Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORT^ 7 HAZİRAN 1990
N E D Î M E R A Ğ A NT R A M V A Y L I GUNLER
Istanbul tramvaylagüzeldiKadıköy semti tramvaylannı
böyle uzunca anlattıktan sonra ar-
tık Istanbul yakasına geçelim. Bu
geçişimiz bir Kadıköy vapunı ile
köprü, Karakoy iskelesine doğru
olsun. Hde bu saat 11.00 ik 14.00
saatleri arasındaki vapurlardan
biri olursa özellikle Kadıköylü ha-
nımların güzellik ve şıklığını bu
vapurlarda görmeriiz mümkün-
dür. Vapunın salonuna girdiğiiiiz
zaman önce sizi bir parfüm koku-
su kokteyli karşılar, etrafıruza ba-
karsınız, birbinnden güzel giyin-
miş hanımefendiler, vapunın kol-
tuklannı süslemişler adeta. lstan-
bul'a ya bir dost ziyaretine ya da
Beyoğlu'na alışverişe gidiliyordu.
Akşam üzeri ya eşlerle beraber, ya
da nanun arkadaşlarla beraber ge-
ne Kadıköy'e dönulecektir.
Biz şimdi gene tramvaylanmı-
za dönelim... Bahçekapı'dan kal-
kan 32 hat numaralı Topkapı, 33
hat numaralı Yedikule ve 37 hat
numaralı Edirnekapı tramvayla-
nnın yollanndan devam edelim.
Bahçekapı'dan şimdi Taksim dol-
muşlannın durağından kalkan
tramvay 4. Vakıf Han'ın önünden
geçerek Sirkeci yolundan Gülha-
ne Parkı önüne gelir, oradan da
Sultanahmet'e çıkarak Beyazıt'a
doğru, Divanyolu'ndan yoluna
devam ederdi. Edirnekapı tram-
vayı Beyazıt meydanında, sağ ta-
rafa caraiye doğru döner, yarım
bir daire çizerek tstanbul Üniver-
sitesi büyük kapısı önünden, Şeh-
zadebaşı'na doğru yoluna devam
ederek Edırnekapı'ya giderdi.
Beyazıt'ın güzelligi
Burada önemli olan eski Beya-
zıt meydanının güzelligi idi. Mey-
danın ortasında yuvarlak büytık
bir havuz, çevresini ve meydan
boyunca etrafı süsleyen yerayeşil
ağaçlar, bu geniş alana ayrı bir
güzellik katardı.
Beyazıt'tan Laleli'ye inen cad-
dede, yolun ortasında bir geniş
tretuvar vardı. Bugün Taksim ıle
Harbiye arasında olduğu gibi. Ve
iki yanındaki çınar ağaçian yolu
ve tretuvan suslerdi. Tramvay
inişte ve çıkışta ağaçlann yanın-
dan, yolun kenanndan geçerdi.
Aynı biçimdeki bTyoYda fSfltf:
ten Edırnekapı'ya kauaı uc.«.,.
ederdi. Bugün o çınar ağaçlan ye-
rinde kalsaydı yaz aylarındaki se-
rinliği ve yemyeşil görünümü ile
nasıl bir güzellik katardı şehrin
yollanna. Gene o imar hareketleri
sırasında acımasızca kesilip yok
edildiler.
Laleli'den her geçişte, rahmet-
li şair Orhon Anburnu'nu hatır-
lanm. öğrencilik yıllanmda oku-
duğum ve unutmadığım "Lâle-
lim" isimli bir dörtluğü vardır.
Lâlelim Lâlelide oturur,
Lâle kokar lâleliden.
Lâleliden geçilir,
Lâlelimden geçümez.
Bir akşam Kenter Tiyatrosu'n-
da Arıburnu'na rastladım.
"Lâlelim şiirinizi hiç unutmara"
dediğimde, kulağjma eğilip "O Ifi-
leU, hâlâ L&leli'de oturuyor" de-
mişti, nur içinde yatsın.
Yollar... Yollar... ve gene yollar
açıldı, 1957'lerde açılan yollaıa
Arkadaşlar
arasında
konuşurken lafın
gelişi 'Nehaber' ya
da'nevarneyok'
diye sorulduğunda,
'Ne olsun işte,
Harbiye-Fatih
tramvayı gibi gidip
geliyoruz' cevabı
kalıplaşmış bir
tekerlemeydi.
Akşamlan depoya
giden tramvaylann
üstünde 'Depoya
gider' yazardı. Bu
tramvay yola
devam ederken
basamaklara asılan
çocuklar olursa,
vatman
'Asılmayalım,
depoya gider' diye
bağırırdı. Bu da
özellikle gençler
arasında çok
kullanılan bir söz
olmuştu. Özellikle
yolda gördüğü bir
kıza takılana,
arkadan gelen
erkek arkadaşları
bu şekilde
seslenirlerdi. Bir tstanbuTun simgelerinden biri olan tramvaylar bugun artik rnüzeye kaldmlmış dorumda. Tarihi Galata Köprusıi dc smsını bekMysr.
SOCIEfE tıts TRAMWAYS
DE C0NSTAN7İN0PLE.
=,5
• ' 8
20 ttıif »ZAP-Ki?OU ' '
KARAKcUY Sect
lıll«t personnel vaıable pour la cours* nort ınttTompLS pour laqı.eUe ıl • ete dtlivra
Prestnter ec oıllrt atoute requısıtıon
TARIF
KCTKB
1 \
2 r
3 r
PAR SECTıONS
CLASStS
1 1
II T
| \
ıı r
1 1
ıı *•
30 r.
20 v-
*»0 t *
30 r.
60 1-
40 t-
ET PAK COURSE NON IHTER90HPUE
SECTIOK
4 2
5 0
6 T
CHSS15
1 1
ıı r
ı 1
ıı *•
1 I
ıı r
PUIS
70 v
50 ••
90 *•
60 T-
100 ^>-
70 v.
7 v
8 \
9 <K
II r
1 '
ıı r
ıı r
• PEAGC OU PONT EXCLUS
PUUS
UO \«-
80 '*•
130 \r-
90 V
150 *••
100 %••
İSEC7I0NS
)0\*
11 N\
I2W
r-V
CLASSES
1 1
ıı r
ı •
II T
1 I
ıı «•
°UA5
160 ' 1
110 >>•
180 '»•
120 «•
190 >^-
130 »T.
Exceptıon pour
. _ s*.ı*>sj a - .•?
"tectıon Azap capcu- Karaİnuy = t cl 20 paras . II cL 10 par»f
.itaıres ct ecoliers voır tarıf specnl
flk tramvay bi-
letkrinden biri.
Azapkapı - Ka-
rakö) hattı, 1.
mevki, 20 para.
Tramvaylar Ramiz'in bu karikatnnı gibi, birçok karikatöre konu oldnlar.
arabalar park ettiler ve gene yol-
lar daraldı, bugün olduğu gibi.
Evet o yıllarda yollarımız çok dar-
dı açılması gerekiyordu, ama bu-
nun bir düzeni bir planı olmalıy-
dı. Şehrin büyüme hızı dikkate
alınmalıydı. O zaman tstanbul'un
bir metroya ihtiyacı olduğu kolay-
ca ortaya çıkardı. Bugun İstan-
bul'un trafiği böyle dayarulmaz
bir hale gelmezdi. Biz gelelim ge-
ne tramvaylanmıza... Yedikule'ye
giden tramvay Aksaray'dan sola
döner Yenikapı'ya varmadan Lan-
ga Caddesi'ne sapar ve Langa'nın
ûnlu bostanlan arasmdan yoluna
devam ederdi. Bu arada bir Ak-
saray durağı vardır, Ortaköy'den,
gelen tramvaylann son durağı di-
ğerlerinin geçip gittiği bir durak-
tı.
Benim, lstabul yakasındaki
tramvaylarla beraberliğim 1950 yı-
lında başlar. Guzel Sanatlar Aka-
demisi'ne devam ettiğim yedi öğ-
renim yılı boyunca Karaköy-
Fındıklı arasında, günlerimizı
paylaşırdık bu tramvaylarla. O
hatta çalışan Ortaköy-Aksaray-
Fatih-Beşiktaş ve Eminonu-Bebek
tramvayları bizim günlük araçla-
rımızdı. 3 kuruş ikinci mevki, 5
kuruş birinci mevki öğrenci bileti
aldık mı git gidebildiğin kadar.
Hele iki römorklu Bebek tramva-
yına bindiniz mi sahii boyu Boğaz
havasım içinize çeke çeke Bebek'e
varır, orada biraz tur atar gene sa-
hil boyu geri döuerdiniz 3-5 ku-
nışluk bir öğrenci bileti ile. Bir de
halk arasında tekerleme haline ge-
len 12 hat numaralı Harbiye-Fatih
tramvayı. Arkadaşlar arasında ko-
nuşulurken lafın gelişi "Ne haber,
ne var ne yok" diye sorulduğun-
da "Ne olsun işte Harbiye-Fatih
tramvayı gibi gelip gidiyoraz" ce-
vabı kalıplaşmış bir tekerleme gi-
biydi. Bir de akşamlan veya gece
vakti depoya giden tramvayın vat-
manı durduğu mahallin ustünde-
ki "Depoya gider" yazısını cama
doğru indirir, sahanlığın sürgüle-
ri cekilir ve yola devam ederken
basamaklara asılan çocuklar olur-
sa biletçi hemen bağırırdı: "Asıl-
mayalım depo>-a gider." Bu da
özellikle gençler arasında çok kul-
lanılan bir tekerleme sözcük gibi
olmuştu.
Özellikle yolda gördüğü bir kı-
za takılana, arkadan gelen erkek
arkadaşları laf atarlar: "Asılma-
yalım depoya gider" gibi veya bi-
ri arkadaşına bir konuda fazla ıs-
rarlıca konuşuyorsa gene aynı ce-
vabı alırdı. Tramvaylar, böylesine
günluk yaşam içindeki sözcukle-
re dahi girmişlerdi. Sonra karısı
tarafından aldatıldığı bilinen bir
erkeğe çevresindekiler tramvayın
tepesindeki arşesini kastederek
IKTIDARDAN IDAMA MENDERES
EmekliHavaKıdemliAlbayNecdet Süer'in açıklaması: Necdet Dövencioğlu'nun açıklamasv
Protestocular subaydı Hareket planlıydıGazetenizde "lktidardan 1da-
mt Menderes" başlığı ile yayım-
lanan yazı dizisinın 27 Mayıs 1990
günku bölumünde, yazarı Ercü-
raent Yavuzalp tarafından ileri
sürülen bir olaya değinmek, da-
ha doğrusu yanlışları düzelterek
açıklık getirmek istiyorum.
"Eskişehir gezisinde askeri üs-
sün önündeki bir grup astsubay
Menderes'e topluca sırtlarını
döndnler" ara başlığı tamamen
yanlış olup olay şudur:
Her şeyden önce onlar bir grup
astsubay değil, bir buçuk metre
araüklarla uçak taksi yolu üzerin-
de 150 metreye yakm bir cephe-
de sıralanmış, rutbeleri hepsinin
omuzlannda, Hava Garnizonu'-
nun teğmen, üsteğmen ve yüzba-
şı rütbelerindeki % kişılik inanç-
lt, genç subay grubu idi. îçlerin-
de binbaşı ve daha üst rutbelerde
kimse yoktu. Evet bir subay, Ha-
va, Kurmay Binbaşı Necdet Dö-
ventioglu Hükumet Başkanı'na
karşı gerçekleştirilecek bu protes-
to gösterisinde bizlerle bulunmak
için çok ısrar etti, fakat kabul et-
medik
Subaylann çoğunun, belki de
tamamırun sılahlı olması nedeniy-
le, sonucun nereye varabileceği
pek kestirilemeyen bu hareketin
tek amacı, 21 Mayıs Harb Okulu
yürüytişünden sonra, başta Anka-
ra olmak üzere Türkiye sathına
Hava Kuvvetleri'nin "Biı de
vanz" mesajını ıletmekti.
Çunkü cumanın (27 Mayıs) ge-
lişi çarşambadan (25 Mayıs) bel-
üydi.
25 Mayıs 1960 günü Mende-
res'in saat 14.00'te meydana ine-
ceği biliniyordu. Tertipler ona go-
re alındı. Ancak ikinci haberde
Menderes'in uçağımn 18.00 gibi
geç saatte, diğer bir deyimle l'inci
Ana Jet Üs Komutanlığı mesaisı
bittikten sonra geleceği haberi
ulaştı.
Mesai araçlarına binmeyerek
garnizonda kalan, bu üniversite
gençliği ile aynı paralelde düşünen
96 genç ve inançlı subay, nihayet
Yüksek Tahkikat Komisyonu'nu
kurdurarak yargı erkini de inkâr
eden bu iktidardan artık kurtul-
maya karar vermiş ve gruplar ha-
linde silah üzerine yerninler ede-
rek, insan, silah ve mühimmat
planlamasına geçmişti bile.
gayri faal kıhnarak sessiz kalmış
ve bir iniş talimatı vermemişti.
Pist başından bir işaret fişeği atı-
larak tayyarenin pas geçirilmesi
diışünülmuş, pist ışıklan yakılma-
mış, hatta bir meydan aracının
pist başından geçirilmesi denendi-
ği halde, uçak pilotu bütün risk-
leri üzerine alarak zor da olsa pis-
te inebilmişti.
Dogrudur, başka bir ekip şehir-
de konuşma düzeninin kablolaruıı
keserek, Menderes'i o sıralarda
DP'nin kalesi olan Eskişehir'de
konuşturmamaya ahdetmiş ve
kısmen de gerçekleştirmişti.
Sayın Ercüment Yavuzalp 'in dizide
ifade ettiği üzere, Türk subay
üniformasını, hem de birkaç metre
mesafeden tanıyamamış olmasını çok
yadırgadım. Grubumuzda tek bir
astsubay yoktu ve hareket hiçbir şekilde
müstehcen telakki edilemezdı.
Açık bir anlatımla, bu planla-
maların Türk Silahlı Kuvvetleri'-
nin her katmda yapılmakta oldu-
ğuna inanılıyor ve bir kıvılcım
bekleniyordu. Eskişehir, Hava
Kuvvetleri'nin en yoğun olduğu
merkezdi. Hava gücu tam sağlan-
madan bir devrim kolayca gerçek-
leştirilemezdi. Yakında başlayaca-
ğı açık seçik görulen bir hareket
acaba Hava Kuvvetleri'nden baş-
latılamaz mıydı? Bu konu ciddi
ciddi havacı subaylar arasında
tartışılır olmuştu. Menderes'in 4
motorlu uçağı Yasahöyük üzerin-
de görüldüğünde tedbirler azami
ölçüde alınmış, uçuş KUIO>I bozue
özetle, protesto olayı şöyle ge-
lişmiştı:
Menderes'in bindiği aracın 2-3
metre kadar önüne yaklaştığı her
subay, seni istemiyoruz, git bura-
dan anlamında sağ kolunu araca
doğru yönlendirerek sert bir ha-
reketle geriye döndü ve "Dagba-
şını Duman Almış" Marşı'nı top-
luca söyleyerek ve bir buçuk met-
relik aralıklan muhafaza ederek
birerli kolda yurüyuşünü sürdür-
dü.
Bu protesto esnasında her su-
bay yaptığı hareketin bilincı için-
deydi. Teşekkül ettirilen tek sıra-
lı safın dörduncü veya tfesincı ki-
şisi olan ben, öyle el kol hareket-
leriyle müstehcen işaretler yapan
hiçbir subayı şahsen görmedim.
Sağ kolun el parmakları açık ola-
rak ret makamında Menderes'e
yönlendirilmiş olması yanlış bir
şekilde yorumlandınlmış olabilir.
O sıralar Eskişehir Gamizonu'-
nda, bir Hava Nakliye Yüzbaşısı ile
Şeker Fabrikası'ndaki yemekte
Menderes'e karşı o yağ bal konuş-
mayı yapan Hava Hastanesi'degö-
revli Bevliye Mütehassısı Askeri
Doktor, hatırlayabildiğım kadan
ile bir çok nedene rağmen hlâ De-
mokrat Parti sempatizanı olarak
kalabilmiş kimselerdi.
Protesto gösterisi sonrası, ala-
cakaranlıkta, bu 96 subay daha
önceden hazırlanmış iki askeri
otobüse binerek şehre yönelmiş,
ancak tüm subayların Nizamiye'-
den çıkış esnasında topluca tevkif
edilmesi ihtimali dikkate alınarak
ana kapıdan çıkıştan vazgeçilmiş
ve meydanın karşı tarafındaki
rampa yanından Muttalip Köyü
istikametinde garnizon dışına çı-
kılarak şehre vanş gerçekleştiril-
miştir.
Bu yazı dizisinde ifade edildiği
üzere Sayın Yavuzalp'in Türk su-
bay üniformasını hem de bir kaç
metre mesafeden tanıyamamış ol-
' masını çok yadhrgadığımı ifade et-
mek isterim.
Tekrar ediyorum grubumuzda
tek bir astsubay yoktu ve hareket
hiçbir şekilde müstehcen telakki
edilemezdi. Sadece Turk Silahlı
Kuvvetleri'ne Hava Kuvvetleri'n-
den "Daha Niye Duruyonız" me-
sajını iletmeye yönelikti.
NECDET SÜER
Em. Hv. Kd. Alb.
CUMHURİYET GAZETESİ
YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ
Gazetenizde yayımlanan İKTt-
DARDAN İDAMA MENDE-
RES başhkh ERCÜMENT YA-
VUZALP (Özel Kalem Mudürü)
tarafından kaleme alınan yazı di-
zisinın 27 Mayıs 1990 tarih ve 15
sayılı bolümunde, bizzat şahidi
bulunduğum olaylara ait yanlış-
lıkları düzeltme ile kısa bir açık-
lamayı tarihi gerçeklerin doğru ve
tam belirlenmesi bakımından zo-
runlu gördum.
1- MENDERES'İ Eskişehir'e
getiren C-47 tipi askeri nakliye
uçağı 25 Mayıs 1960 tarihinde
yaklaşık saat 15.00-15.30 sırala-
nnda meydana inerek uçuş pisti-
nin Eskişehir tarafındaki ucunda,
Uçak Fabrikas yakınında motor-
lannı durdurdu. Karşılamada Va-
li ve Demokrat Parti'nin önde ge-
ienleri ile 1. Tak. Hv. Kuv. K.
Tuğ Gen. Bedii KİREÇTEPE
(merhum) ve karargâhından bir-
kaç subay bulunmaktaydı. Men-
deres, uçağın merdivenlerinden
inişini bitirip yurumeye başladığı
anda, daha once planlandığı şe-
kilde tam zamanında orada tertip-
lenen genç subaylardan bir grup,
geriye dön komutu ile muhteme-
len selamlanacağını zanneden
Menderes'e arkalanm dönmüşler-
dir. Bu olay, anlatanın yazdığı gi-
bi (ussün çıkışına yakın bir yer-
de) değil uçağın hemen yanında
cereyan etmışnr. Arka dönenler
ise (bir grup astsubay) değil, 1.
Hv. Üssu'nun genç subaylarının
hemen hemen hepsine yakın bir
çoğunluğudur. Hareketin ger-
çekleşmesi için yapılan temas ve
tasanlar gizli olmamakla beraber,
burada açıklanması uzun sürecek
o zamanki bazı düşuncelerden
oturü, kimseye açık ve ısrarlı da-
vet yapılmamış, katılım herkesin
isteğine bırakılmıştı.
2- Hareket; zamanı, yeri, şek-
li, düzen ve davranış biçimi bakı-
mından en ince detayına kadar
planlanarak yapılmış ve gönüllü-
İerin tam desteği ile uygulanarak
Dağbaşını Duman ^flmış Marşı fle
usse dönerek tamamlanmıştır.
X)aha önce hiç duşunulmemiş, ko-
nuşulmamış ve kararlaştınlmamış
olduğu halde, geriye dönüş esna-
sında bir kol hareketinin yapıldı-
ğı, yapanın şahsen açıklamasın-
dan öğrenimıiştir.
3- Orada bulunan subayların
anlattıklarına göre; Menderes
olay karşısında once şaşırmış ve
hemen de hiddetlenerek arkasını
dönenlere hışımla ilerlerken yaru-
na koşan Bedii Kireçtepe, yapan-
lan ve elebaşılarını bildiğini, on-
ları en şiddetli biçimde cezalandı-
racağını söyleyip Bakanlar ve Va-
li'nin de rica ve yardımlanyla ara-
basına bindirip şehre doğru yola
çıkarmışlar. Böylece normal bir
karşılama bile yapılamamış?
4- Yazıda "dyaret sırasında ko-
mutanın etrafında çok az subay
vardı. Onlar da askeri terbiyenin
asgari gereklerini yerine getiriyor-
lar, fakat bunu askeri disiplin ge-
reği yerine getirdikleri tavır \e
davranışianndan kolaylıkla sezile-
biliyordu" denmektedır.
Eskişehir'deki genç subaylar
daha birkaç gün onceden, Men-
deres'in şehire gelişi ile ilgili me-
rasim ve toplantılarla davetlere
çağnlması muhtemel büyüklerine
ve komutanlarına, protokol zo-
runluluğu olanların dışında, bu-
ralara gidilmemesi dileklerini ılet-
tiklerinde umulduğundan çok faz-
la bir anlayış ve destekle karşılaş-
tılar. Boylelikle hava birliklerin-
den çok az zorunlunun dışında
kalanlar davetlere katılmadıiar.
NECDET DÖVENCİOĞLU
30Y1LSONR,
27MAHS
£!sAr/Hava Kuvvetleri
Komutanı Tekin
Anburnu 'nun açıklaması:
Madanoğlu'yla
karşılıklı
saygılı kaldık
Cumhuriyet Gazetesi Yazı lşleri
Müdürlüğu'ne
30 Mayıs 1990, Cuma günkü ga-
zetenizin 6. sayfasında neşredilmiş
bulunan (30 Yıl Sonra 27 Mayıs)
başlıklı dizide, şahsım hedef tutu-
larak Madanoğlu'nun yanındaki
subaylara hitaben, bağırarak Alm
şunu Harb Okulu'na göturun' de-
diği hıkâye edilmektedir.
Madanoğlu Paşa'yla eskiden beri
tanışırız ve birbirımıze karşı say-
gılı kalmışızdır. Bundan oturu as-
kerukte ağır bir hakaret sayılma-
sı gereken bu sözlerin sarf edilmiş
olduğu tamamıyla gerçek dışıdır.
Böyle bir lafın gıyabımda dahi
soylenmiş olabileceğine inanmıyo-
rum. Saygılarımla
Tekin Anburun
Em.Hv. Orgeneral, Eski Hv. Kuv.
Kom., Eski Senato Başkanı
"Adama bak tnunvaya dönmüş"
derlerdi.
Beyoğlu tarafına tramvaylar iki
yönden giderlerdi. Bu durağın biri
Tünel'den başlar, buradan Kurtu-
luş, Şişli ve Maçka yönlerine gi-
dilir, diğeri ise Beyazıt veya Emi-
nönü yönunden gelip Meşrutiyet
Caddesi'nden, yani Pera Palas ve
Tepebaşı Şehir Tiyatroları önün-
den geçer Galatasaray Lisesi
önünde Beyoğlu, Istiklal Cadde-
si'ne bağlanırdı. Istiklal Caddesi-
ni Meşrutiyet Caddesi'ne bağlayan
iki tane pasaj vardı/bunların en
büyüğü ve ünlüsü Karlmann Pa-
sajı'ydı şimdi yerinde "OdaknJe"
var ve Beyoğlu'nun önemli bir
alışveriş merkeziydi. Şimdi ise iki
pasaj kaldu Haçopulu ve Aynalı
Pasaj. Aynalı Pasaj, Meşrutiyet
Caddesi ile Çiçek Pasajı'nın ya-
nındaki yola bağlanır. Beyoğlu-
nun eski önemi ve kalitesi kalma-
masına rağmen bu pasajlaı gene
birer alışveriş merkezi olma öne-
mıni sürdüruyorlar. Tünel'den
Galatasaray'a giderken solda ün-
lu Markiz Pastanesi, onun karşı-
sında Löbon Pastanesi, bu yöre-
nin birer sembolu gibiydiler. He-
le Markiz, yazarlann, sanatçılann
ve birçok kaliteli insanın buluşup
akşam çaylarını içtiği, derin ede-
bi ve sanat sohbetlerinin yapıldı-
ğı bir yerdi. Bulunduğu binayı yı-
kıp yerine yenisini yapma uğruna
yok edildi. Şimdi öyle perişan bir
şekilde, gelip geçenlerin ve o gün-
leri bilenlerin acımalı bakışları
içinde o çökmüş bitmiş hali ve
suskunluğu ile duruyor.
Şimdi Beyoğlu için güzel olay
var önümüzdeki günlerde. Tünel
ile Taksim arasında tramvay, hem
de o eski tramvaylar işleyecek. Ta-
şıt Muzesi'nden birkaçı alınmış,
restore edilmiş ve çalışacak gün-
lerini bekliyorlar tETTnin tkitelli
garajında. Hiç değilse gözümüz
vefalı bir dost görecek gibi bekli-
yor o günleri.
Tramvay yolumuz Harbiye'ye
doğru çıkarken tstanbul Radyo-
evi'nin önünden geçerdi. Televiz-
yonun olmadığı yıllarda ise rad-
yo her evin en büyük eğlence ara-
cıydı ve ülke yönetimi içinde 27
Mayıs 1960 ihtilali daha sonra 22
Şubat, 21 Mayıs hareketlerini, 12
Mart muhtırasını hep radyoevle-
ri yaşadı. Benim kasım 1960 ile ni-
san 1986 tarihleri arasında geçen
25 yıl 4 ayım unutulmaz olaylar
ve anılarla doludur.
1961 'e doğru tramvaylann yol-
lan yavaş yavaş kesilmeye başlan-
dı. Topkapı - Yedikule ve Edirne-
kapı tramvayları, imar hareketle-
ri yuzünden zaten kaldırılmıştı.
Kurtuluş ve Maçka'dan gelenler,
Taksim'e kadar, Bebek Ortaköy
tarafından gelenler Dolmabahçe'-
ye kadar kısaltıldı. Tıpkı hasta
uzuvlan kesilen insanlar gibi yol-
ları yavaş yavaş kesildi âdeta ha-
yat damarlan koparıldı. 12 Ağus-
tos 1961 'de son tramvay kurban-
lık koçlar gibi çiçeklerle, bayrak-
larla suslendi. Onların Istanbul
tarafındaki sonlarıydı bu. Ve
İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma,
bir süre Kabataş - ÜskUdar ve Ka-
dıköy - Sirkeci arasında araba va-
punı olarak çalıştırılmış olan Ley-
ter tipi çıkartma gemilerine bir
vinçle yüklenen tramvaylar gene
aynı vinçle enselerinden tutulmuş
birer kedi yavrusu gibi Kadıköy'-
de bugün devlet konservatuvan
olan, eski itfaiyenin önündeki nh-
tıma bırakıldılar.
Buradaki ömürlen de beş yıl
sürdü. 11 Kasım 1966 gunü gene
son tramvay, kurbanlık koçlar gi-
bi suslendi, son seferi yaparak ve
üzulerek bakan insanların arasın-
dan, Hasanpaşa'daki yıgıldıkları
yere gitti. Orada yağmurun, gü-
neşin altın'da kendi hallerine terk
edildiler. Ta ki müzeye konmak
üzere birkaçı alınıncaya kadar.
Bugün Taşıt Müzesi de yok, bi-
nanın bir bölümü Kadıköy ıtfai-
yesine verihniş. Tabii itfaiye bina-
sı devlet konservatuvan olunca.
Bakalım bu devlet konservatuvan
da ne zaman kendisine yakışır bir
binaya kavuşacak.
Tramvaylar yakın tarihimizin
birer parçasıydı. Bugün San Fran-
cisco kentindeki tramvaylar ora-
mn birer sembolü olmuşlardır.
Biz ise bu sembolü yok ettik. Şim-
di Tünel ile Taksim arasında bir
nebze yaşatmaya calışacağız.
Insanlann, köşeyi dönme çaba-
lannın bütün hıa ile sürdüğü son
yıllarda, kultürü, sanatı, saygı ve
terbiyeyi korumak oldukça zor-
laştı. Paramızın duşen değeri ile
birlikte, birçok şeyin de değeri
düştü. Gorgüsüzlük ve saygısızlık
her yerde egemen hale geldi. Pa-
ranın satın alamadığı da bunlar
değü mi?
Gelin de bu efendi insanlan
aramayın. Şimdilerdeki, nerede
ise eli sopalı şoförlerin kulaklan
çınlasın. Artık bundan sonraki
yıllarda da herhalde lstanbul'un
sembolü minibüsler olacak. Kim-
bilir bundan 50-60 yıl sonra da
"tstanbul'un Minibüslii Gnnleri"
başlıklı, özlem dolu yazı yazanlar
olacaktır. Son yıllarda tstanbul
insanında nostalji, giderek yayıl-
maya başladı. Nostalji, vatanın-
dan, şehrinden uzakta bulunan ki-
şilerin duygusudur. Oysa biz, bu-
gün doğup büyüdüğümüz bu şeh-
rin içinde yaşarken nostalji duyu-
yoruz. lşin asıl acı yanı da bu iş-
te.
BtTTİ