TÖ'nün oğlu, Mehmet Hilmi Güler'in arkadaşı, Ahmet Bey de var mıydı, ne bileyim? ÇALJŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILIVIAZ ŞİPAL tt Eşim Hamile" c r j D I !• ^ 5 l m o z e l sektöre ait bir iplik fabrikasında yıl- 9CIKU. lardn- çahşıyor. Fabrikada üç vardiya calışıbyor. Eşım hamile ve hamileliği de oldukça sonınlu. Geçen yıllarda bir gazetede hamilelenn gece vardiyasında çalıştınlamayacağı konusu işlenmiş- ti. Fabrikadaki ilgililere durumu anlattık. Ancak bir yanıt alamadık. Yasa ve yönetmeüklerde hamile kadınlann haklan nedir? t.E, YANTT: tş Yasası'mn 70. maddesi "Anahk ha- lınde calıştınna yasağı"na ilişkindir. "Madde 70 - Kadın işçılerin doğumdan önce 6 ve doğum- dan sonra 6 hafta olmak üzere 12 haftalık süre için çahştınl- maian yasaktır. Ancak bu süreler ışcinın sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artınlabiîir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir. Isteğı halinde işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan 6 aya kadar ûcretsız izin verilir. Bu süre, ücretli izin hakkının hesa- bında nazara alınmaz." 22.3.1980 günlü Resmi Gazete'de*yayımlanan, "Kadın işçi- lerin sanayie ait işlerde gece postalannda çahştınlma koşulla- n hakkında tüzük"ün bazı hükümleri: "Madde 3- Kadın işçilerin her ne şekilde olursa olsun, gece süresinde fazla saatlerde çahştınlmalan yasaktır. Madde 5- Kadın işçilerin gece postalannda çahştınlabilme- leri için, ise başlamadan önce, işyeri, işçi sağlığı dispanserleri, bunlann bulunmadığı yerlerde sırası ile en yakın Sosyal Si- gortalar Kurumu Sağlık Ocaklan, hükümet veya belediye ta- biplerine muayene ettirilerek çalışmalanna engel durumlan olmadığına dair raporlanmn sağlanması şarttır. Bunlann muayeneleri her altı ayda bir tekrarlanır." Madde 6- Emzikli kadın işciler doğum tarihinden itibaren altı ay süre ile gece postalannda çalıştınlamazlar." 10.4.1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan, "Gebe ve emzikli kadınlann çahştınlma şartlanyla emzinne odalan ve çocuk bakım yurtlanna dair tûzük"ün 3. maddesi de, Iş Ya- sası'mn 70. maddesi ile aynıdır. "Madde 3- Kadın işçilerin, doğumdan önce 6, doğumdan sonra 6 hafta olmak üzere 12 haftalık süre içinde çahştınlma- lan yasaktır. Bu süreler, işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra hekim raporuna dayanılarak artın- labiîir. tsteği halinde kadın işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan sonra 6 aya kadar ûcretsız izin verilir. Bu süre, ücretli izin hakkının hesabında nazara alınmaz." Yasa ve tüzükleri ıncelediğımizde, kadın işçilerin hamilelik- lerinde gece çalıştınlamayacağına ilişkin bir hükme rastlaya- madık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle