22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 11 TEMMUZ 199i Daha Az Çahşmayı Bîr Hak mı Saymalı? Kadınlar için koruyucu yasalardan çok, tüm çahşanlar için daha az süreli çalışma, kısmen çalışma, esnek çalışma gibi düzerüemelerle, kadın ve erkeğin her ikisi için de geçerli olacak kısa ve uzun süreli izinler, kreş olajıaklan gibi uygulamalar için savaşım verilmelidir. Toplum açısından da kadın işgücüne gereksinim duyan toplumlar bunun bedelini yalnızca kadınlara ödetmemelidirler. Türkiye'de de hem kadının çalışması hem de ailenin korunması isteniyorsa, "iki üyesi çalışan bir aile" kavramıyla konuya yaklaşmak gerekmektedir. Doç. Dr. MERYEM KORAY D.E.Ü. Ikt. İd. Blm. Fakültesi Geçen haftalarda gazetelerde, çalışan kadınlan ilgilendirecek bir haber yer aldı. Bu haber de bir- kaç yoruma yol açtıktan sonra unutuldu gitti. Ha- ber, kadınlara iki saat daha az çalışma suresi geti- ren bir yasa önerisi ile ilgiliydi. Bu öneriye kadın- erkek eşitliğini savunan bazı kadın dernekleri kar- şı çıkarken bazı sendikaJann benimsediği, çalışan kadınlann da bunu sevinçle karşılayacakları yolun- da yorumlara da yer verildi. önerinin yasalaşma zorluklan bir yana, Türkiye'de yasalarla uygulama- lar arasındaki büyük ayırttlar düşünülecek olursa uygulama zorlukian da açıktır, diye düşiinülebüir ve bu nedenle tartışmaya da gerek duyulmayabilir. Ancak kadınla ilgili her fırsatı değerlendirip kadı- nı gündem yapması beklenen kesimlerin sessizliği, bizi yazmaya itti. Değer düşüriicü nitelikte... Kadının iki saat daha az çalışması, kadının evj- ne, çocuğuna daha çok zaman ayırması adına olum- lu, hatta insancıl bir öneri gibi dile getirilmektedir. öyleyse tartışahm. Kadınlar olarak ne istiyonız? Hep korunmak ve korunma adına eve, aileye ka- panmak mı? Yoksa çağdaş toplumların gerçekleş- tinneye çalıştığı gibi toplumun her alanına etkin bir biçımde katılmayı mı? Belki çalışan kadının aile içindeki sorumluluk- larınj ön plana alan her koruyucu yasaJ duzenleme gibi kadının iki saat daha az çalışması çalışan ka- dının da erkeğin de hoşuna gidebilir. Toplumsal rol- lere ve değerlere uygun böyle bir duzenleme ile ka- dına bir hak tanınmış gibi görunürken özünde, ai- ieye bir hak getirilmiş olmaktadır. Bu ve benzeri haklar da çalışma yaşamında birey olarak kadınla- nn konumunu zayıflatmaktadır. Bu nederJe bu tiir düzenlemelere tilmüyle karşı çıkmak söz konusu ol- masa da her düzenlemeye çok değişik boyutlardan yaklaşmak ve değişik seçenekler içinde düşünmek daha akılcı bir yaJdaşım olacaktır. Gerçekten, bırakınız kadın-erkek eşitliğini savu- nan kadınlar ve kadın hareketlerini, çalışma yaşa- mına katılmak isteyen her kadın bu tür diizenleme- lerin, çok zaman kendi zararlanna işleyen birer "kapan" olabileceğini görmek durumundadır. Ka- dınlar iş ile ev arasında bölünmüşlüğü yaşar ve çok zaman seçimi isteyerek ya da zorunlu olarak evden, çocuktan yana yaparlarken onlann çalışma yaşa- mına katıhmını güçleştiren ya da onları işgücü pi- yasası içinde güçsüz kılan her düzenlemenin de ken- dilerinı zaman zaman da yakındıklan geleneksel role teslim etme anlamıru taşıyacağını bilmek durumun- dadırlar. tki saat daha az çalışmanrn sonuçlarının neler olabileceğini şöyle bir düşünelim. Herşcyden önce, iki saat az çalışma, evdeki işbölümünün nasıl ola- cağı konusundaki tartışmalan erkekten yana çöze- cek ve kadının rolünü daha belirleyici kılacaktır. Sanki şimdi durum öyle değil mi diye sorarsanız, öyledir derirn. Ancak bunun böyle sürüp gitmemesi konusunda tartışırım, tartışmakta da haklı neden- lerim olur. Oysa iki saat önce eve gelen kadın, ne iş yaparsa yapsın, nasıl yorulursa yorulsun ev işleri konusundaki tartışmaları yitirmiş olacaktır. tkiaci ve daha da önemli olarak, iki saat az çalışılan işle- re, hiç kuşkunuz olmasın ki aynı ücret ödenmeye- cektir. Zaten tüm dünyada kadınlann yoğun ola- rak çalıştıklan işler daha az ücret ödenen işler olur- ken kadınlara tanınan bu ayncahkla bu işlerin de- ğeri daha da düşecektir. Oysa bu süre içinde, bü- yük ölçüde kadından daha hızlı, daha verimli ça- lışması istenecektir. Sonuçta daha hızlı çalıştığı ve daha fazla yorulduğu halde daha az ücret alacak, evde de ekonomik açıdan daha zayıf kaiacaktır. Bel- ki ilk fırsatta da çalışmaktan vazgecmesi istenecek- tir. Üçüncü olarak, iki saat daha az çalışılan işler ya da görevler kadınlar için hiç de gelecek umudu veren işler olmayacaktır. Ne iş güvencesi, ne de yük- selme umudu saglayacaklardır. Bugün de görüldu- ğu gibi kadınlann, kendilerine özgü işlerde yogun- laşan "ikinci sınıf bir işgücü" olmalan daha da güç kazanacaktır. Döröüncü olarak, günümüzde boşanma sayıla- nnın arttığı gerçeği de unutulmamalıdır. Ister onay- layalım ister onaylamayaüm, bugün evlilikJerin daha sık ve kolay bozulabilirliği gerçeği ile karşı karşı- yayız. Bu gerçek, kadınlann öncelikle kendilerine ve kendi iş güçlerine dayanmaiarı zorunluluğunu düşündürtmektedir. Bu durumda kadınlann iyi ka- zanan, iş ve gelecek güvencesi olan işleri yeğleme- leri bir zorunluluk olmaktadır. Yukarıda belirlenen olası sonuçlan yalnızca bir öngörü olarak da değerlendirmemek gerekir. Ka- dınlann daha çok sayıda iş yaşamına katıldıklan Batı toplumlannda yaşanan gerçeklerden bunlan çı- karmak olasıdır. Batıda endüstrileşme, ücretli işgü- cüne gereksinimi arttırırken kadının eğitim ve eko- nomik koşullan gibi etrnenlerle de kadın, işgücü pi- yasasına girmeye zorlanmıştır, bunu istemiştir de. Ancak kadın işgücüne gereksinim duyulması ve ka- dının niteliksel gelişimi, onun toplumdaki ve aile- deki rolünü büyük ölçüde değiştirmemiş, daha çok bu role uygun bir çalışma yaşamı getirmişir. Kadı- nın evdeki ve çalışma yasanundaki iki rolü, kadı- nın evdeki ytikünü arttırmakla kaimamış, çalışma yaşamında birçok eşitsizlikle karşılaşmasma neden olmuştur. Belirli işlerle sınırlı Gerçekten, kadının çalışma yaşamındaki eşitsiz konumu, sıkça düşünüldüğu gibi eşit işe eşit ücret politikasıyJa çözülemeyecek dertli yoğun ve karma- şıktır. örneğin kadının çalışma yaşamındaki yeri, aldığı eğitim, toplumsal rolü ve sorumluluklan rte- deniyle belirli işler ve rnesleklerle sırurlanmaktadır. Kadının evdeki rolüne benzer mesleklerde (öğret- menlik, hemsirelik, sekreterlik, tezgâhtarük gibi) yo- ğunlaşması, kadın meslekleriniortaya çıkarmakta- dır. Kadınlann yoğunlaştıkları işler ise işgücü pi- yasası içinde zamanla değer yitirmekte ve bu işlere ödenen ücretler düşük olrnaktadır. Bugün ABD'de çalışan kadınlann yaklaşık %80'ı kadın işi sayılan işlerde çalışıyorlar ve ağırhklı olarak kadınlann ça- lıştıklan işlere, erkeklerin yoğunlaştıklan işlere gore kabaca <7o2O daha az ücret ödeniyor (1). Aynı du- ruma tüm endüstrileşmiş toplumlarda rastlamak olasıdır. örneğin Ingiltere'de sekreterlik hizmetle- rinin ^099'u, tezgâhtarlık hizmetlerinin %73.5'ini kadınlar doldururken yönetici pozisyonundakilerüı ancak %6.5'i kadın olmaktadır (2). Kadmlara öde- nen ortalama saat ücretleri de erkeklere ödenen üc- retlerin ancak %70'ini bulmaktadır (3). Gerçekten çalışma yaşamında kadın için ücret- lerde olduğu gibi çekici görevier ve yükselme ola- naklan açısından da eşitsizlikler olduğu açıktır. Ka- dın kendi rol aigılaması ve sorumluluk anlayışı için- de, çalışma yaşamı ve işi arasında ikiye bölünmek- tedir. Bu bölünmede ev ve çocuk, çok zaman bi- rinci sırayı alırken yuksek ücretli işler, daha çekici görevler ve yukselme olanaklan elinden kaçıp git- mektedir. Evdeki huzuru adına, kadın bunu çok za- man bir kayıp olarak bile değerlendirmemektedir. Çiinkü daha nitelikli işler, kadından daha çok za- man ve enerji isterken aynca yalnızca yerleşik de- ğerlere değil kendine karşı da bir savaşım vermesi- ni gerektinnektedir. Gerçi bugün Batılı toplumlarda hükümet politi- kalanndan işletme politikalanna kadar her alanda kadınlann toplumdaki etkinliklerini arttıracak, kadın-erkek eşitliğini güçlendirecek politikalar gün- demdedir. örneğin ABD'de "Eşit Istihdam Olanak- lan Komisyonu", Isveç/te "Eşitlik Ombudsmam", AT genelinde "Istihdam ve Fırsat Eşitliği Komiteleri" gibi uygulamalarla da bu politikalann izlenmesi sağlanmaktadır. Bu politikalann siyasaJ yaşamvari uzantısı da siyasal partilerin "kota" uy- gulamasma geçmeleri olmaktadır. Sonuç Kuşkusuz bu yoldaki tüm politikalara karşın ka- dının aile içindeki rolttnün, annelik rolünün çok ya- vaş değişeceği açıkur. Aynca kadınlara tanınan hak- lar da bu açıdan ele ahnmakta ve onun bu rolüne uyan yasal düzeniemeier getirilmektedir. Oysa ka- dının çalışma ve toplum yaşamındaki etkinliğini azaltan bu düzeniemeier yerine, kadın erkek eşitli- ğini güçlendirme yönünde düzeniemeier istenmeli- dir. örneğin kadın ve erkek için ev ile iş yaşamını daha da bütünieştirecek önlemler düşünülmelidir. Kadınlar için koruyucu yasalardan çok, tüm çah- şanlar için daha az süreli çalışma, kısmen çalışma, esnek çalışma gibi düzenlemelerle, kadın ve erke- ğin her ikisi için de geçerli olacak İcısa ve uzun sü- reli izinler, kreş olanaklan gibi uygulamalar için sa- vaşım verilmelidir. Toplum açısından da kadın iş- gücüne gereksinim duyan toplumlar bunun bedeli- ni yalmzca kadınlara ödetrnemelidirler. Türkiye'de de hem kadının çahşması hem de ailenin korunması isteniyorsa, 'iki iiyesi çalışan bir aile" kavramıyla konuya yaklaşmak gerekmektedir. Bunun dışında- ki yaklasımları ve önerileri, kadınlann da onlann aile içindeki durumunu ve koşullannı gerçekte dü- zeltmeyen, öte yandan çahşma yaşamındaki yerle- rini daha da geri plana iten öneriler olarak değer- lendirmeleri gerçekçilik olacaktır. (1) Wendy Kahn, Jay ANN Grav-e, "Pay Equity", Womea Po- «cr u d Policy, der. Ellen Bonepanh, Pergamon Press, 1983. (2) Lynne Evans, "The Demographic Dip: A GaUer Oppur- tunity for Womcn in the Labour Market" Nıdoaal We*ı- minister Bank Quartrriy Rrricı», 1990 PENCERE EVET/HAYIR OKTüyAKBAL Hac KurbanlanHacı bây, Hace hanım... Çocukluğumdatanıdık kişilerdi bun- lar. Her mahallede rastlanırdı onlara. Sayılan şimdiki gibi kaba- rık değildi, ama hepsi gerçek din duygulanna sahiptıler. Herkes saygı gösterirdı onlara. Hicbirı yobazlık gösterilerine kalkışmaz- dı. Islamlığın göstermelik bir süs değil kişisel bir inanç olduğu- nu bilirlerdı. DP dönemınde din duygulannı sömürrne, islamlığı politika ara- cı olarak kullanma alışkanlığı hızlandı. imam okullarının sayısı arttırıldı, ilahiyat fakültesinde ilerici hocalara karşı tepkiler baş- ladı. Suudi Arabistan'a gönderilecek hacı adayiannı deviötçe sap- tanma yolu açıldı. Hacı olmak bir yarışa döndü. DP'den sonraki AP ve ortaklıklar dönemlerinde hacı adaylarının sayısı yüksel- dikçe yükseldi Otobûsler, uçaklar dolusu hacı adayı temmuz sı- cağında Mekke'ye gönderlldi. Biz buraya ölmeyefilmeyegeldfc' diye bağıran maç hastalarını anımsatırcasına yaşlı hacı adayla- (Arkası 14. Sayfada) OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL İLANI Kristal-iş, Çimento Cam Seramik ve Toprak Sanayı işçiteri Sendikaa'nın Olağanüstü Genel Merkez Genel Kurulu 28-29 Temmuz 1990 tanhlerınde saat 10.00da Moda Duğün Satonu Baharıye Cad Miralay Nâzım Sk No. 36 Kadıköy adresınde aşağıdakı gundemle toplanacaktır Çoğunluk sağlanamadtğı takdırde ikırKi toplantı 4-5 Ağustos 1990 tarihlerinde aynı adres ve saatte yapılacataır. GUNDEM. 1) Açılış, yoklama ve saygı duruşu. 2) Genel Başkanın açış konuşması. 3) Dıvan seçımı. 4) Komısyonlann seçimi (Tüzük tadıli için) 5) Delegelsnn konuşması. 6) Komısyon rapoharının görüşülmesı 7) Kurullann ıbrası. 8) Seçımler. a) Merkez Vönetim Kurulu asıl ve vedek üvelerinın seçimi. b) Merkez Denetleme Kurulu asıl ve yedek üyelerinın seçimi. c) Merkez Oısiplin Kurulu asıl ve yedek üyelerınin seçımı 282ı sayılı yasanın ılgılı hükûmlen uyarınca ılan olunur. \J cb.rınunl-1 un KRİSTAL-İŞ SENDİKAS1 GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU BAŞSAĞLIĞI Birliğimizin 25. Dönem Genel Sekreteri değerli üyemiz AHMET BULUTu yitirmenin derin acısı içindeyiz. Ailesinin, yakınlanrun ve TMMOB camiasının büyük acısını paylaşır, başsağlığı dileriz. TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ SATILIK OTO 1984 model Renault 12 GTS. Orijinal boya, orijinal 69.000 kilometre, camlar renkli ve otomotık. Garaj otomobili ilk sahibinden satılık. 512 05 05'ten 486 Bora (Mesai saatleri içinde) Afganistan'ıKadınlanmıza Sormalı...Afganistan'da iç savaş sürüyor. Cumhuriyet'in dünkü sayısın- da yayımlanan Anadolu Ajansı'nın haberini okurken altını çizdi- ğim satırlan aktarıyorum: "Afgan hükümet biıiiklerinin, başkent Kabil'in 20 kilometre ku- zeybatısındaki stratejik öneme sahip Paghman bötgesinin kont- rolûnü 75 gün süren çatışmalardan sonra ele geçirdikleri bildiril- di. Ancak mücahitler bu haberi yalanladılar. Afganistan Savun- ma Bakan Yardımcısı General Muhammed NabiAzimi önceki gün yaptığı açıklamada mücahitlerin, kaleleri olarak kabul edilen başkente düzenlenen füze saldınlarının yüzde 60'mın gerçekie^- tirildiği yer olan dağlık bölgeden, Sovyet askerleri döneminde bt- le uzaklaştırılamadıklarını belirtti. Afgan hükümetinin bölgeye büyük bir saJdın düzenlemeyiplan- ladığını kaydeden Azimi, bu saldınya yaklaşık 1000 Afgan aske- rinin katıldığınt bildirdi. Azimi, nisan ayı ortalarmda başlayan ve yaklaşık 3500 müca- hite karşı sûrdürülen saldırıda, bölgenin dağlık otması nedeniyle güç ileıiendiğinı belirterek 'Bütün zorluklara rağmen askerleri- miz savunma çizgilerıni koruyarak mücahrt mevzilerine ulaştılar' dedi" Enirvde sonunda bir ajans haberi, günlük bir bilgi aktanmı; ama özellikle köşeme aldım; Afganistan'daki havayı yansıtması bakı- mından önemli... Niçin? 'Sovyetler'in Afganistan'ı isgali'm zamanında hepimiz kınadık; Cumhuriyet'te hem iç hem dış politika köşelerinde bu konuya ilişkin çok yorum yayımlanmıştır. Oaha eski yıllara uzanırsak Sovyetler'in Macanstan'ı ve Çe- koslovakya'yı işgal etmesini de tepkiyle karşıladık. Her ülkenin iç işlerini kendi kendine yönetmesı ve çözümlemesi, yaşadığı- mız dünyada temel devletler hukuku kuraJıdır. Afganistan ya da Çekoslovakya'da Sovyet müdahalesıne karşı çıkmayan kişi, ABry nin Panama'yı işgalini nasıl eleştirebilir? Ne var ki geçmişte sosyalist kesımden kimileri Moskova'mn yanında yer alarak Sovyet yayılmacılığını devrimci kuramlarla açıklamaya çalışryorlardı, ama o dönem artık aşıkjı; Macaristan'a, Çekoslovakya'ya ve Afganistan'a müdahalenin doğru olmadığı- nı bugün Moskova da söylüyor; Kremlin yönetimi devrim ihra- c/'ndan vazgeçti. Sovyet birliklerinin Afganistan'dan çekilişi yeni stratejinin gös- tergelerinden biridir. Ancak konunun uzmanları sanıyorlardı ki Sovyet birlikleri çe- kilir çekifmez, Kabil de teslim bayrağını çekecek, mücahitler baş- kente giriverecekler... Çünkü bir efsane oluşmuştu; koskoca Sovyet ordusuna dire- nen mücahitlerin söylenceleri dilden dile dolaşıyordu. Amerika Vietnam'da nasıl bir batağa gömülmüsse, N4oskova da buna ben- zer biçimde Afganistan'da çıkmaza saplanmıştı. Gezegenimizin iki askeri süper gücünden birisi olan Sovyetler'in başa çıkama- dtğı mücahitler, Kızıl Ordu birlikleri ülkeyi boşaltınca Afganistc egemen olacaklardı. öngörüler tutmadı. Afganistan'da iç savaş sürüyor. Peki, bu savaşın iki cephesindeki güçlerin nitelikleri nasıl de- ğerlendirilecek? Bir yanda mücahitler var; ortaçağ karanlığının mantığıyla ev- rene bakıyorlar; şeriatın en bağnaz yorumunu ıdeolojı olarak be- nimsiyorlar. Gerçi bu kesimde hizipleşmeler eksık değil; ama or- tak paydaları 'irtica' sâzcüğünde vurgulanıyor. Ya Kabil? Hangi dünyagörüşünü benimsemistir Kabil? Ne adına sava- şıyor? Çağdaşlık mı? Sosyalizm mi? Akıl mı? Cumhuriyet mi? Aydınlık mı? Kadın özgürlüğü mü? Sorunun yanıtı en çok kadınlan ilgilendiriyor. Çünkü mücahitter cephesinde kadın Insan değil köledir; çuvala sokulur, toplum dışı sayı/ır Kabil hûkümeti yönetiminde ise ınsan gibi giyinir kadın, yüzünü açar, sokaklarda kollarını sallaya sallaya dolaşır, toplum yaşamına katılır. Kadınlanmıza sormalı: Afganistan'daki iç savaşta hangi cep- heyı tutmak gerekiyor? ...... ^ . , Yeniden dûşünmeye değmez ı Demirbankhisselerinin ardındakiDemirbank sonyıllardaizlediğiternlcinliveistikrarlıpolitibsıvedengelıalctifyapısma dayanara^yaptığıakıkıyatınmlarlcinsankaynaklarını^otomosyonveşubebirimle 1 riniyenilemiş vesektörön dinamizmi yükselc ihtisas bankalarından biri olmuştur. Uy- gulanan stratejilerinın doğruluğu veverimliliği aşağıdaki grafiklerde görülmektedir. lakaMİarlatanirfaank(Mflyon TL) AkttfTopla» Milyar TL. 700 ^gMag^g 500 ••• m100 ^ « 88 RAr Milyar TL n r a n j 7 —ı BSB 6-j 9SS HE59 4-1 SSS H •II 2 •II H 89 31.3.90 öz kaynaklar * - Sennoye * - İhtiyatlar 1988 7.393 6.015 1.034 - Yeniden değerleme fonu 344 MEVDUAT YURTDIŞI KAYNAKLAR KREDİLER MENKUL KIYM. CÜZ. KÂR Aktif Toplamı 66.817 13.730 50.049 7.028 1.514 120.354 1989 24.575 18.000 2.548 4.027 216.965 103.152 235.061 63.970 6.518 505.407 Değişim% 332 299 246 1170 325 751 470 910 431 420 31.3.90 30.393 18.000 8.366 4.027 188.769 139.395 301.253 22.290 4.082 556.615 31.5.90 30.393 18.000 8.366 4.027 195.768 127.952 307.892 19.402 6.553 621.080 88 89 • 1990 Haziran'ındaki Apel tohsilatıyb ödenmiş sermaye TL. 30 milyaro ve Özlcaynaklar TL. 42.4 milyara yükselmiştir. DEMİRBANK Kayscri Mufil Fabrika* İLf Demirbonk'ın %92 hisse ile sahibi bülun- duğu Kayseri Tekstil Fobrikası 815 dö- nöm arazi üzerine kurulmuş olup30.000 m 2 kapolı alana sahiptir.Ölkemizin tekstil sektörüneönemli katkılorsağloyan fabri- ka, pamuk ipliği üretimi yaparak,sati|i ve ihracatını gerçekleştirmeldedir. Kayswi ve Clvan EMrfrik TJLf Türlciye Elektrik Kurumu ve Kayseri Bele- diyesi ile birlikte bonkomızın %26 ortağı bulunduğu şirket Kayseri ve ilçelerine elektrik dağıtımı tekeline sahiptir. Tarihi Cumhuriyetin ilk yıllarına uzananbu kök- lü kurulu; Türkiye'de az sayıdaki Ozel Elektrik Şirketlerinden biridir. 11 Temmuz 1990 tarihinden itibaren Borsaya arzedilecek Demirbank hisselerini satın almakveya bilgi edinmek isteyenlerin,borsa üyelerine,Demirbank ŞubelerineveYafınm Finonsman A.'Ş.'nin aşağıdaki adresterine müracaatlorını rica ederiz istanbul: Büyükdere Cad, No: 127 Totko Binası Kat 3 Gayrettepe Tel:175 44 80 (20 Haf) Ankara: AfoJürk Bulvan Engürü İşhanı No: 107Kat4 Kızılay Tel: 117 30 46 (5 Hat)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle