25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 HAZÎRAN 1990 424 Savıh Ba^ııı Özgürlüğü'nü KısanKararnaıne Belirsiz birtakım kavramlara dayanarak yayın ve dağıtım yasağına karar verme, matbaa kapatabilme gibi yetkilerle donatılmış kişilerin gelişigüzel, hukuk dışı aldıkları kararlara karşı bir sorumluluklarının bulunmamasını, hukukun ilkeleriyle ve sorumluluk anlayışıyla bağdaştırmak güçtür. Prof. Dr. AHMET KILIÇOĞLU Ank.Huk.Fak.Öğ.Üyesi hükmedilecek manevi tazminat mıktanyla ilgili ola- rak da oldukça ilginç hükflmler getinniştir. I) Yayın yasağı açısından KHK Basm özgürlüğûnü kısma yönündeki 12 Eylül sonrası ilk girişimler, bundanttçyıl önce başlamıştı. O tarihlerde küçükleri sakmcalı (muzır) yayınlara karşı koruma bahanesiyle, oldukça eski (21 Hazi- ran 1927) tarihli ve 1117 sayıh "Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu" yeniden ele alınıp genişletilmiştir. Bu son değişiklikle küçükler için sakıncah bulunan yayınlar için çok ağır para ceza- ları getirilmiş, gerektiğinde bu yayınların dağıtımı ve satışının yasaklanabileceği öngörülmüş, bütün bunlara Mnzır Kuruln denilen bir kurul tarafından karar verilmesi kabul edilmiştir. Bu yasal değişikliği daha sonra bir başka giri- şim izledi. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu'mu- zun kişilik haklannı yeterli etkinlikte korumadığı düşüncesiyle bundan iki yü önce bir yasa tasansı hairlanmışü. Bu tasanda yargıca "ihtiyati tedbir" yoluyla yayın yasağı koyabilme, yayını durdura- bilme ve engelleme yetkisi veren bir hüküm yer al- dı. Bu hükme göre "Vnkun muhakkak veya mev- cnl bir hukuka aykın tecavıu karşısında bulnnan kişi, tecaviizün güçlttkk lelafı edilebilecek bir za- rara sebep olma tehlikesi mevcnt ise hâkimden ih- tiyati tedbirier alınmasını isteyebüir." Ta s a ndaki bu hüküm, basm özgürlüğünün önemli bir yara ala- cağı yönünde kamuoyundan ve özellikle basın çev- relerinden gelen önemli tepkiler karşısında tasarı- dan çıkartüdı. Böylece basm özgürlüğü önemli bir tehlike atlatmış oldu. 424 sayılı KHK: Basın özgurluğüyle mücadele kararhlığı kendisini çok açık bir şekilde 10 Mayıs 1990 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yurür- lüğe konulan kanun hükmünde kararnamede gös- termiştir. Daha önce yürürlüğe konulan 413 ve 421 sayıu karamameleri yumuşatma amacıyla onlann yerini almak üzere çıkartılan bu 424 sayıh karar- name, basılmış eserlerle ilgih" önemli yasak'ar ge- tirirken bu tür eserlerle kişilik haklannın ih alinde Kaıarnamenin la maddesi Olağanüstü Hal Böl- gesi'ndeki faaliyetleri "yanlış aksettirmek veya ger- çek dışı haber ve yorumlar yapmak suretiyle böl- gedeki kamu dtizeninin ciddi şekilde bozulmasına veya bölge halkının heyecanlanmasına neden ola- cak veya güvenlik kuvvetlerinin görevlerini gereği gibi yerine getirmelerini engelleyecek şekilde yayım- lanan her türlü basılmış eserlerin" bölge içinde ya da dışında basılmış olup olmadıklarına bakılmak- sızm Vali'nin teklifiyle Içişleri Bakanınca basılma- sının, çoğaltümasının, yayımlanmasının ve dağıtıl- masının yasaklanabileceğini, basan matbaalann ka- patılabileceğini öngörmektedir. Bu hükmün basın özgürlüğüne ilişkin temel hu- kuk ilkeleri ve anayasa hükümleriyle bağdastınl- ması güçtür: a) Anayasamız temel hak ve özgürlüklerin an- cak kanunla sınırlandınlabileceğini öngörmektedir (Md. 13). Kararnamede, bu kararnamenin anaya- sanın 121. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak çıkanldığı belirtilmektedir. Anayasanın 121. mad- desi ise temel hak ve özgürlüklerin nasıl sırurlan- dırılabileceğine ilişkin Olağanüstü Hal Kanunn çı- kartılmasını öngönnüş, temel hak ve özgürlükle- rin kanunla sınırlandırilabilmesi ilkesine bağlı kal- mışur. Bu hüküm gereğince çıkartümış olan 25 Ekim 1983 tarihli 2935 sayılı Olağanüstü Hal Ka- nunu ise 11. maddesinin e bendinde basın özgür- lüğüne ilişkin suurlamayı koymuştur. Bu bent hük- mü, basılmış eserlerin "basılmasııun, çoğaltılma- sırun, yayunlanmasının ve dağıtıhnasırun" yasak- lanmasını olağanüstü hal bölgesi içinde olmakla sı- mrlı tutmuştur. Bölge dışında basılmış eserler için kanun sadece "bölgeye sokulmasını ve dagıtılma- sıru yasaklamak veya izne bağlamak" yetkisini ta- mmıştır. 424 sayüı KHK ise basma, çoğaltma, da- ğıtma, yayunlama yasağını ve matbaayı kapatma yetkisini olağanüstü hal bölgesi dışına da taşırmış olup, bölge dışındaki yayınlara da teşmil etmiştir. Bu yönüyle kararnameyi anayasanın 13. maddesiyle bağdaştırmak mümkün değildir. b) Öte yandan kararnamenin la maddesindeki hüküm oldukça belirsiz kavramlarla temel bir hak ve özgürlük olan basın özgürlüğünü kolayhkla or- tadan kaldırma olanağıru getirmiştir. Bu hükme gö- re yasaklama ve kapatma yetkisi "Kamu düzeni- nin ciddi şekilde bozulmasına veya bölge halkınm- heyecanlanmasına neden olacak veya güvenlik kuv- vetlerinin görevlerini gereği gibi yerine getirmele- rini engelleyecek" şekildeki her türlü basılmış eser için söz konusudur. Buradaki "kamu düzeninin bo- zulması", "halkın heyecanlanması", "güvenlik kuvvetlerinin görevlerini gereği gibi yerine getirme- lerini engelleme" gibi kavramlar oldukça belirsiz kavramlardır. Bu hüküm karşısında "Bölücüler bir köyü basıp üç vatandaşı öldürdüler" haberi dahi o köy halkının heyecanlanmasına neden olacağın- dan ilgili gazete için kararnamenin öngördüğü ya- saklann işletilmesini sağlamaya (dağıtım yasağı, ya- yın yasağı, matbaa kapatma gibi) yeterlidir. II) Manevi tazminat açısından KHK Kararnamenin 4. maddesi olağanüstü hal bölgesi ile mücavir iller içinde ya da dışında basılmış olup olmadıklarına bakılmaksıan, yapılan yayınlarla, yetkililerin "kişisel haklanna" (kişilik haklanna şeklinde olması gerekir) saldmda bulunulmuşsa hükmedilecek tazminat miktarının şu şekilde tae- saplanmasım öngörmüştür: — Yayın bir aydan az süreli basılmış eserle (ga- zete gibi) yapılmış ise bunun bir önceki ay ortala- ma satış miktannın ayhk satış bedeli tutaruun; —Yayın, süreli olmayan bir basılmış eser (mev- kute niteliğinde olmayan yayın) ile (broşür, el ila- ru, kitap gibi) ya da yeni yayına giren basılmış eser- lerle yapılmışsa en yüksek tirajlı günlük bir basıl- mış eserin önceki ay ortalama satış tutanmn — Yayın bir aydan fazla süreli basılmış eserle (iki ayda bir çıkartılan dergi gibi) yapılmışsa biı ön- ceki satış miktarının toplam satış bedeli tutarının; yüzdc doksanı manevi tazminat olarak hükmedi- lecektir. Kararname aynı yayın nedeniyle sorumlular hak- kında açılan ceza davasında Ceza Yasası'nın ön- gördüğü cezalara Uaveten para cezasına hükmedil- mesini, hükmedilecek para cezası miktaıının tayi- ninde de manevi tazminatın hesaplanmasındaki yöntemin uyguianmasını esas almıştır. Görüldügü gibi kararname ister Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir flleri içinde olsun, ister dışında olsun, bu bölgedeki uygulama ile ilgili olarak yet- kililerin kişilik haklanna yönelik basm yoluyla sal- dırılarda basılmış eserin satış miktarına göre ma- nevi tazminat tayin etme yetkisini getirmiştir. Kararnameyi bu yönüyle manevi tazminatın ni- teliğine ve amacına ilişkin yasa hukümleri, görüş- ler ve kararlarla bağdaştırmak mümkün değildir. Manevi tazminat öncelikle bir ceza değildir. öte yandan egemen görüş gereğince manevi tazmina- tın amacı saldınya uğrayanı zenginleştirmek değil- dir. Yargıç manevi tazminata hükmederken saldı- nnın ve kusurun ağırhğı, taraflann sosyal ve eko- noraik durumlan ile BK Md. 49/f. U'de açıkça ön- göriildüğü davacımn "sıfatını", "işgal ettiği makamı" gibi unsurlan göz önünde tutacaktır. Ka- rarname yargıçtan bu yetkiyi almış, manevi tazmi- natı bir ceza ve zengiıüeşme aracı haline getirmiş- tir. Bu hükümler karşısında ister ağır ister hafif ol- sun, bir yetkili hakkında en basit hakareti içeren yazı nedeniyle milyarlara varan manevi tazminat- lara hükmetme mecburiyeti doğmuştur. Zira ka- rarname çok acık bir şekilde yukarıdaki esaslara göre yapılacak hesaplamada hükmedilecek tazmi- natın hesaplanan satış miktarı toplamının %90'ından az olamayacağını emretmiştir. Karar- name bu yönüyle basın için bir "mali açıdan çö- kertme kararnamesi" görünümünü arz etmektedir. Ceza yasalanmızda en ağır suçlar için dahi bu ka- dar ağır bir para cezasına yer verilmemiştir. Bu ne- denle kararnamenin manevi tazminat]a ilgili hük- mü yetkililerin kişilik haklannı konımaya değil, bu ad altmda basını cezalandırmaya yöneliktir. III) Yetkililer için sorumluluk yasağı Kararname basın özgurluğüyle bağdaşmayan bu denli geniş yetkileri getirirken bu tür kararları ala- bilen, yetkileri kullanabilen kişiler hakkında nasıl bir sorumluluk getinniştir? Zira her yetkinin olduğu yerde bir de sorumluluğun bulunması gerekir. Kararnamenin bu konuya ilişkin 10. maddesi yet- kililerin hiçbir karar ve tasarrufundan dolayı bun- lar aleyhine "cezai, mali ya da hukuki sorumluluk" iddiasının ileri sürülemeyeceğini ve bu amaçla her- hangi bir dava dahi açüamayacağım öngörmüştür. Bu hükümle yetkililer aleyhine, "kişisel kusurlanna" dayanan icraatlan nedeniyle de so- rumluluk davası açma yolu kapatümış olmaktadır. Belirsiz birtakım kavramlara dayanarak yayın ve dağıtım yasağına karar verme, matbaa kapatabil- me gibi yetkilerle donatılmış kişilerin gelişigüzel, hukuk dışı aldıkları kararlara karşı bir sorumlu- luklarının bulunmamasını, hukukun ilkeleriyle ve sorumluluk anlayışıyla bağdaştırmak güçtür. EVET/HAYIR OKTMAKBAL Bilim Adamı Olmak... 22 Kasım 1955'te Sovyetler Birliğt'nde ılk hıdrojen bombası patlatılmıştır. İnsanlığı yok edecek güçte bu bombayı yapan ün- lü fizik bilginı Andrey Sakharov'dur. ilk deneyin başarılı geçme- sinden sonra bir kutlama toplantısı yapılır. Herkes sofradadır. ilk konuşmayı bilgin Sakharov yapar. Der ki "Bombalarımızın her zaman, bugün olduğu gibi başarıyla patlamasına, bu bombala- rın, kentlerin üzerinde değil deney alanlarında patlaması için ka- deh kaldırıyorum." Hidrojen bombası deneyıni yürüten Mareşal Nedeline güler, kadehıni kaldırır, şu yanıtı verir: "Biröykü anlatmama izin verin. Yaşlı bir adam ikona karşısında şu duayı yapmaktadır, 'Tanrım, bana yol göster, bana güç ver, yol göster ve benı güçlendir". Ya- takta yatmakta olan karısı, kocasına döner: "Sen Tanrı'dan güç "iste yeter, ben sana gerekli yolu gösteririm." Şu günlerde yayınlanan anılarında Sakharov, bu konuda şöy- le yazıyor: "Büzüldüm kaldım, sanınm sapsan kesildim, oysa her zaman kızarınm. Bir süre herkes sustu. Sonra yapay bir canlı- lıkla konuşmalar başladı. Sessizce konyağımı içtım, gecenin so- nuna kadar ağzımı açmadım. Aradan yıllar geçti, ama orada yü- züme indirilen kamçtnın etkisinı hâlâ duyuyorum. Mareşalin söz- leri şaka değildi Nedeline, benım barışçı eğilimimden hoşlan- mamış, bana haddimi bildirmek ıstemiştı. Bizler, mucitler, bilim adamlan, mühendisler, işçiler, korkunç bir silah yapıyorduk, in- sanlık tarihinin en korkunç silahını yapıyorduk Ama onu kullan- mak bizim elimizde olmayacaktı. Bu olanak, iktidarın tepesinde yer alanların, partinin ve ordunun baştndakilerinin elindeydi." Bilim adamlan insanlığın mutluluğu için çalışırlar, yaratırlar. Ama elde ettikleri sonuçlar politika adamlarının eliyle bambaş- ka amaçtar için kullanılır. Bilginler bir araç sayılır polıtikacıların buyruğunda, bir araç! Bilim adamlarının niçbıri, hangi ulustan, hangi görüşten yana olursa olsun, insanları toplu halde öldü- ren, ınsanlığın başına bela olan bir silahı yapmak istemez. Kruşçev'le Kennedy'nin barışçı çalışmaları, nükleer silahla- rın azaltılması yolundakı ıstekleri Sakharov'da umut ışıkları ya- kar. 10 Temmuz 1961 gunü Kruşçev'in hazır bulunduğu önemli bir toptantıda Sakharov, dünya barışını kurtarmanın karşılıklı an- layış ve silahların azaltılması. daha doğrusu yeni yeni nükleer araştırmalara gırilmemesınden geçtiğıni düşünmektedir. Sovyet- ler'in bu alandaki başarıları Amerikalıları da barışçı davranışa iteleyecektir. Konuşmasında, yeniden nükleer bomba araştırma- larına girmenin doğru olmayacağını söyler. Sonra da yanındaki arkadaşından bir kalem alarak Kruşçev'e bir not yazar. "Ne yazık ki müsveddeyi saklamadım. Yirmi yıl sonra anım- sayabildiklerım şöyle: 'Yoldaş Kruşçev, nükleer denemelere ye- niden başlamamızın, şu sırada Sovyet-Amerikan dengesini bo- zacağını düşünerek yararsız bulmaktayım. Bu deneylerin sürdürülmesinin dünya banşına, silahsızlanma- ya, nükleer denemelerin durdurulması isteklerine uymayan dü- zeltilmesi olanaksız bir durum yaratacağına inanıyor musunuz?" Kruşçev, kâğıdı okumuş, ceketinin üst cebine atmış. Ziyaret sonrasında ayağa kalkmış, cebinden Sakharov'un notunu çıkar- mış ve şu sözlerı söylemiş: "Akademi uyesi Sakharov'dan bir yazı aldım, işte. Sakharov nükleer denemeleri sürdürmemizi gereksız görüyor! Amerikalı- ların ve bızim kaçar deneme yaptığımızı biliyor musunuz? Sak- harov, daha az denemeyle Amerikalılardan daha çok şey bildi- ğimizi söyleyebilir mi? Onlar bizden daha aptal mı? Ben teknik inceliklerı bilmem, ama önemli olan denemelerin çok oluşudur, denemeler yapmadan teknik gelişmez. Ama Sakharov, daha ileri gidiyor. Teknikten politikaya atlıyor. Kendi işine ait olmayan bir alana giriyor. Insan iyi bir bilgin olabilir, ama politika işlerinden hiçbir şey anlamayabilır. Bizim tek bir politikamız var, o da güç politikası. Sakharov, sen bize başka politıkalar önerme, ne yap- mamız gerektiğıni söyleme! Ben Sakharov gibilerin dediklerine uysam, sümsüğün biri olurdum. Sovyet Başbakanı değil." Sakharov, barıştan yanaydı, dürust bir yurttaştı, düşüncesini açık açtk bildiriyordu, bilim adamı olarak ınsanlığın hizmetinde olduğunun bılincındeydi. Altı yıl Gorki'de sürgünde yaşadı, göz- altındaydı. notları, defterlerı çalınıyordu, ama sonunda haklı ol- duğu ortaya çıktı, özgür olur olmaz milletvekıli seçildi. Düşün- celeri eylemine, eylemi düşüncelerine ters düşmeyen bir bilim adamı olmanın örneğini verdı dünyaya... Anılarının dilimizdekı çevirısini en kısa sürede okumak umuduyla... T.C. GAZİANTEP 1. SULH CEZA MAHKEMESt HÜKÜM ÖZETt Esas: 1989/944 Karar: 1989/1914 Hâkim: Mehmet Çamur 28162 Kâtip: Bilal Akgun Sanık Abdülkadir Boztoprak, Ali oğlu, 1940 dogumlu, Konak Mah. Ordu Cad. No: 159'da oturur. Bakla\a ve dondurmacı. Gaziantep Suç: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet. Suç tarihi: 27.4.1989 Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında; Saruğm üzerine atılı müsnet suçtan TCK'nın 396, 402 ve 647 sayılı kanun maddeleri uyarınca 1.875.000 TL. ağır para ve cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatımn 6 ay tatiline, cürme vasıta kıldığı işyerinin 3 ay kapatılmasına, karar özetinin, tstahbul, Ankara, lzmir'de yayım- lanan tirajı yüzbinin üzerindeki bir veya iki gazetede, ayrıca bir ma- halli gazetede ilan edilmesine ve masrafının sanıktan ahnmasına ka- rar verildi. 7.5.1990 Basm: 25380 'DUNYA BIZE ATALARIMIZDAN MİRAS KALMADI ONU ÇOCUKLARIMIZDAN ÖDÜNÇ ALDIK Kmlderili Alısöıü TÜRKİYE SEYAHAT ACENTALARI BİRLtĞİ E REKLAMCILARDERNEĞİ K A M U O Y U N A Bizler Avusturalya'nın Sidney ve Melburun şehirle- rinde yaşamak zorunda bırakıtan Türkiyeli Yeni Demok- rasi okurları olarak 1 Mayısia göstericilere kurşun sıkıl- masını protesto ediyor, 1 Mayıs '90'nın simgesi Gülay BECEREN'in tedavisi için ATIK ve Yeni Demokrasi'nin başlattığı kampanyayı destekliyoruz. Avusturalya'dan Y»nl Demokrasl Okurları Adına Avusturaiya Yeni Demokrasl Tem. Agathl SATAMATt Hesap No: T. Iş Bankası Türbe Şub.: 1099704 Tuncer Dilaveroğlu KIZILTOPRAK ANILARI VE PENDİK Nezih H. Neyzi Haşet, Akademi, Gençlik, Acar, Elif, Bilgi, Eren ve Kültür kitabevlerinde arayınız. PEVA-Beyoğlu, imam Sk. No: 1 İSTANBUL TURK MUSIKISI BESTEKÂRLARI KÜLLİYATI 3O yıtda haznianan, 6O bestekânn 847 nota ve gufte eser- leri hazır. (3 cttt veya 6O fasikül hatinde). Bestefcârlann kendl musaade ve imzatanyla basıkan txı esefde aynca, bestekârlann hayat hıkâyeleri, özel albunnle- rinden seçitmiş. lotoO'adan da var. Aynntılı bilgüer ozel bfoşurümuzdedir. Her fasikül fiyati: 2.5OO - TL. Her cilt fiyati: 5O.OOO.- TL ISTEK ADRES1- Tel: 516 51 72 (Soa1 U.OO-13.OO arast) Rahmi KoJaycıoCllu, P.K. 574 - Beyoâlu-ISTANBUL Seni sevmek, anlamak sevmek mutluluklann en güzeti. Scvgimi kaybetmekten korkuyorum. Yeterli mi? Her şey için teşekkürler. İNÖNÜ'YE TEŞEKKÜR Sayın büyüklerin propaganda gezileri sırasında. bir katliam yarışına dönüşcn ve dinimizde dahi bu tür kurban kesiminin tasvibi olmayan kanlı sahneleri yasakladığınız için size minnettanz. Tüm büyükJerimizin de bu insanlık dışı ve gayri sıhhi şartlarda kurban kesimini yasaklamasını dileriz. TÜRKtYE HAYVANLARI KORUMA DERNEĞt PENCERE Mahalle Kansı!.. Sağ eli belinde; sol kolunu dirseğinden kıvırıp yukarı kaldır- mış, avcunun içi göğe bakıyor. Karşıdan görünüşûyle şişko bir ibrik; mahalle argosunda nam-ı diğer: — Aptesane ibriği kılıklı karı!.. Hüseyin Rahmi'nin, Ahmet Rasim'in yazılannda "mahalle" üzerine çeşitlemeler zengindir; ne var ki zamane sosyetesinde- ki gûller arasında açan bu "yediveren" hepsini aştı, geride bı- rakti. Eskiden ayak yolunda ibrik bulunurdu, taharetlenmek için; ama, bu beriki temizlemez, çirkeftir, taş atmak bile tehlikeli. Fentlidir... Nice saçlı sakallı adamlan, mahallenin gûn görmüşlerini, ca- mekâna yakın durup nargile fokurdatan kahvehane ihvanını, ka- bul günlerinde otomatik çamaşır makineleri gibi bir o yana bir bu yana dedikodu çitileyenleri, vaktiyle umur gördüğünden ken- dini bir şey sanan çok bilmişleri suya götürüp susuz getirir, hu- zurunda sustadurdurur; sakın önüne çıkmaya kalkmayasın; ba- yağılıkta yitireceği bir şey yoktur; şirrettir; pencereyi açıp ses- lendikte: — Huuu... Çevredeki evlerin cümle sakini kafeslerin ardında sapır sapır titreyip kırbaç sakırtısı duymuş sirk hayvanı gibi hizaya girer. Nk?in? — Aman bulaşmasın... — Bulaşırsa? — Susss... Sağım solum sobe; cümle bela benden öte!.. Sen bilmezsin. bu kaltağın yapmayacağı şey yoktur... Tek ayağının üstünde kırk çamur atar, laf paralar, göz süzer, erkekle de kadınla da bıçak sırtı söyleşir, ısıracak mı, öpecek mi bilemezsin; mahalle mektebinde edepsizliğin rahle-i tedri- sinden gençliğinde geçmiş, kakanozlaştıkça şırfıntılaşmıştır; bı- riyte düşüp ötekiyle kalkar, berikiyle sırnaşıp kendi gibilerie kok- laşır; şundan bundan aldığını ona buna pazarlar; elâlemin kıs- salarından çıkardığı hisselerini halka açık şırket gibi piyasaya sürer; namussuzluğu kurnazlığının değirmeninde öğütüp namus- la değiş tokuş eder; aile içinde de yaka silktirir; hısım akraba şerrine lanet deyip pısar; enişte ürker, kayın birader susar, elti- nin haddine mi düşmüş? Görümce sinmiş... Biliyorlar ki bizim "fentli" kızdığının yuvasını yapmakta birebirdir. Peki, gücü nereden geliyor? Edepsizliğinden mi? Cehaletinden mı? Hayır... Beyinden. • Ama, kafatasının içındeki beyinden değil; kocası olacak za- vallı adamdan; "bey"inden... "Koca" kendini evlenmeden önce kanya teslim etmiş, "ram" olmuş... Neden? Dünya âlem biliyor; koca olacak hımbılın dar-ı dünyada "kadın" diye görüp görebileceği rahmet budur; başka "aternatifi" ne olmuştur ne olacaktır. Zaten fentli harun müstakbel kocayı ilk gördüğünde olup olacağı şıp diye sezmişti. Kadınlara karşı aşağılık duygusunun bataklığında kulaç atmaktan soluğu kesilmiş erkekten daha iyi koca bulunur mu? "Fentlî" anladı ki bu sümsüğü eline alırsa, hamur gibi yoğurur; otur otur. kalk katk, sağa dönme, sola bakma, otuz beşe bakla derken ve herif-i na- şerii kadının bir dediğini iki etmez iken üstüne üstlük mahalleye oldu muhtar... Sen şu tüyü süngüyle yolunmuş devlet kuşuna bak!.. Akılsız kanatlı gidip kimin başına yuvasını yapıyor? O gün bu gündür mahalleli muhtarın karısmı gördükçe önünde el pençe dtvan, aman da aman... Haspa şımardıkça şımardı; edepsizliğin doru- ğunda tef ve darbukayla göbek atmaktayken papatya falına baktı; önce şecaat arz eden Çingenelere, sonra cüdamlanna sordu: — Ben kimim? — Sultanım!.. Mahallemizin başına konmuş talih kuşusun!.. Allahımızın bize bağışladığı nimetsin... * Tam bu sırada arabesk yönetim çağ atlayaraktan kırk yıllık ma- halleyi belde yapmaz mı? Hatun bu kez tutturmuş "bana bele- dlye başkanlığı yakışır" diye... Diyormuş ki: — Kocam olacak sümsüğün muhtar olduğu yerde, beiediye başkanlığı bana az bile... BEKİR COŞKUN DÖVLET = = VERSO YAYINOLIK = = KONUR SOK. 117 Tel: 117 97 47 ANKARA DAĞITIM: ADAŞ-DOST-İMGE-OORUK (Ank.) ARKADAŞ-CEMMAY-EVRİM (Ist.) İLERİ (lanif) - İLYAOA (Mersin) CUMHURİYET KİTAP KLÜBÜ SAYIN MİLLETVEKİLLERİNE ADALET BAKANI'NA İÇİŞLERİ BAKANI'NA AÇIK MEKTUP İşyerim., İstanbd Beyoğlu'nda bulunan Huzur Banyo; İst. Em. Md. Ikinci Şube Ekipleri'nce başlannda Doğan Kara- kaplan olmak üzere 2.06.1990 günü saat 03.30'da basıl- dı. 20 kadar müşterimle 3 personelim Gayrettepe'ye götürüldüler. Müşteriler dövüldükten sonra personelim 60 saat sonra saiıverildiler. Personelimin her tarafi çürük için- deydi. Doktor raporu alıp 4-6-1990'da savcılığa müracaat edildi. 5-6-1990'da saat 11 'de işyerim yeniden basıklı. Müş- terilerim yeniden sokağa atıldı. Personelim yeniden Gay- rettepe'ye götürüldü. Şu sırada içerdeler. Herhalde tüm neden işyerimde Komiser Doğan Karakap- lan'dan şikâyetçi bir grup yurttaşa basın toplantısı yapma izni vermemdir. İşyerim müşterileri ve personeli kaçırtılmak suretiyle batırılmak istenmektedir. Savcıya, Kaymakama, Valiye, Emniyet Müdürü'ne başvurdum. Bir etkisi olmadı. Vatandaşın haklannı koruyacak bir makam var mıdır? Do- ğan Karakaplan'a "Dur" diyebilecek bir makam var mıdır? Kime, kimlere başvurayım? AGİK'e mi? İBRAHİM EREN Lamartm Cad. 23/6 Takslm-istanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle