Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZÎ-ROPORTAJ 11 TEMMUZ 1990
V / L (, t V C E R R A H O 0 I. iD E G I S E N L A T I N A M E R I K A
Yıldayüzde 50007 bulan hiper enflasyon,Latin Amerika'nın 'eskizengiri ülkesinde hem sanayiyi hem demokrasiyi tehdit ediyo
Arjantin Kriz Cumhuriyeti
Jorge Mendez'in kftapçı dükkânına tesadu-
fen girdim. Mendoza'nın fıstık şekerlemesi ko-
kan ayaz kış aksamlanndan biriydi. Buğulan-
mış vitrinde Buenos Aires'te arayıp bulama-
dığım bir kitap dikkatimi çekmişti. Başken-
tin görkemli, şık kitapçılannda bulamadığım
kitaba Şili sımnndaki bu ırak Arjantin ken-
tinde rastlamak hoşuma gitmişti.
Nasıl konuşmaya başladık hatırlamıyorum.
Jorge Mendez kitaplan sardıktan sonra anlat-
maya başladı. Üzerinde eski fakat özenle gi-
yildiği belli olan yelekli gri bir takıra eibise
vardı. Bu kitaplıktaki tüm kitaplan neredey-
se teker teker satın alarak bir araya getirebU-
mişti. Çok fakir bir aileden geliyordu. Ufak-
ken okula sırf yemek veriliyor diye gönderil-
diğini söylüyordu. tlkokulu bitirdikten sonra
babası kendisine ayakkabı boyacısı olmasııu
önennişti. Hiç düşunmemişti Mendez. Boya-
cı olacağıma yer silerirn daha iyi demişti ken-
di kendine. Ve rastlantı, bir kitapçı dükkânın-
da iş bulmasına yardım etmişti. Kitaplan keş-
fettikten sonra ise başka hiçbir şey istememiş
ve bir gün bir kitapçı dukkânına sahip olma-
yı yaşamının hedefi haline getirmişti. Belki
kendisine hiçbir zaman bir dükkân satın ala-
mayacaktı, ama kitaplar onun olacaktı.
Gerçekleştiği rüyasırun paramparça olma-
sı 1976'da askerlerin iktidara gelmesiyle baş-
lamıştı. Kentte başlayan terörist ve tehlikeli ki-
taplar avı, Jorge Mendez'i de askerlerin bir nu-
maralı hedeflerinden biri haline getirmişti.
Mendez tüm "tehlikeli vayıalan" müşterile-
rinden birinin oturduğu yan eve yapılan bir
baskın sırasında arabasına yüklemiş ve kent
dısına götürtlp yakmıştı. 1983'te diktatörlüğün
sona erip Alfonsin hükümetimn işbaşma gel-
mesi ile bir çeşit "Arjantin banan" başlamış
fakat bu kez de ekonomik sorunlar Mendez-
in yakasını bırakmamıştı. Ekonomik krize ye-
nik düşen müşteriler, kapıdan içeri gıremez ol-
muştu. Kendisi tdefon faturasını ödeyemez ha-
le gelmiş, telefonu kapattırmıştı. Hiper enf-
lasyonu yakalamak peşinde olan dükkân sa-
hibi, kontratı ayda bir yeniliyor, Mendez'den
ödeyemeyecefi kiralar istiyordu. Tefeci faizleri
isteyen bankalar kredi musluklannj kesmişier-
di. "Mevcutu dden çtkardıktan sonra dökkftnı
kapatacağım" diyordu gözunde yaşlarla Jor-
ge Mendez. 56 yaşındaydı. Bir hayat boyunca
yaptığı fedakârlıkiann boşa gitmesine, kül
olup yok olmasına yanıyordu. Yavaş yavaş tah-
liye ettiği dükkânı gibi içi bosalıyordu Jorge
Mendez'in.
And Dagları eteğindekı Mendoza da oldu-
ğu gibi başkent Buenos Aires'te de insan sık
sık bu ülkenin geçmişini ve geçmişle birlikte
geleceğinı de tahliye ettiği izlenimine kapılı-
yor. Buenos Aires'te göçmen dalgalarını kar-
şılayan ilk lirnan olan kentin en eski mahalle-
si San Telmo'da yapılan basit bir pazar gezin-
tisi bile bu izlenimi uyandırıyor. Endulüs'ün
güneşli avlulannın ve Sevilla'nın portakal
ağaçları kokan sokaklarının okyanus ötesm-
deki kopyası olan San Telmo'da başkentin en
zengin antikaa dükkânları bulunuyor.
Hemen hemen hepsi 18001er ve 1900'lerin
başından kalma olan bu mobilyalann Arjan-
tin'e aktığı yıllarda bu ülke Amerika kıtasın-
daki en zengin ulkeymiş. Buenos Aires'ten her
yıl Avnıpa'ya seyahate giden zengin Arjantin-
liler okyanusaşuı gemilerde sabahlan taze sttt
içmek için ineklerinı de birlikte götürürlermiş.
Zenginlerle birlikte Avrupa'ya buğday balya-
lan ve et yığınlan taşıyan şileplere ise dönüş-
te, Buenos Aires burjuvazisinin evlerini süs-
leyen bu antika mobilyalar yüklenirmiş. Gör-
kemli aynalar, değerli ağaçlardan yapılmış ko-
modinler, Ingiliz şamdanlan, çay taiumlan ve
paha biçilmez biblolar; yeni dünyadaki "fır-
satlar ülkesi"ni arayan şaşkın göçmenlerle bir-
likte okyanusu geçiyor ve Rio de la Plata'nın
zengin toprak ağalannın evlerine vanyorrauş.
Bu dönemde yalnız feodal beyler değü, Arjan-
tin'in efsanevi toprak zenginliğinin yarattığı
orta ve küçük burjuvazi de mobilya, tablo ya
da biblo almak gerektiğinde yaJruz ve yalnız
Avrupa'ya bakıyormuş.
Şimdi ise mobilyalar ve esyalar gerisin ge-
riye gene okyanusun öte tarafına geçiyor. tn-
güiz ve Fransız şatolanndan sökülerek Bue-
nos Aires'e taşınan 1700'lerden kalma sömi-
neler, Libertyler, MajoreUer, Ducrotlar bu kez
modern konteynerlerin içinde bir kez daha ok-
yanusu geçiyorlar. Çttnkü artık bu rnobilya-
lann peşinde koşanlar Amerikalı ve Avrupah
antikacılardan oluşuyor. 1500 dolara satilan
gümüş çay talumlannı, 1900 dolardan alıcı bu-
lan gümüş çatal bıçak talumlannı ancak ya-
bancılar satın alabiliyor. ArjantinUler, San Tel-
mo Meydanı'nda kurulan antika eşya sergisi-
nin tezgâhları arasında dolaşıyor. Daha ziya-
de Eau Arpege, Chanel 5 gibi eski parfüm şi-
selerine gidiyor elleri. Soba üzerinde ısıtılan
eski demir ütüleri inceliyorlar; eski gramofon-
larda çalan eski tango plaklanm dinliyorlar.
Çoğu buraya yumusak kış güneşinin ısıttığı sa-
kin bir pazar öğleden sonrası geçirmeye geli-
yor. Kimi köşedeki biracı " H Bakoa Bv"ın
terasında oturup caz dinliyor. Krizden nispe-
ten daha az etkilenen Buenos Aires burjuva-
zisi ise bir Paris bistrosunu andıran "La C«-
sa de Estaban de Loca"da öğlen yemeği yiyor,
ama kimse aüşveriş etmiyor.
Mobilyalann patetik geri dönüşüne, gelir-
ken olduğu gibi giderken de çaresiz bir insan
göçü eşlik ediyor. Arka arkaya gelen diktatör-
lüklerin açtığı yaralardan, 60 milyar dolarlık
dış borcun boğduğu genç demokrasinin belir-
sizliklerinden, yılda yüzde 5000'i bulan enf-
lasyondan bitkin düşen Arjantinliler, yuzyı-
lın başında buralara büyük ümitlerle gelmis
olan dedelerinin topraklanna, Avrupa'ya dö-
nüyorlar. Arjantinlilerin yansının kökenini
olusturan ttalya ve tspanya, tercih edüen ül-
keler arasında ba$ı çekiyor. Ailede bir tspan-
yol ya da Italyan dedeye veya nineye sahip
oianlar bu iki illkeden birinin pasaportunu he-
men alabiliyorlar. Bu kategoriye giren Arjan-
tinlilere mutlu azırüık gözüyle gıpta ile bakı-
lıyor. ABD, Avustralya ve Kanada sefaretleri
önunde vize kuyrukianndan geçilmiyor. Avus-
tralya sefareti günden ortalama 100 vize tale-
bi ile karşılaştığını açıklıyor. lrlanda sefareti
bile vize taleplerinde, geçen yıla nazaran yüz-
de 100'lük bir artış kaydedildiğini belirtiyor.
Bu göçfln en acıklı tarafı da bu Batı ülkeleri-
ne gidenlerin, gdenler gibi köylil değil oku-
muş yazmış gençierden oluşmasından kaynak-
lanıyor. Tipik bir beyin göçü ile Arjantin en
değerli servetlerinden birini daha yitiriyor.
Arjantin'in yaşadığı çöküş, San Telmo'nun
kibar çerçevesinden çıkinca daha iyi anJasılı-
J ^ ^ ' ^ | « f l C
4
^^Mfi
1
^
: Buenos Aires'te bir banluı knyraga. Aybaşında maaslannı alan licretiikr, aastnüleri dolara çevirmek İÇİB bankalann ÖDÜade uznn kuynıklar olnstnruyoriar.
Askeri diktatöriiüder döKmini geride bmdcu Arjantin, taftll bedd ödemeye devam ediyor.
Once Videla diktatörlüğünün kanlı baskısı,
arkadan da sürüklendiş derin ekonomik
bunalım, Arjantin'i Latin Amerika'nın en
zayıf ülkelerinden biri haline getirmiş bulunuyor.
Latin Amerika'nın en Avrupalı, en kültürlü, en
zengin ülkesinin 50 yıl içinde yuvarlandığı uçurum,
yalnız Arjantinlileri değil, ülkeyi yakından tanıyan
gözlemcileri de şaşırtıyor.
Geçen yıl Bueaos Aires'te meydana gelen oiaylarda yüzlerce dnkkân yafnalan-
mış, 14 kişi ölmüş ve sıkıyönetim ilan edllmisti. Gösteriler sırasında tabancası-
•ı ve molotof kokteylini gidemeyenler de vardı.
KİMLİK KARTI ARJANTİN
Yönetim biçimi: İki meclisli federaJ cumhuriyet
Baskent: Buenos Aires
Resmi dil: tspanyolca
Resmi din: <?• 92 Katolik
Nüfus: 32.617.000 (1989 tahmini)
Para birimi: Austral
Yüzolçumü: 2.780.092 km
2
Devlet Baskanı: Carlos Saul Menem
Kişi basına yıliık gelir: 2.230 dolar (1984)
Ürüııler: Üzüm, mısır, şeker, tütün, soya fasulyesi, taze
meyve, buğday, şekerkamışı; et, kimya, tekstil, makine
endüstrisi; petrol, dökme demir, uranyum
tthalat: 5.8 milyar dolar (1987)
Ihracat: 6.3 milyar dolar (1987)
Tariznı geUrleri: 545 milyon dolar
Tekviz>on: 5.9 milyon (1986)
Radyo: 19 milyon (1985)
Telefoı: 3.2 milyon (1986)
Oknma yazraa oranı: 1* 92
Günlök gazele: 1000 kişiye 88 gazete.
yor. Görkemli bir Batı başkenti izlenimi ve-
ren Buenos Aires'in 45 dakika I saat uzaklık-
taki Liniers, Lomas de Moreno, San Miguel
ve San Francisco Solano gibi sanayi banliyö-
lerinde karşılaşılan insan manzaralan, Zürih-
ten Afrika'ya geçmenin şokunu yaşatıyor. San
Francisco Solana'nın susuz gecekondulann-
da, aile başına düşen gelir 400 bin lirayı geç-
miyor. Lağımlar hatırı sayıhr tepecikler oluş-
turan çöplerin arasından akıyor. Burada Ma-
nagua ya da La Paz'ın gecekondu mahallele-
rinde olduğu gibi saçlan başları birbirine gir-
miş analar kapı önünde çamaşır yıkıyor; ço-
cuklar sokaklarda çıplak ayak koşuşturuyor-
lar.
