01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
75 TEMMUZ 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGUN meleteoroloıi Genef Mûdürtüğü'n- den alınan H g i ^ göre' Yurdun ku- zeybatı kesımleri parçalı bulutlu, 6te- kı yerier az bulutlu ve açık geçecek HAVA SICAKLIĞI. Bıraz artacak RÛZGÂR Kuzey ve batı yönlerden hafrf ara sıra orta kuvvette esecek DENIZLERİMIZDE Marmara, Kara- denız ve Ege'de yıldc ve poyraz, dı- ğer denizlerde gûnbatısı ve todos- tan 3-5 kuvvetınde saatte 10-21 de- Tiılı hızla esecek. Dalga yûksek- lığı 0.5-1.5 yer yer 2 metre dolayında bulunacak. Van Gölü'n- dt hava Az bulutlu ve açık geçecek, rûzgâr kuzey ve batı yönterden hafif ara sıra orta kuvvette esecek göl kucük dai- galı olacak görüş uzaklığı 10 km dolayında bulunacak Bolu Burw Car.akkate Çorum Oenızt A 32° 23° Dıyartakır A 31° 20° Edırne A 38°22°Er»ncan A 32° 16° Erarum A 31° 13° Estoşeftr A 32° 17° GazanttB A 30° 24° Gıresun A 34° 23° GumüşHane A A 3O°20°HakJdn A A 39»23°lspartı A A 34° 20° istanbul A A 32°20°lzmif A A 38°22°Kars A A 31° 19° Kasamonu A A 30°17°Ka»sen A A 34°20°Kifldarelı A A 33°20°Konya A A 30° 14° Küuhya A A 38° 22° Malatya A 41°2S°Mınsa 32°18°KMaraş 32°18°M«fsın 28° 12° MuQb 33°18°Muş 38°22°l*0de 28°21°Onlu 33° 23° Samsun 34° 19° 5ı rt 30° 21° Sınoo 37»23°Swas 30° 12° Tetortaj 30° 14° Trataon 32°15°Tunc<* 32°19°Uşak 33°18°Van 32°18°Ybzgat 38°22°2onguldak rurk A-acık B-MuOu Gymşk K-kjrtı S-sısJı VyaOmuriu BULMACA 8 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Edebiyatımızda Karabibik'ten sonra köyii konu alan ikin- ci yapıt olan, Ebnbe- kir Haznn Tepeyran1 ın romanı. 2/ Kasta- monu'nun bir ilçesi... Hastalıklı, sakat. 3/ Üfleraeli bir çalgı... Yunancada "yıldız" anlanuna gelen ve bir- çok sözcüğun yapısı- na giren önek. 4/ Ke- miklerin yuvarlak ucu... Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yırtıa hayvan. 5/ Felsefedeki kuş- kuculuk öğretisinin eski adı. 6/ Silis gnıbundan değerli bir mineral... Ma- tematikte kuHarulan bir sayı. 7/ Değerli bir süs taşı... Damızlık erkek koyun. 8/ Kimi göçebe Türk boylannda birkaç aileye ait çadırlardan oluşan topluluk... Paralı oyunlarda "ne kârbyım ne zararlı" anlamında kullarulan sözcük. 9/ Yetki. YUKARIDAN AŞAClYA 1/ Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif tekne... Matem. 2/ Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık... Güzelliği ile ünlü bir Amerikalı sinema yıldızırun küçük adı. 3/ Küçük akarsu... Ge- nellikle bayramda konuklara ikram edilen bir tür kokulu çörek. 4/ Bir sayı... Daha çok Karadeniz bölgesinde giyilen bir tür erkek ayak- kabısı. 5/ ödenti. 6/ Ağızda eritilmek için yapılmış ilaç tableti... Bonı sesi. 7/ tçinde Türkçenin de yer aldığı dil gnıbu... Kusraa. *' Aslan... Destan. 9/ Telefon sözü... Meşrubat. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Elektrik15 TEMMUZ 1930 Elektrik şirketi 25 temmuzdan itibaren Anadolu köylerine elektrik cereyanı vermeğe başlıyacaktır. Şirket evvelâ Kartal'a büyük bir havai hat çekmiştir. Bu hat Kartal'a 35.000 volt kuvvetinde cereyan vermektedir. Ayın 25 inden itibaren bu hat tan ilk cereyan Kartal çimento fabrikasına verilecektir. Bu kuvvetin 110 voltluğa kadar indirilerek evlere de cereyan verilmesi mukarrerdir. Fakat bunun için muhavvele merkezi makineleri Avmpa'ya sipariş edilmiştir. Makineler birkaç gune kadar gelecek ve Kartal elektrikle tenvir edilecektir. Diğer taraftan şirket Nafıa Vekâleti ile müzakerata devam etmektedir. Bu müzakerat bitince hemen Adalara, Göztepe ve Erenköy'e cereyan vermek kabil olacaktır. Çünkü şirket 35.000 voltluk cereyanla buraları tenvir edebilecektir. Çeka! Bundan 9 ay evvel şehrimize gelerek ikamet eden Rusya'da Çeka mahkemeleri Şark memleketleri mümessili M. Ağa Beykof geçenlerde şehrimizden ayrılarak Paris'e gitmişti. Fransız gazeteleri mümessilin Çeka azası haüratını neşrederek Istanbul'daki faaliyet ve intibalarını da ilâve edeceğini bildiriyorlardı. Dün, Paris matbuatının verdiği bu haberi tahkik etmek üzere şehrimiz Rus konsolosanesine muracaat eden bir muharrimize: "Biz bu ismi ilk • sizden işitiyoruz. Bu ı de bir şahsın ne tstanbula geldiğini, ne de Paris'e gittiğini bilmiyoruz" cevabını vermişlerdir. 9 ay sehrimizde CıULE KDMAL NİBB&H KOLUMBiA nJkKUJUND* OKUDUCU LUiZ ve BRODVEY # < Çinl kız Kara kız «•rfcmı vOrtrt alml«Ur. kaldıktan sonra Fransa'ya giden bir Rus'tan İstanbul Rus konsolosanesinin ademi malûmat beyan etmesi hayli gariptir. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Arapça ezan 15 TEMMUZ 1960 Türk Dil Kurultayı'run bugünkü | toplantısında evvelâ dört imzalı bir önerge ile Arapça ezanın kaldırüması için hükümet nezdinde teşebbüse geçilmesi istenmiş, uzun münakaşalardan sonra bu teşebbüsün Diyanet Işleri nezdinde yapılması kabul edilmiştir. Delegelerin alkışlan arasında kabul edilen bu Hasan Âli Yücel önergeden sonra Kur'anın Türkçeleştirilmesi de istenmiştir. Terim Komisyonu raporunun müzakeresinde konuşan Hasan Âli Yücel, biîhassa aynı anlamı taşıyan muhtelif kelimelerin kullanıldığını hatırlatarak bu durumun önüne geçilmesini istemiştir. Daha sonra ders kitaplarının öztürkçe ile yazılması, öğretmenlerin sade dille ders vermeleri istenilen hususlardan olmuştur. Lefter'in mukavelesi Bu sene mukavelesi sona eren Fenerbahçe ve milli- takımın emektar futbolcusu Lefter K. Andonyadis, dün saat 12.00'de Fenerbahçe Kulübü umumi kâtibi Faruk llgaz'ın yazıhanesinde 2 senelik mukavele imzalamıştır. Kıymetli futbolcu bu mukavele karşılığında 70.000 lira almıştır. Diğer taraftan F.Bahçenin teklifıni kabul etmiyen Niyazi dün mukavele imzalamaya gelmemiştir. Fenerbahçe Kulübü idarecileri ayrıca dün Can'ı da beklemişlerse de adı geçen futbolcu gelmemiştir. Bundan başka bir gün evvel kulüp idarffheyeti tarafından antrenör Szekelly'e bildirilen şartlar Szekelly tarafından kabul edilmiştir. Muhtemelen bugün veya yann taraflar mukavele imzalayacaklardır. Fenerbahçe kulübü, Szekelly'e normal primler haricinde 3000 lira aylık ve takım şampiyon olduğu takdirde de 30.000 lira verecektir. T/ aralı talebeler 2s nisan hürriyet mücadelesinde uzvunu kaybeden ve sakatlanan öğrencilerle ilgili olarak Başbakanlık bir tamim yayınlamıştır. Sağlık ve Sosyal Yardım, Çalışma, lçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığına yapılan tamimde; hürriyet mücadelesindeki hâdiseler sırasında uzuvlanm kaybeden ve sakatlanan öğrencilere sunî uzuv taktırılması ve tadavi yaptınlması, her birinin münasip bir işe yerleştirilmesi, icap ederse burs temin edilmesı ve neticenin bıldirilmesi istenmektedir. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet 15 TEMMUZ 1989 Gazetemiz Kurban Bayramı nedeniyle bugün yayımlanmamıştır. ^ ) ^ a ^ z û n r r V ı y a n a *»>Madrıd r^\\fb •B e l 9r a d DUNYA'DA BUGUN AmsTerdam A 22° Amman A 36° Atına A 32° Bağdal A 42° Barcelora A 30° A 28° Y 30° A 24° A 26° A 25° A 29° A 29° A 32° A 42° A 44° A 28° A 36° A 20° A 36° A 19° A 26° A 36° Cenevre Cenyır Caoe Dutaı Franldurt Gıme Helsınlc Karure Ko««nhag Kcnn Lefkoşa Lemngrad Umdra Madrid MBano Montreal MOSMM Mûnıtl Nmlltrt Osk) Pans Prag Rıyad Roma Şcfya Şam Y 22° A 27» Y 34° A 30° A 27» A 19° A 20° A 30° A 27° A 44° A 30° Y 30° A 37° A 29° A 35° A 24° A 29° A 24° MashıngtonA 29° Zürıh A 28° Tunus Varsova vened* Vıyana TAKITSMA Doktora Paycsiııi Kabul Etmemelidir! Senatoya, tartışma açılmadan dayatılmıştır. "Senato geleneklerine" aykın olarak tartışılmadan onaylanmıştır. Yalruzca bir saygıdeğer üye karara karşı gelmiş; fikri değiştirilmek üzere yapılan baskılara boyun eğmemiştir. tÜ Senatosu'nun Sayın Özal'a, "fahri doktoriok" payesi vermeyi apar topar karar- laştırması, çok kimseyi şaşırttı, üzdü. Basından öğrendiğimiz eğer doğruysa ko- nu, senatonun gündemine son dakikada ahn- mıştır. Senatoya, tartışma açılmadan dayatılmıştır. "Senato geleneklerine" aykın olarak tartışıl- madan onaylanmıştır. Yalruzca bir saygıdeğer üye karara karşı gelmiş; fikri değiştirilmek uzere yapılan baskılara boyun eğmemiştir. Denilebilir ki "koca senato", başuıda rek- törüyle, kelli-felb üniversite dekanlanyla, ens- titü müdürleriyle toplanmış, bir karar vermiş. Bu karar neredeyse oy birliğiyle aunmış. Şimdi o karar yerinde olmayacak da dışandan algı- lamada bulunanların kaygıları mı dikkate de- ğer olacaktır?. Keşke "koca senato" nitelemesiyle başlayan ilk sorumuz geçerli olsa! Olaylan biraz içinden bilenler 1Ü Senato- su'nun sarurız aşağı yukarı ayru kadroyla Sa- >in Evren'e, aynen bugün olduğu gibi bir dok- tora payesi yönelttiğini ammsayacaklardır. Hatta q günleri bilenler, yapılan törende, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı'nm Sayın Evren'i, izleyenleri hayretlere boğarak tüm ağvbğıru bir müddet yerden kestikten sonra havada alkışladığıru çok canlı olarak hatırla- yabileceklerdir. Bahse konu özellıkteki törenler, dostlukla- n haliyle pekistirir. Kendisi için yapılan tören- den Sayın Evren'in, fevkalade mütehassıs ol- duğu malumdur. Tören tertipleyenlerse Sayın Evren'i aşikâr, mutlu etmeyi başarmışlardır. Küçük bir aynntıyı daha kaydedersek me- selemlz iyice anlaşılacaktır. Yüksek öğretim Kurulu başkanım yasa ge- reği cumhurbaşkanı atamaktadır. Rektörleri ise Yüksek Öğretim Kurulu önerileri arasın- dan seçim yaparak gerçekte fiilen yine cum- hurbaşkam atamaktadır. Dekanlan öte yandan Yüksek öğretim Ku- rulu, gerçekte ise onun üzerinde tam egemen olan Yüksek öğretim Kurulu başkanı tayin et- mektedir. Kısaca Yüksek öğretim Kunılu, yukarıdan aşağıya -icra organı, yani hükümetle yönetsel pek bir ilişkisi bulunmayan- bir cumhurbaş- kanlığı kurumudur. Bundan önce Sayın Evren'i Yüksek öğre- tim Kurulu Başkanı memnun etmeyi başar- mıştı. Başkan raalum ileri yaşına rağmen takdir- le izlendiği şekilde kesintisiz görevdedir. Cumhurbaşkam'nı, o arada tabii Yüksek öğretim Kurulu Başkanı'nı öyle yahut böyle memnun etmeyi başaran birçok rektör, birçok dekan da yine takdirle izlendiği şekilde ara- lıksız görevde kalmayı basarmışlardır. Demek ki üniversitelerde iktidar olanakla- rından yararlanmanın, makam arabalanna binmenin, lüks döşenmiş odalarda otururken bir de ders verme yükümlülüğünde bulunma- manın, tahsisatlardan >urarlanmanın, yurtdışı gezi önceliklerine sahip olraamn "kosulu", cumhurbaşkanı ve Yüksek öğretim Kurulu başkanım, öyle yahut böyle memnun etmek oluvermektedir mealesef. Senatolar, çok eskiden olduğu gibi üniver- sitenin "gözbebeği" nıteliğinde seçtiği rektör- den, dekandan, üniversite öğretim uyelerinden oluşmuyor. Rektör, rektör yardımcılan, dekanlar, ens- titü müdürleri, bilinen klikler ve menfaat da- yamşmaları sürecinde atamadırlar. İÜ Senatosu'nun, Sayın özal'a doktora pa- yesi verilmesi yle ilgili olarak aldığı kararda, çok yazık ki işte ortaya serdiğimiz mekaniz- maların çalıştığı çağnşıyor. Dün dünkü cumhurbaşkamnı memnun edenler, bugün bugünkü cumhurbaşkamnı memnun ederek üniversitenin gitgide yozlaş- ması pahasına, rahatlarını sürdürmeyi hesap ediyorlarsa, bu çok buyuk bir ayıptır, tarihin teşhir edeceği acı bir vebaldir. Sorumlular gerçekte işte şimdi bile halk na- zarında işaret edilmektedirler. Üniversite öğretim üyesi sıfatını taşıyanla- nnsa; kendilerini -yamlmayı çok dileriz- bunca küçük düşürmderini, hepsi hepsi kısacık erirn- li bencil ve ilkel hevesleri en yüzeysel kurnaz- lık taktikleriyle sürdurmek istemelerini, ina- mn hüzünle, kurşun gibi ağırhklarla izliyoruz. Sayın özal'ın cumhurbaşkanlığına gelişini onaylamayanlardan biriyiz. Denklemimiz çok basit. Halkın büyük bir çoğurüuğu Sayın özal'ı cumhurbaşkam olarak görmek isteme- mekte idiyse, Sayın özal bunu herkesten iyi bilerek cumhurbaşkanlığına yönelmemeliydi. Bu ayn bir konu. Şu var ki şimdi "cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyan Sayın özal, burada dikkate getirdiği- miz mekanizmaları görecek midir, gönneye- cek midir? Açıkladığımız çerçevede bir üniversitenin, cumhurbaşkanına doktora payesi vermesi o ki- şiyi yüceltmez. Ama inanmak istiyoruz ki gı- yabında alınan, "hesaplı biat" kaıarına Sayın özal uymazsa, erdemli bir davramş sergüemiş olacaktır. öte yandan, uzay çağında çok şeyin hâlâ es- ki kovboy filmlerindeki gibi cereyan etmesi, çok ibret vericidir. Kıvrakça taraf değiştirip yakınlarına, sorumluluklanna sırt çevirenler, karşı taraftan çok kere umduklarını değil, korktuklarını bulurlar. Prof. Dr. TOLGA YARMAN Anadolo BUim ve Teknoloji Stratejüeri Araşbrma Enstitüsü Dalan ifade verecek TBMM'de kurulan komisyon, eski belediye başkanlarının ifadelerini alacak. İfade verecekler arasında, firma kayırma ve usulsüziükle suçlanan İstanbul, Ankara. İzmir eski belediye başkanları var. İhaıtette birindyiz Tüm dünyada kutsal aileye geri dönüş yaşanıyor. Oysa Nokta'nın yaptırdığı ankete göre, Türkiye'de sadakatsizlik giderek artıyor. Peki kim, neden ihanet ediyor? İhanet edenlere eşleri ne gözle bakıyor, ne önlemler alıyor? Potrik ve Türiccülük Fener Patriği, ABD'de niçin devlet başkanı gibi karşılandı? CIA'nın eski Ortadoğu sorumlusu muammayı aydınlatıyor. ABD'nin Sovyetler'e karşı iki yeni silahı ve umudu var: Patrik ve Türkçülük. ÖNÜMÜKIBRIS ÇIKARMASININ 16. YILDÖNÜMÜNDE ECEVİT İTHAM EDİYOR"ûzal, KKTC'nin ilanından hoşnutsuzluk duymuştur. Kıbrıs'ın tûmünü Rum yönetiminin temsil ettiğini kabul eder gibi bir davranış içine girmiştir. Bugünkü olumsuz noktaya, dzal'ın Kıbns ziyaretinden sonra gelindi." Rauf Denktaş'ın çıkarma günlerine ait anıları. İlk kez Nokta'da... Şükran . İstanbul'un göbeğinde, ortaçağ koşullarında pislık içinde "ucuzuna" kürtaj yapan bir doktor. Ölüme sebebiyet vermek başta olmak üzere, hakkında bir yığın şikâyet ve dava var. Birileri bürokrasiyi bekliyor. Sağ lcalan pilotlar Nokta, II. Dünya Savaşı'nda İngiltere'de şehit düşen 12 Türk pilotun sağ kalan arkadaşlarını buldu. Ikisi daha sonra MiT'te görev yapan pilotlar konuşuyor: "Ne casusuz ne kahraman." • Vatikan'ın "cehennemlik" sarkıctsı Madonna üveyannesJni, babasını, hayatının güçlü ve hüzünlü yanlannı anlatıyor. • Tezgârrtarlıktan milyarderliğe. Bir buçuk yılda 20 milyar kazanan borsa tutkunu Doğan Çelik. • FIAT'ın patrono Agnelli, önce hangi gazeteyi okur? Italya'nın en çok satan gazetesinin öyküsü. HAFTAUK HABER DERGİSİ VEFAT Merhum Av. Dr. KEVORK ACEMOĞLU'nun değerli eşi, çok sevgili annem IRMA ACEMOGLU'nu kaybettim. DARON ACEMOGLU Cenaze merasimi, 16 Temmuz 1990 Pazartesi günü saat 14.00'de Balıkpazarı Üçhoran Ermeni Kilisesi'nde icra olunacaktır. ANKARA NOTLABI MUSTAFA EKMEKÇİ Kutsal Çöldeki Cinayet: (3) Hassen, Nasıl HasanOldu? Suudi Arabistan'da beş yılı geçmiş Aydın ipek'e soruyorum: — Geçmiş yıllarda, hacdaki İran olaylarından da anlaşılıyor; Suudilerin ABD'ye aşırı bağlılıkları var; peki, Amerikalılar Mek- ke'ye, Kâbe'ye gırebiliyorlar mıydı? — Şimdi, şöyle bir şey anlatayım ben size; bizim şirketimiz- de çeşitli ulustan insan vardı. İngilizler, Belçikalılar, İsveçliler, Hollandalılar vardı. — Hani, Müslüman olmayanların Mekke'ye girmeleri yasak- tı? — Mekke'nin bütün giriş kapılarında polis depetimi var. Biz, Mekke'nin on kilometre dışındaydık. Tünel mühendisleri, ingi- liz ya da Hollandalı ya da başka ulustan. Bunların tünele git- meleri gerekiyor. Tünel nerede? Mekke'nin içinde. Mekke'nin içine Hıristiyan giremiyor. Bunun için ne yapıyorlardı? Örneğin Hassen vardı, İsveçli; Hassen'i Hasan yaptılar, adam Müslüman oldu! — Yaptılar mı Müslüman? — Tabii, tabii. Gittiler hocaya, "Bu Müslüman oldu" dediler. — Hasan sünnetli mi? — Onu bilmiyoruz artık! Ve bizde üç tane Hasan vardı. "Ga- vur Hasan" diyordum ona. "Hasan Bey geldi, Hasan Bey git- ti..." Ama tabii... — Türkçe filan bilmiyor? — Yok! — Arapça? — Arapça da bilmiyor. Tünele gidip kontrol etmesi gerekiyor. İki-üç tane mühendisimizi öyle Müslüman etmek suretiyie Mek- ke'ye göndermıştik. Bizim tünel çalışmalarımız Mekke'nin için- deydi. Mekke'ye giren aşağı yukarı yirmi dolayında yol vardır. Bu yolların tümünde polis denetımi vardı. Yani Mekke'ye giren kişi, o denetimden geçmek zorunda. Müslümansa gıriyor, Müs- lüman değilse giremıyordu. Suudi Arabistan, Arap Yarımadası'nda 2 milyon 150 bin kik> metrekarelik toprak üzerinde 11 milyon insanın yaşadığı, "meş- ruti krallık'la yönetilen bir ülke. Yönetimi, kuruluşu sağlayan Abdülaziz'in kırk kadar oğlu üstlenmiş durumda. Ulkede yaşa- yan 11 milyon insanın yarısından çogu yabancı. Bu yabancılar, zamanla Suudi uyruğuna geçinlmişler. Büyük bir çoğunluk da ülkede işçi olarak çalışmaya gelmiş insanlar. Yabancılar içinde 1.5 milyon Pakistanlı birinci sırayı alıyor. Bir o kadar Hintli ve Bengalli, 500 bin dolayında Sudanlı, Somalıli, Yemenli, Filipin- li, Mısırlı, Filistinli, Ürdünlü yaşıyor. 250 bin dolayında Türk iş- çisi, bir o kadar da Güney Korelı çalışıyor. Bu insanlar arasında en verimli üretim yapan işçiler, Türk işçileri. Tüm işçi çalıştıran yüklenicilerln ortak görüşü bu. Ancak aynı işçi çalıştıran kuru- luşların bir başka ortak görüşü, "Türk ışçllerinı bir yıldan fazla çalıştırmamak." Çünkü, ilk işe girdiği yıl, bir Pakıstanlıdan, bir Filipinliden, Mısırlı, Somalili, Sudanlı işçiden birkaç kat fazla iş üreten Türkiyeli işçi, ıkinci, üçüncü yıl için kaçamak yollarını öğ- renerek iş yapma gücünü kullanmıyor Aydın İpeklerin şirketin- de 1980 yılında Mekke'de 3000 kişi çalışıyordu. Bunun 600 kadarı şofördü. 1983'te bir olay oldu; disipline yansıyan olayda üç yıllık şoförlerin, yeni gelen bir şoförü feci biçimde dövdükle- ri anlaşıldı. Nedeni araştırıldığında gorüldü. Kamyonla, tünel- den çıkan kaya ve toprağı döküm yerıne götüren sürücüler, çok çalıştırılarak günde 12 sefer yapıyorlardı. Yeni gelen sürücü ise dört gün boyunca her gün 20 sefer yapmıştı. Obür sürücüler, kendisini uyarmışlar: "Bu kadar fazla çalışma, bizim de başı- mızı belaya koyma!" demişler. Oysa yeni sürücü onlan dinle- meyip 20 sefer yapmayı sürdürmüş, dayağı da yemişti! Eşek sudan gelinceye dek dövmüşlerdi. Suudi Arabistan'da nüfus artışı çok hızlı. Resmi dil Arapça; çok kullanılan yabancı dil ingilizce. Devlet daireleri, perşembe ve cuma günleri tatil. Hava sıcak olduğundan birçok resmi ve özel işyeri her gün öğleden sonra (saat 14.00) çalışmaz. Ra- mazanda, devlet daireleri, çok ivedi durumlar dışında aksam na- mazından sahura dek çalışır. Saynevleri, postaneler, benzeri kuruluşlarda da nöbet görevi vardır. Ülkeye her şey gümrüksüz gırer. O nedenle tüm dünyadaki önemli üretim maddelerinin, mallarının en iyısi Suudi Arabistan'- da bulunur. Sık sık hacca gidenler acaba bundan yararlanıyor- lar mıdır? Hem ziyaret hem ticaret! Saynevlerinde çok az da olsa Suudi sağınlara (doktortara) rast- lanır. Daha çok Mısırlı, Suriyeli, Filistinli, Filipinli sağın ve hem- şirelere görev verilir. Türkistanlı sağınlar da saynevlerinde ya da özel işyerlerinde çalışırlar. Taif kenti, kral ailesinin yazın din- lenme kentidir. Bu ile giriş çıkışlar da polisçe denetlenir. Türki- ye'den kadın işçi gitmez, çalıştırılmaz. Bakan Cemıl Çıçek, hac oiaylarını incelemeye Mekke'ye gittiğinde, kendisine bayan me- mur getirmemesi bildirildi Türk ilgililerce. O da götürmedi! Suudi Arabistan'da halk yoksul mu yoksuldu. Saraylarda ise korkunç denecek bir lüks yaşam vardı. Binbir gece masalları gibi. Prenslerin ABD'de köşkleri vb her şeyleri var. Öyle bir lüks ki Suudi Arabistan saraylarında dökülen yemeklerden tüm Af- rika açları doyabilir. Ama hayır. Bunlar dökülecek. Afrika aç ya- şayacaktır. Prensesler, öyle bağnaz ne değillerdir. İçki içenleri de vardır; gündüz üçte, dörtte kalkan prensesler, "mayhoş" do- laşırlar. Başlarına, gözlerine buz torbaları koyariar. Sigara iç- mek yasaktır prenseslere; ama tuvalete girilip içilebilir! Saraylarda Arabistan'ın sıcağı duyulmaz. Evlerde, arabalarda soğutucular vardır. Suudi prensesleri çok, çok güzeidir... Prenseslerın "ınsafsız" olanları da vardır; kamçıya çok ben- zeyen bir şeyle, hizmetçilerini dövdüğü olur prensesin. Krallık hanedanı içinde kardeş çocukları evleniyorlar Doğan çocuklar zamanla ya çok uzun boylu ya çok şişman ya çok zeki ya da çok geri zekâlı oluyorlardı. Prensin babasıyla prensesin babası kardeş olabilir. Saraylarda binlerce hizmetçi var. Suudi Arabis- tan'da kölelik düzeni sürer. Üç yaşındaki bir çocuğun bile köle- s ! olabiliyor. Baba köleyse, çocuk da doğuştan köle. Baba kimin kölesiyse, doğan çocuğu da köle sahibinin çocuğunun kölesi oluyor. Köle de Müslüman! Köle, istenildiği zaman dövülebilir. Ölürse ölür. Demek ki ölmesi gerekiyor! Saraya gelen film afiş- leri, gazete makaleleri de sıkı denetime (sansüre) uğrayarak ge- lir. Saraya gelen bir model kataloğunda, omzu açık bir kadın çizgisi varsa, o da karaianmış olarak geliyor. O da mı göster- melik? Başka bir çizgide, unutulmuş gibi omuzlar açık. Kimi re- simlerde ise kapalı. Avrupalı kafasında prensler de vardı. Pek çok prenses, cariye desem abartma olmaz. Çok evlilik de var ya. Hizmetçilerin çoğu Filipinli. Filipinliler günde kaç posta da- yak yiyorlar, ne bileyim? Filipinliler, iki yıllık sözleşmeyle geli- yorlar saraya. İki yıl içinde adımını atamıyor sokağa. Pasaportları ellerinden alınıyor. Erkek Filipinliler, kimi konularda daha yu- muşak mı görünüyorlar ne? Prenseslerden çoğu hacca gitmemiş mi? Namaz kılmayan- lar bile var mıymış? Ne bileyim? ÖZÜR: Bugün başlayacak "Yalova Şenlikleri"ne katılamayaca- ğım için çok üzgünüm. Yalovalı dinleyicilerle Belediye Başkanı Kaya Daikılıç'tan, Yazarlar Sendikası yöneticilerinden, amcam- oğlu Muzaffer Yargan'dan özür dılerim. Yalova Şenlikleri'ne be- nim de katılmam için yapılan ısrarlı çağrılara ne denli "Hayır, gidemeyeceğim!" dediysem de duyurularda adımın geçtiğini gördüm, çok duygulandım. Kırmayıp katılmayı isterdim. Anka- ra'da izlediğim olayların yoğunluğu bunu engelledi. Bağışlana- cağımı umar. sevgiyle. saygıyla özür dilerim. VEFAT Sevgili Hocamız, Değerli Ağabeyimiz Merhum Av. Dr. KEVORK ACEMOĞLU'nun değerli eşi, sevgili kardeşimiz Daron Acemoğlu'nun sevgili annesi İRMA ACEMOĞLlfnu kaybettik. Onu her zaman anacağız. Av. ÜLKER ARIKAN - Av. HALUK ÜNDEŞ Av. NURSU SERT - Av. NURDAN ATASABUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle