Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
75 TEMMUZ 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGUN
meleteoroloıi Genef Mûdürtüğü'n-
den alınan H g i ^ göre' Yurdun ku-
zeybatı kesımleri parçalı bulutlu, 6te-
kı yerier az bulutlu ve açık geçecek
HAVA SICAKLIĞI. Bıraz artacak
RÛZGÂR Kuzey ve batı yönlerden
hafrf ara sıra orta kuvvette esecek
DENIZLERİMIZDE Marmara, Kara-
denız ve Ege'de yıldc ve poyraz, dı-
ğer denizlerde gûnbatısı ve todos-
tan 3-5 kuvvetınde saatte 10-21 de-
Tiılı hızla esecek. Dalga yûksek-
lığı 0.5-1.5 yer yer 2 metre dolayında bulunacak. Van Gölü'n-
dt hava Az bulutlu ve açık geçecek, rûzgâr kuzey ve batı
yönterden hafif ara sıra orta kuvvette esecek göl kucük dai-
galı olacak görüş uzaklığı 10 km dolayında bulunacak
Bolu
Burw
Car.akkate
Çorum
Oenızt
A 32° 23° Dıyartakır
A 31° 20° Edırne
A 38°22°Er»ncan
A 32° 16° Erarum
A 31° 13° Estoşeftr
A 32° 17° GazanttB
A 30° 24° Gıresun
A 34° 23° GumüşHane A
A 3O°20°HakJdn A
A 39»23°lspartı A
A 34° 20° istanbul A
A 32°20°lzmif A
A 38°22°Kars A
A 31° 19° Kasamonu A
A 30°17°Ka»sen A
A 34°20°Kifldarelı A
A 33°20°Konya A
A 30° 14° Küuhya A
A 38° 22° Malatya A
41°2S°Mınsa
32°18°KMaraş
32°18°M«fsın
28° 12° MuQb
33°18°Muş
38°22°l*0de
28°21°Onlu
33° 23° Samsun
34° 19° 5ı rt
30° 21° Sınoo
37»23°Swas
30° 12° Tetortaj
30° 14° Trataon
32°15°Tunc<*
32°19°Uşak
33°18°Van
32°18°Ybzgat
38°22°2onguldak
rurk A-acık B-MuOu Gymşk K-kjrtı S-sısJı VyaOmuriu
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Edebiyatımızda
Karabibik'ten sonra
köyii konu alan ikin-
ci yapıt olan, Ebnbe-
kir Haznn Tepeyran1
ın romanı. 2/ Kasta-
monu'nun bir ilçesi...
Hastalıklı, sakat. 3/
Üfleraeli bir çalgı...
Yunancada "yıldız"
anlanuna gelen ve bir-
çok sözcüğun yapısı-
na giren önek. 4/ Ke-
miklerin yuvarlak
ucu... Dünyanın en
hızlı koşan canlısı
olan yırtıa hayvan. 5/ Felsefedeki kuş-
kuculuk öğretisinin eski adı. 6/ Silis
gnıbundan değerli bir mineral... Ma-
tematikte kuHarulan bir sayı. 7/ Değerli
bir süs taşı... Damızlık erkek koyun. 8/
Kimi göçebe Türk boylannda birkaç
aileye ait çadırlardan oluşan topluluk...
Paralı oyunlarda "ne kârbyım ne
zararlı" anlamında kullarulan sözcük.
9/ Yetki.
YUKARIDAN AŞAClYA
1/ Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif tekne... Matem. 2/ Ürenin
kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık... Güzelliği ile ünlü
bir Amerikalı sinema yıldızırun küçük adı. 3/ Küçük akarsu... Ge-
nellikle bayramda konuklara ikram edilen bir tür kokulu çörek. 4/
Bir sayı... Daha çok Karadeniz bölgesinde giyilen bir tür erkek ayak-
kabısı. 5/ ödenti. 6/ Ağızda eritilmek için yapılmış ilaç tableti...
Bonı sesi. 7/ tçinde Türkçenin de yer aldığı dil gnıbu... Kusraa.
*' Aslan... Destan. 9/ Telefon sözü... Meşrubat.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Elektrik15 TEMMUZ 1930
Elektrik şirketi 25 temmuzdan itibaren Anadolu köylerine
elektrik cereyanı vermeğe başlıyacaktır. Şirket evvelâ Kartal'a
büyük bir havai hat çekmiştir. Bu hat Kartal'a 35.000 volt
kuvvetinde cereyan
vermektedir. Ayın 25 inden
itibaren bu hat tan ilk cereyan
Kartal çimento fabrikasına
verilecektir. Bu kuvvetin 110
voltluğa kadar indirilerek evlere
de cereyan verilmesi
mukarrerdir. Fakat bunun için
muhavvele merkezi makineleri
Avmpa'ya sipariş edilmiştir.
Makineler birkaç gune kadar gelecek ve Kartal elektrikle tenvir
edilecektir. Diğer taraftan şirket Nafıa Vekâleti ile müzakerata
devam etmektedir. Bu müzakerat bitince hemen Adalara,
Göztepe ve Erenköy'e cereyan vermek kabil olacaktır. Çünkü
şirket 35.000 voltluk cereyanla buraları tenvir edebilecektir.
Çeka!
Bundan 9 ay evvel şehrimize gelerek ikamet eden Rusya'da
Çeka mahkemeleri Şark memleketleri mümessili M. Ağa
Beykof geçenlerde şehrimizden ayrılarak Paris'e gitmişti.
Fransız gazeteleri mümessilin Çeka azası haüratını
neşrederek Istanbul'daki faaliyet ve intibalarını da ilâve
edeceğini bildiriyorlardı. Dün, Paris matbuatının verdiği bu
haberi tahkik etmek üzere
şehrimiz Rus konsolosanesine
muracaat eden bir
muharrimize: "Biz bu ismi ilk
• sizden işitiyoruz. Bu
ı de bir şahsın ne tstanbula
geldiğini, ne de Paris'e
gittiğini bilmiyoruz" cevabını
vermişlerdir. 9 ay sehrimizde
CıULE KDMAL NİBB&H
KOLUMBiA
nJkKUJUND* OKUDUCU
LUiZ ve BRODVEY # <
Çinl kız Kara kız
«•rfcmı vOrtrt alml«Ur.
kaldıktan sonra Fransa'ya giden bir Rus'tan İstanbul Rus
konsolosanesinin ademi malûmat beyan etmesi hayli gariptir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Arapça ezan
15 TEMMUZ 1960
Türk Dil Kurultayı'run bugünkü |
toplantısında evvelâ dört
imzalı bir önerge ile Arapça
ezanın kaldırüması için
hükümet nezdinde teşebbüse
geçilmesi istenmiş, uzun
münakaşalardan sonra bu
teşebbüsün Diyanet Işleri
nezdinde yapılması kabul
edilmiştir. Delegelerin alkışlan
arasında kabul edilen bu Hasan Âli Yücel
önergeden sonra Kur'anın Türkçeleştirilmesi de istenmiştir.
Terim Komisyonu raporunun müzakeresinde konuşan Hasan
Âli Yücel, biîhassa aynı anlamı taşıyan muhtelif kelimelerin
kullanıldığını hatırlatarak bu durumun önüne geçilmesini
istemiştir. Daha sonra ders kitaplarının öztürkçe ile
yazılması, öğretmenlerin sade dille ders vermeleri istenilen
hususlardan olmuştur.
Lefter'in mukavelesi
Bu sene mukavelesi sona eren Fenerbahçe ve milli- takımın
emektar futbolcusu Lefter K. Andonyadis, dün saat
12.00'de Fenerbahçe Kulübü umumi kâtibi Faruk llgaz'ın
yazıhanesinde 2 senelik mukavele imzalamıştır. Kıymetli
futbolcu bu mukavele karşılığında 70.000 lira almıştır.
Diğer taraftan F.Bahçenin teklifıni kabul etmiyen Niyazi
dün mukavele imzalamaya gelmemiştir. Fenerbahçe Kulübü
idarecileri ayrıca dün Can'ı da beklemişlerse de adı geçen
futbolcu gelmemiştir.
Bundan başka bir gün evvel kulüp idarffheyeti tarafından
antrenör Szekelly'e bildirilen şartlar Szekelly tarafından
kabul edilmiştir. Muhtemelen bugün veya yann taraflar
mukavele imzalayacaklardır. Fenerbahçe kulübü, Szekelly'e
normal primler haricinde 3000 lira aylık ve takım şampiyon
olduğu takdirde de 30.000 lira verecektir.
T/
aralı talebeler
2s nisan hürriyet mücadelesinde uzvunu kaybeden ve
sakatlanan öğrencilerle ilgili olarak Başbakanlık bir tamim
yayınlamıştır.
Sağlık ve Sosyal Yardım, Çalışma, lçişleri ve Milli Eğitim
Bakanlığına yapılan tamimde; hürriyet mücadelesindeki
hâdiseler sırasında uzuvlanm kaybeden ve sakatlanan
öğrencilere sunî uzuv taktırılması ve tadavi yaptınlması, her
birinin münasip bir işe yerleştirilmesi, icap ederse burs temin
edilmesı ve neticenin bıldirilmesi istenmektedir.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
15 TEMMUZ 1989
Gazetemiz Kurban Bayramı nedeniyle bugün yayımlanmamıştır.
^ ) ^
a
^ z û n r
r V ı y a n a
*»>Madrıd r^\\fb •B e l
9r a d
DUNYA'DA BUGUN
AmsTerdam A 22°
Amman A 36°
Atına A 32°
Bağdal A 42°
Barcelora A 30°
A 28°
Y 30°
A 24°
A 26°
A 25°
A 29°
A 29°
A 32°
A 42°
A 44°
A 28°
A 36°
A 20°
A 36°
A 19°
A 26°
A 36°
Cenevre
Cenyır
Caoe
Dutaı
Franldurt
Gıme
Helsınlc
Karure
Ko««nhag
Kcnn
Lefkoşa
Lemngrad
Umdra
Madrid
MBano
Montreal
MOSMM
Mûnıtl
Nmlltrt
Osk)
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Şcfya
Şam
Y 22°
A 27»
Y 34°
A 30°
A 27»
A 19°
A 20°
A 30°
A 27°
A 44°
A 30°
Y 30°
A 37°
A 29°
A 35°
A 24°
A 29°
A 24°
MashıngtonA 29°
Zürıh A 28°
Tunus
Varsova
vened*
Vıyana
TAKITSMA
Doktora Paycsiııi Kabul Etmemelidir!
Senatoya, tartışma açılmadan dayatılmıştır. "Senato
geleneklerine" aykın olarak tartışılmadan onaylanmıştır.
Yalruzca bir saygıdeğer üye karara karşı gelmiş; fikri
değiştirilmek üzere yapılan baskılara boyun eğmemiştir.
tÜ Senatosu'nun Sayın Özal'a, "fahri
doktoriok" payesi vermeyi apar topar karar-
laştırması, çok kimseyi şaşırttı, üzdü.
Basından öğrendiğimiz eğer doğruysa ko-
nu, senatonun gündemine son dakikada ahn-
mıştır.
Senatoya, tartışma açılmadan dayatılmıştır.
"Senato geleneklerine" aykın olarak tartışıl-
madan onaylanmıştır. Yalruzca bir saygıdeğer
üye karara karşı gelmiş; fikri değiştirilmek
uzere yapılan baskılara boyun eğmemiştir.
Denilebilir ki "koca senato", başuıda rek-
törüyle, kelli-felb üniversite dekanlanyla, ens-
titü müdürleriyle toplanmış, bir karar vermiş.
Bu karar neredeyse oy birliğiyle aunmış. Şimdi
o karar yerinde olmayacak da dışandan algı-
lamada bulunanların kaygıları mı dikkate de-
ğer olacaktır?.
Keşke "koca senato" nitelemesiyle başlayan
ilk sorumuz geçerli olsa!
Olaylan biraz içinden bilenler 1Ü Senato-
su'nun sarurız aşağı yukarı ayru kadroyla Sa-
>in Evren'e, aynen bugün olduğu gibi bir dok-
tora payesi yönelttiğini ammsayacaklardır.
Hatta q günleri bilenler, yapılan törende,
Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı'nm Sayın
Evren'i, izleyenleri hayretlere boğarak tüm
ağvbğıru bir müddet yerden kestikten sonra
havada alkışladığıru çok canlı olarak hatırla-
yabileceklerdir.
Bahse konu özellıkteki törenler, dostlukla-
n haliyle pekistirir. Kendisi için yapılan tören-
den Sayın Evren'in, fevkalade mütehassıs ol-
duğu malumdur. Tören tertipleyenlerse Sayın
Evren'i aşikâr, mutlu etmeyi başarmışlardır.
Küçük bir aynntıyı daha kaydedersek me-
selemlz iyice anlaşılacaktır.
Yüksek öğretim Kurulu başkanım yasa ge-
reği cumhurbaşkanı atamaktadır. Rektörleri
ise Yüksek Öğretim Kurulu önerileri arasın-
dan seçim yaparak gerçekte fiilen yine cum-
hurbaşkam atamaktadır.
Dekanlan öte yandan Yüksek öğretim Ku-
rulu, gerçekte ise onun üzerinde tam egemen
olan Yüksek öğretim Kurulu başkanı tayin et-
mektedir.
Kısaca Yüksek öğretim Kunılu, yukarıdan
aşağıya -icra organı, yani hükümetle yönetsel
pek bir ilişkisi bulunmayan- bir cumhurbaş-
kanlığı kurumudur.
Bundan önce Sayın Evren'i Yüksek öğre-
tim Kurulu Başkanı memnun etmeyi başar-
mıştı.
Başkan raalum ileri yaşına rağmen takdir-
le izlendiği şekilde kesintisiz görevdedir.
Cumhurbaşkam'nı, o arada tabii Yüksek
öğretim Kurulu Başkanı'nı öyle yahut böyle
memnun etmeyi başaran birçok rektör, birçok
dekan da yine takdirle izlendiği şekilde ara-
lıksız görevde kalmayı basarmışlardır.
Demek ki üniversitelerde iktidar olanakla-
rından yararlanmanın, makam arabalanna
binmenin, lüks döşenmiş odalarda otururken
bir de ders verme yükümlülüğünde bulunma-
manın, tahsisatlardan >urarlanmanın, yurtdışı
gezi önceliklerine sahip olraamn "kosulu",
cumhurbaşkanı ve Yüksek öğretim Kurulu
başkanım, öyle yahut böyle memnun etmek
oluvermektedir mealesef.
Senatolar, çok eskiden olduğu gibi üniver-
sitenin "gözbebeği" nıteliğinde seçtiği rektör-
den, dekandan, üniversite öğretim uyelerinden
oluşmuyor.
Rektör, rektör yardımcılan, dekanlar, ens-
titü müdürleri, bilinen klikler ve menfaat da-
yamşmaları sürecinde atamadırlar.
İÜ Senatosu'nun, Sayın özal'a doktora pa-
yesi verilmesi yle ilgili olarak aldığı kararda,
çok yazık ki işte ortaya serdiğimiz mekaniz-
maların çalıştığı çağnşıyor.
Dün dünkü cumhurbaşkamnı memnun
edenler, bugün bugünkü cumhurbaşkamnı
memnun ederek üniversitenin gitgide yozlaş-
ması pahasına, rahatlarını sürdürmeyi hesap
ediyorlarsa, bu çok buyuk bir ayıptır, tarihin
teşhir edeceği acı bir vebaldir.
Sorumlular gerçekte işte şimdi bile halk na-
zarında işaret edilmektedirler.
Üniversite öğretim üyesi sıfatını taşıyanla-
nnsa; kendilerini -yamlmayı çok dileriz- bunca
küçük düşürmderini, hepsi hepsi kısacık erirn-
li bencil ve ilkel hevesleri en yüzeysel kurnaz-
lık taktikleriyle sürdurmek istemelerini, ina-
mn hüzünle, kurşun gibi ağırhklarla izliyoruz.
Sayın özal'ın cumhurbaşkanlığına gelişini
onaylamayanlardan biriyiz. Denklemimiz çok
basit. Halkın büyük bir çoğurüuğu Sayın
özal'ı cumhurbaşkam olarak görmek isteme-
mekte idiyse, Sayın özal bunu herkesten iyi
bilerek cumhurbaşkanlığına yönelmemeliydi.
Bu ayn bir konu.
Şu var ki şimdi "cumhurbaşkanı" sıfatını
taşıyan Sayın özal, burada dikkate getirdiği-
miz mekanizmaları görecek midir, gönneye-
cek midir?
Açıkladığımız çerçevede bir üniversitenin,
cumhurbaşkanına doktora payesi vermesi o ki-
şiyi yüceltmez. Ama inanmak istiyoruz ki gı-
yabında alınan, "hesaplı biat" kaıarına Sayın
özal uymazsa, erdemli bir davramş sergüemiş
olacaktır.
öte yandan, uzay çağında çok şeyin hâlâ es-
ki kovboy filmlerindeki gibi cereyan etmesi,
çok ibret vericidir. Kıvrakça taraf değiştirip
yakınlarına, sorumluluklanna sırt çevirenler,
karşı taraftan çok kere umduklarını değil,
korktuklarını bulurlar.
Prof. Dr. TOLGA YARMAN
Anadolo BUim ve Teknoloji Stratejüeri
Araşbrma Enstitüsü
Dalan ifade
verecek
TBMM'de kurulan komisyon, eski
belediye başkanlarının ifadelerini
alacak. İfade verecekler arasında,
firma kayırma ve usulsüziükle
suçlanan İstanbul, Ankara. İzmir
eski belediye başkanları var.
İhaıtette
birindyiz
Tüm dünyada kutsal aileye geri
dönüş yaşanıyor. Oysa Nokta'nın
yaptırdığı ankete göre, Türkiye'de
sadakatsizlik giderek artıyor. Peki
kim, neden ihanet ediyor? İhanet
edenlere eşleri ne gözle bakıyor, ne
önlemler alıyor?
Potrik ve
Türiccülük
Fener Patriği, ABD'de niçin devlet
başkanı gibi karşılandı? CIA'nın eski
Ortadoğu sorumlusu muammayı
aydınlatıyor. ABD'nin Sovyetler'e
karşı iki yeni silahı ve umudu var:
Patrik ve Türkçülük.
ÖNÜMÜKIBRIS ÇIKARMASININ 16. YILDÖNÜMÜNDE
ECEVİT İTHAM EDİYOR"ûzal, KKTC'nin ilanından hoşnutsuzluk duymuştur. Kıbrıs'ın
tûmünü Rum yönetiminin temsil ettiğini kabul eder gibi bir
davranış içine girmiştir. Bugünkü olumsuz noktaya, dzal'ın Kıbns
ziyaretinden sonra gelindi." Rauf Denktaş'ın çıkarma günlerine
ait anıları. İlk kez Nokta'da...
Şükran .
İstanbul'un göbeğinde, ortaçağ
koşullarında pislık içinde
"ucuzuna" kürtaj yapan bir
doktor. Ölüme sebebiyet vermek
başta olmak üzere, hakkında bir
yığın şikâyet ve dava var. Birileri
bürokrasiyi bekliyor.
Sağ lcalan
pilotlar
Nokta, II. Dünya Savaşı'nda
İngiltere'de şehit düşen 12 Türk
pilotun sağ kalan arkadaşlarını
buldu. Ikisi daha sonra MiT'te
görev yapan pilotlar konuşuyor:
"Ne casusuz ne kahraman."
• Vatikan'ın "cehennemlik"
sarkıctsı Madonna üveyannesJni,
babasını, hayatının güçlü ve
hüzünlü yanlannı anlatıyor.
• Tezgârrtarlıktan milyarderliğe.
Bir buçuk yılda 20 milyar kazanan
borsa tutkunu Doğan Çelik.
• FIAT'ın patrono Agnelli, önce
hangi gazeteyi okur? Italya'nın en
çok satan gazetesinin öyküsü.
HAFTAUK HABER DERGİSİ
VEFAT
Merhum Av. Dr. KEVORK ACEMOĞLU'nun değerli eşi,
çok sevgili annem
IRMA ACEMOGLU'nu
kaybettim.
DARON ACEMOGLU
Cenaze merasimi, 16 Temmuz 1990 Pazartesi günü saat
14.00'de Balıkpazarı Üçhoran Ermeni Kilisesi'nde icra olunacaktır.
ANKARA NOTLABI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kutsal Çöldeki Cinayet: (3)
Hassen, Nasıl HasanOldu?
Suudi Arabistan'da beş yılı geçmiş Aydın ipek'e soruyorum:
— Geçmiş yıllarda, hacdaki İran olaylarından da anlaşılıyor;
Suudilerin ABD'ye aşırı bağlılıkları var; peki, Amerikalılar Mek-
ke'ye, Kâbe'ye gırebiliyorlar mıydı?
— Şimdi, şöyle bir şey anlatayım ben size; bizim şirketimiz-
de çeşitli ulustan insan vardı. İngilizler, Belçikalılar, İsveçliler,
Hollandalılar vardı.
— Hani, Müslüman olmayanların Mekke'ye girmeleri yasak-
tı?
— Mekke'nin bütün giriş kapılarında polis depetimi var. Biz,
Mekke'nin on kilometre dışındaydık. Tünel mühendisleri, ingi-
liz ya da Hollandalı ya da başka ulustan. Bunların tünele git-
meleri gerekiyor. Tünel nerede? Mekke'nin içinde. Mekke'nin
içine Hıristiyan giremiyor. Bunun için ne yapıyorlardı? Örneğin
Hassen vardı, İsveçli; Hassen'i Hasan yaptılar, adam Müslüman
oldu!
— Yaptılar mı Müslüman?
— Tabii, tabii. Gittiler hocaya, "Bu Müslüman oldu" dediler.
— Hasan sünnetli mi?
— Onu bilmiyoruz artık! Ve bizde üç tane Hasan vardı. "Ga-
vur Hasan" diyordum ona. "Hasan Bey geldi, Hasan Bey git-
ti..." Ama tabii...
— Türkçe filan bilmiyor?
— Yok!
— Arapça?
— Arapça da bilmiyor. Tünele gidip kontrol etmesi gerekiyor.
İki-üç tane mühendisimizi öyle Müslüman etmek suretiyie Mek-
ke'ye göndermıştik. Bizim tünel çalışmalarımız Mekke'nin için-
deydi. Mekke'ye giren aşağı yukarı yirmi dolayında yol vardır.
Bu yolların tümünde polis denetımi vardı. Yani Mekke'ye giren
kişi, o denetimden geçmek zorunda. Müslümansa gıriyor, Müs-
lüman değilse giremıyordu.
Suudi Arabistan, Arap Yarımadası'nda 2 milyon 150 bin kik>
metrekarelik toprak üzerinde 11 milyon insanın yaşadığı, "meş-
ruti krallık'la yönetilen bir ülke. Yönetimi, kuruluşu sağlayan
Abdülaziz'in kırk kadar oğlu üstlenmiş durumda. Ulkede yaşa-
yan 11 milyon insanın yarısından çogu yabancı. Bu yabancılar,
zamanla Suudi uyruğuna geçinlmişler. Büyük bir çoğunluk da
ülkede işçi olarak çalışmaya gelmiş insanlar. Yabancılar içinde
1.5 milyon Pakistanlı birinci sırayı alıyor. Bir o kadar Hintli ve
Bengalli, 500 bin dolayında Sudanlı, Somalıli, Yemenli, Filipin-
li, Mısırlı, Filistinli, Ürdünlü yaşıyor. 250 bin dolayında Türk iş-
çisi, bir o kadar da Güney Korelı çalışıyor. Bu insanlar arasında
en verimli üretim yapan işçiler, Türk işçileri. Tüm işçi çalıştıran
yüklenicilerln ortak görüşü bu. Ancak aynı işçi çalıştıran kuru-
luşların bir başka ortak görüşü, "Türk ışçllerinı bir yıldan fazla
çalıştırmamak." Çünkü, ilk işe girdiği yıl, bir Pakıstanlıdan, bir
Filipinliden, Mısırlı, Somalili, Sudanlı işçiden birkaç kat fazla iş
üreten Türkiyeli işçi, ıkinci, üçüncü yıl için kaçamak yollarını öğ-
renerek iş yapma gücünü kullanmıyor Aydın İpeklerin şirketin-
de 1980 yılında Mekke'de 3000 kişi çalışıyordu. Bunun 600
kadarı şofördü. 1983'te bir olay oldu; disipline yansıyan olayda
üç yıllık şoförlerin, yeni gelen bir şoförü feci biçimde dövdükle-
ri anlaşıldı. Nedeni araştırıldığında gorüldü. Kamyonla, tünel-
den çıkan kaya ve toprağı döküm yerıne götüren sürücüler, çok
çalıştırılarak günde 12 sefer yapıyorlardı. Yeni gelen sürücü ise
dört gün boyunca her gün 20 sefer yapmıştı. Obür sürücüler,
kendisini uyarmışlar: "Bu kadar fazla çalışma, bizim de başı-
mızı belaya koyma!" demişler. Oysa yeni sürücü onlan dinle-
meyip 20 sefer yapmayı sürdürmüş, dayağı da yemişti! Eşek
sudan gelinceye dek dövmüşlerdi.
Suudi Arabistan'da nüfus artışı çok hızlı. Resmi dil Arapça;
çok kullanılan yabancı dil ingilizce. Devlet daireleri, perşembe
ve cuma günleri tatil. Hava sıcak olduğundan birçok resmi ve
özel işyeri her gün öğleden sonra (saat 14.00) çalışmaz. Ra-
mazanda, devlet daireleri, çok ivedi durumlar dışında aksam na-
mazından sahura dek çalışır. Saynevleri, postaneler, benzeri
kuruluşlarda da nöbet görevi vardır.
Ülkeye her şey gümrüksüz gırer. O nedenle tüm dünyadaki
önemli üretim maddelerinin, mallarının en iyısi Suudi Arabistan'-
da bulunur. Sık sık hacca gidenler acaba bundan yararlanıyor-
lar mıdır? Hem ziyaret hem ticaret!
Saynevlerinde çok az da olsa Suudi sağınlara (doktortara) rast-
lanır. Daha çok Mısırlı, Suriyeli, Filistinli, Filipinli sağın ve hem-
şirelere görev verilir. Türkistanlı sağınlar da saynevlerinde ya
da özel işyerlerinde çalışırlar. Taif kenti, kral ailesinin yazın din-
lenme kentidir. Bu ile giriş çıkışlar da polisçe denetlenir. Türki-
ye'den kadın işçi gitmez, çalıştırılmaz. Bakan Cemıl Çıçek, hac
oiaylarını incelemeye Mekke'ye gittiğinde, kendisine bayan me-
mur getirmemesi bildirildi Türk ilgililerce. O da götürmedi!
Suudi Arabistan'da halk yoksul mu yoksuldu. Saraylarda ise
korkunç denecek bir lüks yaşam vardı. Binbir gece masalları
gibi. Prenslerin ABD'de köşkleri vb her şeyleri var. Öyle bir lüks
ki Suudi Arabistan saraylarında dökülen yemeklerden tüm Af-
rika açları doyabilir. Ama hayır. Bunlar dökülecek. Afrika aç ya-
şayacaktır. Prensesler, öyle bağnaz ne değillerdir. İçki içenleri
de vardır; gündüz üçte, dörtte kalkan prensesler, "mayhoş" do-
laşırlar. Başlarına, gözlerine buz torbaları koyariar. Sigara iç-
mek yasaktır prenseslere; ama tuvalete girilip içilebilir!
Saraylarda Arabistan'ın sıcağı duyulmaz. Evlerde, arabalarda
soğutucular vardır. Suudi prensesleri çok, çok güzeidir...
Prenseslerın "ınsafsız" olanları da vardır; kamçıya çok ben-
zeyen bir şeyle, hizmetçilerini dövdüğü olur prensesin. Krallık
hanedanı içinde kardeş çocukları evleniyorlar Doğan çocuklar
zamanla ya çok uzun boylu ya çok şişman ya çok zeki ya da
çok geri zekâlı oluyorlardı. Prensin babasıyla prensesin babası
kardeş olabilir. Saraylarda binlerce hizmetçi var. Suudi Arabis-
tan'da kölelik düzeni sürer. Üç yaşındaki bir çocuğun bile köle-
s
!
olabiliyor. Baba köleyse, çocuk da doğuştan köle. Baba kimin
kölesiyse, doğan çocuğu da köle sahibinin çocuğunun kölesi
oluyor. Köle de Müslüman! Köle, istenildiği zaman dövülebilir.
Ölürse ölür. Demek ki ölmesi gerekiyor! Saraya gelen film afiş-
leri, gazete makaleleri de sıkı denetime (sansüre) uğrayarak ge-
lir. Saraya gelen bir model kataloğunda, omzu açık bir kadın
çizgisi varsa, o da karaianmış olarak geliyor. O da mı göster-
melik? Başka bir çizgide, unutulmuş gibi omuzlar açık. Kimi re-
simlerde ise kapalı. Avrupalı kafasında prensler de vardı. Pek
çok prenses, cariye desem abartma olmaz. Çok evlilik de var
ya. Hizmetçilerin çoğu Filipinli. Filipinliler günde kaç posta da-
yak yiyorlar, ne bileyim? Filipinliler, iki yıllık sözleşmeyle geli-
yorlar saraya. İki yıl içinde adımını atamıyor sokağa. Pasaportları
ellerinden alınıyor. Erkek Filipinliler, kimi konularda daha yu-
muşak mı görünüyorlar ne?
Prenseslerden çoğu hacca gitmemiş mi? Namaz kılmayan-
lar bile var mıymış? Ne bileyim?
ÖZÜR: Bugün başlayacak "Yalova Şenlikleri"ne katılamayaca-
ğım için çok üzgünüm. Yalovalı dinleyicilerle Belediye Başkanı
Kaya Daikılıç'tan, Yazarlar Sendikası yöneticilerinden, amcam-
oğlu Muzaffer Yargan'dan özür dılerim. Yalova Şenlikleri'ne be-
nim de katılmam için yapılan ısrarlı çağrılara ne denli "Hayır,
gidemeyeceğim!" dediysem de duyurularda adımın geçtiğini
gördüm, çok duygulandım. Kırmayıp katılmayı isterdim. Anka-
ra'da izlediğim olayların yoğunluğu bunu engelledi. Bağışlana-
cağımı umar. sevgiyle. saygıyla özür dilerim.
VEFAT
Sevgili Hocamız, Değerli Ağabeyimiz
Merhum Av. Dr. KEVORK ACEMOĞLU'nun
değerli eşi, sevgili kardeşimiz Daron Acemoğlu'nun
sevgili annesi
İRMA ACEMOĞLlfnu
kaybettik. Onu her zaman anacağız.
Av. ÜLKER ARIKAN - Av. HALUK ÜNDEŞ
Av. NURSU SERT - Av. NURDAN ATASABUN