22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Meteoroloji Genel Müdûriü- Oû'nden afınan bilgiye göre: Yürtta yağış beMenmryor. Bütûn NHgelerimiz az buluttu ve açık geçecek. HM SICAKLIĞI: Ar- tacak. RÜZGAR: Kuzey ve batı yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. DENIZLERI- MİZDE RÛZGÂR: Karadeniz ve Marmara'da yifcfız ve poyrazriarı diğer denizterimizde gûnbatısı ws lodosten 3-5, Karadeniz açık- ınnda 6 kuvvetinde saatte 10-21 yer yer 27 deniz mıli hız- la esecek. van Gölü'nde hava: Az bulutlu ve açık ge- çecek. Riızgâr güney ve baü yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. y 8alı«&r BHedk Bıngfif Bfdıs Bokj Bursa Çanattafe Çonnn Denof A 3G°24°DıyvtMtar A 30»20o Edı™ A 38°23°Erancaı> A 29° 21° Erarum A 30" w° Esioşehır A 32° 18° G a z M p A 34°2e°Smun A A 27°13°H*)*1 A 39° 22° tsp»1a A 22°20°WanW A 32° 17» fanr A 36°17°Kare A 34° 18° Kasfemonu A 26° 18° Kaystfi A 33° 21° Kındarai A 32°23°Kon»B A 30° 17° KiMiya A 34° 19° Matatya A 4f°22°Manisa A 32° 14° K Maras A 3«°17°Mefsin A 2 8 ° 1 2 ° M I J # » A 3O°17°Mu$ A 37°24°Iİ0<Je A 2e°19°<Wu A 34° 18° Smsun A 3 3 ° W S i t t A 30°20°Sioo(i A 29° 12° TeUnOj A 28° 13° Tralaon A 31° 16° lünc«i A 33° 19° U ş * A 32°19°y*ı A 28°2O°*ao»t A 36°20°ZomMd* A 38°23° A 35°2T" A 34° 22» A 36° 20° A 30°1S° A 34° 18° A 26° 20" A 27° 19° A 28»20° A 39° 24° A 26°2O° A 30° 15» A 32°20° A 28°2T> A 3S°18° A 29° 21" A S ° W A 32»ie° A 25"W ûuluau ra4muf1ü g g s s l ı A-açık B-bulutlu G-oûneşh K-kartı S-söS Y-yaC<raırtu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ örgütlü, düzenli. 2/ Ayakkabı kahbmm çapı... İcraat. 3/ Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nün simge- si... Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi ya da nedene dayandırma. 4/ Ham petrolün ilk damıtılmasında ayrı- lan çok uçucu ve ha- fif akaryakıt. 5/ Öğü- tülmüş tahıl... Mi- marhkta satam arda- mında kullanılan söz- cflk. 6/ Matematikte kullanılan bir sayı... Yahudilerin, ken- di dinlerine yabancı olanlara verdikle- ri ad... Bir nota. 7/ Halk dilinde varis hastalığına verilen ad. 8/ Lityumun simgesi... Kutsal ışık... Tüy, kıl. 9/ Ke- nar süsü._ Sığı sularda ağır yükleri ta- şımak için kullanılan altı düz tekne. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Çok sayıda alıcıya karşılık az sayı- da satıcının bulunduğu piyasa sistemi. 2/ Bir Uçak ya da geminin izJediği yol... Göziln rengini veren tabakası. 3/ Kömür ocaklarında açığa çıkan ve patlaması büyük kazalara neden olan gaz. 4/ Satrançta bir taş... Çok verimli olan. 5/ Erişmiş, ulaşmış... Gereğinden çok yemek yi- yen. 6/ Italyancada "bay" anlamında kullanılan sozcük. II Orta- oyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu. 8/ Tavır, davranış... Işaret olarak ya da çeşitli amaçlarla kullanılan küçük bayrak. 9/ Verme, ödeme... tnatçı. JO YIL ONCE Cumhuriyet Mısır seferi 12 TEMMUZ 1930 Seyrisefain idaresi tarafından tstanbul Ue Iskenderiye arasında tesis edilen vapur seferleri dün başlamıştır. Bu hatta tahsis edilen "lzmir" vapuru dün saat birde Galata nhtımından lskenderiye'ye müteveccihen hareket etmiştir. tlk Iskenderiye postasının hareketi çok güzel şerait altında vuku bulmuştur. "lzmir" vapuru iki üç gündenberi eşyayı tüccariyeyi almış bulunuyordu. Vapurla gidecek yolcular da dün saat ondan itibaren vapura gelmeğe başlamışlardır. Vapur, Türk denizciliğinin yüzünü ağartacak bir şekilde temizlenmiş, boyanmış, süslü bir gelin kıyafetine bürünmüştü. En ufak tayfasından birinci kaptanına kadar bütün murettebat ta beyaz, temiz kjyafetlerile yolcular üzerinde çok iyi. intibalar bırakıyorlardı. Vapur, saat bire on kala iskelelerini almağa başlamış, teşyie gelenler vapurdan aynlraış ve tam saat birde şanlı bayrağımızı ecnebi limanlannda şerefle dalgalandıracak olan "lzmir" Galata nhtımından ayrılmıştır. Vapurun hareketi esnasında bir çok zevat ve bu meyanda Seyrisefain Umumî Müdürü Sadullah R de hareket anına kadar hazır bulunmuşlardır. Işletme müdürü Bürhanettin B. de vapurla lskenderiye'ye hareket etmiştir. kODAkMaUr \r Kilııılm V H O\ UjılUn A.Pulat Göziıbu>uk 30 YIL ONCE Cumhuriyet Genel af•4 TEMMUZ 1960 , _ .dlet Bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük ile Basın-Yayın ve Türizm Bakanı Zühtü Tarhan dün, Gazeteciler Cemiyetinde kendileriyle görüşen gazete muhabirlerinin sorularını cevaplandırmışlardır. Adalet Bakanına sorulan sualler ve alınan cevaplan şunlardır: Sual - Af kanunu ne zaman çıkacak, umumi mi yoksa kısmi mi olacak? Cevap — Af konusu üzerinde bir inceleme yapılmaktadır, Ancak, kanunun önetni ve şümulü bakımından bu çalışmaların epeyce zaman alması gerekmektedir. Umumi bir af, bahis konusu değildir. Ancak, ahlâki kötülükle işlenmemiş olan bazı suçlarla cezalarının "kısmi bir a f üzerinde hazırlık çalışmalan yapılmaktadır. Sual — Düşüklerin yargılanmaları ne zaman olacak? Cevap — Devrilen iktidarı idare edenlerden mesuliyeti bulunduğu iddia edilenler hakkında Geçici Anayasa Ue teşkil edilmiş bulunan Y.Soruşturma Kurulu tarafından tahkikat yapılmaktadır. Sanıklann sayısının fazla görülmesi ve bunlara isnat edilen fiillerin çeşitli ve çok olması sebebiyle, soruşturmanın bu sayı ve iş hacmi ölçüsiyle mütenasip bir zaman gerektirdiği tabiidir. Kaldı ki, adalette teminat ve sürat eşit, atbaşı olmadıkça, sonuç tatmin edici görülemez. Türk Dil Kurultayı 9. Türk Dil Kurultayı bugün açılmıştır. Üyeler sabah saat 9 da topluca Anıt-Kabire giderek Atatürk'ün huzurunda saygı duruşundâ bulunmuşlar ve bir çelenk koymuşlardır. Bundan sonra Kuruitay saat 10 da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi salonunda çalışmalarına başlamıştır. Istiklâl Marşı'nı mütaakip Kurum Başkanı kısa bir söylevde bulunmuş ve Kuruitay Başkanlık Kuruluna Tahsin Banguoğlu seçilmiştir. Genel Yazman Agâh Sırrı Levent'in Yönetim Kurulu raporunu okumasından ve denetleme kurulu raporunun da üyelere sunulmasından sonra komisyon seçimlerine geçilmiştir. Komisyonlar calışmalanna 14 temrauz perşembe günü öğleden sonraya kadar devam edecektir. Genel Kurul perşembe ve cuma günleri çalışarak seçimleri de yaptıktan sonra Kuruitay cuma günü öğleden sonra bir söylev ile kapanacaktır. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Hayal kırıklığı rEMMUZ 1989 ABD Başkanı George Bush, Polonya'ya yaptığı resmi gezinin son gününde Dayaruşma Sendikası lideri Lech Walesa ile öğle yemefinde buluştu. ABD Başkanı, daha sonra Macaristan'a gjtti. Polonya yetkilileri ve VValesa, Bush'un "yardım planı"nın küçUklüğünden duydukları hayal kınklığını saklamıyorlar. ABD Başkanı George Bush, dün Dayanışma Sendikası'nın "doğum yeri" olan Gdansk kentine giderek bu sendikanın kurucusu ve lideri Lech Walesa ile öğle yemeği yedi. Walesa'nın evinde yenen öğle yemeği sırasmda ABD Başkanı ile Polonya muhalefet lideri, iki ülke arasındaki ilişkiler ve Polonya'nın geleceği üzerinde görüş alışverişinde bulunduiar. Walesa'nın ABD Başkanı'na Amerikan yardımının çok az olduğu konusunda sitem ettiği öğrenildi. r, j£#-r\ Kopenhagy? t M ^ »Berlin C ^ ^ b Parıs v -"^Belgrad Helsınkı J Lenıngrad Moskova •Vıyana ; Q r Sam Kahıre* DÜNYA'DA BUGÛN AmsttnJam Y 21° Amman A 33° AttB B 31° Bafrfet A 40° Barotona A 32° Bastl A 21° B 32* B 22° B 20° Lenngrad Londra Maonfl Montml Bom Brûtod Canevre Odde Duto Ranklurt a™ Hets.* Kahn Kopenhag Y 26° A 21° B 32° A 43° A 45° B 21° A 3P Y 2T" B 32° Y 20» B 20° A 33° MMı NmYort 000 Pans Pno Hyad Roma So»y. Şam « I A M V Inus Vıyana Vte* Zürtı Y 33° B 22° A 27° A 31» A 22° B 20° B 2f> A 28° Y 18° B 23° B 21° A 46° B 30° B 29° A 33° A 30° A 31° Y 29° 6 32° A2B° 33° B 21° İARTIŞMA Kolay Profesörlük Profesör olmada yurtdışı yayımlarına öncelik verilmelidir. Ancak söz konusu yayımları sergileyen ölçütlerin yeniden gözden geçirilmesi de yararlı olacaktır. Profesörlüğe yükseltilme "T«rüşm«" köşe- sinin konulanndan biri olmuşa benziyor. Önce Sn. Doc. Dr. Banş Akreboglu, yurtdışı ya- yımlara ağırlık veren "lor profesorlük" dö- neminin başlatıldığını ileri sürerek profesör ol- mada birtakım başka ölçütlerin de dikkate alınması gerektiğini savundu. Sn. Akreboğlu, ayrıca, YOK'çe yurtdışı yayımlann taraması- nın yapıldığı "Citation Index" ölçutünun yal- nızca Ingttizce makaleleri içerdiğini belirterek bu ölçütün yetersizliğini dile getirdi. Sn. Akreboğlu'na verdiği yanıtta, Sn. Prof. Dr. Ersin Yurtsever, nesnel değerlendirme açı- sından yurtdışı yayımlann profesörlüğe yük- seltilmede vazgeçilmezliğini vurguladı ve Sn. Akreboğlu'nun söz konusu ettiği diğer ölçüt- lerin tarafsızca değerlendirilme olanaklannın bulunmadığını öne sürdü. buna karşılık, "Ci- tation Index" ölçütünün, hem Ingilizce dışı makaleleri hem de yurtdışmda yayımlanmış kitapları kapsadığını bildirerek yeterli bir de- ğerlendirme ölçütü olduğunu ifade etti. Kanımca her iki düşünürün konuya yakla- şımlarında irdelenmesi gereken önemli nok- talar var. Bunlardan birincisi, profesor olmada nesnel olarak değerlendirilebilen yurtdışı ya- yımların nitehk ve nicelik olarak doyurucu- luğudur. Ancak bu en önemli kıstasın yanı sıra profesör adaymın Tiirkce yayımlannm, araş- tırma ve öğretim etkinliklerinin, (yurtiçi ve yurtdışı) konferanslarda sunduğu bildirilerin ve mesleği ile ilgili diğer etmenlerin değerlen- dirmeyagirmesi gerekir. Tek ölçute dayalı de- ğerlendirmeler genellikle geçerlik ve güvenir- lik bakımından sorunlu olurlar. Kaldı ki "Citation Index" adlı ölçüte fazla bel bağlamak hiç olmazsa sosyal bilimlere gi- ren kendi uğraş alanımda çeşitli sorunlar do- ğurmaktadır. örneğin, lngiltere'nin veya kıta Avrupasf nın en saygın dergilerinden bazıları sitasyona giremezken Amerika ve Kanada'nın daha az saygın dergilerine yer verilmektedir. Örneğin yurtdışında basılmış kitaplar ne "dtttion" ne de "source" bölümlerinde sunul- maktadır. Başka sitasyon açısından Amerika- Kanada ağırlıkh ve yalnızca makale boyutlu- dur. Sonuç olarak profesör olmada yurtdışı ya- yımlarına öncelik verilmelidir. Ancak söz ko- nusu yayımlan sergileyen ölçütlerin yeniden gözden geçirilmesi de yararlı olacaktır. Sağ- lıklı bir biçimde saptanmış yurtdışı yayımla- nn, öğretim ve araştırma etkinliklerinin ve konferans bildirilerinin de dikkate alınması uygun olacaktır. Aksi takdirde, sitasyona gi- ren bir Amerikan dergisinde tek bir makalesi yayımlanan kişi de var olan koşullarda pro- fesör olabileceğinden, işbitirici kişilere "ko- lay profesorlük" yollarınm hâlâ açık olduğu söylenebiür. Doç. Dr. CEM ALPTEKİN Bofuiçi Üniversitesi Yabancı DUIer Eğitimi Bölüran RAS1AŞREPORM AMBALAJ SANAYtt VE TÎCARET A.Ş. YÖNETtM KURULU BAŞKAMJGFNDAN SÎCİL NO: 102395/48600 Şirketimizin Olağanüstü Genel Kurulu 30 Temmuz 1990 Pazartesi günü saat 14.30'da Beşiktaş Barbaros Bulvan Camhan'daki T. Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlük binasmda yapılacaktır. Pay sahiplerimizin aşağıdaki gündemin görüşüleceği toplantıya katılmalarını rica ederiz. Toplantıya iştirak edecek pay sahiplerimizin, sahibi bulunduklan hisse senetle- rini veya sahip olduklarmı ispatlayan belgelerini, toplantı tarihinden en geç bir hafta evyel Oto Sanayi Sitesi, Yunus Emre Cad. No: 3/5 4. Levent-tSTANBUL'daki şirketimize tevdi ederek toplantıya giriş kartı'almaları gerekmektedir. GENEL KURUL GÜNDEMİ 1. Başkanlık Divanı seçimi ve Başkanlık Divanı'na Genel Kurul Tutanağı'nın imzalanması için yetki verilmesi. 2. Şirket Ana Sözleşmesi'nin sermayeye ilişkin 5. maddesinin değiştirilmesi ko- nusunun görüşülerek karara bağlanması. (Madde metninin eski ve yeni şekli aşa- ğıdadır.) ESAS SERMAYE TADİL TASARISI ESKİ ŞEKÎL MADDE 5: Şirket Sermayesi Şirketin sermayesi beheri 1.000 TL değerinde 650.000 adet (A) tipi ve yine beheri 1.000 TL değerinde 5.850.000 adet (B) tipi hamiline muharrer pay senedine bölünmüş toplam 6.500.000.000 (Altımilyarbeşyüzmilyon) TL'den ibarettir. Bundan evvelki sermayeyi teşkil eden 4.500.000.000 (Dörtmilyarbeşyüzmilyon) TL'nin tamamı ödenmiştir. Bu kez arttınlan 2.000.000.000 (Ikimilyar) TL serma- yenin tamamı nakdi olup ortaklar tarafından taahhüt edil- miş ve 1/4'ü olan 500.000.000 (Beşyüzmilyon) TL nakden ödenmiştir. 3/4 ise Yönetim Kunılu'nun uygun göreceği zamanda ödenecektir. Bu sermaye arttınmında (A) ve (B) tipi senetleri mikta- rı eski oranlannı koruyacak şekilde çıkarılacak olan (A) tipi pay senetlerini ancak bu çeşit pay senetlerine sahip olanlar alabileceklerdir. Şirket pay sahiplerinin olurunu almak koşuluyla çıka- rılacak pay senetlerini 10.000, 25.000, 100.000, 500.000, 1.000.000 ve milyon TL'nin katları olan kupürler halinde birleştirebilirler. Hamiline muharrer pay senetleri ancak sermayenin ve paylarm tamamının ödenmesinden sonra çıkanlacaktır. Bundan gayri 50 (Elli) adet nama yazılı kurucu senedi çıkanlmış ve T. Şişe ve Cam Fabrikaları A.Şfne verilmiş- tir. YENİ ŞEKİL MADDE 5: Şirket Sermayesi Şirketin sermayesi beheri 1.000 TL değerinde 750.000 adet (A) tipi ve yine beheri 1.000 TL değerinde 6.750.000 adet (B) tipi hamiline muharrer pay senedine bölünmüş toplam 7.5OO.OOO.OOO (Yedimilyarbeşyüzmilyon) TL.den ibarettir. Bundan evvelki sermayeyi teşkil eden 6.500.000.000 (Al- tımilyarbeşyüzmilyon) TL'nin tamamı ödenmiştir. Bu kez arttınlan 1.000.000.000 (Birmilyar) TL serma- yenin tamamı amortismana tabi iktisadi kıymetlerinin 213 sayılı VUK'na 3332 sayıh kanunla eklenen mükerrer 298. maddesi gereğince yeniden değerlenmesi sonucu oluşan de- ğer artış fonundan karşılanmış olup hisse senetleri ortak- lara payları oranında bedelsiz olarak dağıtılnuştır. Bu sermaye arttınmında (A) ve (B) tipi senetleri mikta- rı eski oranlarını koruyacak şekilde çıkarılacak olan (A) tipi pay senetlerini ancak bu çeşit pay senetlerine sahip olanlar alabileceklerdir. Şirket pay sahiplerinin olurunu almak koşuluyla çıka- rılacak pay senetlerini 10.000, 25.000, 100.000, 500.000, 1.000.000 ve milyon TL'nin katları olan kupürler halinde birleştirebilirler. Hamiline muharrer pay senetleri ancak sermayenin ve paylann tamamının ödenmesinden sonra çıkanlacaktır. Bundan gayri 50 (Elli) adet nama yazılı kurucu senedi çıkanlmış ve T. Şişe ve Cam Fabrikalan A.Ş.'ne verilmiş- tir. H Marlboro Adventure Team'in başından geçenler • Unutuimayan Gnıp B'ler • Opd Vectra Türkiye'de imaJ ediliyor • Cosworth Sierra 4x4 yarış parkuriannda • Porsche Atnerikana • Bir Türk'ün İngiltere'de topladığı 280 ES Cabriolefnin öyküsü • 24 Saat Le Mans 90 ve Sport Prototip'in Ansiklopedisi • Maserati 5000 GT • Monaco ve Canada Grand Prix'leri • Murat tlem Yunanistandan bildiriyon Akropol Rallisi • Yeşil Bursa-Ankara Pist-İstanbul Ralli-Kroslan • Temmuz Sayısı Bayiinizde HAZIR MISINIZ? Yoğun-yarı yoğun, TOEFL VE PROFICIENCY GRUPLARI Yeni Dönemimiz 16 Temmuz 1990 sizleri bekliyor BÜYÜK SÜRMELİ OTELİ KARŞISI/GAYRETTEPE 174 28 90-174 28 91 ANKARA NOTLARI MUSIAFA EKMEKÇİ Kutsal Çöldetö Cinayet: (2) Tünelin İki Ucu... Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü eski yönetmenlerinden Aydın İpek'le Mekke'de olan olaylan konuşuyoruz. Aydın İpek'e sor- dum: — Kaç yıl Mekke'de bulundunuz? Olayların olduğu yeri, tü- neli anlatır mısınız? — Beş yıl Mekke'nin yakınında, Mekke kentine on kilometre dışarıda bir şirketin idare amirliğini yaptım. Orada çalıştım. Ve sık sık görevimiz gereği, olayların olduğu "Mına"da çalışma ye- rimiz vardı, "Arafaf'ta çalışma yerlerimiz vardı, "Arafaf'ın çev- resinde çalışma yerlerimiz vardı, görev gereği, buralara çok kez g'ıttim. Mina denilen yerde, yüz binlerce, milyonlarca insan top- landığı için en büyük problem tuvalet problemiydi. bu tuvalet problemi gerçekten çok önemliydi, onun için de oraya, Mekke'ye çeşitli işleri yapmak için gelen şirketlere, Suud hükümeti, ayrı- ca yüznumara yapma, tuvalet yapma görevi de veriyordu. Biz, orada kaldığımız beş yıl içerisınde, üç yûz kadar tuvalet yaptık. Çeşitli, başka, örneğin Pakistan'lı şirketler de tuvaletler yaptı- lar. Biliyorsunuz Müslüman olmayanlar, Mekke'ye giremiyor. Mekke'de çalışan şirketlerin hepsi aşağı yukan Müslüman şir- ketler. Bu şirketler de işte Hindistan, Pakistan, Türkiye, Afrika ülkelerinden şirketler. Bu arada "Mina" denilen yerde, hem üstte hem alttan şeytan taşlanacak tünel bıçiminde bir yer var. En makbulü herhalde tünel biçimindeki yerden taşlama işi. Üç ta- ne de şeytan var; büyük şeytan, orta şeytan, küçük şeytan. Bu, "büyük şeytarT'ı taşhyor kişi, doğu kısmından girerek tünele. Ondan sonra "orta şeytan"ı, en sonra da "küçük şeytan"ı. Ve 600-700 metre uzunluğundaki tünelin öbür ucundan çıkıyor. Şim- di benim kanım; büyük şeytanı taşladıktan sonra "dönmek suretiyle" diyor haberler, oysa dönmek söz konusu değıl, öteki ucundan "küçük şeytan"ın bulunduğu yerden, ikinci bir kafile giriyor. Büyük şeytanı taşlayan bir grup, orta şeytana doğru iler- lerken öteki grupla karşılaşıyor. Binlerce kişi tünelin bir başın- dan girdiği için öteki başından da yüz binlerce kişi geldiği için bu giren kişiler, en öndeki ile karşılastıkları zaman duruyoriar, ama durmaları olanağı yok, çünkü arkadan akıyor. Ve öndeki kişier sıkışarak ölüyor... Şimdi bu tünelin içinde "Türkçe" ve "Arapça" yazılar var. "Türkçe" olmasının nedeni, Suud Arabistan'a en çok hacı adayı gönderen ülkelerden biriyiz biz, her yıl rekor düzeyde. Türkçe ve Arapça, duvarlarda "Geri dönülmez", "Yerinde durulmaz" . yazıyor. Geri döndüğünde, ya da yerinde durduğunda ezilip öl- mek söz konusu. Tünelin iki yanından da girmeye kalkışınca insanlar, bu facia meydana gelmıştir. Bir yandan girmek söz