22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/15 KÖRFEZ KRtZt...KÖRFEZ KKİZİ... KÖRFEZ KR İZİ...KORFFZ KRÎZt... KÖI SURİYE SaddamyanlısıkanlıgösteriSuriye'nin Irak sınırına yakın bölgesinde pazar günü Irak yanlısı büyük gösteriler düzenlendiği bildiriliyor. Göstericilere ateş eden askerler düzinelerle insanı öldürdüler. Diplomatik kaynaklar eylemin Hafız Esad için ciddi bir tehdit olduğunu belirtiyorlar. Gösteriler, 1982'de meydana gelen kanlı olaylardan bu yana en büyük kitlesel eylemi oluşturuyor. AMMAN <AP) — Suriye'nin Irak'a ya- kın bölgesinde Saddam yanlısı büyük gös- terilerin düzenlendiği, gösterileri ateş aça- rak bastıran Suriye birliklerinin düzineler- ce göstericiyi öldürdukleri bildirildi. Güvenlik kaynaklan ve diplomatlar, çok sayıda Suriye birliğinin Irak sınır bolgesi- ne gönderildiğini söylediler. Kimi kaynak- lar kanlı olayların çıktığı sınır bölgesine 50 bin dolayında askerin gönderildiğini one sürduler. Suriye basını ise olaylardan söz et- medi. Ancak adlannın açıklanmasını iste- meyen kaynaklar, pazar günu Irak sınırı ya- kınındaki kentlerde on binlerce kişinin so- kaklara dökülerek, Suriye lideri Hafız Esad'ın Körfez krizinde Saddam'a karşı cep- he almasını protesto ettiklerini söylediler. Kaynaklar, göstericilerin Irak bayTakları ve Saddam'ın resimlerini taşıdıklannı belirtti- - ler. Kaynaklara gore göstericilerin üzerine ateş eden askerler düzinelerle insan öldür- düler. Diplomatik kaynaklara göre baa gös- tericiler, Suriye'nin doğu bölgelerinin Suri- ye'den aynbp Irak'la birleşmesini istediler. Bir Batılı diploraat şöyle dedi: "Askeri birlikler once göstericileri dağıt- maya çalıştılar. Ancak başanlı olamayınca ateş açtılar. Düzinelerle insan öldii." Pazar günkü gösteriler 1982'de meydana gelen kanlı olaylardan bu yana en büyük kitlesel eylemi oluşturuyor. O tarihte Hu- mus kentinde meydana gelen ayaklanmada, kent askeri birlikler tarafından kuşatılmış ve çatışmada binlerce kişi ölmüştü. Diplomatlar ve güvenlik kaynaklan pa- zar günkü kanlı olaylara ilişkin haberlerin diğer Arap başkentleri tarafından da doğ- rulandığını bildirdiler. Suriye lideri Hafız Esad, Körfez krizin- de Irak'a karşı tavır alarak Suudi Arabis- tan'a, Mısır ve Fas'la birlikte asker yolladı. Hafız Esad'la Saddam Hiiseyin arasında uzun yıllardır kişisel rekabet ve düşmanlık var. Diplomatik kaynaklar, pazar günkü ayaklanmanın Hafız Esad için ciddi bir teh- dit olduğunu belirtiyorlar. Ayaklanmanın bastınlmasına karşın bölgede durumun ger- gin olduğu bildiriliyor. Hafız Esad, pazar gecesi Mısır'a yapaeağı ziyareti hiçbir gerek- çe göstermeden pazartesi gününe ertelemiş- ti. îstihbarat kaynaklan, Hafız Esad'ın Mı- sır'a gitmek için ayaklanmanın bastırıldığmı belirtiyorlar. gosterilerin kanlı bir biçim- de bastırıldığına ilişkin haberler, Suriye ma- kamlarınca yalanlandı. Amman'dan telefonla görüşülen bir Suriyeli yetkili, olay- lara ilişkin resmi makamların elinde hiçbir bilgi olmadığını ve askerlerin normal ha- reketlerini sürdürdüğünü bildirdi. Ancak, Amman'daki hemen hemen tüm diplomat- larca doğrulanan kanlı olaylar hakkmda ay- rıntılı bilgi ahnamıyor. Amman'daki Batılı bir diplomat da, dün yaptığı açıklamada, olaylann bastırıldığına ilişkin gelen haber- lerin yanı sıra, yeni gösteriler düzenlendiği yolunda da henuz kesin olarak doğrulan- mayan bilgilere sahip olduklarını söyledi. AFP'nin büdiğinine göre de Suriye'nin Irak sının yakınlanndaki tüm kentleri as- keri birliklerce kuşatıldı. Ajans, Suriye'nin kuzeyindeki El-Hassakeh ve kuzeydoğuc un- daki Beir El-Zor kentlerinin tum giriş çı- kışlarının Suriye askerlerince kontrol altına alındığını ve ülkenin doğusuna sürekli as- ker yığıldığını bildirdi. AFP, Amman'da- ki diplomatik kaynaklara dayanarak verdiği haberinde, Suriye askerlerinin, olası yeni gösterilere karşı halkı yeniden silah kullanmakla tehdit ettiğini duyurdu. AKBVLUT'TAN DEĞERLENDİRME 'Saddam'ın bizi kastettiğini sanmıyorum'Bakanlar Kurulu toplandı Başbakan Akbulut dün gece toplanan Bakanlar Kurulu oturumuna girerken, Saddam'ın müttefiklerini vururuz sözlerinden, Türkiye'yi kastettiğini sanmadığını söyledi. Başbakan 5.5 saatlik toplantı sonrasında da TBMM'den yetki isteme konusu için 'şu anda değil ama gerekirse götürürüz' dedi. EĞİTtM — Irak'ın olası saldınsına karşı S. Arabistan ordusu alarmda bekliyor. Suudi Muhafızları, çölde bogucu sıca|a karşın her gün eğitim yapıyoriar. (Fotoğraf: Reu(er) ECONOMISTINTELLIGENCE UNIT ORTADOGU UZMANIGEORGE JOFFE: Türkiye iki arada kaldı'Joffe, Türkiye'nin Ortadoğu'da kurulacak yeni dengeyi iyi gözetmesi gerektiğini belirterek, "Bölgede ABD'nin öncülük ettiği girişimler, lsrail'in güçlenmesine yol açabilir. Türkiye, sonuçta İsrail'e yarayacak bir siyasete mi ortak olacak"dedi. EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Ekonomik ve siyasi konu- laıda orta ve uzun vadeli tahminler yapan "Economist Intelligence Unif'in Ortado- ğu uzmanlanndan "George Joffe", Türki- ye'de, çokuluslu askeri güce katılma tartış- malarında, Türkiye'nin, Ortadoğu'da ile- ride kurulacak yeni dengeyi iyi gözetmesi gerektiğini söyledi. ABD'nin öncülük etti- ği girişimlerin, sonuçta bölgede öncelikle ls- rail'i güçlendirecek yeni bir denge oluştu- racağına dikkat çekerek, "Türkiye, sonuçta tsrail'e yarayacak bir siyasete mi ortak ol- mak istiyor" diye sordu. "Joffe" sorularımızı şöyle yanıtladı: — Türkiye, 10 yıl siiren Iran-Irak sava- şında tarafsız kaldı. Şimdi çokuluslu güct katılıp katılmama konusunda bir tarüşma içinde. Türkiye'nin boyie bir güce kablmaa ya da katılmaması için ne gibi nedenler olabüir? JOFFE — Eğer konu, Irak'ın Kuveyt'i işgaline ve Irak yönetimine karşı siyasi bir çözüm aramaksa, Türkiye, Ortadoğu'da gerçekten ne yapmak istediğini çok iyi dü- şünmek zorunda, Suudi Arabistan'da şim- diki çokuluslu askeri güç, Birleşmiş MUlet- ler denetiminde değil, ona sorumlu değil. Amerika'ya sorumlu. Girişim, bir Ameri- kan girişimi. Bu kuvvete katılacak herhangi K bir ülke, bunaiımdan sonra, Amerika'nın öncülük ettiği bir girişimde yer almış sayı- lacaktır. Bunun, Ortadoğu'da yer alan hiç- bir ülke için, gelecekte bir avantaj olacağı- nı sanmıyorum. — Türkiye bir yanda AT üyeliği peşin- de, bir yanda da Ortadoğulu oldugunun unutulmamasını da istiyor. Asker gönde- rirse, Ortadogu'ya daha da mı yabancıla- şır demek istiyorsunuz? JOFFE — Çokuluslu askeri güce katılan Suriye değil ama Mısır ve Fas Amerikan yardımı alıyor. Böyle bir güce katılan her- hangi bir ülkeyi, bölge halkı mimleyecek- tir. Bunaiımdan sonra, sadece bölgede de- ğil, bütün Arap dünyasında Batı'ya karşı müthiş bir nefret duygusu doğması bekle- nir. Bu duygu çeşitlı biçimlerde kendin gös- terebilir. Ancak istikrarsız yönetimler en tehlikede olanlar. Türkiye'yi ilgilendirebi- lecek nokta ise bu tutumun, ileride yapıla- cak ticari ilişkileri de belirleyecek ilişkile- rini giderek daha vurgular oldu. Bu açıdan, ileriyi düşünerek Türkiye için, kendini ol- duğu gibi Amerika'nın girişimiyle hareket eden çokuluslu güce adaması yerine, çekim- ser davranması her bakımdan daha iyi bir siyaset olacaktır. — Türkiye'de halen bunaiımdan sonra bölgenin siyasal bakımdan yeniden şekillen- mesinde Türkiye'nin de söz sahibi olabile- cegi, banu sağlamamn yolunun, asker gön- dermekten geçtigi şeklinde tartışmaiar var. JOFFE — Türkiye, Avrupa'ya, müstak- bel bir üye olduğunu sürekli hatırlatma ve inandırma ihtiyacında. Bu nedenle de Av- rupa Topluluğu'nun şimdi yer aldığı bir kuvvete katılmak ihtiyacını da hissediyor. Onlardan biri olduğunu göstermek istiyor. Ancak şunu hiç unutmamak gerek: Bu ço- kuluslu güç, özellikle ve öncelikle Ameri- ka'nın girişimidir. Amerika'nın Ortadoğu'- daki siyasi öngörüşüne ve tercihine uygun olarak bir araya getirilmiştir. Amerika'mn Ortadoğu için öngördüğü bütün siyasi çö- zumlere Türkiye katılmak niyetinde mi? Türkiye, bu siyasi çözümlerin hepsine mi katılacak? Türkiye böyle bir tercih mi yaptı? — Türkiye, bunalım sonrasında bölge- de önemli bir ülke olarak sesini duyurmak istiyor ama? Ne yapsın o halde? JOFFE — Bunaiımdan sonra bölgede Arap olmayan iki ülke tsrail ve lran daha da önem kazanacaktu". Bunun işaretleri da- ha şimdiden görülmüyor mu? tran, 1971-1979 arasındaki durumunu yeniden kazanacak. Bölgede o tarihte en önemli güç Iran'dı. İran kazanacağı tahmin edilen bu yeni durumunu kendi lehine çevirmeye ça- lışacakur. Hele bu, Amerika'nın çokulus- lu gücünün basanya ulasmasına bağh bile değil. Aı'nerika eğer başarıya ulaşır ve Sad- dam Hüseyin yönetimini, ilan ettiği ve amaçladığı şekilde gerçekten devirirse, o za- man Ortadogu'ya karşı büyük bir yüküm- lülüğu olacaktır. Bunun, mutlaka asker ya da insan gücü ile olması şart değil, siyasi Dakımdan da bunu sağlayabiür. Yani var- lığım güvenceye almak için yandaşlar ara- mak zorunda. Bu ise 1979'da tran'daki Is- lam Devrimi öncesine dönüş demektir. O dönemde de tran ve tsrail Ortadoğu ban- şının, istikrar ve düzenli petrol akışırun ga- rantörleriydiler. Türkiye hükümeti, bu yön- de gelişmesi beklenen bir siyasi gidişte yer mi almak istiyor? — Bunalıradan sonra tsrail ve lran böl- gede öne çıkan güçler olacaksa yeniden, Türkiye, bütun bilinen özellikleriyle, Do- ğu ile Batı arasında köpnı, bölgede en ge- Uşmiş demokrasi, canlı ve dinamik bir eko- nomik gelecek vesaire gibi nitelikleriyle, Or- tadoğu'da kaTanmak istedigi "önemli" ko- numu sailıyamayacak mı? JOFFE — Türkiye'nin Ortadoğu'da bu- naiımdan sonra anahtar ve önemli bir ye- rinin olması çok uzak bir olasılık. Türkiye iki arada: Bir yanda Avrupa'nın üyesi ol- mak istiyor, bir yanda da Ortadoğu'da yer alıyor. tran-Irak savaşı sırasında durumu iyileşti Türkiye'nin. Ortadogu'ya yakınük duyan siyaseü daha belirginleşti. Elbette Türkiye bölgede göz ardı edilecek bir ülke değil. Ama eğer sonuçta İsrail'e yarayacak siyasi manevralara Türkiye katılacak olur- sa, Ortadoğu'da şimdiye kadar kazanma- ya çalıştığı konumunu da tehlikeye atacak- tır. Şimdiki gelişmelerin lsrail'in durumu- nu Arap ülkelerine bakışla güçlendireceği tartışmasızdır. Bu nedenle bunun, Türki- ye'nin herhangi bir girişimde bulunmasını önleyecek çok güçlü bir dizgin olacagmı dü- şünüyorum. ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) — Baş- bakan Yıldırım Akbulut, Irak Devlet Bas- kanı Saddam Hüseyin'in, "Elimizdeki sl- lahlann menzili ABD'ye yetişecek kapasi- tede olma>abilir. Ama bu süahlann men- zili bölgedeki Amerikan müttefiklerine yetişebUir" şeklindeki sözleriyle, "Türki- ye'yi kastettitM sanmad>gını" söyledi. Ak- bulut, TBMM'den yetki istemesi konusun- da da 'şu anda değil ama gerekirse götürürüz' dedi. Bakanlar Kurulu, 2 ağustosta Irak'm, Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan Körfcz Krizi'nden bu yana dün dördüncü kez top- landı. Başbakan Yıldırım Akbulut krizden sonra baskanlığında yapılan ikinci Bakan- lar Kurulu toplantısına girerken gazeteci- lerin Ortadoğu'daki gelişnjelerle ilgiü soru- lannı yanıtladı. Gazetecilerin, Saddam Hü- seyin'in önceki gün yaptığı açıklamayı anımsatarak, "Türkiye ABD'nin bölgede- ki tek müttefiki. Saddam'ın bu açıklama- anı nastl degeriendirrjorsunuz?" şeklindeki sorulan üzerine Akbulut şunları söyledi: "Biz bu krizin silahlı çatısmaya dönüs- meden halledilmesini istiyoruz. Saddam ne- yi kastelmişlir bilemem. Biz her turlu ted- birimizi aldık. Alma>a da devam ediyonız. Saddam'ın söyledikleri bizi etkilemez. An- cak tedbirlerimizi almakta da ısrarlıyu. Ama bizi kastettiğini sanmıyoruz." Akbulut bir gazetecinin "Oyie mi umu- yorsunuz?" sorusuna "öyle nmnyomm" yamtım verdi. Akbulut, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde dün yapılan diploma tö- renine katılmamasının hatırlatılması ve "hasta oldugunuz söylendi, doğrn mu?" şeklindei soruya da "Ha>ır, gördüğünüz gi- bi gayet iyiyim" karşılığını verdi. Akbulut, gazetecilere "ryl göriinmiiyor mnyum" diye sordu. Bakanlar Kurulu'nun dün akşam 5.5 saat süren toplantısının ardından saat 00.45'te Başbakanlıktan ayrılan Yıldırım Akbulut gazetecilerin Körfez'e asker gönderme ko- nusunda TBMM'den bir yetkinin istenip is- tenmeyeceği şeklindeki sorusuna "şu anda değil ama gerekirse gotururuz" yamtını ver- di. Akbulut, "geregine de biz karar veririz" diye konuştu. Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Mehmet Yazar da yaptığı açıklamada top- lantıda bakanların konulanyla ilgili bilgi verdiklerini söyledi. Yazar, "Körfez bölge- sindeki temaslarını tamamlayarak ddnen" bakanlarımız Guneş Taner, Işın Çelebi ve Ali Bozer temaslarını anlattılar. Konu ge- niş bir açıdan değerlendirildi"dedi. Mehmet Yazar, Irak'ın ilaç ve bebek gı- dası yardımı konusunda Türkiye'nin tutu- munda bir değişiklik olmadığuu belirtirken, Başbakan Yıldırım Akbulut bu konunun Bakanlar Kurulu'nda görüşülmediğini bildirdi. ÖZTEK- KUVEYTTE TÜRKKALMADI Büyükelçilik personeli Habur'dan giriş yaptıHABUR (Cumhuriyel) — Türkiye'nin Kuveyt Büyükelçisi Güner Öztek, eşi Tuğ- ba Özlek ve büyükelçilik mensubu toplam 12 kişi dün akşam 21.00 sıralarında Habur kapısından Türkiye'ye giriş yaptı. Büyükelçi Öztek, gazetecilere, Araplarla evli Türk ka- dınlarımn dışında Kuveyt'te hiç Türk kal- madığını söyledi. Türkiye'nin Kuveyt Büyükelçisi Güner Öztek, eşi Tuğba Öztek ile elçilik müsteşa- n Gürsel Demirok, idari memur Noyan Coşkun, polis memuru Zeki Özden, sözleş- meli personel olarak çalışan sekreter Mus- tafa Kurtuluş, Yaşar A. Demir, HaHze A. Demir, Ziva Saygı, İlknur Saygı, Recep Ün- w veSalih Karan ozel otolarla Irak üzerin- den Türkiye'ye giriş yaptılar. Kuveyt Büyü- ONUK YAZAR Riya Diplomasisinden Körfez'e PROF. DR. AYDIN Yazının başlığı yeni değil: Sekiz yıl kadar önce Cumhuriyet'te yayımlanan bir yazı da bu başlığı taşıyordu (18 Kasım 1982). O ya- zının benim için özel bir önemi ve anlamı var: Yakında yitirdiğimiz büyük devlet ada- mı ve diplomat Hasan Esat Işık'lan, o ya- zının yayımını izleyen günlerde bir mektup aldım. Saygın kimliği ve kişiliğiyle bilip iz- lediğim, ama o güne kadar doğrudan gö- rusme onuruna sahip olmadığım bu değerli diplomatımız, zarif mektubunda o yazıyı yazdığım için beni kutluyor ve yazılanların "kendi düşüncelerini de yansıttığım" söy- lüyordu. Daha sonra, çeşitli zamanlarda yüz yüze görüşme mutluluğuna da erdiğim, in- celiği ile insanı büyüleyen, engin bilgdsi, kül- türü ve tahlüleriyle çevresinde hayranlık uyandrran bu büyük devlet adamının o mektubunu çok değerli bir anı olarak sak- lıyorum. Sekiz yıl önce... Şimdi, aradan sekiz yıl geçtikten sonra, "Körfez"de yaşanmakta olan korkunç ger- ginlik dolayısıyla, bu mektubu yeniden anımsadım. Rahmetli Işık'ın o mektubun- da "paylaştığını" söylediği düşünceleri tek- rar yansıtmarun, bu eşsiz insanı bir kez da- ha saygıyla anmak için iyi bir fırsat oldu- ğunu sanıyorum. Bu nedenle, söz konusu yazının son bölümünü tekrarlamak istiyo- rum. 18 Kasım 1982 günlü yazı şöyle biti- yordu: "9 kasımda yayımlanan yazısında Sayın bhan Selçuk, Basra Körfezi için tezgâhla- nan senaryoda Türkiye'ye biçUmesi olası ro- le dikkat çekerek, 'uyanık olalım' diyor. Gerçekten uyanık olmak gerek; üst üste ça- kışan önemli belirtiler, soğuk savaş yıllan- nıa bayatlamıs sloganlan eşliğinde Türki- ye'nia başıaa olmadık belalann açılmak is- tendigini gösteriyor. Körfez'e yonelik önemli hazırlıklar yapıldığı ve bunların içinde Türkiye'ye de bir 'işlev' yüklenmek istendigi besbelli. Konunun 'NATO içi mi, dışı mı' tartışmasını anlamsız bırakacak boyutlara ulaşbgı da anlaşılıyor. NATO Bakanlar Konseyi'nin, üyelerin NATO dışı alanlar için de önlem almakta serbest olduklannı vur- gulayan karan da bunu gösteriyor. Avnıpalı ortaklar 'komşuda pişer, bize de duşer' di- yerek, Türkiye'yi de ateşe atacak tasanlara yeşil ısık yakıyorlar. Bunca zahmet ve çaba ile Ortadoğu'da saglayabUdiğimiz güveni- lirlik ve saygınlıgı bir anda yitirmemiz umariannda bile değil. Türkiye'nin tıpkı Bi- riBci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi, başka- sının işine yarayan tehlikeli seriivenlere itil- mcsinden hiçbir kaygüan yok. 'Küçük uius- lar, onlann haklan ve özgiiriükleri için sa- vaş ım veren büyuklerin ellerini baglamamabdırlar' gibi bir gerekçeyle, olayı soğukkanlılıkla seyrediyorlar. Küçüklerin kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi gerektiği yolundaki istençlerine aldırdıkla- n yok. Sadece sonucun hesabını yapıyoriar. Yetd ve yöresel bir çatışma ve kıyımdan sonra 'Körfez' işi bir süre daha çözülmüş olacak mı? Çauşma ve kıyımda 'belak' ola- cak ortagın durumu bu hesabın tümüyle dı- şında birakılıyor. Ama ba 'ortaklar', işin ucu kendilerine dokununca nasıl da celalleniyorlar? 'Falu- ranın en önemli bölumunu ödediği için, or- tak savaşımın niteliğini belirlemede kendi- sini mutlak hak sahibi say^n' ve 'uğnına sa- vaşılacak hak ve özgürlüklerin nasıl lanım- lanacağına ve yorumlanacağına tek başına karar verme yetkisini saklı tutmak isteyen' büyük ortağa nasıl kafa tutuyoriar? Ame- rikan yönetiminin zirvesindekilerden biri olan Bay Bush'un 'Avrupab müttefiklerimiz- den protesto sesleri işitiyor ve üzülüyomz; şu büinmelidir ki ABD özgür dünyanın li- deridir ve şimdiki yönetim bunun hakkını verecektir' sözlerine karşı, İngiltere'nin en tutucu politikacılanndan olan Bay Powell bile çileden çıkıyor. Kendi halkı adına so- ruyor 'Ne lideri?', 'Kimin tarafından atan- mış bu liderliğe?', 'Özgür dünya dediğinde neyi kastediyor?'. Bu Bay Powell'in öyle ba- rışçılıkla filan ilgisi yok; sivri fikirleri ne- deniyle tutucu (muhafazakâr) partide bile bannamayıp, daha sağdaki gruplara geçmiş bir politikacı.- Kısacası hiçbir Avrupa ulu- su, kendi öz çıkarlarını tartıp dengeleme- den olası yaran ile zarannı inceden inceye ölçmeden, 'politik' ya da "askeri' eylem pro- jelerine taraf olmaya yanaşmıyor... Bu tabio karşısında, iki yüz yıldan beri 'Avrupalı' ol- manın kavgasını veren, bunun için nke öz- veride bulunan Türkiye'nin, gerçekten çok uyanık olraası gerekiyor. Bu sürecin dışın- da kalan ve Körfez'e yonelik planlardaki ro- lü sadece bir *atlama taşı' olmaktan ibaret bulunan ulkelerle aynı torbaya konulmak- tan kaçınmalıyız. Bağımsızlık temelineda- yah ulusal 'banş' politikamızın buyurdugu tutum da budur." Günlük bir gazete yazısmın, aradan ge- çen onca yıla karşın bu derece "güncel" ka- labilmesindeki "giz", yazarın isabetli öngö- nlsü olması gerek. Buradaki giz, sanırım, kaba çıkar hesabıyla uluslararası 'forum'u bir anda *arena'ya çevirmekten zerre kadar pervası olmayan güçlerin hiç değişmeyen ri- ya politikalanna dayanıyor. Bunlar, başka ülkelerin haklanna, halkların kendi kader- lerini belirleme özgürlüklerine pek merak- lı ve saygılı imişler gibi işlerine geldiği için ulusunun kaynaklannı sömürup, cebe at- maktan başka bir marifeti olmayan bir şeyh sülalesini, o ülkenin biricik "meşru yönetimi" sayabiliyor ve bu uğurda, dün- yanın görebildiği en büyük askeri yığınağı yapabiliyorlar. Son yüz elli yülık tarihte Gü- ney Amerika'da "büyük sopa" siyasetine dayanan onlarca "müdahale" ve "işgal"; son yülarda Granada ve Panama'daki "meş- ru hükümetleri" devirme ve istila "operasyonlan" sanki Merih'ten gelenler- ce yapılmış gibi! Doğrusu, bütün bu olan bitenlerde, her şeyin, petrol denilen o emsalsiz sıvmın uğ- runa yapıldığı, artık transistörlü radyosun- dan haberleri izleyen dağdaki çobana ka- dar herkesin malumudur. 'Dünya jandar- malığı'na soyunan güçlerin 'uğruna savaşı- lacak hak ve özgürlüklerin nasıl tanımla- nıp yorumlanacağına tek başına kendileri- nin karar verecekleri'ni, bu karara kimse- nin itiraz hakkı bulunmadığım bilmeyen yoktur. ellerindeki bütün kitle haberleşme araçlannı seferber ederek yalan yanlış ha- berler ve duyurularla temelde yatan "pet- rol çıkarı" gerekçesini örtmeye çalışanlar da bunlardır. Basılan hava şudur: Yeni yetme "Bağdat Hırsızı" azılı Saddam başka ülkeye saldırdığı için yok edilmelidir. — Ve petrol zenginliği, yine önceki gibi, sabıkalı araa hırsızlarca çalınmaya devam edilmelidir!— Uygar Batı medyasının beyin yıkama ma- kinesi, tümüyle, bu "riya polin'kasının" buy- ruğundadır ve inanılmaz bir dayanışmayla bu politikaya durmadan —görünüşte ince ve farklı ama temelde prototip— malzeme üretmektedir. Sonuç Binbir çıkar ilişkisi ve tuzakla bu polıtıka- mn üretim merkezlerine bağımlı kılınmış küçük uluslar için bu girdaptan hiç kurtu- luş şansı yok mudur? En yalın çekişmeler- de bile, kendi çıkaruu kollayarak, çekişen taraflann doğrudan aleti durumuna düşme- mek, kişinin elindedir. Aslında Türkiye'nin şimdiki ortamdan doğacak cehennemden uzak kalmasuu sağlayacak yol ve tutumu da bu olmak gerekir. Bildiğimiz kadanyla cumhuriyetin ilanın- dan bu yana Türk hariciyesinin başarı ile yürüttüğü dış politikanın ilkesi budur. Bu yazının hazırlandığı tarihte, kanımız- ca, birtakım akhevvellerin, bu temel ilkey- le çelişen ve uzun vadede hiçbir geçerliği ol- mayan hesaplarla "etten evvel çömleğe düşmek" ve gereksiz yere "resul" ödevini üstlenmek gibi yanlış tavsiye ve telkinleri- ne karşın, bu doğru politikanın sürdürül- mesi hâlâ mümkündur. Türkiye özu "pet- rol kavgası" olan bu kavgaya olanak ölçü- sünde uzak durmalı ve olayları "mirsad-ı ibretten seyretme" seçeneğini yeğlemelidir. kelçisi Güner öztek, iyi bir yolculuk geçir- diklerini ve Türkiye'ye gelmekten son derece mutlu olduklannı söyledi. Irak'ta Zaho'dan itibaren Türkiye sınırına kadar olan bölge- de İS bin kadar Pakistanlı, Bangladeşli ve Hintlinin Türkiye'ye giriş için beklediğini belirten Büyükelçi Öztek, Kuveyt'te bulu- nan Türkleri Türkiye'ye göndererek güven- ce altına aldıktan sonra harekete geçtikle- rini bildirdi. öztek, Kuveyt'teki yiyecek sı- kıntısına değinirken de şunları söyledi: "İşgal nedeniyle zengin Kuvey ( yağmalan- nuş dunımda. Yiyecek yavaş yavaş azalıyor. Ambargo nedeniyle gıda maddeleri gelmi- yor. Gıda maddeleri daha once Türkiye'den geliyordu. l.S milyon nüfuslu Kuveyt'e 200 milyon dolardan fazla tutarda gıda maddesi sattyorduk. Ülkede büyük gıda stoklan var, ama onlar da erimek üzere." Büyükelçi Öztek, Kuveyt'te, Japonya ve Sovyetler Birliği gibi ülkelerin de "iş olma- dıgı için" büyükelçiliklerini Türkiye gibi "geçici olarak" kapatmaya başladıklannı bildirdi. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Türkiye ile lran arasında Körfez krizi çer- çevesinde düzenli olarak yapılması planla- nan görüşmeler kapsamında tran Dışişleri Bakan Yardımcısı Alaeddin Burucerdi ya- nn Türkiye'ye gelecek. Burucerdi Ankara- da yapacagı görüşmelerde, Türkiye'nin Iran'dan petrol alımı konusu karara bağla- nacak. Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in iki hafta ön- ce Tahran'a yaptığı ziyaret sırasında, lranlı yetküilerin Türkiye'ye Irak'a uygulanan eko- nomik yaptırımlardan doğan petrol kaybı- nın karşılanması doğrultusundaki önerisi, Burucerdi'nin ziyareti sırasında somutlaş- tırılacak. 4 gün sürecek görüşmelerde Tür- kiye ile tran arasındaki petrol anlaşması da yenilenecek. Dışişleri Bakanhğı Müsteşan tkili Siyasi tşler Yardımcısı Büyükelçi Se- yit Çelen'in konuğu olarak Türkiye'de ya- pacagı temaslar cerçevesinde Cumhurbaş- kanı Turgut Özal tarafından da kabul edil- mesi beklenen Burucerdi'nin, Ankara'ya ba- zı siyasi mesajlar da getirmesi bekleniyor. tran Cumhurbaşkanı Haşemi Rafsancani- nin Cumhurbaşkanı Özal'a bir yazılı mesaj gönderebileceği ve bu mesajda tran'ın, ABD askeri güçlerinin bölgeden çekilmesi konu- sundaki istemini yineleyebileceği belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle