Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/15
KÖRFEZ KRtZt...KÖRFEZ KKİZİ... KÖRFEZ KR İZİ...KORFFZ KRÎZt... KÖI
SURİYE
SaddamyanlısıkanlıgösteriSuriye'nin Irak sınırına yakın bölgesinde pazar günü Irak yanlısı
büyük gösteriler düzenlendiği bildiriliyor. Göstericilere ateş
eden askerler düzinelerle insanı öldürdüler. Diplomatik
kaynaklar eylemin Hafız Esad için ciddi bir tehdit olduğunu
belirtiyorlar. Gösteriler, 1982'de meydana gelen kanlı
olaylardan bu yana en büyük kitlesel eylemi oluşturuyor.
AMMAN <AP) — Suriye'nin Irak'a ya-
kın bölgesinde Saddam yanlısı büyük gös-
terilerin düzenlendiği, gösterileri ateş aça-
rak bastıran Suriye birliklerinin düzineler-
ce göstericiyi öldürdukleri bildirildi.
Güvenlik kaynaklan ve diplomatlar, çok
sayıda Suriye birliğinin Irak sınır bolgesi-
ne gönderildiğini söylediler. Kimi kaynak-
lar kanlı olayların çıktığı sınır bölgesine 50
bin dolayında askerin gönderildiğini one
sürduler. Suriye basını ise olaylardan söz et-
medi. Ancak adlannın açıklanmasını iste-
meyen kaynaklar, pazar günu Irak sınırı ya-
kınındaki kentlerde on binlerce kişinin so-
kaklara dökülerek, Suriye lideri Hafız
Esad'ın Körfez krizinde Saddam'a karşı cep-
he almasını protesto ettiklerini söylediler.
Kaynaklar, göstericilerin Irak bayTakları ve
Saddam'ın resimlerini taşıdıklannı belirtti- -
ler. Kaynaklara gore göstericilerin üzerine
ateş eden askerler düzinelerle insan öldür-
düler. Diplomatik kaynaklara göre baa gös-
tericiler, Suriye'nin doğu bölgelerinin Suri-
ye'den aynbp Irak'la birleşmesini istediler.
Bir Batılı diploraat şöyle dedi:
"Askeri birlikler once göstericileri dağıt-
maya çalıştılar. Ancak başanlı olamayınca
ateş açtılar. Düzinelerle insan öldii."
Pazar günkü gösteriler 1982'de meydana
gelen kanlı olaylardan bu yana en büyük
kitlesel eylemi oluşturuyor. O tarihte Hu-
mus kentinde meydana gelen ayaklanmada,
kent askeri birlikler tarafından kuşatılmış
ve çatışmada binlerce kişi ölmüştü.
Diplomatlar ve güvenlik kaynaklan pa-
zar günkü kanlı olaylara ilişkin haberlerin
diğer Arap başkentleri tarafından da doğ-
rulandığını bildirdiler.
Suriye lideri Hafız Esad, Körfez krizin-
de Irak'a karşı tavır alarak Suudi Arabis-
tan'a, Mısır ve Fas'la birlikte asker yolladı.
Hafız Esad'la Saddam Hiiseyin arasında
uzun yıllardır kişisel rekabet ve düşmanlık
var.
Diplomatik kaynaklar, pazar günkü
ayaklanmanın Hafız Esad için ciddi bir teh-
dit olduğunu belirtiyorlar. Ayaklanmanın
bastınlmasına karşın bölgede durumun ger-
gin olduğu bildiriliyor. Hafız Esad, pazar
gecesi Mısır'a yapaeağı ziyareti hiçbir gerek-
çe göstermeden pazartesi gününe ertelemiş-
ti. îstihbarat kaynaklan, Hafız Esad'ın Mı-
sır'a gitmek için ayaklanmanın bastırıldığmı
belirtiyorlar. gosterilerin kanlı bir biçim-
de bastırıldığına ilişkin haberler, Suriye ma-
kamlarınca yalanlandı. Amman'dan
telefonla görüşülen bir Suriyeli yetkili, olay-
lara ilişkin resmi makamların elinde hiçbir
bilgi olmadığını ve askerlerin normal ha-
reketlerini sürdürdüğünü bildirdi. Ancak,
Amman'daki hemen hemen tüm diplomat-
larca doğrulanan kanlı olaylar hakkmda ay-
rıntılı bilgi ahnamıyor. Amman'daki Batılı
bir diplomat da, dün yaptığı açıklamada,
olaylann bastırıldığına ilişkin gelen haber-
lerin yanı sıra, yeni gösteriler düzenlendiği
yolunda da henuz kesin olarak doğrulan-
mayan bilgilere sahip olduklarını söyledi.
AFP'nin büdiğinine göre de Suriye'nin
Irak sının yakınlanndaki tüm kentleri as-
keri birliklerce kuşatıldı. Ajans, Suriye'nin
kuzeyindeki El-Hassakeh ve kuzeydoğuc
un-
daki Beir El-Zor kentlerinin tum giriş çı-
kışlarının Suriye askerlerince kontrol altına
alındığını ve ülkenin doğusuna sürekli as-
ker yığıldığını bildirdi. AFP, Amman'da-
ki diplomatik kaynaklara dayanarak
verdiği haberinde, Suriye askerlerinin, olası
yeni gösterilere karşı halkı yeniden silah
kullanmakla tehdit ettiğini duyurdu.
AKBVLUT'TAN DEĞERLENDİRME
'Saddam'ın bizi
kastettiğini
sanmıyorum'Bakanlar Kurulu toplandı Başbakan Akbulut dün gece
toplanan Bakanlar Kurulu oturumuna girerken, Saddam'ın
müttefiklerini vururuz sözlerinden, Türkiye'yi kastettiğini
sanmadığını söyledi. Başbakan 5.5 saatlik toplantı
sonrasında da TBMM'den yetki isteme konusu için 'şu
anda değil ama gerekirse götürürüz' dedi.
EĞİTtM — Irak'ın olası saldınsına karşı S. Arabistan ordusu alarmda bekliyor. Suudi Muhafızları, çölde bogucu sıca|a karşın her gün eğitim yapıyoriar. (Fotoğraf: Reu(er)
ECONOMISTINTELLIGENCE UNIT ORTADOGU UZMANIGEORGE JOFFE:
Türkiye iki arada kaldı'Joffe, Türkiye'nin Ortadoğu'da kurulacak yeni dengeyi iyi
gözetmesi gerektiğini belirterek, "Bölgede ABD'nin öncülük
ettiği girişimler, lsrail'in güçlenmesine yol açabilir. Türkiye,
sonuçta İsrail'e yarayacak bir siyasete mi ortak olacak"dedi.
EDİP EMİL ÖYMEN
LONDRA — Ekonomik ve siyasi konu-
laıda orta ve uzun vadeli tahminler yapan
"Economist Intelligence Unif'in Ortado-
ğu uzmanlanndan "George Joffe", Türki-
ye'de, çokuluslu askeri güce katılma tartış-
malarında, Türkiye'nin, Ortadoğu'da ile-
ride kurulacak yeni dengeyi iyi gözetmesi
gerektiğini söyledi. ABD'nin öncülük etti-
ği girişimlerin, sonuçta bölgede öncelikle ls-
rail'i güçlendirecek yeni bir denge oluştu-
racağına dikkat çekerek, "Türkiye, sonuçta
tsrail'e yarayacak bir siyasete mi ortak ol-
mak istiyor" diye sordu.
"Joffe" sorularımızı şöyle yanıtladı:
— Türkiye, 10 yıl siiren Iran-Irak sava-
şında tarafsız kaldı. Şimdi çokuluslu güct
katılıp katılmama konusunda bir tarüşma
içinde. Türkiye'nin boyie bir güce kablmaa
ya da katılmaması için ne gibi nedenler
olabüir?
JOFFE — Eğer konu, Irak'ın Kuveyt'i
işgaline ve Irak yönetimine karşı siyasi bir
çözüm aramaksa, Türkiye, Ortadoğu'da
gerçekten ne yapmak istediğini çok iyi dü-
şünmek zorunda, Suudi Arabistan'da şim-
diki çokuluslu askeri güç, Birleşmiş MUlet-
ler denetiminde değil, ona sorumlu değil.
Amerika'ya sorumlu. Girişim, bir Ameri-
kan girişimi. Bu kuvvete katılacak herhangi
K
bir ülke, bunaiımdan sonra, Amerika'nın
öncülük ettiği bir girişimde yer almış sayı-
lacaktır. Bunun, Ortadoğu'da yer alan hiç-
bir ülke için, gelecekte bir avantaj olacağı-
nı sanmıyorum.
— Türkiye bir yanda AT üyeliği peşin-
de, bir yanda da Ortadoğulu oldugunun
unutulmamasını da istiyor. Asker gönde-
rirse, Ortadogu'ya daha da mı yabancıla-
şır demek istiyorsunuz?
JOFFE — Çokuluslu askeri güce katılan
Suriye değil ama Mısır ve Fas Amerikan
yardımı alıyor. Böyle bir güce katılan her-
hangi bir ülkeyi, bölge halkı mimleyecek-
tir. Bunaiımdan sonra, sadece bölgede de-
ğil, bütün Arap dünyasında Batı'ya karşı
müthiş bir nefret duygusu doğması bekle-
nir. Bu duygu çeşitlı biçimlerde kendin gös-
terebilir. Ancak istikrarsız yönetimler en
tehlikede olanlar. Türkiye'yi ilgilendirebi-
lecek nokta ise bu tutumun, ileride yapıla-
cak ticari ilişkileri de belirleyecek ilişkile-
rini giderek daha vurgular oldu. Bu açıdan,
ileriyi düşünerek Türkiye için, kendini ol-
duğu gibi Amerika'nın girişimiyle hareket
eden çokuluslu güce adaması yerine, çekim-
ser davranması her bakımdan daha iyi bir
siyaset olacaktır.
— Türkiye'de halen bunaiımdan sonra
bölgenin siyasal bakımdan yeniden şekillen-
mesinde Türkiye'nin de söz sahibi olabile-
cegi, banu sağlamamn yolunun, asker gön-
dermekten geçtigi şeklinde tartışmaiar var.
JOFFE — Türkiye, Avrupa'ya, müstak-
bel bir üye olduğunu sürekli hatırlatma ve
inandırma ihtiyacında. Bu nedenle de Av-
rupa Topluluğu'nun şimdi yer aldığı bir
kuvvete katılmak ihtiyacını da hissediyor.
Onlardan biri olduğunu göstermek istiyor.
Ancak şunu hiç unutmamak gerek: Bu ço-
kuluslu güç, özellikle ve öncelikle Ameri-
ka'nın girişimidir. Amerika'nın Ortadoğu'-
daki siyasi öngörüşüne ve tercihine uygun
olarak bir araya getirilmiştir. Amerika'mn
Ortadoğu için öngördüğü bütün siyasi çö-
zumlere Türkiye katılmak niyetinde mi?
Türkiye, bu siyasi çözümlerin hepsine mi
katılacak? Türkiye böyle bir tercih mi
yaptı?
— Türkiye, bunalım sonrasında bölge-
de önemli bir ülke olarak sesini duyurmak
istiyor ama? Ne yapsın o halde?
JOFFE — Bunaiımdan sonra bölgede
Arap olmayan iki ülke tsrail ve lran daha
da önem kazanacaktu". Bunun işaretleri da-
ha şimdiden görülmüyor mu? tran,
1971-1979 arasındaki durumunu yeniden
kazanacak. Bölgede o tarihte en önemli güç
Iran'dı. İran kazanacağı tahmin edilen bu
yeni durumunu kendi lehine çevirmeye ça-
lışacakur. Hele bu, Amerika'nın çokulus-
lu gücünün basanya ulasmasına bağh bile
değil. Aı'nerika eğer başarıya ulaşır ve Sad-
dam Hüseyin yönetimini, ilan ettiği ve
amaçladığı şekilde gerçekten devirirse, o za-
man Ortadogu'ya karşı büyük bir yüküm-
lülüğu olacaktır. Bunun, mutlaka asker ya
da insan gücü ile olması şart değil, siyasi
Dakımdan da bunu sağlayabiür. Yani var-
lığım güvenceye almak için yandaşlar ara-
mak zorunda. Bu ise 1979'da tran'daki Is-
lam Devrimi öncesine dönüş demektir. O
dönemde de tran ve tsrail Ortadoğu ban-
şının, istikrar ve düzenli petrol akışırun ga-
rantörleriydiler. Türkiye hükümeti, bu yön-
de gelişmesi beklenen bir siyasi gidişte yer
mi almak istiyor?
— Bunalıradan sonra tsrail ve lran böl-
gede öne çıkan güçler olacaksa yeniden,
Türkiye, bütun bilinen özellikleriyle, Do-
ğu ile Batı arasında köpnı, bölgede en ge-
Uşmiş demokrasi, canlı ve dinamik bir eko-
nomik gelecek vesaire gibi nitelikleriyle, Or-
tadoğu'da kaTanmak istedigi "önemli" ko-
numu sailıyamayacak mı?
JOFFE — Türkiye'nin Ortadoğu'da bu-
naiımdan sonra anahtar ve önemli bir ye-
rinin olması çok uzak bir olasılık. Türkiye
iki arada: Bir yanda Avrupa'nın üyesi ol-
mak istiyor, bir yanda da Ortadoğu'da yer
alıyor. tran-Irak savaşı sırasında durumu
iyileşti Türkiye'nin. Ortadogu'ya yakınük
duyan siyaseü daha belirginleşti. Elbette
Türkiye bölgede göz ardı edilecek bir ülke
değil. Ama eğer sonuçta İsrail'e yarayacak
siyasi manevralara Türkiye katılacak olur-
sa, Ortadoğu'da şimdiye kadar kazanma-
ya çalıştığı konumunu da tehlikeye atacak-
tır. Şimdiki gelişmelerin lsrail'in durumu-
nu Arap ülkelerine bakışla güçlendireceği
tartışmasızdır. Bu nedenle bunun, Türki-
ye'nin herhangi bir girişimde bulunmasını
önleyecek çok güçlü bir dizgin olacagmı dü-
şünüyorum.
ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) — Baş-
bakan Yıldırım Akbulut, Irak Devlet Bas-
kanı Saddam Hüseyin'in, "Elimizdeki sl-
lahlann menzili ABD'ye yetişecek kapasi-
tede olma>abilir. Ama bu süahlann men-
zili bölgedeki Amerikan müttefiklerine
yetişebUir" şeklindeki sözleriyle, "Türki-
ye'yi kastettitM sanmad>gını" söyledi. Ak-
bulut, TBMM'den yetki istemesi konusun-
da da 'şu anda değil ama gerekirse
götürürüz' dedi.
Bakanlar Kurulu, 2 ağustosta Irak'm,
Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan Körfcz
Krizi'nden bu yana dün dördüncü kez top-
landı. Başbakan Yıldırım Akbulut krizden
sonra baskanlığında yapılan ikinci Bakan-
lar Kurulu toplantısına girerken gazeteci-
lerin Ortadoğu'daki gelişnjelerle ilgiü soru-
lannı yanıtladı. Gazetecilerin, Saddam Hü-
seyin'in önceki gün yaptığı açıklamayı
anımsatarak, "Türkiye ABD'nin bölgede-
ki tek müttefiki. Saddam'ın bu açıklama-
anı nastl degeriendirrjorsunuz?" şeklindeki
sorulan üzerine Akbulut şunları söyledi:
"Biz bu krizin silahlı çatısmaya dönüs-
meden halledilmesini istiyoruz. Saddam ne-
yi kastelmişlir bilemem. Biz her turlu ted-
birimizi aldık. Alma>a da devam ediyonız.
Saddam'ın söyledikleri bizi etkilemez. An-
cak tedbirlerimizi almakta da ısrarlıyu.
Ama bizi kastettiğini sanmıyoruz."
Akbulut bir gazetecinin "Oyie mi umu-
yorsunuz?" sorusuna "öyle nmnyomm"
yamtım verdi. Akbulut, Gülhane Askeri
Tıp Akademisi'nde dün yapılan diploma tö-
renine katılmamasının hatırlatılması ve
"hasta oldugunuz söylendi, doğrn mu?"
şeklindei soruya da "Ha>ır, gördüğünüz gi-
bi gayet iyiyim" karşılığını verdi. Akbulut,
gazetecilere "ryl göriinmiiyor mnyum" diye
sordu.
Bakanlar Kurulu'nun dün akşam 5.5 saat
süren toplantısının ardından saat 00.45'te
Başbakanlıktan ayrılan Yıldırım Akbulut
gazetecilerin Körfez'e asker gönderme ko-
nusunda TBMM'den bir yetkinin istenip is-
tenmeyeceği şeklindeki sorusuna "şu anda
değil ama gerekirse gotururuz" yamtını ver-
di. Akbulut, "geregine de biz karar veririz"
diye konuştu.
Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü
Mehmet Yazar da yaptığı açıklamada top-
lantıda bakanların konulanyla ilgili bilgi
verdiklerini söyledi. Yazar, "Körfez bölge-
sindeki temaslarını tamamlayarak ddnen"
bakanlarımız Guneş Taner, Işın Çelebi ve
Ali Bozer temaslarını anlattılar. Konu ge-
niş bir açıdan değerlendirildi"dedi.
Mehmet Yazar, Irak'ın ilaç ve bebek gı-
dası yardımı konusunda Türkiye'nin tutu-
munda bir değişiklik olmadığuu belirtirken,
Başbakan Yıldırım Akbulut bu konunun
Bakanlar Kurulu'nda görüşülmediğini
bildirdi.
ÖZTEK- KUVEYTTE TÜRKKALMADI
Büyükelçilik personeli
Habur'dan giriş yaptıHABUR (Cumhuriyel) — Türkiye'nin
Kuveyt Büyükelçisi Güner Öztek, eşi Tuğ-
ba Özlek ve büyükelçilik mensubu toplam
12 kişi dün akşam 21.00 sıralarında Habur
kapısından Türkiye'ye giriş yaptı. Büyükelçi
Öztek, gazetecilere, Araplarla evli Türk ka-
dınlarımn dışında Kuveyt'te hiç Türk kal-
madığını söyledi.
Türkiye'nin Kuveyt Büyükelçisi Güner
Öztek, eşi Tuğba Öztek ile elçilik müsteşa-
n Gürsel Demirok, idari memur Noyan
Coşkun, polis memuru Zeki Özden, sözleş-
meli personel olarak çalışan sekreter Mus-
tafa Kurtuluş, Yaşar A. Demir, HaHze A.
Demir, Ziva Saygı, İlknur Saygı, Recep Ün-
w veSalih Karan ozel otolarla Irak üzerin-
den Türkiye'ye giriş yaptılar. Kuveyt Büyü-
ONUK YAZAR
Riya Diplomasisinden Körfez'e
PROF. DR. AYDIN
Yazının başlığı yeni değil: Sekiz yıl kadar
önce Cumhuriyet'te yayımlanan bir yazı da
bu başlığı taşıyordu (18 Kasım 1982). O ya-
zının benim için özel bir önemi ve anlamı
var: Yakında yitirdiğimiz büyük devlet ada-
mı ve diplomat Hasan Esat Işık'lan, o ya-
zının yayımını izleyen günlerde bir mektup
aldım. Saygın kimliği ve kişiliğiyle bilip iz-
lediğim, ama o güne kadar doğrudan gö-
rusme onuruna sahip olmadığım bu değerli
diplomatımız, zarif mektubunda o yazıyı
yazdığım için beni kutluyor ve yazılanların
"kendi düşüncelerini de yansıttığım" söy-
lüyordu. Daha sonra, çeşitli zamanlarda yüz
yüze görüşme mutluluğuna da erdiğim, in-
celiği ile insanı büyüleyen, engin bilgdsi, kül-
türü ve tahlüleriyle çevresinde hayranlık
uyandrran bu büyük devlet adamının o
mektubunu çok değerli bir anı olarak sak-
lıyorum.
Sekiz yıl önce...
Şimdi, aradan sekiz yıl geçtikten sonra,
"Körfez"de yaşanmakta olan korkunç ger-
ginlik dolayısıyla, bu mektubu yeniden
anımsadım. Rahmetli Işık'ın o mektubun-
da "paylaştığını" söylediği düşünceleri tek-
rar yansıtmarun, bu eşsiz insanı bir kez da-
ha saygıyla anmak için iyi bir fırsat oldu-
ğunu sanıyorum. Bu nedenle, söz konusu
yazının son bölümünü tekrarlamak istiyo-
rum. 18 Kasım 1982 günlü yazı şöyle biti-
yordu:
"9 kasımda yayımlanan yazısında Sayın
bhan Selçuk, Basra Körfezi için tezgâhla-
nan senaryoda Türkiye'ye biçUmesi olası ro-
le dikkat çekerek, 'uyanık olalım' diyor.
Gerçekten uyanık olmak gerek; üst üste ça-
kışan önemli belirtiler, soğuk savaş yıllan-
nıa bayatlamıs sloganlan eşliğinde Türki-
ye'nia başıaa olmadık belalann açılmak is-
tendigini gösteriyor. Körfez'e yonelik önemli
hazırlıklar yapıldığı ve bunların içinde
Türkiye'ye de bir 'işlev' yüklenmek istendigi
besbelli. Konunun 'NATO içi mi, dışı mı'
tartışmasını anlamsız bırakacak boyutlara
ulaşbgı da anlaşılıyor. NATO Bakanlar
Konseyi'nin, üyelerin NATO dışı alanlar için
de önlem almakta serbest olduklannı vur-
gulayan karan da bunu gösteriyor. Avnıpalı
ortaklar 'komşuda pişer, bize de duşer' di-
yerek, Türkiye'yi de ateşe atacak tasanlara
yeşil ısık yakıyorlar. Bunca zahmet ve çaba
ile Ortadoğu'da saglayabUdiğimiz güveni-
lirlik ve saygınlıgı bir anda yitirmemiz
umariannda bile değil. Türkiye'nin tıpkı Bi-
riBci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi, başka-
sının işine yarayan tehlikeli seriivenlere itil-
mcsinden hiçbir kaygüan yok. 'Küçük uius-
lar, onlann haklan ve özgiiriükleri için sa-
vaş ım veren büyuklerin ellerini
baglamamabdırlar' gibi bir gerekçeyle, olayı
soğukkanlılıkla seyrediyorlar. Küçüklerin
kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi
gerektiği yolundaki istençlerine aldırdıkla-
n yok. Sadece sonucun hesabını yapıyoriar.
Yetd ve yöresel bir çatışma ve kıyımdan
sonra 'Körfez' işi bir süre daha çözülmüş
olacak mı? Çauşma ve kıyımda 'belak' ola-
cak ortagın durumu bu hesabın tümüyle dı-
şında birakılıyor.
Ama ba 'ortaklar', işin ucu kendilerine
dokununca nasıl da celalleniyorlar? 'Falu-
ranın en önemli bölumunu ödediği için, or-
tak savaşımın niteliğini belirlemede kendi-
sini mutlak hak sahibi say^n' ve 'uğnına sa-
vaşılacak hak ve özgürlüklerin nasıl lanım-
lanacağına ve yorumlanacağına tek başına
karar verme yetkisini saklı tutmak isteyen'
büyük ortağa nasıl kafa tutuyoriar? Ame-
rikan yönetiminin zirvesindekilerden biri
olan Bay Bush'un 'Avrupab müttefiklerimiz-
den protesto sesleri işitiyor ve üzülüyomz;
şu büinmelidir ki ABD özgür dünyanın li-
deridir ve şimdiki yönetim bunun hakkını
verecektir' sözlerine karşı, İngiltere'nin en
tutucu politikacılanndan olan Bay Powell
bile çileden çıkıyor. Kendi halkı adına so-
ruyor 'Ne lideri?', 'Kimin tarafından atan-
mış bu liderliğe?', 'Özgür dünya dediğinde
neyi kastediyor?'. Bu Bay Powell'in öyle ba-
rışçılıkla filan ilgisi yok; sivri fikirleri ne-
deniyle tutucu (muhafazakâr) partide bile
bannamayıp, daha sağdaki gruplara geçmiş
bir politikacı.- Kısacası hiçbir Avrupa ulu-
su, kendi öz çıkarlarını tartıp dengeleme-
den olası yaran ile zarannı inceden inceye
ölçmeden, 'politik' ya da "askeri' eylem pro-
jelerine taraf olmaya yanaşmıyor... Bu tabio
karşısında, iki yüz yıldan beri 'Avrupalı' ol-
manın kavgasını veren, bunun için nke öz-
veride bulunan Türkiye'nin, gerçekten çok
uyanık olraası gerekiyor. Bu sürecin dışın-
da kalan ve Körfez'e yonelik planlardaki ro-
lü sadece bir *atlama taşı' olmaktan ibaret
bulunan ulkelerle aynı torbaya konulmak-
tan kaçınmalıyız. Bağımsızlık temelineda-
yah ulusal 'banş' politikamızın buyurdugu
tutum da budur."
Günlük bir gazete yazısmın, aradan ge-
çen onca yıla karşın bu derece "güncel" ka-
labilmesindeki "giz", yazarın isabetli öngö-
nlsü olması gerek. Buradaki giz, sanırım,
kaba çıkar hesabıyla uluslararası 'forum'u
bir anda *arena'ya çevirmekten zerre kadar
pervası olmayan güçlerin hiç değişmeyen ri-
ya politikalanna dayanıyor. Bunlar, başka
ülkelerin haklanna, halkların kendi kader-
lerini belirleme özgürlüklerine pek merak-
lı ve saygılı imişler gibi işlerine geldiği için
ulusunun kaynaklannı sömürup, cebe at-
maktan başka bir marifeti olmayan bir şeyh
sülalesini, o ülkenin biricik "meşru
yönetimi" sayabiliyor ve bu uğurda, dün-
yanın görebildiği en büyük askeri yığınağı
yapabiliyorlar. Son yüz elli yülık tarihte Gü-
ney Amerika'da "büyük sopa" siyasetine
dayanan onlarca "müdahale" ve "işgal";
son yülarda Granada ve Panama'daki "meş-
ru hükümetleri" devirme ve istila
"operasyonlan" sanki Merih'ten gelenler-
ce yapılmış gibi!
Doğrusu, bütün bu olan bitenlerde, her
şeyin, petrol denilen o emsalsiz sıvmın uğ-
runa yapıldığı, artık transistörlü radyosun-
dan haberleri izleyen dağdaki çobana ka-
dar herkesin malumudur. 'Dünya jandar-
malığı'na soyunan güçlerin 'uğruna savaşı-
lacak hak ve özgürlüklerin nasıl tanımla-
nıp yorumlanacağına tek başına kendileri-
nin karar verecekleri'ni, bu karara kimse-
nin itiraz hakkı bulunmadığım bilmeyen
yoktur. ellerindeki bütün kitle haberleşme
araçlannı seferber ederek yalan yanlış ha-
berler ve duyurularla temelde yatan "pet-
rol çıkarı" gerekçesini örtmeye çalışanlar da
bunlardır. Basılan hava şudur: Yeni yetme
"Bağdat Hırsızı" azılı Saddam başka ülkeye
saldırdığı için yok edilmelidir. — Ve petrol
zenginliği, yine önceki gibi, sabıkalı araa
hırsızlarca çalınmaya devam edilmelidir!—
Uygar Batı medyasının beyin yıkama ma-
kinesi, tümüyle, bu "riya polin'kasının" buy-
ruğundadır ve inanılmaz bir dayanışmayla
bu politikaya durmadan —görünüşte ince
ve farklı ama temelde prototip— malzeme
üretmektedir.
Sonuç
Binbir çıkar ilişkisi ve tuzakla bu polıtıka-
mn üretim merkezlerine bağımlı kılınmış
küçük uluslar için bu girdaptan hiç kurtu-
luş şansı yok mudur? En yalın çekişmeler-
de bile, kendi çıkaruu kollayarak, çekişen
taraflann doğrudan aleti durumuna düşme-
mek, kişinin elindedir. Aslında Türkiye'nin
şimdiki ortamdan doğacak cehennemden
uzak kalmasuu sağlayacak yol ve tutumu
da bu olmak gerekir.
Bildiğimiz kadanyla cumhuriyetin ilanın-
dan bu yana Türk hariciyesinin başarı ile
yürüttüğü dış politikanın ilkesi budur.
Bu yazının hazırlandığı tarihte, kanımız-
ca, birtakım akhevvellerin, bu temel ilkey-
le çelişen ve uzun vadede hiçbir geçerliği ol-
mayan hesaplarla "etten evvel çömleğe
düşmek" ve gereksiz yere "resul" ödevini
üstlenmek gibi yanlış tavsiye ve telkinleri-
ne karşın, bu doğru politikanın sürdürül-
mesi hâlâ mümkündur. Türkiye özu "pet-
rol kavgası" olan bu kavgaya olanak ölçü-
sünde uzak durmalı ve olayları "mirsad-ı
ibretten seyretme" seçeneğini yeğlemelidir.
kelçisi Güner öztek, iyi bir yolculuk geçir-
diklerini ve Türkiye'ye gelmekten son derece
mutlu olduklannı söyledi. Irak'ta Zaho'dan
itibaren Türkiye sınırına kadar olan bölge-
de İS bin kadar Pakistanlı, Bangladeşli ve
Hintlinin Türkiye'ye giriş için beklediğini
belirten Büyükelçi Öztek, Kuveyt'te bulu-
nan Türkleri Türkiye'ye göndererek güven-
ce altına aldıktan sonra harekete geçtikle-
rini bildirdi. öztek, Kuveyt'teki yiyecek sı-
kıntısına değinirken de şunları söyledi:
"İşgal nedeniyle zengin Kuvey ( yağmalan-
nuş dunımda. Yiyecek yavaş yavaş azalıyor.
Ambargo nedeniyle gıda maddeleri gelmi-
yor. Gıda maddeleri daha once Türkiye'den
geliyordu. l.S milyon nüfuslu Kuveyt'e 200
milyon dolardan fazla tutarda gıda maddesi
sattyorduk. Ülkede büyük gıda stoklan var,
ama onlar da erimek üzere."
Büyükelçi Öztek, Kuveyt'te, Japonya ve
Sovyetler Birliği gibi ülkelerin de "iş olma-
dıgı için" büyükelçiliklerini Türkiye gibi
"geçici olarak" kapatmaya başladıklannı
bildirdi.
İran Dışişleri
Bakan Yardımcısı
geliyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Türkiye ile lran arasında Körfez krizi çer-
çevesinde düzenli olarak yapılması planla-
nan görüşmeler kapsamında tran Dışişleri
Bakan Yardımcısı Alaeddin Burucerdi ya-
nn Türkiye'ye gelecek. Burucerdi Ankara-
da yapacagı görüşmelerde, Türkiye'nin
Iran'dan petrol alımı konusu karara bağla-
nacak.
Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in iki hafta ön-
ce Tahran'a yaptığı ziyaret sırasında, lranlı
yetküilerin Türkiye'ye Irak'a uygulanan eko-
nomik yaptırımlardan doğan petrol kaybı-
nın karşılanması doğrultusundaki önerisi,
Burucerdi'nin ziyareti sırasında somutlaş-
tırılacak. 4 gün sürecek görüşmelerde Tür-
kiye ile tran arasındaki petrol anlaşması da
yenilenecek. Dışişleri Bakanhğı Müsteşan
tkili Siyasi tşler Yardımcısı Büyükelçi Se-
yit Çelen'in konuğu olarak Türkiye'de ya-
pacagı temaslar cerçevesinde Cumhurbaş-
kanı Turgut Özal tarafından da kabul edil-
mesi beklenen Burucerdi'nin, Ankara'ya ba-
zı siyasi mesajlar da getirmesi bekleniyor.
tran Cumhurbaşkanı Haşemi Rafsancani-
nin Cumhurbaşkanı Özal'a bir yazılı mesaj
gönderebileceği ve bu mesajda tran'ın, ABD
askeri güçlerinin bölgeden çekilmesi konu-
sundaki istemini yineleyebileceği belirtiliyor.