Bu çaresizlik marjinal insanlan kıtanın en
bağnaz Katolik kilisesinin kucağına itiyor. Li-
niers mahallesindeki Cayetano kilisesinin
önünde her ayın 7'sinde yarımşar kilometre-
lik kuyruklar oluşuyor. Bazen 1 milyona ya-
kın Buenos Airesli "iş ve saglık" gözeten aziz
olarak tanınan San Cayetano Kilisesi'nin ka-
pısının önüne akşamdan geliyorlar. Kilisenin
papazı Ruben Dario, gelenlerin büyük çoğun-
İuğunun azizden "iş" talep etmek için dua is-
tediğini söylüyor. Bazılan da ellerindeki işi
kaybetmemek için şükur duasma geliyor. Ki-
lisenin önünde tezgâh kurmuş olan 50 yaşla-
nndaki Margarita Fidalgo ise plastikten ya-
pılmış sarmısak tutamlanna yapıştınlmış
muska-dualar satıyor: "Ey yıice aziz Cayeta-
no / İlahi adaletin babası / Evimden gecimi-
mi eksik etme / Bana o cömert etini uzat /
Seaden bu fani dünya için sadaka tetiyonuB_"
diyor bu dualar.
Nüfusu 13 milyonu bulan Buenos Aires'te
850.000 kişi; bu tip mahallelerde kurulan or-
tak aşevlerinde yemek yiyor. Aşevlerinde ye-
mek yiyenlerin yüzde 80*inini 10 yasından kü-
çük çocuklar olusturuyor. Okul çocuklan oku-
la yemek yemeleri için kardeşlerini de bera-
ber getiriyorlar. Televizyonda eğlence prog-
ramlannı kesen takdimciler, hali vakti yerin-
de olanlardan en yakın kiliseye, sinagoga ya
da camiye bağışta bulunmalarını, şeker, un,
süt gibi yiyecek yardımı yapmalarını istiyor-
lar. Hükümet, taşra kentlerinde maaslannı
ödeyemediği memurlara alısverişlerini yapa-
bilmeler için gıda bonosu. veriyor. Fakat bu
fişlerin karşıbğına güvenmeyen dükkânlar
bunian geri çeviriyor. Insanlann birkaç ay ön-
cesine dek açbktan marketleri yağma ettiği-
ne işaret eden senaryo yazan Aida Bortnik,
"Aslında aç oldugumuz için ilk kez Latin
Amerikah oldugumozu hissediyonız" diyor ve
ekliyor; "Arjantin'de ilk kez açlıgın ne demek
oldugunu anlıyoruz. Tabii bizde de fakir in-
sanlar vardı, ama Bolivya, Peru, Kolombiya
düzeylerinde bir fakirlik biç lanımamıstık biz.
Şimdi karşılaşagnnız bu açlık belki de bugi-
ne dek geliştiremediğiıniz bir Latin Amerika
bilinci kazandıracak bize. Latin Amerika'ya
biçbir zaman böylesine ait Olmadık."
"La Crisis" -yani kriz- kendisini yalmz alt
gelir gruplannda değil, bir zamanlar Latin
Amerika'nın en sağlam geniş orta sınıfı olan
ortadirek üzerinde de hissettiriyor. Hâlâ ül-
kenin 31 milyonluk nüfusunun yarısım oluş-
turan orta sımfın hiper enflasyon nedeniyle
bir yıl içinde yaşam düzeyinin onda bir ora-
nında düştüğü görulüyor. Yaşam duzeyinde-
ki bu müthiş gerileme zaten Buenos Aires'te
gözle görülür bir biçimde hissediliyor. Orta sı-
nıfın gittiği restoranlar akşamlan sinek avlı-
yor. Timberland mağazasına her gırişte Uç çdft
pabuçla çıkan ttalyan turistlerin ilgi merke-
zini olusturan Filorida Caddesi'ndeki butik-
ler dışuıda, pek çok mağazanın kapandığı gö-
rülüyor. En sofistike dükkânlann bile vitri-
ninde, "Kredi karU kabul edilmez" ya da "Na-
kitle ödeyenlere yüzde 30 iskonto" gibi ilan-
lar göze çarpıyor. Çoğu, tüccar mallanna doğ-
rudan doğruya "dolar"la fiyat koyuyor. Bu-
na ekonominin "dolarizasyonu" diyorlar. ln-
sanlar Coca-Cola yerine, maden suyu, kahve
yerine Arjantin çayı mate içiyorlar. Genç mes-
lek sahipleri artık yalnız okunmuş kitaplar sa-
tın alıyor. Başkentin 1930'lardan kalma en şık
kitapçısı "El Aleneo"nun bile yabancı dilde
yaymlan sergüeyen raflan bosalıyor. Buna kar-
şın üç dört misli büyuklükte bir Beyoğlu olan
"Corrientes" Caddesi'ndeki iskontolu fıyat-
larla ikinci elden kitap satan kitapçı dukkân-
lannın gece yansına kadar açık olduğu görü-
luyor. Satın almasalar bile kitaplan kanştıran
yoğun bir müşteri trafiği bu dükkânlara ge-
cenin geç saaüerine dek canlı bir atmosfer ka-
zandınyor. Fakat bütün bunlar orta sımfın fi-
zik ve psikolojik çöküntü geçirmesine yol açı-
yor. Tüberküloz gibi hastalıklar artarken al-
kolizm ve depresyon da artış gösteriyor. Psi-
kologlar hastalarm aşk yapmak istemedikle-
rini, bunun tipik bir depresyon belirtisi oldu-
ğunu soylüyorlar.
Buenos Aires'in mimarlık fakültesinde part-
time ders veren Adrien Cohen, herkesin oldu-
ğu gibi kendi yaşamını da allak bullak eden
hiper enflasyonu şöyle anlatıyor: "Her şey ge-
çen yılın şubat ayında dolann 17 anstralden,
32 australa fırlamaayla başladı. Nisanda enf-
lasyon yüzde 34, mayısta yüzde 78, haziran-
da yüzde 114, temmuzda ise yüzde 200 oldu.
Geçen şnbattan bn yana enflasyonun yılda
yüzde 12 bini bulduğu hesap ediliyor. Eoflas-
yon vttzdeleri zaten gerçefi değil yaklaşık bir
ölçü tespitini yanaüyor. Hayat pafaalıbgı tü-
ketim sepeti ile saptanıyor. Bu sepet içindeki
maddeierin yalnız bir bolümunu olusturan yi-
yecek maddelerinifl fiyatian ise zaten çok daka
hızlı artıvor. Geçen aralıkta bin aastral olan
dolar 6 bin anstrale çıktı. Aldtgım part-tfme
maaşın ise dolar einsinden değeri 20 dolara
indL Eaflasyonu yal<alanı»it«an söz etmek bile
abes."
Adrien Cohen en son yaptığı sayahatin bir
yıl önce paskalya tatilinde oldugunu söylüyor.
Arabasım ise ancak hafta sonları garajdan çı-
kanyor. "EskkJen" diyor Adrien Cohen, "kam
pusa arabamla gidip gelirdim. Temmuz avın-
da benzin fiyatlaruun kaydettigı yüzde 610luk
artıştan sonra ise otobüsle gidip gelir oldnm,
ama artık oiobuse de para yetiştiremiyonım.
Çünkü otobüs bileti bin 600 lira oldu. Şimdi
okula otostopla gidip geliyorum."
Cohen tüketimini yalmz ulaşım masrafla-
rını kısmakla sınırlarnamış. Artık sigaralan
paketle değil taneyle alır olmuş örneğin. Eski
dosyalan ve fotokopi kâğıtlannı atmamaya
baslamış. Çizimlerini fotokopi ya da bilgisa-
yar kâğıtlarımn arkasına yapıyormuş. Eski
dosyaların da etiketlerini değiştirip yeniden
dolaşıma sokuyormuş. Kitap gibi alışkanlık-
lannı ise terk etmek zorunda kalmış. Dışan-
da, restoranda değil pizzacıda bile yemek yi-
yemez olmuş. Video, sinemadan daha ucuza
geldiği için şimdi boş zamanlarında evde vi-
deo seyrediyormuş. Onu da tasarruflu olsun
diye birkaç aile bir araya gelip kiraiıyorlarmış.
Eti yemek listesinden çıkartmış, yalnız sebze,
meyve ve pilav yer olmuş. Giysilerini ise an-
cak tasarnıflanndan yiyerek, tenzilatlı satış-
lardan alır olmuş. En fenası, annesi, babası
yardım etmediği takdirde doktora ya da diş-
çiye gidemez olmuş. "Bunlann geçici bir sü-
re için oldugunu bilsem" diyor Cohen, "her
şeye katlanacağım, ama bu ülke ben kendimi
bildim bileli bunalım içinde. Gelecek bize hiç-
bir şey vaat etmiyor. Dk fırsatta buradan gj-
decetim."
Adrien Cohen'in bu saptamasını, "Tela
Ekonomik ve Sosyal Araştınna Enstitusü"
ekonomistlerinden Luis Llach onaylıyor. "Ar-
jantin dnnyantn en enflasyonist ulkesi belki
de" diyor hükümete damşmanhk yapan ıkti-
satçı ve ekliyor, "1945-75 yıllan arasında \m
ölkede yıliık ortalama enflasyon oranı yüzde
3O'du. Aynı oran 1975-89 döneminde yılda
yuzde 300'e fırladı. Ö)le ki tüm olaganüstii
geliştneler ülkeyi anında hiper enflasyonist sii-
reç içine sokar oldu."
Llach'a göre bu yıl herkesi silindir gibi c^ç
geçen hiper enflasyon, ilk kez demokratik bir
hükümetûı, bir başka demokratik hükümet-
ten görev teslim almasından kaynaklanıyor.
1928'den beri görülmemiş olan bu devir tesli-
minin büyük bir belirsizlik yarattığını söylü-
yor Llach. Geçen yılın mayıs ayında yapılan
genel seçimlere düşük enflasyon oranı ile var-
mak isteyen Alfonsin hükumeti, uyguladığı sa-
bit kambiyo kuru ve tasarruflara verilen yük-
sek faiz politikası ile istenilenin tam aksini elde
etmiş bulunuyor. "Bu" diyor Llach, "progra-
ma inanmayan halk arasında genel bir anst-
ralden kaçış ve dolara koşuş başlatb —ki b*
da bizim 'bisiklet' dediğimiz olguya yol •çti."
Her Arjantinlinin yaşamında önemli bir yer
tutan "bisiklet", bir dolar-austral; austral-
dolar spekülasyonundan doğuyor. Bu spekü-
lasyona yalnız işadamlan değil küçük tasar-
ruf sahipleri de katılıyor. Ev kadınlan, hizmet-
çiler, emekliler hep ellerine para geçer geçmez
çarşıya koşuyorlar. Aylık yiyecek alısverişle-
rini yaptıktan sonra kalanı dolara çeviriyor-
lar ve diğer masraflannı ay boyunca her de-
fasında 5'er, 10*ar dolan australe çevirerek kar-
şüryortar. Bu durum, müthiş kuyrukiann oluş-
tuğu bankalarda para bozdurmayı olanaksız
hale getiriyor. Çaresiz turistler ise otdlerde ve-
rilen düşük kurlardan döviz bozdurmaya mec-
bur kaüyorlar. Bu isten en kârlı çıkanlar kam-
biyocular oluyor. Pek çok işadamı da işçiler
ve daima pahaulaşan sanayi girdileriyle uğras-
maktansa işyerini satıp bir kambiyo burosu
açmayı tercih ediyor. Menem'in uygulamaya
koyduğu bankacüık politikası "bisikl«"le mü-
cadele etmek için 90 gün vadeli hesaplara *h
60 faiz veriyor. Fakat bankaya en az 400 do-
lar yatınlması şart koşuluyor. Bu d l
ki tasarruflan kurutuyor.
Bu süreç Arjantin ekonomisinin
düstriyattzasyoaa"nu yani sanayileşmeden geri
dönüşü ya da sanayileşmenin çözülüşünü hız-
landırıyor. Sisteme güvenini kaybeden sanayi
sahipleri, tüm birikimlerini ülke dışına çıka-
rıyorlar. öyle ki yurtdışına kaçınian Arjan-
tin sermayesinin, ülkenin dış borçlannı öde-
yecek düzeyde, 60 milyar dolar civannda ol-
duğu söyleniyor. Durumlannı muhafaza ede-
bilen yüksek gelir grupları çoğu kez yurtdışı-
na kaçırdıklan sermayenin rannnı yiyor. Eko-
nomist Luis Llach, "Sık sık oyunnn karalla-
nnıo degişmesi" diyor, "bireylerin sisteme kar-
şı olan güvenlerini yitirmesine yol açıyor. Me-
nem hukümeti şimdi ulkede dolarla tasamıf
hesabı açmaya olanak tanıyor fakat güvensiz-
lik yüzünden pek az kişi dışandaki parasun
buraya transfer etmeye cesaret ediyor."
önce Videla diktatörlüğünün kanlı baskı-
sı, arkadan da sürüklendiği derin ekonomik
kriz Arjantin'i Latin Amerika'nın en zayıf ül-
kelerinden biri haline getirmiş bulunuyor. La-
tin Amerika'nın en Avrupalı, en kültürlü, en
zengin ülkesinin 50 yıl içinde yuvarlandığı
uçurum yalmz Arjantinlileri değil bu ülkeyi
yakından tanıyan gözlemcileri de şaşırtıyor.
Köylülere uçaklardan şilteler attıran, fakir
ev kadmlarına dikiş makinesi dağıtan Peron
döneminde, servetini savurmaya başlayan Ar-
jantin, hâlâ o günleri özlemle hatırlıyor.
"Bagün "diyor "MafaMa'yıçizen ünlü kari-
katürist Qoino "Menem'e verilmiş olan oylar
da o özlemden kaynaklanıyor. Peronist Cum-
hurbaşkanı Carlos Menem'e oy verenler, onun
da General Peron gibi da&nmcı bir politika
ile krizin üstüaden gelecegİBİ sandılar. Ama
Peron bunian yapüğında derlet kasalan II.
Dünya Savast'ndan aç çtkmış Avrnpa'ya yapt-
laa et ve bnfday ihracaündan gelen dÖTİzkr-
le dolnydu. Merkez Bankası'nda altin külçe-
lerini koyacak yer bnlamıyorlardı. Şimdi ise
devlet kasalan bomboş."
Peronizmin arkasından gelen askeri dikta-
törlüklerin, Arjantin'in efsanevi zenginliğin-
den kalanı da tukettığı ileri sürülüyor. Bugün
yaşanan krizin 1978'de yapılan Arjantin Dün-
ya Kupası ile başladığı konusunda herkes fı-
kir bırüği içerisinde. Buenos Aires'in en bur-
juva mahallesi Palenno Yolu üzerinde salt
mermerden yapılmış firavunlara yakışır gör-
kemdeki televizyon binalan ile muhteşem &•*•
bol stadyumlan, diktatörlükle sarsılan irr.
bir cila çekmek için akıl dışı masraflarla dünya
Kupası'nı hazırlayan ordunun savurganhğınm
somut tanıklanm olusturuyor.
Kanlı diktatörlüğün imajını Dünya Kupası
ile de temizleyemeyen cuntanın bir kahraman-
lık gösterisi ile 1982'de ilan ettiği Falkland sa-
vaşı ise Arjantin ekonomisinin aldığı son ağu
yarayı olusturuyor. Falkland Adaian krizin-
den sonra bir daha toparlanamayan general-
ler, yolu Alfonsin demokrasisine açarken bu
demokrasiye devrettikleri dış borçlar ise 50
milyar dolar sınırına ulaşmış bulunuyor.
Yaruı: Belleksiz bir ttlfce