Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TA&ÜSTÖS1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
Meteoroio? Genel MûdürlüCünden
alınan bilgiye göre, yurdun kuzeydo-
Ou kesimfcn parçalı buluttu, Orta ve
DoOu Karadeniz, Iç AnadokTnun ku-
zeyooOusu ile Doju Anadohı'nun ku-
zeyi saftanak yafrşlı, dijef yerier az
butoflu ve açık geçecek. H « * SICAK-
LIÖ: öneml btr deQtş*ik olmayacak
RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yönlerden
hafif, a n sın orta kuvvette esecek
DENİZLEROE RÛZGAR Güney Ege ve
Akdeniz'de gûnbatısı ve karayeMen,
Kusy Ege, Marmara ve Karadenıztte
yıklo ve poyrazdan 2 «e 4 yeryerS
kuvvrtnde, saatk 4 ıle 16, yer yer 21
deniz mili hola esecek. Van Gölünde
h«a: Parçalı ve aztaıkıttugeçecek.
Rfegir kusv ve dofr/ yönterten ha
m, ara sıra orta kuvvette esecek. Göi kûçûk aaigaiı olacak, go-
rûş uzaklıflı 10 km. dolayında bulunacak.
Mana
Adapaan
Adtyaman
Afyon
Afirı
Ankara
Antanya
Antaiya
Artvn
Aydın
BaiKesr
Bıleak
Bıngöl
Bnfs
Bdu
Bursa
Çanakkale
Çonım
A 36° 14° Oyar&akpf
A 28°1S°Eı*me
A 34° 18° Erancan
A 29» 12° Eraınım
Y 25" 8°Esl<S»tw
B 30° 14° GaaanlBp
A 32°25°Gıresun
A 36° 17° Marasa
A 31° 15° K Maraş
Y 27° 14° Meran
Y 24° 6°Mu8la
A 27°12°Muş
A 36° 19° Nijfc
Y 25° 17° Ontu
A 33°22°GûnıûşhaneY 26°11°Rne
Y 28° 12° HaMdn A 33° 19° Samsun
A 32° 15° Siırt
A 27° 18° Smop
A 33°21°Sıvas
Y 26° 5°Te*WaO
A 33° 18° Isparta
A 29° 14° Istjnbul
A 29°14°lzmr
A 31° 15° KOT
A 30° 12° Kastamono A 2 6 ° 1 3 ° M a o n
A 24°10°Kü|Sen Y 3 2 ° 1 5 ° l m a «
A30°i3°K»«anîl A 2 9 » 1 5 ° U ş *
A 30° 16° Kttva
Y 26° 16° Kûtahya
A 34° 18° Matatyı
B
A 30°M°Y0Z8at
A 34°17°ZonguWak
A 33° 19°
A 34° 19°
A 31° 26°
A 33° 20°
A 32° 14°
Y 30» 14°
Y 25° 18°
Y 25° 19°
Y 24» 17°
A 36°2r>
A 26° 16°
Y 28° 14°
A 29° 18°
Y 26° 19»
A 31° 14°
A 30° 16°
A 28° 13°
Y 27° 12°
A 24° 16°
ı buiuthi j yaflmurtı g £ ssh fl*** A-açı* B-bu<uOu G-gûneşlı K-fcartı S-sısh Y^ajmurlu
L
Helsınkı
Lenıngrad
Moskova
Tebnz"
DÜNYA'DA BUGÜN
Afnsterüam
Amman
Atına
Bağdat
Barc«k>na
Basel
Bdgrad
Bertn
Bonn
Brûksel
Budapeîte
Cenevrt
Cejyır
Odde
Oubaı
FranMurt
an*
Hetsmla
Kal»re
Kopentag
Kün
Letaşa
Y 23°
A 38»
A 30°
A 37»
A 34»
A 31°
A 30°
A 32°
A 32°
A 26°
A 30°
A 34°
A 33°
A 41»
A 40°
A 32°
A 29°
Y 25°
A 37°
Y 20°
A 34°
A 28°
Leungraö
LonOra
Madnd
Mılano
Monfftal
Mostora
Munıh
e
Osio
Pans
Prag
Rıyad
Boma
Srtya
Şam
TeiAvı»
Tunus
venedık
Viyana
A 28°
A 26°
A 38°
A 33°
A 34°
A 26°
A 32°
A 30°
Y 21°
A 31°
A 34°
A 42°
A 32°
A 28°
A 37°
A 36°
A 33°
Y 28°
A 26°
A 28°
Vvasfnngion A 31°
Zünh A 32°
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Sadrazamlık göre-
viyle yükümlü olma-
yan ve Osmanlı ordu-
sunun komutanlığını
yapan vezirin sanı. 2/
M«vi pcri kuşn da de-
nilen ve Endonezya1
da yaşayan ötücü
kus... Kuşun yavrusu-
na taşıdığı yem. 3/
Hayvan yiyeceği... Bir
olayın bellekte bırak-
tığı öğretici iz. 4/ Ye-
raltı suyunu taşıyan
geçirimli katman...
Bir nota. 5/ Kjsa ve
özlü söz. 6/ Bir görevin yürüttilebilme-
si için merkez olaıak seçilen yer... Gu-
ney Amerika'da yabanıl hayvanlan ya-
kaJamak için kullanılan kement. 7/
Gecikme... Buzul kokenlı blok kil. 8/
Bir ise verilecek zaman... TUrk resim
sanatında önemli bir grubun ad ola-
rak benimsendiğı harfın okunusu. 9/
Mevlevi ayini... Bir işe gönlü olma.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Çok güçlü bir zehir. 2/ Amaç.- Kapı
ve pencerenin yerleştiği kasa. 3/ Kum falı... Eksiği olmayan. 4/ tki
tarla arasındaki sınır... Ahmct Rasim'in, çocukluk ve okul anıları-
nı içeren yapıtı. 5/ Ayrıca degerli taşlarla süslü olmayan, altın ya
da gümüşten yapılmış ku>-umculuk işleri. 6/ Yunan mitolojisinde
aşk tannsı... Bir cetvel türü. 7/ Bulut... Bir şeyi anımsamak için
yazılan kısa yazı. 8/ Devletle ilgili... Düşünce. 9/ tnsanı istenme-
yen seçeneklerden birini izlemeye zorlayan durum.
60 YIL ONCE CumhuriYe(
İran cevap vermedi
7 AGUSTOS 1930
Surye'de oturan Kürt
sergerdelerinden Haco teşkil
ettiği çetelerle hududumuzdan
içeri girmiş ve akın yaptıklan
sahanm hükümetle alâkasını
kesmek için telgraf ve telefon
hatlarını tahrip etmişlerdir.
Aşiret reisi Haco Kürt'lere
beyannameler dağıtmış, bunlar
da hareketlerinin Türk
gazeteleri tarafından irtica
olarak gösterildiğini, balbuki
kendilerinin Kürt istiklâlini
temin için çalışmakta oldukiarım ve bu dava yolunda
nihayete kadar uğraşacaklannı bildirmiştir.
Sergerde, buna ilave olarak Türk'lerin, vatandaşlarını
katjiettiklerini, intikam aiınmasını da söylemektedir.
Haco üzerine derhal kuvvetfi kıtaat sevkedilmiştir. Surye"den
gelen bu kıyam darbesinin de diğerleri gibi sür'atle
durdurulup tenkil edileceği bekleniyor.
Hakkâri'nin Oramar nahiyesine saldıran Barzan şeyhinin
idaresindeki eşkıya da ihata edilmiştir. Bunlar için aynen
Zeylân deresi baskını gibi bir hareket hazırlanmıştır.
Binaenaleyh bunlann da bu suretle ve tamamen imha
edilecekleri muhakkaktır.
Ağn'da ayni vaziyet devam ediyor. Mahsur eşkıya
yerlerinden kımıldamağa imkân bulamamakta ve şedit hava
bombardımanı hemen hiç kesilmeden devam etraektedir.
İran hükümetinin cevabı henüz gelmemiştir. Yarın (bugün)
akşama kadar sefirimize tevdii bekleniyor. Hükümetimiz,
notasında biri hudut boyundaki asilerin tedibi için müşterek
hareket edilmesi ve diğeri hudutlanmızın müstakbel
emniyetini temin maksadile tashihat icrası olmak üzere iki
talepte bulunmuştu.
iran, cevabı notasında bu talepleriraize muvafakat ettiği
takdirde derhal müzakerata geçilecektir. Hududumuzun
tashihine dair taiebiraiz, yansı İran toprağında olan küçük
Ağndağı'nın hudutlarımız dahiline geçmesi esasını ihtiva
etmektedir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
C»Bİ Gursel
Inönü-Gürsel7 AĞUSTOS 1960
Devlet ve Hükümet Başkanı Org.
Cemal Gürsel, dün saat 21 de
donanmaya ait bir motörle
Floryadan hareket ederek saat
21.45*te Heybeliye muvasalat etmiş,
Heybelide istirahat etmekte olan
CHP Genel Başkanı tnönü'nün evine
giderek kendisiyle 45 dakika
görüşmüştür.
Gürsel ve lnönü görüşmesi, lnönü'nün çalışma odasında
cereyan etmiş ve başka hiç kimse bulunmamıştır. Gürsel saat
22.45'te Heybeli'den ayrılırken görüşmeden çok memnun
olduğu etrafındakiler tarafından ifade edilmiştir.
Gürsel saat 23'te Büyükada Anadolu Kulübü iskelesine
gelmiş, iskelede Vali Tulga, CHP sabık milletvekillerinden
Kemali Bayezıt, Nüvit Yetkin, Vedat Dicleli tarafından
karşılanmıştır.
Kulübün girişinde ise CHP Genel Sekreter Yardımcısı Kemal
Satır tarafından karşılanmıştır. Kemal Satır, Gürsel'e hatınnı
sormuş, Gürsel de "Her şey yolunda, bu gece de çok
memnunum" şeklinde cevap vermiştir.
Anadolu Kulübünde Hazine yararına verilmekte olan baloda
hazır bulunan Gürsel, kendisine aynlan masada MBK'den
Deniz Kur. Bnb. Münir Köseoğlu, Vali Tulga, Nüvit Yetkin
ve Kemal Satır'la birlikte oturmuştur.
Gürsel'e gelişinde olduğu gibi balodan aynlışında da büyük
sevgi tezahüratı yapılmıştır.
Şehrimizde bulunan E>evlet ve Hükümet Başkanı Org.
Cemal Gürsel, dün de Floryada istirahat etmiş, bazı dost ve
arkadaşlarını kabul ederek kendileri ile görüşmüştür.
Vilâyete ait mütevaa bir yazlıkta kalmakta olan Devlet
Başkanı, öğleden önce saat 10'da, öğleden sonra da saat.
16'da olmak üzere iki defa denize girmiştir.
Gürsel, deniz banyosu yapmaya giderken etrafını saran
kalabalık bir halk kitlesi kendisine sevgi gösterilerinde
buiunmuştur.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
*Kazı kazan' başlıyor
7 AGUSTOS 1989
Milli Piyango Idaresi, ismi "Hemen Kazan" olan yeni
oyunun kuponlarını bugün piyasaya dağıtıyor. Bin liradan
satılacak biletlerden devlet, 100 milyar gelir sağlayacak.
Yurttaşlar, piyasaya sürülecek kartlardan anında bin liradan
20 milyon liraya kadar ikramiye kazanabilecekler.
"Hemen Kazan" biletleri Hollanda'da bir tngiliz fırması
olan Thomas Delarue tarafından basılıyor. Bu firmayla
Milli Piyango tdaresi 100 milyon biletlik bir bağlantı
sağladı. Tahrifı mümkün olmayan, tekniği çok önemli olan
biletlerin laser-printerle basılıp Türkiye'de basılma olanağı
olmadığı bildirildi.
TARITSMA
Sakın Hak Vermeyelînı!
Tarih şiddet olaylarıyla dolu; Hitler'in Yahudi soykırımı,
Amerikalıların Kızılderili soykırımı, Vietnam katliamı ve
daha neler neler...
28 Temmuz 1990 tarihli Cumhuriyet'te, bir
zamanlar bir gazetede aynı sayfayı barış, sevgi
ve demokrasi yazılarıyla paylaştığım ağabe-
yım Samim Kocagoz'un "Yabudi soykınmı
nedeniyle neredeyse Hitler'e hak verir duru-
ma gelme" sözlerinin maksadını aşan bir ifade
değil sevhen yanlış anlasılabilecek bir ifade ol-
masını diliyorum...
Dünya banş ve sevgj peşinde koşuyor.
•Komşulanmız )ine savasta, bu kez Irak \e Ku-
veyt. Nedenlerinden biri de Saddam Huseyin'-
in kişisel gücünün sürekliliği için çözümü sa-
vaşta bulması. İran savaşının bitişinden son-
ra modern eğitilmiş deneyimli 800 bin kişilik
ordunun sivil yaşama döndüğü zaman çıka-
racağı sosyal ekonomik sorunları ertelemek
için bu insanlan üniforma içinde tutma ça-
bası.
Kuvvet, kuvveti elinde tutanlann bırakmak
istemediği, cazibesi bol bir araç, bazüanna gö-
re ise bir amaç. Yönetim tanımlarıyla sıfat-
lanyla özdeşlesmiş bir kavram. Yönetimler
kontrol edilmediği, denetlenmediğı zamanlar,
kuvvet şiddete dönüşebilmekte veya şiddeti
araç olarak kullanabilmekte. Bu da bazı ül-
ke yöneticilerinin içte ve dışta sık sık ba$vur-
duğu bir yöntem şiddet. Üstelik harekete geç-
mesi için gerekli olan kin, nefret, öfke ve in-
tikam duygularırun duygunluğa ulaştıktan
sonra bile ileriye dönük yeşermeye hazır to-
humlar bırakıyor.
Tarih şiddet olaylarıyla dolu; Hitler'in Ya-
hudi soykırımı, Amerikalılann Kızılderili
soykınmı, Vietnam katliamı ve daha neler ne-
ler...
tnsanhk banş ve sevgi dolu bir dünyanın
özlemini çekerken dün veya bugün şiddete, kı-
yıma, soykınma hak vermek mümkün olabi-
lir mi? Bırakın hak vermeyi, yaşanmış şiddet-
lerin bıraktığı üzüntüyü ortadan kaldırabilir
misiniz?
Şiddet, başlı başına ortadan kalkması ge-
reken bir olay. Ülkemizde adam oldürmeler
tepki çekmezken, bir başka ülkede açıkhava-
da bekletilen bir gencin kolunu kıran bir as-
ker için tüm dünya ayağa kalkıyor. Vietnamh
tutsağın şakağına tabanca dayayan Amerika-
lının eli, tutsağın ölüm öncesi yüz ifadesiyle
birlikte tüm dunyada şiddete karşı bir afiş ha-
line geliyor.
Dünya, aynı şekilde sivil yolcu uçağına
bomba koyana da hükümetlere olan tepkisi-
ni sivillere yönelten anlayışa da karşı çıkıyor.
Amaç savaşsız dünya, kavgasız ülke.
Bir zamanlar öfkenin kabartılmasının na-
sıl olduğunu gördük. Çaresizlik ortamlan ya-
ratılarak, çarenin şiddetten geçtiğine birtakım
insanlann inandınldığını ve sonra bu kişile-
rin kullanması öngörulen şiddet yöntemleriyle
bu insanlann yok edildiğini gördük.
Sakın ola ki şiddet kullanmaya inanılır bir
gerekçe bulundurulabileceğine ilişkin kitlele-
re mesaj verilsin. Buna da tarihten örnek bu-
lunsun. Başka bir deyişle bugünun insanlık dı-
şı davramşlarına geçmişte dayanak bulalım.
O zaman gelmiş olduğumuz barış ortamını da
dinamitlemiş oluruz.
Geleceğimizi bilinçle kuracağız, tarihin aa-
larını yaşamayacağız, yaşatmayacağız. Kaldı
ki sevgi ve banş çemberi, devletler terörüne
karşı da en etkili silahtır.
tSKENDER ODABAŞOĞLU
tstanbul Büvutşehir Belediyesi
tştirakler Daire Başkanı
Doğu Karadeniz'de ]\e Oluyor?
Yamaç arazilerin her karışı parsellenmiş; köy, mahalle, oba
ve tek tek yerleşimlerle dağınık ve çok düzensiz bir yerleşim
sergilenmiştir. -
19 haziran günü Do^u Karadeniz'de yaşa-
nan küçük bir "tufan" örneği sel ve heyelan
felaketinden bu yana neredeyse bir ay geçti.
Bu olay, bu yöre için şüphesiz ne ilk, temen-
ni edilmemekle birlikte ne de sondur. Nitekim
daha birkaç ay Once Rize ve Hopa taraflann-
da karayolunda büyük kaymalar olmuş, bir
süre yolcular denizden taşınrmş; 23 Haziran
1988 günü de 65 cana mal olan Maçka-Çatak
heyelam ile karşılaşılmıştı. Olay artık olağan
sayıldığından daha küçük çaplı sel ve heye-
lan olaylannın üzerinde fazla durulmadığını
da bihyoruz. Biraz daha gerilere gidersek, baş-
ta Trabzon olmak üzere yine bu yörenin
1952'de ve 1929'da (146 insanımızın ölümü-
ne neden olan) çok daha büyük sel/taşkın ve
heyelan olaylan ile karşılastığını görürüz.
Evet, Doğu Karadeniz'de ne oluyor? Yoksa
Bangladeş'in kaderi gibi bir kader ile mi kar-
şı karşıya?
Olayın ardından birçok yetktlinin ve bazı
bilim adamlarının TV'de konu ile ilgili açık-
lamalarını dinledik, beklenen kadar olma-
makla birlikte, basında bazı yazılar/makale-
ler okuduk. Ne acıdır ki hep yağışın fadalı-
ğına, arazdnin jeolojik olarak duyarlılığına ve
dolayısıyle Karayollarf run yüksek standarth
yol inşaatlarında bu duyarldığı pek dikkate
almamasına ve akarsu yataklarındaki yer yer
(Trabzon-Değirmendere'de olduğu gibi) ya-
pılaşmalara değinildi, hiç kimse bu olaylann
gerisinde bir de hem de başta olarak, bu yö-
rede yaşanan ileri derecedeki ormansızlaşma
ve onu izleyen çarpık/çok yanlış arazi kulla-
nımı olayının yer aldığına dikkatleri çektne-
di. Çok bekledim bu acı ve güncel/yaşamsal
konuda orman fakültelerimizin sayın hocala-
n, Orman Genel Müdüriüğü'nün değerli araş-
tırmacı/uzman elemanlan veya TMMOB Or-
man Mühendisleri Odası bu konuda bir şey-
ler dile getirirler ve kamuoyunu aydınlatırlar
diye, ama sonunda ülkemiz ormancüık sonın-
lanna da gönül vermiş değerli H.V.Veiidcde-
oglu Hocamızın yine gazetemizde (8 temmuz)
bizlere serzenişte de bulunarak ele aldığı ma-
kale dışında dikkat çekici bir yazıya rastlama-
dım. Acaba bu suskunluğu neye vermeli?
Yoksa bunu da bir cevap olarak mı kabul ede-
lim?
Bölgenin arazi ve jeolojik yapısına bir göz
atıhrsa, kıyı şeridi ve dere tabanlanndaki belü
başlı birkaç düzlük dışında yörenin neredey-
se tümüyle dik ve sarp eğimli arazilerden oluş-
tuğu, yine heyelanların eksik olmadığı
(198S'te Zonguldak, Kastamonu ve Sinop'ta
toplam 250 kadar yerleşim merkezindeki kay-
malar hatırlansın) Orta Karadeniz'de "fliş"
denen "kiltaşı + toztaşı + kumtaşı" arda-
şık katmanlı dik ve dike yakın eğimli tortul
yapılann, Doğu Karadeniz'de ise genelde ba-
zalt, tüf ve piroklastik malzemelerin oluştur-
duğu karmaşık volkanik oluşumların yaygın
olduğu görülür. "Fliş"lerde kiltaşı katmanı
yağmurlann da etkisi ile kolay çözünerek ve
şişerek diğer sert katmanlar arasmda kaygan
bir zemin oluşturmakta, arazinin yaşma, geç-
mişte ve günümüzdeki iklim koşuİlanna bağlı
olarak da volkanik yapılar, killeşme başta ol-
mak üzere kuvvetli aynşım göstermekte, ya-
ğışlarla çatlaklar arasına süzülerek inen ince
kil filişleri burada da iri kaya bloklan arasmda
eğimin etkisi ile kaymaya hazır ortamlan oluş-
turmaktadır.
Bize göre gözden kaçan asıl önemli konu
ise bu yöredeki arazi kullanımında yaşanan
çarpıklıklardır. Aslında orman olan ve arazi
kullanım yetenek sıruflanna göre de bu şekilde
korunarak işletılmesi gereken bu arazilerin
çok yoğun bir nüfus baskısı altında olduğu-
nu görmekteyiz. Yamaç arazilerin her karışı
parsellenmiş, köy, mahalle, oba ve tek tek yer-
leşimlerle dağınık ve çok düzensiz bir yerle-
şim sergilenmiştir. Bu yoğun yerleşimlerle bir-
likte çay, fmdık, tütün ve-mısır tanmı yamaç
arazileri istila etmiş, verimli orman neredey-
se dağlann zirvelerine/su aynm çizgilerine ka-
dar çekilmiş ve geriye "YeşiJ Karadeniz"den
aldatıcı/kof bir yeşillik kalmıştır. Eski Top-
raksu'nun hazırladığı Türkiye Arazi Varlığı
1978'e bir gözatüırsa, kullanım yönünden, ül-
kemizin en çok "sonınlu" arazilerinin bura-
da yer aldığı görülür. Düşünebiliyor musunuz,
işlenen arazilerin Trabzon'da sadece 228 ha'-
ında, Giresun'da da 256 ha'ında "sornn
yok"tur. Son sel ve heyelanların etkilediği üç
ilin (Giresun, Trabzon, Gümüşhane) toprak-
larının Vo89'unda çeşitli şiddette toprak aşı-
nım olayı yaşanmaktadır. Yine bu üç ilde iş-
lemeli tanma asla uygun olmayan, otlak ve
orman olarak korunma ve işletümesi gereken
en az 356 bin ha arazi maalesef işlemeli ta-
rım altmdadır. Ormanlar 1973 sonu itibarıy-
la bilinen rakamlan yansıtmaktan çok uzak-
tır. Böylece, yağışın fazlalığından ve Jeolojik
yapının duyarlılığından şikâyetçi olduğumuz
bu yörede, toprağı koruyarak yüzeysel akışı
ve erozyonu önleyen, tüm varlığı ile toprağı
saran, tacı/gövdesi ile yağışın bir kısmını tu-
tan ve buharlaşma-terleme ile de yağışı ve top-
rak suyunu bir pompa sistemi gibi atmosfere
tekrar gönderen (sadece terleme ile topraktan
atmosfere yazın günde 60 ton/ha kadar su ve-
rilmektedir) yoğun ve verimli orman örtüsü
kalkmış, yerine usulsüz ve ölçüsüz bir şekil-
de tarım yerleşmiştir. Böyle bir tablonun so-
nucunun da üzücü ve hatta trajik olacağı açık-
tır.
Eğer ülke ve bu ülkenin insanlan olarak ba-
zı şeylerden ders alabiliyorsak, bizler için şu
son Doğu Karadeniz sel felaketinden herhal-
de daha büyük bir ders olmasa gerek. Her-
halde Karayollan'run yüksek standarüı yol ya-
pımında yörenin iklim koşullanm ve duyarlı
jeolojik yapısını dikkate almasında yarar var-
dır. Aynca, sadece bu yöre için değil, tüm
Türkiye için geçerli, ormanlan koruyucu, ge-
liştirici ve erozyonu önleyici tutarlı politika-
ların oluşturulması ve arazi yetenek sınıflan-
na aykırı kullanımların da önlenmesi kaçmıl-
mazdır. Ve şuna inanılsın ki gerek 1961 ve ge-
rekse 1982 Anayasalanmızda (Madde 131 ve
Madde 169) ormanlan kcruyucu hükümlere
boşuna yer verihnemiştir. Ormanlar korunur-
ken aslında mal ve can varlığı ile Türk insaru
korunmaktadır.
Deniz düzeyinin altında "alçak" arazilerin
oluşturduğu Hollanda'da 1953 yılında Kuzey
Denizi'nin kabarması ve Ren, Maas ve Ijssel
nehirlerinin taşması sonucu bir gecede 1800
Hollanda yurttaşı kaybedilince, ertesi gün par-
lamento olağanüstü toplanmış ve kilometre-
lerce "dayk'Vsedde inşaatlanyla ünlü Delta
Plam'nı tartışmasız kabul etmiş ve planı kısa
sürede gerçekleştirerek yurttaşını sürekli teh-
dit eden bu doğal afete karşı yaşam güvence-
sine kavusturmuştur. Acaba, bizde de bazı so-
runlara sahip çıkmak için binlerle ifade edi-
len kurbanlar mı vermek geTekiyor? Yoksa
daha büyük "tufan'Mar mı bekleniyor?
MUSTAFA KASIM
Orman Yüksek Mühendisi (E.)
OKURLARDAN
Telefon sistemi değişirse ne olur?'
Gazetenizin 14.7.1990 tarihli
Bilim Teknik Dergisi'nde
yayımlanan "Telefon sistemi
değişirse ne olur?" başbklı yazı
incelenmiştir.
Bugün Avrupa'daki araç telefon
sistemlerinin lamamının frekans
modülasyonu tekniği
kullamlan, analog sistemler
olduğu doğrudur. NMT,
ETACS ve StSTEM C gjbi
isimler altında değişik protokol
ve frekans bantlarında çalışan
çeşitli Avrupa ulkelerinin araç
telefon sistemleri birbirlerine
uyumlu değildir. Başka bir
deyişle bir tngiliz araç telefonu
ne Fransa'da ne Almanya'da ne
de tsveç'te kuUanüabilir.
Yurdumuzdaki araç telefon
sistemi de benzer şekilde başka
bir Avrypa ülkesinde
kullamlamaz.
Yukanda değinilen sistem
uyumsuzluklannı ortadan
kaldırmak ve tüm Avrupa'da
standart tek bir protokolde
çalışan araç telefon sistemini
hizmete sunmak amacıyla 17
Avrupa ulkesinin ortak kararla
kurmayı planladıklan GSM
araç telefon sistemi 1991 yılı
sonunda hazır olacaktır.
Digital teknoloji ile
çalışan ve frekans
modülasyonu yerine zaman
paylaşmalı çoklama ve digital
modülasyon tekniğini kullanan
bu sistemin kurulmasıyla
mevcut çalışan analog
sistemlerin devre dışı kalması
Köyceğiz Belediye Başkanı'na
Gecen Kurban Bayramı tatili
sırasında Köyceğiz'de çok güzel
6 gün geçirdik. Beldenizin
henüz bozulmamış doğal
güzellikleri ve insanlanmn
tokgözlü, sıcak yaklaşımlan
herkes gibi beni de çok mutlu
etti. Bu güzelük ve değerlere
sahip olmaktan gurur duyuyor
olmalısıruz.
Ancak bu güzellik ve insani
değerlerin asıl sahibinin gelecek
kuşaklar olduğunu ve bunlan
bozulmadan onlara teslim
etmenin sizin ve bizim vicdani
bir görevimiz olduğunu kabul
etmek gerekir. Bu bağlamda bir
kaç noktayı size iletmek
istedim:
• Köyceğiz'in en hoş
yönlerinden biri sessizliği. Ama
ne yazık ki sahildeki bir-iki
restoranın gece saat 00.30'a
kadar süren "piyanist şantör"
işkencesini yalnız o restorana
gelenler değil, çevredeki
yüzlerce kişi çekmek zorunda
kalıyordu. Sayın Başkan, lütfen
bu ilkelliğe ve çirkinliğe izin
vermeyin! Köyceğiz'e gelenlerin
büyük bir bölümü, büyük
şehirlerin gürültü
kirlenmesinden kaçanlardır.
Onları hayal kınkhğına
uğratmayın.
• Gürültünün bir başka
kaynağı da, yörenizde çokça
bulunan motosikletler! Sabahın
en erken saatlerinde bunlann
çirkin sesiyle uyanmak doğrusu
çok tatsız oluyordu. Acaba,
özellikle kentin sahile doğru ait
yarısında, taşıt olarak yalnızca
bisiklet ve benzeri motorsuz
taşıtların kullamlması gibi bir
düzenleme yapılamaz mı?
• Yine sahildeki yola, yasak
olmasına karşın zaman zaman
taşıtların girdiğini gördüm.
Buna kesinlikle engel olmak
gerekir sanıyorum.
• Bir diğer çirkinlik de göle
atılan çöplerin kıyıda
birikmesiyle oluşuyordu.
Bunlan acaba sıyırarak
temizlemek mümkün olabilir
mi?
• Tüm dünyanın —ve ne yazık
ki hızla Köyceğiz'in de— başına
bela olan pet şişe, kutu
söz konusu değildir.
Birbirinden tamamen bağımsız
olan eski ve yeni sistemlerin bir
arada çalışmaması için hiçbir
neden yoktur. Yurdumuzda da
1992 yılı başında hizmete
ginnesi beklenen GSM Pan
Avrupa sisteminin yanında
mevcut Analog NMT
sistemimiz daha uzun yılar
hizmet vermeye devam
edecektir.
PTT Genel Müdüriügii
meşrubat ve plastik poşet
virüslerinin beldenizde satışını
ve kullanılmasını yasaklamanız
mümkün olabilir mi? Böyle bir
karar, inanın ki size yalnız
Türkiye'de değil, dünya çapında
ün kazandınr ve milyonlarca
insanın desteğini sağlar.
Sayın Başkan,
Elinizdeki cennet parçasmın
kutsallığını korumak gibi zor,
ağır ama çok da saygıdeğer bir
sorumluluğunuz var. Bu
doğrultuda göstereceğiniz
medeni cesaret ve aktif
tutumunuzun, bir insanlık
eylemi olacağıru biliyoruz.
YUSUF KÖSE
Erenköy/lslan bul
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EkMEM I
Sinsi Cinayetier: (6)
Hinthorozu'yla Hacı
TO'nün Oğlu...Bundan iki ay mı ne önceydi; TFTTden Hinthorozu Erdal Bey'e
gelmişlerdi. Amaçlan, TÜBITAK'la ilgili bir konuşma yapmaktı.
Erdal Bey de iyi hazırlanmıştı doğrusu. Televizyon kamerası ku-
ruldu; çekim başladı başlayacak. Bu sırada TV'den gelen arka-
daş:
—Efendim, dedi, konuşmanız denetime girdikten sonra yayım-
lanacak!
—Denetim mi, ne denetimi?
—TRT'nin denetimi, oraya girecek!
—Yok kardeşim, diye karşılık verdi Hinthorozu, benimle yapı-
lacak konuşma denetime girecekse, ben konuşmam...
Televizyoncular bunun üzerine kurdukları aygıtları, takım tak-
lavatları toplayıp gittiler!
Hinthorozu, gerçekte TÜBİTAK'ın içyüzûnü öğrenmişti. Bu bi-
limsel arastırma kurumu, nicedir "tarikatçıların" yuvası mt olmuş-
tu? Bir ödül törenınde Erdal Bey de vardı Doğramacı, bakanlar,
odül vermeleri için çağrılıyorlar, ancak Erdal Bey çağrılmıyordu.
Buradan anlaşılıyordu TÜBİTAK'ın ne duruma getirildiği. Bu yu-
vaya zaman zaman Hacı TÖ'nün oğlu Ahmet de gelirdı. Ahmet,
daha çok planlama ve koordınasyon yardımcısı Mehmet Hilmi
Güler'in yanına gelirdi. Kurumda herkes namaz vakitleri işini bı-
rakıp, aptestini alarak mescıde namaz kılmaya çıkarken Meh-
met Hilmi Güler, namazını makamında kılar. Makam odasında,
perdeyle bölünmüş bir yer vardır, orada kılar, eda eder namazı.
Cuma günleriyse, bu bilimsel kurum, tam anlamıyla boşalır. Ye-
mek, cumaları namaza gidenler düşünülerek erken verilir.
Mehmef Hilmi Güler'in arası, Başkan Mehmet Ergin'le pek hoş
değildir. Limonidir. Mehmet Hilmi Güler, Erdemır'de de yönetim
kuruiu üyesi. Çalışkan adam1
TÜBİTAK'ın iki ayda bir yayımladığı "TÜBİTAK Bülteni"nde,
ön kapağın arkasında Atatürk'ün resmiyle, altında da şu sözleri
vardı: "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaf-
fakiyet için, en hakiki mürşit ılimdir, fendir. ilım ve fennin hari-
cinde mürşit aramak, gaflettir, cehalettir, delalettir." Prof. Mehmet
Ergin göreve geldikten bir süre sonra Atatürk'ün o sözleri de res-
mi de kaldırıldı. O sayfa şimdi boş çıkıyor. O tümcenin bir bölü-
mü "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözü, Dil-Tarih Coğrafya
Fakültesi'nin alnında yazılı. Şimdilerde, o yazının durumu tehli-
keli. Muzır Kuruiu Başkanı, DTCF Dekanı Bayan Rüçhan Arık'ın
da içinde bulunduğu bir grup şu gorüşü mü savunuyor?
—Bina eski, Atatürk'ün 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' sö-
zü de iyi okunmuvor! Onarsak da yazı daha iyi okunsa olmaz
mı acaba?..
Olur da onarım bahanesiyle yazı gitmesın de ortadan! Ben-
den anımsatması...
Prof. Mehmet Ergın, TÜBİTAK'ta, ilerici kişileri sindirmek için,
Tez Koop-İş Sendikası Başkanı Kenan Gürbüz'le işbirtiği mi yaptı?
Bununla ilgili olarak Cumhuriyet'te 6 Kasım 1989'da bir yazı da
çıkmıştı. Mehmet Ergin, "İnsan ve Kâinat" dergisinin kasım 1989
sayısında, Kenan Gürbüz'ün kendisine bazı adlar verdiğini açık-
lamış mıydı? Kenan Gürbüz, bu nedenle sendika kongrelerin-
de eleştirı konusu oldu mu?
Kuruma çeşitli gazeteler gelirdi, Cumhuriyet de. "Nokta" der-
gisinin sürdürümcüsüyken bir yazıdan dolayı "Nokta" bırakıldı,
onun yerine "İnsan ve Kâinat" dergisı alındı. İnsan ve Kâinat'ın
yazarları arasmda Prof. Hikmet Üçışık vardı; Mehmet Ergin'le
Hıkmet Üçışık, birbirlerini överlerdi. Mehmet Ergin, Hikmet Üçı-
şık'i Gebze'de bulunan "Marmara Arastırma Merkezf'nin yöne-
ticiliğine getirdi Hikmet Üçışık, işçileri tırpanladı, yani işten attı.
Gebze işyeri temsilcisinin işten atılması olayı gazetelere geçti.
Elimde "İnsan ve Kâinat" dergisinin kasım 1989 sayısı var. Bu-
rada Ramazan Aydın, Prof. Mehmet Ergin'e soruyor:
—TÜBİTAK'ın son yıllarda Türk bilim ve teknolojisine ne gibi
kâtkıları olmuştur. Birkaç somut örnekle durumu açıklar mısınız?
—TUBİTAK araştırıcılarının gerek yurtdışında ve gerekse yurt-
içi yayımlarda bilimsel makaleleri az değildir. ileri teknolojilerde
gerçekleştirdiği iki projeyi hemen burada söyleyebilirim; bunlar-
dan biri, silahlı kuvvetler için geliştirilen "gece görüş dürbü-
nü"dür. Yapılan prototip 2 kilo 700 gram kadar ağırlıktaydı ve
Konya Karapınar'da İngiliz, Fransız ve Amerikan yapımı emsal-
teriyle yapılan testlerde fevkalâde başarılı oldu. Ancak daha sonra
bizim bu cihazımızın üretimi yerine, dışarıdan ithali yoluna gi-
dildi. Burada konu ile ilgili dosyalarda bizim prototip dürbünün
12 kilodan ağır olduğu yazılmış. Elimizdeki dürbünü tartıp 2700
gram olduğunu maalesef kimseye anlatamadık...
Prof. Mehmet Ergin, bundan başka eğitimde kullanılmak üzere
kişisel bilgisayarlartn programlarının üretilmesi ile ilgili bir ça-
lışmanın Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde denenmekte oldu-
ğunu söylüyor; konuşmasını şöyie sürdürüyor: "Seri üretimi için
de yerli bir elektronik firmasıyla ön protokol yapılmıştır Böyle pro-
jeler seri üretıme aktarılırken, bilim adamlarının dışındaki bazı
faktörlerin etkili olduğunu unutmamak lazımdır. Bakarsınız ba-
şarılı olduğu yapılan testlerle ortaya konan bu cihazların üretimi
yerine, ithal yoluna da gidilebilir... İki buçuk kiloluk dürbün dos-
yada 12 kilo olduktan ve biz bunun doğrusunu ispatlayamadık-
tan sonra!..."
Prof. Mehmet Ergin, "bilim adamları dışındaki faktörler" sö-
züyle kimleri vurgulamak istiyordu acaba? Bunlann arasmda Ha-
cı TÖ'nün oğlu, Mehmet Hilmi Güler'in arkadaşı, Ahmet Bey de
var mıydı, ne bileyim?
ÇALJŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILIVIAZ ŞİPAL
tt
Eşim Hamile"
c r j D I !• ^ 5
l m o z e l
sektöre ait bir iplik fabrikasında yıl-
9CIKU. lardn- çahşıyor. Fabrikada üç vardiya calışıbyor.
Eşım hamile ve hamileliği de oldukça sonınlu.
Geçen yıllarda bir gazetede hamilelenn gece
vardiyasında çalıştınlamayacağı konusu işlenmiş-
ti. Fabrikadaki ilgililere durumu anlattık. Ancak
bir yanıt alamadık.
Yasa ve yönetmeüklerde hamile kadınlann
haklan nedir?
t.E,
YANTT: tş Yasası'mn 70. maddesi "Anahk ha-
lınde calıştınna yasağı"na ilişkindir.
"Madde 70 - Kadın işçılerin doğumdan önce 6 ve doğum-
dan sonra 6 hafta olmak üzere 12 haftalık süre için çahştınl-
maian yasaktır.
Ancak bu süreler ışcinın sağlık durumuna ve işin özelliğine
göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artınlabiîir.
Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.
Isteğı halinde işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan 6 aya
kadar ûcretsız izin verilir. Bu süre, ücretli izin hakkının hesa-
bında nazara alınmaz."
22.3.1980 günlü Resmi Gazete'de*yayımlanan, "Kadın işçi-
lerin sanayie ait işlerde gece postalannda çahştınlma koşulla-
n hakkında tüzük"ün bazı hükümleri:
"Madde 3- Kadın işçilerin her ne şekilde olursa olsun, gece
süresinde fazla saatlerde çahştınlmalan yasaktır.
Madde 5- Kadın işçilerin gece postalannda çahştınlabilme-
leri için, ise başlamadan önce, işyeri, işçi sağlığı dispanserleri,
bunlann bulunmadığı yerlerde sırası ile en yakın Sosyal Si-
gortalar Kurumu Sağlık Ocaklan, hükümet veya belediye ta-
biplerine muayene ettirilerek çalışmalanna engel durumlan
olmadığına dair raporlanmn sağlanması şarttır. Bunlann
muayeneleri her altı ayda bir tekrarlanır."
Madde 6- Emzikli kadın işciler doğum tarihinden itibaren
altı ay süre ile gece postalannda çalıştınlamazlar."
10.4.1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan, "Gebe ve
emzikli kadınlann çahştınlma şartlanyla emzinne odalan ve
çocuk bakım yurtlanna dair tûzük"ün 3. maddesi de, Iş Ya-
sası'mn 70. maddesi ile aynıdır.
"Madde 3- Kadın işçilerin, doğumdan önce 6, doğumdan
sonra 6 hafta olmak üzere 12 haftalık süre içinde çahştınlma-
lan yasaktır.
Bu süreler, işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre
doğumdan önce ve sonra hekim raporuna dayanılarak artın-
labiîir.
tsteği halinde kadın işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan
sonra 6 aya kadar ûcretsız izin verilir. Bu süre, ücretli izin
hakkının hesabında nazara alınmaz."
Yasa ve tüzükleri ıncelediğımizde, kadın işçilerin hamilelik-
lerinde gece çalıştınlamayacağına ilişkin bir hükme rastlaya-
madık.