ko- nusu olsaydı, bu facia olmayabilirdi. Sanıyorum burada "ihmal" söz konusu. Oradaki hac düzenlemesini yapan, gerek Suud hü- kümeti gerekse ülkelerin gıden görevtileri, yeterince dikkatli dav- ranmamışlardır bana göre. Tünelin iki ucundan girilmemesi gerekiyor. Tek bir yandan girip öteki ucundan çıkmak gereki- yor. — Siz tünele girdiniz, değil mi? — Ben girdim tünele, tünelde eşimin resmini çektim. Mina Tüneli'ne girdık, karşı taraftan da çıktık, bir çok kez gezdik as- lında... — Havalandırma bozukmuş galiba, havasız kalmışlar — Orada yapılan tünellerın tümünde havalandırma ve serin- letme var. O aygıtların bozulması halinde o tünelin içindeki in- sanlann büyük bunalıma girmeleri söz konusu. Dışarıda sıcaklığın 65 dereceye çıktığını biliyorum ben. Tünelin ıçi bir rıayli serin oluyor. Her yanı taş olduğu için tünelin içine girdiğinizde serin oluyor ama binlerce insanın soluk alıp vermesi halinde bu serinlik ortadan yok oiuyor, oksijen yetmezliği meydana geliyor, ki ölümlerin birçoğunun ondan olması gerekir. Hatta Mina Tû- neli'nin üstündjn de taşlamak söz konusu demiştim, "sevap" olan; altından taşlama işi. Aşağıda olaylar başlayınca oraları bi- len bıri olduğum için okudugum haberleri daha iyi değerlendi- rebiliyorum, yukarıdaki insanlar, aşağıdaki bağınşmayı, çığlıkları duyunca merak ediyorlar, aşağıya bakmaya çalışan insanlar- dan birçoğu da gelen kalabalıkla birlikte aşağıya uçuyorl Ölen- lerden bir kısmi da öyle ölüyorlar Korkuluklar var gerçi köprülerin çevresinde ama sıkışma suretiyle ölüm olaylan oluyor. — Bu tünelleri siz mi yaptınız? Ne zamandan beri yapıldı? — Şimdi efendim, Mekke üç yüz bin kişilik bir kent. Eski bir kent, ancak yenilenmeye doğru gidiyor. Suud hükümeti bu ko- nuda bir hayli para harcıyor. Bu kentte hac sırasmda, 1 milyon- la 5 milyon arasında insan toplanıyor. Yani düşünün, 300 bin kişilik kente göre ayarlanmış, yeme ıçme, ne bileyim, barınma, bu kadar kişi için. Bir de 5 milyon kişinin geldiğini düşünün, ger- çekten bir hayli zorluklar içinde oluyor, barınma, yeme içme. Mekke'deulaşım... Mekkeyi ben, birdüzünortasındakurulmuş bir kent olarak düşünürdüm Türkiye'deyken. Oraya vardım ki yüzlerce tepenın arasına kurulmuş bir kent. Türk şirketleri de bu tepelerin arasına durmadan tüneller açmakta. Örneğin, Kâ- be'ye giren bir tünel var. Sezai Türkeş şirketi açmış. Biz gel- dik, onun üstünden ona çapraz bir tünel açtık. — Sizin şirketin adı ne? — BİM Hol. Bırleşmış Müteahhitler Holding. Bizim, üstümüz- den bir Pakistan şirketi geldı, bir başka tünel açtı. Yani, Kâbe'- ye çıkan üç dört tane tünel oluyor. Aslında Kâbe'ye çıkan bir hayli tünel var; Kâbe'nin bulunduğu yer, Arafat'a 15 kilometre. Burada üç dört tane tepe, dağ var. Dağların içinden durmadan tünel açılmış, çünkü ulaşım gerekli. Şu ana dek açılmış yüz do- layında tünel var. Kanalizasyonu, Türk şirketlerinden Fiska şir- keti açıyordu. Zemzem suyu, o açma sırasmda zedelendi. O yöreye çok yağmur yağar. Kanalizasyon olmadığı için de ken- tin içinden akar şey, Tam Kâbe'nin altına geldiğinde, dinamit atınca Kâbe'nin yanından çıkan zemzem suyu, kayboluyor. Yeni hac dönemine dek Kâbe'yö aynı biçimde su bulmak gerekiyor. Suud hükümeti, tuttu, birçok şirketlere görev verdi; Kâbe'ye su getirme görevi. Bu görevlerden birini de bizim şirket aldı, "Va- di Milkan" denilen-yerden su getirme işi. — Yıl kaçtı? — 1985. Suyu 1985 haccına yetiştırdik! — Bizim hacı adayları daha yaşlı oluyor, Afrikalılar nasıl? — Şimdi, Kamerunlular, Afrikalılar, Sudanlılar, gerçekten iz- bandut gibi dev gibi gençler. Suud Arabistan'a gelen hac kafi- lesi içinde en yaşlıları Türk[er. Dünyadan elini ayağını çekmiş ınsanlarımız gidiyor hacca. Öteki dünyaya hazırlık bıçiminde dü- şünüyor. Oysa bizim dışımızdan gelen tüm ülkelerin hacı kafi- leleri genç ve dinç. Hele hele o Afrika yerlileri, dediğim gibi Kamerunlular, Sudanlılar, Somalililer, dev gibi Mina'dan şey- tan taşlamaya gelirken kol kola giriyorlar, saflar halinde yürü- yorlar. Önlerine ne çıkarsa ezip geçiyorlar. Hac sırasında sık sık ölümler oluyor. Geçmiş yıllarda da, bizim kafilemizden ke- sinlikle beş on kişi ölürdü. Bu ölümler, bunlardan ileri geliyor. O kişileri durdurmak olanağı yok. (Kimi Afrika ülkelerinde, genç erkekler hacı olmadan evlenemiyorlarmış, o nedenle hacca genç gıdiyorlarmış! Endonezyalılar da kadınlarını aralarına alıp koru- mak istemişler. öyle yürumüşler...) Ezmezlerse ezilme durumun- da kalacak insanlar. Kendilerini korumak için o biçimde yürüyoriar. Yürümelerden dolayı da birtakım sıkıntılar doğuyor. — Hacda yitenlerin olduğu söylenıyor; bu nasıl oluyor? — Efendim, her hac döneminde ben, beş hacı doneminde ora- daydım, bizim işçiler arasında anlatılırdı: İşte "falan falan kişi- ler kaybolmuş", özellikle kadınların kaybolması, güçsüz kişilerin kaybolması söz konusu oluyor. Hac sırasmda, bu kayıplar de- vam ediyor. Ama hacdan sonra da geneilikie meydana çıkıyor- lar Bilmiyorum, nasıl oluyorsa... — Herhangi bir açıklama yapılmıyor? — Yok yok, yolunu şaşırma olabilir... — Kaçırma olabilir mi? — Kaçırma da olabilir tabii. Çünkü her ulustan insan geliyor oraya. Suud hükümeti, ne kadar dikkat etmeye çalışsa bile za- man zaman bu kaybolmalar oluyor. Kadınların satılması olabi- liyor! Zaman zaman, biz de duyduk bunları... * * * Düzeltme: Pazar günü çıkan "Ankara Notları"nda, ibrahim Peygamber'in karısı, Hatıce olarak geçmişti. Hacer olacaktır. Sn. Ibrahim'in asıl eşi Sara'dır. Tevrat'taki adı ise Reha, söy- lenceye göre 90 yaşında iken Sara, 17 yaşında bir genç kız ka- dar guzelmiş. İbrahim, Sara'nın cocuğu olmadığı için onun ısrarı ve izniyle kölesi Hacer'le evlenir. İsmail de Hacer'den olur. Dü- zeltir, özür dılerim. Hoşgeldin ŞEHNAZ 11.7.1990 İstanbul HÜLYA-ÖMER-ÖZGÜR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle